Sarıkamış’taki Kardelenler |
05-20-2009 | #1 |
GöKKuŞaĞı
|
Sarıkamış’taki KardelenlerIDünya Harbinin başlarında Alman ordusunun Rus ordularını Tanenberg’de kuşatarak esir alması Enver Paşa’yı çok etkilemişti Harbiye Nazırı Enver Paşa , 1914 Yılının sonbaharında Sarıkamış’taki Rus ordusunun çekilme istikametini keserek Tannenberg’deki Alman zaferinin benzeri bir hayal ile kafasındaki kuşatma planı hazırladı Plan gereği Allahuekber Dağları aşılarak Sarıkamış’a inilecek ve Rus ordusunu çembere alacaktı Bu plan ordu karargahında çok tartışıldı Enver Paşa’nın Harbiye’den hocası bu plana askerin donanımı ve yaklaşan ağır kış şartları nedeniyle karşı çıkmasına rağmen ağır bir hitapla karşılaşıp yetkileri alınarak kuşatma planı uygulamaya kondu 120 Bin kişilik orduya Allahuekber Dağları üzerinden hareket emri verildiğinde mevsimin ilk karları da yağmaya başlamıştı Enver Paşa , kurmayları ile sıcak karargah vagonunda haritaların üzerlerini renkli kalemlerle işaretlerken dağda yürüyen subay ve erlerin çektiği sıkıntıların farkında bile değildi Askerin üzerinde kışlık teçhizat yoktu Tifüs salgını başlamıştı Erzurum’daki Taş Ambarlar ağzına kadar kavurma dolu olmasına rağmen yeterli ikmal yapılamıyordu Dağlar merhametsizdi , dağlar soğuktu Tarihçi merhum İlhan Bardakçı , Sarıkamış’ı anlatır : “ Rus Kafkas Ordusu Kurmay Başkanı General Pietroviç’in Moskova Krasnaya Bulvarı’ndaki askeri müzede saklanan raporu hıçkırıklı bir ağıt gibidir Olay şöyle cereyan eder … 23 Aralık Cuma günü Türk cephesinden artık ateş açılmaz Gün ışımıştır ; Rus Kurmay Başkanı , karşı sırtlarda mevzilenmemiş apaçık ortada duran bir Türk birliğine ateş açtıracağı sırada , dürbünlü son bir defa daha bakar Dünya tarihinin görmediği bir sahneye işte o an şahit olur İlk sırada diz çökmüş beş kahraman omuz çukurlarına yaslanmış , yuvalanmış mavzerleriyle nişan almışlar ; tetiğe asılmak üzereler , asılamamışlar Kaput yakaları Allah’ın rahmetini o civan delikanlıların yüreklerine akıtabilmek istercesine semaya dikilmiş kaskatı … Hele bıyıkları hele hele bıyık ve sakalları … her biri birer fütuhat oku misillü çelik misal … Ya gözleri … apaçık Tabiata da , Başkumandan’a da , karşıdaki düşmana da isyan eden ama Allah’ına teslimiyetle bakan gözleri … Açık vallahi apaçık … İkinci sırada bir manzara ki hiçbir heykeltıraş eşini meydana getirmeye muvaffak olamamış O ürkütücü ayaza rağmen sağrılarındaki fişeklikleri debelenip üzerlerinden atmaya tenezzül etmemiş iki katırın yanında başları semaya dönük 6 esatir güzeli Mehmet Sandıkları bir avuçlamışlar ki kainatı , biz o hırsla avuçlayıvermişizdir Öylesine kaskatı kesilmişler Ve sağ başta Binbaşı Mustafa Nihat … ayakta Yarabbi , bu bir ayakta duruş ki karşısında düşmanı da , kafiri de , melunu da Allah’ımızın huzurunda diz çöküş halinde , gibi Endamı , düşmanı dize getiren bir tekbir velvelesi misali … Belindeki fişekliklerin yuvalarını kapatmaya bütün gece düşen kar bile razı olmamış Sol eli boynundaki dürbünü kavramış , havada donmuş , kal’a sancağı gibi Diğer eli belli ki semaya uzanıp rahmet dilerken öylesine taşlaşmış Hayrettir başı açık , gür , erkek , kömür karası saçları beyaza bulanmış Kurmay Başkanı General Pietroviç’in karargahına gönderdiği rapor hıçkırıklı bir ağıt gibi çaresizdir : ‘ Allahuekber Dağlarındaki Türk Müfrezesini esir alamadım ; bizden çok evvel Allah’larına teslim olmuşlardı 24 Aralık 1914 ’ 1955 Yılında Erzincan’da başlayan askerlik hayatım , 1981 yılında bu hikayenin geçtiği Sarıkamış’ta noktalandı Rus Komutanın misafirhane olarak kullanılan evinde geçirdiğim gecenin sabahı uyandığımda karşı vadide hâlâ duvarları ayakta duran Kanlı Kışla’ya bakarken 84 bin Mehmetçiğin soğuk , açlık ve tifüsten can verdiği dağlarda yaşlı gözlerim Binbaşı Mustafa Nihat ve koşulu topçu bataryasını ve ölümüne emir dinleyen , geri dönmeyen o kahraman Türk askerlerini aradı
__________________
Bıçak soksan gölgeme, Sıcacık kanım damlar Girde bak bir ülkeme: Başsız başsız adamlar NFK GaLiBa Bu GeCe YaĞMuRDa GöKKuŞaĞı MiSali GüLeRKeN aĞLaMaNıN ZaMaNı
|
|