Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Edebiyat / Dil Bilgisi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
aslı, efsanesi, kerem

Kerem Ile Aslı Efsanesi

Eski 05-12-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Kerem Ile Aslı Efsanesi



Kerem ile Aslı Efsanesi
(Efsaneler)
İranın çok meşhur beldesi İsfahan’da adil, iyi yürekli bir padişah yaşardı Çok zengin, rahat yaşayan ama bir türlü evlat saadetini tadamayan bir padişahtı Ne tesadüftür ki emrinde çalışan bir Keşiş de aynı özlemi duymakda idi Padişahın aklına bu keşiş gelince, padişahın derdine ortak olması için onu emretti Ve uzun uzun sohbet ettiler Keşiş padişaha “eğer bir saray yaptırır içini bahçesini süslerseniz bütün zamanınızı burada geçirir acınızı unutursunuz” deyince, padişah kısa bir sürede bu planı gerçekleştirdi Bir gün Keşişin karısı ve hanım sultan saraydaki eğlenceyi ziyarete giderken karşılarına nur yüzlü bir ihtiyar çıkar, hanım sultana bir elma, Keşiş’in karısana bir ayva fidesi verir Ve bunları ekmelerini ister

Hanım sultan da, Keşiş’in karısı da fidanlara kendi elleri ile bakar, büyütürler Ancak iki ağaç da büyüdüklerinde meyve vermezler Hanım sultan birgün rüyasında yine o nur yüzlü ihtiyarı görür Ve bu çocuk dileği için yalvarır Yaşlı adam ona ağacın elma verdiğini, bu dileği için bu meyveyi yemesini söyler Hanım sultan Keşiş’in karısına haber verir ve ağaçlarının yanlarına giderler Hanım sultanın elma ağacı bir elma vermiştir Ancak Keşiş’in karısının ağacında meyve yoktur Hanım sultan elmasını ortadan ikiye böler ve yarısını Keşiş’in karısına verir Buna karşılık çocukları olduğunda birinin kızı diğerinin oğlu ile evlenecek diye söz verdiler Ve daha sonra ikisi de hamile kaldı Padişahın oğlu, Keşiş’in bir kızı olur Kızın adı “Kara Sultan” Oğlanın adı “Ahmet Mirza Bey” olur Fakat ters giden bir şeyler olur Keşiş bey birgün uyurken izmeye dalar ve “Bu kadar güzel bir kızı nden padişahın oğluna vereyimki?” diye söylenir Ve bu fikrini karısına açıklar Karısı ise “Ama Beyim biz hamile kalmadan önce çocuklarımızı birbirleri ile evlendireceğinimize yemin ettik” dedi Keşiş bunun üzerine etrafa kızının öldüğü haberlerini yayar Bu haber padişahın kulağına gidince padişah Keşiş’i huzuruna çağırır
Padişah:


“Keşiş bu söylenenler doğru mu?”
Keşiş çaresiz ifadesi vererek;


Maalesef doğru kızım öldü diyerek padişahı kandırır Daha sonra da kızını ve eşini alan Keşiş, Isfahan’a 3 gün uzaklıktaki “Zengi” köyüne yerleşirler Bu zamanda da padişahın oğlu Mirza Bey 4 yaşına girmiş, mektebe başlamıştı Yanında da Sofi adında çok zeki bir arkadaşı vardı Seneler sonra Sofi ve Mirza Bey 12–13 yaşlarına basmışlardı Sofi Mirza Bey’e bir teklifte bulunmuştu;
“Bak Mirza Bey baban çok zengin, serveti dünyayı alır! Ama bizde birdaha Genç olmayacağız, genç olduk, hadi gel avavlayalım” dedi


Mirza Bey Sofi’nin bu sözleri üzerine avlanmaya, yiğitliğe talim etmeye gittiler Mirza bey bir gece rüyasında “Kara Sultan”ın elinden şerbet içtiğini görür Kalbi ve yüreği cehennem gibiydi Daha sonra büyük bir heyecanla uyandı Yalnız kimin elindne şerbet içtiğini bilmiyordu Fakat kızın siması aklında kalmıştı

Bir sabah Mirza Bey babasından izin alarak sofi ile birlikte “Zengi” köyüne gezmeye gittiler Orada Keşiş’in evine misafir oldular, ikramlar yediler Artık mirza Bey hep o taraflara av yapmaya gidiyordu Birgün kolunda şahini ile yine gelmişti O gün sarayın camının yanında gergef yapan bir kız gördü Yanına yaklaştğı, dikkatlice baktıktan sonra bu kızın rüyasında gördüğü kız olduğunu anlayınca yanına yaklaştı ve:
Başı yastık göre mi?
Gözü dilber görenin?
Gözüne uyku girer mi?
Zülfüne berdar olanın?


Mirza Bey bunları söyledikten sonra kızı kendine doğru çekti, kızı öptü ve:

“Söyle güzel kız sen hangi bahçenin sümbülüsün?”
Deyince kız:
“Isfahanlı babam keşiş idi Kerem eyle bırak beni! Babam görmesin!
Delikanlı:
“Aslı nedir? Salıvereyim!
Kız:
“Kerem eyle bırak beni!


Ddikten sonra Mirza beyin aklına bir şey geldi Benim adım Kerem, senin adın Aslı olacak bundan böyle birbirimizi böyle çağıracağı! Bunun üzerine keşişin kızı Kerem’e bakarak:

“Kabul ediyorum” dedi Keremde kızı bıraktı Daha sonra Aslının işlediği gergefin üzerinde bulunan oyalı tülbenti aldı Ve sofiyi bularak beraber Isfahan’a döndüler Eve geldiğinde babası Keremi bitkin gördü ve ona ne olduğunu sordu, fakat Kerem’in ağzından tek laf bile alamadı Padişah birkaç gün sonra Kerem’i tekrar çağırdı ve ona sordu Kerem’de babasında bir saz istedi Derdini böyle anlatacaktı Babası sazı getirdi Kerem durumunu anlatan bir türkü çaldı;

Keşiş bahçesinde bir güzel gördüm,
Aklım başımdan aldı ne çare?
Taramış zülfünü, dökmüş yüzüne,
Serimi sevdaya çaldı ne çare?


Babası oğlunun dediklerinden hiçbirşey anlamamıştı Oğluna tam olarak anlayamadığını söyleyince, Kerem boynunu bğkerek odadan çıktı Padişah haftalarca oğlunun derdini anlamak için çare arıyordu ama bulamamıştı Bunun üzerine padişah birilerini bulup ondan derdini öğrenmesini istedi Çirkin bir kadın Kerem’i Keşiş’in baheçsinde Aslı’ya bakarken görünce hemen padişaha söyledi Bunu duyan padişah hemen Keşiş’i yanına çağırıdı ve nedne yalan söylediğini sordu Keşiş’i kızını vermesi için ikna etti Bunun üzerine Keşiş padişahtan 5 ay süre istedi Padişahda “sana 5 ay veririm ama sana yüzük vereceğim, onunla kızını oğluma nişanla dedi Keşiş bunu kabul etti Bu nişanlanma olaylarını duayn Sofi hemen Kerem’e haber verdi

Kerem’in günleri sefa ve zevk içinde geçiyordu Fakat aradan bir süre geçtikten sonra Aslıyı yine özlemeye başladı Bu durumunu babasına anlattı Oğlunun bu dert yanışı babasını çok üzmüştü Padişah Kerem’e: “Oğlum ben Keşiş’e 5 ay izin verdim Süre bugün doluyor” dedi ve düğün hazırlıklarına başlandı Keşiş’de 5 ay dolduğu için “Zengi” köyünden kaçmaya karar verdi O gün Padişah büük bir kafileyi Aslı’yı alamk için Zengi köyüne gönderdi Orada da birkaç insan topluluğu kafileye doğru geliyordu Kerem onlara neler olduğunu sordu Bunu üzerine ihtiyardan şu yanıtı aldı: “Bizim burada bir Keşiş otururdu, onlar gece gittiler Bizde bir şey olacak herhalde die gidiyoruz” dedi Kerem ağlamaya başladı Daha sonra hemen Aslı ile buluştukları bahçeye gider ve oradan geçen bir kızı Aslı’ya benzetir ve türkü söylemeye başlar Onu duyan kız “Ey âşık! Beni kime benzettin?”

Kerem cevap verir:
“Seni Aslı Han’ıma benzettim” dedi
Bunun üzerine kız Kerem’e:


“Aslı Hanımanne ve babasıyla birlikte Hoy’a kaçtılar” dedi Kerem bu sözün üzerine çok sevindi Ve bir türkü söyledi Keşişlerin kaçtığı haberi padişahın kulağına gidince kızdı ve Zengi köyüne geldi Ama onları bulamadı Hemen Kerem’in yanına gitti ve “Ey oğlum bu halin ne?” diye sordu Kerem’i alarak Isfahan’a döndü Kerem babasına Aslı Han’ın arkasından gitmek istediğini söyledi Babası da engel olmadı Arkadaşı Sofi ile yola koyuldular ve Zengi köyüne geldiler Köyde gezinen bir kıza keşiş’i soru ve Hoy’a gittiklerini öğrendi Oradan sonra Hoy’a vardılar Bir kahvedekilere Keşiş’i sordular ve onun birkaç gün önce Suşi’ye gittiklerini öğrendi Kerem bu şekilde Aslının peşinden gidiyordu Her gittiği yerde ondan saz çalması isteniyordu Bu şekilde Suşi’den sonra Gence, Revan, Acuz, Çıldır, Şerki, Kelbe’ye gittiler Kelbede de aldıkları üzücü haber onların 3 ay önce Kars’a gitmiş olmalarıydı Daha sonra Kars’a vardılar ve Keşiş’i sordular

Kahvedekiler ondan bir şarkı söylemesini istedi Ve bunun sonucunda onların Oltu’ya gittiklerini öğrendiler Oltudan sonra: Narmana, Beyazıt ve Beyat’a gittiğini öğrendi Beyat’dan aldıkları haberde onların 4 Gün önce Van’a gitmeleriydi İkisi birlikte Van’a giderken yolda 40 haramiler ile karşılaştılar Haramiler onları aramka istedi Kerem de “Ağalar ben Acem Şah’ın oğluyum, şimdi gurbete düştüm rica etsemde sılaya gitsem?” dedi Haramiler ona “Ey âşık Allah selamet etsin diyerek yol vermeden önce türkü istediler Türküyü duyanlar “aferin” dedi, Kerem’de Keşiş’i sordu ve türkü karşılığında Tiflis’e gittiklerini öğrendi ve yola koyuldu Tiflis’e geldiler ve kahvedekilerden türkü karşılığında Ahlât’a gittiğiklerini öğrendi Bu şekilde Nemrut dağını geçerek Ahlât’a geldiler Oradan Velhasıl dağı, Muş ovası, Muş, Çanlı kiliseyi gezdiler ve aradılar Çanlı Kiliseden gelin kızlar çıkıyordu Kerem o kızı Aslı’ya benzetti Ve yine türkü söyledi, saz çaldı Sonra oradan Malazgirt’i öğrendi Karşılarına Murat ırmağı çıktı Irmak çok delicoş akıyordu Kerem’in türküsü ile yavaşladı ve geçtiler Oradan Malazgirt’e geldiler Kahvede saz çalanlar vadı Beraber saz çaldılar Kerem’i çok alkışladılar Neyse oradan Pasin ovası, Uzun Ahmed, Hasan Kalesi, Çoban köprüsünü gezdiler Orada dalgacı bir adam vardı “Ben Keşiş’im” diye dalga geçiyordu Kerem’i görünce bu dalgacı bir tabuta girdi Kerem’e adam öldü, namazını kılalım diye şaka yaptılar Kerem adamın öldüğüne inandı Aslında şaka idi Namazdan sonra şaka olduğunu söylemek için tabudu açtılar ve adamı ölü buldular Cenab-ı Hak dalgasının cezasını vermişti


Neyse Kerem ve Sofi yollarına devam ettiler Gümüşlü Kümbet, Hadım Pınar geçildi Orada Kerem giysi yıkayan kızlar gördü ve Aslı’dan kalan tülbenti çıkartarak yıkaması için onlara verdi Daha sonra da Laleli Dağına çıktılar Hava çok bozmuştu Fırtınalar koptu 3 gün 3 gece orada kaldılar Üçüncü gecede nur yüzlü bir adam geldi Ve onları atının arkasına alarak onları bir çırpıda Erzurum’a götürdü Meğer o adam Hızır Aleyhisselam imiş Orada bir konakta kaldılar İkramlar gördüler Kerem sazı eline alarak türkü söyledi Sonra ağlamaya başladı Sofi’ye neden ağladığını sordular Sofi anlattı Sabaha Yola çıktılar Gezerlerken bir hamam gördüler Cafer Ağa hamamı imiş Oradan çıkan kadınların arasında Aslı’yı gördü ve hemen türkü söylemey başladı Bunu duyan Aslı Kerem’i gördü ve Hemen eve koştu anasına haber verdi Anası Keşiş’e haber verince yola çıktılar Kerem ağlamaya başladı Sonra sokaktaki çocuklara Keşiş’i sordular ve Mancunlar mahallesine giderlerken yol 3’e ayrıldı Ortadan girdiler Günlerce yol gittiler Eşen Kalesine vardılar Khevde oturdular Oradan sonra Vabrik, Tercan, Çinci beli, Erzincan aşıldı Kerem Erzincan’lılardan Keşiş’in Sarılar’a gittiğini öğrendi Yolları bir geldi Nuh Aleyhisselam’ın Nuh gemisinin oturduğu yere geldiler Yerde bir kuru kafa gören Kerem kuru kafa ile konuşmaya başladı Sofi şaşkınca Kerem’i izliyordu Neyse sonra Eşkat’a vardılar, Engürü’ye gittiler Kerem bir mezarlıkda ağlayan kız gördü Kızla konuştu Ölenin sevgilisi olduğunu anladı Yola koyuldular Kahveye geldi Türkü söyledi Sonra Ayaş’a gittiler Yol viran olmuştu Kerem viran olmuş yolla söyleşti Sofi adeta olanlara şaşıyordu Ayaşlılar Keşiş’in Zile’ye gittiğini söyledi Tekrar yollara düştüler…


Yeniden yollara düştükten sonra Kızılırmak’a vardılar Nehir delicoş akıyordu Ama Kerem’in türküsü ile duruldu Onlarda geçtiler Zile’ye vardılar Hanın sahibi onları içeri almadı gitti Onlarda kapıyı kırdı Kapıyı yakarak ısındılar Sonra Sivas’a gittiler Oradan da doğruca Kayseri’ye vardılar Kerem bir cenaze gördü ve türkü söyledi Bunu Duyan imam Kerem’e çok kızdı Neyse onlarda oradan Keşiş’in kaldığı eve geldiler Aslı bahçede geziyordu Kerem hemen yanına gitti Kendini tanıtmadı ve “ben dişçi kadına gelmiştim dedi” Aslı onu içeri aldı Anasına söyledi ve Kerem Aslı’nın dizine yatarak ağzını açtı Anası sordu “Hangi dişin?” Kerem gösterdi fakat o diş değildi Öyle böyle bütün dişlerini çektirdi Ağzı kan dolmuştuç Cebinden Aslı’dan kalan eşarbı çıkartarak ağzına tuttu Tülbenti tanıyan Aslı “Bu Kerem!” dire bağırdı Anası hemen Keşiş’e haber vermeye gitti Kerem o an hemen türkü söylemeye başladı ve sazdan başını kaldırınca Aslı’nın onu dinlediğini gördü Aslı onu hemen dışarı çıkartmaya çalışırken Kerem’in ayağı kapıya sıkıştı ve kanamaya başladı O sırada Kerem Tanrıya “Ey rabbim şu kızı bana âşık et” dedi Tam o sırada isteği kabul olundu Aslı kapıyı açıp hemen Kerem’e sarıldı Aslı Kerem’e:

“Hadi git buradan babam gelirse seni öldürdür, gece gel, beni al!” Kerem oradan çıkıp kahveye gider Gece olunca Aslının evine gider Saz çalmaya başlar Babası onu duyar ve yanında ki adamlarla Kerem’i yakalamak isterler Kerem kaçıp gizlernir Sonra tekrar pencereye çıkar Tekrar çağırırken onu tutuklarlar Hapse atarlar Kerem’in aklı başından gitti Dili tutuldu Kadıyı, müftüyü çağırdılar “Baksanıza Keşiş’in evine bir adam girmiş, öldürelim mi?” Müftü izin vermedi Sonra Kerem’in dili açıldı Türkü söylemeye başladı Kerem’in dilinin açıldığını beye haber verirler Bey Kerem’i yanına çağırır Kerem başlar türkü söylemeye Bey kızmaya başlar Kerem onu dinlemeden tekrar söyler Bey yine kızar Amire dönüp idam fetvasını ister

Hâkim izin veremem, bunların Aslı var dedi ve yerinden kalkıp Harem’ine geçti Meğer beyin Hasene adında kız kardeşi varmış Beyin halini görünce halini sordu O da Kerem’i öldürmesini istedi Karşılığında 15 kese altın verecekti Çünkü kadı, müftü öldürülmesine izin vermiyordu Hasene bunu kabul etti O sırada da Kadı Kerem’ döndü “Bak oğlum buradan kaç sana zulm edip öldürecekler” Kerem bu sözleri duymadı bile ve saz çalmaya başladı Hâkim Kerem’e sordu: “Oğlum senin bu kızla alakan var mı? Nişanlı mısınız?” dedi Eğer nişanlı değilseniz 2 şahit bul seni şu Aslı ile nişanlayalım” dedi Kerem hemen Sofi’yi çağırdı Hâkim mesele’yi sofi’ye sordu Sofi’de anlattı O sıralarda da Hasene Hanım 40 tane gülcülerden kız alıp her birine kıyafet giydirdi Sonra onları büyük bir bahçeye soktu Ve Kerem’i çağırdı Kerem içlerinden Aslı’yı görünce gözünü ondan ayırmadı Zaten başka bir kıza baksaydı, Hasene Hanım onu öldürecekti Kerem gözünü ondan ayırmayınca o da Kerem’in gerçekten Hak aşığı olduğunu anladı Hasene Hanım bu aşkı anlayınca Aslı’yı ondan sakladılar Hasene Hanım Kerem’den türkü söylemesini istedi Kerem hep Aslı’ya hitap eden türküler söylüyordu Hasene Hanım kızdı ve kendisine hitap eden bir türkü söylemesini istedi Kerem yine Aslı’ya söyledi Bu sefer Hasene Hanım sordu:

“Kerem ben ne derim, sen ne dersin? Sana hemen Aslı’yı alıvereyim” dedi Kerem:
“Ya Rab, sana şükürler olsun” dedi Hasene hanım bu türkülerden onun gerçek bir âşık olduğunu anladı Ve:
“Senin gerçekten âşık olduğunun isbatı var mı?” dedi Kerem’de:
“Bak ben bir türkü söyleyeyim, eğer Aslı’nın her yönünden söz etmezsem beni öldür” dedi Ve türküsüne başladı:
Bir hali diyor merde mert cengi
Bir hali dövüyor cümle frengi
Bir hali bozulmaz hiç onun rengi
Bir şulesi halka yetişir…


Hasene Hanım baktı ki bu türkü tam Aslı’yı anlatır, hemen herşeyi beye anlatır:
“Bu kızı Kerem’e verelim, eğer vermezsek, Kerem’in ahı bizi yakar”
Bey bu sözleri duyunca hemen Keşiş’in yanına gider ve:
“Kızını Kerem’e ver, eğer vermezsen seni öldürürüm” dedi


Bu olanları Keşiş karısına anlattı Ve o gece Kayseri’den kaçtılar Sabah onları bulamadılar Bir kişi onların Tekke’ye doğru gittiğini söyledi Kerem çok üzüldü ve beyin ayağına kapanarak; “Aman beyim ben böyle olacağını bilirdim Allahaısmarladık” diyerek yola koyuldular Tekke’ye ulaştılar Oradan Karapınar’a geçtiler Sonra Haleb yoluna düştüler Keşiş’de Haleb’de ermeni evine girdi Halebli ermeni onun başka biri olduğunu anladı Ermeni Keşiş’e burad ne aradığını sordu Keşiş başından geçen herşeyi anlattı Halebli Ermeni de: “O halde Kerem buraya gelmeden kızını evlendir” Bu sırada da Aslı Han babasına feryad ediyordu Kerem ve Sofi’de Haleb’e geldiler Burada Kerem hanın sahibi Külhan Beyine başından geçenleri anlattı Külhanbeyi Kerem’i Aslı’ya alacağına söz verdi Bir koca karı tuttu Onu Aslı Han’ın yanına gönderdi Koca karı Aslı Han’a: “Kerem’in yanına gitmek ister misin?” deyince Aslı hemen kalktı Külhanbey’de Kerem’e haber verdi Koca Karı’da Aslı Han’a:

“Git anandan Haleb’i gezeceğiz diye izin al” dedi Anası da “tamam ama sakın geç kalma” dedi Sonra Külhanbeyi Kerem’i Aslı ile buluşacağı Kümbet’e götürdü Orada Kerem’i gören Haleb paşası onu zindana attırdı Kerem’i zindan’a türkü söylerken duyan paşa ona kendini tanıttı ve Aslı Han’a şu anda düğün yapıldığını söyledi Kerem’de: “Bana güzel bir at, silah ve hizmetkâr ver Aslı kiliseden çıkarken beni görsün” dedi Paşa isteklerini yaptı Ertesi gün Kerem kilisenin oraya gitti Paşa arkadan adamlar gönderdi Kerem Aslı’yı görünce türkü söylemeye başladı Onu gören Aslı hemen yolunu değiştirdi Sonra adamlar kızı hemen örtüp konağa getirdiler Keşiş’in dostları Keşiş’e haber verince Kerem’den kurtuluş olmadığını anladı Keşiş’in aklına bir fikir geldi Kızını Kerem’e vereceğini, fakat ilk gecelerinin elbisesini kendisi dikeceğini söyledi Kerem ve Aslı çok sevindi Keşiş evde sihirli, büyülü bir fistan dikti Kerem yanına gelince fistanın düğmelerini elleri ile çözecekti Neyse 40 gün 40 gece düğün yaptılar Sonra Aslı ile Kerem evlerine gittiler O gece Kerem namazını kıldıktan sonra Aslı fistanını giydi ve Kerem’in yanına geldi Kerem’den bu düğmeleri çözmesini istedi

Kerem tam söktü 2 tanesi kaldı ki düğmeler tekrar kapandı Kerem elleri ile tekrar denedi Sürekli kapanıyordu düğmeler Artık uğraşmaktan tan yeri ağarmıştı Kerem düğmeleri nasıl çözeceğini düşünüyordu Tekrar denerken en sonunda kocaman bir “Ah” çekti Ve Kerem’in ağzından çıkan ateş ile birden bire Kerem cayır cayır yanmaya başladı Külleri yere döküldü Aslı ağlamaya başladı Ve hemen annesine haber verdi Annesi de kızım bu senin sevinecek günündür deyince Aslı annesine Kerem’in küllerini gösterdi Annesi de çok şaşırdı Sonra Paşa Aslı Han’ı sorguya çekti Olayların Keşiş’in yaptığı anlaşıldı Keşiş öldürüldü Aslı 40 gün Kerem’in küllerinin başında bekledi Sonra saçlarını süpürge ederek silerken küllerin içinde kalan ateş ile Aslı’da kül oldu İkisinin külleri birbirine karıştı Bunu görenler Paşa’ya haber verdiler Paşa’da Aslı’nın annesini türlü eziyetlerle öldürdü Daha sonra ki günde Sofi’ye düğün yaptılar 40 gün 40 gece düğün oldu Aslı ve Kerem dünyada kavuşamadılar ama şu an cennete düğünleri olsa gerek…

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.