Tarihi Eserler Antalya |
05-01-2009 | #1 |
KRDNZ
|
Tarihi Eserler AntalyaAntalya Hıdırlık Kulesi Kara surlarının en güneydeki başlangıç noktasında bulunan alt kısmı kare, üst kısmı silindir şeklinde olan bir kuledir Antik çağdan kalma bir yapı olup, içinde kare şeklinde büyük bir kütle vardır Kulenin yapısı son derece sağlamdırBir mezar anıtı olduğu, iç yapısının özelliği nedeni ile savunma amacıyla kullanılan ya da işaret ateşi yakılan bir yer olduğu sanılmaktadır Ancak bir ara deniz feneri olarak kullanıldığı bilinmektedir Yüksekliği yaklaşık 135 m’dir Alara Kalesi (Alanya) Kale 200 metreden 500 metreye kadar çıkan sarp bir tepe üzerinde kurulmuştur Görkemli bir görüntüsü vardır Dış ve iç kale olarak iki kısımdır 120 basamaklı karanlık bir dehlizden kalenin içine girilir Ören yeri olarak düzenlenerek ziyarete açılmadığı için yaban otları ve yıkıntılara dikkat etmek gerekir Kalenin içinde kayalar oyularak tüneller yapılmıştır Kalıntılar arasında küçük bir saray, kale görevlilerinin odaları, cami ve hamam vardır Alanya Kalesi Surlar, Kızılkule’den başlayarak, planlı bir şekilde Ehmedek, İçkale, Adam Atacağı, Cilvarda Burnu üstü, Arap Evliyası Burcu ve Esat Burcu’na inerek Tophane ve Tersane’yi geçip başladığı yer olan Kızılkule’de son bulur Kalenin ilk iskân tarihi Helenistik Döneme kadar inse de gerçek anlamda Selçuklular tarafından tüm görkemliği ile abidevi hale getirilmiştir Kalenin, içkale olarak adlandırılan ve yarımadanın batı köşesinin en yüksek yerinde kurulmuş olan bölümünün denizden yüksekliği 250 metreyi bulmaktadır İdari ve askeri örgütlenmenin merkezi olması nedeniyle dört yönden dayanıklı surlarla çevrilmiştir İç kalenin orta kısmında yer alan tuğladan yapılmış iki adet Selçuklu Devri su sarnıcı bugün de işlevini sürdürmektedir İç kaledeki başlıca yapılar batı hariç diğer cephelerde kale duvarlarının içine dayandırılarak inşa edilmiştir Son yıllarda Türk bilim adamlarınca, güneydoğu köşeye doğru uzanan büyük yapı grubunda arkeolojik kazılar yapılmaktadır Son bulgular burasının sultan sarayı olabileceğini göstermektedir İç kalede bugün gezerken görebileceğiniz diğer yapı grubunun da, askerî amaçlı kışla, yatakhane ve depo olabileceği sanılmaktadır İç kalenin yaklaşık ortasına isabet eden yerde küçük bir Bizans Kilisesi göze çarpmaktadır ki, bu da kalenin inşa edildiği tarihten çok önceleri de kullanılmakta olduğunu kanıtlamaktadır Ayrıca kilisenin günümüze değin kalabilmesi, Selçukluların farklı dinden olanlara ve onların tapınma yerlerine gösterdikleri bir saygının da kanıtı olup bu bağlamda daha fazla korunması gereken yapılardandır Yonca yaprağı planlıdır Yuvarlak kemerli pencereler ve sağır nişlerden oluşan geniş kasnak merkezi kubbeyi çevrelemektedir Kilisenin fresklerle süslü olduğu bugün kalan izlerden belli olmaktadır Mimarî özelliklerden dolayı XIyüzyıla tarihlenmektedir Alaaddin Keykubat, kaleyle bütünleşen birçok anıtsal yapılar da yaptırmıştır Selçuklu sanatının eşsiz örneklerinden biri olan Kızılkule, kaleyle bütünlük sağlayan, plan ve ihtişamı ile Alanya’nın simgesi durumundadır Limanı sürekli denetim altında tutmak amacıyla yapılmış olup çapı zeminde 29 metre, yüksekliği 33 metreyi bulmaktadır Sekizgen planlıdır 1226 yılında yapıldığı bilinen kulenin mimarî kuzey yönündeki yazıtta Halepli Ebu Ali olarak geçmektedir Kulenin güneyindeki yedi satırlık yazıtta ise Sultan Alaeddin Keykubat övücü vasıflarla yüceltilmektedir Yapımı sırasında Antik Çağa ait devşirme malzemeden yararlanılmıştır Her bir yüzdeki mazgallar, gözetleme pencereleri, düşmana zift ve kaynar su dökmeye yarayan önleri peçeli delikler yapıya ayrı bir güzellik verirler Selçukluların Akdeniz’le ilk tanışmalarını simgeleyen Tersane de Alanya Kalesi’nin bütünlüğü içerisinde tüm görkemliği ile sağlam bir şekilde durmaktadır Beş tonozlu bölmeden ibaret olan yapı yaklaşık 57 metre uzunluğunda, 40 metre derinliğindedir Giriş kapısındaki yazıt Sultanın armasını taşımakta olup, rozetlerle süslüdür Kapının sağ tarafında küçük bir oda yer almakta olup bu oda kimi bilim adamlarına göre mescit olarak kullanılmış kimilerine göre depo olarak değerlendirilmiştir Kapının sonundaki odanın ise Tersanede görevli memurlar için düzenlendiği sanılmaktadır Selçuklular Sinop’tan sonra ikinci deniz üssü niteliğindeki bu Tersane ile Akdeniz’e açılmışlar, hatta bu tersane ile Alaaddin Keykubat "İki Denizin Sultanı" unvanını almıştır Yapım tarihi 1227’dir Tersaneyi güvence altına almak amacıyla yapılmış olduğu sanılan Tophane 14 x 12 metre ölçülerinde iki katlı dikdörtgen bir plan göstermektedir Bu yapı da Sultan Alaeddin Keykubat’ın eseridir Antalya Şehir Surları Antalya’nın ilk surlarının II Attalos zamanında yapıldığı bilinmektedir MS 130 yılında Roma imparatoru Hadrianus, Antalya seferi sırasında "Hadrianus Kapısı"nı yaptırmış, surların doğu bölümünü de onarttırmıştır Antalya, MS 395 yılından itibaren Bizans döneminde, özellikle Akdeniz ticareti açısından işlek bir liman olmuştur VIIyüzyıldan başlayarak Arap akınlarına uğrayan şehir, 860 yılında Abbasi halifesi Mütevekkil’in kumandanı Fazıl bin Karin tarafından kısa bir süre zapt edilmiştir Bizans imparatoru VI Leon ve oğlu Konstantin Porphrogenetos döneminde (MS 912-914) surların yeniden onarıldığı bilinmektedir Bu dönemde surlar, ikinci bir sur ve sur dışında bir hendekle kuşatılmıştır Eski Antalya kenti, birisi deniz ve birisi de karadan olmak üzere at nalı şeklinde iki surla korunmaktaydı Ayrıca şehir içi yerleşim merkezlerini birbirinden ayıran duvarlar da vardı Dış surlarda çok sayıda ve elli adım aralıklarla kuleler bulunuyordu Antalya surlarının geçmişi antik çağlara kadar uzanır Genellikle Helen devri temelleri üzerine Romalılar tarafından yapılmış olup Selçuklular devrinde genişletilmiş ya da onarılmıştır Duvarlarda çok sayıda antik özellik taşıyan taş bloklar kullanılmıştır XIXYüzyılın sonlarına kadar neredeyse tamamı korunmuş haldeydi Günümüzde sadece kent içindeki bazı burçlar, Hadrian kapısı, Saat Kulesi, Hıdırlık Kulesi ve bazı duvar kalıntıları varlığını korumaktadır |
Cevap : Tarihi Eserler Antalya |
05-01-2009 | #2 |
KRDNZ
|
Cevap : Tarihi Eserler AntalyaŞarapsa Han (Alanya) Şarapsa Han, Selçuklu hanlarından ayrı bir plan özelliği göstermektedir Dıştan ince uzun, 70x15 m ölçüsünde, dikdörtgen planlı olup, uzun kenarlarında on birer, dar kenarlarında da üçer payanda ile duvarları takviye edilmiştir Hanın duvarları giriş cephesinde kesme taştan yapılmış olmasına karşılık diğer cephelerde yontma taş kullanılmıştır Bu duvarlar kale burçlarında olduğu gibi mazgallarla sonuçlanmıştır Hanın doğu ucundaki birinci bölüm diğer bölümlerden ayrılmış ve han zemininden daha yüksek yapılmıştır İki payandanın arasındaki üç basamaklı bir merdivenle çıkılan giriş kapısı tamamen kesme taştandır Bir niş içerisine alınan bu giriş yay kemerlidir Niş kemerinin üzerine küçük bir kitabe yerleştirilmiştir: “Muhakkaktır ki Allah’ın mescitlerini yaptıranlar Allah’a, ahiret gününe inananlardır” Bu bölüm büyük olasılıkla mescit veya Selçuklu beylerine ayrılmış bir mekandır Hanın diğer bölümlerinde olduğu gibi burasının da üzeri beşik tonozla örtülüdür İçerisi payandaların iki yanındaki iki mazgal pencere ile aydınlatılmıştır Güney duvarında ise küçük bir mihrap vardır Hanın büyük bölümü kuzeydeki girişin iki yanındaki beşer payanda ile takviyeli olup, tam ortada hanın büyük kapısı bulunmaktadır Ana duvarların üstüne kadar yükselen ve dışarıya doğru çıkıntı yapan sivri kemerli portalin içerisinde basık yay kemerli giriş kapısı bulunmaktadır Girişten itibaren solda ve sağda dört sivri kemerle takviye edilmiş olan üst örtü boydan boya uzun bir tonoz şeklindedir Tonozların altında açılmış mazgal pencereleri işle de hanın içerisi aydınlatılmıştır Alara Han (Manavgat) Alara Hanı 3450x4500 m ölçüsünde dikdörtgen planlıdır Ana duvarların girişe göre sağ yan cephesinde üç, karşı cephesinde iki, üçgen payanda ile duvarlar takviye edilmiştir Bezemesiz olan portali ayrı bir özellik taşımakta, iç plan düzeni de diğer Selçuklu hanlarından ayrılmaktadır Giriş kapısının iki yanındaki dışarıya doğru taşkın kare kulelerle küçük bir kale görünümündedir Tamamen kesme taştan olan duvarlar son derece sağlam yapılmıştır Girişteki iki kule arasında büyük sivri kemerli niş içerisine alınmış giriş kapısı bulunmaktadır Bu kapının üzerine altı satır halinde kitabe yerleştirilmiştir Ancak bu kitabenin birinci satırı kırılmış ve günümüze gelememiştir “……en büyük Sultanların büyük sultanı, milletlerin boylarının maliki Arap ve Acem sultanlarının efendisi, hak sultanı, cihanın beldelerinin fatihi, Denizin, Rum’un, Şam’ın, Ermeni’nin Frenc’in sultanı Ala ud-dunya vad-din Keykubat Bin Keyhüsrev Bin Kılıçarslan müminlerinin, emirinin burhanı 629 (1231)” Giriş kapısının arkasındaki küçük bir eyvandan küçük avluya geçilmektedir Bu küçük avlunun sağ ve solunda küçük hücreler ile üzerleri beşik tonozlu avluya açılan koridorlar bulunmaktadır Bu koridorlar hanın dış kenarları boyunca uzanmaktadır Buradaki hücrelerin hana gelen yolcuların hizmetine ayrıldığı anlaşılmaktadır Giriş kapısının karşısına gelen ikinci bir kapı ile de iç avluya geçilmektedir İç avlunun iki yanında kapalı eyvan şeklinde hücreler sıralanmıştır Bu hücreler aynı zamanda arkalarında bulunan ve iç avlu boyunca uzanan kemerlerle takviyeli tonozlu ahırlara açılmaktadır Bu iç avlu, kalın duvarları ile adeta hanın içerisinde ikinci bir han gibidir İç avlu üç tarafı oldukça kalın taş payelerin taşıdığı beşik tonozlu bölümlere ayrılmıştır İç avlu etrafındaki odaların ahırlara bakan pencerelerinin yanlarında aslan başlarına benzeyen masklar bulunmaktadır Büyük olasılıkla bunlar, koruyucu amaçlıdır Nitekim giriş kapısının kemeri üzerindeki kitabenin alt köşelerinde de buna benzer aslan başlarına rastlanmaktadır Evdir Han (Korkuteli) Evdir Hanı’nın diğer hanlara göre farklı bir plan yapısı vardır Bir avlu etrafında sıralanmış, iki bölümlü revaklardan meydana gelmiştir Han 67x55 m ölçüsünde kareye yakın dikdörtgen planlıdır ve beden duvarlarının tümü kesme taştan yapılmıştır Duvarlar yanlarda üçer, arkada ve önde ikişer adet kare biçiminde takviye kuleleri ile çevrilmiştir Hanın kuzeybatı cephe duvarları oldukça iyi durumda günümüze gelmiş olmasına rağmen diğer kısımlar çok haraptır Antik bir kentin nekropolü üzerinde kurulduğundan ötürü de hanın duvarlarında çok sayıda toplama antik taş kullanılmıştır Hanın avlusunda antik lahitlerden bazıları yerinde durmaktadır Evdir Hanın kuzeybatı cephesindeki abidevi portali, Selçuklu sanatının en güzel örneklerinden birisidir Ana duvarların tam ortasından ileriye doğru çıkmış olan portalin dış yüzü tamamen kesme taştan yapılmıştır Ancak bu portalin üst kısmı yarıdan itibaren iki köşesi yıkılmıştır Portalin en dışında dar bir bordür içeriye doğru dönük sivri uçları dışarıya doğru üçgenlerden oluşan ikinci bir bordür bulunmaktadır Portalin üçüncü bordürü geniş bir şerit halinde geometrik, yıldız geçmeler, daireler ve baklavalı taş oyma bezemelerden meydana gelmiştir Portal nişinin iki köşesi yuvarlatıldıktan sonra buraya başlıklı iki sütuncuk oturtulmuştur Portal nişi üzerindeki bordürün ucu içeriye doğru bir dönüş yapmakta, sonra da nişin içerisinden aşağıya sarkmaktadır Hanın iç avlusu etrafında dört köşeli kesme taş payeler üzerinde, kesme taştan profilli, sivri kemerli revaklar sıralanmıştır Ayrıca bu eyvanlar birer kemerle takviye edilmiş, avluya bakan uçları da sivri kemerlerle revaklara birleşmiştir Revakların ortasında silmeli bir kapı ile revaklara açılan kapalı hücreler sıralanmıştır Bu handa dikkati çeken bir özellik de giriş eyvanının sağındaki tek hücrenin diğer bölümlerden daha farklı olarak çok daha korunaklı yapılmış olmasıdır Bunun da nedeni, bu bölümün Selçuklu beylerine ait mekanlar veya kıymetli eserlerin korunduğu yerler olmasından kaynaklanmaktadır Girişin solundaki bir geçitten hanın üstüne çıkılır ve burasının gözetleme yeri olduğu da açıklık kazanmıştır Hanın dışındaki hamam günümüze yalnızca kalıntıları gelebilmiştir |
Cevap : Tarihi Eserler Antalya |
05-01-2009 | #3 |
KRDNZ
|
Cevap : Tarihi Eserler AntalyaKaratay Medresesi (Antalya) Karatay Medresesi iki eyvanlı medreseler gurubuna girmektedir Doğu cephesinde bulunan büyük eyvanın mihrabından ötürü uzun zaman cami olarak nitelenmiştir Günümüze yalnızca portali, giriş eyvanı ve doğu cephesindeki büyük eyvanın mihrabı gelebilmiştir Portal ve giriş eyvanı ile ana eyvan arasında bulunan iç avlunun güney cephesinde Roma döneminden kalma bir duvar bulunmaktadır Büyük olasılıkla dikdörtgen planlı medresenin batı cephesi duvarları ile ileriye doğru çıkıntı yapan portal, doğu cephesindeki eyvan ve ona bitişik köşe hücresi bulunmaktadır Medresenin iç avlu duvarlarından günümüze gelebilmiş olan güney duvarı arkasında medrese odalarının sıralandığı sanılmaktadır Günümüze gelebilen kalıntılardan beden duvarlarının büyük taş bloklardan yapıldığı, kemerlerde geçmeler halinde geometrik bezemeler olduğu dikkati çekmektedir Ayrıca nişler ve küçük mihrapçıklar üzerinde bitkisel motifler, küçük sütuncuklar görülmektedir Yer yer köşe dolgularında rozetler bulunmaktadır Medresenin ana eyvanı üzerinde mazgalların bulunması bu yapının eski bir kale kalıntısı üzerine yapıldığı izlenimini verirse de alttaki yapı üslubu bütünü ile XIIIyüzyıl Selçuklu yapı özelliği göstermektedir Sinaneddin Medresesi (Korkuteli) Korkuteli Alaaddin Camisi yakınında bulunan bu medreseyi Hamidoğullarından El Emin Sinaneddin Calis 1319’da yaptırmıştır Hamidoğulları Beyliği bir süre Korkuteli’ne hakim olmuş ve bu medrese de o dönemde yapılmıştır Sinaneddin Medresesi açık avlulu, iki katlı medrese düzeninde olup, dikdörtgen planlıdır Medresenin dış duvarları ile iç duvarlarının büyük bir kısmı kesme taştan, ikinci katı ise moloz taştan yapılmıştır Medresenin kuzeybatı kenarının ortasında bulunan portal dışa doğru çıkıntı halindedir Büyük sivri kemerinin üzeri çıkıntı oluşturacak şekilde yapılmış, iki dış köşesi yuvarlatılarak yarım sütunlar haline getirilmiştir Büyük kemerin üzerine kitabesi yerleştirilmiştir Kitabe: “Bismillâhirrahmanirrahim Emere bi’imareti hazihil-medreseti’l-mübareke Elemir Sinaneddin Calis bin Yunus bin İlyas bin el Hamid binaşru’l-ilahu fi Şuhuri sene tıs’a aşere ve seba mi’e 719 (1319” Giriş cephesinin iki yanında dikdörtgen ve taş söveli iki pencere bulunmaktadır Aynı şekilde doğu cephesindeki eyvanın iki yanındaki açılan iki pencere ile bir simetri meydana getirilmiştir Avlu çevresinde, girişin hemen arkasında beşik tonozlu örtülü dar ve küçük eyvan yer almaktadır Bu eyvanın iki yanındaki birer kapı ile köşelerdeki dikdörtgen iki hücreye geçilmektedir Kareye yakın dikdörtgen planlı iç avlunun kuzey ve güneyinde üçer sütunlu dört sivri taş kemerli birinci kat revakları yer almaktadır Antik yapılardan toplama olan bu sütun başlıklarının hemen hepsi birbirinden farklı bitkisel motiflerle süslenmiştir Eyvanın iki tarafındaki hücrelerin dışa açılan birer dikdörtgen penceresi vardır Medresenin kuzey ve güney revakları üzerinde ikinci katı oluşturan revaklar alt kattakiler ile aynı büyüklükte ve aynı düzendedir Bunlar birer kapı ile revaklar üzerindeki sekilere açılmaktadır Medresede her iki eyvanın iki yanında kalan hücrelerinin ikinci kat döşemeleri ile tavanları ahşap malzeme ile örtülmüştür Yivli Minare (Antalya) Kare planlı bir kaidenin üstünde silindirik bir kısmı ve yarım sütun şeklinde gövdesi vardır Oldukça kalın olan gövdeye bu yivli bölümlerle zarif bir görünüm kazanmıştır Gövde kısmı tuğla ve firuze renkli çinilerden yapılmıştır 8 Yivlidir Minarenin yapı malzemesi kesme ve yontma taştandır Minarenin kuzeydoğu tarafından giriş kapısı vardır Yüksekliği 38 m olup 90 basamaklı bir merdiven ile çıkılmaktadır Minare gövdesi üzeri firuze çinili tuğlalarla süslüdür Minarenin yüksekliği tahminen 38 m’dir Kaidenin güneydoğu kısmında, firuze çinilerle kufi yazılı bir pano bulunmaktadır Kesik Minare (Korkut ) Cami (Antalya) Selçuklular devrinde onarım hatta ilave gördüğü bilinmektedir Asıl camiye çevrilmesi Şehzade Korkut (1470-1509) zamanında olmuştur Bu onarımda cepheye yani batı kısmına portal yapılmıştır Güney kısmına ise portal ile aynı yükseklikte kare planlı minarenin kürsü kısmı ve minaresi ilave edilmiştir H 1314 yılında yangın geçiren cami 1974 yılında yeni bir oranım daha görmüştür "Cumanın Camii" diye de bilinen kesik Minare kilise olarak Meryem Ana’ya adanmıştır Sultan Süleyman Camisi (Kale Cami) (Alanya) Cami üzeri sekizgen kasnak üzerine, kiremitli kubbelidir Kubbenin askılık görevi üstlenen kısmına akustiği sağlamak için 15 küçük küp yerleştirilmiştir İbadet sırasında bu özellik ortaya çıkmaktadırCami kare planlı ve moloz taştan yapılmıştır Ayrıca önünde dört ayak üzerine kiremitli, üç kubbeli bir son cemaat yeri, kuzeybatı köşesinde minare ve kuzeydoğuda da bir su sarnıcı yer almaktadırKapı ve pencere kapakları Osmanlı döneminin ahşap oyma işçiliğinin güzel bir örneğidir Tekelioğlu Mehmet Paşa Camisi (Antalya) Caminin kareye yakın dikdörtgen bir planı vardır Beden duvarları giriş kapıları, pencere üzerindeki alınlıkları kesme taştan, diğer kısımlar da moloz taştan yapılmıştır Fazla bir özelliği bulunmayan bu caminin kuzey cephesinin ortasındaki giriş kapısı yay kemerli olup, çevresinde profillerden oluşan bir niş içerisine alınmıştır İbadet mekanını örten kubbe, dört köşedeki dört yarım kubbe ile desteklenmiştir Sonraki dönemlerde yapılan ilavelerle son cemaat yeri ibadet mekanına katılmıştır Mihrap ve minberi mermerden olup, oldukça sadedir İç mekanda, kapı üzerinde, pencere üzeri alınlıklarında lacivert, beyaz, kırmızı, açık mavi renklerde XVIIIyüzyıl çinileri ile kaplanmıştır Caminin kuzeybatı köşesine, beden duvarlarına bitişik olarak kesme taştan minaresi yapılmıştır Nişlerle ve silmelerle minareye hareket kazandırılmıştır Müsellim Camisi (Antalya) Kare planlı olan caminin güneybatı köşesine yine kare planlı küçük bir kütüphane eklenmiştir Caminin önünde, cephede yedi, yanlarda da bir duvar uzantısı ve bir sütundan oluşan ahşap bir son cemaat yeri bulunmaktadır Muntazam kesme taştan yapılmış olan caminin beden duvarları kademeler halinde yükselmektedir Caminin üzeri sekizgen bir kasnak üzerine oturan kubbe ile örtülüdür İbadet mekanının pencere içleri XVIIIyüzyıl çinileri ile kaplanmıştır Caminin kuzeybatı köşesine, beden duvarlarına bitişik minare oturtulmuştur Minarenin kaide ve pabuç kısmı kesme taştan, silindirik gövdesi ile şerefesi tuğladan yapılmıştır Güneybatı köşesinde dışarıya doğru çıkıntı meydana getiren kütüphanesinin yapı malzemesi camiden oldukça farklıdır Moloz taştan olan kütüphane, daha geç devirlerde yapılmış olup, içten kubbeli, dıştan kiremit çatılı bir üst örtüsü bulunmaktadır Murat Paşa Camisi (Antalya) Antalya Murat paşa Mahallesi’nde, Çarşı içerisindeki meydanda bulunan bu camiyi Sadrazam Kuyucu Murat Paşa 1570 yılında yaptırmıştır Kare planlı tek kubbe ile örtülmüş olan bu caminin önünde üç kubbeli bir son cemaat yeri bulunmaktadır Son cemaat yerindeki dört sütun ve bunların üzerindeki ikisi stalaktitli, ikisi de devşirme sütun başlıklarını birbirlerine bağlayan sivri kemerlerde renkli taşlar kullanılmıştır Son cemaat yerinde bir kapı ile ibadet mekanına girilmektedir Bu kapının her iki yanında birer dikdörtgen pencere, biri stalaktitli diğeri de sade iki mihrabiye bulunmaktadır Kesme taştan yapılmış olan caminin ibadet mekanı on kenarlı kasnağın taşıdığı bir kubbe ile örtülüdür İbadet mekanının duvarları boydan boya kalem işleri ve bir kitabe frizi ile bezenmiştir Ayrıca kubbe trompları da bitkisel motifleri ile süslenmiştir Kıble duvarının ortasındaki mihrap son derece sadedir Buna karşılık minber beyaz mermerden olup, güzel bir taş işçiliği göstermektedir Caminin batı köşesindeki silindirik taş gövdeli minare XVIIIyüzyıl üslubunu yansıtmaktadır Murat Paşa Camisi XVII-XVIIIyüzyıllarda onarım geçirmiş, en son olarak da Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce 1960 yılında onarılmıştır |
Cevap : Tarihi Eserler Antalya |
05-01-2009 | #4 |
KRDNZ
|
Cevap : Tarihi Eserler AntalyaAntalya Saat Kulesi Kalın kare sur kütlesi üzerinde yükselen Saat Kulesi, kare gövdelidir Gövdenin altında bir, üzerinde üç sıra silme bulunur Bu silmeler arasında dört cephede birer saat kadranı yer alır En üstteki iki silme arasında ise, ortada büyük, iki yanda küçük sivri kemerli penceresi bulunmaktadır Bunun üzerinde de dendanlı bir üst örtü vardır Eskiden bu örtü soğanbaşı şeklinde kubbe idi Bugün saat kadranları ve saatleri, elektronik saat takılarak yenilenmiştir Eski saat mekanizmasından sadece çanı kalmıştır Çan üzerinde, çarmıhta Hzİsa, orans şeklinde HzMeryem ve bir aziz kabartması ile Grekçe yazılar yer almaktadır Antalya Tersanesi Kemerli beş gözden oluşan tersanenin denize bakan cephesi 565 metre, derinliği 44 metredir Tersane için seçilen yer, gün ışığından en fazla yararlanılacak şekilde planlanmıştır Tersanenin giriş kapısındaki yazıt, Sultan Keykubat’ın armasını taşır ve rozetlerle süslüdür Alanya Tersanesi, Selçukluların Akdeniz’deki ilk tersanesidir Daha önce Karadeniz’de Sinop Tersanesini yaptıran Alaaddin Keykubat, Alanya Tersanesi ile “iki denizin sultanı” unvanını almıştır Selçuklular döneminde dış etkilerden uzak olarak içerisinde kalyonların inşa ve tamir edildiği bu tersane günümüzde de kullanılmaktadır Denizin 4 km kadar içerisine girdiği tersane, sivri kemerlerle birbirine bağlı beş gözden ibarettir Kuzeybatı yönünde küçük bir giriş kapısı bulunmaktadır Ayrıca girişteki iki küçük mekandan birinin depo veya tersane muhafızlarının odası, diğerinin de mescit olduğu sanılmaktadır Gözlerden birinde de zaman içinde körlenmiş bir kuyu bulunmaktadır Denizden teknelerle ya da Kızılkule’nin yanındaki surlardan yürüyerek ulaşılmaktadır Antalya Kızıl Kule Evliya çelebi’nin seyyahatnamesinde hayranlıkla sözünü ettiği Kule, ismini yapımında kullanılan koyu kırmızı renkli tuğlalardan almıştır Sekizgen planlı olan yapı, XIIIyüzyıl Selçuklu eseridir 1226 yılında Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat tarafından Sinop Kalesi’ni yapan Halepli yapı ustası Ebu Ali Reha el Kettani’ye yaptırılmıştır İnşaat sırasında belli bir yükseklikten sonra taş blokları kaldırmak güç olduğu için üst kısmı pişmiş kırmızı tuğlalarla yapılmış ve bu nedenle Kızılkule adını almıştır Kule duvarlarında antik çağdan kalma mermer bloklar görülmektedir Sekizgen planlı ve her bir duvarı 125 metre genişliğinde olan kulenin yüksekliği 33 metre, çapı 29 metredir İçinde zemin dahil beş kat vardır Kulenin üstüne yüksek aralıklı ve 85 basamaklı taş merdivenle çıkılır Kulenin zemin katında ortadaki sekiz köşeli ayağın çevresini dolaşan 350 m Genişliğinde tonozlu bir koridor vardır Bu koridorun üzerinde de mazgallı, gözetleme pencereleri ve üzerleri tonozlu yedi oda yer almaktadır Kulenin birinci katında plan şekli biraz değişmiş, odalar küçülmüş ve ikişer ikişer sıralanmışlardır Bunun yanı sıra orta mekanda da aynı merkez etrafında dönen iki koridor daha bulunmaktadır Diğer taraftan kuzeydoğudaki iki merdiven vasıtasıyla asma kata, oradan da üstü açık bir terasa çıkılmaktadır Çevresinde odaların ikişer ikişer sıralandığı bu katın ortasında aşağıdan yukarıya kadar yükselen sarnıcın ağzı görülmektedir Kulenin tepeden aldığı güneş ışığı birinci kata kadar ulaşır Kule denizden gelecek saldırılara karşı limanı ve tersaneyi korumak amacıyla yapılmış ve yüzyıllar boyunca askeri amaçla kullanılmıştır 1950’li yıllarda onarılan kule 1979 yılında ziyarete açılarak birinci katı Etnoğrafya Müzesi’ne dönüştürülmüştür |
|