Yunus Emre ( ?- 1320-21) |
05-04-2008 | #1 |
[KAPLAN]
|
Yunus Emre ( ?- 1320-21)YUNUS EMRE ( ?- 1320-21) Türk edebiyatının yetiştirdiği en büyük şairlerden biri Adı üstüne çeşitli söylentiler, hikâyeler uydurulmuş, hayatı efsanelere karıştırılmış bir Derviş Tanrı âşkı ile insan sevgisini, ölümsüz bir örgü içinde mısra, mısra söylemiş bir halk adamı Hangi tarihte, nerede doğdu, kesin olarak bilinmiyor Söylentiler çeşitli En kesine yakın tahmin, Sakarya dolaylarında doğmuş bir Türkmen köylüsü olduğudur Yaşadığı 13 yüzyıl Anadolusu, o kadar karışık akınların Arap saçına döndüğü bir zamandır ki, kimin nereden geldiğini bulup çıkarmak mümkün değil Şiirlerinde kendisine "Miskin", "Cahil" terimlerini kullandığı için, bazı edebiyat tarihçileri Yunus’u, okur-yazar olmayan biri gibi görmek isterler Oysa bu terimler, dervişliğin gereği alçak gönüllülükten gelmektedir Yunus, belki ilk yıllarında okur yazar değildi ama, Tekkeye girdikten sonra okuma yazmadan başka, zamanının bilgilerini öğrendiği, hatta tasavvuf bildiği bugün için tartışmasızdır BİTİP TÜKENMEZ ANADOLU GEZİLERİNE ÇIKMIŞTI Yunus, her halde doğup büyüdüğü çevrede kurulu olan Taptuk Emre'nin tekkesine kapılanmış olmalıdır Bu dergâhta Yunus'un odun taşıyarak şeyhine hizmet ettiği ve en küçük mertebeden başlayarak, en ileri mertebeye kadar yükseldiği biliniyor O kadar ki, sonunda Taptuk Emre'nin kızı ile evlenmiştir Yunus, Taptuk Emre'nin dergâhında piştikten ve tarikatın önemli fikir ve yollarını başkalarına açıklayacak ölçüye geldikten sonra, bir söylentiye göre, Şeyhinin emri ile, bir söylentiye göre, kendi isteği ile, bitip tükenmez Anadolu gezilerine çıkmıştır Yunus, her uğradığı köyde, handa, konakta, tanrı sevgisi ve insan muhabbeti üzerinde konuşmuş, şiirler söylemiş, çağının kargaşalığını, beraberlik potası içinde eritmeye çalışmıştır Aşkın aldı benden beni, Bana seni gerek seni; Ben yanarım dünü, günü, Bana seni gerek seni, Aşkın, âşıklar öldürür Aşk denizine daldırır Tecelli ile doldurur Bana seni gerek seni Sofilere sohbet gerek Ahilere ahret gerek Mecnunlara Leylâ gerek Bana seni, gerek seni Yunus durur benim adım Gün geçtikçe artar odum İki cihanda maksudum Bana seni gerek seni Böyle söyleye, konuşa, köy, köy, kasaba, kasaba Anadolu’yu gezmiş ve bu arada Konya'ya giderek zamanın büyük mutasavvıfı Mevlânâ Celaleddin Rumî ile görüşmüştür Yunus, Doğu Anadolu'yu gezmiş, Şam’a kadar uzanmış, sonra tekrar doğduğu topraklara dönüp, ömrünün gerisini burada tamamlamıştır Mezarı, Porsuk Suyunun Sakarya'ya döküldüğü kavşakta, Sarıköy'dedir Fakat öylesine sevilmiş bir şairdir ki, birçok yerlerde "Bu, Yunus'un Mezarıdır" diye aslı astarı olmayan hikâyelerle Yunus'a mezar tayin ederler Belki bu mezarlar da bir başka Yunus'a aittir ama, herkes o Yunus'un, Yunus Emre olmasına özenir EN BÜYÜK TASAVVUF ŞAİRLERİNDENDİR Son yıllarda Yunus'un Sarıköy'deki mezarı onarılmış, bir park içine alınmış, anıt ha-line getirilmiştir Giriş kapısında: "Sevelim, sevilelim" sözü vardır Mezarının altındaki çeşme taşına da: "Haktan inen şerbeti, içtik elhamdülillah" kazılmıştır Yunus, Ahmet Yesevi'den kaynaklanıp 13 yüzyılda Anadolu'ya atlayan Tasavvuf edebiyatının yetiştirdiği en büyük şairlerden biridir Tasavvufu, halkın anlayabileceği arı bir dille yazıyor ve o yüzyılın Türkçesi ile, günümüzde bile ifade edilmesi güç fikirleri kolayca anlatabiliyordu Yunus Emre, şiirleriyle, Türkçe’nin büyük ve zengin bir dil olduğunu ispatlamış şairlerin başında gelir Tanrı, insan ve ölüm problemleri tarihler boyunca insanları düşündürmüştür Böylesine bir metafizik konu, Yunus'un dilinde sular seller gibi akıp söylenmektedir Yunus, felsefi şiir yazan öteki şairlerin sıkıntısını hiç çekmemiş, çünkü, bütün soyut düşünceleri somutlaştırarak anlatmasını bilmiştir BAZI ŞİİRLERİ BESTELENMİŞTİR Yunus, mistik bir şairdir Fakat realist bir anlatıma sahiptir Bu yüzden, tasavvufla hiç ilişiği olmayan insanlar bile, onun şiirlerini zevkle, lezzetle okuyabilirler, anlayabilirler Yazarken, hiç özentili değildir Bazen kafiyeyi ihmal ettiği, yarım kafiyeleri bol bol kullandığı görülür Onun için şiir, objektif birlikte değil, sübjektif birliktedir Şiirlerini daha çok ilâhi ve nefes biçiminde yazmıştır Bu ilâhi ve nefeslerden oluşan kitabına "Yunus Emre Divanı" denmekte ise de, bunun, divan edebiyatı şairlerinin divanlariyle hiçbir ilgisi yoktur Belki divan edebiyatı tarihçileri bu kadar büyük bir şairi kendilerinin dışında görmeğe razı olamadıkları için, Yunus'un kitabına divan denmesini istemişlerdir Yunus Emre, iki eser bırakmıştır Biri, "Risaletün Nushiyye"ydi ki, mesnevî biçiminde kaleme alınmıştır Bu mesnevide şairin gerçek gücünü bulmak mümkün değildir Fakat 365 parça şiirden oluşan "Yunus Emre Divanı" tasavvufun, lirizmin, söyleme sanatının zirvesidir Ancak, bütün titiz çalışmalara rağmen, bu divanlara, Yunus'tan başkalarının da şiirleri girdiği kesindir Çünkü o kadar sevilmiştir ki, birçok şair Yunus'tan çok sonra da bu ağızla şiirler söylemiş ve bunu Yunus'a bağlayarak bir tatmine kavuşmuştur Yunus'un bir bölüm şiiri, Adnan Saygun tarafından bestelenmiş ve "Yunus Emre Oratoryası" adı ile yayınlanmış ve dünyanın birçok ülkelerinde icra edilmiştir |
Cevap : Yunus Emre ( ?- 1320-21) |
02-11-2010 | #2 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Yunus Emre ( ?- 1320-21)Yunus Emre, Anadolu Selçuklu Devleti' nin Moğol akınları karşısında yıkılma sürecine girdiği; beylerin yer yer ayaklanıp saltanat davasına kalkıştıkları; yağmaların, el koymaların, ağır vergilerin Anadolu'yu altüst ettiği bir dönemde yaşamıştır Bu dönemde Moğol baskısıyla çok sayıda Türkmen İran ve Horasan'dan Anadolu'ya göçmüştü Bu yeni gelen Türkmen boylarıyla birlikte her tür inanç ve düşünce de Anadolu'ya girmekte ve kendisine bir yaşam alanı yaratmaktaydı Ortam da bu yayılışa uygundu Canından bezen halk, mistik inançlarla avunmak, sabrı, azla yetinmeyi ilke edinerek çileci bir yaşama gömülmek durumundaydı Yunus Emre'nin gerçek yaşamına ilişkin bilgiler sınırlıdır Babasının adı İsmail'dir Medrese eğitimi görerek İslam bilimlerinin yanı sıra Arapça ve Farsça öğrendiği, tasavvuf tarihi üzerinde çalıştığı sanılır Yunus Emre, Ahmed Yesevi'nin halifelerinden Hacı Bek-taş Veli ya da Sinan Ata'nın halifelerinden Tapduk Emre'nin tekkesinde hizmet etmiş, onun düşüncelerini yaymak için Anadolu'yu dolaşmış, sonunda kendisi de şeyh olmuştur Bursa'da Emre Sultan köyünde, Erzurum'da Dutçuköyü'nde, Eskişehir'de Sanköy'de, Ünye'de, Keçiborlu'da, Aksaray'da ve Kara- man'da olmak üzere Anadolu'nun birçok yerinde adına mezarlar bulunan Yunus Emre' nin nerede ölüp nerede gömüldüğü kesin olarak bilinmemektedir Ayrıca, halk arasında Yunus Emre'nin yaşamına ilişkin birçok söylence vardır Anadolu Tasavvuf şiirinin en önemli temsilcilerinden olan Yunus, vahdet-i vücud (varlığın birliği) öğretisine ulaşan bir tasavvuf yorumunu benimsemiştir Ona göre Tanrı' dan başka varlık yoktur Var olan her şey onun çeşitli biçimlerde görünmesidir İnsanın kendisine ve başkalarına yakıştırdığı varlık kuruntudan başka bir şey değildir Yunus Emre'nin iki yapıtı vardır: Risaletü'n-Nushiye ve Divan Risaletü'n-Nushiye aruz ölçüsüyle yazılmış bir mesnevidir 563 beyitten oluşan şiirin ilk 13 beyitlik bölümünü bir düzyazı ile 550 beyitlik asıl bölüm izler Yunus Emre yapıtının düzyazı bölümünü akla ve bilgiye ayırmıştır Risaletü'n-Nushiye'nin geri kalan ana bölümünde "Ruh ve Nefis Destanı", "Kanaat Destanı", "Öfke Destanı", "Sabır Ahvali", "Nekeslik Halleri" ve "Akıl Destanı" yer alır Yunus Emre'nin Divan'ı onun günümüze kadar tazeliğini ve çekiciliğini koruyan şiirlerini, ilahilerini, nutuk ve nefeslerini içerir Bu divandaki şiirlerin bir bölümünü aruz ölçüsüyle yazmıştır Ama Yunus ilahilerinin çoğunu en özgün ve güzel olanlarını hece ölçüsüyle yazmıştır Halk şiirine özgü dörtlüklerle yazdığı şiirlerden başka gazel biçimiyle, beyitlerle de yazmış, gazel biçimini heceye uygulamıştır Aruz kullandığı zaman da çoğunlukla uyak konusunda halk şiiri geleneğini izlemiştir Yarım uyaklarla yazmış, sık sık redife de başvurmuştur Yunus Emre'nin dili geçiş çağı şairinin dilidir Arapça ve Farsça sözcüklerle birlikte onların Türkçe karşılıklarını da kullanır Şiirlerinde tasavvuf felsefesini inceliklerine inerek anlatmaz Tasavvuf onun yapıtlarına aşk, sevgili, dost, şarap, bahçe, gül, bülbül gibi seçilmiş simgeler olarak girer Ama bu simgelere bilinçli olarak değişik anlamlar yükler Böylece şiiri çeşitli ve çok zengin yorumlara açılarak tekdüzelikten kurtulur İnsanın sevinçlerini, acılarını, düşlerini ve düş kırıklıklarını anlatma olanağını kazanır
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
Cevap : Yunus Emre ( ?- 1320-21) |
02-11-2010 | #3 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Yunus Emre ( ?- 1320-21)YUNUS EMRE Türk halk şair ve düşünürlerinin öncülerinden olan Yunus Emre sevgiyi felsefe haline getirmiş örnek bir insandır Bazı kaynaklarda Anadolu'ya gelen Türk boylarından birine bağlı olup 1238 dolaylarında doğduğu rivayet edilirse de bu kesin değildir Aynı şekilde 1320 yıllarında Eskişehir'de öldüğü yolundaki rivayetler gibi Türk tasavvufunun dilde ve şiirde kurucusu olan Yunus Emre'nin şiirlerinde ahlak hikmet din aşk gibi konuların hemen hepsi tasavvuftan çıkar ve tasavvuf görüşü çerçevesinde bir yere oturtulur Mısralarında didaktik ahlak telkinlerinde bulunan Yunus Emre "gönül kırmamak" konusuna ayrı bir önem verir ve "üstün bir değer" olarak şiirlerinde bu konuyu özenle işler Bu arada Yunus Emre'yi öne çıkaran bir başka önemli özelliği de şiirlerinde işlediği konuları ve telkinleri bizzat kendi hayatında uygulamasıdır "Din tamam olunca doğar muhabbet" diyen Yunus İslam'ın sabır kanaat hoşgörürlük cömertlik iyilik fazilet değerlerini benimsemeyi telkin eder 1112 ve 13 asırlarda Türkistan ve Anadolu Türkleri arasında çok yayılan tasavvufun Türk şairleri arasında iki büyük sözcüsü vardır: Türkistan'da “Ahmet Yesevi” Anadolu'da “Yunus Emre” Yunus Emre'nin tasavvuf anlayışında dervişlik olgunluktur aşktır; Allah katında kabul görmektir; nefsini yenmek iradeyi eritmektir; kavgaya nifaka gösterişe hamlığa riyaya düşmanlığa şekilciliğe karşı çıkmaktır Yunus'taki insanlık sevgisi neredeyse kendisiyle özdeşleşmiş "sevgi felsefesi"nin bir parçası ve hatta sonucudur Nitekim Yunus'un insan sevgisini ilahi sevgi ile nasıl bağdaştırdığını gösteren en çarpıcı mısralarından birisi; Yaradılanı hoş gör Yaradan'dan ötürü 'dür Yunus Emre'ye göre insanlar din mezhep ırk millet renk mevki sınıf farkı gözetilmeksizin sevilmeyi hak etmektedirler Madem ki insanoğlu ruh yönüyle Allah'tan gelmektedir; öyleyse insanlar hiçbir şekilde birbirlerinden bu anlamda ayrılamazlar BİR KEZ GÖNÜL YIKTIN İSE Bir kez gönül yıktın ise Bu kıldığın namaz değil Yetmiş iki millet dahi Elin yüzün yumaz değil Yol oldur ki doğru vara Göz oldur ki Hakk'ı göre Er oldur alçakta dura Yüceden bakan göz değil Doğru yola gittin ise Er eteğin tuttun ise Bir hayır da ettin ise Birine bindir az değil Yunus bu sözleri çatar Sanki balı yağa katar Halka metâları satar Yükü gevherdir tuz değil Yunus EMRE ŞOL CENNETİN IRMAKLARI Şol cennetin ırmakları Akar Allah deyu deyu Çıkmış islam bülbülleri Öter Allah deyu deyu Aydan aydındır yüzleri Şekerden tatlı sozleri Cennette huri kızları Gezer Allah deyu deyu Yunus Emre var yarına Koma bugünü yarına Yarin Hakk'ın divanına Çıkam Allah deyu deyu Yunus EMRE ŞÖYLE GARİP BENCİLEYİN Acep şu yerde varm'ola şöyle garip bencileyin Bağrı başlı gözü yaşlı şöyle garip bencileyin Gezdim Urum ile Şam’ı yukarı illeri kamu Çok istedim bulamadım şöyle garip bencileyin Kimseler garip olmasın hasret oduna yanmasın Hocam kimseler duymasın şöyle garip bencileyin Söyler dilim ağlar gözüm gariplere göynür özüm Meğer ki gökte yıldızım şöyle garip bencileyin Nice bu dert ile yanam ecel ere bir gün ölem Meğer ki sinimde bulam şöyle garip bencileyin Bir garip ölmüş diyeler üç günden sonra duyalar Soğuk su ile yuyalar şöyle garip bencileyin Hey Emre'm Yunus biçare bulunmaz derdine çare Var imdi gez şardan şara şöyle garip bencileyin Yunus EMRE TAŞTIN YİNE DELİ GÖNÜL Taştın yine deli gönül sular gibi çağlar mısın? Aktın yine kanlı yaşım yollarımı bağlar mısın Nidem elim ermez yâre bulunmaz derdime çâre Oldum ilimden avâre beni burda eğler misin Yavu kıldım ben yoldaşı unulmaz bağrımın yaşı Gözlerimin kanlı yaşı ırmak olup çağlar mısın Ben toprak oldum yoluna sen aşurı gözetirsin Şu karşıma göğüs geren taş bağırlı dağlar mısın Harami gibi yoluma arkurı inen karlı dağ Ben yârimden ayrı düştüm sen yolumu bağlar mısın Karlı dağların başında salkım salkım olan bulut Saçın çözüp benim gibi yaşın yaşın ağlar mısın Esridi Yunus'un canı yoldaşım illerim kanı Yunus düşte gördü seni sayrı mısın sağlar mısın Yunus EMRE
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
|