Tulum İle Kemençe |
12-12-2008 | #1 |
GöKKuŞaĞı
|
Tulum İle KemençeTulumun Tarihi Tulum, Çayelinden doğuya doğru Pazar, Ardeşen, Hemşin, Çamlıhemşin, Fındıklı, Arhavi, Hopa, Borçka, Şavşat, Yusufeli, İspir ve Şebinkarahisar ilçelerinin köylerinde, ayrıca güneyde Gümüşhane ve Erzurum illerinde daha çok düğünler ve yayla şenliklerinde çalınmaktadır 1923 mübadelesi öncesinde Trabzon’lu Rumlar tarafından Santa, Gümüşhane, Maçka, Krom ve İmera bölgelerinde çalınmak-taydı Sürmene ve Çaykara Holo köylerinde, Şebinkarahisar’da bir iki kuşak öncesine değin kaval ve kemençe kadar olmasa da tek tük tulum çalanlara rastlanmaktaydı Tulum yapılacak keçi yavrusunun (çebiç) bir yaşından küçük olmamasına dikkat edilir Daha küçük hayvanların derisi çok yumuşak olduğundan çabuk deforme olmaktadır Deri zedelenmeden çıkartıldıktan sonra, küllü suda 2-3 gün bekletilerek tüylerin kendiliğinden dökülmesi sağlandıktan sonra tabak-lanır Tulumun kuruyup hava kaçırmaması için sürekli olarak yağlanması (genellikle badem yağıyla) gerekmektedir, aksi halde de-forme olup özelliğini kaybetmektedir Özellikle Hemşin ve civarında göze hoş görünmesi için, tulumun üzeri çeşitli desenli kumaşlarla kaplanmaktadır Tulumun içi hava ile doldurulan gövde bölümüne “guda”, “dankiyo”, “post”, “göv-e” adları verilmektedir Evliya Çelebi Seyehatnamesi’nde “tulum duduki” olarak geçen enstruman, Trakya’da gayda (Bulgaristan gaida, Makedonya gaj-de), Ermenistan’da parakapzuk, Gürcistanda gudastvri, Acaristan’da çiboni, Marj’larda (Çerkes) shuvyr, Çuvaşlarda sahbr, shapar, Macaristanda duda (Türkçe düdük) olarak bilinmektedir Tulum üflemeli çalgılar ailesinden olup sürekli sesle ezgilerin elde edildiği bir çalgıdır Doğu Karadeniz tulumu (Pontik tulum), kendi türleri içinde en ilkel yapıda olanıdır Dudula (ağızlık), Torba (deri), ve Nav olmak üzere üç kısımdan oluşur Dudula kısmı tulumun deriden yapılan torba kısmına hava göndermeye yarayan bölümdür Torba kısmı ise hava depolamaya yarar ve koltuk altından bastırılarak nav kısmına sürekli hava gitmesini sağlar Nav kısmı ise ve Analık ve Dillik adı verilen ve ezginin elde edildiği bölümleri taşıyan kısımdır Tulum Nasıl Çalınır Tulum, torbası koltuk altına, dudulası ağıza gelecek şekilde ve elleriniz nav kısmına yerleştirilerek tutulur Öncelikle duduladan üflenerek torba kısmı şişirilir Bir elinizin işaret ve orta parmağı üst iki deliği; diğer elinizin işaret, orta ve yüzük parmağı alt üç deliği kapatacak şekilde parmaklarınız nav üzerine yerleştirilir Torba dolduktan sonra üflenen hava dudula ucundaki tek yönlü valf sayesinde geri kaçmaz Tulum çalan kişi (tulumcu) bu esnada nefes alır Üflenmediği sürece torba kollarla sıkıştırılarak sürekli hava temin edilir Sıkışan hava mecburen, nav içinde bulunan çibunlardan geçer ve ses çıkararak dışarı çıkar Parmaklarla analık üzerindeki delik çiftlerini oluşturan deliklerin ikisinin birden veya birinin kapatılması ya da delikler üzerinde parmakların titretilmesiyle değişik sesler elde edilir Bu hareketlerin değişik versiyonlarının birlikte yapılması sonucu da tulum ezgileri (kaydeler) oluşturulur
__________________
Bıçak soksan gölgeme, Sıcacık kanım damlar Girde bak bir ülkeme: Başsız başsız adamlar NFK GaLiBa Bu GeCe YaĞMuRDa GöKKuŞaĞı MiSali GüLeRKeN aĞLaMaNıN ZaMaNı
|
Cevap : Tulum İle Kemençe |
12-12-2008 | #2 |
GöKKuŞaĞı
|
Cevap : Tulum İle KemençeKEMENÇE Kemençe tarihi: MS 711 yılında Arap fatihler, Hindistan ve Orta Asya’ya, Mogol ve Türkmen fatihler ise Yakın Doğu’ya akınlar yaptığında Orta-doğu ve Uzakdoğu kültürleri dolayısıyla müzikleri arasında da etkileşim başlamıştıHindistan (raga) ve Arap (makam) müzik modları arasında benzerlikleri belki bu dönemlerde şekillenmiş olabilir Özellikle Türk ve Moğolların bu etkileşimde taşıyıcı bir rol üstlenmesi de mümkündür Çin nefesli çalgısı “sona” muhtemelen Orta Do-ğu’da sorna/zurna olarak bilinen enst-rumandan gelişmiş olmalıdır Aynı şekilde Hint lutu “sitar” ile Fars “setarı”, elle çalınan telli bir çalgı olan Çin y”ang chin”’inin de kaynağı Orta Doğu “santuru” olmalıdır Kemençenin, formunun ne zaman ve ne sebeple Kapadokya kemanesinden farklılaştığı henüz aydınlanmamıştır Kemençe, Farsça “küçük keman” anla-mına gelmekte olup Giresun, Trabzon, Batı Rize ve Kuzey Gümüşhane’de Türkler ve (1923 öncesinde) Rumlar tarafından çalın-makta, Rize’nin doğusunda yerini tuluma, Samsun ve batısında ise zurnaya bırakmaktadır Trabzon’un pek çok köyüne kemençe bu yüzyılda girmiş ve gelenksel enstruman olan şimşir kavalın yerini almıştır Antik Yunanlılar, dinsel olmayan şarkıla-rına ve danslarına eşlik etmek için flüt ve o-tuz telli kanuna benzeyen bir çalgı kullanmaktaydılar Bizans dönemince bunlara org, ziller ve lirada eklenmiştir Talbot, Bizans’ta liranın, Arap kültürüne ve Arap kızlarının rakslarına meraklı olan Theophilos zamanın-da tanındığı söylentisine karşın, bu çalgının çok eskilerden beri bilindiğini kaydetmiştir Kemençe, Doğu Karadeniz Rumları tara-fından, Anadolu’da yaşadıkları dönemlerde lira olarak adlandırılmamıştır ve Girit ke-mençesi de aynen Kapadokya kemanesi ya da Yörük kemençeleri gibi rebap’ın şekil ve çalma tekniği açısından az farklılaşmış türevidir Oysa Karadeniz kemençesi ya da Ana-dolu’da tanındığı diğer isimiyle Laz kemen-çesi, Farsça bir isim taşımaktadır Kemençe söylenceleri: Ağasar ve Giresun Çepnileri tarafından yaygın kullanımına rağmen, Anadolu’nun di-ğer bölgelerine dağılmış Çepni Türkmenlerinde bilinmemesi (örneğin oldukça yakın olan Sivas ve Kastamonu Çepnilerinde), Hemşinlilerin (Trabzon kültürüne adapte ol-muş Cimil vadisi hariç), Lazlar’ın, Haltların (Gümüşhane, Bayburt, Erzurum) bu enst-rumanı tanımaması, yöreye başka bir böl-geden taşınmış olsa bile Trabzon ve merkez ve sahil ilçelerinde geliştiğine işaret etmek-tedir Rize’de kemençenin varoluşuna dair bir söylence de derlenmiştir: “Rize’de yaşayan iki aileden birisinin oğlu öbürünün kızına sevdalıdır İki sevdalı kavu-şacakları günü düşünüp, düşler kurarken ailelerin arası açılır Gençler bir türlü ailelerine söz geçiremezler Sonunda kavuşma umudunu yitirmekte olduğunu görüp ormana kaçarlar Aileleri ard-larını bırakmaz Bir koruluğun kıyısında gençleri kıstırırlar Kurtulamayacaklarını anlayan gençler, kucaklaşır, birlikte yakarırlar ‘Bizi bunların elinden kurtar Tanrım Dal olup bölüşelim, saz olup söyleşelim’ Az sonra köklenmeye, dallanıp budaklanmaya başladıklarını duyumsarlar Yüzlerinde mutlu bir gülücükle son kez kucaklaşırlar Kız limon, delikanlı servi ağacı olmuştur Bir süre sonra limon ağacından kemençe, Servi ağa-cından da yay yapılır Bir araya gelince saz olup söyleşir, söz olup sevdalarını dile geti-rirler Böylelikle sonsuza dek kavuşmuş olurlar” YU 9- 6343 Bu hikayenin ilginç yanı kemençe ve yayın bahsi geçen ağaç türlerinden kesinlikle imal edilmemesidir Bu da hikayenin dışardan ta-şındığını ya da başka inanışın, motifin ke-mençeye yakıştırıldığını göstermektedir Geleneksel kemençe yapımının safhaları (foto: Özhan öztürk) Kemençe akort Kemençenin gövdesi dut, karadut veya erik ağacından tamamen elde oyularak ya-pılmaktadır Sürmene Belediye Binasının ya-nıbaşındaki küçük dükkanında çalışan, ke-mençe yapımcısı Hasan Sancak basit bir çan (tiz sesli) kemençeyi 3 gün, iyi bir kalın sesli kemençeyi ise 15 günde imal ettiğini belirtmektedir Geçmişte kullanılan bağırsak teller yerini zamanla metal olanlara bırak-mıştır Kemençe (E [mi] –A [la] –D [re]) olarak akort edilmekte ve sol elin parmak uçları aynı anda bir veya daha fazla teli tutarken sağ el yardımıyla kullanılan parmak kalınlığında at kılı takılmış bir yay yardımıyla ses çıkarılmaktadır Kemençeyi oluşturan parçalar şunlardır (paratez içindekiler Kara-deniz Rumcası karşılıkları): tepe (korphe), kafa (kefal), kulaklar, boyun (godika), kravat/ dil (glossa), gövde (skaphe), kapak (skepasma), skolek/solucan/ yı-lan/ ses deliği (skolekia), köprü/ eşek (kord-hokrites/ gaidaros/ kavalos), pehlivan/ kuyruk/palikar (palaistes/oura/palikar), yanak-lar (maghoula) ve yay (toksiri) Karadeniz kemençesinin bölümleri 1 Tepe - To Kifal - Baş 2 Otia (Rum), Kulak 3 Goula (Rum), Boyun 4 Spaler - Kravat 5 Kapak 6 Rothounia - Ses delikleri 7 Gaidaron (Rum), Eşek 8 Palikar (Rum) 9 Soma (Rum), kapak 10 Stoular - 11 Hordes - Teller * Doksar (Rum), Yay * Tsaria (Rum)- kıl, saç |
|