|
|
Konu Araçları |
biçimleri, biçimlerine, biçimlerinin, göre, nazım, özellikler |
Biçimlerine Göre Nazım Biçimleri Ve Nazım Biçimlerinin özellikler |
05-21-2009 | #1 |
Şengül Şirin
|
Biçimlerine Göre Nazım Biçimleri Ve Nazım Biçimlerinin özelliklerA BİÇİMLERİNE GÖRE NAZIM BİÇİMLERİ VE NAZIM BİÇİMLERİNİN ÖZELLİKLERİ Divan şiiri, nazım biçimleri bakımından zengindir Nazım biçimleri beyit ve bend temeline dayanır Beyit temeline dayananlar "aynı" ve "ayrı" uyaklı (kafiyeli) olmak üzere ikiye ayrılır Aynı uyaklıların başlıcaları "gazel", "kaside" ve "müstezat"tır Ayrı uyaklı tek nazım biçimi ise "mesnevi" Bend’lerden oluşan nazım biçimleri de tek bendli ve çok bendli olarak ikiye ayrılır Tek bendliler "rubai" ve "tuyuğ", çok bendliler ise "musammat" ana başlığı altında toplanan "murabba", "şarkı", "muhammes", "tahmis", "tardiye", "tasdir", "müseddes", "tesdis", "müsebba", "tesbi", "müsemmen", "tesmin", "muaşşer", "taşir", "terkib-i bend", "terci-i bend"dir Bunun dışında "müfred" (tek beyit) ve "azade" de (tek mısra) anılabilir Uyak (kafiye) Şiirde dize sonlarındaki ses benzerliğidir Türk halk şiirinde ayak olarak adlandırılır Uyakta ses açısından benzeşen sözcüklerin anlam bakımından farklı olmaları gerekir Şiirde ses benzerliği yoluyla uyum sağlamak ve genellikle okuru etkilemek amacıyla kullanılan uyak, sözlü edebiyat ürünlerinde hatırlamayı ve ezberi kolaylaştıran bir öğedir Ses benzerliğinin niteliğine göre uyaklar çeşitli türlere ayrılır Yalnızca bir ünsüzün (sessiz) benzeştiği uyaklara "yarım uyak" denir En az bir hecedeki ünlü (sesli) ve ünsüzün benzediği uyaklara "tam uyak" ya da "yalın uyak" adı verilir Birden fazla hece arasındaki ses benzerliği ise "zengin uyak"tır Yazılış ve söylenişleri aynı olduğu halde, anlamları farklı olan sesiz sözcüklerle ya da bu sözcüklerin yan yana gelmesiyle yaratılan ses karmaşası sonucu ortaya çıkan benzerliğe "cinaslı uyak" denir Uyak, divan edebiyatında aruz kadar büyük önem taşır Divan şiirini belirleyen temel ilkelerden biri uyak düzenidir Beyit Şiirde sonları uyaklı, iki dizeden oluşan, kendi içinde bağımsız bir yapısı ve anlam bütünlüğü bulunan birimdir Bir beytin her dizesi kendi içinde bir bütün olabildiği gibi, birinci dizedeki anlam ikinci dizede de sürebilir Beyit uzun şiirlerde anlatım birimi olarak sık kullanılır Güçlü ve özlü söyleyişlere uygun olduğu için bağımsız tek bir şiir olarak da yazılabilir Ya da başka şiir biçimlerinin bir parçası olarak ele alınabilir Divan edebiyatı beyit temeline dayalıdır Divan edebiyatında, bir beyitteki iki dize kendi içinde iki parçaya ayrılır Birinci dizenin ilk parçasına sadr, son parçasına aruz ya da harb denir İkinci dizenin ilk parçası ibtida, son parçası acz ya da darb'dir Sadr ile aruz, ibtida ile acz arasında kalan bölüm haşv olarak isimlendirilir Uyaklı bir beyite "beyt-i musarra", uyaksız olanlara "ferd" ya da "müfred" denir Divanlarda müfredler müfredat adıyla ayrı bir bölümde toplanır Uyaklı beyitlerin olduğu bölüme de "metali" denir Örnek beyit: Biz bülbül-i muhrik-dem-i şevkâ-yı firaakız Âteş kesilür geçse sabâ gül-şenimizden Selimî (Padişah 2’nci Selim) Mısra (dize) Manzum edebiyat yapıtlarının her bir satırına verilen isimdir Bir ölçüye uygun olarak söylenmiş beytin yarısına da mısra denir En küçük anlamlı nazım birimi olan mısra, bir şiirin parçası olabileceği gibi, bağımsız bir bütün de olabilir Yani tek mısralık şiirler de olabilir Divan edebiyatında kendi içinde bir bütün oluşturan mısralara mısra-i azade (bağımsız mısra) adı verilir Ayrıca bir beyitin birbirinin anlamlarını tamamlayan ya da aralarındaki anlam bağı kesin olmayan mısralarına da aynı isim verilir Yetkinliği, sağlam yapısı, özlü ve çarpıcı anlatımıyla dikkat çeken, her zaman kolayca anımsanabilen, dilden dile dolaşan mısralara "mısra-i berceste" ya da şah-mısra denir Bend (kıta) Şiirde iki ya da daha çok mısradan oluşan birimdir Şiirin içeriği ve biçimine göre düzenlenir Kıtanın yapısını şiirin ölçüsü, uyak düzeni ve mısra sayısı belirler İki beyitlik kıtalara divan şiirinde rubai, halk şiirinde dörtlük denir Bu tür kıtaların uyak (kafiye düzeni) birinci ve üçüncü mısraları serbest, ikinci ve dördüncü mısraları kafiyelidir (yani ab cb şeklinde) Bazen birinci ve üçüncü mısralar kendi aralarında, ikinci ve dördüncü mısralar da kendi aralarında uyaklı (yani ab ab) şeklinde de olabilir Birinci, ikinci ve dördüncü mısraları kafiyeli (yani aaba şeklinde) olan kıtalara nazım denir Murabba, muhammes, şarkı gibi nazım biçimlerinin her bendi parça anlamında kıta diye adlandırılır Divan şiirinde kıta mahlassız (imzasız) şiirdir ve mısraları arasında anlam bütünlüğü vardır Bir düşünceyi, hikmeti, nükteyi, yergiyi, övgüyü, yaşam anlayışını konu edinebilir Beyit sayısı ikiden fazla olan kıtalara "kıta-i kebire" denir Divanlar düzenlenirken kıtalara en sonda bağımsız şiirler olar yer verilir Bu bölüme de "mukattaat" denir Mesnevi Bu şiir türünün geniş tanımını "edebiyat" bölümünde bulabilirsiniz Kaside Daha çok din ve devlet büyüklerini övmek amacıyla yazılan şiirlerdir Kaside şairlerine kaside-gü (kaside söyleyen), kaside-sera ya da kaside-perdaz (kaside yazan) denir Kaside 6 bölümden oluşur: Birinci bölüm 15-20 beyitliktir Bu ilk bölüme, aşıkane duygular yer alıyorsa "nesib", bahar, doğa, bayram gibi konulara değiniliyorsa "teşbib" adı verilir İkinci bölüm girizgah ya da girizdir Genellikle tek beyitten oluşur ve burada şair medhiyeye (övgüye) geçeceğini bildirir Girizgah konuya uygun ve nükteli olmalıdır Üçüncü bölüm medhiyedir Bu bölümde asıl konu anlatılır Beyit sayısı konuya ve şaire göre değişen medhiye bölümü kasidenin en sanatlı beyitlerini içerir Kasidenin dördüncü bölümü tegazzüldür Tegazzül, 5-12 beyit arasında değişir Kasidenin başında ya da sonunda yer alabilir Bu bölüm her kasidede bulunmayabilir Beşinci bölüm fahriyedir Şair bu bölümde de kendisini över Kasidenin son bölümü duadır Bu bölümde önceki beyitlerde övgüsü yapılan kişi için dua edilir Kasideler, nesib bölümünde ele alınan konuya göre göre kaside-i bahariyye, kaside-i ramazaniyye, kaside-i hammamiyye olarak adlandırılır Uyaklarına göre r harfi ile bitiyorsa kaside-i raiyye, l harfiyle bitiyorsa kaside-i lamiyye, m harfiyle bitiyorsa kaside-i mimiyye diye anlandırılır Rediflerine göre de, tevhid, münacaat, methiye diye bölümlenir Kasidenin en güzel beyiti "beyt-ül kaside"dir Şairin adının geçtiği beyite ise "tac beyit" denir ÖRNEK KASİDE: KASİDE-İ BAHÂRRİYE-KASİDEİ RÂ’İYYE (Bâkî) Gazel Divan edebiyatının en yaygın kullanılan nazım biçimidir Önceleri Arap edebiyatında kasidenin tegaüzzül adı verilen bir bölümü iken sonra ayrı bir biçim halinde gelişmiştir Gazelin beyit sayısı 5-15 arasında değişir Daha fazla beyitten olaşan gazellere müyezzel ya da mutavvel gazel denilir Gazelin ilk beyti "matla", son beyti ise "makta" adını alır Matla beytinin dizeleri kendi aralarında uyaklıdır (musarra) Sonraki beyitlerin ilk dizeleri serbest ikinci dizeleri ilk beyitle uyaklı olur Birden fazla mussarra beytin bulunduğu gazel "zü'l-metali", her beyti musarra olan gazel ise "müselsel" gazel adıyla bilinir İlk beyitten sonraki beyte "hüsn-i matla" (ilk beyitten güzel olması gerekir), son beyitten öncekine "hüsn-i makta" (son beyitten güzel olmalı gerekir) denir Gazelin en güzel beyti ise "beytü'l-gazel" ya da "şah beyit" adıyla anılır Bunun yeri ya da sırası önemli değildir Bazı gazellerin matlasını oluşturan dizelerden birinci ya da ikincisinin matlasının ikinci dizesi olarak yenilenmesine "redd'i-matla" denir Şair mahlasını (şairin takma adı, ya da tanındığı ad) maktada ya da "hüsn-i" maktada söyler Bu durumda beyit ikinci bir adla "mahlas beyti" ya da "mahlashane" olarak anılır Şairin mahlasını tevriyeli kullanmasına "hüsn-i tahallüs" denir Dize ortalarında uyak bulunan gazele musammat, sonu getirilmemiş ya da beyit sayısı 5’in altında bulunan gazellere de "natamam" gazel denir Başka şairlerin birkaç dize ekleyerek bend biçimine dönüştürdüğü gazellere "tahmis", "terbi" adı verilir Bütün beyitlerinde aynı düşüncenin ele alındığı gazeller "yekahenk gazel", her beyti öncekinden ustalıklı biçimde söylenmiş gazeller de "yekavaz gazel" olarak adlandırılır Gazeller konularına göre de çeşitli isimlerle tanımlanır Aşka ilişkin acı, mutluluk gibi içli duyguların dile getirildiği gazeller "aşıkane", içki, yaşama boş verme, yaşamdan zevk alma gibi konularda yazılanlara "rindane" denir Aşıkane gazellere en iyi örnek Fuzûlî’nin gazelleri, rindane gazellere en iyi örnek ise Bâkî’nin gazelleridir Kadınları ve ten zevklerini konu edinen gazeller ise, örneğin Nedîm’in gazelleri, "şuhane", öğretici nitelikli gazellere, örneğin Nâbî’nin gazelleri, "hakimane gazel" denir Gazeller eskiden bestelenerek okunurdu Özelikle bestelenmek için yazılmış gazeller de vardır Gazelleri makamla okuyan kişilere "gazelhan", gazel yazan usta şairlere ise "gazelsera" adı verilir ÖRNEK GAZEL (Fuzûlî) Gazel, Türk müziğinde ise şiirin bir hanende tarafından doğaçtan seslendirilmesidir Sesle taksim olarak da bilinir Rubai Kendine özgü bir ölçüsü olan 4 dizelik (mısralık) nazım birimidir Rubailerde birinci, ikinci, dördüncü dizeler uyaklı, üçüncü dize serbesttir İki beyitlik kıtalar biçiminde yazılmış rubailer de vardır Her dizesi birbiriyle uyaklı rubailere "rubai-i musarra" ya da "terane" adı verilir Rubainin aruzun hezec bahrinden 24 kalıbı bulunur Bunlardan mef'ûlü birimiyle başlayan 12 kalıba "ahreb", mef'ûlün birimiyle başlayan öbür 12 kalıba da "ahrem" denir Kalıpların sonu "faül" ya da "fa" birimiyle biter Rubainin her dizesi ayrı bir ölçüde olabildiği gibi, dört dizesi de aynı ölçüde olabilir Türk divan şiirinde daha çok ahreb kalıbına rastlanır Rubailer genellikle mahlassız şiirlerdir Ve divan şairlerinin divanlarının sonunda rubaiyyat başlığı altında sıralanırlar Bu türün tartışmasız en büyük şairi Ömer Hayyam’dır Türk edebiyatında Mevlana’nın Farsça yazdığı felsefi rubiler bu türün hızla yayılmasına neden oldu Kara Fazlî, Fuzûlî 16 yüzyılda bu türün en usta örneklerini verdiler Divan edebiyatında 17 yüzyıl rubainin altın çağı oldu Azamizade Haletî, yazdığı bin kadar rubai ile en büyük Osmanlı rubai şairi olarak tanındı Cumhuriyet döneminin en büyük rubai ustası ise Yahya Kemal Beyatlı’dır ÖRNEK RUBAİ (Kadı Burhâneddin) Musammat Ayrı bir nazım biçimi olmamakla birlikte gazeil ve bazı kasidelere uygulanan bir tekniktir, Bendlerden kurulu nazım biçimlerine (murabba, muhammes, müseddes, müsebba, müsemmem, mütessa, muaşşer, terbi, tahmis, taşdir, tesdis, tesbi, tesmin, tes-i, taşir, terkib-i bend ve terci-i bend) verilen genel addır İlk bende geçen dize ya da beyitlerin, öbür bendlerin sonunda aynen yinelenmesiyle düzenlenen musammatlara mütekerrir musammat denir İlk benddeki dize ya da beyitlerin, öbür öbür bendlerin sonundaki dize ve beyitlerle yalnızca uyak bakımından uyuşması durumunda musammat müzdevic musammat adını alır ÖRNEK MUSAMMAT (Nâilî'nin tahmisi) Terci-i bend / terkib-i bend Uyakları gazel biçiminde düzenlenmiş "hane" adı verilen 5-10 beyitlik şiir parçalarının (genellikle 5-12 hane) "vasıta" denen ve sürekli yinelenen bir beyit ile birbirine bağlanmasından oluşan nazım biçimidir Vasıta beyitinin her hanenin sonunda değişmesi durumunda şiir terkib-i bend olur ÖRNEK TERKİB-İ BEND (Bâkî) Müsemmem Sekiz dizeden oluşan bendler halinde yazılmış musammatlardır Az kullanılmıştır Divan edebiyatında en bilineni Şeyh Galib'in Esrâr Dede'nin ölümü üzerine yazdığı mersiyedir ÖRNEK MÜSEMMEM Tuyuğ Halk edebiyatındaki mani türüne benzer tarzda yazılmış musammatlardır Tuyuk da denir Çoğunlukla her beytinin birinci ikinci ve dördüncü dizeleri uyaklıdır Sadece Türklere özgüdür Aruzun sadece fâilâtün fâilâtün fâilün kalıbıyla yazılması nedeniyle rubai'den ayrılır Bazen dört mısra birbiriyle kafiyeli olabilir ÖRNEK TUYUĞ Nesîmî Tahmis Bir gazelin her iki dizesinin başına aynı ölçüde üç dize ekleyerek oluşturulan nazım biçimidir Tahmis genellikle başka bir şairin gazeline yapılırsa da, kendi gazellerinden tahmis oluşturan şairler de vardır Başarılı bir tahmis'te asıl beyit ile eklenen dizeler anlam bakımından kaynaşmış olmalıdır Başa eklenen üçer mısra gazelin matlası ile aynı kafiyede olur Diğer beyitlere eklenen üçer mısra ise o beyitlerin ilk mısraları ile kafiyelidir ÖRNEK TAHMİS Naîlî Tardiye Beş dizelik bentlerden oluşan musammat türüdür ÖRNEK tardiye Şeyh Galib Taşdir Tahmisin değişik bir şeklidir Tahmiste bir başka şairin gazelinin her beytinin başına üç dize eklenirken, taşirde her beytin iki mısrasının arasına üç mısra eklenir Taşdire "mutarraf tahmis" de denir Tesdis Terbî ve tahmise benzer Ancak başka bir şairin yazdığı bir gazelin her beytinin üzerine dört dize daha ekleyerek altılı beyitler haline getirilmesiyle oluşur Tesdis tek bir beyite de uygulanabilir Divan edebiyatında çok az kullanılmıştır Tahmis türünde olduğu gibi genellikle eksik gazellere uygulanır Tesbi Bir başka şairin bir gazelin her beytinin matlasına 5 dize daha eklenerek yedili beyitler haline getirilmesiyle kurulur Tahmis ve tesdis türünde olduğu gibi genellikle eksik gazellere uygulanır Tesbi de eklenen dizelerin kafiyesi, mevcut dizelerle aynıdır Taşir İkili dizelerler yazılmış bir gazelin her beytine 8 dize daha ekleyerek 10'lu beyitler haline getirilmiş gazel türüdür Tahmis ve tesdis türlerinde olduğu gibi genellikle eksik gazellere uygulanır ÖRNEK Taşir Taşlıcalı Yahyâ Bey Tezmin İkili dizelerler yazılmış bir gazelin her beytine 6 dize daha ekleyerek 8’li beyitler haline getirilmesidir Tahmis ve tesdis türlerinde olduğu gibi genellikle eksik gazellere uygulanır Muaşşer Aynı ölçüde onar dizelik bendlerden oluşan nazım biçimidir İlk bendin on dizesi birbirleriyle, sonraki bendlerin ise ilk iki dizesi ilk bend ile uyaklıdır İlk beytin son bendinin her bendin sonunda aynen yinelendiği muaşşerlere "mütekerrir muaşşer" denir Bendlerin son beytinin ilk bendin uyağına uygun olarak her bendde değişmesiyle yazılan muaşşerler ise "müzdeviç muaşşer" adıyla tanımlanır Muhammes Aynı ölçüdeki beşer dizelik bendlerden oluşa nazım biçimi İlk bendin 5 dizesi birbirleriyle, sonraki bendlerin son bir ya da iki dizesi ilk bend ile uyaklıdır Son bir ya da iki dize, her bendin sonunda aynen tekrarlanıyorsa bu muhammese "mütekerrir muhammes", bu dizelerin ilk bend ile yalnızca uyak yönünden uyuştuğu muhammeslere ise "müzdeviç muhammes" adı verilir Bend sayısı 4-8 arasında değişir Muhammeslerde çoğunlukla felsefi düşünceler, tasavvuf konuları ele alınır Murabba Aynı ölçüde dörder dizelik bendlerden oluşan nazım biçimidir Murabbalarda ilk bendin dört dizesi birbirleriyle, sonraki bendlerin son dizesi ilk bendle uyaklıdır Son dizenin her bendin sonunda aynen yinelendiği murabbalara "mütekerrir murabba" denir Her bendin son dizesi ilk bendle yalnızca uyak açısından benzeşiyorsa murabba "müzdeviç murabba" diye tanımlanır Murabbaların uzunlukları 4-8 bend arasında değişir Konuları çoğunlukla dinsel ve didaktiktir Övgü, yergi, manzum, mektup, mersiye gibi türlerde yazılmışlardır Murabbalarda her vezin kalıbı kullanılabilir Halk edebiyatımızdaki koşmalara benzerler Müseddes Aynı ölçüde altışar dizelik bendlerden oluşan nazım biçimidir İlk bendin bütün dizeleri birbirleriyle, sonraki bendlerin bir ya da iki dizesi ilk bend ile uyaklıdır İlk bendin son ya da son iki dizesi her bendin sonunda yinelenirse "mütekerrir müseddes", sonraki bendler ile ilk bend yalnızca uyak yönünden benziyorsa "müzdeviç müseddes" adını alır Müseddeslerin uzunluğu 5-8 bend arasında değişir Konuları tasavvuf ve felsefedir Müstezat Arapça ziyade sözcüğünden gelir Bir gazelin her dizesine bir kısa dize ekleyerek oluşturulan şiir biçimidir Çoğunlukla aruzun "mef’ulü/ mefailü/ mefailü/ feulün kalıbı kullanılarak yazılırlar Her dizeden sonra bu kalıbın ilk ve son birimleri olan mef’ulü/ feûlün kalıbına uygun bir kısa dize söylenir Eklenen bu kısa dizeye ziyade denir Ziyadeler dizeden sayılmadığı için iki uzun iki kısa dizeden oluşan 4 dize bir beyit sayılır Kısa dizeler okunsa da okunmasa da beytin anlamı bir bütün oluşturur Ziyadesi bir satırdan fazla olan müstezatlar da vardır Tez ziyadeli müstezatlara "sade" çitf ziyadeli olanlara ise "çift" adı verilir ÖRNEK MÜSTEZAT Nedîm Şarkı Divan şiirinde bestelenmeye uygun ölçü kalıpları ile yazılan ve çoğunlukla 4 dizelik bendlerden oluşan nazım biçimidir Dörtlüklerden kurulan musammat da denebilir Murabbaya benzer 5 ya da 6 dizelik bendlerden de oluşabilir Üçüncü dizeye meyan adı verilir Ve bu dizenin anlam bakımından daha özlü olmasına dikkat edilir Dördüncü dizeye ise nakarat denir Aşk, sevgili, ayrılık, içki, eğlence gibi konularda yazılır Divan edebiyatının ilk şarkı yazarı Naîlî-i Kadîm’dir 28 şarkısıyla Nedîm de bu türün en güzel örneklerini vermiştir ÖRNEK ŞARKI Nâîl-i Kadîm
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
|