Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
efendi, hüseyin, küçük

Küçük Hüseyin Efendi .

Eski 07-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Küçük Hüseyin Efendi .



Garih Eyüp Mezarlığı’na şeyhi için gitti


Garih’in ziyarete gittiği mezar, Nakşibendi şeyhlerinden Küçük Hüseyin Efendi’ye ait Garih, yine yıllardır ihmal etmediği ve görev saydığı şekilde, Küçük Hüseyin Efendi’nin kabrini ziyaret ediyordu Garih, bu ziyaretleri her cumartesi şoförsüz ve korumasız gerçekleştiriyordu



HAKKINDA YAZILANLAR


1Okuryazarların şeyhi

Avni Özgürel

Radikal 02/09/2001


Üzeyir Garih'in mezarını ziyaret ettiği Küçük Hüseyin Efendi, askerlerin ve bürokratların ilgi gösterdiği Arusiliği yaygınlaştıran isimdir Mareşal Fevzi Çakmak da manen Şeyh'e bağlıydı


İmparatorluk döneminde kentlerde özellikle aydın muhitinde Nakşibendiliğin ve Mevleviliğin; kırsal bölgelerde ve İstanbul'un kenar mahallelerinde de Kadiri- Rufailiğin yaygın olduğu biliniyor

Abdülhamid döneminde asker sivil bürokrasi ve okur yazar çevresinde bunlara iki dergâh daha eklendi:

İlki padişahın da intisab ettiği Şazeliye, diğeri Arusiye Yıldız Sarayı'nın Barbaros Bulvarı üzerindeki girişine yakın, şimdi Conrad Oteli'nin karşısında kalan cami, medrese ve türbe mevkii Şazeliye'ye tahsis edilmişti Arusiye ise özellikle yenilikçi fikirlere açık askerler arasında yayıldı


Açık zikir ve müzik

Arusilik Orta Asya'da Horasan'da doğmuş ancak 16 yüzyılın ortalarında Libya'nın Zileytin bölgesinde Seyyid Ahmed El Esmer'in ortaya çıkışına kadar fazla varlık gösterememiş bir tarikat Ekol olarak Nakşibendilik'le Kadiriliğin iç içe girmiş hali sayılabilir Yani Nakşiliğin 'gizli zikir' ilkesinin yanında, 'açık zikir'i kabullenmiş, törenlerinde müzik aletlerinin kullanılmasına izin veren bir dergâh Ancak 'yol'u İstanbul'a taşıyan ilk müntesipler döneminde varla yok arasında

Arusiliğin parlayışı Nakşibendi dergâhı şeyhlerinden Küçük Hüseyin Efendi'nin

'halifesi' Ömer Fevzi Mardin'le oldu Aslen Ankaralı olan Hüseyin Efendi; Şeyh Feyzullah Efendi, Hasan Visali Efendi ve Nuri Efendi'lerden sonra 'irşada' başladı Ve müritleri gördükleri kerametler (doğaüstü olaylar) dolayısıyla onu kutub ve evliya saydılar


102 yıl yaşadı


Küçük Hüseyin Efendi 1930'da, 102 yaşında vefat edene kadar pek çok 'halife' yetiştirdi Bunlar arasında en çok dikkat çekeni ise şeyhlik tacını eliyle giydirdiği ve Arusiy'ye de dahil uhdesindeki tarikatları temsil icazetini verdiği Ömer Fevzi Mardin oldu


Mardin'de yerleşik, Peygamber soyundan gelen ve bu yüzden Seyyid diye anılan Şirin Dede adıyla maruf Yusuf Mardin'in torunuydu Ömer Fevzi Efendi (Şirin Dede'nin bir diğer torunu ünlü hukuk âlimi ve Huzur Dersleri'nin yazarı Ebu'lula Mardin Öte yandan Prof Şerif Mardin, Arif Mardin, Ahmet Ertegün, Türkiye'nin ilk ABD büyükelçisi Münir Ertegün, Betül Mardin de aynı ailenin üyeleri)


Atatürk ve Rauf Orbay


Ömer Fevzi Mardin, bir Arusi Şeyhi'ydi ama aynı zamanda bir deniz subayıydı

O yüzden Küçük Hüseyin Efendi'nin izniyle onun dergâhında Nakşibendilerin de benimsediği Halidiye kolunun usulüne uygun olarak ders verdi

Müridleri arasında donanmanın önde gelen isimleri, bu arada Rauf Orbay da vardı ve Hamidiye zırhlısında Orbay, Mardin'in komutanıydı İran'da askeri ateşelik de yapan Mardin'in dönüşünde Rauf Orbay vasıtasıyla Atatürk'le de tanışıp konuştuğu, Samsun'a hareketinden önce de onu ziyaret ettiği biliniyor Mustafa Kemal, Arusiliğe ve Şazeliye'ye, Trablusgarp cephesindeki görevi dolayısıyla aşinaydı Ve orada Şeyh Sunusi'nin kendisine hediye ettiği el yazması küçük musafı Sofya ateşemiliterliği görevine gidene kadar sürekli üzerinde taşımış, İstanbul'dan ayrılırken annesine emanet etmişti (Bu Kuran, Kurtuluş Savaşı boyunca Zübeyde Hanım'ın sürekli hatim indirdiğini söylediği Kuran'dır; Zübeyde Hanım vefatından önce kızı Makbule Hanım'a verdi ve oradan da Halil Nuri Yurdakul'un ailesine intikal etti)

Mareşal Fevzi Çakmak da bu halkanın üyesiydi

Ve dolayısıyla Ömer Fevzi Mardin'in şeyhi Küçük Hüseyin Efendi'ye manen bağlıydı

Mareşal 1950'de öldüğünde Ömer Fevzi Mardin hayattaydı Bu yüzden vasiyeti üzerine Nakşibendiye mensuplarının sıklıkla defnedildiği Eyüp Mezarlığı'nda toprağa verildi Çakmak'ın, "Beni şeyhimin ayakucuna gömün" dediğini başka vesilelerle de yazmıştım


Ömer Fevzi Mardin


Ömer Fevzi Mardin ise 15 sene daha Kadıköy Kızıltoprak'ta İlahiyat ve Kültür Telifleri Derneği çatısı altında Arusiye esasına uygun faaliyet gösterdi


Vefatında ise Karacaahmet Mezarlığı'nda parmaklıkla çevrili müstakil bir ada görünümünde olan ve daha sonra dergâh mensuplarının (Ömer Fevzi Mardin'den sonra görev yapan Aziz Çınar Efendi de dahil) defnedildiği özel alanda toprağa verildi

Gerek Şeyh Küçük Hüseyin Efendi'nin ve gerekse Ömer Fevzi Mardin'in, Yahudi cemaatine mensup ve dini eğitim de görmüş bir kişi olan Üzeyir Garih'in ilgisini çekmesi de hiç sebepsiz değil


Yahudiliğe bakış


Yahudilere tedirgin yaklaşan diğer Müslüman cemaatlerle kıyaslandığında (Üstelik 2 Dünya Savaşı ortamında Hitlerciliğin Türkiye'de prim yaptığı ortamda) tedrisinden geçtiği şeyhin ve Ömer Fevzi Mardin'in Musevilik'le ilgili görüşleri hayli dikkat çekici Nitekim Mardin'in 'Kur'an Şerhi' adlı eserinde bunu görmek mümkün:

"Allah'tan başka kimse kendiliğinden değil bir milleti, hatta bir ferdi bile tahkir, tezlil etmek hakkını haiz değildir Allah filan kavme ağır tenkitte bulunmuştur diye onlara karşı aynı lisanı kullanmak kimsenin hakkı ve haddi değildir () Museviler ta bidayetten itibaren ıstırap çekerler, fakat dertlerinin ilacı da ıstıraptır Allah'a sarıldıkça ıstıraptan kultulmuşlar, gaflete düştükçe ıstıraba uğramışlar, yine Allah'a sarılmaya mecbur olmuşlardır"


xx


2Meğer bizim Ender Mermerci de Küçük Hüseyin Efendi’nin müridiymiş

Sevgi'nin diviti /Sevgi Gönül

Hürriyet 1 Eylül 2001


Ender, katledilen Üzeyir Garih'in asıl adının ‘‘Hezakiyer’’ olduğunu ‘‘Üzeyir’’ isminin babasına ait bulunduğunu ama ‘‘oğul’’ Üzeyir'in daha sonraları adını değiştirerek babasının adını aldığını anlattı Halkça affedilmeyen Rahşan Hanım'ın affı bir tarafa, hunharca katledilen Üzeyir Garih ve ailesi ile Ortaköy'deki evlerimizde yirmi sene komşuluk yaptık Birbirimizi bir gün incitmedik, bir gün kırmadık Fevkalade ahenkli ilişkiler içinde güzel bir ortamda, komşuculuk oynadık Ekonomi dünyasının duayenlerinden olan Üzeyir Bey, benim tam tersime içki içmez, cigara içmez buna rağmen her davete katılırdı Her toplantıyı da hiç kaçırmadan takip ederdi Ben her türlü değişik ortama giren çıkan biri olarak, nereye gitsem ya Üzeyir Garih'e veyahut İshak Alaton'a rast gelirim Gayet mesafeli ama aynı zamanda samimi olan Üzeyir Bey yerinde duramayan biriydi Bütün gün çalışır, geceleri davet sahiplerini memnun ederdi Bir keresinde haftalık menüyü hazırladığını ve cumartesi günleri Beşiktaş pazarından evinin zerzavat ve meyve alışverişini yaptığını söyledi O hafta biz komşular, kocalarımıza çok sinirlendik zira hiçbir işe yaramıyorlardı


Üzeyir Garih ve İshak Alaton ikilisinin ortaklığı bana fevkalade enteresan gelirdi Çok az gördüğüm örneklerden biridir Birbirlerine fevkalade saygılı, birbirlerine güvenen ve birbirlerinin arkasında duran iki arkadaştılar Hanımları ise apayrı, değişik tiplerdi Çocukları ne derece birbirleri ile anlaşıyorlar bilemem ama bu iki ortak hiç kimsenin tesiri altında kalmadan aynı saygılı çizgide yürüyen ilişkilerini sürdürdüler Unutmayalım ki, ortakların veya kardeşlerin arası daima sidik yarışına giren karılarının yüzünden bozulmuştur Bu şaşmaz bir kaide gibidir


Üzeyir Bey'in hepimizi acılara boğan hunharca ölümü, ziyaretine gittiği, Küçük Hüseyin Efendi'nin mezarı başında cereyan etmişti Kimdi bu Küçük Hüseyin Efendi? Mistik dünyaya biraz meraklı idim ama bu zat-ı muhteremden bahsedildiğini hiç duymamıştım E ne de olsa bendeniz Hacı Bayram Veli sülalesinden gelmeyim, dolayısı ile bazı diğer muhteremlerden haberimin olmaması normaldir, diye kendi kendime avunmaya çalıştım ama bir taraftan da kimdir diye araştırmaya soruşturmaya başladım Şeytan bir dostum, ne araştırıp duruyorsun, müridi Ender Hanım burnunuzun dibinde diye benimle bir de dalga geçti


Ailede iki Ender vardı Biri Prof Dr Ender Berker, benden oniki saat küçük teyzezademdi Diğeri ise gelin Ender Mermerci, o da diğer teyzezademin hanımıdır Gelin Ender'i yakaladım ve sormaya başladım Bana babası Prof Dr Hasan Reşat Sığındım'ın (cildiyeci) Üzeyir Garih'in babası Dr Üzeyir Garih'in (diş doktoru) ve Dr Salih Alazraki'nin (ne doktoru olduğunu hatırlayamadı) Küçük Hüseyin Efendi'nin müridi olduklarını söyledi


Katledilen Üzeyir Garih'in asıl adının ‘‘Hezakiyer’’ olduğunu ‘‘Üzeyir’’ isminin babasına ait bulunduğunu ama ‘‘oğul’’ Üzeyir'in daha sonraları adını değiştirerek babasının adını aldığını anlattı


Doktorlardan müritler olması da başka ilginç bir nokta gibi geliyor bana Dolayısı ile Üzeyir Garih gibi kendisinin de bu mezarlığı sık sık ziyaret ettiğinden bahsetti Ender bu arada enteresan bir bilgi daha verdi:


Bizler Ankaralıyız Ankara'dan aile dostumuz Küçük Sabiha Hanım'dan bahsederek, onun bu küçük Hüseyin Efendi'nin torunu olduğunu da belirtti Öğrendiğime göre, Küçük Hüseyin Efendi 120 boyunda imiş ve bizim Küçük Sabiha Hanım Teyzemiz de 130 boyunda idi Ara sıra alafrangalığa özenip ‘‘Petite Sabiha Hanım’’ da derdik Elmacık kemikleri çıkık, koyu renk saçlı, ufacık tefecik bir hanımdı Hoşgörülü ve hoşsohbet bu hanım, Ankaralı Ademzadeler'den olup eşi, Kütahyalı Ekmel Kahyaoğlu Bey’di Ekmel Bey son derece yakışıklıydı Sabiha Hanım ise Ekmel Bey'i elinde tutabilmek için ona dünyanın en güzel iltifatlarında bulunurdu Teyzelerime bezik oynamaya gelir, bir gece evvel yakışıklı kocasına ne diller döktüğünü anlatırdı ve bizler de kulak misafiri olurduk Herhalde kocalarımızı hoş tutmayı ondan öğrendik diyebiliriz Küçük Sabiha Hanım'ın kızı Nurinisa Rodoslu Hanım ise hakikaten Rodos doğumlu Celalettin Rodoslu ile evli olup Ankara'da Hayyam şaraplarını imal ederdi Celalettin Rodoslu Bey'in bugün tarihçilerce malum iki kitabı vardır ‘‘Rodos'ta Türk Mimari Eserleri’’ ve ‘‘Rodos'ta Yaşamış olan Türkler’’ diye


Bakın, Ortaköy'den Eyüp'e, Eyüp'ten Ankara'ya, Ankara'dan Rodos'a sürüklendik Ufacık bir yazıda bu kadar yer dolaştıktan sonra ne diye sanki Avrupa Birliği'ne katılmayalım ki Beni bu yazıda yaşatan bütün ölmüş dostlara rağmetler olsun

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.