Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Ülke & Şehirler > Gezelim, Görelim

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
antik, assos, kenti

Assos Antik Kenti

Eski 09-20-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Assos Antik Kenti



Assos Antik Kenti




Assos , Çanakkale’nin Ayvacık ilçesinin Behramkale köyünde bulunan Assos, Asya’nın batıda ki son noktası olarak bilinen Babakale’ye (Lekton) 20 km uzaklıktadır Troya’dan sonra bölgede ki en büyük antik kenttir MÖ 1000 li yıllardan bu yana, kesintisiz olarak yaklaşık 3 bin yıldır yaşamını sürdürmeye çalışmaktadırBölgede bulunançoksayıda antik yerleşme merkezinin en önemlilerinden birisidir Assos, ünlü filozof Aristo’nun burada evlenmesine neden olacak güzellikte saklı bir cennettirHem denize, hem de karaya egemen bir tepeye kurulan Akropol, 3 kilometre uzunluğunda bir surla çevrilidirAkropolün kuzeyinde içiiçe günümüzün Behramkale köyü yer almaktadırİşçiliği ve mimarisi açısından döneminin en önemli surlarından biri olarak nitelendiriliyor





Özellikle, birbirinden ayrı biçimlerde yapılmış kapıları, gelen ziyaretçileri büyülüyor
VII yüzyılda Midilli’den gelen Methymnalı’ların kurduğu sanılan Assos‘ta ilk kazılar, 1881-1883 yılları arasında, Clark ve Bacon başkanlığındaki Amerikan kazı ekibince gerçekleştirilmiştir Ancak yıllar sonra 1980 yılında, ProfDrÜmit Serdaroğlu başkanlığındaki Türk arkeolog ve uzmanlardan oluşan bir ekip, tekrar başlamış kazılara Sonuçta, yılların emeği ile ortaya Antik Tiyatro gibi muhteşem eserler çıkmış ortaya2005 vefat eden Prof DrÜmit Serdaroğlu vasiyeti üzerine Behramkale Köy Mezarlığına defnedilmiştir


Kolonistlerce kurulan bu koloni şehirlerinin kuruluşlarına baktığımızda sistemli bir hareket gözlüyoruz Şehir kuruluşlarında göçmen kafilelerin başında bunlara önderlik eden ve genellikle aristokratlar arasından seçilen bir önder bulunur ve… kentin kurulmasıyla görevlendirilmiş bu kişiye ”oikist” adı verilir Bu kişiler kentin kurulup, halkın teşkilatlanmasında büyük önem taşıyorlar Kolonistlerce buna önemli derecede önem veriliyor
Assos’un tarihi yaklaşık olarak MÖ2000’li yıllara kadar dayanmaktadır MÖ7yyda Lesbos (Midilli)’dan gelen kolonistlerce (Aioller ve Bithymyalılar) kurulan Assos; yıllar boyunca farklı kültürlere ev sahipliği yapmış ve bunları içinde barındırarak günümüze kadar getirmiştir


Kentin kurulum şeması dönemin kolonistlerince geliştirilen yöntemlerle şekillenmiştir Assos’un temellerini atan kolonistlerin yerleşim yeri olarak burayı seçmelerindeki en önemli nedenlerden biri kentin hem denize hem karaya egemen olmasıdır Assos kenti topoğrafik kurulum yeri açısından tam bir kıyı şehridir Deniz ticaretine önem veren bu koloni şehirleri öncelikle ticari yollar üzerine ve savunulması kolay kıyılara kurulmuşlardır Kuruluş yerinin topoğrafik yapısına göre kıyıdaki bir tepenin üzerine kurulu olan Assos; denizden gelecek saldırılara karşı kıyısının sarp olması ve karadan gelecek olanlara ise önceden önlem alabilecekleri bir görüş alanına sahip olmalarıyla birlikte, kuzeyindeki Tuzla Çayı ile korunaklı ve güvenli bir Akropol izlenimi yaratmaktadırAssoslular MÖ6yyda kentlerini geliştirirken iki şeyi öncelikle ele almışlar İlk olarak kent surlarını inşa etmişler, sonrada surların tepesinden kentin koruyucusu olan Tanrıça Athena’ya bir tapınak yapmışlar Ve şehir bu tapınak çevresinde gelişme göstermiş Kentin gelişiminde ünlü filozof Aristo’yu da unutmamak gerekir


KENTİN PLANI



Assos merkez olarak önemli bir yerde bulunuyor Haritaya baktığımızda kentin güneyinde Ege Denizi ve Lesbos Adası, kuzeyinde Troya şehri, batısında Lekton (Babakale) şehri, doğusunda İda (Kaz Dağı) ve güney doğusunda Pergamon şehri ile çevrilidir Bu önemli merkezler arasında bulunmak Assos’u ve halkını hem kültürel hem de ekonomik açıdan etkilemiştir Bunu buradaki Athena Tapınağı’nın mimari planından ve Aristo’nun buraya açtığı felsefe okulundan görebilmekteyizAssos’un planına baktığımızda deniz ticaretine daha çok önem verildiğini anlıyoruz Kentin önemli kültür ve ticaret binaları denize bakan güney yamacına kurulmuş Bu binaların hemen bitiminde sahilde liman yer alıyor Kent döneme damgasını vurmuş gösterişli bir sur ile çevrili Şehrin güney kapısının iki yanında nekropol bulunuyor Halk ise daha çok şehrin kuzeyine yerleşmiş





KENTİN MİMARİ YAPILARI

Mimari açısından günümüze önemli yapılar bırakan bu kentte çağın bütün binalarını görmemiz mümkün


Tiyatro; MÖ II Yyda Agora’nın yakınına kurulmuştur Geleneksel Grek tiyatro planına uygun olarak, at nalı biçimindedir Roma döneminde yenilenmiştir Son yüzyıla dek tümüyle korunan yapı, günümüzde çok hasarlıdır Restorasyon çalışmaları devam etmektedir


Stoa (revak); Önü sütunlu, üstü örtülü galerilerdir (revak)Bu galeriler den biri Agora’nın kuzeyinde, öbürüde güneyindedir Kuzeydekinin MÖ III yyın sonunda ya da II yyın başında yapıldığı düşünülmektedir İki katlı, Dorik üsluptadır Aynı dönemden olan güney stoa, üç katlıydı Orta katta 13 dükkân bulunuyordu Alt katta ise sarnıç ve 13 hamam yer almaktaydı


Nekropol; Helenistik ve Roma dönemlerindendir Nekropol’ün batı ve doğu kapılarını bağlayan yol boyunca, mezar ve anıtlar sıralanmıştır Assos’ta ayrıca Osmanlı dönemimde (XIV yy) yapılmış Hüdavendigar Camii ve Tuzla Çayı üzerinde bulunan Behramkale Köprüsü bulunmaktadır


Athena Tapınağı İÖ 530′da, Akropol’ün en yüksek yerine (236 metre yüksekte)kurulmuştur Assos kalıntılarının en önemli yapısıdırAynı zamanda gün batımında,iki şarap kadehi ve bir şişe şarapla ziyaret edilmesi gereken en önenli yerdirDorik üslupta olmasına karşın, İyon üslubunun özelliği olan çatıaltı frizi vardır Yanlarda 13′er, ön ve arkada 6′şar sütunla çevrili pepiteros planındadır (bir dizi sütunla çevrili)İki basamaklı podyum, günümüze ulaşabilmiştir Kazılarda ana bölümde bulunan Helenistik Dönem çakıl mozaik döşeme ve sunak, daha sonra yok olmuştur Tapınagın kabartmaları, Paris, Boston ve İstanbul Arkeoloji müzelerindedir Dorik başlıklar, sütun kaideleri ve öbür mimari kalıntılar, çevrede görülebilir


Agora :Akropol’ün güney yamacındadır Çevresinde dönemin resmi yapıları yer almaktaydı Agora Tapınağı’nın, İÖ II yüzyıldan kalıntıları görülebilir Bu yapı daha sonra kiliseye dönüştürüldüğünden, özgün planı hakkında bir bilgi yoktur


Bouleuteiron (Meclis) :Agora’nın doğusundadır Kürsü, heykeller ve küçük anıtsal yapılardan oluşuyorduŞu anda yerinden yeller esiyor

Gymnasiumİ :Ö II yüzyılda yapılmıştır Agora ile batı kapısı arasındadır Dört yanı Dorik üsluptaki sütunlarla çevrili, taş döşeli bir avlu biçimindedir 32X40 m ölçülerindedir Girişteki yarım daire şeklindeki basamaklar,bir çok tarihi eserde olduğu gibi günümüze ne yazıkki ulaşamamıştır Kuzeydoğusunda Bizans döneminden kalan bir kilise ile güneybatısında da bir sarnıç bulunmaktadır


Nekropol :Helenistik ve Roma dönemlerindendir Nekropol’ün batı ve doğu kapılarını bağlayan yol boyunca, mezar ve anıtlar sıralanmıştı Batı kapısının kuzeyinde, Publius Varius’un mezar kalıntıları bulunmaktadır


Hüdavendigar Camii :XIV yüzyılda, IMurad döneminde, Assos yıkıntıları arasında yüksekce bir yerde kurulmuş bir yapıdır Bizans ve Roma dönemi kalıntılarının kullanılmış olması ilginçtir Alçı mihrabı süsleyen yaprakların içi, kabartma rumilerle bezenmiştir Mihrap nişinin yanlarında sütuncuklar vardır Ana mekan, 8 köşeli kasnağa oturan bir kubbeyle örtülüdür Son cemaat yerinin iki yanı kapalı olup yanlarda basık kemer, ortada uzunlamasına tonozla örtülüdür Minaresi yokturİhtiyaç olduğunda halen camii olarak kullanılmaktadır





Behramkale Köprüsü :XIV yüzyılda Tuzla Çayı üstüne yerel taşlardan yapılmıştır Sivri kemerli yan gözler 7 metre, orta göz 15 metre yüksekliğindedir densede cay yatağı dolduğu için bu yükseltiyi göremezsiniz Köprüyü bugün yayalar kullanmaktadırYapılan yeni köprü taşıt trafiğine açıktırYakın çevresinde oluşan konaklama tesisleri ilginçtir


KENTTE HÜKÜM SÜREN DEVLETLER


Ünlü tarihçi Homeros burada Leleglerin yaşadığını söylüyor Strabon ise en eski adının Pegasos olduğunu söylüyor fakat Pegasos ile Assos kentleri aynı kentler değildir MÖ 7yyda Aioller ve Bithymyalı göçmenler tarafından kurulan Assos, MÖ 560’larda Lydyalıların kontrolüne geçmiş MÖ545 yıllarında Persler egemen olmuş MÖ 387’de Antiasians Barışından sonra Banker Eubolos, kendini Assos’un hakimi ilan ediyor Hizmetlisi Hermaios Eubolos’u öldürüp, yönetimi ele geçiriyor Hermaios, Platon ve Aristo’nun öğrencisi MÖ348–347 Aristoteles’i Assos’a davet ediyor ve Aristoteles burada üç yıl ders veriyor MÖ 345’te Rodoslu Memnon, Hermaios’u bir dostluk şölenine davet ediyor ve Hermaios burada esir edilip Pers başkentine gönderilip çarmıha gerilir Bu arada Memnon, Hermaios’un mührünü çalıp bu mühür ile çevreye mektup yazar ve egemenliğin Pers’lerin eline geçtiğini bildirir MÖ 334’te Granikos savaşından sonra B İskender’in (Makedonya’nın) egemenliğine girip, MÖ 133’lerde ise Bergama Krallığı’nın egemenliği altında Bergama Krallığı Assos’u Roma’ya bırakıyor İmparator Germanikos burada kültünü ilan eder 1200’lü yıllarda ise Assos Osmanoğulları egemenliğine girmiştir

Assos Athena Tapınağı :Yapının inşası 6yyın 2 yarısında başlamış Tapınak kentin koruyucusu olan Tanrıça Athena’ya ithaf edilmiştir Assos’un kendine özgü yerli taşından yapılan tapınak için akropolisin yüzeyi düzeltilmiş ve yapı kuzeybatı – güneydoğu yönünde oturtulmuştur, giriş cephesi ise Anadolu geleneğine uygun olarak doğuya bakar Tapınak dikdörtgen planlı bir içyapı ile dışta onu çevreleyen tek sıra sütundan oluşmaktadır 6×13 sütunlu peripteros planlıdır Doğu yönünde eski Hellen tapınaklarında bulunması gereken altara rastlanmamıştır



Bu altarın Bizans çağında sökülüp, yıkıldığı tahmin edilmektedir Tapınak iki basamaklı bir krepise oturmaktadır Bu iki basamaklı yükselti doğuda bir podyum biçimini alır Basamaklar 28 cm yüksekliğindedir ve rıht yüzeyine, kabartma olarak polygonal desen yapılmıştır Sütunların oluşturduğu stylobat yüzeyi 30×14 metre ölçülerinde ve 1/215 oranındadır İç yapı 22×8 boyutunda ve 1/28 oranındadır İç yapı pronaos (ön oda), ve naos denen kutsal odadan oluşur Ön odanın iç genişliği 665 metre, derinliği 330 metre dir Girişte duvar uçları (anta) arasında iki sütun vardır Bu sütunlar 91 cm çapında ve 18 oluklu dor sütunlarıdır



Naos’a giriş 165 metre genişliğindeki, çift kanatlı olduğu düşünülen bir kapıdandır Duvar taşları sökülerek başka yapılarda kullanılmış olduğu için bugün 66 cm kalınlığındaki Naos duvarının sadece yerdeki izi kalmıştır Yapıyı çeviren sütun sıraları 6×13’er sütundan oluşmaktadır Toplam 34 sütunun 32’sinin başlığı bugün sağlam olarak bulunabilmiştir 430 metre yüksekliğindeki başlıksız sütunlar, başlıkla birlikte 478 metreye ulaşmaktadır Sütun yüksekliği stylobat genişliğinin 1/3’üdürSütunlar 60 cm’den 140 cm’e kadar değişen yükseklikteki parçalardan oluşmaktadır En alt çap 91 cm, en üst çap ise başlık altında 64 cm’dir Entasis belirgindir Sütunlar 16 olukludur, oluklar arası keskin sırt (arris) stylobat kenarına dik gelmektedir Sütunlar arası, dar yüzeylerde merkezden merkeze 261 metre, yanlarda 245 metredir Sütun sırası ile naos duvarı arası pteroma geniş bırakılmıştır (303 metredir) Naos’ta bulunan Helenistik Dönem çakıl mozaik döşeme ve tapınağın sunağı kazılarda ortaya çıkarılmış fakat daha sonra kaybolmuştur Assos Athena Tapınağı planı açısından arkaik çağın özelliklerini yansıtır fakat mimarisi açsından bunları söyleyemeyiz




ASSOS ATHENA TAPINAĞI’NIN MİMARİSİ


Yapının mimarlık tarihi açısından önemli bir özelliği vardır Öncelikle Anadolu’daki ilk ve tek Arkaik Çağ Dor mimari örneğidir Bunun yanında, Dor mimarisine kabartmalı friz ve süsleme elemanları ile Ion mimari öğelerinin katıldığı ilk örnektir Ayrıca Opisthodomossuz tek mekânlı iç bölümü ile de güçlü bir Anadolu mimarlığı etkisi taşımaktadır Naos’un iç mimarisi ilginçtir Döşemesi siyah ve beyaz mermer parçacıklarından yapılmış dalga motifi ve zigzag çizgiler işlenmiş bir mozaiktir ama bugün yerinde durmamaktadır Kaide üzerinde tanrıçanın heykeli bulunmaktaydı Maalesef bu mozaik ve heykel günümüze ulaşmayı başaramamıştırTapınağın dış cephesinin mimarisini inceleyecek olursak Sütun başlıklarının yastık kısmı (ekhinus) MÖ 6 yy başlarının basık yassı profiline sahiptir ancak her başlığın profili diğerlerinden farklıdır Bu da yapının farklı ellerden çıktığını göstermektedir Tüm Dor yapılarında olduğu gibi başlıklardaki boyun bilezikleri (annulet) olasılıkla boyalıydı Bunu gösteren boya izleri de bulunmuştur


Sütun başlıkları üzerinde bağlayıcı ve taşıyıcı olarak arşitrav vardır Arşitrav blokları 240 ile 260 arasında boyutlardadır ve başlıkların merkez noktasında kenetle birbirlerine bağlanmışlardır Arşitrav üzerine ise Dor düzenine yabancı ve Anadolu mimarisine uygun kabartmalı frizler işlenmiştir Frizin kabartmalı olması ilginç Dor düzeninde olmasına rağmen arşitravında neden friz var? Dor düzenindeki Girit Plinias Tapınağında da böyle friz var Hitit, Asur ve Pers’lerde ortostatlar üzerinde var olan friz geleneği eski Anadolu ve Kuzey Mezapotamyada da mevcut Tapınağın yapımında kullanılan andezit taşı, koyu renk ve işlenmesi çok zor bir taştır Andezit ve bazalt taşları Geç Hitit dönemi yapılarında kullanılıyordu Kullanılan taşın bu kadar sert olmasına rağmen, frizlerde tanrıların ve yarı tanrıların öykülerini anlatan kabartmalar çok iyi işlenilmiştir


Her iki dar cephede de ortada iki sfenks kompozisyonun merkezini oluşturur Ondan sonra sol köşeden okları ile Kentaur’ları vuran Herakles, kaçan Kentaur’lar işlenmiştir Sağ tarafta ise atlılar, ibadet eden figürler ve köşede Tritonla döğüşen Herakles vardır Diğer yanlarda ise geyiğe saldıran aslanlar, ziyafet sahnesi (symposıon) gibi konular işlenmiştir Kabartmalı olmayan arşitrav bloklarının da bulunmuş olması, tüm üst yapıda friz olmadığını gösterirArşitrav üzerinde Dor düzenin tipik öğesi olan trigliphler yer alır Trigliph aslında ahşap mimarlıktaki işlevsel bir öğenin taş mimarlıkta süs elemanına dönüşmüş halidir Her sütun üzerine bir anesi yerleştirilmiştir


Aralarındaki boşluklar metop levhalar yerleştirilerek birbirleri ile bütünleştirilmiştir Tapınağın metop levhaları üzerine yaban domuzu, kentaur, karşılıklı iki erkek figürü, sfenks, atlılar, yarışan atletler kabartma olarak işlenmiştir Bir Aiol mimarlık öğesi olarak da metop taçları Lesbos yaprağı motifi ile bezenmiştirTapınağın alınlığında (pediment) kabartma ya da bezeme yoktur Üçgen alınlığın tepesinde spiral bezekli bir tepe akroteri, alınlık uçlarında da sfenks veya grifon şeklinde köşe akroterleri vardır Yapının oturduğu düzlemden alınlığın uç noktasına kadar olan yüksekliği 1250 metre kadardır Çatı örtüsü ise çok iyi kalıplanmış ve fırınlanmış boyalı kiremitlerden oluşuyordu

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.