|
|
Konu Araçları |
anadolu’da, arapbizans, döneminde, emevîler, mücadelesi |
Emevîler Döneminde Anadolu’da Arap-Bizans Mücadelesi |
09-27-2010 | #1 |
Şengül Şirin
|
Emevîler Döneminde Anadolu’da Arap-Bizans MücadelesiEmevîler Döneminde Anadolu’da Arap-Bizans Mücadelesi Emevîler Döneminde Anadolu’da Arap-Bizans Mücadelesi İslâmiyet'ten önce Arapların Bizans'la ilişkilerini milattan öne başlayan Arap-Roma münasebetinin bir devamı olarak görmek mümkündür İslâmiyet'in zuhurundan sonra Hicazlı Araplar ile Bizans Devleti arasındaki resmî ilişkiler Hz Peygamber'in (sav) davet mektuplarıyla başlamıştır İslâm tarihinde Hulefâ-i Râşidîn dönemi İslâmiyet'in Arap Yarımadası dışına hızla yayılmaya başladığı ve Bizans'ın uzun yıllar Sâsâriİlere karşı korumaya çalıştığı toprakların Müslümanların eline geçtiği dönemi temsil eder Bizans bu zaman zarfında Arap taarruzlarına mukavemet gösterememiş, kısa süre içinde Filistin, Suriye, Mısır ve Kuzey Afrika'nın tamamından çekilmek zorunda kalmıştır Aynı anda Hz Ömer tarafından Şam valiliğine getirilen Muaviye b Ebû Süyfan, Anadolu topraklarına düzenli seferler başlatmıştır Muaviye döneminde gerçekleştirilen Anadolu harekâtının en önemlisi İstanbul'un fethi girişimidir Emevîler devrinde Muaviye'den sonra ikinci defa dahilî istikrarı sağlayan Abdülmelik b Mervan (H65-86/685-696) Hicretin 73 (M 692¬693) yılında Bizans'a karşı harekete geçmiştir Velid b Abdülmelik zamanında (H86-96/696-715) Emeınlerin Anadolu faaliyetleri kesintisiz devam etti Araplar Emevîler devletinde Süleyman b Abdülmelik döneminde (H 96-99/ M 715-717) Bizans'ın başkenti İstanbul'un fethine yeniden teşebbüs etmişlerdir Hişam b Abdülmelik'ten sonra Anadolu'da Arap- Bizans mücadelesi duraklama dönemine girmiştir Zira Emevîler bu tarihten itibaren sürekli olarak iç problemlerle ilgilenmek zorunda kalmışlardır Bu nedenle Araplann Anadolu seferleri gündemden düşmüştür Giriş Arap-Bizans münasebetleri esasında Romalılar döneminde MÖ IV ile MS 106 yılları arasında hüküm süren Nabâtî Krallığı'na kadar uzanır Başkentleri Petra olan Nabâtîler uzun süre Roma İmparatorluğu ile Hicaz çölü arasında tampon bölgesi görevi yapmışlar, Romalılar da kendi topraklarına çölden gelebilecek muhtemel bedevî saldırılarından korunabilmek amacıyla bu devletin varlığını desteklemişlerdir Ancak bu iki ülke arasındaki ilişkiler bozulunca İmparator Traianus (M 98-117) düzenlediği büyük bir sefer sonucunda Nabâtîler devletini ortadan kaldırmıştır Nabâtîlerin ardından M Ö I yüzyılda Bilâdü'ş-Şam'da Tedmürlüler (Palmireliler) devleti kurulmuştur Bu devlet de Nabâtîlere benzer şekilde başlangıçta Romalıların himayesini kazanmış, zaman zaman da Romalılarla birlikte Sâsânîlere karşı savaşlara iştirak etmiştir Ancak Tedmürlülerin akıbeti de Nabâtîlerden farklı olmamış, İmparator Orelyan (M 270-275) kendisine karşı bağımsız hareket eden Kraliçe Zenubiye üzerine yürüyerek Tedmür'ü işgal etmiş ve bu devletin varlığına son vermiştir MS III yüzyılın sonuna doğru Tedmür devletinin etkisini kaybetmeye başladığı dönemde, Kuzey Arabistan'da iki siyasî birlik gün yüzüne çıkmaya başlamıştır: Bunlar, Me'rib Barajı'nın yıkılmasıyla güneyden göç eden Araplar tarafından kurulmuş olan Gassânî ve Hire devletleridir Gassânîler, Nabâtîler ve Tedmürlülerin tarihî mirası üzerinde Roma İmparatorluğu'na bağlı olarak Suriye'de; Hireliler ise Sâsânîlerin hâkimiyetini tanımak sûretiyle Irak topraklarında hüküm sürmüşler ve kendilerini himaye eden büyük devletlerin destekleriyle varlıklarını İslâm'ın doğuşuna kadar devam ettirmişlerdir Suriye'de devlet kuran Gassânîler Miladî III Yüzyılın başlarında Güney Arabistan'dan Suriye topraklarına göç ederek Gassân nehri kıyılarını yurt edinmişler, ayrıca Roma İmparatorluğu'nun tesiriyle Hıristiyan olmuşlardır Batı Roma İmparatorluğu'nun yıkılmasından sonra Doğu Roma adıyla da bilinen Bizans devleti daha önce bölgede kurulan Nabâtîler ve Tedmürlüler'de olduğu gibi, ülkenin güney sınırlarını çölde yaşayan bedevîlerden ve doğudan gelmesi muhtemel Sâsânî saldırılarından koruyabilmek için bu devletin varlığını desteklemiştir Gassânîlerin yaşadıkları topraklar Miladî 613-614 yılları arasında Sâsânîlerin istilâsına maruz kalmıştır Miladi 628 yılında ise Doğu Roma ordularının İranlıları mağlup etmesiyle işgalden kurtulan Gassânîler bu tarihten Îslâmî fetihlere kadar Bizans himayesinde yarı bağımsız bir şekilde varlıklarına devam etmişlerdir Hicaz Arapları ile Bizans arasındaki ticarî ilişkiler de İslâm öncesi döneme kadar uzarır Nitekim Hz Peygamber'in (sav) kabilesine adını veren dedesi Hâşim, Rumlar ve Şam'daki Gassânîler ile Mekke adına bir ticaret anlaşması yapmış , ayrıca Kureyşli tüccarların Bizans topraklarında rahat ticaret yapabilmeleri ve vergilerden muaf tutulabilmeleri için Kayser'den izin almıştır Kendisi de Şam bölgesine gerçekleştirdiği bir ticaret seferi esnasında Gazze'de vefat etmiştir İslâm tarihi kaynaklarında Hz Peygamber'in (sav) 12 yaşında iken amcası Ebû Talib'in de katıldığı bir Kureyş ticaret kervanıyla Medine-Dimaşk yolu üzerinde bulunan Busra'ya geldiği ve burada Bahira adındaki rahip ile görüştüğü zikredilir Allah Rasûlü (sav), 25 yaşlarında da Hz Hatice adına gerçekleştirdiği ticarî seferde yine aynı şehre uğramış, bu defa da Nastûra isimli başka bir rahiple karşılaşmıştır Adem Apak Doç Dr, UÜ İlahiyat Fakültesi
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
|