Kınalı Kirazlar |
10-29-2009 | #1 |
b@ron
|
Kınalı KirazlarGüzel bir bahar günüymüş Kelebekler uçuşuyor, arılar da çiçekten çiçeğe konarak bal topluyorlarmış Ağaçlardaki bin bir renkli çiçekler çoktan dökülüp en lezzetli meyveler olgunlaşmaya başlamış Afacan Nurcan’ın evlerinin arkasında da koskocaman bir kiraz ağacı varmış ki, gölgesinden neredeyse her taraf kapanacakmış Kiraz ağacının o kadar tatlı kirazları varmış o kadar tatlı kirazları varmış ki, çocukların yedikçe yiyesi geliyor doymak nedir bilmiyorlarmış Günlerden güzel bir yaz günüymüş Afacan Nurcan ile küçük kardeşi kiraz ağacının dışarıya taşan kökleri arasında arabacılık oynuyormuş Vakit öğleye yaklaştıkça, iki kardeşin de karınları acıkıp guruldamaya başlamış Nurcan bir kardeşine bakmış bir de gölgesinde oyun oynadıkları kiraz ağacının kınalı kınalı kirazlarına; derken aklına yine afacan bir fikir gelmiş: - Kardeşim, seninle kiraz ağacına çıkalım mı? Kardeşi biraz tedirgin olmuş ama o da kınalı, kınalı kirazları görünce dayanamamış: - Çıkalım ama sakın babama söyleme; düşeriz diye bize çok kızar sonra Afacan Nurcan söz vermiş: - Ben söylemem Ama önce merdiveni getirmeliyiz Kiraz ağacının gövdesi çok uzun yetişemeyiz İki kardeş gidip küçük bir merdiven getirerek, ağaca güzelce yaslamışlar Afacan Nurcan kiraz ağacına çıkmak için çok sabırsızlanıyormuş ve önce kendisi çıkmak istemiş Kardeşi itiraz etmiş: - Hayır ben küçüğüm önce beni çıkar! Afacan Nurcan ise kardeşinin söylediklerine aldırış bile etmemiş Nasıl etseymiş ki, kınalı kınalı kirazlar sanki “gel de bizi ye, biz çok sulu ve de tatlı kirazlarız” diyorlarmış Derken iki kardeş ağaca çıkmışlar; Afacan Nurcan, kardeşinin yüksek dallara çıkmasına izin vermemiş: - Sen gövdeye yakın bir yerde otur ben sana kiraz vereceğim Kardeşi pek ikna olmak istemese de yükseğe çıkamayacağı için mecburen kabul etmiş Afacan Nurcan ise şöyle kirazları bol olan bir dal seçip kınalı kınalı kirazları afiyetle yemeye başlamış Tabiî ara sıra kardeşine de veriyormuş ama kirazlar o kadar tatlı, o kadar sulu ve de o kadar kırmızıymış ki, bazen kardeşini unuttuğu da oluyormuş Artık iyice karınlarını doyurmuşlar Tam ağaçtan inecekler ki bir de ne görsünler? Nazire Nine âniden gelivermesin mi! Nurcan’ın eli ayağına dolaşmış: - Eyvah! Şimdi nineme ne diyeceğiz; üstelik de kiraz ağacına kimsenin haberi olmadan, izinsiz çıkmıştık! Nazire Nine ağaçta telaşlanan torunlarını görünce çok şaşırmış, içinden, “ Hay Allah, çocuklar düşmeseler bari” diye geçirmiş ve torunlarına seslenmiş: - Evladım hiç telaş etmeyin, yaklaşın da sizi indireyim İki kardeş çaresiz ağacın gövdesine yaklaşmışlar Nazire Nine, Afacan Nurcan ve kardeşini ağaçtan indirmiş, sonra da iki torununu karşısına alıp nasihat etmiş: - Dinleyin benim akıllı yavrularım, eğer büyüklerinizin haberi olmadan ağaca çıkarsanız, Allah korusun düşerseniz, bizim de haberimiz olmaz ve size yardım edemeyiz Sakın ailenizin haberi olmadan hiçbir işe kalkışmayın sonunda çok pişman olursunuz Yaptığınız her işten ailenizi haberdar ederseniz, sizi uyarıp yanlış işler yapmanıza mani olurlar, e mi benim güzel yavrularım! Afacan Nurcan ve küçük kardeşi de ninelerine söz vermiş: -Peki nineciğim, bir daha büyüklerimizin haberi olmadan kendi başımıza hiçbir işe kalkışmayız…
__________________
|
|