Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Kitap Özetleri

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
brown, dan, vincinin, şifresi

Da Vincinin Şifresi (Dan Brown)

Eski 05-13-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Da Vincinin Şifresi (Dan Brown)



Da Vincinin Şifresi
(Dan Brown)
Kitabın adı : Da Vincinin Şifresi
Kitabın Yazarı : Dan Brown


Kitabın konu ettiği sırrın Hıristiyanlığın temelinden sarsacak bir sır olduğu üzerinde duruluyor Ama sır hakkında kesin bir görüş yok Sadece Kutsal Kase’den bahsediyorlar ve bunun gerçekten bir kase olup olmadığından da şüpheliler Bu bir belge de olabilir diye düşünmekteler Sır hakkında tahminleri de “Hz İsa’nın aslında Tanrı’nın oğlu olmadığı”, onun aslında sıradan bir insan olduğu “düşüncesinden yola çıkıyor galiba Ve güvenilir tarikat üyeleri de bunu ömürleri yettiği müddetçe ve saklayacak ve sırrı açıklama zamanı gelinceye kadar (çünkü sır zamanı gelince açıklanacak) yerlerine geçebilecek kişileri gözlüyorlar ve yetiştiriyorlar Ama her birinin (bu kişiler 4 kişi) ömrü de beklediklerinden kısa sürüyor Sırrı ele geçirmeye çalışan Vatikan Piskoposluğu ellerini çabuk tutup bu tarikat üyelerinin yerlerini bulup her birinden sırrın saklı olduğu yeri öğrendiklerini sanıp 4 kişiyi de öldürüyorlar Ama onlar bu yolda ant içmiş kişiler oldukları için “ser verip, sır vermeyen” kişilerdi

Her biri de aynı hikayeyi kelimesi kelimesine söyleyince doğru sanıp adamları öldürüyorlar Ve olaylar son kişi olan Müze Müdürü’nün öldürülmesiyle başlıyor Müze müdürü sırrın kendisiyle birlikte ölmesine razı olmadığından bir şekilde şifrelerle örülü ipuçları bırakarak ölüyor Torunu ve bu konuda uzman Langdon şifreleri birer birer, her türlü engellemelere rağmen çözüyorlar Ama sonuçta hiçbir sır ortaya çıkmıyor Çünkü bu olay sadece Langdon’un gördüğü bir rüyadan ibarettir

Sion Tarikatı-1099 yılında kurulmuş olan gizli Avrupa Cemiyeti gerçek bir topluluktur 1975 yılında Paris’in Milli Kütaphanesi, Sir lsaac Newton, Batticelli, Victor Hugo ve Leonardo da Vinci de dahil olmak üzere, Sion Tarikatı’nın sayısız üyelerinin isimlerini içeren, Les Dossiers Secrets (Gizli Dosyalar) diye bilinen parşömenleri ortaya çıkarmıştır Opus Dei olarak bilinen Vatikan Piskoposluğu, beyin yıkama, baskı ve “bedensel çile” denen tehlikeli bir ibadet yapıldığına dair tartışmalar yaratan, koyu dindar bir Katolik mezhebidir Opus Dei’nin New York’ta 243 Lexington Caddesi’ndeki 47 milyon dolara mal olan Dünya Merkez Bürosu’nun inşaatı henüz tamamlanmıştır Bu romanda bahsi geçen tüm sanat eserleri mimarı yapılar, belgeler ve gizli ayinlar gerçektirYüz Temel Eser Özetleri, Kitap Özetleri, Roman Özetleri, Yüz Temel Eser,

Özet

Kitap daha ilk sayfalardan itibaren diğer sayfaları merak ettiren bir özelliğe sahip Bu sürükleyicilik özelliği benim kitabı kısa bir sürede zevkle okumamı sağladı Kitabının konusunun ilginçliği yanında içerisinde geçen çoğu unsurun gerçekliğini belirtmeleri beğenileri artıyor diye düşünüyorum İşte kitapta “GERÇEK” başlığıyla belirtilen şunlar; Şifrelerle örülü büyük bir sır… işte insanlar şimdilerde bu sırrın peşinde Hayatta herkesin bir sırrı ve o sırrı erişilmez kılan bir şifresi yok mu? Bir düşünelim bu hayatta şifrelerle koruduğumuz neler var? ATM kartımız mı? Bu da bir şey… Ama bazılarının bundan daha fazlasını korumaya ihtiyacı var Devletler, ordular, şirketler sırlarını korumak için büyük paralar harcıyorlar

Kitabın konu ettiği şifreleri kriptoloji çalışanı ve şifreler hakkında uzmanlığı olan kişi zorda olsa birer birer çözdü İşte buradan hareketle benim aklıma “nerde kaldı, şifrelerin çözülmezliği” diye bir düşünce belirdi Bunun düşünürken Internet’te okuduğum bir yazıda Türkiye’nin şifre üreten bir kurumu varmış UEKAE… ve bu kısaltmayı da sadece Türkiye’de ilgililer biliyormuş Uluslar Elektronik Kriptoloji Araştırma Enstitüsü Bu kurum TÜBİTAK’a bağlıymış En büyük müşterisi de Türk Silahlı Kuvvetleri olmak üzere devletin sırrının saklanmasına ihtiyaç duyulan diğer birimleriymiş Yani bu kurum modern “Da Vinci Şifreleri” yazıyormuş Tarih boyunca “güç” kavramı ile kripto (şifre) kavramı hep yan yana durmuş Gücü pekiştiren hep gizlilik olmuş UEKAE’de şimdi Türkiye’nin en güçlü resmi kurumlarına hizmet veriyor demek oluyor Kurumda çalışanlar filmlerdeki gibi bir odada şifre oluşturur Kötü adamlarda bu şifreleri kırmaya çalışırlar ya hep, işte kurumlardakiler de filmlerdeki gibi özel kişilermiş Bunlar özel güvenlik kriterline göre seçilip, her çalışan “yaptığı işin gerekleri konusunda bilinçli ve güvenliğe sonuna kadar riayet eden kişi” olarak tanımlanıyormuş Yine bina güvenliği o kadar önemli ki güvenlik düzeyleri, Milli ve NATO Tesis Güvenlik belgeleri ile tescil edilmiş
İşte dünya üzerinde bilgilerin yanlış ellere geçmesi korkusuyla oluşturulan ciddi bir “kripto (şifre) endüstrisi” bulunuyormuş Kişisel güvenlik bir yana, devletler, ordular ve büyük şirketler için bu konu çok mühim Birde bunun tam tersi mevcut tabi Devletlerden, ordulardan ve büyük şirketlerden “kötü niyetle” bilgi saklamaya yada onların bilgilerin çalmaya çalışanlarda var…
O halde şöyle denilebilir Ortada Da Vincinin şifresini yaya bırakacak bir şifre sektörü bulunmakta Kısacak Dan Brown çok güzel bir iş çıkarmış Kurgu, anlatım, ayrıntılar çok güzel Eleştirilerin çoğu bu yönde olumlu karakterdi Diğer kitapları içinde aynı şeyler söyleniyor Sırada okuyacağım kitapları onlar oluşturacak gibi görünüyor
Sırlar ve onu koruyan, saklayan şifreler hayatımızda hep var oldu ve her zaman var olacaktır Tabi bunları öğrenmeye çalışan kişiler de… Vejetaryenliğin Yararları adlı kitabı bir öneri üzerine okudum Tabi istemeyerek değil Vejetaryen insanların ne düşündüklerini, bu yeme alışkanlığını neden benimsediklerini merak ediyordum ve gerçeklerini öğrenmek istedim
Mesela kitaptan bir bölümü aynen aktarmak istiyorum “İnsanın Doğal Besini2 başlıklı bölümde:

“İnsanın vejetaryen olmasını güçlendiren kanıtlar sanıldığından daha açık ve hissedilir şekildedir Her şeyden önce doğaya bir göz atacak olursak, bu mahir kimyagerin yeryüzündeki her varlığın yiyeceğini kılı kırk yaran bir bilimsellik içinde bünyesine uygun olarak hazırlayıp sunduğunu görürüz Öyle ki bunlar, onun sırları karşısında saygı ve temkinle başımızı eğmek zorunda bırakır bizi Mesela bir bitki bataklık için, diğer çöl için yaratılırken, bir hayvanın ağzı atlamak, diğerinin dişleri parçalamak için yaratılmıştır Yani her biri bünyesine ve bedensel gereksinmelerine yaraşır şekilde ve binlerce yüzyıl sürecinde bir yiyeceği kabul etmiştir Bir kamış bataklıktan alınıp çöle dikilirse derhal kurur; meyve yiyen bir maymuna et yedirilirse çok geçmeden hayvanın kılları dökülür ve hastalanır…

İnsan yapısı itibarıyla yasalar dışında kalan ve diğer canlıların yaşamlarını düzenleyen bir varlık değildir O da tabiattan doğmuş ve hayvanların evrimi sonucunda ortaya çıkmıştır Bu nedenle yakından bağlıdır onlara Her bakımdan diğer canlılarla karşılaştırılacak olursa, insanın ne yırtıcı, ne de otlayıcı hayvanlara benzediğini görürüz İnsanın bedeni et yiyecek şekilde yaratılmış olsaydı, yırtıcı hayvanlar gibi vahşi hayvanların peşinden koşup, canlı avı pençe ve dişleriyle parçalayarak ham eti, damarı, siniri, derisi ve kemiği ile birlikte yiyebilmesi gerekirdi Oysa o kendini, yetiştirilip öldürülen, hazırlanıp pişirilen hayvan kaslarını yemeye ikna etmiştir Bunların tümü doğaya aykırıdır
İşte bu gibi bölümlerden anlaşıldığı üzere kitap yazarı düşüncelerini gayet kesin bir şekilde belirtiyor Yani “Nuh diyor, Peygamber demiyor” Etin kesinlikle yenilmemesi gerektiğini savunuyor insan sağlığı için hiçbir faydasının olmadığı birçok zararının olduğunu irdeliyor Kitabı okuyanlar bari tiksinsin ve et yemeği bıraksın diye de et demiyor da hayvan leşi gibi kelimeler kullanıyor İlk başta tiksinir gibi olmadım değil ama alışmışız ete karşı hiçbir yoğuma yaratmadı Ama doğruyu söylemek gerekirse eğer havyanlar kitapta belirtilen eziyetleri görüyorlarsa çok feci bir durum Hiçbir canlı öyle bir muamele görmek istemez ve hak etmezde Bu yüzden insanlar bazı konularda gerçekten çok acımasızlar Kitapta aynen anlattığı üzere;
Ama bunların kurban edilişleri o kadarda kolay gerçekleşmiyor Öldürmeden önce hayvana vahşice davranıyorlar Hayvan sürüleri uzak şehirlerden on beş veya otuz gün boyunca sopa veya kamçı darbeleri altında naklediliyor Hayvanlar yorgunluktan yığılacak olsalar, üvendirelerle kaldırılıyorlar Kimi zaman birkaç gün yemeden içmeden yakıcı güneş altında yada pis ve kokmuş ağıllarda bırakılıyorlar Bunlardan bazıları ölüyor Yada biri doğuracak olsa, sürüden geri kalmasın diye yavrusunu annesinin gözü önünde kesiliyorlar Hayvancıklar daha yol yorgunluğunu atmadan kamçıyla mezbahaya gönderiliyorlar Bu pis ve hüzün verici binaya girer girmez yürek sıkıştıran kan kokusu, nemli zemin, her yandan akan taze kan, hayvanların canhıraş feryatları, kendi kanına bulanmış ve seğiren cesetler, iki tarafına leş asılmış yarı canlı cılız atlar, leşleri satın almak için koşuşturan kasaplar,…

Sonra hayvanları zorla birbirinden ayırarak, sürükleye sürükleye bir köşeye götürüyorlar; ayaklarını bağlayıp büküyorlar Hayvan ayağa kalkmaya yeltense tekmeyle zorla yere yıkıyorlar…” İşte bu gibi bölümler gerçekten yaşanıyor ve yaşatılıyorsa insanlar zevkleri için hayvanlara olmaması gereken eziyeti yapıyorlar demektir Ama yine de insanlar et tüketiyorlar ve madem insanlar otobur yaratıldıysa neden et tüketiyorlar? Vejetaryenlerin de sayısı bu tespite göre oldukça da az Tespit derken insanların aslında otobur olarak yaratıldığı görüşü Buna kanıt olarak da şu satırlar bulunmakta” …Şimdi insanın sindirim sistemini etobur, otobur ve her şeyi yiyen hayvanlarla karşılaştırarak bunlardan hangisine benzediğini görelim: Her şeyden önce insanın dişleri meyve yiyen iri maymunların dişlerine benzer Çünkü yırtıcı hayvanlarda kesici dişler çok küçüktür Köpek dişleri ise bunun aksine kalın ve uzundur Öğütücü, sivri ve keskindir Böylece avladıkları hayvanları parçalayıp etlerini parça parça ederek yutarlar… Kısacam meyve yiyenler, maymunlarla aynı seviyede dişe sahiptir ve sadece köpekdişleri belli belirsiz yükselir Ancak parçalama işlemini gerçekleştiremez…”
İşte bu kitap bu gibi bölümlerde yapılan açıklamalarla sürüp gidiyor Ve biz insanlar yada et tüketen insanlar için bu kitabın “Asıl olan vejetaryenlik” diye diretmesi yine de bizim için hiç fark etmiyor Çünkü bizler yine et tüketmeye devam edeceğiz ve tüketiyoruz da

Tabii ki herkesin görüşlerine, düşüncelerine saygımız da sonsuzdur diye düşünüyorum ben Ne kadar da et yemeyen biriyle karşılaştığımızda “Aa!! Sen neden et yemiyorsun, çok önemli bir besin kaynağından mahrum kalıyorsun?” desek ve onlar da aynı şekilde “Siz ne diye bünyenize bu kadar zararı olan ve hiçbir faydasını görmediğiniz, en önemlisi bir canlının yaşama hakkını elinden alarak bu gereksiz beslenme tarzını sürdüyorsunuz?” deseler de “Huylu huyundan vazgeçmez misali her iki tarafta diretiyor Ama bu gruplar arasında bir geçiş yaşanıyor mu? Bunu bilmiyorum

Ve kitapta bahsedilen etin bir faydasının olmadığı konusunda bizim Türk doktorları hiç öyle demiyor Temel besin kaynaklarımızdan biri olduğunu ifade ederler Peki biz hangisine inanacağız? diye bir soru her insanın aklına gelir Ama ben bu şekilde bir sorunun cevabını bizim inancımıza göre et yemenin bir sakıncasının olmadığını ve bize adanmış bir Kurban Bayramının da var olmasından dolayı gereksiz bulurum Yani et yemenin hiçbir sakıncasının olmadığı görüşündeyim Tabi her şeyin bir ölçüsü, dengesi olduğu gibi bunun da ölçülü yapılması gerekir diye düşünüyorum

Özetle diyebilirim ki kitap kendince kanıtlar öne sürerek ve açıklamalar yaparak kendi yaşayış tarzının doğru olduğunu kesin bir dille belirtiyor Bazı bölümlerine de katılmadım değil ama önce de belirttiğim gibi “Huylu huyundan vazgeçmez” Ayrıca vejetaryenler kendi beslenme biçimlerini bir yaşam tarzı yapmışlar Bizim de bu beslenme yaşam tarzımız

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.