Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Kültür-Sanat > Köşe Yazıları

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
dilin, istanbul’u, nezaketin

Dilin ve Nezaketin İstanbul’u

Eski 09-30-2010   #1
GöKKuŞaĞı
Varsayılan

Dilin ve Nezaketin İstanbul’u



Onları tarif etmek için hâlâ “İstanbul hanımefendisi-beyefendisi” sözcüğü kullanılıyorsa, bunun bir sebebi olmalı
Hanımefendiler öncelikle şiir gibi konuşur, kelimelerden âdeta beste yaparlardı
Dilini düzeltmeyenler, nezaket kurallarına uymayanlar, yaşadıkları şehri özümseyemeyenler, özetle görgüsüzler ve bilgisizler eski İstanbul’da tutunamazdı
Düzgün konuşmaya o kadar önem verilirdi Şiveli konuşanlar seçkin meclislerde yer bulamazlardı
Şimdi televizyon ekranlarını “aksan” götürüyor: Çocuklarımız da ister istemez “televizyonca” konuşuyor
Eskilerin “adab-ı muaşeret” dediği görgü kuralları, çoktan sizlere ömür! “Argo” geçer akçe oldu Özellikle gençlerin konuşma tarzı “Hay dilini eşek arısı soksun” dedirtecek cinsten!
Ayrıca da kelime haznemiz daraldıkça daraldı, sunucular bile 300 kelime ile konuşuyor
Geçenlerde otomobilimde radyo dinliyordum Programcı delikanlı bir güzelliği anlatmaya çalışıyor, ama aklına “güzel”den başka kelime gelmediği için sürekli tekrarlıyordu: “Güzel… Çok güzel… Valla-billa güzel!”
Buna mahkûmdu: Zira dağarcığında “güzel”i ifade için “güzel”den başka kelime yoktu Oysa “muhteşem”, “mükemmel”, “muazzam”, “harika”, “harikulâde”, (daha eskilere gidersek) “âlâ, “âli’y-ül âlâ” vs diyebilirdi
Suç onun değil, onu “Türkçe fukarası” haline getiren sistemde…
Eski okullarda “Lisan Dersleri”nin üzerinde hassasiyetle durulurdu Ayrıca terbiye ve “adab-ı muaşeret” dersleri okutulur, dili zengin, terbiyeli ve görgülü insan yetiştirmeye özen gösterilirdi
Hele Beylerbeyi halkı nezaket ve dil konusunda tüm İstanbul’a örnekti Kadınlar ve erkekler nezaket göstermekte âdeta yarışırlardı
Vasıtaya binerken, şimdiki gibi itişip kakışmaz, bir birlerine yol verirler, hatta bunu biraz da abartırlardı
Bir gün Şirketi Hayriye Müdürü Hüseyin Haki Bey, Boğaziçi’nde işleyen bir vapur kaptanına sık sık gecikmesinin sebebini sordu
Aldığı cevap şu mealdedir:
“Muhterem Müdür Beyefendi Malûmaliniz Çengelköy’ün zerzevatı, Kuzguncuk’un haşeratı, Beylerbeyi’nin teşrifatı bir türlü bitmiyor ki, vaktinde gelebilelim Vapur Beylerbeyi’ne uğrayınca daha iskelede herkes birbirine: ‘Efendim rica ederim zatıaliniz buyurun lütfen!’ demeye başlıyor
“ ‘Estağfirullah efendim, ne demek, önden zatıaliniz buyurunuz!’
“ ‘Hakipayinize iltifat buyuruyorsunuz, ne haddime efendim, bendenize zatıâlinizden önce binmek yakışır mı?’
“İşte böyle böyle gecikiyoruz, muhterem beyefendi
Nezakette kadınlar erkeklerden önce gelirdi…
Kadında güzellikten önce nezaket, nezafet, letafet ve kabiliyet aranırdı…
Bir de doğru-düzgün konuşma…
Bu yüzden İstanbullu hanımlar son derece ölçülü ve yerli yerinde konuşmaya dikkat eder, şimdiki gibi bağırıp çığırmazlardı
Öte yandan “İstanbul hanımefendisi” ya da “İstanbul beyefendisi”, imkânları nispetinde şık giyinirlerdi…
Başa fes giyilse, ya da başlar “türban”la örtülse bile, saçlar özenle taralı olurdu
Bilgili ve görgülüydüler Nezaket kurallarına, çok sevdikleri o kelime ile söylersek, “ihtimam” (özen) gösterirlerdi
Karşılarında kim olursa olsun asla küçümsemez, her yaştan ve her sınıftan insana saygılı davranırlardı
“Dayı”lı, “amca”lı, “baba”lı değil, “efendim”li konuşurlardı
Böbürlenmeyi sevmez, bu yüzden de asla “Ben” diye söze başlamazlar, “bendeniz” demeyi tercih ederlerdi:
“Bendeniz”, “köleniz”, “cariyeniz”, “hâk-i payınız”…
Son derece mütevazi, kültürlü ve bir o kadar da görgülü insanlardı
Eşlerinden saygıyla söz ederler, “Bizim hamfendi”, ya da “cariyeniz hanımefendi” şeklinde ifadeler kullanırlardı
Anne-babalarından “Bizim moruk”, “ihtiyar”, hatta “Anne-baba” diye söz etmezlerdi…
“Hanımannem”, “Efendi babam”, “Bey babacığım”!
Bağırarak konuşmaz, asla ıslık çalmaz, seslerinin tonunu muhataplarının duyacağı şekilde ayarlarlardı
Çayı-kahveyi höpürdeterek içmek çok ayıp sayılırdı Gözler anında ona döner, tuhaf bir yaratığa bakar gibi bakarlardı
Keskin şive ile konuşanlarla kelimeleri doğru telaffuz edemeyenler de aynı muameleye maruz kalırdı
Kısacası eski İstanbul insanı dili, terbiyesi ve nezaketi ile ünlüydü İnsanlar terbiye ve nezaketleri ile değer kazanırdı
İstanbul’un meşhur külhanbeyleri ile tulumbacıları bile terbiye ve nezaketi elden bırakmazlardı
Gerisi ister istemez yarına kaldı Yavuz Bahadıroğlu

__________________
Bıçak soksan gölgeme, Sıcacık kanım damlar
Girde bak bir ülkeme: Başsız başsız adamlar
NFK





GaLiBa Bu GeCe YaĞMuRDa GöKKuŞaĞı MiSali
GüLeRKeN aĞLaMaNıN ZaMaNı
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.