Halkçılık |
10-01-2009 | #1 |
Şengül Şirin
|
HalkçılıkHALKÇILIK 'Bizim gözümüzde çiftçi, çoban, amele, tüccar, sanatkar, asker, doktor ve sonuç olarak herhangi bir sosyal kurumda çalışan bir yurttaşın hak, yarar ve özgürlüğü eşittir' 'Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına, Türk Ulusu denir' Bu tanımlamanın içinde halk ile ulus birbiri içinde kaynaşmış ve bir bütünü oluşturduğu açıkça görülmektedir Atatürk, ulusumuzun bütün kesimini 'halk' olarak kabul etmiştir Atatürk: 'Türk Ulusu, halk yönetimi olan Cumhuriyetle yönetilir' düşüncesiyle de halkçı görüşünü ulusçulukla birlikte Cumhuriyetçilik ilkesine bağlamıştır 'Türkiye'de bolşeviklik olmayacaktır Çünkü Türk hükümetinin ilk amacı halka özgürlük ve mutluluk vermektir' Mustafa Kemal'in demokrasi anlayışı, Kemalizm'in en önemli ilkelerinden olan 'Halkçılık'tan da soyutlanamaz Atatürk başlangıçta Halkçılığı şu şekilde tanımlıyordu: 'Bugünkü varlığımızın asıl niteliği milletin genel eğilimlerini ispat etmiştir O da Halkçılık'tır, halk hükümetidir, hükümetlerin halkın eline geçmesidir' Ama zamanla bu ilkenin de içeriği gelişti ve Halk Partisi'nin programlarında üç ögeyi içermeye başladı: Siyasal demokrasi, Yasalar önünde eşitlik, Sınıf çatışmalarının kabul edilmemesi ve toplumun dayanışma içerisinde gelişmesi Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküş döneminde girişilen reformlar, hep devleti kurtarmak amacına dönüktü Oysa Mustafa Kemal, halka güç kazandırmadan, halka dayanıp onun yaratıcı gücünden yararlanmadan çağdaş bir topluma ulaşılamayacağının bilincindeydi 1922'de Meclis kürsüsünden şunları söylüyordu: 'Türkiye'nin gerçek sahibi ve efendisi, gerçek üretici olan köylüdür Diyebilirim ki, bugünkü yıkım ve yoksulluğun biricik nedeni, bu gerçeğin gafili bulunmuş olmamızdır Gerçekten yediyüz yılda beri dünyanın çeşitli ülkelerine göndererek, kanlarını akıttığımız, kemiklerini topraklarında bıraktığımız ve yediyüz yıldan beri emeklerini ellerinden alıp savurduğumuz ve buna karşılık her zaman aşağılama ve alçaltma ile karşılık verdiğimiz ve bunca özveri ve bağışlarına karşı iyilik bilmezlik, küstahlık, zorbalıkla uşak durumuna indirmek istediğimiz bu soylu önünde büyük bir utanç ve saygıyla gerçek durumumuzu alalım' Mustafa Kemal, yine Kurtuluş Savaşı yıllarında Meclis önünde yaptığı bir konuşmada, Halkçılığın toplumsal - ekonomik içeriğini şöyle açıklıyordu: 'Toplumsal uğraş yönünden düşündüğümüz zaman, biz yaşamını, bağımsızlığını kurtarmak için çalışan kimseleriz, zavallı bir halkız! Kendimizi bilelim Kurtulmak, yaşamak için çalışan ve çalışmaya zorunlu olan bir halkız! Bundan ötürü her birimizin hakkı vardır Yetkisi vardır Fakat çalışmakla bir hakkı elde ederiz Yoksa arka üstü yatmak ve yaşamını çalışmaktan uzak geçirmek isteyen kişilerin bizim toplumumuz içerisinde bir hakkı yoktur O halde söyleyiniz baylar! Halkçılık toplumsal düzenini emeğine, hukukuna dayatmak isteyen bir toplumsal uğraştır' Kemalizm, seçkinciliğe karşı bir ideolojidir Halkçılık ilkesinden hareketle yapılan bir çok reform, Osmanlı geleneğinin ürünü olan seçkin - halk ikilemini aşmaya yöneliktir Bu amaçla girişilen en önemli atılımlardan birisi, 'Türk Dili'ni yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmak' amacıyla gerçekleştirilen 'Dil Devrimi', yani, dilde arılaştırma çabalarıdır Sadece seçkinlerin anladığı Arapça - Farsça yüklü Osmanlıca terkedilmiş, türetme ile zenginleştirilmiş Türkçe yazın ve bilim dili olmaya başlamıştır Aslında öğrenilmesi güç olan eski yazının yerine latin alfabesinin kabulü, halkın eğitimini kolaylaştırmak amacını da taşımıştır Kemalist Halkçılık, ayrıcalıksız, sınıfsız bir toplum öngörüyordu Fakat bu, toplumsal sınıfları kaldırmayı amaçlayan marksist anlamda bir 'egemen sınıf' ve işçi sınıfı bulunmadığı varsayımından hareket etmekteydi Öyleyse varolmayan bir sınıf çatışması ve ayrıcalıklı toplum kesimleri yaratılmamalıydı Ekonomik gelişmeyi sağlamak için toplumdaki tüm olanaklar değerlendirilmeye çalışılırken bu beklentiye ters düşen bir durumun doğması, Kemalizm'in, bir temel özelliğinin gözden kaçmasına neden olmamalıdır: 'Atatürkçülük, herhangi bir sınıfın egemenliğini reddeden, ılımlı toplumculuğu öngören, her türlü sömürüye karşı bir dünya görüşüdür Atatürkçü Halkçılık, yönetimde, siyasada, kalkınmada, gelirlerin dağılımında, devlet ve ulus olanaklarının kullanılmasında halk yararının gözetilmesini amaçlar' 'Peki Halk nedir?' sorusunun yanıtı ise şudur: Halk, ayrıcalıklara sahip bulunmayan toplum kesimlerinin toplamıdır! * Bugün haklı olarak kıvanç duyabileceğimiz bütün başarıların sırrı yeni Türkiye Devleti'nin yapısındadır Gerçekte, Türkiye Devleti'nin, bu yeni müessesenin dayandığı esaslar, nitelik yönünden kendinden önceki tarihi müesseselerin esaslarından başkadır Bunu bir kelime ile ifade etmek lazım gelirse, diyebiliriz ki, yeni Türkiye Devleti bir halk devletidir, halkın devletidir ( 1923 ) * Bugünkü varlığımızın temel niteliği milletin genel eğilimini ispat etmiştir, o da halkçılıktır ve halk hükümetidir ( 1920 ) * İç siyasetimizde ilkemiz olan halkçılık, yani milletimizin bizzat kendi geleceğine sahip olması esası Anayasamız ile ispat edilmiştir ( 1921 ) * Bizim görüşümüz - ki halkçılıktır - kuvvetin, kudretin, egemenliğin idarenin doğrudan doğruya halka verilmesidir, halkın elinde bulundurulmasıdır Yine şüphe yok ki, bu dünyanın en kuvvetli bir esası, bir ilkesidir ( 1920 ) * Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti bir halk hükümetidir Memleket menfaatlerine ait konularda, milletin fertleri ile hükümet arasında vazife yönüyle ortaklık vardır ( 1921 ) * Bizim hükümet şeklimiz tam bir demokrat hükümettir Ve lisanımız da bu hükümet, halk hükümeti olarak ifade edilir ( 1922 ) * Ne olduğumuzu bilelim Kurtulmak, yaşamak için çalışan ve çalışmaya mecbur olan bir halkız! Bundan dolayı her birimizin hakkı vardır Yetkisi vardır Fakat çalışmak sayesinde bir hakkı kazanırız Yoksa arka üstü yatmak ve hayatını çalışmaktan uzak geçirmek isteyen insanların bizim toplumumuz içerisinde yeri yoktur, hakkı yoktur! O halde Halkçılık, toplum düzenini çalışmaya, hukuka dayandırmak isteyen bir toplum sistemidir ( 1924 ) * Bizim halkımızın çıkarları birbirinden farklı sınıf halinde değil, aksine varlıları ve çalışmalarının sonuçları birbirine lâzım olan sınıflardan ibarettir ( 1923 ) * Türkiye Cumhuriyeti halkını ayrı ayrı sınıflandıran oluşmuş değil ve fakat kişisel ve sosyal hayat için iş bölümü itibarıyla çeşitli mesleklere ayrılmış bir toplum olarak görmek esas prensiplerimizdendir ( 1931 )
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
Cevap : Halkçılık |
08-03-2010 | #2 |
Şengül Şirin
|
Cevap : HalkçılıkHALKÇILIK a 11870'li yıllarda Rusya' da gelişen ve sosyalizm için özgün bir yol öngören ideoloji ve siyasal hareket (Bk ansikl böl Tar) —2 Sınıf mücadelesine başvurmadan halkı kurtarmayı amaçlayan bazı ulusal kurtuluş hareketlerinin siyasal ideolojisi (Halkçılık Mustafa Kemal'in reformları için esin kaynağı oldu ve Latin Amerika'da büyük ölçüde gelişti) [Bk an-sikl böl Tarj —3 Halkın yaşamını ve duygularını İfade etmeye yönelik sanatsal ve özellikle edebi akım (Bk ansikl böl Ed) —ansikl Ed Halkçılık akımının kurucuları Léon Lemonnler ve André Thérive'dlr CE-uvre dergisinde (1929) yayımlanan manifestoya göre, yapay ya da zorlama bir edebi gerçekçiliği ve psikolojiyi benimsemesi beklenen rahatı yerinde burjuvaziyi değil de, halktan İnsanları betimlemek gerekiyordu Halkçılar Poulallle'in savunduğu proleter edebiyatına, ayrıca natürallzmin ve İzleyicilerinin bayağılığı renkli bir üslupla yansıtmalarına karşı çıktılar; buna karşılık bir gelenek ve sadelik duygusunu gözlemin kesinliğine de yer veren bir biçimde kabul ettiler Halkçı yazarlardan, roman ve şiirde edebiyat ödülleri alanlar oldu Bu ödülleri kazananlar arasında Eugène Dablt ve Jean-Paul Sartre'dan Armand Lanoux'ya değin bir dizi yazar, halk çevrelerini tüm çıplaklığıyla ele aldılar ve bu çevrelerin tasvirinin gerektirdiği sade bir üslup kullandılar Halkçılık hareketi, toplumca kabul edilen değerler aşaması dışında edebiyata yeni gündelik öğeler katma yeteneğiyle değer kazandı (yazarın seçkinciliğl ya da halktan bir kahramana mal edilmiş bile olsa güzel ruh kaygısı burjuva dünya görüşünü yansıtır) —Tar Rus halkçılığı Herzen ve Çernl-şevskiy'in düşüncelerinin mirasçısı olan halkçılık, kırsal komünlerde (mir) değişiklik yaparak Rusya'da bir tarım sosyalizmi kurmaya çalıştı Rusya'nın iktisadi gerikalmış-lığı, bu ülkeye kapitalizm aşamasından geçmeden sosyalizme ulaşma olanağı verecekti ve kırsal kesimde sosyalist devrim aydınların rehberliğinde halkın eseri olmalıydı Bakunin köylü yığınlarının devrimci kendillğindencillğine İnanırken, Lavrov ve Tkatçev köylülüğün devrim için henüz hazır olmadığı görüşündeydiler Bakunin aydınları köylülüğü eğitmekle görevlendirirken, öbürleri devrimci bir örgütün yönetiminde bir darbe öngörüyorlardı; daha sonra iktidarı bu örgüt koruyacaktı Halkçı düşüncelerden etkilenen bazı öğrenci çevreleri, 1874 yazında bir "halka yürüyüş" düzenlediler; bu eylem tam bir başarısızlıkla sonuçlandı ve "193'ler davası" başladı, 1876'da halkçıların kırsal kesimdeki çalışmasını düzenlemek üzere kurulan Toprak ve Özgürlük örgütü, 1879'da terörizme başvuran Halkın özgürlüğü ve halk arasında propaganda çalışması öngören Kara bölüşüm olmak üzere ikiye bölündü Köylülükle sıkı bağlar kuramayan ve çarlık rejimine karşı terörde başarısızlığa uğrayan halkçılık, devrimci niteliğini yitirdi 1880'll yılların ortasında, N F Danlelson ya da N K Mlhayilovskly gibi iktisatçılara ya da yazarlara esin kaynağı oldu Halkçı İdeoloji, sosyal-devrimcl hareketin de temelini oluşturuyordu, • Latin Amerika'da halkçı hareketler XX yy'da ilk halkçı hareket perulu Víctor Raúl Haya de la Torrénin Alianza* Popular Revolucionarla Americana'sı (APRA) oldu Bunu 20'l¡ yıllarda Devrimci ulusal hareket (Bolivya), Colorado partisi (Uruguay), Demokratik eylem (Venezuela), Juan BosctV un Dominik devrimci partisi, A C Sandi-no'nun Vatan ve Özgürlük (Nikaragua), L C Prestes'in prestismo'su (Brezilya), vb İzledi Bu hareketler, Latin Amerika halkının sesini duyurdular; kapitalizme, özellikle ABD kapitalizmine karşı çıktılar ve kendilerini "antlemperyallst" olarak İlan ettiler; buna bağlı olarak da bir dizi millileştirme öngördüler 30 ve 40'lı yıl larda başka halkçı hareketler de oluştu; bunların bazıları iktidarı ele geçirdi: Ekvador devrimci hareketi, Meksikalı başkan L Cárdenas'in car-denismo'su, Brezilya'da G Vargas'ın getu-lismo'su, Arjantin'de J Perön'un peronismo'su, vb • Türkiye'de halkçılık hareketi, XIX yy da Rusya'da yaygınlaşan rus halkçılığı (narod-niçetsvo) ile fransız dayanışmacılığının devlet felsefesi olan halkçılıktan esinlendi Rusya'dan gelen Hüseyinzade AH ve Yusuf Ak-çura gibi Türkler, orada gördükleri halkçılık modelinde, halka gitmeyi, halka inmeyi, halkı uyarmayı amaçlayan osmanlı halkçılarının sözcüsü oldular Öte yandan fransız dayanışmacılığından esinlenen Ziya Gökalp, Tekin Alp, Necmettin Sadak, M Zekeriya (Sertel) gibi ittihatçılar halkçılığı, toplumsal, siyasi ve iktisadi içerikleriyle işlediler Halkçılık, Meşrutiyet döneminin milli iktisat siyasetini, toplumsal dayanışma ilkesini kapsayan bir ideoloji oldu ittihat ve Terakki cemiyeti'nln Osmanlıcı, islamcı, kısmen ademi merkeziyetçi ideolojisi, Balkan savaşı yenilgisinden (1912) sonra değişim geçirince, türkçü, batıcı ve merkeziyetçi bir nitelik kazandı Halkçılık akımı da bu değişimden etkilendi ve Rusya'daki toplumcu İçeriğini yitirdi Ziya Gökaip, halkçılığa türkçü bir içerik kazandırdı; onu sınıfsal içeriği olmayan ulusalcılığa indirgedi Gökalp'e göre, halkçılık siyasal boyutta halkın yönetime katılmasını gerektiriyordu Kültürel boyutta toplumun kültürünü geliştirme yolları aranacak, toplumsal boyutta da toplumsal iş bölümünün organik bir bütün haline getirdiği bir dayanışma modeli kurulacaktı Sınıf farkının yadsındığı toplumda kişilerin yasalar karşısında eşitliği kabul edilecek, iktisadi sistem olarak devletçilik benimsenecekti Kurtuluş savaşı sırasında halkçılık, geçerli İdeoloji olarak işlevini yerine getirdi Farklı sınıfların temsil edildikleri TBMM'yle halk yığınlarını birleştirdi Mustafa Kemal Paşa kongreler toplayarak, harekete halkın desteğini sağladı TBMM'ye sunduğu "Halkçılık beyannamesi"nde, TBMM'nin halkı, kendi irade ve hâkimiyetinin sahibi kılacağını açıklıyordu Kurtuluş savaşindan sonra halkçılık ideolojisine yeni bir yorum getirildi Mustafa Kemal Paşa Balıkesir söylevinde (8 şubat 1923), ülkede farklı sınıflar olmadığını, toplumun her kesiminin devletçe desteklenmesi gerektiğini savundu Konya söylevinde (mart 1923) aydınların batı uygarlığını halka götürmekle yükümlü olduklarını belirtti Kurduğu Halk fırkası da halkçılık İlkesine dayanıyordu Halkevleri, batı uygarlığını halka götürme İşlevini üstlendiler "Halka rağmen halk için" İlkesi halkçılık görüşünü özetliyordu
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
|