Bir Osmanlı Askerinin Sıradışı Anıları

**KRDNZ** · 12-27-2009

Bir Osmanlı Askerinin Sıradışı Anıları Temeşvarlı Osman Ağa 1688-1700

Bir Osmanlı Askerinin Sıradışı Anıları
Temaşvarlı Osman Ağa

Temaşvarlı Osman Ağa, 1683 tarihindeki II

Viyana Kuşatması’nın ardından sürüp giden çarpışmaların birinde, genç yaşta Avusturyalılara esir düşmüş bir Osmanlı askeri

On iki senelik esaret hayatından 1700 yılında maceralı bir kaçışla kurtulmuştur

Osman Ağanın anıları, pek alışık olmadığımız bir tarzda kaleme alınmıştır

Siyasi olaylardan çok, dönemin sosyal ve insani ilişkileri ön plandadır onun anılarında

Anılar 1688 senesinde bu günkü Romanya’nın batısında yer alan Temaşvar yakınlarındaki Lipova adlı kalenin, Avusturya ordusunun eline geçmesiyle başlıyor

Anlaşmayla kaleyi teslim alan Avusturya ordusu komutanı, halkın kimini serbest bırakırken, gençlerini de esir ederek ordu içinde dağıtmıştı

Bunlardan biri de genç yaşta bir asker olan Temaşvarlı Osman’dır

Osman, Avusturya subaylarından birisine esir olarak verilir

Osman’ın hayatının ibretlik bölümü de o andan itibaren başlar

Subay, karşılığını ödemek şartıyla onu serbest bırakır

Eline kağıtlarını verir ve özgürlüğünün karşılığı olan atmış altını getirmek üzere memleketine gönderir

Bir hafta sonra, verdiği sözü yerine getirmek için memleketinden temin ettiği paralarla geri dönen Osman, Avusturya birliğini olması gereken yerde, Segedin’de, bulamaz

Birlik daha ileriye, Belgrat yönüne doğru gitmiştir

Osman da borcunu ödemek için Avusturya ordusunun peşine düşer

İşte o andan itibaren de Osman, bir insanın başına gelebilecek en ilginç maceralara doğru sürüklenir

Ölümcül tehlikeler, zindanlar ve Viyana sosyetesi arasındaki günleri

Osman Ağa’nın ibretlik olaylar ve maceralarla dolu hatıralarını okurken, onunla birlikte 17

yüzyıl Avrupa ve Osmanlısının fazla bilinmeyen büyülü dünyalarına seyahat ediyor, tarih kitaplarında pek görmeye alışık olmadığımız şekilde, iki farklı dünyanın insanlarının savaş dışındaki ilişkilerini, adeta aralarına karışarak, yaşayarak, yakından görme fırsatını yakalıyoruz

* * *

Temmuz 1688
Gemide kalanların hepsi güverteye dizilmişler, bize bakıyorlardı Eğlenceli bir oyun seyrediyormuşçasına neşe içindeydiler Elinde kılıçla başımda bekleyen adamı teşvik için hep bir ağızdan bağırıyorlardı:
"Öldür! Öldür!" Ben diz çökmüş bir halde ölümümü beklerken, celladım da başımda yalın kılıç, gemiden kendisine çığlıklarla alkış tutan seyircilerine gösteri yapıyordu Zaman zaman çeremde dönüyor, elindeki kılıcı havada daireler çizdirecek şekilde sallıyordu Havada dönen kılıçtan yayılan yankılar, teknedekileri adeta coşturuyor, tezahüratlarının daha da artmasına neden oluyordu
Ancak, bu şamataya katılmayan birisi vardı: Bana tercümanlık eden Macar Yanımda ayakta suskun suskun duruyordu
Düşünceli bir hali vardı, sanki hasta gibiydi Bu durum eli kılıçlı adamın dikkatini çekti "Niçin böyle susuyor, somurtuyorsun?" diye sordu
(Tanıtım Yazısından)

12-27-2009	#1
KRDNZ	Bir Osmanlı Askerinin Sıradışı Anıları Bir Osmanlı Askerinin Sıradışı Anıları Temeşvarlı Osman Ağa 1688-1700 Bir Osmanlı Askerinin Sıradışı Anıları Temaşvarlı Osman Ağa Temaşvarlı Osman Ağa, 1683 tarihindeki II Viyana Kuşatması’nın ardından sürüp giden çarpışmaların birinde, genç yaşta Avusturyalılara esir düşmüş bir Osmanlı askeri On iki senelik esaret hayatından 1700 yılında maceralı bir kaçışla kurtulmuştur Osman Ağanın anıları, pek alışık olmadığımız bir tarzda kaleme alınmıştır Siyasi olaylardan çok, dönemin sosyal ve insani ilişkileri ön plandadır onun anılarında Anılar 1688 senesinde bu günkü Romanya’nın batısında yer alan Temaşvar yakınlarındaki Lipova adlı kalenin, Avusturya ordusunun eline geçmesiyle başlıyor Anlaşmayla kaleyi teslim alan Avusturya ordusu komutanı, halkın kimini serbest bırakırken, gençlerini de esir ederek ordu içinde dağıtmıştı Bunlardan biri de genç yaşta bir asker olan Temaşvarlı Osman’dır Osman, Avusturya subaylarından birisine esir olarak verilir Osman’ın hayatının ibretlik bölümü de o andan itibaren başlar Subay, karşılığını ödemek şartıyla onu serbest bırakır Eline kağıtlarını verir ve özgürlüğünün karşılığı olan atmış altını getirmek üzere memleketine gönderir Bir hafta sonra, verdiği sözü yerine getirmek için memleketinden temin ettiği paralarla geri dönen Osman, Avusturya birliğini olması gereken yerde, Segedin’de, bulamaz Birlik daha ileriye, Belgrat yönüne doğru gitmiştir Osman da borcunu ödemek için Avusturya ordusunun peşine düşer İşte o andan itibaren de Osman, bir insanın başına gelebilecek en ilginç maceralara doğru sürüklenir Ölümcül tehlikeler, zindanlar ve Viyana sosyetesi arasındaki günleri Osman Ağa’nın ibretlik olaylar ve maceralarla dolu hatıralarını okurken, onunla birlikte 17 yüzyıl Avrupa ve Osmanlısının fazla bilinmeyen büyülü dünyalarına seyahat ediyor, tarih kitaplarında pek görmeye alışık olmadığımız şekilde, iki farklı dünyanın insanlarının savaş dışındaki ilişkilerini, adeta aralarına karışarak, yaşayarak, yakından görme fırsatını yakalıyoruz * * * Temmuz 1688 Gemide kalanların hepsi güverteye dizilmişler, bize bakıyorlardı Eğlenceli bir oyun seyrediyormuşçasına neşe içindeydiler Elinde kılıçla başımda bekleyen adamı teşvik için hep bir ağızdan bağırıyorlardı: "Öldür! Öldür!" Ben diz çökmüş bir halde ölümümü beklerken, celladım da başımda yalın kılıç, gemiden kendisine çığlıklarla alkış tutan seyircilerine gösteri yapıyordu Zaman zaman çeremde dönüyor, elindeki kılıcı havada daireler çizdirecek şekilde sallıyordu Havada dönen kılıçtan yayılan yankılar, teknedekileri adeta coşturuyor, tezahüratlarının daha da artmasına neden oluyordu Ancak, bu şamataya katılmayan birisi vardı: Bana tercümanlık eden Macar Yanımda ayakta suskun suskun duruyordu Düşünceli bir hali vardı, sanki hasta gibiydi Bu durum eli kılıçlı adamın dikkatini çekti "Niçin böyle susuyor, somurtuyorsun?" diye sordu (Tanıtım Yazısından) __________________ Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar, 'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar? Ey ŞaiR! Bana Yağmurdan bahsetme, yağdır