İyi Ki Doğdun Darwin! |
02-06-2009 | #1 |
Şengül Şirin
|
İyi Ki Doğdun Darwin!İyi ki doğdun Darwin! Evrim teorisinin kurucusu ünlü doğabilimci Charles Darwin, isminin arkasına “izm” eklenerek tarihe geçen tek bilim insanıdır Ne Newton, ne Einstein ne de Heisenberg bu onura sahip olabildi Kısa bir süre önce Die Zeit gazetesinde yayımlanan yazıda, insanlığın “Darwinizm”den ne şekilde yararlandığı anlatılmakta Evrim teorisinden, sosyal biyolojiye ve Barack Obama’ya kadar uzanan yazının özetini sunuyoruz… Doğal ayıklanmanın en önemli koşulu olan çok sayıda yeni kuşakların modern toplumlardaki yeri azalmakta Barack Obama, ırk köprüsünü aşmış olan en iyi örneklerden biridir Çağımız Obama ile ırkçılık sonrası yüzünü yakaladı Darwin’in tarihteki başarısı tartışmasızdır O evrensel yaşam teorisini formüle eden ilk kişi oldu Darwin, ölümün yaratıcı gücü olmaksızın evrimsel gelişimin yaşanmayacağını anlattı İnsanın varlığını doğal maddi temele oturttu Evrim teorisinin yayımlanmasından bu yana canlıların dünyasını bir arada tutanın, gelişim tarihi olduğunu biliyoruz “Ortak soy” teorisine göre tüm canlılar tek bir kökene uzanmakta O, evrim süreci için akla uygun mekanizmayı açıklayarak, yaşadığı dönemde türlerin kökeni için yürürlükte olan yaradılış modelini altüst etti Darwin’e göre yaşamın çeşitliliği planlı çalışan bir tanrı tarafından değil “doğal ayıklanma” olarak açıkladığı, içinde rastlantının ve ihtiyacın birbirlerini yaratıcı bir şekilde tamamladıkları plansız bir süreçle yaratılmıştır Darwin, fosil ve modern türlerin değişebilirliğini evrimle açıkladıktan sonra, evrimsel süreci bitki ve hayvan üretimiyle karşılaştırarak, türlerde meydana gelen değişimlerin, evrimin çalıştırılması ve hızlandırılmasından başka bir şey olmadığı sonucuna vardı Ancak Darwin’in meslektaşları, yapay ve doğal “ayıklanmanın”, temelde birbirinden farklı olduğu konusunda uyardılar Birinde insanın bilgisi ve isteği üzerine belli bir hedefe gidilirken, diğerinde ise eğer “Akıllı tasarım” yanlılarının yaptığı gibi bir yaratıcıya rol verilmediği takdirde, hedef ve düzenleyici el eksiktir Her kuşakta kötü uyum sağlayanlar üremeyle “elendikleri” için, doğal ortamda yapay ayıklanmada olduğu gibi pozitif değil, kural olarak negatif ayıklanma söz konusudur Üreticiler, doğayla aynı yoldan gidecek olsaydılar başarılı sonuçlar için çok uzun bir süre beklemek zorunda kalırlardı Belli görevleri yerine getirebilen özel köpek cinslerini, turbo buğdayı veya süper inekleri biyolojik evrim hiçbir zaman üretemezdi Bunlar kültürün ürünleridir Malthus ve Darwin Darwin bir sonraki adım olarak dedüktif akıl yürütme yolunu seçerek, ayıklanmayla ilgili bilgilerini bir ekonomistin nüfus teorisiyle birleştiriyor Hemşerisi Thomas Malthus’ın 18yy’ın sonlarındaki görüşüne göre insanlık bir kuşak içinde ikiye katlanarak çoğalmasına rağmen, gıda üretimi sadece doğrusal bir şekilde artarsa, herhangi bir zaman sonra herkesin yeterli besin bulamayacağı bir noktaya ulaşılacaktır Malthaus’a göre, hastalık, savaş ve yamyamlıkla sonuçlanacak açlık felaketleri öncelemekte Hayatta kalma savaşını yalnızca en güçlüler kazanacaktır Bu düşünce filozof Thomas Hobbes’ın “bellum omnium contra omnes”/”herkesin birbiriyle savaşı” teorisinde canlanmakta Bu savaşın adı bugün rekabet toplumudur Malthus’un analizinden çıkan politik öğreti 19yy’ın en etkilisidir Fransız devrimi ruhunun aksine her türlü sosyal transfere dönüktür Nitekim yardımlar, yoksulları daha fazla üremeleri için isteklendiriyor Darwin, Malthus’un “struggle for existence- var olma savaşı” düşüncesini doğaya aktarmıştır Manchester kapitalizminin ekonomik analizi biyolojik evrim teorisi için bir model oluşturur Piyasanın ayıklanma mekanizmalarından yeni nişlerin veya ürünlerin oluşumuna kadar herkesin birbiriyle yaşadığı bir rekabet savaşıdır bu Canlılar, biyolojik üstünlüğü dürüst ürün kontrolüne tabi kılan evrimin objelerine dönüştürülmekte Günümüzdeki sosyal Darwinizm temelde, erken kapitalist ekonomi ideolojisini ekonomik bir teoriyle yeniden topluma yansıtmaktan ve bu şekilde doğa yasalarına uygun temel kazandırmaktan başka bir şey yapmıyor Darwin eserinde insana yaklaşırken, kendi keşiflerinin mantığını izlemekte Homo sapiens “henüz tanımlanmamış bir hayvan” olarak (Nietzsche) tüm canlılar gibi biyolojik evrimin yasalarını beslediği için, insanı ilgilendiren her şey doğal ayıklanmanın değirmeninden çıkmış olmalıydı Darwin kültürel farklılıkların genetik olarak birbirine bağlı olduğuna, davranışlarımızın genlerle çalıştırıldığına ve tam tersi olarak da davranışlarımızın genlere yansıdığına inanır Hayatının sonlarında, kuzeni Francis Galton’un eğitim ve çevrenin zihin üzerindeki etkisi çok azdır, özelliklerimizin çoğu doğuştan vardır fikrini kabul ettiğini da açıkladı Gözden kaçan Ancak Darwin’in gözden kaçırdığı bir şey var Nitekim insanların yerleşik düzene geçmesiyle birlikte biyolojik evrimi aşan kültürel evrimin gücünü anlamıyor En yakın akrabalarının aksine Homo sapiens, doğadaki besin rezervlerini arttırabiliyor Tarım ve hayvancılık ve gıda endüstrisi olmasaydı, türümüz Darwin’ın yaşadığı yıllardaki bir milyarlık nüfusa ulaşamazdı İnsanlık o zamandan bu yana kültürel kazanımlarla, tıbbi ve teknik gelişmelerle bu sayıyı yedi milyara çıkararak, biyolojik evrimi kat be kat aştı Doğal ayıklanmanın en önemli koşulu olan çok sayıda yeni kuşakların (ki bunlardan sadece bir kısmı çoğalır) modern toplumlardaki yeri azalmakta Yılda ortalama olarak iki çocuk ve yenidoğanlarda yüzde yüze yakın bir hayatta kalma şansıyla ayıklanma teorisi, Darwin’in mantığına göre çoktan geçerliliğini yitirmiştir Bu açıdan bakıldığında biyolojik evrim, farklı etki gösteren kültürel evrimin yanında çok da önemli bir rol oynamamakta Darwin, doğayı kültürden, doğuştan var olanı sonradan edinilenden üstün görerek, hemcinslerine çok az gelişim alanı sunmakta Doğa onları öyle yarattığı için, iyi veya kötüler, yoksul veya zenginler ya da üstün veya niteliksizler Ama bugün artık biyolojik evrimin kültürel evrimle birlikte her yeni doğan insanla son derece hassas ve her yöne doğru biçimlendirilen bir canlı yarattığını biliyoruz Bir kişinin başarılı olup olmadığı, şiddete eğimli veya barışık ya da zeki veya daha az akıllı olması daha çok beslenmeyle, bilgiyle, sosyal çevreyle veya maneviyatın ona ne kadar erken verildiğiyle ilgilidir Bir insan çeşitli olanaklara ne kadar erken sahip olursa, sonraları da o kadar çok imkanlara sahip olur Fakat Darwin’in mantığındaki Darwinizm bu fırsat eşitliğini kabul etmiyor Ürkütücü sonuç Var olma savaşı, en yararlıların, daha doğrusu en iyi uyum sağlayanların hayatta kalması düşüncesi ya da mevcut durumun tautolojik açıklaması olarak: Galip olan, yenmiş olandır formülü kâğıda dökülenlerin en ürkütücüsüdür Ancak Darwin’e değil sosyolog Herbert Spencer’e, dolayısıyla da yine bir toplum modeline uzanır Sosyal Darwinizmin kurucusu olarak bilinen Spencer, kültürel evrime, uzaydan ruha, molekülden ahlaka kadar evrimin tümüne inanıyor Hastalıklılar, zayıflar ve soysuzlaşmışlar var olma savaşında kendiliğinden siliniyor, daha iyi olanı iyinin düşmanı Spencer, Darwin’in “Türlerin Oluşumu” (1859) adlı eserinde kendi dünya görüşü için aradığı biyoloji parçasını buluyor Darwin ise “survival of the fittest” düşüncesini birkaç yıl sonra telaffuz etmeye başlıyor ancak Bu deyim, başyapıtının beşinci baskısında 1869 yılında ilk kez ele alınıyor Darwin bu sırada “İnsanın Kökeni” adlı kitabını yazmaya başlamıştır Bu kitapta Malthaus’ın da düşüncelerine dayanarak, çocuklarını yoksulluktan kurtaramayacak olanların evlenmemeleri gerektiğini söylüyor Fakirlik sadece kötü değildir, kendisinin yayılmasına da neden olur Bununla birlikte yeni çalışmasında “Türlerin Oluşumu” adlı kitabında doğal ayıklanma veya uyum sağlayarak hayatta kalma fikrini fazla abarttığına değinmekte Ama cin şişeden bir kez çıkmıştır ve bugüne kadar, telaffuz edilmese de toplumsal tartışmayı yönlendirmekte Alman biyolog Ernst Haeckel, Darwin’in öğretisini henüz yaşadığı dönemlerden itibaren özellikle kendi ülkesinde yaymıştır Haeckel daha sonraları doğal ayıklanmayı, tüm insan bilgisini içeren “evrensel gelişim teorisi”nin bir parçası haline getirerek, biyolojik Darwinizmi politik ideolojinin hizmetine sokuyor Ayıklanma ve rekabeti toplumsal gelişme biçiminde açıklayarak, Alman Nasyonal Devletini Darwinistik bir proje olarak algılıyor Ve bu şekilde ırkçılığa bilimsel bir temel yaratıyor Darwin köleliğe karşı Lebenswundern adlı kitabında, bu doğal insanlar fizyolojik açıdan ileri uygarlık seviyesinde bulunan Avrupalılardan çok memelilere (maymun ve köpek) benzerler, bu nedenle de bireysel yaşam değerleri çok farklı değerlendirmeli diye yazıyor Haeckel Yani Nasyonal Devlet veya zorba hükümdar rejimi Darwin’e değil, Haeckel’e uzanmakta aslında Nitekim Darwin’in kötü bir niyeti yoktur Haeckel’dan farklı olarak her cilt rengine sahip tüm insanları bir türün temsilcileri olarak kabul eder ve yaşadığı müddetçe köleliğe karşı savaşır Fakat aynı zamanda da “ırkları” farklı biyolojik gelişim aşamalarında görür Mesela kendi içinde bulunduğu ırkın doğal ayıklanma sayesinde daha üst seviyeye taşındığına inanır Diğerlerinin ise kendisiyle aynı seviyeye gelebilmek için birkaç kuşağa ihtiyaçları vardır Hatta buna kanıt olarak da uygar toplumların bir zamanlar barbar olduklarını gösterir Bugün artık üreticiler tarafından kullanılan “ırk” kavramının insanlar için kullanılmasının mantıksız olduğunu biliyoruz Türümüz, öjenizm ve soykırıma rağmen hedefli üretimin bir sonucu değildir Bizler kıtadan kıtaya değil de daha çok bir popülasyon içinde bireysel olarak daha fazla çeşitlilik gösteren melezleriz Avrupa kökenli bir anne ve Afrika kökenli bir babanın melezi olan Barack Obama, ırk köprüsünü aşmış olan en iyi örneklerden biridir mesela Çağımız Obama ile ırkçılık sonrası yüzünü yakaladı Zaferini genetik ayrıcalıklarına değil, kalıtsal yetilerine ve iyi bir eğitimle yakalamış olduğu fırsatlara borçlu Obama, dünyamızı hoşnut edecek en önemli ilkelerden birinin doğruluğu için canlı bir kanıt sunuyor: Toplumsal hoşgörüye dayanan fırsat eşitliliği Obama’dan farklı olarak Darwin alttan değil, ayrıcalıklı ve varlıklı bir burjuva ailesinin bir ferdiydi Başarısını ve ününü genlerinden çok babasının parasına borçluydu Eğer kötü koşullarda büyümüş olsaydı yeteneklerine rağmen bir fabrikada ya da bir madende işçi olabilirdi Sosyal biyoloji Bununla birlikte bu koşulun kendi döneminde bile bir gereklilik olmadığını Alfred Russel Wallace’in yaşamı göstermekte Yoksul bir evde büyümesine rağmen, kendi kendine doğa bilimcisi olarak yetişen Wallace, Darwin’den bağımsız olarak değişim ve ayıklanmaya dayanan evrim fikrini geliştirdi Fakat Wallace’e göre insan bedeni evrimini tamamlamışken, insan aklı gelişmeye devam ediyor ve biyolojik ayıklanmayı aşıyordu Bu açıdan bakıldığında Darwin değil, onun gölgesinde kalan adam önemli bir noktayı kavramıştı: Kültürel evrim, Darwinistik olarak değil Lamarckist olarak sürmekte Dil, alet kullanımı, tıbbi bilgiler veya mitoloji gibi özellikler genlerle değil kültürel olarak gelenekselleşmekte Bilgiler kandan daha hızlı akıyor Darwinist program, modern devamını, hayvansı ve insansı davranışları evrim biyolojisiyle açıklamaya çalışan sosyal biyolojide kendini buluyor Darwin’in fikri, bedensel özellikler dışında biyolojik evrimin mekanizmaları için zihinsel açıklamalar da getirilerek ele alınmakta ve bu şekilde kültürel olarak sınıflandırılıyor İnsan doğasını kültüründe gösteriyor, diyor Alman biyoloji filozofu Eckart Voland İnsanlar öğrenmeye olağanüstü yatkın, ama bu insanların bu yüzden eğitilebilir olduğu anlamına gelmez Bu da sosyal biyoloji anlayışının özüdür “İnsan kötüdür, başka türlü olamıyor” Sosyal biyologlar ve sosyal biyolojinin en yeni branşında çalışan evrim psikologları, bizi taş devri seviyesine kadar indirerek, (hiçbir kanıt gösteremeden) günümüzdeki davranışlarımızın o çağlardaki koşullara uyumla geliştiğini öne sürüyorlar Bu görüş Darwinistik düşünceye uzanmakta: Var olduğuna göre yararlı olarak kalıcı olmuştur- bunlara açgözlülük, çocuk istismarı, yabancı veya kadın düşmanlığı gibi özellikler bile dahildir Hatta tecavüz bile evrim tarihinde yararlı bir özellik olarak gelişmiştir Bu şekilde tecavüz evrime mal edilmekte ki bu da adeta bir aklama anlamına gelmekte, sonuçta suçlu olan genlerdir Elbette ki hiç kimse doğuştan var olan güdülerin insansı davranışlar üzerindeki önemli rolünü tartışamaz İnsan, öğretildiği için cinsel olarak uyarılmaz ya da tehlike anında adrenalin hormonunun etkisinde kalmaz Ama salt bu yüzden insanın, atalarından aldığı tüm yararlı genlerinin kuklası olduğunu iddia etmek, uygarlığın ve kültürün etkisini görmezden gelmektir Egoist ben İşte İngiliz biyolog Richard Dawkins 1976 yılında orijinal olduğu kadar tehlikeli de olan “egoist gen” hipotezini tartışmaya açtığında böyle bir hataya düşmüştü “Bizler gen olarak bilinen egoist minik molekülleri körü körüne sahiplenmek için programlanmış hayatta kalma makineleri/robotlarız” diyordu Dawkins Bu şekilde doğrudan doğruya “survival of the fittest” düşüncesini takip ediyordu Bizi biçimlendirilen genler tüm rakipleri yenmişlerdir ve aralarında özelliklerini belirleyen organizma biçiminde savaşıyorlar Oysa genler gerçekte hiçbir bir şey yapmıyorlar Tıpkı metinlerin kendi kendilerine hiçbir şey yapamadıkları gibi Ama “okunduklarında” onlarla bir şeyler yapılabilmekte Biyolojik sistemler kalıtımın baş aktörü olarak, yaşam fonksiyonlarını ayakta tutmak ve dış koşullara uyum sağlamaları için çalışıyorlar Hatta örneğin “atlayan genlerle” evrim sürecini etkin olarak hızlandırarak, bazı durumlarda türlerini kurtarabiliyorlar Darwinbiyolojinin bu modern bakış açısını olasılıkla memnuniyetle karşılardı O bile doğal ayıklanmanın tek evrim mekanizması olarak kalacağına inanmamış ama en önemli ve en tetikleyici kuvvet olarak görmüştü Keşfi bugün bile geçerliliği korumakta Hatta deneylerle kanıtlandığı gibi doğal ortamda da izlenebilmekte maları için çalışıyorlar Hatta örneğin “atlayan genlerle” evrim sürecini etkin olarak hızlandırarak, bazı durumlarda türlerini kurtarabiliyorlar Darwinbiyolojinin bu modern bakış açısını olasılıkla memnuniyetle karşılardı O bile doğal ayıklanmanın tek evrim mekanizması olarak kalacağına inanmamış ama en önemli ve en tetikleyici kuvvet olarak görmüştü Keşfi bugün bile geçerliliği korumakta Hatta deneylerle kanıtlandığı gibi doğal ortamda da izlenebilmekte Ancak düşüncesinin daha çok evrimin bir arka plan gürültüsü olarak kalması ve diğer mekanizmaların atılımlara ve gerçekten büyük gelişimlere yol açmaları belki canını sıkabilirdi Böylece teorinin sosyal Darwinizme uzanan diğer alanı anlamını yitirmekte: Gelişme her şeyden önce bireyler arasındaki rekabetin bir sonucudur Günümüzde biyolojik süreçlerde, daha çok işbirliği (kooperasyon) belli başlı ilke olarak kabul edilmekte, hem de her türlü gelişim aşamasında Moleküller, dokularda ve organlarda birlikte çalışan hücreler oluşturuyorlar Bu dokular ve organlar ise, ekosistem ve biyosferde topluluğun bir parçası olan organizmaya hizmet ediyorlar Darwin, işbirliğini doğal ayıklanmanın karşıtı olarak değil sonucu olarak görmüştür Dawkins’in ultra Darwinistik anlayışında tüm bunlar sadece genlerin seviyesine indirilmiştir Hatta birlik/bağlılık ve altruizm bile onun dünya görüşüne göre egoist motiflere uzanmakta Hipotezinin artan eleştirilere rağmen hâlâ güncelliğini korumasının nedeni, ayna fenomeniyle ilgilidir Burada, kendini galipler arasında kabul eden ve sosyal Darwinizm fikrini doğal ayrıcalıklarını haklı çıkarmak için kullanan toplumun bir kesimi kendini görüyor Sosyal Darwinizmin henüz yürürlükte olmayan ve yaşamdaki rolün kökenden çok gelişme fırsatlarıyla biçimlendiğine dayanan bir karşıt modelinden Barack Obama yararlandı Ve en yoksul koşullardan Harvard’a geçen oradan da başarılı bir avukatlığa adım atan eşi Michelle de tabii Obama çifti başarılarıyla sadece ırkların değil sınıfların sınırlarını da aştı Herkes onlar gibi aynı olanaklara sahip olsaydı eşitçilik değil herkes için aynı haklar yaratılırdı Hem de Darwin’in yardımıyla: Tüm insanlar için açık rekabetin bulunması gerekir diyor İnsanın kökeni adlı kitabında Darwin Ve en yeteneklilerin yasalar veya geleneklerle, en büyük başarıları elde etmeleri ve en çok çocuk yetiştirmeleri engellenmemeli Burada en yeteneklileriyle her şeyden önce kendisinden ve kendisi gibi yeteneklilerden söz etmekte Barack Obama “Change” çağrısıyla, evrimsel değişimi kampanyasının odağına taşıdı Martin Luther King, dünyaya rüyasını açıkladığında o henüz iki yaşındaydı Bir insan ömrü bile dolmadan Obama bu rüyayı adeta kültürel evrimin zaferini kanıtlarcasına gerçekleştirdi Başarısını, dünya genelinde büyük bir sempatiyle karşılanan ekip ruhuna borçlu Obama “I can” değil, hep “we can” diyerek zaferi yakaladı |
|