Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Psikoloji / Sosyoloji / Felsefe

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
saldırganlık

Saldırganlık

Eski 08-07-2006   #1
dehşet
Varsayılan

Saldırganlık



SALDIRGANLIK
TANIM
Saldırganlığın tanımı eylemin bizzat kendisi vurgulanarak yada eylemde
bulunan kişinin niyeti vurgulanarak yapılabilir Eylemin kendisi
vurgulandığında saldırganlık başka kişilere zarar veren herhangi bir
davranış olarak tanımlanmaktadır Eylemde bulunan kişinin niyeti
vurgulandığında ise hedefi yaralamak niyetiyle girişilen bir davranış olarak
tanımlanır
Diğer bir tanım, öfkeli ve araçsal saldırganlık şeklinde yapılmaktadır Öfkeli
saldırganlık öfke ve düşmanlığın kışkırttığı saldırganca bir eylemdir Araçsal
saldırganlık ise, eylemin kendisi dışında bir hedefe ulaşmak için girişilen
saldırganca bir eylemdir

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 08-07-2006   #2
dehşet
Varsayılan


NEDENLER:
• Bazı kuramcılar beynin merkezi sinir sisteminin ve endokrin
sisteminin saldırganlığa yol açtığını öne sürmektedir Bazı bilim
adamları da beyinde saldırganlığa neden olan merkezlerin dışında
beyindeki tümörlerinde saldırganlığa yol açtığını ileri sürmektedirler
Saldırganlıkla ilgili amigdalalar duyguların kontrolünden sorumlu
beyin alanlarıdır ve limbik sistemin bir parçasıdır Saldırganlık
gösteren hayvanların amigdalaları çıkarıldığında hayvanların önceki
halinin karşıtı bir durumun, sakinlik halinin ortaya çıktığı gözlenmiştir
Yine bu bölgede oluşmuş olan bazı tümörlerin aşırı saldırganlığa yol
açtığı belirtilmektedir Biyolojik kurama ait bir diğer açıklama
genlerdeki farklı kombinasyonların saldırganlığa neden olduğu
şeklindedir Her insanın hücresindeki 23 çift kromozomdan bir çifti
cinsiyeti belirler Kadın da cinsiyeti belirleyen kromozom çifti XX
erkekte ise XY biçimindedir Y erkekliği belirleyen kromozom olarak
düşünülmektedir Bazı erkeklerde bu kromozomlar XYY şeklindedir
Bir kısım bilim adamları fazla olan bu kromozomun erkekte
saldırganlığı artırdığını savunmaktadır Araştırmalar XYY tipi
kromozomun erkek suçlular arasında normallere göre 4 kez daha
fazla görüldüğü şeklinde sonuçlanmıştır Fakat kromozomlarla ilgili bu
açıklamayı eleştirenler ve saldırganlığı açıklamada yetersiz bulan
araştırmacılarda vardır Çünkü XYY kromozomu taşımasına rağmen
saldırgan olmayan erkeklerdeki ve kadınlardaki saldırganlığın
nedenleri için hiçbir açıklama getirilememektedir Bu nedenle biyolojik
kuramın saldırganlığa ilişkin açıklamalarının yeterli ve kapsamlı
olduğu söylenemez Biyolojik temelli kuramlar objektif ve somut
verileri kapsaması yönünden önemli sayılmakla beraber, saldırgan
davranışın oluşumunda etkili olan bireyin duygusal, zihinsel ve sosyal
süreçleri dikkate almamaktadır Bununla birlikte yapılan araştırmalar
biyolojik faktörlerin psikopatolojide önemli rol oynadığını ortaya
3
çıkarmıştır Geçmişte saldırgan davranış incelenirken daha çok
çevresel değişkenler üzerinde duruluyor, gelişimsel ve sonradan olma
beyin hasarları üzerinde durulmuyordu Son yirmi yıldır saldırganlık
üzerine yapılan araştırmalarda nöropsikiyatrik ve nörolojik sorunların
saldırgan bireylerde, saldırgan olmayanlara oranla daha yaygın
olduğu ileri sürülmektedir Şiddeti besleyen bir çok kaynak vardır
Ancak bu kaynakların etkin olabilmesi için etkileyebilecekleri bir canlı
organizmaya ihtiyaç vardır Şiddet davranışını anlayabilmenin yolu
onun biyolojik temelini anlamaktan geçer Bu konudaki bulgular
henüz çelişkili ve yetersizdir Daha kapsamlı çalışmalara ihtiyaç
vardır Emosyonel sinir bilim (Neuroscience) alanında son yıllarda
görülen hızlı ilerleme bu alanda kısa sürede aşamalar
kaydedileceğinin sinyallerini vermektedir Ortaya çıkacak sonuçlar,
şiddeti ortadan kaldırmayacaktır Şiddetin daha iyi anlaşılabilmesi ve
ortadan kaldırılabilmesi için hem toplumsal hem de biyolojik
etkenlerin birlikte ve uygun ölçülerde dikkate alınması gerekir

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 08-07-2006   #3
dehşet
Varsayılan


• İnsan davranışlarını insanın doğasından yola çıkarak açıklayan
içgüdü kuramcıları saldırganlığı da içgüdülere göre açıklamakta,
insanın diğer hayvanlar gibi kendisini saldırgan davranışlarda
bulunmaya eğilimli kılan bir saldırganlık içgüdüyle doğduğunu ileri
sürmektedirler Bu kuramcılar saldırganlığı doğuştan gelen içgüdülerle
4
açıklamakta ve saldırganlığın azaltılabileceğine ilişkin bir umut
taşımamaktadır Saldırganlığı içgüdülerle açıklamak, kişiler arası
ilişkilerde sorun olan bu davranışı olağan görmek anl*****
geldiğinden, bu kurama özellikle sosyal öğrenme kuramcıları
tarafından yoğun eleştiriler gelmektedir İnsan davranışlarını sadece
içgüdü modeli ile tanımlamanın doğru olmayacağını daha sonra kabul
edilmiştir Davranışlar sadece içgüdü modeliyle açıklanabilseydi
saldırganlığa özel bir anlatım ve özür bulunmuş olurdu

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 08-07-2006   #4
dehşet
Varsayılan


• Sosyal Öğrenme kuramcıları insanın doğuştan saldırgan olmadığını
saldırganlığın toplumsallaşmanın bir sonucu olarak ortaya çıktığını
belirtmişlerdir Bireyi saldırganlığa iten güçlerin içsel olmaktan çok
dışsal olduğunu savunmaktadırlar Diğer kuramlarla karşılaştırıldığında
bu kuram dış etkilere daha fazla önem vermektedir Ancak kişi yalnız
çevresel etkenlere tepkide bulunan güçsüz bir organizma değildir Kişi
ve çevrenin karşılıklı etkileşimleri bireyin sahip olduğu davranışları
oluştururlar Böylece hem çevre etkinlikleri davranışları şekillendirir,
hem de çevre davranışlar tarafından etkilenir Bu dinamik görüşler
insanın saldırganlığını diğer sosyal davranışlar gibi hem çevreden
kaynaklanan uyaran ve pekiştiricilerin etkisi hem de bilişsel kontrol
etkisiyle öğrenildiğini savunur Bu kuram, saldırgan davranışların
kaynaklarının çok çeşitli olduğunu, geçmiş deneyim ve öğrenmeden,dış durumsal etmenlere kadar yayılan çok geniş bir yelpaze içinde
değerlendirilmesi gerektiğini, ayrıca saldırganlık ve şiddetin, nesiller
boyunca öğrenilmiş bir davranış kalıbı olarak geçtiğini de
savunmaktadır Geçmişteki deneyimlerin saldırganlığın ne zaman,
hangi durumlarda ve de ne sıklıkla ortaya çıkacağını belirlediğini,
çocukların model olarak aldıkları ana babalarının davranışlarından,
nasıl davranmak gerektiğini öğrendiklerini, aile ve dış çevreden
edindikleri saldırgan modellere özenerek saldırgan davranışlarda
bulunduklarını ileri sürmektedir Saldırganlığa içgüdü ve engellenme
açısından bakan görüşlerle karşılaştırıldığında, sosyal öğrenme
yaklaşımını benzersiz kılan şey, saldırganlığı değiştirebilir ve
engellenebilir bir olgu olarak görmesidir Oysa saldırganlığı içgüdüyle
açıklayan görüşler saldırganlığı kaçınılmaz ve genetik olarak
programlanmış bir davranış olarak görme eğilimindedirler Bu
yaklaşım, saldırganlığın öğrenildiği gibi unutulabileceğini ya da uygun
koşullar altında hiç öğrenilemeyeceğini savunmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 08-07-2006   #5
dehşet
Varsayılan


Saldırganlığın nedenini açıklayan bir diğer kuram olan Engellenmesaldırganlık
kuramı ilk ortaya atıldığı zaman “Saldırganlık hali her
zaman bir engellenme sonucu ortaya çıkar” görüşü şiddetle eleştirilere
uğrayınca her engellenmenin saldırganlığa yol açacağı görüşü
değiştirilerek saldırganlık, “engellenme saldırganlığa yol açmaktadır”

şeklinde tanımlandı Pek çok örnekte engellenme biçimlerinin
ardından saldırgan davranışlar gelse de engellenme ve saldırganlık
arasındaki bağın sanıldığından daha zayıf olduğu düşünülmektedir
Engellenme kaçınılmaz olarak saldırganlığa yol açmamakta ve
saldırganlık her defasında engellenmenin ardından gelmemektedir
Bununla birlikte kuram sosyal ödül kazanmak için yapılan araçsal
saldırganlık yada kendini savunmak için yapılan saldırganlık gibi
engellenme olmaksızın yapılan saldırgan davranışları açıklamakta da
yeterli olmamaktadır Şiddet eylemlerini insan etmeninden
soyutla***** salt çevresel etmenlere dayandırarak açıklamak
sorunun çözümüne fazla yardım sağlamamaktadır Çünkü çevre ve
insan birbirinden ayrılmaz bir biçimde bir sorunlar yumağı olarak
şiddet eylemlerine katkıda bulunur İnsan tepkilerini dış uyaranların,
ruhsal yapısında yol açtığı etkilerin özelliklerine göre gösterir Bu
etkilerden biri olan engellenme tek başına saldırganlığa neden
değildir Bu konularda çalışmalar yapan bilim adamlarına göre
engellenme genellikle öfke olarak nitelendirilen duygusal bir tepkiye
yol açmakta ve bu tepkide kişiyi saldırgan davranışlarda bulunmaya
hazır hale getirmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 08-07-2006   #6
dehşet
Varsayılan


Saldırgan modeller, bilişsel öğrenme yoluyla yeni davranış kalıplarının
öğrenilmesini sağlar Modelin saldırgan davranışlarının
7
ödüllendirilmesi halinde de dolaylı pekiştirme yoluyla bu tür
davranışların taklit edilme olasılığı artar Böyle durumlarda
saldırganlık oldukça yerleşik bir davranış kalıbı haline gelerek
söndürülmesi güçleşir Davranışçılara göre, insanlar iyi, akıllı olarak
doğmakta, kötü eğitim, kötü çevre ve kötü örneklerle davranışlar
bozulmaktadır İnsan davranışlarını yalnızca doğuştan gelen eğilimler
değil, çevrenin davranışları da biçimlendirmektedir Bu yaklaşıma göre
çocuk saldırgan davrandığında annesinin veya diğer kişilerin ona
istedikleri şeyi vereceklerini anlarsa, saldırgan biçimde davranmaya
eğilimli olur Aynı durum uysal, atak ya da sevecenlik için de
geçerlidir Öteki bütün davranışlarda olduğu gibi saldırganlık da kişinin
çıkarına uygun düşecek biçimde hareketlerin yapılmasıyla öğrenilir
Kişi istediği şeyi elde etmede başarılı bir yöntem olduğu kanıtlanan bir
biçimde hareket eder
Saldırgan davranışların oluşmasında taklit önemli bir süreçtir Bir
çocuk yada genç öfke ve saldırganlık düzeyini kontrol edemeyen ve
bunu sağlıksız şekilde ifade eden ana babasını gözlediğinde, sözle
saldırmayı ve katı bir şekilde eleştirmeyi öğrenir Ana babanın
uyguladığı otoriteye dayalı katı disiplinin çocukta saldırganlık ve
başkaldırma gibi olumsuz özelliklerin ortaya çıkarttığını görülmektedir
Araştırmalarda ana babanın kısıtlayıcı ve çocuğa özgürlük tanımayan,
8
kendi düşüncelerini empoze eden onun adına kararlar alıp
uygulamaya çalışan katı tutumlarının isyankarlığa ve saldırganlığa
neden olduklarını göstermektedir Çocuğa karşı yargılayıcı olan,
fiziksel şiddet kullanan, çocuğu dinleyip anlamaya çalışmayan
annelerin çocuklarının güvensiz, tedirgin ve saldırgan davranışlar
gösterdiği bulunmuştur Ayrıca çocuğa karşı dayakla terbiyenin olduğu
kadar, aşırı koruyuculuğunda çocuğu saldırganlaştırdığı görülmüştür
--------------------------------------------------------------------------------

Toplum da aile gibi suç oranın gelişmesini teşvik etmektedir Suç
oranın yüksek olduğu bir topluluk çocuğun saldırgan aktivitelerde
bulunan pek çok modeli gözlemlemesine fırsat verir Çocuk aynı
zamanda bu davranışlarından ötürü bu modellerin ödüllendirildiğine
de tanık olur Göç sebebiyle başta büyük kentler olmak üzere çeşitli
yerleşim birimlerinde oluşan, kontrolsüz yapılaşma, nüfus artışı,
kültürel yozlaşma ve yabancılaşma, gelir adaletsizliğinin ve
yoksullaşma oranının artması, işsizliğin yol açtığı güvensizlik,
gelecekten umudunu kesme ve amaçsızlık, haksızlığa uğradığında
hakkını resmi yollardan alamaması, sosyal problemlerin çözümünde
şiddete başvurulması saldırganlığın ortaya çıkmasını kolaylaştırır

Psikologların büyük çoğunluğunun TV’de şiddetin çocuklarda
saldırganlık eğilimini artırdığına inandığı kesindir Hatta sokaktaki
insanında genelde bu inancı paylaştığı söylenebilir Eğer

televizyondan bir şeyler öğreniliyorsa ki bunda kuşku yoktur
Saldırgan davranışlarda öğrenilebilir Bu öğrenme, TV’de gözlenen
saldırgan kahramanın gösterdiği saldırgan davranışın taklidi ya da
böyle davranışların ilişkili olduğu başka saldırgan davranışları
çağrıştırıp etkinleştirmesi biçiminde olabilir Bununla birlikte,
çocukların TV’de gözledikleri ve sonuçta kendileri için zararlı
olabilecek saldırgan davranışlara daha fazla başvuracaklarını
düşünmek biraz insanı küçümsemek ve onu ayırt etmeksizin her
davranışı taklit eden robotumsu bir yaratığa indirgemek olur İnsan
yavrusu eğer ruhsal olarak bir özrü yoksa bebek denebilecek yaşlarda
bile gerçek ile filmi, filmde yapılabilecekle gerçekte yapılabileceği ayırt
edebilecek kapasitededir Nitekim gözden geçirdiğimiz sonuçlarda bu
görüşü destekler niteliktedir Bulgular TV’ de saldırganlığın,
çocuklarda saldırganlığı büyük ölçüde arttırdığı yargısına varmamızı
sağlayacak denli kesin ve tutarlı değildir Eğer gerçek yaşamda
saldırgan davranışlar ödüllendirilip özendiriliyorsa, çevre gerçek
saldırgan modeller açısından zenginse ya da koşullar saldırgan
duyguları denetim altında tutulamaz ölçülere çıkarıyorsa, o zaman
saldırgan davranışların öğrenilmesinin ayıbı büyük ölçüde TV’ye
çıkarılmamalıdır
Başlı başına okul ve eğitim sistemi bile pek çok çocuk ve ergende
öfke yaratan ve saldırganlığa yol açan ortamlar olabilmektedirEğitimöğretim
alanındaki eşitsizlikler ve haksız uygulamalar, öğretmenlerin
öğrenciler arasında ayrım yapmaları, öğrencilerin kendi içinde değil
sürekli birbirleriyle kıyaslandığı yarışmacı, kalitesiz ve ezberci eğitim,
başarının düşmesine yolaçan sürekli değişen eğitim programları
çocukları saldırganlaştırmaktadır

• Kalabalık sınıflar, yetersiz fiziki koşullar, fazla ders saati ve yoğun
ders programının getirdiği sıkıntılara ders dışı etkinliklerin ve sosyal
faaliyetlerin yetersiz olması, öğrencinin rahatlayabileceği, enerjisini
kullanabileceği alanların sınırlılığı eklenir Bu yüzden sınıflar can
sıkıntısı için mükemmel mekanlardır ve bu kadar yapay bir ortamda
çocuklardan doğal olması beklenmektedir Bu hayvanat bahçesinde
kafese kapatılan vahşi hayvanları niçin doğal davranmıyorlar yada
niye huzursuzlar diye suçlamak gibidir
• Disiplin yönetmeliğinin katı, yasakçı kuralları ve tek tipleştirme
uygulamaları sonucu farklı, orijinal ve yaratıcı kişilik özelliklerinin
törpülenmesi çocuklarda öfke tepkilerine yol açmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 08-07-2006   #7
dehşet
Varsayılan


Bir yandan öğretmenlerin formasyon yetersizliği, (öğretmen açıklarını
kapatmak için her üniversite mezununun öğretmen olarak atanması)
ve eğitimden çok öğretim ağırlıklı çalışmaları, diğer yandan rehberlik

ve yönlendirmenin olmayışı, okulda psikolojik danışma hizmetlerinin
yetersizliği saldırganlığı engelleme de sorunlar doğurmaktadır
(Rehber öğretmen açığını kapatmak için bu işin eğitimini almamış
insanların istihdam edilmesi)

Genelde ergenlikte sınırlı antisosyal davranışa dahil olan bireyler,
toplumun norm ve standartlarını öğrenmektedir ve yaşam boyu
antisosyalliği sürdüren bireylerden çok daha iyi sosyalize olmaktadır
Ergenliğin ilk yılları boyunca suçluluk artış, genç yetişkinlikte de düşüş
göstermektedir Arkadaş grubunca kabul arzusu, gençler arasında
antisosyal davranışı artırmaktadır Zamanla arkadaşlar daha az etkili
olmaya başlar ve ahlaki değerlerin kazanılmasıyla saldırgan davranış
azalır


ÖNERİLER
• İnsanın biyolojik olarak iki nihai amacı vardır Hayatta kalmak ve
türün devamını sağlamaktır İnsan bir tehlikeyle karşılaştığı zaman da
iki davranış kalıbından birini seçer ya kaçacak yada savaşacaktır
Savaşmak zorunda kaldığı zaman doğal olarak saldıracaktır Yani
şiddetin kökeninde yer alan saldırganlık davranışının insanın hayatta
kalmasına yarayan kesin bir fonksiyonu vardır Bir amaca hizmet
eden saldırganlık davranışının, sosyal kaidelerin geliştiği, kişinin
güvenliğini sağlayacak toplumsal yapılanmanın arttığı bu gün için

eskiye oranla gerekliliği azalsa da, kişinin hangi durumda kendisine
zarar gelebileceği bilgisine her zaman ihtiyacı vardır
• Saldırganlığın üç türünden söz edilebilir Toplum tarafından
onaylanmayan düşmanca saldırganlık, belli koşullar altında onaylanan
saldırganlık, toplumca ne yasaklanan ne de onaylanan izin verilmiş
saldırganlık Toplumda etkili işlev görebilmek için bireyler bunları
öğrenmek zorundadır Saldırganlıklarını hiçbir zaman denetim altına
alamayanların özgür kalmalarına izin verilmeyecektir Bununla birlikte
saldırganlığa hiç başvurmayanların durumları, gerektiğinde onu
kullananlarınkinden daha kötü olabilir Dolayısıyla önemli olan
çocuklara hiçbir zaman saldırmamayı öğretmemek değil,
saldırganlığın ne zaman uygun olup ne zaman uygun olmadığını
öğretmektir Önemli bir diğer noktada çocuklara düşmanca
saldırganlığın, toplum tarafından onaylanmayan saldırganlığın
öğretilmemesidir
Araştırmalar çocuklarının kötü davranışlarını cezalandırmak isteyen
anne ve babaların aslında bu davranışları pekiştirmekten ileriye
gidemediğini göstermektedir Buna göre övülen iyi davranışlar
çocukları tarafından nasıl öğreniliyorsa cezalandırılan kötü
davranışlarda öğrenilebilir Burada önemli olan davranışın altının
çizilmiş olmasıdır Bir davranış ödül ile güçlendirilirken, ceza ile

ortadan kaldırılabilir Ancak burada asıl ceza, o davranışın sonunda
ortaya çıkacak olumsuz durumun kendisidir Bir davranış sonucunda
ortaya çıkan olumsuzluk bir yanıt iken, cezalandırmak bir uyaran
oluşturabilmektedir Ceza, cezalandırılan tarafından kendine bir
saldırı olarak algılanabilir, hatta karşı atağa geçme isteği uyandırabilir
Davranış sonucu ortaya çıkan olumsuzluk davranışın devamını
önleyici bir etkiye sahipken, cezalandırmak davranışın tekrarı için bir
uyarıcı oluşturmaktadır
• Okuldaki herkesin okulu sahipleneceği ve orada olmaktan
hoşlanacağı bir okul iklimi oluşturulmalıdır Okuldaki her öğrenciye ve
görevliye, kendilerinin okulun önemli bir parçası oldukları
hissettirilmelidir Bu duygu, okulda güvenliği sağlamaya yönelik
planlama sürecine herkesin (öğretmenlerin, öğrencilerin, velilerin ve
toplumun önde gelen kişilerinin) katılımı sağlanarak başarılabilir
• Yapılan araştırmalar, okullardaki sorunların çok büyük bir kısmını
okuldaki çok küçük bir azınlığın çıkardığını göstermektedir Bu
öğrenciler öncelikli hedef seçilebilir Okuldaki gözetim ve denetim
faaliyetleri planlanırken, sayıca az olan bu öğrencilerin bulundukları
yerlere özel bir dikkat gösterilmesi, bu öğrencilerin hem kendilerini
hem de olası mağdurları şiddeti karşı korumak için yararlı olabilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 08-07-2006   #8
dehşet
Varsayılan


Okulda güvenliğin sağlanması birinci derecede okul müdürünün işidir
Okul müdürü kendi odasına çekilmemeli, özellikle ders aralarında
koridorlarda görünmeli, sınıfları ziyaret etmeli ve okulda düzenlenen
toplantılarda hazır bulunmalıdır Hiç kuşku yok ki en iyi müdür
zamanın çoğunu makam odasının dışında geçiren müdürdür Başta
okul müdürü ve müdür yardımcıları olmak üzere okuldaki bütün
görevliler öğrencilerden önce okula gelmeli, öğrenciler okula
geldiklerinde tüm çalışanların kendilerini güler yüzle kendilerini
karşıladığını görebilmelidir
• Okul yöneticileri ve öğretmenleri anne babalar ile mutlaka işbirliği
yapmalıdır Güvenli bir okul oluşturmak, sadece okul yöneticilerinin
başarabileceği bir iş değildir Veliler, okul güvenliğinin sağlanmasının
aslında kendi çocuklarının başarısına katkıda bulunacağını bilmeli ve
bu konudaki sorumluluklarını yerine getirmeye istek duymaları
sağlanmalıdır
• Öğrencilerin gerçekten ilgisini çeken ders dışı etkinlerinden oluşan bir
sistem kurulmalıdır Okul çağındaki çocuklar yapılacak ilginç ve
kendilerine meydan okuyan şeyler bulamazlarsa bu boşluğu olumsuz
etkinliklerle doldurabilirler
• Öğrencilerin kendi güvenliklerinin sağlanmasına aktif bir biçimde
katılmalarının sağlanması gerekir Bu amaçla öğrencilerin okuldaki

güvenlik planlarının hazırlanmasına katılmaları sağlanabilir Ayrıca
öğrencilere kişiler arası ilişkilerde ortaya çıkan anlaşmazlıkları ve
çatışmaları şiddet içermeyen yollarlı çözme teknikleri öğretilebilir
Öğrencilere doğru kararlar verme, sorumluluklarını bilen bir vatandaş
olma ve çatışma çözme becerilerine sahip olma gibi yaşam becerileri
öğretim programlarıyla bütünleştirilerek kazandırılmalıdır Özellikle
gençlerin çatışmalarla nasıl başedeceklerini öğrenmeye ihtiyaçları
vardır Çünkü okullardaki şiddet olayları aslında çözümlenmemiş
çatışmaların yansımasıdır Eğer gençlere çatışmaları yapıcı bir
biçimde çözme becerileri kazandırılırsa, okullar daha güvenli yerler
olabileceğini söyleyebiliriz Her okul öğrencilerine bu yaşam
becerilerini öğretmeyi amaçlamalıdır
• Yetişkinlerin gözetimi ve denetimi ihmal edilmemelidir Özellikle
çocuklar sürekli denetim ve gözetime ihtiyaç duyarlar Okulda görevli
yetişkinlerin çocukların gözetim ve denetiminin nasıl yapılacağı
konusunda belli aralıklarla hizmet içi eğitim verilmesi gerekir Bu
eğitimlerde öğrenciler arasındaki bir kavgaya öğretmenlerin yada okul
çalışanlarının nasıl müdahale etmeleri gerektiği üzerinde durulabilir
• Okuldaki şiddet olaylarıyla ilgili düzenli bir kayıt sistemi kurulmalı ve
düzenli bir izleme çalışması yapılmalıdır Bu sayede okulda meydana
gelen şiddet olaylarının ve diğer suçların analiz edilmesi sağlanabilir
Bu olaylar en çok ne zaman, nerede meydana gelmektedir? En fazla
kimler karışmaktadır? Sorularına cevap bulunarak, bu verilere göre
güvenlik önlemleri ele alınmalıdır




--------------------------------------------------------------------------------

Okul güvenliğini sağlamak için gerekli fiziksel önlemlerin alınması çok
önemlidir İstenmeye olayların sıkça meydana geldiği koridor, spor
alanları, spor sahası, okulun giriş çıkış yerleri ve kantin gibi mekanlar
için yetişkin gözetim ve denetimi artırılabilir
• Okula farklı yerlerden giriş yapılması engellenmeli girişler belli bir
kapıdan yapılmalı ve bu kapıda mutlaka denetim olmalıdır Okula
gelen ziyaretçilerin kaydı tutulmalı ve rasgele ziyaretçi giriş çıkışı
olmamalıdır
• Okulda krize müdahale ekibi oluşturulmalı ve gerekli müdahale
planları önceden hazırlanmalıdır Çünkü bütün önlemlere rağmen
okullarda zaman zaman sorunlardan kaçınmak mümkün olmayabilir
Okul güvenliği planı her yıl gözden geçirilerek güncelleştirilmelidir
• Okulun güvenliğini artırmak üzere polis, itfaiye, acil servis gibi
birimlerle hemen iletişim kurabilecek şekilde düzenlemeler
yapılmalıdır
• Her okul öğrencilerin hangi durumlarda nasıl davranmaları gerektiğine
ilişkin bilgiler içeren klavuzlar hazırlamalıdır Bu klavuzlarla kurallara
uyulmadığı zaman hangi yaptırımlarla karşılaşacakları bildirilmeli ve
bu yaptırımlar bütün öğrencilere aynı şekilde uygulanmalıdır

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 08-07-2006   #9
dehşet
Varsayılan


• Okulda meydana gelen şiddet yada işlenen suçlardan dolayı mağdur
olan öğrenciler özel bir dikkate ve desteğe ihtiyaç duyarlar
Okullardaki rehber öğretmenler bu desteği sağlamada çok önemli bir
rol oynarlar
Anne Babaya Öneriler:
• Katı disiplin uygulama
• Sevgiyi koşullu gösterme,
• Nedenlerini açıklama ihtiyacı duymadan davranışlarda kısıtlama
yapma,
• Yapılan hataları affetmeme, katı cezalandırıcı yaklaşım,
• Doğruların merkezi olarak kendini kabul eden bu nedenle çocuğun
görüş ve düşüncelerine önem vermeyen ve aile sorunlarının
tartışılmasında çocuğa söz hakkı tanımayan,
• Genelde çocuğun kapasitesi üzerinde beklentisi olan ve bu beklentiye
ulaşmada çocuğu zorlayan,
• Toplum normlarına sıkı sıkıya bağlı ve bu kalıbın dışına çıkmaya ana
baba tutumları otoriter tutumlar olarak tanımlanır Bu tutumlar çocuk
üzerinde katılık, hoşgörüsüzlük, içe dönüklük gibi kişilik özellikleriyle,
saldırgan davranışlarda bulunma eğilimine neden olur
• İlgisiz ve otoriter ana baba tutumlarının binişik özellikleri vardır
Bilerek veya ilgilenemediği için çocuğa karşı itici davranışlarda
bulunma, gereksinimlerini karşılamama, sevgi göstermeme,
etkinlikleri ve başarıları ilgisizlikle karşılayıp başarısızlıkları ağır şekilde
cezalandırma, görüş ve düşüncelerine önem vermeme, ilgisiz ana
baba tutumları olarak tanımlanabilir
• Çocukla ilgilenip onunla iletişim kurarak onu gerektiği ölçüde kontrol
etmek ve çocuğun gittikçe artan potansiyeline ulaşmasında
gereksinim duyduğu fırsatları elde etmesine rehberlik yapmak,
• Çocuğu reddederek ona karşı ilgisiz davranmak yerine çocuğun
kendileriyle karşılıklı sevgi ve saygıya dayanan olumlu bir özdeşim
kurmasına yardım etmek,
• Aile içinde demokratik bir düzen kurarak dengeli bir bağımsızlık
modeli sağlamak,
• Çocuğa seçme olanağı vererek gereksinimlerini çekinmeden
söyleyebileceği bir ortam yaratmak

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.