TSK Karşıtlığının Tarihsel Derinliği |
12-27-2009 | #1 |
KRDNZ
|
TSK Karşıtlığının Tarihsel Derinliği"Türk Kroniği”, 15 yüzyılın sonlarında yazılmış ve günümüze kadar birçok Batı dilinde çok sayıda baskısı yapılmıştır Uzun yıllar Batılı hükümdar ve aydınların başvuru kitabı olarak elden ele dolaşan eserin, yeniçeri iken eski dinine tekrar dönen biri tarafından yazıldığı iddia edilir Hıristiyanlık âlemine “Düşmanını tanı ve Türkler nasıl yenilebilir” türünden bilgiler verme amacındadır Prof Kemal Beydilli tarafından “Bir Yeniçerinin Hatıratı” adıyla yakın zamanda dilimize kazandırılan kitaptaki şu öneri ise oldukça dikkat çekicidir: “Eğer sultan Yeniçeri ordusunu kaybedecek olursa, ülkedeki bütün Hıristiyanlar ona ayaklanabilir ve denizin ötesine kadar geri püskürtebilir” Türkleri yok etmeye hedefleyenlerin belki de o günden sonra hayallerini hep bu amacın süslediğini düşünmek yanlış olmaz Fakat, gerçekleşmesi için üç yüz yıl beklemek zorunda kaldılar Bilindiği gibi Yeniçeriler, Sultan II Mahmut tarafından halktan bazı kalabalıkların da katılımıyla 1826’da kanlı bir operasyonla ortadan kaldırıldı O zaman kaç kişi farkındaydı bilinmez ama Batılıların alkışları arasında yapılan icraat, aslında Osmanlı Devletinin bizzat padişah eliyle tasfiyesinden başka bir şey değildi Nitekim o tarihten sonra, yeni bir ordu kuruluncaya kadar geçen ara dönemde devlet, geri dönüşü olmayan bir takım taviz ve anlaşmalarla kendini bağlamış, içi boşaltılmış ve koflaştırılmıştı Osmanlı namına da sadece hanedan ve etkisiz bir taht kalmıştır (Bu arada, “Kronik”te belirtilen hususların nasıl adım adım yaşandığını ve hanedanın da tam yüz yıl sonra ortadan kalktığını hatırlayalım bir kez daha) Tarihlerimiz, Yeniçeri ocağının bir alay elinde paslı kılıç olan talebe-i ulum, esnaf ve topçu ocağının çakaralmaz bir topu ile yıkıldığını yazarlar ve “Vak’a-i Hayriye” diye geçiştirirler Ama her düşünen insan sormadan edemiyordur: “Bu iş bu kadar kolay nasıl gerçekleşmiştir?” İpuçlarını, Yeniçeri muhaliflerinin daha sonra yazdıkları karalama eserlerinden çıkarmak mümkün Bu muhalif eserlerde ve bildik kaynaklarda Yeniçeriler hep, “sapık, dine duyarsız, isyancı, halkın değerlerine karşı vs” olarak tanıtılır Olay, maalesef yeterince araştırılmamış olmasına rağmen, bu propagandanın halk üzerinde oldukça etkili bir şekilde işlenmiş olduğu anlaşılıyor Uzun süreli ve etkili derin bir plan uygulanmış olmalıydı Elbette düşmanları tarafından bu plan yürütülürken, Yeniçerilerin içinde de onların ekmeklerine yağ sürenler olmuştu bu dönemde de Ancak, uygulanan planın esası ortada: Osmanlı Devleti’nin ana omurgasını oluşturan Müslüman Türk halkıyla askerin arası açmak, aralarındaki bağı kopartmak… Yeniçerilerin altını oymak isteyenler de biliyorlardı ki, halka ve toplumun temel katmanlarına dayanmayan bir ordu ayakta asla duramaz Nitekim, 2 Dünya savaşı öncesi Paris’te gözlemde bulunan Türk temsilcisi de öngörüsünü bu temel üzerine dayandırıyordu haklı olarak: “Yaklaşan Fransız-Alman savaşında Fransız ordusu yenilecektir; zira Çünkü Fransız subaylarına Şanzelize’deki kafelerin garsonlarının hiç birisi değer vermiyor, iyi davranmıyor” Dünya, büyük güçlerin yeniden hesaplaşma ve dünya dengelerinin yeniden düzenlenmesi için geri sayımın başladığı süreç içine girmiş bulunmaktadır Bu önemli ve kaygan süreçte Türk milletinin, “ordu-millet dayanışmasına” her zamankinden daha çok muhtaç olduğu bir gerçektir Bu nedenle, bütün milletin kardeşlik ve dostluk bağlarını güçlendirecek adımlar atmamız ve bunu sağlarken çevremizde sürekli şaşkınlıkla izlemekte olduğumuz TSK’ya karşı yürütülen propaganda temalarının ve yöntemlerin, tarihteki örneklerine ne kadar benzediğini de görmemiz gerekmektedir Tabi eğer milletimizin aynı felaketlere uğramaması için tarihten ders çıkarmaktan söz edeceksek… Arşiv Dünyası (Türk Arşivciler Derneği Yayını), Ocak 2007, sayı: 9, İstanbul |
|