Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
tolunoğulları

Tolunoğulları

Eski 10-05-2009   #1
Şengül Şirin

Tolunoğulları



TOLUNOĞULLARI




'Mısır'da ve Suriye'de kurulan ve Abbasî hilafetine ismen bağlı ilk Müslüman-Türk devletidir Devletin kurucusu Ahmed, bir Türk askeri idi Babası Tulun (Tulun: Türkçe'deki dolun, yani dolun aydan gelir) yaklaşık 815-816'da Buhara valisi tarafından Bağdad'a gönderilmişti Ahmed, Eylül 835'te Bağdad'da doğdu

O çok iyi askerî ve dinî bir terbiye gördü ve tahsilini Tarsus'ta tamamladı Daha sonra cesareti sayesinde Halife Mustain'in beğenisini kazandı Üvey babası Bayıkbeg'in vekili olarak Mısır valiliği yaptı Ahmed, 15 Eylül 868'de Fuslat'a ulaşmasıyla Tulunîlerin kuruluşu başlıyordu Ondan önce de Mısır'da Türk valileri görev yapmış, bunlardan Muzâhim b Hakan'ın devrinde buraya Türk askerleri gelmeye başlamış ve Mısır, Samarra'dan sonra Türklerin ikinci üssü olmuştu

Ahmed bin Tulun'un Fuslat'a ulaşmasıyla Müslüman Mısır tarihinde yeni bir devir başlıyordu Ancak o Mısır'da hakimiyeti ele geçirmek ve nüfuzunu bütün ülkeye yaymak istediği zaman bazı engeller ile karşılaştı Ahmed'in karşılaştığı en büyük güçlük malî hususlarda oldu Mısır'ın maliyesi bu sırada kuvvetli ve usta bir maliyeci olan Ahmed bin Müdebbir'in elinde idi ve o Ahmed bin Tulun'a muhalefete kalkışmıştı Ahmed bin Tulun, İbn-i Müdebbir ile dört yıl süreyle yaptığı mücadeleyi kazanmaya ve onu Suriye'ye uzaklaştırmaya muvaffak oldu Artık Ahmed Mısır'da malî bağımsızlığa da sahipti Öte taraftan Bayık beg Haziran 870'te öldürülmüş ve Mısır ıkta'ı İbn Tulun'un kayınpederi Yarcuh el-Türkî'ye geçmişti Yarcuh, damadı İbn Tulun'a Berka ve İskenderiye'nin idaresini de verdi Böylece bütün Mısır onun hakimiyeti altına girdi

Yine 870 yılında, Abbasî halifesi, el-Mu'temid oldu El-Mu'temid tahta geçtikten biraz sonra idarî işlerinin büyük bir kısmını kardeşi el-Muvaffak'a bıraktı Abbasî halifesi daha sonra 20 Temmuz 875'te oğlu Cafer'i el-Muvaffız'' lakabıyla veliahd tayin etmiş ve batı eyaletlerinin valiliğini ona vermişti Ondan sonra el-Muvaffak'ı da ikinci veliahdlığa ve doğu eyaletlerinin valiliğine tayin etti Böylece Mısır, Cafer'in hakimiyeti sahasına giriyordu Ancak Ahmed b Tulun, Mısır'da hüküm sürmekte olduğundan burada gerek halîfenin ve gerekse oğlunun sözü geçmemekte idi El-Muvaffak ise usta idareciliği ve kabiliyeti sayesinde kısa zamanda devlette hakikî hükümdar durumuna gelmişti ve onu Ahmed b Tulun ile çatışması kaçınılmazdı

Ahmed b Tulun, ise bu olaylar olurken Bağdad'a gidecek olan haracı muntazam bir şekilde azaltarak ve sınırlandırarak büyük bir servet toplamıştı Aynı zamanda o çeşitli fırsatlardan yararlanarak Türk ve Sudanlı esirlerden iyi talim görmüş tam teçhizatlı bir ordu meydana getirdi Saltanat naibi el-Muvaffak ile Ahmed bin Tulun arasındaki çatışma, el-Muvaffak'ın doğudaki zenci isyanları ve Saftarîler ile uğraşması sebebiyle patlak verdi El-Muvaffak, kendi hakimiyeti sahasında olmamasına rağmen, bu sırada Mısır hazinesini de kendi imkânları için kullanmak istedi ve İbn Tulun'a elçi göndererek para istedi

Öte taraftan Halife Mu'temid kardeşi el-Muvaffak'tan korkarak bizzat Ahmed'e mektup yazmış, istenilen paranın kendisine gönderilmesini istemişti Buna rağmen Ahmed b Tulun, el-Muvaffak'a 1200000 dinar göndererek onunla uzlaşmayı tercih etti Ancak Muvaffak bu parayı yetersiz bularak daha fazlasını istedi Ahmed'in bu isteği sert bir şekilde reddetmesi, aradaki anlaşmazlığı şiddetlendirdi El-Muvaffak bu durumda onu azletmeye karar verdi ve yerine Suriye valisi Amacur'u tayin etti Fakat bu karar tatbik edilemedi Amacur el-Türkî 877/878 yılında öldüğü zaman Ahmed b Tulun kolayca Suriye'yi ele geçiriyordu

Ancak onun bu zafer sevinci Mısır'da vekil olarak bıraktığı oğlu Abbas'ın isyanıyla yarıda kalmıştı Abbas, 879 tarihinde Mısır'ı terketmiş ve Berberîleri para kuvvetiyle elde ederek yeni bir devlet kurmak istemişti Ahmed b Tulun Mısır'a dönerek bu isyanı bastırdı, artık o Mısır ve Suriye'nin hakimi idi, paralar üzerine Halifeden sonra kendi adını da bastırmıştı Ahmed b Tulun ile el-Muvaffak arasında düşmanlık 882'de Tulunîlerin Suriye valisi Lu'lu'nun el-Muvaffak tarafına geçmesiyle son haddine ulaştı Ahmed, buna karşılık olmak üzere Muvaffak'ın baskısı altında bulunan Halife Mu'temid'i yanına gelmesi için ısrarla davet etti O belki de Halifenin gelmesiyle saltanat naibliğini ele geçirerek kendi devletini bütün Abbasî imparatorluğu'nun merkezi yapmayı ümid ediyordu

Neticede Halife, Ahmed b Tulun'un yanına gitmeye karar vererek Samarra'dan harekete geçti (882 Kasım ayı sonları) Ancak o Musul'a ulaştığı zaman el-Muvaffak'ın emriyle İshak bin Kundacık tarafından Samerra'ya dönmeye mecbur edildi El-Muvaffak bununla da yetinmedi, Halife'yi İshak b Kundacık'ı Mısır ve Suriye valisi tayin etmesi için zorladı Ancak bu tayin hiç bir netice vermedi Buna karşılık Ahmed de kendisine katılan fakihlerin fetvasıyla Şam'da el-Muvaffak'ın azlini ilan etti Daha sonra gerek Ahmed ve gerekse el-Muvaffak hakim oldukları ülkelerin minberlerinde birbirlerine lanetler yağdırmakla yetindiler Nihayet bir süre sonra iki taraf arasında barış görüşmelerinin başladığı sırada, Ahmed b Tulun kuzey Suriye'ye tertiplediği bir seferde hastalanarak öldü (10 Mayıs 884)

Ahmed b Tulun'un yerine yirmi yaşındaki oğlu Humareveyh geçti Büyük oğlu Abbas buna itiraz etti ise de öldürüldü Öte taraftan Humareveyh'in başa geçmesi, Abbasîler ile Tulunîler arasında yapılan barış görüşmelerinin sona ermesine sebep oldu Bu sırada daha önce Mısır ve Suriye valisi tayin edilmiş olan İshak b Kundacık ve Saracoğullarından Diyar-ı Mudar valisi Muhammed el-Afşin birleşmişler ve Humâreveyh'in tecrübesizliğinden yararlanarak onun hakimiyeti altındaki toprakları ele geçirmek için hazırlıklara başlamışlardı Ayrıca onlar el-Muvaffak'a da müracaat ederek yardımcı kuvvet istediler

El-Muvaffak bu teklifi siyasetine uygun bularak kabul ve onlara Dımaşk üzerine yürümelerini emretti Bu emri alan iki kumandan harekete geçerek Haleb, Hıms, Antakya'ya hâkim oldular Tulunîlerin Dımaşk'daki naibi de onlara iltihak etmiş, sadece Şeyzer şehri Humâreveyh'e bağlılığını sürdürmüştü Humâreveyh Suriye'deki bu olayları haber aldığı zaman hemen bir ordu gönderdi ise de bu ordu Dımaşk'a hakim oldu ve kışın yaklaşmasıyla bir netice alamadı Öte taraftan el-Muvaffak da oğlu Ahmed'i iki kumandanla birleşmesi için Suriye'ye göndermişti

Mısır ordusu bu müttefik kuvvetler karşısında başarılı olamayarak Remle'ye çekilirken Ahmed, Ocak-Şubat 885 tarihinde Dımaşk'a giriyordu Bu olaylar Humâreveyh'in Mısır'dan bizzat harekete geçmesini gerekli kılmış ve Remle'de beklemeye başlamıştı Bu sırada İshak ve Muhammed bir anlaşmazlık sebebiyle Ahmed'den ayrıldılar Bu durumda ordusu oldukça zayıflayan Ahmed ile Humâreveyh, Dımaşk-Remle arasında el-Tavvâhin denilen yerde karşılaştılar (Şubat-Mart 885) Humâreveyh gençliği ve tecrübesizliği sebebiyle daha başlangıçta savaş meydanını terketti

Abbasî ordusu bu durumda Mısır ordugâhını yağmalamaya başladı Ancak Humareveyh'in çekildiğinden haberi olmayan Mısır ordusundan Sa'd el-Aysar pusuda bulunan birlikleriyle Ahmed'in kuvvetlerine saldırdı Bu kez kaçma sırası Ahmed de idi, geride ağır kayıplar ve esirler bırakarak savaş meydanını terketti Humareveyh bundan sonra Suriye, Sugur(uc) şehirleri ve Musul'a hakim oldu El-Muvaffak, el-Tavvahîn yenilgisiyle artık Mısır'a sahip olamayacağını anlamıştı Bu nedenle Humareveyh ile bir barış yapmak zorunda kaldı İki taraf arasındaki barışa göre (886), Humareveyh, Mısır, Suriye ve Anadolu hudud bölgelerinde otuz yıl süreyle vali olarak tanınıyordu Buna karşılık o yılda 300000 dinar vergi ödeyecekti Ancak bu miktar daha önce Ahmed b Tulun tarafından sadece Mısır için ödenmişti

Öte taraftan İshak b Kundacık ile Muhammed el-Afşin arasındaki iyi münasebetler bozulmuş, bu iki kumandan birbirlerinin topraklarına göz dikmişlerdi Muhammed el-Afşin, Humareveyh'e yanaşarak onunla birleşti Ancak bu ittifak bir yıl kadar sürmüştü İshak, Humareveyh ile anlaşmanın kendisi için daha yararlı olduğunu anlamış ve bunu da gerçekleştirmişti Buna mukabil Muhammed el-Afşin Dımaşk'ı zaptetmek için harekete geçti Humâreveyh ile Muhammed'in orduları Dımaşk yakınında Senîyet el-U'kab mevkiinde karşılaştı (Mayıs-Haziran 888)

Savaşı Mısır ordusu kazandı Muhammed kaçmayı tercih etti Humareveyh onun peşinden İshak b Kundacık'ı gönderdi Neticede Muhammed el-Afşin bu iki müttefike karşı koyamayacağını anlamış ve Bağdad'a el-Muvaffak'ın yanına gitmek zorunda kalmıştı (Temmuz 889)

Daha sonra el-Mu'temid Ekim 892'de öldü ve yerine el-Muvaffak'ın oğlu Ahmed, el-Mu'tezid lakabıyla halife oldu Mu'tezid de Humareveyh'in görevinde kalmasını tasdik etti Böylece Tulunîler ile Abbasîler arasındaki münasebetlerde dostça gelişmeler görüldü Nitekim Hümareveyh'in Katr el-Nadâ namıyla meşhur kızı Esmâ, Halife Mu'tezid ile evlendi Humâreveyh yaşadığı süre içinde harcamalarda müsrif davranmış ve bu devletin malî durumunu çok sarsmıştı O Suriye'ye yaptığı bir sefer sırasında köleleri tarafından takriben otuz iki yaşında iken öldürüldü (8 Ocak 896) Onun genç yaşta öldürülmesi öldürülmesi Tulunîler Devleti ve Mısır için büyük bir talihsizlikti

Mu'tezid'in yerine daha sağlığında veliahd tayin ettiği oğlu Ebü'l-Asakir Ceyş geçmişti Ancak o henüz ondört yaşında tecrübesiz bir gençti, etrafındaki kötü niyetli kimselerin etkisiyle tecrübeli emir ve kumandanlara karşı harekete geçti Onun bu davranışı gerek hükümdarlık gerekse hayat süresinin kısa olmasına sebep oldu Neticede ayaklanan kumandanlar onu azlederek öldürdüler (25 Temmuz 896) Ceyş'in yerine aynı derecede ehliyetsiz ve tecrübesiz kardeşi Harun geçirildi

Tulunî hanedanının son yılları idarede iktidarsızlık, entrikalar ve Abbasîlerin gittikçe artan bir şekilde Mısır'a müdahalesiyle geçmişti 899 yılında Halife Mu'tezid ile yeni bir anlaşma yapıldı Bu üçüncü anlaşmayla Tulunîlerin idaresindeki ülkelerin sayısı azalıyor ve Abbasîlere verdikleri vergi 450000 dinara çıkarılıyordu Öte taraftan Karmatîlerin Suriye'deki isyanları yalnız Tulunîler için değil Abbasîler için de tehlikeli olmaya başlamıştı

Bu sırada Halife Mu'tezid ölmüş (902) ve yerine oğlu el-Muktefî geçmişti Halîfe Muktefî, Suriye'ye Muhammed b Süleyman idaresinde bir ordu gönderdi Neticede Abbasî ordusu Karmatîler'i müthiş bir mağlubiyete uğrattı (903) Bu seferden sonra Muhammed b Süleyman Abbasî orduları başkumandanı tayin edilerek Mısır meselesini neticelendirmekle görevlendirildi Muhammed b Süleyman karadan ve denizden Mısır'a hücum etti Bu sırada Harun, kesin olarak sebebi anlaşılamayan bir şekilde öldürüldü (31 Aralık 904) Ona amcası Şeyban Halef oldu

Şeyban, Tulunî kuvvetlerini müdafaa için bir düzene sokmaya çalıştı ise de artık çok geçti Nihayet Muhammed b Süleyman Mısır kapılarına dayandı Şeyban teslim olmak teklifini kabul ederek aile fertleriyle Muhammed b Süleyman'a sığındı Tulunî ordusundan bir kısmı durumdan habersiz olarak mücadele ettilerse de bu mukavemeti hayatlarıyla ödediler Muhammed b Süleyman bundan sonra 12 Ocak 905'te Fustat'a girdi Böylece Tulunî Devleti sona erdi ve ailenin geride kalan fertleri zincire vurularak Bağdad'a götürüldü

Tulunîler zamanında Mısır yeniden bir canlanma, ilerleme ve refah devri yaşamıştı Bu devlet, temelde kuvvetli bir orduya ve ülkenin iktisadî bakımdan kalkınmasına dayanmıştı Ayrıca ticaret de fevkalâde gelişmişti

Nitekim Ahmed b Tulun bu sebeple Afrika'nın Mısır ve Suriye üzerinden geçen ticaret yollarının kontrolünü elinde tutmak istiyordu Mısır'da Tulunîler ile beraber bir saray teşkilatı kurulmuş ve bu Abbasîleri de geride bırakacak şekilde bir gelişme göstermişti Öte taraftan Ahmed b Tulun halk hizmetlerine yarayacak muazzam imar faaliyetlerinde bulundu Kataî adı verilen yeni bir şehir kurdu

Burada bir saray ve kendi ismiyle anılan büyük bir camii ve Dar el-İmare (hükümet konağı) yaptırmıştı Ayrıca 837 yılında bir hastane (mâristan) ve bugün hâlâ duran bir su kemeri inşa ettirmişti İbn Tulun'un en büyük eseri olan camii, 876-879 yılları arasında tamamlanmış olup bugün de varlığını sürdürmektedir Oğlu Humareveyh de Kataî şehrini genişletmiş ve burada bahçeler ve havuzlar yaptırmıştı

Ahmed b Tulun edebiyat ve musıkiye de meraklı olup Türkçe şiirler yazmıştı Humareveyh de âlim ve şairleri himâye etmesiyle ün kazanmıştı Nitekim gramerci Muhammed b Abdullah (öl 944) onun himâyesinde ve aynı zamanda oğullarının hocası idi El-Kasım b Yahya el-Meryemî (öl 929) de Humavereyh'in savaşlardaki zaferlerini kutlamak için kasideler yazmıştı




'''

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.