Çorap Mevsimi

Çorap mevsimi!
Panik yapmayın, bu yalnızca mevsimsel duygulanım bozukluğu!?Havalar iyileşince geçecek


Bu satırlar ayak parmaklarımızın ağzından yazılmıştır
Yeni değil, her ‘çorap mevsimi’ böyle hüzünleniriz biz Nasıl hüzünlenmeyelim? Dile kolay, üç nefis ay, bir parmak arası terliğin ucundan, her köşesine özgürce karıştığımız ‘hayat’, sonbaharın gelmesiyle terlikleri dolabın dibine biziyse kalın kalın çorapların ta içine hapsetmek için her yolu dener Güneşi kovar, gökleri sevimsiz bulutlarla donatır Vitrinlerdeki terlikler yerini, kibrini fiyatından alan çizmelere bırakır Yazın terliklerden sıyrıldığımız anlarda mis kokulu ıslağına bulandığımız çimleri, kışın çamurlar, karlar basar Yaz boyu, ‘güneş’in eşsiz yapıştırıcılarıyla ruhundaki kış tahribatını onaran sahiplerimizdeyse, yeniden o tanıdık “Geçiş Mevsimi Depremleri” başlar!
Biz bu yıl, vefakâr ayak parmakları olarak, sahiplerimizde “pencereye yanağını dayayıp melankolik şarkılar söyleme”, “buzdolabına daha sık gidip gelme”, “dünyayı bir anda çok daha itici bulmaya başlama” şeklinde oluşan öncü depremleri hissettiğimiz gibi, düşündük taşındık ve bize yaşattıkları mutlu yazlardan ötürü onlara bir teşekkür borcumuz olduğuna, bu borcu da en güzel onları, sonbaharla bir başlayan ruhi depremlerin bilimsel boyutu konusunda bilgilendirerek ödeyebileceğimize karar verdik ve enine boyuna inceledik şu “Sonbahar Depresyonu” denen illeti Maksat sahiplerimiz bu kış dikkatli olsunlar, ruh duvarlarını aniden griye boyayıveren gücün, hayat ya da diğer insanlar değil, 15 yıl önce ilk kez Norman Rosenthal tarafından açıklanan ve yoğun olarak 17-25 yaş arası gençleri etkileyen “Geçiş Mevsimi Depresyonu” olduğunu anlasınlar
Baylar, bayanlar dikkat!

• Eğer sonbaharın gelmesiyle mutfak, evdeki uğrak bölgeniz halini alıyor, çikolata yaşamsal ihtiyaçlar listenizde zirveye oynuyorsa,
• Gözleriniz iyice şuur kaybına uğruyor ve dolmak için hiçbir mantıklı sebep aramaz oluyorsa,
• Özgüveninizin küçüldüğü hızla tüm sorunlar büyüyor, yorganınız sizi dünyanın tüm kötülüklerinden koruyan bir kalkan görevi alıyorsa,
• “Ne eksiğimiz var ayılardan, şöyle bir kış uykusuna yatsam ya yaza uyansam ya da hiç uyanmasam” türünde cümleler dilinize yuva kuruyor, bedeniniz uykuya adeta doydukça acıkır hale geliyorsa,
• Kaynağını belirleyemediğiniz bir öfkeyi saçlarınızı renkten renge sokarak, o sevgiliyi, o şehri, o ülkeyi sonsuza dek terk ederek dindirmeye uğraşıyor ama asla başaramıyorsanız,
• Beyninizin ortasında lunaparktakilere benzer tuhaf bir ayna, gördüğünüz her şeyi yamuk yumuk yansıtıyor ve siz dünya denen bu katlanılmaz yerde bunca yıldır nasıl barınabildiğinize yürekten şaşıyorsanız,
• Eğer bu durumlar size bir yerlerden tanıdık geliyorsa, hatta bazılarıyla tanıdık gelmenin de ötesinde samimi ilişkileriniz varsa,

Uyarıyoruz: Düşmanı iyi tanımak, en kestirme yoludur zaferin! Her şeyin berbat gidiyor olmasının sebebi siz değilsiniz; “melatonin”! Sadece karanlık ortamlarda üretilebilen bu mayışıtırıcı hormon, yaz aylarının bitişini fırsat bilip düşürür beyinlerimizi ağına! Normal şartlarda duygu dengeleyici bir özelliği de bulunan bu hormon, iktidarını kötüye kullanan bir padişaha dönüşür güneşin yokluğunda! Kaçırır dozu, salgılanır da salgılanır ve yamulur terazilerimiz Yani ‘kahpe kader’ değil, tıp dilinde “Mevsimsel Duygulanım Bozukluğu” olarak da bilinen bu “Melatonin Sultan”dır siz ‘sonbahar küskünü’ gençleri yaratan
Biz ayak parmaklarınız olarak çorapla sarmalanmış halde yaşamak nasıl bir histir, ruh nasıl sıkışmış hisseder kendini, nasıl kurutmak ister yaşamını kökünden, çok iyi biliriz Bu yüzden de beyninize, ruhunuza görünmez çoraplar geçirerek sizi hayattan soğutan “Sonbahar Depresyonu”nu ya bir uzmandan yardım alarak ya da en azından “bu tek mevsimlik bir çorap, birkaç ay sonra yok olacak” bilincini edinip daha az hasar almaya bakarak atlamanızı öneririz