Tarımın Bilinçli Yok Edilişi - 3 |
01-05-2008 | #1 |
[KAPLAN]
|
Tarımın Bilinçli Yok Edilişi - 3AB’den Türk çiftçisine : Sen üretme al parayı! Onları tarım ürünleriyle besleyelim diye İkinci Dünya Savaşı sonrasında bizim gibi ülkelere Marshall yardımı bile yapan Batılılar, şimdi de tarımı bırakıp, onların ürünlerini almamız için yardım dağıtıyorlar! Kırsalda yaşayan yüzde 34’lük nüfusun yüzde 8’e inmesini isteyen Avrupa Birliği, çiftçiyi bir yandan kota, ucuz ürün, pahalı girdi, indirilen gümrük vergileri ile yıldırıp, öte yandan cebine koydurttuğu doğrudan destek ve yardımlarla da şehirli olmaya zorluyor Gözler, yeni yardımlara çevrildi IPARD çerçevesinde 2008 yılından itibaren verilmeye başlanacak olan krediler ise özellikle büyük işletmeler tarafından dört gözle bekleniyor Geçtiğimiz ay yayınlanan Avrupa İlerleme Raporu’nda konu hakkında 'Kabul edilebilir bir IPARD programının Komisyona zamanlıca sunulması, Türkiye’nin IPARD fonlarından tam olarak yararlanabilmesi konusunda bir ön şarttır' ibaresi yer aldı Çiftçiye ortalama 150 milyon euro AB yardımı Konunun muhatabı olan Avrupa Birliği Genel Sekreterliği’nden Tarım Dairesi Başkanı Fatma Can’a, raporda adı geçen uyarıyı hatırlattığımızda, 'IPARD Kalkınma Ajansı’nın kurulmasına yönelik yönetmelik çıktı Kurulması için çalışmalar hızla sürüyor' yanıtını alıyoruz 2008-2010 yılları arasında 290 milyon euro, 2010-2013 yılları arasında ise 590 milyon euro tutarındaki yardımdan kimlerin yararlanacağına gelince Bu konu kesinleşmeden açıklama yapmasının sakıncalı olduğunu belirten Can, bu konuların şu sıralar belirlenme aşamasında olduğunu söyledi Öte yandan, üretim kaygısı taşımayacak bu yardımların daha çok teknolojik hamle yapmaları için büyük tarım işletmelerine verileceği öğrenilirken, et-süt üretimi yapan büyük işletmelerin bu konuda en büyük payı alacağı iddia ediliyor Peki ama bu 'göstermelik' yardımlar, çiftçiyi AB’li çiftçilerin üretim gücünden koruyabilecek mi? Ortak Tarım Politikası çerçevesinde AB’li çiftçilere dağıtılan yardımları burada sıralarsak, IPARD aracılığıyla gelecek yardımların Türk çiftçisinin derdine derman olmayacağı anlaşılıyor Zaten yapılacak o cüzi yardımın büyük kısmının yine büyük şirketlerin kasasına gideceği düşünülürse, AB’li çiftçi ile aynı koşullara zorlanan Türk çiftçisinin içine düşürüldüğü durum yandaki tablodandaha iyi anlaşılabilir: Bizimkilere milyonlar, AB’li çiftçiye milyarlar AB’li çiftçilere Ortak Tarım Politikası çerçevesinde 2005 yılında dağıtılan yardımlar ortalama olarak şöyle sıralanıyor: Fransız çiftçiye: 9 milyar 333 milyon euro İspanyol çiftçiye: 6 milyar 221 milyon euro Alman çiftçiye: 5 milyar 915 milyon euro İtalyan çiftçiye: 5 milyar 346 milyon euro İngiliz çiftçiye: 4 milyar 067 milyon euro Yunanlı çiftçiye: 2 milyar 739 milyon euro İrlandalı çiftçiye: 1 milyar 606 milyon euro Polonyalı çiftçiye: 1 milyar 417 milyon euro Avusturyalı çiftçiye: 1 milyar 184 milyon euro Danimarkalı çiftçiye: 1 milyar 017 milyon euro Portekizli çiftçiye: 880 milyon euro İsveçli çiftçiye: 858 milyon euro Hollandalı çiftçiye: 839 milyon euro Finli çiftçiye: 835 milyon euro Belçikalı çiftçiye: 615 milyon euro Macar çiftçiye: 479 milyon euro Çekoslovak çiftçiye: 368 milyon euro Letonyalı çiftçiye: 221 milyon euro Slovakyalı çiftçiye: 202 milyon euro Litvanyalı çiftçiye: 116 milyon euro Slovenyalı çiftçiye: 98 milyon euro Estonyalı çiftçiye: 71 milyon euro Lüksemburglu çiftçiye: 45 milyon euro Kıbrıslı Rum çiftçiye: 44 milyon euro Maltalı çiftçiye: 9 milyon euro Neşeli Alman köylüsüne karşın mahzun Türk köylüsü AB ülkelerinde çiftçilik yapan köylüler, yüksek yaşam standartlarının düşmemesi için uğraş veren yöneticilerinin koruması altında eğlenme amaçlı yarışmalara katılırken, bizim çiftçimiz ise onların refahı için gün geçtikçe yoksullaşıyor Kadın çiftçileri ödüllendirmek için yapılan yarışmayı kazanan köylülerimizin neşesi bile, ancak fotoğrafta görüldüğü gibi “mahzun” bir gülümseyişle sınırlı kalıyor Türkiye’nin toprakları hepsinden daha çok Türkiye’nin 70 milyon nüfusunu ve 780 bin kilometrekarelik yüzölçümünü göz önüne aldığımızda, AB üyesi hiçbir ülkenin Türkiye kadar geniş topraklara sahip olmadığını görüyoruz Nüfus konusunda ise Türkiye, bu ülkeler arasında Almanya’nın ardından (825 milyon kişi) ikinci kalabalık ülke Yapılan hesaplamalara göre, Türkiye’nin 2014’te AB’ye girmesi halinde ülkeye yasal olarak ödenmesi gereken yardımlar toplam olarak 20 milyar euro civarında olacak, Ortak Tarım Politikası için Türkiye’ye ödenecek sübvansiyon rakamı ise 8 milyar euroyu bulacak Tabi ki bu rakamı kimse Türkiye’ye vermeyi planlamamakta Yıllarca Türkiye üzerinde oyunlar oynayabilmek için 'Sizi aramıza katacağız' oyalamasıyla topraklarımızı üreticilerine bir Pazar haline getiren Avrupa Birliği, iş ciddiye binip, söz verilen tarih yaklaştıkça bu anlaşmadan caymak için her türlü bahaneyi önümüze sunuyor Bir yandan da ülkenin tarımını, sanayisini baş aşağı ederek, Türkiye’yi sömürgeleştirmeye çalışan AB’ye karşı kimse de, “masken düştü artık” deyip, itiraz etmiyor Öte yandan yanlış uygulamalarla, Türkiye’de her 50 saniyede bir çiftçi iflas ediyor Çiftçi sendikalarının istekleri Bu yıl içinde bir bildiri yayınlayan Çiftçi Sendikaları Konfederasyonlaşma Platformu, hükümetten isteklerini şöyle sıraladı: * IMF, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü ve AB-Ortak Tarım Politikası güdümlü tarım politikaları terk edilsin Çitçilerin, köylülerin ve tarım örgütlerinin katılımıyla bağımsız, demokratik ve sosyal bir tarım programı oluşturulsun * Tarımda destekler gelişmiş ülkelerin destek seviyesine, yani yıllık 11,3 milyar Avro’ya çıkarılsın * Tarımsal ürünlerin fiyatı maliyetlerin üzerinden belirlensin Ürün fiyatları, maliyet+kâr+insanca yaşam payı eklenerek belirlensin * Üretimden pazarlamaya kadar uzanan zinciri oluşturacak olan ve çiftçilerin ve köylülerin yönetimlerini demokratik olarak belirleyebilecekleri Kooperatifleşmelerinin önü açılsın Bu doğrultuda Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri’nin Yasası yeniden düzenlensin * Çiftçilerin ve köylülerin kendi bağımsız örgütlenmelerini sağlayacak yasal düzenlemeler yapılsın İmzalanan uluslararası sözleşmelere ve Anayasa’ya dayanarak kurulmuş olan üretici sendikaları için iç hukuk düzenlemeleri yapılsın * Her şeyi üreten çiftçilere, sıra tohuma gelince 'üretemezsin, üretirsen satamazsın' diyen Tohumculuk Yasası derhal geri çekilsin * Doğa koşulları karşısında çiftçileri çaresizlikten kurtaracak tarım sigortaları, çiftçiler lehine tekrar düzenlenerek çıkarılsın * Çiftçiler ve köylüler eksiksiz sosyal güvenceye kavuşturulsun * Köylü kadınların krediye, eğitime ve her türlü evrensel haklarına erişmesine engel olan mevzuat değiştirilsin * Gıda egemenliği ve güvencesinin garantisi olan küçük aile tarımının korunması sağlansın * Halkın çıkarlarını ve ekolojik dengenin gereklerini gözeten bir Biyogüvenlik Yasası zaman geçirmeksizin çıkarılsın * Çiftçiler olarak ülkemizde üretebildiğimiz ürünlerin ithaline hükümetler izin vermesin Gümrük vergilerini hasat zamanın hemen öncesinden indirilmesin ve bu dönemlerde ithalat izni verilmesin İthalatı serbest bırakan ve böylelikle ürün fiyatlarını düşüren, 'kurnazlığı kendinden menkul' politikalar terk edilsin * Tarımın olmazsa olmazlarının baş sıralarında yer alan arazi sulaması için bütçeden yeterli ödenek ayrılsın Ülkemizde on yıl içinde sulanabilir arazilerin hepsinin sulanabilir duruma getirmesi için plan yapılsın ve uygulansın * Doğru bir su yönetim politikası uygulansın ve suyun ekonomik kullanılması ve adil paylaşılması yasalarla güvence altına alınsın Ayrıca bu konuda teknik altyapı sağlansın, eğitim ve ekonomik destek verilsin * Çiftçinin kendi tohumunu üretebilmesi için yasal değişiklik yapılsın Kendi tohumunu üreten çiftçilere teşvik amacıyla teknik bilgi ve ekonomik destek yapılsın * Tohum çeşitlerinin korunması sağlansın * Tohum ve gen bankaları kamunun elinden çıkartılmasın * Yerel tohumların korunma ve geliştirilmesi için önlemler alınsın, bu konuda planlı çalışmalar başlatılsın * Mevcut gen bankalarının şirketlerin eline geçmesi engellensin * Toprağı, suyu kirleten insan sağlığı için risk oluşturan ve küresel ısınmaya katkı koyduğu belirlenen kimyasal ilaca, kimyasal gübreye dayalı üretim tarzı terk edilsin Bilgeliğe, ıslaha dayalı, doğayla dost, sürdürülebilir tarım tarzına yani -endüstriyel olmayan- organik tarım tarzına dönmek için merkezi devlet politikaları üretilsin ve uygulansın Alman çiftçisinin derdi domuz yağı! AB’nin desteği ile refah içinde yaşayan Alman çiftçisinin şu sıralar en büyük sıkıntısı, domuzunun yağını hayvan yeminde kullanamamak Almanya’da hayvan yemlerinde hayvansal yağ kullanmak şimdilik yasak Ancak bu yasağa, özellikle domuz üreticileri şiddetle karşı çıkıyor Müslüman ülkelere yem ihraç eden şirketler ise, “Yemlerde hayvansal yağ kullanılmaması” yasağından çok memnunlar :: Serpil ÖZKAYNAK ::
|
|