Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
boğazı, istanbul

İstanbul Boğazı

Eski 03-22-2011   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

İstanbul Boğazı



İstanbul Boğazı





İSTANBUL boğazı, Karadeniz boğazı da denir, antik yun Bosporos Thrakios, Bosporos Thrakikos, lat Bos-phorus Thracius, Karadeniz'i Marmara ve Çanakkale boğazı üzerinden açık denizlere bağlayan ve akıntılarıyla Karadeniz havzasının su bilançosunu, oseanografik ve biyolojik özelliklerini büyük ölçüde etkileyen deniz geçidi; yabancı gemilerin faydalanması bir antlaşma (Montreux antlaşması) ile belirlenmiş uluslararası su yolu
• Biçim ve boyutlar Asya ve Avrupa kıtaları arasında geleneksel olarak sınır sayılan istanbul boğazı K'de ve G'de G-B-K -D, ortada ise bunları birleştiren K-G doğrultulu üç kesimden oluşur Yönleri farklı bu kesimlerin birinden ötekine kesin dirseklerle geçildiği yerlerdeki burunlar sisli havalarda ya da akıntının çok hızlı olduğu dönemlerde gemiler için tehlikeli durumlar yaratabilir Uzunluğu kuş uçuşu 30 km kadardır; ama kıyılarının girinti ve çıkıntıları da hesaplanırsa, Anadolu kıyıları 35, Rumeli kıyıları ise 55 km'yi bulur Rumeli ve Anadolu Fenerleri arasında çe kilen bir çizgi Boğazin K girişi, Ahırkapı feneri ve Selimiye arasında çekilen bir çizgi de G girişi sayılır Genişliği K ve G kesimlerinde daha fazladır; burada karşılıklı kıyılar arasındaki uzaklık dikine ölçülür-se K'de 4 km, G'de 2 km'yi bulur; verevine ölçülürse Büyükdere-Beykoz koyları arası Boğazin en geniş yeridir (8 km) G -K doğrultulu orta kesim çok dardır; burada Rumelihisarı ile karşı kıyı arasındaki uzaklık yaklaşık 700 m'dir

Örtalama derinliği 50 m olan Boğaz'ın tabanı, yer yer elips biçimli daha derin (70-80 m) bazı çukurlar da görülmekle birlikte, genel olarak K'e doğru hafif bir eğimle alçalır En derin yeri, tabanındaki kapalı çukurlardan birinin bulunduğu Rumelihisarı ile karşı kıyı arasındadır (110 m) 50 m eşderinlik eğrisi Sarayburnu ile Harem arasında yaklaşık 40 m'ye kadar yükselen bir kabartı ya da topuk nedeniyle kapanarak Marmara'ya geçmez; ama onun G'inde, Marmara şelfi içine gömülmüş ve Boğaz'ın uzantısı olduğuna kuşku olmayan bir denizaltı vadisi yaklaşık 14 km boyunca, -90 m'de erişilen kıta yamacının üst kenarına kadar uzanır 50 m eşderinlik eğrisinin Boğaz' ın K ağzında da bir topuk nedeniyle kapanıp kapanmadığı, Boğaz'daki akıntı sisteminin özelliklerini belirlemek bakımından önemli olduğundan uzun süre tartışma konusu olmuştu Yeni veriler Boğaz' ın K ağzı önünde de, derinliğin göreceli olarak azalmakla birlikte, 50 m'den biraz daha derin bir kanalın şelf üzerinde K'e doğru uzandığını ve daha ötede kıta yamacı içine gömülmüş bir vadi sistemi ile 1 000 -1 500 m derinliklere kadar devam ettiğini ortaya koymuştur
• Hidroloji Boğaz'da genliği 5-10 cm'yi geçmeyen gelgit hareketleriyle, zaman zaman seyş ve iç dalgalar meydana gelir

Ama sonuçları bakımından en önemli olan su hareketleri akıntılardır Karadeniz ve Marmara arasındaki su değişimi ve bu değişimin Boğaz'ın 50 m'yi aşmayan ortalama derinliği ile kısıtlanmış olması Karadeniz'in su bilançosunu ve özellikle biyolojik şartlarını, Dürdüncü Zaman'da olduğu gibi, günümüzde de belirleyen başlıca faktördür Geçen yüzyıldan beri istanbul boğazında birbirine ters yönde ilerleyen iki akıntıdan oluşan bir sistemin varlığı bilinmektedir Üstte Karadeniz'den Marmara'ya, altta Marmara'dan Karadeniz'e yönelen sulardan meydana gelen bu sistem bir yandan düzey farkı, bir yandan da tuzluluk ve yoğunluk farkı sonucunda oluşmuştur Karadeniz'in düzeyi daha yüksektir; Boğazin K ve G uçları arasında Karadeniz'le Marmara arasında yaklaşık 25 cm'lik bir düzey farkı vardır Bol beslenen Karadeniz suları bu eğimi izleyerek üstten Marmara'ya doğru taşar; bu bir boşalma akıntısıdır Öte yandan, İki havzanın suları arasında tuzluluk ve yoğunluk farkları vardır Karadeniz suları daha tuzlu (%o 18) ve daha az yoğundur Bunun sonucunda Marmara'nın daha tuzlu (°/oo 35-36) ve daha yoğun suları Karadeniz'e doğru alttan ilerler; bu da bir dengeleme akıntısıdır Tuzluluk, yoğunluk ve sıcaklık bakımından farklı bu iki su kütlesini belirgin bir sıçrama tabakası ayırır Üst akıntı K'e doğru kalınlaşan bir tabaka oluşturur

Oysa alt akıntı Boğazin G kesiminde daha kalındır; K'e doğru incelen bir tabaka meydana getirir Bu nedenlerle iki akıntı arasındaki sınıra K'e gidildikçe daha derinlerde erişilir (G'de 15 -20, K'de 45-50 m derinlikte) Üst akıntı en yüksek hıza orta kesimde erişir (Boğaz'ın K kesiminde saatte 0,5-1 mil, G kesiminde 1-3 mil) Hız, Karadeniz seviyesinin yükseldiği ve K rüzgârlarının hâkim olduğu dönemlerde çok artar (saatte 5 mil) Bu gibi durumlarda Boğaz adeta coşkun bir nehir görünümü alır Buna karşılık, sürekli ve kuvvetli lodos havalarda üst akıntı adeta duracak kadar yavaşlar Akıntının bazı burunlara çarptığı yerlerde, koyları izleyerek K'e doğru ilerleyen, sonra yeniden ana akıntıya kavuşan ve küçük teknelerin K'e çıkmak için yararlandıkları anaforlar meydana gelir Muhtelif araştırmacılara göre, bir yılda üst akıntı İle Marmara'ya geçen su hacminin 205-340 km3, arasında olduğu sanılmaktadır Alt akıntının hızı daha azdır (satte 0,5-2 mil) Geçirdiği su miktarının ise yılda 123-176 km3 arasında olduğu sanılmaktadır

Alt akıntı sürekli ve kuvvetli lodos dönemlerinde büyük ölçüde kuvvetlenir; hatta Karadeniz sularının sokuluşunu frenleyerek Boğaz oluğunun büyük bir kısmını kaplar Bu gibi hallerde, daha tuzlu suların K'e doğru yayılışı ortam koşullarını değiştirerek organizmaları da etkiler ve orkos adı verilen balık kırgınlarına yol açar Ayrıca, 1954 şubatında olduğu gibi, su sıcaklığındaki ani ve büyük değişiklikler de balık kırgınlarına yol açabilir Alt akıntıyla İlerleyen Marmara suyunun, K'deki topuk nedeniyle Karadeniz'e çıkamayarak geri döndüğünü ileri süren araştırmacılar olmuştur Günümüzde uygulanmakta olan bir proje ile istanbul'un kirli suları alt akıntıyla Karadeniz'in normal hayattan yoksun büyük bir foseptik olarak kullanılmak istenen derin sularına verilmesi öngörüldüğü için bu sorunu aydınlatmanın büyük önemi vardır

Bu nedenle, alt akıntıyı izlemek İçin son yıllarda yapılan sistemli araştırmalar Marmara sularının genellikle Karadeniz'e çıktığını, burada adeta menderes hareketleri yapan bir su kütlesi halinde K-B'ya yönelerek yayıldığını ve daha derinlere çöktüğünü ortaya koymuştur Ayrıca, Karadeniz'in tuz bilançosu ile İlgili hesaplar da bu sonucu desteklemektedir Ama, yine aynı bulgulara göre alt akıntının taşıdığı suyun miktarı Karadeniz düzeyinin yükseldiği ya da şiddetli kuzey rüzgârlarının uzun süre estiği hallerde büyük ölçüde azalmakta, hatta Marmara sularının alt akıntıyla Karadeniz'e çıkması tamamıyla kesintiye uğramakta ve bu sular tekrar Marmara'ya geri dönmektedir

• Jeoloji ve jeomorfoloji, istanbul boğazı B'da Çatalca ve D'da Kocaeli yarımadalarında uzanan 120-200 m yükseklikteki bir plato üzerinde açılmıştır Karadeniz ve Marmara'nın derin çanaklarını ayıran bir eşik meydana getiren bu platonun temelini Boğaz'ın K kesiminin her iki yakasında, denizaltı pürkürmeleriyle oluşmuş Kretase yaşta volkanik kayaçlar ve tüfler ile bunlar arasında görülen bazı tortul tabakalar meydana getirir Orta ve güney kesiminde Boğaz'ın İki yanında paleozo-yik yaşlı (Silures, Devon, Karbon) ve Alemdağ B'sında İçine geniş bir granit kütlesinin de sokulduğu bir Hercynia kütlesi yer alır Üzerinde Boğaz'ın açıldığı bu eski temel, dirençli kuvarsitlerden oluşan birkaç yüz metre daha yüksek monadnocklar dışında geniş alanlarda pliyosen yaşlı kum, çakıl, mil gibi kırıntılı çökellerden oluşan bir örtüyle kaplanmıştır

Temeli kesen aşınım yüzeyini maskeleyen bu genç örtü de daha sonra aşınarak peneplenleşmiş (üst pliyosen yaşlı Trakya-Kocaell penepleni), bu sırada yer yer tamamıyla ortadan kaldırılarak örttüğü eski fosil yüzey meydana çıkmıştır Bugünkü bilgilerimize göre Boğaz, pliyosen örtü çökelleri üzerinde pliyosen sonlarına doğru kurulmuş, zaman zaman meydana gelen yükselmelerle derinleşmiş, bu taban seviyesi değişiklikleri sonucunda aşınım yüzeyi içinde ortalama 200 m kadar gömülmüş ve en sonunda, zamanımızdan yaklaşık 7-8 bin yıl önce, yükselerek bugünkü seviyesine ulaşan deniz tarafından İşgal edilmiş eski bir akarsu vadisidir Yamaçlarında yer yer görülen taraça düzlükleri, onları örten kum ve çakıl yığınları, sular altında kalmış kesiminde sismik yöntemlerle varlıkları ortaya konmuş dolgu taraçaları ve yer yer eski mendereslerin çarpma yamaçlarına karşılık olduğunda kuşku olmayan kavisli kıyı şekilleri bütün çağdaş yerbilimci ve je-omorfologların birlik olduğu bu görüşü doğrular Buna karşılık Boğaz'ın, daha İlk çağda da ifade edildiği üzere, yükselen Karadeniz sularının hücumu ile ya da (XIX yy ortalarında hâkim olan plütonist akımın etkisi altında), volkanik olaylar ve faylarla parçalanma sonucunda açıldığı yolundaki eski görüşler her türlü temelden yoksundur Yapı, ancak Boğaz vadisinin gevşek neojen ile dolu bir graben olan Büyükdere-Beykoz kesimindeki keskin dirseğine vadinin açılışı sırasında yön vererek rol oynamıştır Boğaz'ın akarsu kökenli olduğu genel olarak kabul edilmekle birlikte, vadiyi açan akarsuyun akış yönü ve ayrıca, vadinin tek bir akarsuyun eseri olup olmadığı uzun süre tartışılmıştır

Araştırmacıların çoğunluğu Boğaz vadisinin Karadeniz'den Marmara'ya bir kısmı ise aksi yönde aktığını savunmuşlardır Yine diğer bazı araştırmacılar Boğaz'ın, biri K'e Karadeniz'e, öteki G'e Marmara' ya yönelen ve birbirinden alçak bir su bölümü ile ayrılan karşılıklı iki akarsu vadisinin denizaltısında kalmasıyla oluştuğu görüşünü İleri sürmüşlerdi Boğaz vadisini açan akarsuyun akış yönüyle Karadeniz ve Marmara çanaklarındaki su düzeyleri arasında sıkı ilişkiler olduğu kesindir Karadeniz'deki ayrıntılı İncelemelerden elde edilen yeni bulgular Dördüncü Zaman'da bu vadinin iki havza arasında her iki yönde kullanıldığını ortaya koymuştur Buna göre okyanus düzeyinin yükseldiği, Karadeniz düzeyinin henüz alçak olduğu bu-zullararası (interglasiyal) dönemlerin oldukça İlerlemiş evrelerinde Akdeniz suları Boğaz vadisini kaplayarak Karadeniz'e üç kez (Uzunlar, Karangat ve Eski Karadeniz evreleri) sokulmuş, buna karşılık okyanus düzeyinin alçalmaya başladığı, Karadeniz düzeyinin henüz yüksek olduğu buzullaşma dönemi başlarında ise Karadeniz'in suları aksi yönde aynı vadiyi İzleyerek Marmara'ya güçlü bir akarsu halinde boşalmıştır Boğaz'ın G ve K ağzındaki topuklar, yönü zamanla değişen bu su hareketiyle sürüklenen gereçlerin, havzaların girişinde azalan taşıma gücü sonucunda çökelmeslyle meydana gelen ve vadinin her İki yöndeki uzanışını maskeleyen birikintiler olmalıdır Boğaz'ın tabanındaki kalın gevşek çökeller ve taraçalar da

Boğaz'ı açan akarsuyun gücünde meydana gelen değişiklikler sonucunda vadide aşındırma ve biriktirme süreçlerinin nöbetleşmlş olmasıyla ilgilidir Öte yandan, Boğaz'ın G girişindeki topuğun G'inde Marmara şelfi üzerinde, son buzullaşma dönemine tekabül eden alçak deniz düzeyine göre (-90 m) kazılmış derin bir kanyonun varlığı, küçük bir akarsuyun eseri olamayacağına göre, Boğaz vadisinin tek bir akarsu tarafından açılmış olduğunu ve ayrıca bu akarsuyun yaklaşık 25 000 yıl kadar önce güneye aktığını ifade eder

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.