Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
antlaşmalar

Cevap : Antlaşmalar

Eski 10-24-2008   #16
KRDNZ
Varsayılan

Cevap : Antlaşmalar



Küçük Kaynarca Antlaşması

Osmanlı Devleti ile Rusya arasında, 1768-1774 yılları arasında vuku bulan harbe son veren ve Osmanlı Devletinde önemli toprak kayıplarına yol açan antlaşma Güney Dobruca’daki Küçük Kaynarca kasabasında imzalandığından bu adı almıştır
Osmanlı ordusunun, 1773’te Ruslara karşı kazandığı Ruscuk, Silistre ve Varna zaferlerinin intikamını isteyen Çariçe İkinci Katerina, Tuna ordusunu takviye etmişti Başkumandan Mareşal Romanzoff, Osmanlı ordusunu, merkezinde muhasara için Şumnu’ya doğru hareket etti Bu sırada rahatsız olan Vezîr-i âzam ve Serdâr-ı ekrem Muhsinzâde Mehmed Paşa, düşmanı karşılamak üzere Yeniçeri Ağası Yeğen Mehmed Paşa kumandasında bir kuvvet sevk ettiyse de, bu kuvvetler Kozluca’da mağlup oldu Romanzoff’un, bu başarıdan sonra Şumnu önlerine gelip Varna yolunu kesmek suretiyle, Osmanlı ordusunu iâşe ve mühimmattan mahrum etmesi, askerin dağılmasına yol açtı ve orduda on iki bin kişi kaldı Yanındaki az sayıdaki kuvvetle mukavemet etmenin bir fayda sağlamayacağını anlayan Serdâr-ı ekrem, mütareke istemek zorunda kaldı Sadrazam kethüdâsı Resmi Ahmed Efendi, nişancı rütbesi ile birinci, Reîsül-küttab İbrâhim Münib Efendi de ikinci murahhas tayin olunarak, 12 Temmuz 1774’te Şumnu’dan hareketle Balya Boğazına yakın Küçük Kaynarca kasabasına geldiler Ruslar tarafının murahhası, General Repnin idi Mareşal Romanzoff, mütareke kabul etmeyerek birinci sulh müzâkeresinde esasları iki tarafça kabul edilmiş olan esaslara göre derhal sulh akdini istediğinden, mecburen teklif kabul olunup, iki günde ve iki celsede antlaşma imzalandı
Rus başkumandanı, sulh görüşmesi yapabilmek için başlangıçta Kılburun, Kerç ve Yenikalenin Ruslara terkini şart koydu Osmanlı murahhasları, bütün fırsatların elden çıkması ve kendilerine zaman verilmemesi üzerine, Rus isteklerini çaresiz kabul ettiler 17 Temmuz 1774 tarihinde imzalanan ve henüz tahta yeni çıkan Birinci Abdülhamid Han tarafından tasdik edilen, yirmi sekiz maddelik bu antlaşmaya göre:
1 Kırım Hanlığı'yla Kuban ve Bucak Tatarları siyâsî bakımdan müstakil olup, ancak dînî işlerinde Hilâfet makamına tâbi olacaklardır
2 Kılburun, Kerç, Yenikale ve Azak Kalesiyle Dinyeper (Özi) ve Buğ (Aksu) nehirleri arasındaki arazi, Rusya’ya terk edilmiş ve Aksu hudut kabul edilmiştir
3 Ruslar tarafından işgal edilen Besarabya, Eflak, Boğdan ve Gürcistan ülkeleriyle Akdeniz adaları Osmanlılara iade olunacaktır
4 Rus ordusu, Bulgaristan’da Tuna’nın sağ sahilinden, bir ay içinde sol sahiline çekilecektir
5 Bâbıâlî, İmparatorlukta Hıristiyan diniyle kiliselerini, daimî surette himaye edecektir
6 Rus sefirlerinin, Eflâk ve Boğdan vaziyetleri hakkındaki müracaatları dikkate alınacaktır (Bu madde mucibince memleketin işlerinde Rus müdahalesine devamlı açık kapı bırakılmış oluyordu)
7 Rus ticaret gemileri, Karadeniz’le Akdeniz’de hareket serbestisine sahip olacak ve istedikleri zaman boğazlardan geçebilecekler ve Osmanlı limanlarında kalabileceklerdi Ayrıca Ruslar, Osmanlı şehir ve kasabalarında münasip görecekleri yerlerde konsolosluklar ihdas edebileceklerdi
8 İngilizlerle Fransızlara verilen kapitülasyonlar, Rusya’ya da aynen tanınacaktır
9 Osmanlı Devleti, savaş tazminatı olarak, üç senede ve üç taksitte, Rusya’ya on beş bin kese akça verecektir
Osmanlı Devleti, arazi itibariyle fazla kayba uğramamakla beraber, Rusların Eflak ve Boğdan’a karışmaları, istedikleri yerlerde konsolosluk açabilmeleri ve Ortodoksların hâmisi sıfatını takınmaları gibi maddeler sebebiyle, zayıf anlarında, devamlı olarak bu devletin saldırılarına mâruz kalmıştır

__________________

Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,
'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?




Ey ŞaiR! Bana Yağmurdan bahsetme, yağdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Antlaşmalar

Eski 10-24-2008   #17
KRDNZ
Varsayılan

Cevap : Antlaşmalar



Kasr-ı Şirin (Kasrışirin) Antlaşması
Türkiye-İran hududunu tespit eden Osmanlı-Safevî Antlaşması Osmanlı Sultanı Dördüncü Murad Hanın 24 Aralık 1638’de Safevîler’den Bağdat’ı geri almasıyla, İran sulh istedi Osmanlı Devleti'ni Veziriâzam ve Serdâr-ı Ekrem Kemankeş Kara Mustafa Paşa, Safevîleri de Sarı Han başkanlığındaki İran heyeti temsil ediyordu 14 Mayıs'ta başlayan müzakereler neticesinde, 17 Mayıs 1639’da antlaşmaya varıldı Osmanlı Sultanı ve İran Şahı tarafından tasdik edilen Kasr-ı Şirin Antlaşmasına göre: 1) Bağdat, Basra, Kerkük ve Doğu Anadolu, Osmanlı Devletinde kalacaktı
2) Revan, Safevî Devletinin olacaktı
3) Kotor, Mokur ve Kars taraflarındaki kaleler, iki tarafça da yıkılacaktı
4) Safevîler, İran’da, Eshâb-ı kirama, İslâm âlimlerine ve eserlerine sövülmesini yasaklayacaklardı
Kasr-ı Şirin Antlaşmasının maddeleri, hemen hemen bugünkü Türkiye ile İran devletlerinin hududunu tespit mahiyetinde olduğundan önemlidir Kerkük, Basra, Bağdat ve Revan dışındaki Türkiye-İran hududu, bu antlaşmaya göre bugüne kadar aynen kalmıştır Kasr-ı Şirin Antlaşması tasdik edildikten sonra, iki taraf da hediyeleşip, karşılıklı heyetler gelip gitmiştir

__________________

Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,
'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?




Ey ŞaiR! Bana Yağmurdan bahsetme, yağdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Antlaşmalar

Eski 10-24-2008   #18
KRDNZ
Varsayılan

Cevap : Antlaşmalar



Karlofça Antlaşması

1683’te Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın Viyana’yı kuşatması ile başlayan ve 1699’a kadar önce üç, sonra dört devletle yapılan savaşlar sonunda Almanya, Lehistan (Polonya), Venedik ve daha sonra Rusya ile imzalanan barış antlaşması (Bkz Viyana Kuşatmaları) Osmanlı ordusunun, Viyana önünden çekilmesi üzerine Avrupa devletlerinden Avusturya, Lehistan, Venedik ve Malta, kutsal bir ittifak kurarak, Osmanlıları Avrupa’dan atmak gayesiyle, her taraftan Osmanlı ülkesine saldırdılar Bu ittifaka daha sonra Rusya da katıldı On altı yıl süren bu harplerde Osmanlı orduları, dört cephede savaşmak mecburiyetinde kaldı 1695’te tahta çıkan Sultan İkinci Mustafa Han, kaybedilen yerleri geri almak için Avusturya üzerine üç sefer düzenledi İlk iki seferde önemli başarılar kazandı ise de, üçüncü seferinde Zenta’da Avusturya ordusunun âni hücumuna uğrayan Osmanlı Ordusu, ağır bir yenilgiye uğradı
1697 Zenta Bozgunu'ndan sonra sadrazamlığa getirilen Amcazâde Hüseyin Paşa, tecrübeli ve iyi görüşlü bir vezir olduğundan, bu şartlar altında dört cephede savaşa devam edip, elden çıkan yerlerin geri alınmasının imkânsız olduğunu görmüş ve barış yapılmasının şart olduğunu anlamıştı Esasında, İngiliz ve Felemenk elçileri de barış için gayret sarf ediyorlardı Daha önce, gerek Osmanlı Devleti ve gerekse Avusturya, uzun savaşa son verilmesi için faaliyette bulunmuşlar, ancak sulh gerçekleşmemişti Padişah Sultan İkinci Mustafa Han, elden çıkan yerlerin hiç olmazsa bir kısmı geri alınmadıkça, barışa yanaşmak istemiyordu İngiliz ve Felemenk sefirleriyle görüşerek sulh akdine lüzum gören Sadrâzam Amcazâde Hüseyin Paşa, devletin on altı yıldan beri savaştığını, maddî manevî pek büyük kayıplara uğradığını, Anadolu ve Rumeli’de asayişsizliklerin ortaya çıktığını, şimdilik barış yapılarak düşman arasındaki ittifakın bozulmasını beklemenin, devlet için daha faydalı olacağını anlatınca, padişah da sulha taraftâr oldu
Taraflar, anlaşmaya karar verdikten sonra, antlaşmanın Tuna Irmağı kıyısında, Belgrad’a yakın Karlofça kasabasında imzâlanması kararlaştırıldı
Karlofça’daki görüşmeler ve tartışmalar dört ay devam ederek otuz altı celse sürdü Sert ve çetin müzâkereler sonunda, sulh kararını imzâlamağa mezun olmayan Rusya hâriç olmak üzere, üç devletle yirmi beşer sene müddetle ayrı ayrı muâhede ve Rusya ile de üç esne üzerinde mütâreke imzâlandı Barış görüşmelerine arabulucu olarak katılan İngiliz ve Hollanda hükümetleri, Osmanlı hükümetine konferanstan önce antlaşma esaslarını kabataslak ortaya koyan bir protokol imzalatmayı başardılar, bu sebeple Osmanlı birinci murahhası Râmî Mehmed Efendi'nin başarılı diplomatik faaliyetlerine rağmen, Karlofça Antlaşması, Osmanlı Devleti için ağır bir mağlubiyet oldu
26 Ocak 1699’da Avusturya ile imzalanan yirmi maddelik antlaşmaya göre; Bonat (Temeşvar) eyaleti bütün sancakları ile Osmanlılarda kalıyor, Erdel de dahil olmak üzere Macaristan’ın diğer yerleri, Avusturya’ya terk ediliyordu Hırvatistan taraflarında her iki devlet ellerindeki yerleri muhafaza ediyorlardı Bu tarafta Sava Nehri hudut kabul edildi Tire ve Moroş nehirleri, balık avı vesâire ihtiyaçlar ve nehir gemileriyle yapılacak nakliyat için her iki tarafça serbest bırakıldı Bu antlaşma ile Erdel (Transilvanya), Osmanlı nüfuzundan çıkarak Avusturya’nın bir eyaleti oldu
Lehistan’la imzâlanan on bir maddelik antlaşmaya göre; Osmanlı Devleti, Bucaş Muahedesi ile Lehlilerden aldığı Podolya eyaleti ve Kamaniçe ile Ukrayna’yı geri veriyordu Bundan başka, Osmanlı hükümeti, Kırım Hanlığı'nın Lehistan’a taarruzunu önlemeği taahhüt ettiği gibi, aynı zamanda Lehlilerin, Kırım hanlarına her sene vermekte oldukları vergi de kaldırılıyordu
Venedik Cumhuriyeti ile de on altı maddelik bir antlaşma yapıldı Bu antlaşmaya göre: Kuzey Mora’da yarımadanın kapısı olan Korent şehri müstesna olmak üzere Mora Yarımadasıyla Ayamavra Adası ve yanındaki Küçük Ada, Dalmaçya’da Knin, Sin, Gabelas Zadvarya, Vorgaraç, Velika, Çeklot kaleleriyle, daha güneyde Nove ve Rısen (Resne) kaleleri gibi, muharebe esnasında Venedikliler tarafından alınmış olan yerler, ayrıca onlarda kalıyordu Venedikliler de İnebahtı Körfezinin kuzeyinde elde ettikleri bütün şehir ve kasabaları geri veriyorlardı İnebahtı liman ve kalesi de bu suretle Osmanlılara iâde ediliyordu
Azak Kalesini alarak Karadeniz’e çıkmak isteyen Rus Çarı Deli Petro’nun bu emeline, Kerç Boğazının Osmanlılar elinde olması ve bu sırada Osmanlılarla Avusturyalılar arasında sulhun yapılması mani olmuştu Bu sebeple Çar, Karlofça’ya murahhas (temsilci) göndermiş, ancak murahhas sulha yanaşmayarak, üç sene üzerine bir mütareke yapıp memleketine dönmüştü Ancak, Çar yalnız başına niyetini gerçekleştiremeyeceğini anladığından, ertesi yıl İstanbul’a bir murahhas gönderdi Reisülküttab Râmi Mehmed Efendi ile Rus Murahhası Ukrayçov arasında yapılan görüşmelerden sonra (on dört maddelik) antlaşma imzâlandı
14 temmuz 1700’de Rusya ile imzâlanan yine yirmi beş yıl süreli İstanbul Muahedesine göre; Azak Kalesi ve etrafında ona tabi kale ve hisarlar ile, Koban taraflarından önemli bir bölge Ruslara bırakıldı Özi Suyu üzerindeki Doğan (Togay), Gâzi Kerman, Şahin Kerman, Nusret Kerman hisarları yıkılmak üzere, o havali Osmanlılara iâde olundu Ayrıca Rusların daimî suretle İstanbul’da kapı kethüdası ismiyle küçük elçi bulundurmaları ve bunun diğer devletlerin daimî elçileriyle aynı hakka sahip olması kabul edildi
Karlofça Antlaşması, Osmanlılar aleyhine yapılmış en ağır antlaşmadır Bu antlaşmayla, Osmanlı Devletinin Orta Avrupa’ya doğru gelişme hareketi kesinlikle durdurulmuş ve Osmanlı Devleti, savunma durumuna düşürülmüştür
1683 Viyana Bozgunu ile başlayan on altı yıllık harp neticesinde, devletin asırlardan beri elde ettiği yerler elden çıkmış, Macaristan, Erdel, Podolya, Ukrayna, Mora gibi geniş bölgeler, Bosna ve havalisinden mühim yerler düşman eline geçmiştir
Karlofça Muahedesiyle neticelenen ve dört cephede ve bilhassa Avusturya ve Venedik cephelerinde en kıymetli toprakların terkini gerektiren bu savaşlar, Osmanlı ordusunun bundan böyle yeniden tertip edilerek yeni usullere göre harp etmesini icap ettiriyordu Karlofça Muahedesi, Osmanlıların askerî kudretinin mühim surette zaafa uğradığını meydana çıkarmış ve asırlarca süren, düşman üzerindeki Türk kudret ve satvetini silmiştir
Osmanlı Devleti, bu antlaşmanın şartlarını bozmak için çok gayret gösterdi 1711’de Rusya’yı, 1715’te Venedik’i yenerek, Karlofça Antlaşması ile bu devletlere verdiği toprakları geri aldı Yalnız, bütün çabalarına rağmen Avusturya’ya verdiklerini geri alamadı Büyüyen Rus tehlikesine karşı Lehistan’ı destekleme siyaseti güttüğünden, Karlofça ile Lehistan’a bıraktığı yerleri geri almaya teşebbüs etmedi

__________________

Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,
'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?




Ey ŞaiR! Bana Yağmurdan bahsetme, yağdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Antlaşmalar

Eski 10-24-2008   #19
KRDNZ
Varsayılan

Cevap : Antlaşmalar



Hünkâr İskelesi Antlaşması

8 Temmuz 1833’te Rusya ile Osmanlı Devleti arasında imzalanan antlaşma Yunanistan’da ve Arabistan Yarımadasında Osmanlı Devletine büyük hizmetler yapmış olan Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa, kendisine verilen yanlış bir haber üzerine, Osmanlılara karşı oğlu İbrahim Paşa'nın kumandasında, Suriye tarafına asker sevk etmişti Üç gün süren muharebede Mısır askeri, çokluğu ve intizamlı olması sebebiyle galip gelerek Kütahya’ya kadar ilerledi Fransızlar ve İngilizler, Müslümanları birbirine düşürmek için Mehmed Ali Paşayı, Osmanlılara karşı kışkırtıyorlardı Osmanlı Devletinin bütünlüğünü sarsacak gibi görünen Mısır meselesini halletmek isteyen Sultan İkinci Mahmud Han, Rusya ile Hünkâr İskelesi Antlaşmasıyla ittifak akdine mecbur kaldı
8 Temmuz 1833’te imzalanan antlaşma, 6 açık ve biri gizli olmak üzere yedi maddeden meydana geliyor ve 8 sene için geçerli sayılıyordu Antlaşmanın açık maddelerinde;
1 İki devletin sadece savunma maksadıyla bu antlaşmayı imzaladığı,
2 Herhangi bir savaş vukuunda birbirlerine yardım edecekleri,
3 Yardımı isteyenin diğerinin masraflarını karşılayacağı,
4 Sürenin 8 yılı aşmayacağı,
5 İki ay içinde onaylanacağı,
gibi hususlar bulunuyordu
Gizli maddede ise; Rusya, Batı ile savaşa girdiği anda, Osmanlıların, boğazları Batılılara kapatacağı hususu vardı
Fransa ve İngiltere, antlaşmanın imzalandığını öğrenir öğrenemez, antlaşmayı protesto ettiler Bir İngiliz donanması, İzmir önlerine geldi Avusturya, Hünkâr İskelesi Antlaşmasının sakıncalarını, Çar hükümetine anlattı Çar Nikola, antlaşmayı bozmamakla birlikte, şartlarını yerine getirmeyeceğini söyleyerek, ortalığı yatıştırdı Zaten, mecburiyetlerden doğan antlaşma, tatbik edilmedi

__________________

Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,
'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?




Ey ŞaiR! Bana Yağmurdan bahsetme, yağdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Antlaşmalar

Eski 10-24-2008   #20
KRDNZ
Varsayılan

Cevap : Antlaşmalar



Gümrü Antlaşması
İstiklâl Savaşında, TBMM Hükümetiyle Ermenistan arasında 2 Aralık 1920’de imzâlanan ve Ermenistan’la Türkiye arasındaki savaşı sona erdiren antlaşma Bu antlaşma, Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetinin imzaladığı ilk milletlerarası antlaşma olması bakımından önemlidir Birinci Dünya Savaşı sırasında, Ekim 1917 Devrimi üzerine, Kafkas Cephesindeki Rus orduları, işgâl ettikleri doğu vilâyetlerinden çekilince Ermeniler, merkezi Erivan’da olan bir Cumhûriyet kurup, yaklaşık 50000 kişilik bir Ermeni kuvvetiyle Rusların yerini aldılar Doğu vilayetlerimizde yaşayan Müslüman-Türklere zulüm yaptılar Şehirleri ve köyleri yakıp yıktılar Savunmasız ve mâsum insanları hunharca katlettiler Bu zulmü ve işgali önlemek için harekete geçen Osmanlı ordusu, Erzurum, Trabzon ve Van vilâyetlerini kurtardıktan sonra Osmanlı-Rus sınırını geçerek Güney Kafkasya doğrultusunda ilerledi Kars’tan sonra Gümrü’ye giren Osmanlı ordusu Ermenileri geri püskürttü Ermenileri kesin yenilgiye uğrattıktan sonra Ağrı’yı da ele geçirdi Ermenilerin isteği üzerine 31 Mayıs 1918’de Batum antlaşması imzalandı 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında kaybedilen topraklar yeniden Osmanlı Devletinin hâkimiyeti altına girdi
Birinci Dünya Savaşı sonunda, 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Mütârekesi'nden sonra Osmanlı Devleti, Kafkasya Cephesindeki kuvvetlerini geri çekmek zorunda kaldı Önce Kafkasya ve Azerbaycan’ı boşaltarak Kars, Ardahan, Batum’a çekildi Ancak, İngilizler buranın da boşaltılmasında ısrar ettiler Elviye-i Selâse adı verilen Kars, Ardahan ve Batum da 31 Ocak 1919’da boşaltıldı Bu arada Kars’ta “Güney-Batı Kafkas Millî Şûrâ Hükümeti” kuruldu 13 Mart 1919’da Kars’ı işgal eden İngilizler, Millî Şûrâ Hükümetini dağıtarak idâresinde Taşnak Komitelerinin hâkim olduğu şehri, Ermenistan Cumhuriyeti askerlerine teslim ettiler 20 Nisanda da Gürcistan Cumhuriyeti, Ardahan’ı işgal etti
İngilizlerin teşvik ve desteğiyle Doğu Anadolu’daki bâzı bölgeleri işgal eden Ermeniler, Müslüman halka akla gelmedik işkence ve zulümleri yaptılar Şehirleri, köyleri ve kasabaları yağmaladılar Pek çok kimse şehid oldu İşgalcilere karşı milis kuvvetleri vâsıtasıyla mücâdele eden Doğu Cephesi Kumandanı Kâzım Karabekir, 26 Nisan 1920’de TBMM Hükümetine başvurarak, askerî bir harekât için izin verilmesini istedi Fakat, Ankara Hükümeti, İtilaf Devletlerinin San Remo’daki toplantılarını öne sürerek, böyle bir harekâtın siyâsî açıdan doğru olmayacağını belirtti Ermenilere karşı mücâdelenin Kars, Batum ve Ardahan’daki (elviye-i selâse) milis çetelerinin güçlendirilerek yürütülmesi isteğini de Sovyet Hükümetiyle yeni münâsebet kurulmakta olduğunu ileri sürerek erteledi Daha sonra TBMM Hükümeti tarafından, Doğu Cephesinde askerî harekâta başlanmasını kararlaştırdı Kâzım Karabekir Paşanın komuta ettiği Doğu Cephesi kuvvetleri, 28 Eylül 1920’de ileri harekâta başladı 29 Eylül'de Sarıkamış, 30 Ekim'de Kars geri alındı Ermenistan Cumhuriyetini barışa zorlamak için Gümrü yönünde ileri harekâtı sürdüren Türk birlikleri, Ermenileri geri atarak Şahnalar’ı ele geçirdi ve Ermeni askerlerini Arpaçay’ın batı sırtlarına kadar sürdü Türk birliklerinin ilerlemesi üzerine, Ermenistan Cumhuriyeti ateşkes istedi Kâzım Karabekir Paşanın ateşkes şartları kabul edilmeyince, Doğu Cephesi kuvvetleri, Arpaçay’ı geçerek 7 Kasım 1920’de Gümrü’yü aldı Gümrü’nün doğusunda bir hattı tutan Ermeni kuvvetleri, yeniden bozguna uğratıldı Ateşkes şartlarını kabul etmek zorunda kalan Ermenistan Cumhuriyetiyle, 22 Kasımda, Gümrü’de, barış görüşmelerine başlandı
28 Kasım'da imzalanan ateşkes antlaşması uyarınca, Ermeni kuvvetleri Arpaçay’ın 15 km doğusundan geçen hattın gerisine çekildiler
Ermenistan Taşnak Hükümeti ile TBMM Hükümeti arasında sürdürülen barış görüşmeleri neticesinde, 2 Aralık 1920’de Gümrü Antlaşması imzâlandı TBMM Hükümetinin imzaladığı ilk milletlerarası antlaşma olan Gümrü Antlaşmasına göre; Türkiye ile Ermenistan Cumhuriyeti arasında savaş durumu sona eriyor, Ermeni işgâli altındaki Iğdır, Tuzluca, Kars geri alınıyordu Sınır; Karasu’nun döküldüğü yerden başlayarak Aras Irmağı, Kekaç kuzeyine kadar Arpaçay-Karahan Deresi, Tiğnis batısı-Büyük Kımlı doğusu-Kızıltaş-Büyük Akbaba Dağı çizgisinden geçiyordu Ermenistan Cumhûriyetinin güneyindeki Nahcivan, Şahtahtı, Şarur bölgeleri, ileride yapılacak bir plebisitle (halk oylaması ile) idâre biçimi tespit edilmek üzere, Türkiye Cumhuriyeti himâyesinde bir mahallî idâreye bağlanacaktı (Bu yöre daha sonra Moskova Antlaşmasıyla Âzerbaycan’a verildi)
Antlaşmanın üçüncü maddesinde, Türkiye’nin vaktiyle Osmanlı sınırları içinde bulunup antlaşma uyarınca Türkiye’de kalacak olan ve üzerinde Türkiye ile târihî, etnik ve hukûkî münâsebeti olan toprakların hukûkî durumu konusunda, Ermenistan Cumhuriyeti, istediği takdirde antlaşmanın onayından sonra üç yıl geçince plebisite başvurmayı kabul edeceği belirtiliyordu Dördüncü maddesinde: Ermenistan Cumhuriyeti; emperyalist devletlerin kışkırtmalarıyla düzen ve güvenliği bozucu hareketlere girişilmesini önlemek için 1500’den fazla asker bulundurmamayı, silahların sayısını sınırlandırmayı kabul ediyordu Bu konular, Erivan’da bulunacak Türk temsilcisi tarafından denetlenebilecekti
Antlaşmaya göre; Birinci Dünya Savaşı sırasında düşman ordularına katılan veya işgal altındaki topraklarda kıyıma katılmış olanlar dışındaki göçmenlerin, eski sınırlar içindeki yurtlarına dönmelerine izin veriliyordu Göçmenler bu haklarını bir yıl içinde kullanabilecekler, bu süre içinde dönmeyenler hiçbir hak iddia edemeyeceklerdi
Taraflar, Birinci Dünya Savaşı sırasında ortaya çıkan karşılıklı zarardan aklanıyorlardı Antlaşmanın 10 maddesine göre; Erivan Hükümeti, Sevr Antlaşması'nı geçersiz sayacağını, emperyalist ülkelerde bir kışkırtma vâsıtası olan temsilci heyetlerini geri çağırmayı kabul ediyordu Ayrıca Türk Devleti, bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü tehdit edebilecek saldırılara karşı Erivan Hükümetine antlaşmayla sağlanan haklara zarar vermemek şartıyla, Ermenistan içinde geçici olarak askerî tedbirler alabilecekti
Antlaşmanın 18 maddesine göre, antlaşma hükümleri TBMM ve Ermenistan Taşnak hükümetlerince onaylanacaktı Fakat antlaşmanın imzâlanmasından bir gün sonra Ermenistan, Kızıl Ordunun denetimine girdiği için Gümrü Antlaşması onaylanamadı Ancak, Türk ordusu elverişli konumda olduğu için, 16 Mart 1921’de Sovyetler Birliğiyle imzâlanan Moskova Antlaşmasında Gümrü Antlaşmasının sağladığı durum korundu Antlaşmanın kararları büyük ölçüde Moskova Antlaşmasında yer aldı 13 Ekim 1921’de Ermenistan, Âzerbaycan ve Gürcistan Sovyet hükümetleriyle imzalanan Kars Antlaşmasının temelini de Gümrü Antlaşması teşkil etmiştir

__________________

Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,
'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?




Ey ŞaiR! Bana Yağmurdan bahsetme, yağdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Antlaşmalar

Eski 10-24-2008   #21
KRDNZ
Varsayılan

Cevap : Antlaşmalar



Edirne Antlaşması
1828 Osmanlı-Rus savaşı sonunda, Edirne'de imzalanan antlaşma (14 Eylül 1829)
Navarin faciasından (1827) sonra başlayan (Eylül 1828) Osmanlı-Rus savaşı aleyhimizde gelişince, barış isteği belirdi İngiliz ve Fransız elçilerinin teşebbüsleri ve Çarın kayınpederi Prusya kralının gönderdiği aracının çabalarıyla, bir antlaşma hazırlığına girişildi 1829 yılı yazında, Çarlık orduları, Balkanları aşarak, İslimiye ve Yanbolu taraflarını zorlamaya başladı, doğuda Erzurum'u aldı Bu sırada Edirne de düşünce, savaşa son vermek için, İstanbul'daki Prusya elçisi, denizden Tekirdağ'a gitti, Rus generali Dielitsch'e haber göndererek, ateşkes ilanını sağladı, iki tarafın Edirne'de barış esaslarını görüşmelerine karar verildi Bu arada Edirne'nin doğusunda kalan Rus askerleri çekildiler Daha önce, İstanbul'daki İngiliz ve Fransız elçileri, hükümetlerinden aldıkları talimata dayanarak, Mora'nın (Yunanistan) istiklalini (bağımsızlığını) tanıması hususunda Babıâli'ye verdikleri resmî takrire cevap istediler ve Bebek Köşkü'nde yapılan müzakereler sonucunda, ilgili devletlerin evvelce Londra'da (22 Mart) aldıkları kararları kabul etmek gereği ortaya çıktı (6 Temmuz) Bu kararlar, Yunan hükümetinin tam bağımsız bir devlet olması, sınırlarının daha önce verilen mazbatada istenilen şekilde çizilmesi; Yunan hükümdarlığının, müttefik devletlerde hükümran olan hanedanlardan birine mensup olmayan bir prense asaleten verilmesi, Devlet-i Aliyye ile Yunan devleti arasında barışın korunması, iki tarafça genel af ilanı, Yunanistan'a göç etmek isteyen Rumlara bir yıl süre tanınması vs gibi hükümleri, dokuz maddede kapsamakta idi
Askerî harekâta son verilerek, barış müzakerelerine Edirne'de başlanması kararlaştırılınca, Babıâli tarafından, Sâdık Efendi birinci Eminbeyzâde Abdülkadir Bey ikinci murahhas tayin edildiler (15 Ağustos 1829) Bir ay kadar süren müzakerelerden sonra Edirne'de 16 maddelik bir antlaşma imzalandı Başlıca hükümleri şunlardı:
1 Karada ve denizde çarpışmalara son verilerek, iki devlet arasında, sınırsız bir dostluk kurulacak; bu antlaşmanın şartlarına aykırı hareket edilmeyecektir
2 Rusya, Boğdan ülkesini eski sınırlarıyla, Osmanlı Devleti'ne bırakacak, Eflak bölgesinden Dobruca, Silistre, İshakçı, Pazarcık, Varna, Yanbolu, Aydost, Kırkkilise ve Edirne ile Rumeli'de işgal ettiği bütün yerlerden geri çekilecektir
3 Prut nehri, eskiden olduğu gibi, Boğdan arazisine bitiştiği yerden, Tuna'ya karıştığı yere kadar, iki devlet arasında sınır olacak, Tuna kollarındaki bütün adalar Rusya'nın tasarrufunda kalacak, bu nehrin sağ kıyısı Osmanlıların olacak, 10 km'lik mesafe boşaltılacak, hiçbir tesis yapılmayacak, adalarda Rusya hiçbir bina ve istihkâm yapmayacak, Tuna nehrinde seyrü sefer, her iki devlet için serbest olacaktır
4 Gürcistan ve Kafkas tarafındaki birçok eyalet, uzun zamandan beri Rusya hudutları içine girmiş; 1828'de İran- Rusya arasındaki Türkânçay Antlaşması gereğince Revan, Nahçıvan hanlıkları da Rusya'ya geçmişti Bu bakımdan iki devlet arasındaki yeni sınır, Ahıska, Poti, Anapa kaleleri Rusya tarafında; Kars, Bayazıt, Erzurum bölgeleri Osmanlılarda kalmak üzere düzenlenecektir
5 Eflak ve Boğdan'a yeni haklar tanınacak, Eflak-Boğdan beyleri, yaşadıkları sürece görevde kalacak, Eflak ve Boğdan'daki kaleler yıktırılacak, bu iki eyalette Osmanlı askeri bulunmayacaktır
6 Akkerman Antlaşması gereğince Sırbistan'a tanınmış olan imtiyazlar, yani Sırbistan muhtariyeti, bu antlaşma ile tekid edilecektir (sağlamlaştırılacaktır)
7 Rus ticaret gemilerine Boğazlardan geçiş hakkı tanınacak, Rus halkından olanlar, Osmanlı ülkelerinde serbestçe ticaret yapabileceklerdir
8 Osmanlı Devleti, Rusya'ya, on taksitte ödenmek üzere, on bir buçuk milyon duka altını tazminat ödeyecektir
9 Osmanlı Devleti, 6 Temmuz 1827'de Londra'da, Rusya, İngiltere ve Fransa arasında ve Yunanistan'ın bağımsızlığıyla ilgili antlaşmaya tam muvafakat bildirecek; 22 Mart 1829'da bu esasa göre düzenlenen protokolü de kabul edecek; antlaşmanın tasdikinden sonra Rusya, İngiltere ve Fransa murahhaslarıyla birlikte ve antlaşma esaslarının uygulanmasını kararlaştırmak üzere, Osmanlı Devleti tarafından murahhaslar tayin edilecektir
10 Her iki devlet, savaş sırasında işgal ettikleri topraklarda genel af ilan edecek, harp esirleri de bu antlaşmanın onaylanmasından sonra, derhal serbest bırakılacaktır

__________________

Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,
'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?




Ey ŞaiR! Bana Yağmurdan bahsetme, yağdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Antlaşmalar

Eski 10-24-2008   #22
KRDNZ
Varsayılan

Cevap : Antlaşmalar



Bükreş Antlaşması

1806-1812 Osmanlı-Rus Harbinin sonunda, 28 Mayıs 1812’de imzâlanan antlaşma 16 madde üzerine akdedilen muâhedenin önemli hükümleri şöyledir Mühim bir Türk azınlığının yaşadığı Besarabya’nın tamâmı Rusya’ya bırakılıyordu Akkerman, Kili, İsmail gibi kaleler Ruslara geçiyor; Kalas, İbrail, İsakçı, Tulça, Türklerde kalıyordu Ruslar işgâl ettikleri Romanya’yı (Memleketeyn, yâni Eflak ve Boğdan prenslikleri) ve Kafkas topraklarını Türkiye’ye geri veriyorlardı
Bu muâhedenin en mühim maddesi, Belgrad ile güney arâzisinden ibâret, küçük bir Sırbistan Prensliğinin teşekkülüdür İç işlerinde bağımsız olan bu devlette, Türk askeri bulunacak ve Sırbistan Prensini Bâbıâlî tâyin edecekti Buna rağmen, bağımsız bir Sırbistan’ın temelleri atılmış oluyordu Bu prenslik, 1878’e kadar adım adım imparatorluktan ayrıldı ve bu târihte, Sırbistan adı altında tamâmen bağımsız oldu

__________________

Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,
'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?




Ey ŞaiR! Bana Yağmurdan bahsetme, yağdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Antlaşmalar

Eski 10-24-2008   #23
KRDNZ
Varsayılan

Cevap : Antlaşmalar



Bucaş Antlaşması

18 Ekim 1672’de Osmanlı Devleti ile Lehistan (Polonya) arasında imzalanan antlaşma Ukrayna’da yaşayan Sarıkamış Kazakları, Lehlilere karşı Osmanlı himayesini kabul etmişlerdi Osmanlı Devleti de Kazakların Hatmanı Doreşenko’ya, sancak beyliği pâyesi vermişti Kazakların, Osmanlı hakimiyeti altına girmesini istemeyen Lehistan kralı, Doreşenko üzerine yürüyüp birkaç palangasını aldı Osmanlı Devleti, himayesine geçmiş bulunan Kazak hatmanına taarruzdan el çekmesini ve dinlemezse sulha aykırı hareket etmiş olacağını, Lehistan kralına bildirdi Ancak, Lehistan kralı, pâdişâhın nâmesine muvâfık (uygun) cevap vermediğinden, 1672’de Lehlilere karşı harp ilan edildi Köprülü Fâzıl Ahmed Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu, süratle Lehistan’a girdi ve Podolya’nın merkezi Kamaniçe’yi aldı (27 Ağustos 1672) Sultan Dördüncü Mehmed’in de katıldığı Osmanlı ordusu, Galiçya’da Lemberg ve Lublin kalelerini zaptetti Osmanlı ordularının bu ilerlemeleri karşısında Lehistan, barış istemek zorunda kaldı Galiçya Ukraynası'nda yer alan Bucaş’ta başlayan görüşmeler, dört gün sürdü
17 Ekim 1672’de imzalanan antlaşmanın önemli maddeleri şunlardır:
1 Leh kralı her sene, Kasımdan Kasıma Osmanlı hazinesine 22000 altın verecek
2 Podolya ülkesi, eski hududuyla ve kalelerindeki cephane ve mühimmatıyla Osmanlılara teslim edilerek, Leh kuvvetleri tarafından tahliye olunacak
3 Ukrayna memleketi, eski hududuyla, Kazak Hatmanı Doreşenko’ya verilecek ve bu mıntıkadaki Leh kuvvetleri, tamamıyla Ukrayna’yı terk edecek
4 Podolya eyaletinde zaptedilen ve edilmeyen kırk sekiz palanga, Osmanlılara teslim edilecek
5 Osmanlı Devleti, Avrupa kıtasında herhangi bir devletle savaştığı sırada Leh Devleti, Osmanlılarla savaşan devlete herhangi bir vesileyle yardımda bulunmayacak

__________________

Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,
'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?




Ey ŞaiR! Bana Yağmurdan bahsetme, yağdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Antlaşmalar

Eski 10-24-2008   #24
KRDNZ
Varsayılan

Cevap : Antlaşmalar



Brest-Litovsk Antlaşması

Birinci Dünya Savaşı sonunda Brest şehrinde İttifak Devletleri (Almanya, Türkiye, Avusturya, Macaristan, Bulgaristan) ile Sovyet Rusya arasında imzalanan barış antlaşması (3 Mart 1918) 1917’de Birinci Dünya Savaşından çekildiğini ilan eden Rusya ile İttifak Devletleri arasındaki barış görüşmeleri, 22 Aralık 1917’de başladı Ancak, görüşmelerin uzaması ve bir neticeye varılamaması üzerine, Almanlar, 18 Şubat'ta tekrar saldırıya geçti Almanların ileri sürdüğü şartların kabulüne taraftar olan Lenin, partisine de görüşünü kabul ettirmeyi başardı 3 Martta imzalanan antlaşmaya göre Sovyetler, Polonya, Ukrayna ve Finlandiya ile Baltık topraklarından çıkmayı kabul etti Ardahan, Kars ve Batum’u (Elviye-i Selâse) Türkiye’ye bıraktı Antlaşma, 15 Martta Sovyetler Kongresinde de tasdik edildi Brest-Litovsk Antlaşması, 11 Kasım 1918’de Almanya’nın müttefiklerle imzaladığı ateşkes antlaşmasıyla birlikte yürürlükten kalktı

__________________

Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,
'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?




Ey ŞaiR! Bana Yağmurdan bahsetme, yağdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Antlaşmalar

Eski 10-24-2008   #25
KRDNZ
Varsayılan

Cevap : Antlaşmalar



Berlin Konferansı ve Antlaşması

Osmanlı Devleti ile Almanya, Avusturya, Macaristan, Fransa ve Rusya arasında Berlin’de yapılan antlaşma Halkımızın 93 Harbi dediği 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşından, Osmanlı İmparatorluğu'nun yenik çıkması neticesinde, Ruslarla 3 Mart 1878’de, şartları çok ağır Ayastefanos Antlaşması imzalanmıştı Türkiye’nin Balkanlardaki rolünü pek zayıf bir vaziyete düşüren ve Rusları Balkanların efendisi durumuna yükselten bu antlaşma, büyük devletlerin gözünü korkuttu Ayastefanos Muahedesinin, Rusya, İngiltere ve Avusturya arasında tadil edilmesi (değiştirilmesi) hususunda, o sırada İngiltere, sonra dünyanın ikinci devleti durumuna yükselen Almanya’nın yardımı ile bir konferansın toplanması mümkün olmuştu
Sultan İkinci Abdülhamid Han, İngiltere’yi Rusya’nın aleyhine mahirane bir şekilde kışkırtmıştı İngiltere, zayıf bir Türkiye’nin karşısında, Rusya’nın, Orta Doğudaki İngiliz menfaatlerini tehdit edeceğine, ılık sulara inip kendisiyle rekabete başlayacağına inanmıştı Daha önce, geçici ve şartlı olarak Kıbrıs’ın idaresini İngiltere’ye bırakan Babıali, Rusya’yı yola getirmek için, birinci derecede bu devlete güveniyordu Tabii, Türkiye, savaştan mağlup çıkmıştı Bahis konusu olan şey, mümkün olduğunca az zararla işin içinden sıyrılmaktı
Kongrenin Berlin’de toplanması hususunda, Almanya İmparatorluk Şansölyesi Prens Bismark’ın teklifi kongreye katılan devletlerce kabul edildi Türkiye ve Rusya’dan başka İngiltere, Almanya, Fransa, Avusturya-Macaristan ve İtalya'nın katıldığı Berlin Konferansı, Almanya İmparatorluk Şansölyesi (federal başbakan) Prens Bismark’ın başkanlığında 13 Haziran 1878’de açıldı Diğer devletleri, başbakanlar ve dışişleri bakanları temsil ediyordu Türk murahhasları, Hariciye Nazırı Kara Todori Paşa, Müşir Mehmed Ali Paşa ve Berlin büyük elçisi Sadullah Bey (Paşa) idi
Berlin Antlaşması, Türkiye için bir yıkım olmakla beraber, Türkleri Avrupa’dan tasfiye etmiyordu Bilakis, Türkiye’nin Balkanlardaki hayatını, 1913’e kadar 35 yıl uzatıyordu Üstelik antlaşmanın Rusya’ya sağladığı faydalar azdı ve asla Rusya’nın savaşta göze aldığı fedakârlıkları karşılamıyordu Asıl faydalananlar, Balkan devletçikleri ve İngiltere idi
64 maddelik antlaşmada, toprak değişiklikleri dışında en mühim maddeler, Türkiye’nin, Doğu Anadolu’da Ermenilerin az çok önemli bir azınlık teşkil ettikleri vilayetlerde (Vilâyât-ı Sitte), bu kavim lehine ıslahat yapmayı, aynı ıslahatı Makedonya vilayetlerinde de uygulamayı kabul etmesiydi Her iki madde de, Sultan İkinci Abdülhamid tarafından Büyük Devletler arasındaki rekabetten faydalanılarak, yıllar boyunca uyutuldu ve asla tatbik edilmedi
Diğer pek mühim bir madde, Türkiye’yi, Rusya’ya 802500000 frank savaş tazminatı ödemeye mecbur ediyordu Tazminatın ödenmesi, Sultan İkinci Abdülhamid’in uzun saltanatı boyunca devam etti
Berlin Antlaşması, Türkiye’nin 1699 Karlofça Antlaşması'ndan sonra, Avrupa’dan tasfiyesini hazırlayan ikinci büyük dönüm noktası oldu Bu tasfiye, 1913 Bükreş Antlaşması ile tamamlandı ve Avrupa Türkiyesi, Doğu Trakya’ya münhasır kaldı
Osmanlı Devletinin bu antlaşma ile doğrudan doğruya veya dolayısıyla olan toprak kayıpları şu şekilde özetlenebilir: Devlet, doğrudan doğruya idaresinde bulunan Niş sancağını Sırbistan’a, Teselya sancağını Yunanistan’a, birkaç kazayı Karadağ'a, Kars, Artvin ve Ardahan sancaklarını Rusya’ya, Dobruca sancağını Romanya’ya bırakıyor, bu suretle birkaç kaza ile birlikte 6 sancak, İmparatorluktan ayrılıyordu Kendisine tabi olan Romanya, Sırbistan, Karadağ prensliklerinin, imparatorluktan ayrılmasına razı oluyordu Bunların arasında Tunus Prensliğini de saymak mümkündür Zira üç yıl sonra Tunus’u işgal eden Fransa, bu işgalin ortamını Berlin Konferansının kulisinde sağlamıştı Osmanlı Devleti, çok imtiyazlı bir Bulgaristan Prensliği ile az imtiyazlı bir Doğu Rumeli vilayetinin kurulmasına rıza gösterdiği gibi, Bosna-Hersek vilayeti (eyalet, umumi valilik) ile, kısmen Yenipazar sancağının idaresini Avusturya-Macaristan’a, Kıbrıs sancağının idaresini de İngiltere’ye bırakıyordu Birkaç şaşkın ve gafil devlet adamının, Karadağ’a bir kaza bırakmamak için göze aldıkları savaşın sonunda yapılan bu büyük Türk yağmasından İran bile nasibini alıyor, bu devlete de o zamandan beri İran’da kalan Kotur kazası veriliyordu
Mithat, Mahmud Celaleddin, Redif paşalar gibi gafillerin, kazanacakları zannıyla, Osmanlı Cihan Devletini, ortasına attıkları meşhur “93 Harbi”nin neticesi budur Eğer Sultan İkinci Abdülhamid’in şahsi diplomasisi olmasaydı, bu kayıplar çok daha büyüyecek ve Ayastefanos’un ağır şartları aynen uygulanacaktı

__________________

Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,
'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?




Ey ŞaiR! Bana Yağmurdan bahsetme, yağdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Antlaşmalar

Eski 10-24-2008   #26
KRDNZ
Varsayılan

Cevap : Antlaşmalar



Belgrad Antlaşması

1739’da Osmanlı Devleti'nin Avusturya ve Rusya ile yaptığı iki ayrı barış antlaşması Rusların, 1736’da Orkapı’yı teslim alarak Kırım’ı talan etmeleri ve Bahçesaray’ı yakmaları üzerine Osmanlı Devleti harekete geçti Ancak, Osmanlı Devletinin, Rusya cephesinde kazandığı başarılar üzerine, Avusturya da üç koldan Osmanlı topraklarına girdi Böylece iki cephede çarpışmak zorunda kalan Osmanlı kuvvetleri, bir müddet bocaladılar ise de kısa sürede toparlandılar Bilhassa, Yeğen Mehmed Paşa, Abdipaşazade Ali Paşa, İvaz Mehmed Paşa ve Hafız Ahmed Paşa komutasındaki Osmanlı kuvvetleri, Avusturya ve Rus kuvvetlerini arka arkaya bozguna uğrattılar Niş, Özi ve Kılburun kaleleri ele geçirildi Belgrad kuşatıldı Bunun üzerine, Fransa’nın arabuluculuğuyla, Osmanlı Devleti ile Belgrad Barış Antlaşmasını imzalayan Avusturya ittifaktan çekildi 23 maddeden oluşan Belgrad Antlaşmasına göre; 1718’de Avusturya eline geçen Belgrad, Bosna, Sırbistan ve Eflak’ın bir bölümü Osmanlı Devletine geri verildi Tuna ve Sava ırmakları iki devlet arasında hudut sayıldı Antlaşmanın diğer maddeleri, Avusturyalıların inşa ettiği bazı askeri tesislerin yıkılması ile, esirler ve elçi teatilerini ihtiva etmekteydi Antlaşma 27 senelik olmak kaydı ile imza edildi (18 Eylül 1739)
Avusturya ile barış yaptıktan sonra, Osmanlı kuvvetlerinin bütün güçleriyle üzerine geleceğini düşünen Rusya da uyuşmayı uygun gördü Yine Fransa elçisi, Ruslara vekâleten sulh talep etti Yapılan görüşmeler sonunda, Rusya ile de 15 maddelik bir ahidname imza edildi (18 Eylül 1739) Antlaşmaya göre Ruslar, Azak dışında işgal ettiği toprakların tamamını Osmanlı Devletine terk ediyordu Azak Kalesi ise yıkılarak arazisi tarafsız bir hale getiriliyordu
Osmanlı Devleti, Karlofça ve Pasarofça’da imzalamış olduğu muahedelerin zararlarını, bu antlaşma ile telafi etti Ayrıca devrin iki büyük devletine karşı koyabileceğini de göstermiş oldu

__________________

Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,
'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?




Ey ŞaiR! Bana Yağmurdan bahsetme, yağdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Antlaşmalar

Eski 10-24-2008   #27
KRDNZ
Varsayılan

Cevap : Antlaşmalar



Baltalimanı Antlaşması

Osmanlı Devleti'nin, 1838’de, İngiltere ile Baltalimanı’nda imzaladığı ticaret antlaşması Avrupa’da sanayi inkılabının neticesi olarak daha fazla ham maddeye ihtiyaç duyulmaya başlandı Bunun üzerine Osmanlı hükümeti de 1826’dan itibaren, ham maddesini dışarıya çıkararak, esnafın işsiz kalmasını önlemek maksadıyla bir nevi himaye sistemi olan yed-i vahid (tekel) usulünü uygulamaya koymuştu Sistemin, ayrıca, yeni kurulmuş olan Asakir-i Mansure-i Muhammediyye ordusuna kaynak bulmak ve üreticinin mahsulünü ucuza satarak aldanmasını önlemek gibi gayeleri de bulunuyordu Yed-i vahid uygulaması özellikle İngiliz tüccarlarını son derece rahatsız ediyordu Nitekim, İngiliz sefiri Ponsenby, yed-i vahid usulü ile ticaret serbestisine konmuş engellere şiddetle çatmakta; Türkiye’de mahsul yetiştirenler, bunların fiyatlarını tespit etmekte yegâne hakim olan imtiyazlı kimselere satmak mecburiyetinde kaldıkça, Türk sanayiinin geriliğe mahkûm kalacağını iddia etmekteydi Kısaca yed-i vahid usulü, İngiltere’nin Osmanlı Devletini gönlünce sömürmesini engellemekteydi
Bu sebeple İngilizler, Osmanlı ticaretinde kendilerine ters düşen hükümlerin kaldırılması için 1833’ten itibaren ünlü hariciye nazırları Palmerston aracılığıyla uğraşmaya başladılar 1836’daki müzakerelerde Osmanlı heyetine başkanlık eden gümrük emini Tahir Efendi, eski düzenden mümkün olduğunca az taviz vermeye çalışmış ve İngiliz isteklerine boyun eğmemişti Bu durumda İngiliz diplomasisi, Osmanlı bürokrasisinin zayıf ve bunalımlı bir devresini kollamaya başladı Nitekim bu fırsat, iki yönlü bir şekilde, İngilizlerin karşısına çıktı 1837’de Londra büyük elçiliğinden hariciye nazırlığına getirilen Mustafa Reşid Paşa, İngilizlere yakın bir müzakereciydi Londra büyükelçiliğindeyken mason locasına kayıtlı olan Reşid Paşa, Osmanlı Devletini, iktisadi bakımdan çökertecek bir antlaşmaya yanaşmakta hiç tereddüt göstermedi Bu sırada Mehmed Ali Paşa, Mısır'da Osmanlı Devleti için büyük bir tehlike arz ediyordu Reşid Paşa, Mısır meselesinde İngilizlerin yardımlarını temin bahanesiyle, Baltalimanı’ndaki yalısında dört gün süren ve çok gizli tutulan pazarlıklar sonucunda, 16 Ağustos 1838’de Osmanlı-İngiliz ticaret antlaşmasını imzaladı Antlaşma, 8 Ekim 1838’de Kraliçe Victoria, bir ay sonra da Sultan Mahmud tarafından tasdik olundu Esas ve zeyl olmak üzere iki kısım halinde tanzim edilen antlaşmanın birinci kısmı, iç ticarete ait maddeleri; zeyli meydana getiren ikinci kısım ise İngiltere’den ithal edilecek mallarla, transit eşyaların gümrüklendirilme şekillerini ihtiva ediyordu
Antlaşmanın zeyl kısmının ikinci maddesine göre, zirai mahsullerle sair eşya üzerine konan yed-i vahid yani tekel usulü, tamamen kaldırılıyordu Bu maddeyle emperyalizmin önündeki engeller kaldırılarak, iktisadi sistemimiz felce uğramış oluyordu Ayrıca, iç ticaretin, Osmanlı vatandaşlarına münhasır kalması da kaldırılıp, istisnasız bir şekilde İngiliz tüccarlarına veriliyordu
Antlaşmanın diğer önemli hükümlerine gelince, dördüncü madde ile, Britanya tebaası, Osmanlı memleketleri mahsulü olan bütün maddeleri, istisnasız olarak ihraç etme iznine sahip olacaklardı Altıncı madde ile transit resmi kaldırılmaktaydı Yedinci madde ile, İngiliz gemileriyle gelen İngiliz emtiası için, bir defa gümrüğü ödendikten sonra, ithalatçı veya alıcı tarafından nereye götürülürse götürülsün bir daha gümrük ödenmeyecekti Antlaşmanın bu hükümleri ile, Osmanlı hazinesi, önemli bir gelir kaynağından mahrum kaldı Önceden yabancı bir emtia bir eyaletten diğer bir eyalete geçerken, ilave gümrük ödemek zorunda bulunduğundan, fiyatı artarak rekabet gücünü kaybediyordu Şimdi ise, Osmanlı tüccarı, bir yerden bir yere bir malı götürüp satarken yüzde 12 vergi verirken, İngiliz tüccarları, ortakları ve adamları, yüzde beş vergi ödeyecekti Böylece, İngiliz tüccarları, Osmanlı tüccarına karşı korunmuş oluyordu Bilahare transit resminin devam etmesine karar verilmiş ise de, buna karşılık ithalat resimlerinde, yüzde ikiye varan bir indirime daha gidildi
Bu arada antlaşma hükümlerinin Mısır, Afrika eyaletleri dahil bütün Osmanlı ülkelerinde ve her sınıf halk tarafından tatbik ve riayet olunacağına dikkat çekildikten sonra, isteyen bütün dost devletlere de istisnasız olarak antlaşmanın teşmil edileceği taahhüt olunuyordu Nitekim, 19 yüzyılın ilk çeyreğine kadar, Osmanlı dış ticaretinde birinci sırayı alan Fransa, menfaatlerine halel geleceğini bilerek bu antlaşma hükümlerine şiddetle karşı çıktığı halde, çok geçmeden 25 Kasım 1838’de yukarıdaki maddeye istinaden aynı hükümleri ihtiva eden bir antlaşma imzaladı Bunu, Avrupa’nın diğer devletleri takip etmekte gecikmediler 31 Ocak 1840’ta İsveç ve Norveç, 2 Mart 1840’ta İspanya, 14 Mart 1840’ta Hollanda, 30 Nisan 1840’ta Belçika, 1 Mayıs 1841’de Danimarka ve 20 Mart 1843’te Portekiz ile antlaşmalar imzalandı
Mustafa Reşid Paşanın faaliyetleri sonucu, 1838’de önce İngiltere ve sonraki yıllarda diğer Avrupa devletleriyle imzalanan bu ticari antlaşmalar, esnafı ve tüccarlarımızı uşaklığa, devletimizi de borç bataklığına düşürmekten öte bir işe yaramamıştır Nitekim, antlaşmanın imzalanmasından sonra Avusturya başbakanı; “İşte Osmanlı şimdi bitti!” derken, Osmanlı’ya büyük bir darbenin vurulduğunu daha işin başında söylemekten kendini alamamıştır Aradan yirmi yıl geçtikten sonra, 1858’de antlaşmanın tesirlerini anlatan İngiliz Edward Michelson ise; “Yabancı ülkelerde büyük ünü olan Türk sanayiinin birçok kolları, şimdi tamamen yok olmuştur Bunlar arasında pamuk sanayii başta gelir ki, bunlar tamamıyla İngiliz sanayii tarafından sağlanmaktadır Şam’ın çelik bıçakları, Kıbrıs’ın şekeri, İznik’in çinisi, Teselya’nın iplik boya sanayii hep yok olmuştur Bütün bu sanayi kollarının, bugün, Türk topraklarında artık izi bile kalmamıştır” derken, Türk sanayiinin düştüğü acı durumu dile getirmiştir Bu ticaret antlaşmaları, devlet hazinesini, önemli masrafları karşılayamaz hale getirdi ve Avrupa’dan borç alma yolu açıldı Böylece, dışa bağımlılık devri başlamış oldu
Gerçekten de Sultan Abdülaziz, 1861’de tahta çıkarken, 1838 ticari antlaşmalarının bir neticesi olarak, dış ticaretin yanında iç ticaret de yabancıların eline geçmiş, büyük çapta mali ve iktisadi çöküntü içerisinde bulunan bir devletle karşılaşmış idi

__________________

Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,
'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?




Ey ŞaiR! Bana Yağmurdan bahsetme, yağdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Antlaşmalar

Eski 10-24-2008   #28
KRDNZ
Varsayılan

Cevap : Antlaşmalar



Aynalıkavak Antlaşması (Tenkihnamesi)

Osmanlı Devleti ile Rusya arasında, 21 Mart 1779'da imzalanan antlaşma 21 Temmuz 1774'de imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması ile Rusya, Kırım'ın bağımsızlığını kabul etmişti
Avrupa ülkelerinin Kuzey Amerika'daki savaşlarla ilgilenmesi, Çariçe II Katerina'ya Kırım'ı işgal etme fırsatı vermiş, bunun üzerine Kırım Han'ı IV Devlet Giray, Osmanlılara sığınmıştı Yerine Rus yanlısı Şahin Giray'ın geçmesiyle Tatarlar ayaklandı Ayaklanmayı destekleyen Osmanlılar, Selim Giray ve taraftarlarını Kırım'a gönderdiler Rusların ayaklanmayı bastırması üzerine Osmanlılar, Rusya'nın, Kırım'dan çekilmesini istedi Böylece, İngiltere ve Fransa'nın arabuluculuğu ile Osmanlı ve Rus delegelerinin bir araya gelmesiyle, İstanbul'daki Aynalıkavak Kasrı'nda yeni bir antlaşma imzalandı Bu antlaşmaya göre; Osmanlı Devleti, Şahin Giray'ın hanlığını tanıyacak, fakat, sonraki hanların seçimi için, padişahın halife olarak onayı alınacaktı Akdeniz ve Karadeniz'de, Fransızlarla İngilizlere tanınan ticari haklar Rusya'ya da tanınacak, Kırım'daki Rus kuvvetleri geri çekilecekti
Bu antlaşma ile Kırım'ın bağımsızlığı yeniden onaylanmış oldu

__________________

Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,
'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?




Ey ŞaiR! Bana Yağmurdan bahsetme, yağdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Antlaşmalar

Eski 10-24-2008   #29
KRDNZ
Varsayılan

Cevap : Antlaşmalar



AYASTEFANOS (YEŞİLKÖY) ANTLAŞMASI
Antlaşmanın Esasları
- Sırbistan ve Karadağ ve Romanya'ya bağımsızlık verildi Görünüşte Osmanlılara bağlı, Büyük Bulgar Krallığı kuruldu

- Osmanlı İmparatorluğu savaş tazminatı olarak Kars, Ardahan, Batum, Doğu Beyazıt ve Eleşkirt’i Rusya'ya verecekti

- Rus siniri içinde kalan Müslüman halk isterse göç edebilecekti

Osmanlı Devletinden hem çok büyük topraklar koparmışlar, hem de Osmanlı Devleti, ülkede kalacak Hıristiyanlar lehinde ıslahat yapmayı Rusya'ya karşı taahhüt etmişti Bir başka ifadeyle Osmanlı Devleti, antlaşmanın 14,15 ve 36maddeleri ile bir bakıma Rusya'nın kendi iç işlerine karışmasına rıza gösteriyordu Ayrıca bu antlaşma Osmanlı-Rus ilişkilerinde de bir dönüm noktasıdır Kars, Ardahan, Batum ve Bayezid'in terk edilmesi ile Rusya, doğudan Anadolu içinde büyük tehlike arz eden bir kuvvet haline gelmiş bulunmakta idi Başka bir ifade ile Rusya; bir taraftan Doğu Anadolu’da, Ortadoğu’ya hâkimiyet yolunda bir köprübaşı ele geçirirken, diğer taraftan da Ermeniler üzerinde nüfuzunu kuvvetlendirmiş oluyordu Netice olarak,1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşının Rusya'nın başarısı ile sonuçlanması,"Ermeni Meselesi"nin şekillenmesine yarayan üç yeni faktör meydana getirmiştir:

Ermeni Meselesi’nin Şekillenmesine Yarayan Faktörler
1 Rus ordularının işgal ettikleri bölgelerde, Rusyalı Ermeni subay ve komutanların Osmanlı Ermenileri ile temasa gelmeleri ve onları, milliyet davasında destekleyecekleri kanaatini yaratmaları,

2 Balkanlar'daki Müslüman olmayan Osmanlı toplumlarının bağımsızlıklarına kavuşturulması,

3 Rusya'nın Ayastefanos (Yeşilköy) Antlaşması'na sıkıştırdığı 16Madde ile bir dereceye kadar Ermenilerin hami-si durumuna yükseltilmesidir

İngiltere'nin Korkusu
Rusya bu 16Maddede geçen "Ermenistan" tabiri ile böyle bir memleketin varlığını da Osmanlı Devleti'ne kabul ettirmiş oluyordu Ancak bu antlaşma yürürlüğe girmeyecekti Çünkü Rusya, Ortadoğu'daki devletlerarası dengeyi bozmuş idi İngiltere’nin İstanbul'daki elçisi Layard da, Ayastefanos (Yeşilköy) Antlaşması ile ortaya çıkan durumu ve endişelerini hükümetine bildiriyor, Batum, Kars ve Ardahan sancaklarının Rusya'ya verildiğini, böylece İngiltere'nin yüzyıllarca Karadeniz'den Kuzey İran'a gitmekte olan ticaret yolunun tehlikeli bir rakibin eline geçmiş olduğunu, aynı zamanda Rusya'nın Dicle ve Fırat deltalarına sarkmak çabası içinde olduğuna işaret ediyordu Ayrıca bu antlaşma Osmanlı - Rus ilişkilerinde de bir dönüm noktasıdır Kars, Ardahan, Batum ve Bayezid'in terk edilmesi ile Rusya, doğudan Anadolu içinde büyük tehlike arz eden bir kuvvet haline gelmiş bulunmakta idi Başka bir ifade ile Rusya; bir taraftan Doğu Anadolu’da, Ortadoğu’ya hâkimiyet yolunda bir köprübaşı ele geçirirken, diğer taraftan da Ermeniler üzerinde nüfuzunu kuvvetlendirmiş oluyordu Rusya ve İngiltere anlaşmanın hükümleri üzerine Avusturya'nın da muvafakatim alarak, ileride toplanacak kongrede görüşülecek konular hakkında bir görüş birliğine varmışlar idi
Elviye-i Selase'yi Ruslaştırma Çabaları
"Elviye-i Selase" (Üç Liva) olarak adlandırılan Kars, Ardahan, Batum Bölgesi 1877 -1878 Rus Savaşı (93 Harbi) yenilgisinden beri, işgal altındaydı Kars Ruslarca başkenti Tiflis olan Kafkas ötesi Genel Valiliğine bağlı bir vilayet olarak yönetiliyordu Kars Bölgesi, Kars, Ardahan ve Oltu kazalarından oluşuyordu İşgalden sonra başlayan ağır Ruslaştırma çabalarına rağmen yine Türk hüviyetini bir ölçüde koruyordu Mesela, alışverişte Rus parasının yanı sıra Türk ve İran paralan da kullanılıyor, toprak işletme ve mülkiyet sisteminde eski kanunlar varlığını sürdürüyordu İşgal döneminin Bölgeye getirdiği önemli bir değişiklik, yörenin demiryolu bağlantısı ile Kafkas ulaştırma sistemine girmesiydi İşgalden sonra angarya ile askeri amaçlara yönelik bazı şoseler de yaptırılmıştı Bir başka değişiklik de, halkın hukuki olarak çeşitli sınıflara bölünmek istenmesiydi Rusya’nın öbür bölgelerinde olduğu gibi, bu bölge halkı da asilzadeler, ruhban, şehirliler ve köylüler adları altında dört sınıfa ayrılmak İstenmişti Ayrıca, sistemli olarak uygulanan baskılar sebebiyle, Müslüman nüfus yarı yarıya azalmış,100000'i aşkın insan Anadolu topraklarına göç ettirilmek zorunda bırakılmıştı
Kıbrıs Meselesi
Diğer taraftan İngiltere, Osmanlı Devleti'ne başvurarak Doğu Anadolu'dan gelecek bir Rus tehlikesine karşı imparatorluğu korumak ve yardım edebilmek için Kıbrıs adasının işgal ve idâresinin kendisine bırakılmasını ve yine Rus tehlikesine karşı bir tedbîr olmak üzere, Doğu Anadolu'daki Ermeniler için ıslâhat yapılmasını istiyor, bir taraftan da, eğer Osmanlı Devleti, Kıbrıs’ı vermeye yanaşmadığı takdirde, imparatorluğu Rusya ile aralarında taksim edeceğini belirterek Bâb-ı Âlî'yi tehdit ediyordu İngiliz Hükümeti'nin Doğu Akdeniz'de üs olarak Kıbrıs'ı seçmesinde, Millî Savunma Bakanlığı'nın istihbarat başkanlığını yapan Albay Home'un verdiği raporun önemli rol oynadığı söylenmektedir Bu rapora göre:
1İngiltere öyle bir bölgeye yerleşmeli idi ki Burada idarenin Bâb-ı Âlinin elinden Londra'ya geçmesi sonucunda, Britanya’yı rahatsız edecek karışıklıkların ortaya çıkmaması ve aynı zamanda o bölgedeki servetlerin İngiltere ekonomisi için yararlı olması gerekiyordu,

2Askerî yönden, bu bölgedeki İngiliz kuvvetlerinin gerek Kafkaslar, gerek yukarı Fırat ve Dicle nehirlerinden yapılacak hücumlara karşı, derhal mukabele edebilecek durumda olmaları gerekti,

3Ekonomik bakımdan İngiliz imalâtçılarına Ortadoğu'da yaptıkları ticarette bir depo vazifesi görmeli idi

İşte bu ekonomik, politik ve askerî yönlerden İngiltere için en elverişli yer Kıbrıs idi İngiltere’nin tehditleri karşısında, Osmanlı Devleti için Kıbrıs'ı vermekten başka çıkar yol görünmüyordu Böylece iki devlet arasında İstanbul'da 4 Haziran 1878 tarihinde gizli bir anlaşma yapıldı, Anlaşmaya göre; Rusya, Batum, Ardahan, Kars veya zikredilen yerlerden birini elinde tutup da, ileride, her ne vakit olursa olsun, katî bir sulh muahedesi (yânî Berlin Muahedesi) ile tâyin olunan Osmanlı Devletî'nin Asya topraklarından bir kısmını daha zapt ve istilâya girişecek olursa, o takdirde İngiltere Devleti, zikredilen topraklan silâh ile muhafaza ve müdafaa etmek ü/ere Osmanlı Devleti ile birleşmeyi taahhüt eder Buna karşılık Padişah Hazretleri de, Anadolu’da bulunan Hıristiyan ve şâir tebaanın iyi idare ve korunmaları hakkında ileride devletler arasında sonradan kararlaştırılacak olan lüzumlu ıslâhatı yapacağını, İngiltere Devleti'ne vaat eder ve İngiltere'nin kendi taahhütlerini yerine getirebilmesinde lüzumlu vâsıtaları temîn edebilecek bir hale koymak için Kıbrıs Adası'nı tahsis ve asker ikamesi ile idare etmesine muvafakat ediyordu Bu gizli anlaşma ile İngiltere bir taraftan Kıbrıs'a fiilen yerleşiyor, diğer taraftan Doğu Anadolu'da bir nevi koruyuculuk ve müdahale hakkına sahip oluyor, Ermeni davası da, bir İngiliz davası haline geliyordu Böylece, Osmanlı-Rus çatışması çok yönlü bir Avrupa meselesi haline dönüşmeye başlamıştı Bunun sonucu olarak, İngiltere ve Avusturya'nın öncülüğü ile Ayastefanos (Yeşilköy) Antlaşması'nın "Şark Meselesi" ile ilgili kısımlarını yeniden gözden geçirmek ve düzeltmeler yapmak için, Berlin’de devletlerarası bir kongrenin toplanmasına karar verildi Rusya, yeni bir savaşı göze alamadığı için bu toplantının yapılmasını şartsız olarak kabul etmek zorunda kaldı Böylece İngiltere, Berlin Kongresi’ne, Osmanlı Devleti'nin Rusya karşısındaki yenilgisinden doğan iki tehlikeyi de bertaraf etmiş olarak giriyordu
Ermeni Faaliyetleri
Ayastefanos (Yeşilköy) Antlaşması'nın imzalandığı 3 Mart 1878 tarihi ile Berlin Kongresi'nin toplandığı 13 Haziran 1878 tarihleri arasında, yani 3 ay süre ile Ermeniler de boş durmamışlardı Ermeni Patriği Nerses Varjabedyan ve önde gelen Ermeniler Balkanlar'daki gayr-ı Müslim tebaanın bağımsızlık yolundaki faaliyetlerinin Doğu Anadolu'da da tekrarlanmasını istiyorlardı

17 Mart 1878 günü Patrik Nerses, İstanbul’da İngiliz Büyükelçisi Layard'ı ziyaret ederek, "Bir yıl önce Osmanlı idaresinden şikâyetimiz yoktu, ancak Rus zaferi şimdi durumu değiştirdi, Doğuda bağımsız bir Ermenistan istiyoruz Eğer siz yardım edemezseniz bunu gerçekleştirmek için Rusya'ya müracaat ederiz" demiş, elçi Ermenistan'dan nereyi kastettiğini sorunca,"Van, Sivas, Diyarbakır ve Kilikya" diye cevap vermişti Elçinin,"Evet ama bu yerlerin hiçbirinde çoğunlukta değilsiniz" demesi üzerine de,"Bunu biliyoruz, ama şimdi Rusya Doğuda topraklar kazanıyor, Rusya ile Osmanlı İmparatorluğu arasındaki güç dengesi değişti Biz de geleceğimizi düşünmeliyiz" diye Ermenilerin amacını açıklamıştı

Patrikhane, bu teşebbüslerini sadece İstanbul'da yürütmüyordu Ayastefanos (Yeşilköy) Antlaşması'nın Berlin'de tadil edileceği haberini alan Patrik, kongreye katılacak bütün devletler nezdinde de yoğun faaliyette bulunuyordu Bu amaç doğrultusunda Başpiskopos Horen Narbey, Rusya'ya giderek, Çar II Aleksandr tarafından kabul edildi Narbey, Çar’dan Osmanlı Ermelileri'ni himaye etmeye devam etmesini ve Berlin Kongresi'nde davalarım savunmasını rica etmişti Eski Patrik Hrimyan başkanlığında bir heyet de Avrupa başkentlerini dolaşarak siyaset adamlarını Ermeni davasına kazanmak için propagandaya çıkmıştı Bu heyetin elinde, Ermeni isteklerini belirten ve Türkiye'de Ermenistan kurulması için hazırladıkları bir proje vardı Bu proje 7 maddeden müteşekkil idi ve özet olarak şu hususlara yer veriliyordu

Ermenistan Devleti Projesi
Projeye ekli haritada, Erzurum ve Van vilâyetleri ile Harput (Elâzığ) sancağının Fırat nehrine kadar yerleri Büyük Ermenistan olarak gösteriliyordu Trabzon-Batum arasında bulunan Rize'nin de Ermenistan'ın ihracat limanı olarak lüzumlu görüldüğü ileri sürülüyordu Bu sınırlar içindeki yerlerin, Bâb-ı Ali tarafından tayin ve büyük devletler tarafından tasdik edilmiş bir Ermeni umumî valinin idaresine verilmesi, valinin Erzurum'da oturması ve bütün icra kuvvetlerinin başı olması, beş yıldan önce Bâb-ı Ali tarafından değiştirilmemesi belirtiliyordu
Umumî valinin, gelirlerinin %20'sini devlet hazinesine verdikten sonra geri kalanını yollar, okullar gibi umumî işlere harcaması,
Şer’i mahkemelerin ancak İslâmlar arasındaki davalara bakabilmesi ve buna valinin müfettiş tayin etmesi, diğer davaların davacı veya davalılar ister İslâm, ister Hıristiyan olsun diğer mahkemelerde görülmesi ve bu mahkemelere tayinlerin umumî vali tarafından yapılması,
Din ve mezheplere geniş hürriyet verilmesi,
Asayişin jandarma ve milis kuvvetine dayanması, bunların umumî valinin emrinde olması ve Osmanlı Hükümeti'nin bunları istediği gibi kullanamaması,
Vilâyette bir umumî meclisin bulunması, bu mecliste iki Ermeni ve iki de İslâm üye bulunması, meclisin her yıl toplanması, bütçeyi tasdik ile vergilerin alınma şeklinin kararlaştırılma yetkisinin bu mecliste bulunması, her beş yılda bir defa devlet hazinesine verilecek paranın bu meclis tarafından kararlaştırılması,
Protokol'un imzasından üç ay sonra uygulanmaya konulacak nizamnamenin milletlerarası bir komisyon tarafından kontrol edilmesi şartları vardı Patrik Nerses, bir taraftan Mençester Ermeni Komitesi Başkanı Karekin Papazyan'a gönderdiği bir mektupta, siyâsetlerinin Rusya'ya minnettar kalarak, İngiltere’den ümit ve onun sayesinde hedefleri olan maddî ve manevî refaha ulaşmak olduğunu belirtiyor, diğer taraftan 30 Haziran'da İstanbul'da İngiliz Büyükelçisi Layard'ı tekrar ziyaret ederek, projelerini Kongreye vermiş olduklarını ifâde ederek İngiltere'nin bu projeyi desteklemesini istiyordu"

Aynen Kabul Edilen Madde
Berlin Konferansı'nın ilk günlerinde Bismark Ermenileri iyi karşılamış, Avrupa devletleri de onlara sahip çıkmışlardı Ancak İngiltere'nin kongrede ağır basması yüzünden Ermenilerin isteklerine sahip çıkan pek olmadı Berlin Kongresi'nde Ermeniler'in müracaatı ilk defa kongrenin 4 Temmuz 1878 tarihli oturumunda, İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Salisbury tarafından ortaya atılarak ele alınmıştı Fakat müzakere, Ermeni teklifi yerine, Ayastefanos (Yeşilköy) Antlaşması'nın 16maddesinin tadili ve Rusya'nın işgal altında tuttuğu yerleri tahliyesinin ıslahata bağlanması şartının kaldırılması şeklindeki öneri ile başladı Neticede sunî Mesele, Ayastefanos Antlaşması'nın 16maddesi fazla değişikliğe uğramadan Berlin Muahedesi'-nin 61Maddesi olarak kabul edildi Bu maddeye göre : "Bâb-ı Âlî, Ermeniler’in oturdukları vilâyetlerin mahallî şartları dolayısı ile muhtaç oldukları ıslâhat ve düzenlemeleri gecikmeden yapmayı ve Kürtler ile Çerkezlerce karşı emniyet ve huzurlarını korumayı taahhüd eder ve bu konuda alacağı tedbirleri sırası geldikçe devletlere tebliğ edeceğinden, adı geçen devletler de bu tedbirlerin tatbikine nezâret edeceklerdir Böylece "Ermeni Meselesi",büyük devletlerin nezaretinde olmak üzere Osmanlı Devleti'nde yapılacak bir "Islahat Meselesi" halinde tespit edilmiş olunuyordu Artık, Avrupa diplomasisinin en büyükleri 13 Temmuz 1878 tarihinde imzalanan Berlin Muahedesi ile"Hasta Adam" dedikleri Osmanlı İmparatorluğu'nun geri kalan uzuvlarını Avrupa'nın anatomi müzelerine dağıtıp fizyolojik denemeler yapmaya başlayacaklardı

Daha sonra Rusya'nın sıcak denizlere inme konusunda çok önemli gelişme kaydettiğini gören İngiltere'nin zorlamasıyla 13 Temmuz'da Berlin Kongresi yapıldı Bu kongreye büyük ümitlerle katılan Osmanlı Heyeti'ne itibar eden olmaz ve kongre, Ayastefanos Antlaşması ile Rusya'ya tanınan bazı imtiyazların İngiltere'ye de verilmesiyle sonuçlanır Osmanlı topraklarındaki Hıristiyan tebaanın iyi idare edilmesi ve korunması için padişah, İngiltere ile anlaşarak ıslahat yapacaktır

__________________

Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,
'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?




Ey ŞaiR! Bana Yağmurdan bahsetme, yağdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.