Sultan II. Selim Ve Kıbrıs'ın Fethi |
07-27-2009 | #1 |
GöKKuŞaĞı
|
Sultan II. Selim Ve Kıbrıs'ın Fethiİkinci Selim kaşlarını çattı: -Şu Kıbrısçık adasının fethi gayri elzem oluptur Divan-ı Hümayun toplantı halindeydi Fatih’ten sonra Padişahlar, ancak çok önem verdikleri toplantılara katılırlardı Veziriazam Sokollu, bu meselede nedense tereddüt gösteriyordu: -Böyle küçük bir adanın zaptı, em uzun sürebilir Sultanım! Hem de Saltanatınıza ne ilave edebilir ki? Üstelik 40000 duka altını vergilerini her yıl muntazaman öderler! Padişah bu sözlere sinirlendi: -Sen ne söylersin Paşa! Billur kasede de olsa, bal şerbeti içindeki küçük bir sinek, sizlerin midesini bulandırmaz mı yoksa? Divanda bulunan büyük Türk denizcisi Piyale Paşa, Hünkarı sakinleştirmek istedi: -Yeter ki siz ferman buyurun Sultanım!dediSonra Sokollu’ya dönerek ilave etti: -Koca Vezirimiz de bilir ki, o adada üslenen Venedik korsanları ticaret tekneleri mize musallattırlarSokollu taraftarı olan 2 Vezir Pertev Paşa söz istedi: -Alaman kafiri ve Acem Şiileriyle sulh yaptığımız şu günler, Kıbrıs seferi için bulunmaz ganimettir Padişah başını öne doğru, Sokollu ise yana doğru salladılar -Sen ne düşünürsün Lalam?İ kinci Selim’in hocası Lala Mustafa Paşa, Divan’da 6 Vezir idi Padişah onun da fikrini öğrenmek istiyordu: -Muhakkak hatırlarsınız ya Devletlûm Kıbrıs eşkıyaları gençliğinizde de sizi meşgul ederlerdi Bir kere, içinde atlarınız da bulunan bir tekneyi vurmuşlardı!Padişah tebessüm etti: -Öyle olmuştu Lalam, öyle olmuştuŞeyhülislam Ebussuud Efendi susuyordu İkinci Selim ona hitabetti: -Muhterem HocamızKerem edinizbizleri irşad buyurunuzBütün insanların ve cinnilerin hocası kabul edilen büyük Âlim, beyaz sakalını sıvazlı yordu Tane tane konuştu: -Devr-i Saadet’ten hemen sonra İslam Mücahidleri, Kıbrısçığı dahi küfürden kurtar mışlar idi Sonraları Venedik keferesi ol beldeyi işgal ile fitne ve fücura dalmışlar Şol kadar ki, mübarek yolculuğa çıkan Hacı teknelerimize dahi tecavüz cür’etinde bulunmakta imişlerBu inandırıcı sözler üzerine Padişah, “Ne dersin?” gibisinden Sokollu’ya baktıVeziriazam kat’i olarak azınlıkta kalmıştıİkinci Selim son sözünü bildirdi: -Fermanımızdır: Kıbrısçık Biiznillah fetholuna! 15 Mayıs 1570Kurban Bayramı arefesiLala Mustafa Paşa 56 parça harp gemisiyle, denizcilerin piri Barbaros’un Beşiktaş’ taki türbesini ziyaret etti Kurbanlar kesildi Sonra da denize açıldı Bizzat Padişah bu mücahidleri Yedikule’ye kadar yolcu etti, duada bulunduPiyale Paşa daha kıdemli olmasına rağmen, bu seferin serdarlığına Lala Mustafa Paşa tayin edilmişti Çünkü Kıbrıs’ta kara savaşı yapılacaktı ve o da iyi bir karacıydı Cerbe kahramanı Piyale Paşa ise, bu mukaddes cihada seve seve katılmıştı Tıpkı Eshab-ı Kiram efendilerimizin yaşadığı günlerdeki gibi Çünkü o zamanlarda da, gazaya çıkan en kıymetli Resulullah dostları, kendilerinden küçük, fakat işlerinin ehli kumandanların emrinde canla başla savaşmışlardıAslında Kıbrıs seferi için 400 parça gemi tahsis edilmişti O zamana kadar bu kadar büyük bir armada görülmemişti Padişahın niyetini açıkça belli eden bu kuvvet karşısında Venedik, her zamanki gibi bütün Avrupa’dan imdat istedi Osmanlı ile daima harp halinde bulunan Papalık ve İspanya ile bazı küçük devletçikler, yardım kakarı aldılar Fransa ve Almanya yan çizmişlerdi İspanya 60, Papalık 2, Malta 4, Cenevizliler 5, Savoie Dükalığı 7 kadırga gönderecekti Toplam 206 parçadan ibaret haçlı donanması Girit adasında toplanmaya başladı Bu tekneler içinde 36000 deniz askeri, 16000 kara askeri, 1300 de top vardıDonanma-yı Hümayun, İstanbul’dan daha önce ayrılan Piyale Paşa kuvvetleriyle Rodos adasında buluştu 1 Temmuz günü, Kıbrıs’ın Limasol limanına demir atıldı Ertesi gün de Türk ordusu karaya çıkıyordu Serdar ilk olarak adanın merkezi Lefkoşe’yi ele geçirmek istiyordu Halbuki asıl silah deposu Magosa idi Bu yüzden Piyale Paşa ilk olarak oranın fethini tavsiye etmişti Ama Serdar, merkezin düşürülmesine karar verdi Çünkü Kıbrıs Genel Valisi Dandolo Lefkoşe’de bulunuyordu Topçu kumandanı General Martinengo da çok meşhur bir Venedikliydi 10000 kişilik Lefkoşe garnizonunda ve adadaki diğer Latin askerlerine, General Marco Bragadino kumanda ediyordu Türk Ordusunda ise 60000 kara askeri, 40000 deniz askeri mevcuttu Donanma-yı Hümayun’a Piyale Paşa kumanda ediyordu Kaptanıderya Müezzinzade Ali Paşa, Uluç Ali Reis, Murat Reis, ve Dal Mahmut Beyler, O’nun emrindeydiler Osmanlı askeri karaya çıkar çıkmaz yerli halk, onları kurtarıcı olarak karşıladı Çünkü kendilerini pek yüksek gören Venedik, adalılara köpek muamelesi yapıyorlardı Kiliselerine bile atla giriyorlar, her türlü yağma ve ahlaksızlığa göz yumuyorlardı Derhal başlatılan Lefkoşe kuşatması, Osmanlı askerlerinin bütün gayretlerine uzayacağa benziyordu Genel Vali ve Generaller dayanıyorlardı Bütün ümitleri, Girit’te toplanmakta olan Haçlı gemilerindeydi Her an yetişmesini ümit ediyorlardı Çok sıkışırlar sa, Magosa’dan da imdat isteyebilirlerdi Buna mani olmak için Uluç Reis denizden, Dulkadir Beylerbeyi de karadan Magosa önlerine geldilerKuşatmanın başlamasından 49 gün sonra Osmanlılar, 9 Eylül’de Lefkoşe’ye girdiler Genel vali, ölüler arasındaydı Fakat Generaller, Bragadino ve Martinengo, Magosa’ya kaçmışlardı Lefkoşe’nin Ayasofya kilisesi cami haline getirildi Fetihten sonraki ilk Cuma, 15 Eylül’e rastlıyordu O gün hutbe Cihan Padişahı ve bütün Müslümanların halifesi Sultan II Selim Han adına okundu Müslümanlar kadar yerli Rumlar da sevinç içindeydiler Çünkü o devre göre inanıl maz ve erişilmez İslam adaletine kavuşmuşlardı Fakat Magosa hâlâ dayanıyordu Serdar, Diyarbekir eski Beylerbeyi Muzaffer Paşa’yı Kıbrıs Beylerbeyliğine tayin etti çünkü sefer halinde iken Serdarlar, aynen Padişah yetkilerini kullanabilirlerdi Lala Mustafa Paşa, onu 2000 kişilik bir kuvvetle Lefkoşe’de bıraktı Kendisi Magosa taraflarına gitti Lefkoşe düştükten sonra Baf, Limasol ve Larnaka kaleleri kolayca ele geçirildiler Birleşik haçlı donanması, bu sıralarda Girit adasından ancak hareket edebilmişlerdi 22 Eylül’de Meis adası açıklarına geldiklerinde Lefkoşe’nin 10 gün önce düştüğünü öğrendiler Bunun üzerine, artık Kıbrıs’ı kaybettiğini anlayan haçlı donanması, Sicilya’ya geri çekildi Magosa kuşatması başladığı sırada Kıbrıs’ın geri kalan tamamı Osmanlıların elinde idi Donanma-yı Hümayun İstanbul’a hareket etti bu sularda 40 tekne bırakılması uygun görülmüştü Lala Mustafa Paşa, Magosa önünde fazal kan dökülmesini istemediği için acele etmiyordu Direnen Venediklileri teslime zorlayacaktı Birkaç sulh teklifinde bulundu İsterlerse sağ salim gidebileceklerinicanlarını ve taşınabilir mallarını kurtarabileceklerini bildirdi Fakat kibirli generaller, tekliflerin hepsini reddettiler Kale kapısına “ibret” için asılan Genel Valinin kesik kellesini gösterdiler ve: -Bunun yerine seninki sallanmadıkça Magosa’dan çıkmayacağızdiye haber yolladılarLala Paşa, kalenin içini görebilecek yükseklikte 10 tahta kule inşa ettirdi İçlerine, 4’ü ağır olmak üzere 74 top yerleştirildi Sonra bu kuleler, kalenin etrafına dizildi Bahara doğru, kalenin yiyeceği sonuna yaklaştı Venedikli kumandan Bragadino, mümkün olduğu kadar fazla dayanmak arzusundaydı Bu yüzden bir gece, kalede bulunan 8000 yerli ahaliyi surların dışına atmaktan çekinmedi Mustafa Paşa, ayaklarına kapanan bu zavallılara korkmalarını, fetihten sonra evlerine kavuşacaklarını müjdelediOsmanlı ordusu buralarda epeyce oyalanmıştı Bu kafirlerin teslim olmaya pek niyetleri yoktu 1571 Haziranı sona ererken, bir Cuma sabahı toplu hücuma geçildi Öğleye kadar çok kanlı bir çarpışma olduErtesi Cuma tekrarErtesi Cuma tekrarBu kanlı hücumlar, 6 hafta muntazaman tekrarlandı 7 Cuma sabahı Mücahid Gazi ler gördüler ki, Magosa Burçlarında beyaz bayraklar sallanıyorÇünkü akıllı (!) Bragadino bile anlamıştı ki, bu Cuma akınları kıyamete kadar devam edecek! Çaresiz teslim şartnamesi imzalandı Anlaşmaya göre Şövalyeler ve Generaller atlarıyla, diğerleri de silahlarıyla Magosa’yı terkedeceklerdi Bir Türk kadırgası, kendilerini Girit’e götürecek, buna karşılık kale ve zindanlardaki 50 Türk esir Osmanlılara teslim edilecekti1 Ağustos 1571 günü Osmanlılar, kanlı Magosa’ya girdiler Adayı terke hazırlanan Şövalyeler de, âdet olduğu için muzaffer kumandan Lala Mustafa Paşa’ya veda etmek istediler Serdar, bu inatçı mağlupları askeri merasimle karşıladı ve kendilerini teselli etti: -Üzülmeyin asil şövalyelerNasıl olsa Girit adası sizin elinizde!Bu sebeple Akdeniz hâlâ bir Türk gölü sayılmaz gibi şeyler söyledi Veda merasimi bitmek üzere iken, sanki yeni hatırlamış gibi soruverdi: -Misafirimiz olacak Şövalyeyi tanıyabilir miyim? Sizleri Girit’e götürecek kadırga mız dönünceye kadar, acaba hanginizle arkadaşlık edeceğiz?Nedense Bragadino, bu alaylı suale pek sinirlendi: -Paşa!Paşa!dedi sizlere değil bir şövalyemizi, uyuz bir köpek bile bırakamayızO sırada Konya Beylerbeyi Hasan Paşa söze karıştı: -Ne kızıyorsun General Efendi!Henüz 50 Osmanlı esirini bile teslim etmediniz!Bragadino daha da dikleşti: -Onların hepsi benim kölelerim değildi ya!İşte bu cevap üzerine o sakin Lala Paşa, balyoz gibi yumruğunu havaya kaldırdı: -Karındaşlarım kandedür? diye gürlediVenedikli nihayet baklayı ağzından çıkardı: -Anlaşma gecesi maalesef bazı şövalyeler onları katletmişlerefendimiz! -Ya senin yanındakiler ne oldu? -Ben dahi onlara uydumLala Paşa hırsından deliye dönmüştü Fakat sinirlerine hakim olması gerekti -Bre kafir oğlu!Kendi imzaladığın anlaşmayı gene kendin bozdunVar gayrı gör akıbetiniVenedikliler hep birlikte bağırışmaya başladılar: -Adalet isteriz!Merhamet isteriz!Anlaşmamız var!Serdar onları sert bir hareketle susturdu: -Bre mel’unlar! Ne anlaşması! Onu siz kendiniz bozdunuz Fakat üzülmeyin! Adalet yerine getirilecektir Merhamet etmeyene merhamet edilmez, adaletin hükmü kısastır Biraz sonra alınan fetva üzerine hüküm infaz edildi Şehid edilen 50 Türk’e karşılık 49 Venedikli asıldı Bragadino ise, Mücahidlere reva gördüğü işkencenin aynıyla burnu ve kulakları kesilmiş ve derisi yüzülerek , cezasını çektiBöylece 13 ay kızıl kanlara bulanan Kıbrıs adası, o günden beri Müslüman Türk olmuş ve Yeşil Ada haline getirilmiştiİkinci Selim Han’a zafer müjdesi geldiğinde pek sevinmiş, herkese hediyeler dağıtmıştı Serdar’ın yaptıklarını da bütün teferruatıyla dinleyen hükümdar, şöyle konuştu:-Lalamız berhüdar ola!Her yaptığı makbulümüzdür Çünkü Sevgili Peygamberimiz buyurmuşlardır ki: “Kısas’ta hayat vardır” Vehbi Tülek
__________________
Bıçak soksan gölgeme, Sıcacık kanım damlar Girde bak bir ülkeme: Başsız başsız adamlar NFK GaLiBa Bu GeCe YaĞMuRDa GöKKuŞaĞı MiSali GüLeRKeN aĞLaMaNıN ZaMaNı
|
|