Fuzuli'de Gözyasi |
12-20-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Fuzuli'de GözyasiFuzuli'de Gözyasi Fuzuli'de Gözyasi Hakkinda - Dr Bahir SELÇUK Yazilari - Fuzuli Sözleri FUZÛLÎ?DE GÖZYAŞI Dr Bahir SELÇUK Malatya Fen Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Bu çalışmada, Fuzûlî?nin Türkçe Dîvân?ı ile Leyla vü Mecnun mesnevisinde geçen ağlamak ve gözyaşı kavramları tespit edildi Şairin bu kavramlara estetik bir fonksiyonun yanı sıra psiklojik, tasavvufi, dini ve sosyal bir fonksiyon yüklediği görüldü Gözyaşının bu fonksiyonları izah edilmeye çalışıldı Duyguların suyu diyebileceğimiz gözyaşı; ayrılık, hasret, yalnızlık, çaresizlik, sevinç gibi duyguların oluşturduğu yoğunluğunun ifadesi olarak dışa yansır İnsanoğlunun tepkilerini ifadede özel bir yere sahip olan gözyaşının dini ve tasavvufî hayatta da önemli bir yer tuttuğunu görürüz GİRİŞ Duyguların suyu diyebileceğimiz gözyaşı; ayrılık, hasret, yalnızlık, çaresizlik, sevinç gibi duyguların oluşturduğu yoğunluğunun ifadesi olarak dışa yansır İnsanoğlunun tepkilerini ifadede özel bir yere sahip olan gözyaşının1 dini ve tasavvufî hayatta da önemli bir yer tuttuğunu görürüz Kur?an-ı Kerim?de değişik yerlerde az gülmek, çok ağlamak tavsiye edilir İnce ve hassas kalp övülürken,2 kaba ve duygusuz kalp taşa benzetilerek yerilir3 Hz Peygamber?in sık sık ağladığı ve ağlamayı teşvik ettiği, sahabelerin de sık sık gözyaşı döktükleri bilinmektedir4 Hz Âdem, işlediği zelleden dolayı yeryüzüne indirilince pişmanlık gözyaşlarıyla Allah?tan af diler Hz Yakub, Yusuf için o kadar çok ağlar ki sonunda gözlerinden olur Hz Davud?un günlerce ağladığı rivayet edilir5 Hassas kalpliliğin ve devamlı mahzun olmanın bir bakıma düstur sayıldığı tasavvuf düşüncesine mensup ilk zahid ve mutasavvıflar arasında çok ağlama sebebiyle meşhur olmuş kimseler vardı6 Fuzûlî âşıkane şiirin, klasik şiirimizdeki en büyük temsilcisidir Onun en ayırt edici vasfını, ?psikolojisini bu müstesna, bu gözyaşlarıyla yoğrulmuş ve fakat hüzün ve merareti bediî bir lezzet haline yükseltmiş aşkında?7 bulabiliriz8 Hemen hemen bütün şiirlerinde aşkı ve aşkın hallerini coşkun bir lirizmle ifade eden şair; duyduklarını, hissettiklerini, hayal ve düşüncelerini kuvvetli bir tahsil ve ilmin neticesi olan üslubu ile yansıtmaktadır Yaşadığı dönemdeki siyasi ve sosyal çalkantılar, hamisizlik, maddi sıkıntılar adeta şairin şiirlerine sermaye olmuştur Dost bî-pervâ felek bî-rahm devrân bî-sükûn Derd çok hem-derd yok düşmen kavî tâli? zebûn G 232/1 Beşeri ve ilahi aşkın çoğu zaman iç içe olduğu Fuzûlî?de; bu coşkunluğun, hassas kalpliliğin, aşk ve aşk acısının tabii sonucu olan gözyaşı beşeri ve ilahi özellikleri kapsayacak özellikte verilmiştir ?Onun şiirlerinin başlıca unsurları olan aşkın acılarına tahammül etmek, elem çekmek, halkın ayıplamasına (melamet), başkalarının (ağyar) cefasına katlanmak, sabır, alçakgönüllülük, bütün bunlar tasavvufun da dayandığı esaslarıdır?9 Bu nedenle, aşk ve ıstırap şairi olan Fuzûlî?de ağlama ve gözyaşı kavramlarının sıklıkla kullanılmasındandaha tabii bir şey olmasa gerek Klasik şiirimizdeki âşık tipinin belirgin vasıfları vardır: Zayıf bir beden, sıkıntılardan dolayı sürekli ah çekiş, sararmış bir beniz, hüznü yansıtan kanlı gözyaşı? Âşıklık alametlerinden sıkça bahseden Fuzûlî, bir beyitte söyle der: Tabîbâ kılmışum teşhîs derd-i ?aşkdur derdüm Alâmet âh-ı serd ü rûy-ı zerd ü eşk-i âlümdür G101/5 Bir bakıma şiirlerini aşk ve aşkın yaşattığı hüzün üzerine bina eden şairde bu yoğunluğun ve çaresizliğin ifadesi olan ağlamak ve gözyaşının ne Şekilde ele alınıp işlendiği önem arz etmektedir Daha önce şairin eserleri üzerine yapılan çalışmalarda bu hususa dikkat çekilmiş olsa da gözyaşı kavramının müstakil olarak incelendiği bir çalışmaya tesadüf etmediğimizden böyle bir çalışmaya teşebbüs ettik Şairin, Türkçe Divan?ı10 ile Leylâ vü Mecnûn11 mesnevisini incelediğimizde karşımıza çıkan sonuç şu oldu: Gözyaşı ve ağlama (eşk, sirişk, girye, yaş, nem) kavramları şairin Türkçe divanındaki kasidelerde 19 beyitte, gazellerde 234 beyitte, diğer nazım türlerinde/Şekillerinde de 25 yerde; Leyla vü Mecnun mesnevisinde 27 beyitte geçmektedir Çalışmamızda gözyaşı ve ağlamak kavramlarının daha sanatlı ve ustaca işlendiği gazel nazım türüne ağırlık verdik Bu sebeple yer yer beşeri aşka değinsek de esas hareket noktamız şairdeki tasavvufi aşk oldu12 İncelememizde önce Fuzûlî?de gözyaşının estetik fonksiyonu üzerinde durup daha sonra gözyaşının; dini, tasavvufi, psikolojik ve sosyal fonksiyonlarını ele alacağız A Gözyaşının Estetik Fonksiyonu Gerçek âlemde yaşanan sıkıntıların ifadesi olan gözyaşı; şairin muhayyilesinde göz pınarlarından dökülen tuzlu ve ılık bir su olmaktan çıkıp zihinde görsel ve işitsel çağrışımlara yol açan bir estetik bir objeye dönüşür13 Mübalağa ve benzetme sanatlarının belirgin olduğu bu beyitlerde gözyaşı; çokluk, süreklilik, Şekil, kıymet ve renk ilgisi göz önünde bulundurularak işlenir Tabii varlıkların ve kozmik unsurların sıklıkla kullanıldığı bu beyitler aynı zamanda şairin felsefi düşüncesini de yansıtır Zira ?Fuzûlî, felsefi bakımdan varlığı parçalara ayırmaz, bütün olarak kavrar ve şiirlerinde bu bütünlüğün idrakini terennüm eder Yer göğe kalkar, gök yere indirilir?14 Şairin söz konusu hayallere odak noktası olan unsurları, başlıklar halinde göstermek mümkündür: 1 Çokluk, Süreklilik İlgisi Şairin gözyaşı ile ilgi vurguladığı en önemli özellik çokluğudur Değişik vesilelerle aşkını ve aşkının büyüklüğünü dile getiren şair, aşkın verdiği elemlerin bitmesini istemez Bu denli büyük bir aşkı taşıyan şairin bir nebze de olsa sükûn bulmasını veya aşkının hararetinin azalmasını sağlayabilecek olan da normal bir gözyaşı olamaz Bu anda şairin imdadına gözyaşının çokluğunu ve sürekliliğini ifade etmek için ?deniz, deryâ, ummân, sel, mevc, bârân, tûfân, gird-âb, gird-bâd, Ceyhûn, tûāyân,? göstergeleri yetişir Dertli âşığın gözünden sel olup akan yaşlar sevgili katında kıymet ifade etmelidir Zaten sevenin yegâne gayesi duyarsız bir tavır takınan sevgilinin nazarını üzerine çekebilmektir: Nazar kılmazsan ehl-i derd gözden akıdan seyle Yamanlıkdur işün ?uşşāk ile yahşı mıdur böyle MurIII/6-ab Âşık her an, benliğini kaplayan sevgilinin hayaliyle yaşar Bahar mevsimi gibi coşkun ve kabına sığmayan çilekeş Âşığın feryatları gök gürültüsü; ahları, yıldırım gibidir Yağmur yüklü bulut gibi o da gözyaşı ile doludur: Olmazam bir lahza bî-ra?d-i figān ü berk-i āh Kanda kim seyr eylesem giryān u sūzān ebrvār K28/29 Aşk bir sırdır, bu sırrı ifşa etmeden taşımak gerekir Sevgili için çekilen sıkıntıları ve dökülen yaşları başkaları bilmemelidir Fakat böyle devasa bir derdi çekip elden gizlemek de imkânsızdır Bunun için şair, dert ve mihnetten dolayı çöp gibi incelmiş varlığının gözyaşı girdabında kaybolmasını istemektedir Çünkü şair, hem kınamadan hem de sevgili ile arasındaki benlikten kurtulmuş olacaktır: Sırrumı rüsvālıāum fāş etmeden ?ālemlere Zār cismüm eşk gird-ābında pinhān olsa yeā G153/4 Gözyaşları bazen çağlayanlar gibi gürül gürül akar ve bu şiddetli akıştan dolayı su kabarcıkları oluşur Gözyaşlarının her kabarcığında yüzü yansıyan kederli âşık; bu hal ile aşkeri dünyayı tutmuş bir şahtır Aşkın verdiği sıkıntıların çokluğu ve bu sıkıntılar içindeki Âşığın tahammül etmeye çalışırken döktüğü yaşlar onu hüznün ve sıkıntının sultanı yapar: Her habāb-ı eşküme bir ?aks salmiş peykerüm Şāh-ı mülk-i mihnetüm dutmişcihānı leşkerüm G208/1 Sevgilinin bakış kılıcının döktüğü kan, âşık üzerinde bir gömlek gibidir Âşığın sel gibi yaşları bu kandan gömleği parçalar Şair ikilem içindeki bir Âşığın psikolojisini yansıtmaktadır: Andanam rüsvā ki seyl-āb-ı sirişküm çāk eder Zahm-i tîāün kanı giydirdükçe pirāhen bana G11/3 Aşkın değişmez kanunu, Leyla vü Mecnun mesnevisinde de boy gösterir Kays; Leylâ için Mecnûn olurken çektiği sıkıntılardan dolayı gözlerinden yaş eksik olmaz Mecnûn, Leylâ?nın hasretiyle ?nâme? gibi büklüm büklüm olmuş ve gözlerinden ?hâme? gibi durmadan yaş dökmektedir Bu haliye şair, Mecnûn?un Leylâ?dan ayrı kaldığını ve ondan haber almak istediğini ifade etmekte ve bir kağıt-kalem vasıtası ile mektup mazmunu çizmektedir: Hāme gibi yaş döküp dem-ā-dem Nāme gibi kāmetin kılup ham LM 1809 Şifa için Kabe?ye götürülen Mecnun, kendisiyle Kâbeyi özdeşleştirir Zemzem Kâbe?nin gözyaşlarıdır Böylece şair, sevgili için dökülen gözyaşının sürekliliğini belirttiği gibi aynı zamanda kutsallık ve kıymetine işaret eder: Göğsüne uran Hacer gibi taş Zemzem gibi gözden ahıtan yaş LM 1070 der Çaresiz âşığın gözyaşları bazen öyle sürekli akar ki sahili olmayan bir deniz meydana gelir: Yaşum suyı oldı vara vara Bir bahr ki yok ana kenāre LM 732 Leyla işveli bir Şekilde gezerken Mecnun?un gözlerinden, çeşme gibi durmadan yaş dökülmektedir: Leylî işi ?işve vü girişme Mecnūn gözi yaşı çeşme çeşme LM 797 2 Şekil ve Kıymet İlgisi Gözyaşı; sevgili için döküldüğünden ve Şekil özelliğinden dolayı, âşıkın en kıymetli varlığı olarak düşünülür Bu nedenle ?sîm, güher, sadef, hızâne, taht-i ?āc, taht-ı revān? gibi kavramlarla ilişkilendirilir Şairdeki gözyaşı, içtenlik ifadesi olduğu için ciğer veya gönülden çıkmakta, göz sadece onun aktığı bir pencere olmaktadır Sevgilinin dudaklarından saçılan şahvari inciye bedel âşığın da gözlerinden saçılan inci misali gözyaşları vardır Zaten Âşığın maşuğunu elde etmek için sarf edeceği başka bir sermayesi de yoktur: Gözlerümden dökülen katre-i eşküm güheri Lebleründen saçılan lü?lü?-i şāhvāra fedā G7/3 Nisan yağmurunun damlaları istiridyenin içine düşüp zamanla inci tanesine dönüşür Âşığın gözlerinden dökülen yaşar inci kıymetinde olunca onu barındıran gözler de sadef hükmüne geçer: Göz ki peykānun hayāliyle saçar her yan sirişk Bir sadefdür katre-i bārānı eyler dürr-i nāb G28/6 Aşk denizinde dolaşan dertli âşığın her dem gözünde yaşlar vardır Çünkü yaş akmayan göz, içinde inci bulunmayan bir sadef gibidir: Girye-i zār ile hoş-hālüm ki bahr-i ?ışkda Eşksüz göz bir sadefdür lü?lü?-i şehvārsuz G118/5 Sevgiliden ayrı olma, Âşığı o kadar ümitsizliğe iter ki, âşık buna bir nihayetin olmayacağını düşünür Bu durumda çaresiz Âşığın yegâne teselli kaynağı tükenmez bir hazine olan gözyaşlarıdır: Nezr etmişüm firākuna kim yoh nihāyeti Nakd-i sirişkümi ki tükenmez hızānedür G99/5 Âşık, her ne kadar aşkını gizlemeye çalışsa da gözlerinden dökülen kanlı yaşlar bu sırrı ifşa eder Şair sanatlı bir üslupla gözyaşını, kirpik kalemi ile yanak sayfasına yazılan ve gizli sırları ifşa eden bir hatta benzetir Halk bu yazılardan Âşığın gizli sırlarına vakıf olur: Ruhum üzre hatt-ı sirişkümi defe?āt ile kalem-i müjem Rakam etdügiyçün il okıyup bilür oldı rāz-ı nihānumı G262/2 Âşık, aşkı uğruna dünyasından vazgeçmiş; akıl sahiplerinin değer verdiği şeylere yüz çevirmiştir Istırabından dolayı durmadan ah edip ağlayan Âşığın halini anlamayanlar onu kınarlar Bu sebeple âşık, melâmet mülkünün sultanı sayar Çünkü onun şimşek gibi çakan ahı, altın taç; inci gibi gözyaşları da fildişi bir tahttır Gözyaşı, Âşığı maddi âlemin kesafetinden bir taht gibi kaldırıp yükseltir ?Biyolojik ?ben?den yükseğe kalkarak manevî ?ben?in daha yüksek bir mertebesine ulaşmak, gündelik ömrü yücelikten geçen yola ve ebediyetin saltanatına hazırlamak?? 15 İşte Âşığın sultanlığı bu sebepledir: Ey Fuzūlî ben melāmet mülkinün sultānıyum Berk-i āhum tāc-ı zer sîm-i sirişküm tāht-i ?āc G50/7 Âşığın ayrılmaz yoldaşları olan ?ah, cevr ü cefa, bela vü derd? ve bütün bunların sebep olduğu gözyaşları Gözyaşları o kadar çok akar ki şairi bir taht-ı revan gibi yerden yükseğe kaldırır ve şairi adeta sultanlık makamına ulaştırır: Sirişk taht-ı revāndur bana vü āh ?alem Cefā vü cevr mülāzım belā vü derd haşem MüsII/1-ef 3 Renk İlgisi Gözyaşı renk hususiyeti göz önünde bulundurularak, normal akış halini ifade eden durumlar için ?sîm, sîm-âb?; kanlı akışı ifade eden durumlarda da ?gül, lāle, sarāb, serer, şerāre, la?l? kavramlarıyla ilişkilendirilir Fuzûlî?de gözyaşı daha çok kanı çağrıştıran ?gül, lale, şarap? gibi unsurlarla kullanılır Aynı zamanda renk dilinde huzursuzluk, içsel olarak canlılık bildiren kırmızılık şairin psikolojisini de yansıtmaktadır16 Sözgelimi; Leyla?sını arayan Mecnun, o kadar çok ağlar ki yaş yerine gözlerinden gül renkli kanlar akar: Bir gün akıdup sirişk-i gül-gūn Necd üzre oturmişidi Mecnūn LM 2123 Dert diyarının başı dönmüş âşığını bulmak isteyenler için delil, dolaştığı yollar üzerine döktüğü lale renkli gözyaşlarıdır Başı dönen ve zaman zaman gideceği istikametin dışına sapan bir âşık ve onu bulmak isteyenlere delil olacak lale renkli gözyaşları? Diyār-ı derd ser-gerdānıyum her kim beni ister Delîl-i rāh katre katre eşk-i lāle-gūnumdur G87/2 Sevgilinin çeşitli halleri ile âşık arasında parelellikler kurulur Gümüş göğüslü sevgiliye bedel civa renkli gözyaşı döken âşık, la?l gibi kırmızı dudaklara bedel Âşığın aynı renkteki gözyaşları gibi Gümüş göğüslü sevgiliden ayrılan şair, civa renkli gözyaşlarına boğulmaktadır: Sîm-āb-ı sirişk etdi beni āarka Fūzūli Tā devr cüdā kıldı büt-i sîm-berümden G217/7 Kanlı gözyaşları, renginden ve derinden akmayı ifade etmek için olsa gerek ciğerle irtibatlandırılır Şair de ?la?l?e benzeyen gözyaşlarının israf derecesinde akıtılma sebebini, maden çıkarılan bir dağa benzettiği ciğere bağlar: Göz döker isrāf ile hūn-ābe la?lün gūyā Kim ciger dāāında ol la?lin bulupdur ma?denin G227/3 Aşağıdaki beyitte şair, talihsizliğini dile getirmektedir Aşk derdiyle iki büklüm olan Âşığın bu hali ters çevrilmiş bir şarap kadehi, dökülen gözyaşları da bu kadehten dökülen lale renkli şaraptır: Bezm-i ?ışk içre sirişkümdür şarāb-ı lāle-gūn Kıldı āam kaddüm büküp cām-ı şarābum ser-nigūn G229/1 Aşk adeta bir ateştir Hicran ateşinin de iyice alevlendirdiği Âşığın döktüğü yaşlar artık kanlı gözyaşları değil, içteki ateşten sıçrayan kıvılcımlar olarak görülmelidir: Gör sirişküm şeb-i hicrān dime kim kandur bu Zerre zerre serer-i āteş-i hicrāndur bu G237/1 B Gözyaşının Dini Fonksiyonu Fuzûlî?de ağlamak ve gözyaşı her ne kadar tasavvufî manada ele alınıp işlenmişse de bazı beyitlerde ağlamanın dini bakımdan önemine de vurgu yapılmıştır Müminlerin vasıflarından biri de yumuşak kalpliliğin ifadesi olan gözyaşıdır Hz Peygamber?in ve İslam büyüklerinin çeşitli vesilelerle gözyaşı döktüğü vakidir Ağlayan göze sahip olmayanın imanından şüphe edilir: Bende-i mü?min olan çeşm ter ü giryān olur Çeşmi giryān olmayan elbetde bî-imān olur G95/1 Şair, aşk denizinde dolaşan Âşığın gözlerinden dökülen yaşlar adeta bir inci gibidir Zira onun müşterisi Allah?tır, diyerek ağlayanlara Hakk?ın lütfunun yetişeceğini söylemektedir: Gevheridür ?ışk bahrinün Fuzūlî āb-ı çeşm Lîk bir gevher ki lutf-ı Hak anadur müşterî G268/7 Sevgili için dökülen yaşlar bu dünyada çilenin ifadesi olsa da, ahirette bunun mükâfatı alınacaktır Gözlerinden seller akıtan âşık, ahirette buna karşılık bulamayınca gözyaşlarıyla adeta mahşer alanını sele verecektir Çünkü dünyadayken çektiği sıkıntılara ve halkın kınamalarına aldırmayan Âşığın yegâne gayesi Hakk?ın rızasını kazanmaktır: Mahşeri eşküm virür seyl-āba ger rūz-i cezā Olmasa makbūl-ı dergāhun sirişküm gevheri G268/6 İslam, insanın dünyada korku ile ümit arasında olmasını salık verir Bu hisler içindeki şair, amel defterinin günahlardan dolayı karardığını hayal etmekte ve hesap gününü düşündükçe gözlerinden kanlı yaşlar akıtmaktadır: Defter-i a?mālümün hatt-ı hatādandur şiyāh Kan döker çeşmüm hayāl etdükçe hevl-i meşheri G268/5 C Gözyaşının Tasavvufi Fonksiyonu Engin ve ilahi bir aşkın meydana getirdiği dalgalanmalar, ayrılık acısı, maşuğun devamlı hayal edilmesi, vahdet-kesret tezadı gibi gönül merkezli hareketlilik ve dalgalanma neticesi gözyaşı dökülmektedir İşte ilahi aşkın bu çetin yolunda zıtlar arasında sıkışan Âşığın ıstırabını yansıtan gözyaşı, şairin muhayyilesinde değişik durumların ifadesi için bir anahtar olur Âşık, Allah?ın tecelligahı olan gönlü masivadan uzak tutmaya, oraya ondan başkasını yerleştirmemeye çalışır Baktığında her nesnede onu görmeli, yoksa o kadar ağlamalı ki gözyaşları sevgiliyi unutturan gölge hükmündeki dünyasını suya vermeli: Görmesem her göz açanda ol gül-i ra?nā yüzin Göz yumınca eşk-i gül-gūnum dutar dünyā yüzin G228/1 Maddi âlemde yaşayan şair, zaman ve mekândan münezzeh Allah?ın sığdığı ve tecelli ettiği gönlü içinde taşıyan bir varlıktır17 Bir katre olan âşığın, içinde taşıdığı ummandan dolayı coşması, dalgalanması da son derece tabiîdir İşte bu coşma anında göz penceresinden, aşk denizinin derinliklerinde yer alan inci misali yaşların da fışkırması tabiî görülmelidir: Gözlerümden dökülen katre-i eşküm güheri Lebleründen saçılan lü?lü?-i şāhvāra fedā G7/3 Tasavvufta ağız ve dudak; yokluk, vahdet ve fenafillâhın sembolüdür18 Vahdete ulaşma hevesinde olan kalbin yanışını, gözden akan kanlı yaşlar ifşa eder Kanlı yaş, Âşığın içinde bulunduğu gerilimi yansıtan en etkin ifadedir Aynı zamanda maddi hayatın devamlılığını ifade eden kan, kesreti ifade etmektedir19 Akan kanlı yaş, şairin kesretten kurtulmakta olduğunu belirtmektedir: Lahza lahza lebün anup edicek efgānlar Katre katre saçılur dîdelerümden kanlar G67/1 Şair, ?o?nu bulma yolunda akan kanlı yaşların samimiyet ifadesi olduğunu; ikilikten, kesretten tam anlamıyla kurtulduğunu belirtmek için sık sık akan yaşların bağrından ve ciğerinden süzülüp geldiğine işaret eder Gözyaşı, esasının su olması nedeniyle ?vücudu mahvedip âlemin alâyişinden, kesretten temizleme fonksiyonu?20 ile ön plana çıkar: Gözüm kim baārumun kanın döker pergāle pergāle Dem-ā-dem ārzū-yi lâ?l-i cānān etdüāümdendür G103/3 Mâşuktan bir an bile ayrı olma, kesret vadisine düşme endişesi âşığın sararmış çehresini kanlı yaşlara boyar: Ey firāk-ı leb-i cānān cigerüm hūn etdün Çihre-i zerdümi hūn-āb ile gül-gūn etdün G166/1 Yüz (ruhsâr, ruh, ârız, yanak), boy (kâmet, serv) da vahdet sembolüdür21 İçinde yaşadığı âlemin aynadaki yansıma olduğunu anlayan âşık için, her bir varlık zatıyla değil, sevgiliden haber vermesi cihetiyle değer ifade eder Dolayısıyla ısı, ışık, hayat kaynağı olan güneş de âşığa vücûd-ı mutlak olan Allah?ın cemalini hatırlatır Artık Âşığın gözünden güneşe bakmaktan dolayı değil, onun hatırlattığı varlığa iştiyaktan dolayı yaşlar akar Aynı zamanda yanağın kırmızılığı, ay ve güneşin kırmızımsı görünümleri, âşığın gözünden akan kırmızı kanla birleşir: Yād-ı ruhsāriyle ol māhun gözüm kan yaş döker Her gören sa?ātde hūrşîd-i cihan-ārā yüzin G228/5 Gül, tasavvufta kesret ise de, bunun yanında bazen Hz Muhammed?i de hatırlatır Maşuğun gül cemaline iştiyak duyan âşık, derdini teskin etmek için bahçeyi temaşa ederken gülü görünce sevgiliye olan hasreti daha da artmakta ve gözlerinden inci misali yaşlar saçmaktadır: Gālib oldı subh-dem sevk-i gül-i rūyun bana Seyr-i bāā etdüm ki būy-ı gül vire teşkîn ana Gül görüp yādunla dürr-i eşk saçdum her yana Tah, II 3-abc Âşık, sevdiğini düşününce gözleri yaşarmaya başlar Bu aşamada içinde bulunduğu çalkantılı ruh halini ifadeye en uygun sembol de dalga olur Dalgalarda güneşin yansıması gibi, âşığın gözyaşlarında da güneşlerin güneşi olan cemal-i mutlak tecelli eder: Hayāl-i ?ārızun cevlān eder bu çeşm-i pür-nemde Nicük kim mevclenmiş suda ?aks-i āftāb oynar G70/2 Zaten, âşık da samimiyet ifadesi olan gözyaşıyla sevgilinin feyzine mazhar olmak ister, bu nedenle her şeyde ona ait bir yol bulur: Düşmeseydi gözümün yaşına feyz-i nazarun Anı her servün ayaāına revān etmez idüm G196/4 Daha önce de belirttiğimiz gibi kan madde olduğundan sevgili uğruna dökülen yaşlar insanı kesafetten arındırır Aynı zamanda, ?Gül Hz Muhammed?dir Gül mevsimi devr-i Muhammedî olduğuna göre bu maddeden tecerrüd edip Hakk?a yaklaşmak ancak İslamiyet?le olur?22 Gül-i ruhsāruna karşı gözümden kanlı akar su Habîbüm fasl-ı güldür bu akar sular bulanmaz mı G264/5 Âlem, çeşitli güzellikleriyle her an dikkatleri üzerine çekmekte adeta kendisine pereştiş ettirmektedir Âşığın nazarında sevgiliden başka her şey bir vasıta bir sebeptir Sevgilinin vahdeti ifade eden boyu karşısında selvinin pek kıymeti yoktur Maddi âleme ait olan serv, maddeden arınmayı ifade eden gözyaşıyla nazardan uzaklaştırılabilir: Kaçan kim kāmetünden ayrı seyr-i būstān etdüm Koparup eşk seyl-ābıyla ben servi revān etdüm G201/1 Şair, vahdet bilincine ermeye yönelince, gönlündeki aşk ve sevkden dolayı, içte yer bulamayan yaşlar göz penceresine yönelir: Cān eyledükçe meyl-i temāşā-yı kāmetün Göz revzenin sirişk-i revānum dutar G72/6 Sevgiliye duyulan iştiyak son hadde varınca çevredeki her şey kaybolmaya mahkûmdur Kanlı gözyaşı ile maddeden arınan şair, gözyaşlarının gözü örtmesi ile de adeta geceye ait olur Ay da ancak geceleri ortaya çıkar Gece bir bakıma kesret tabakasının siyaha büründüğü, âşıkla mâşuk arasındaki ?gayr?ın da muvakkaten el ayak çektiği bir zaman dilimidir: Perde çek çehreme hicrān güni ey kanlı sirişk Ki gözüm görmeye ol māh-likādan āayrı G273/3 Yanak veya yüz vahdetin sembolü olunca, bunların üzerini kapatan veya değişik nedenlerle dikkatleri üzerlerine çeken saç ve saçın değişik biçimleri (kâkül, turra), hat (ayvatüyleri), göz ve gözden çıkan bakış, gamze (yan bakış), tasavvufta küfr ve kesret sembolüdür23 Kesret âlemindeki geçici güzellikler insanın başını döndürür Fakat bunun yanında kesret perdesi altında göz kırpan vahdet de âşığı kendisine çağırır Bu ikilem içerisindeki âşığın, çaresizlik halini yansıtmaya ağlama eylemi koşacaktır: Benüm kim bir leb-i handān içün giryānlıāum vardur Perîşān turralar devrinde ser-gerdānlıāum vardur G92/1 Tasavvufta hayret veya hayranlık Allah?ın yaratıcılığına, hikmetine karşı duyulan en son duygu mertebesidir ki ifadeye sığmaz Orada ancak susulur ve o hal yaşanır24 Hak Âşığının, kâinatta değişik suretlerde tecelli eden Allah?ın sanatını gördükçe ve derk ettikçe, hayreti artar: Dutagör göz yolın ey eşk kim temkînüm eksikdür Bu sūret-hānenün gördükçe nakşın hayretüm artar G71/3 D Gözyaşının Psikolojik Fonksiyonu Tasavvufa göre insan, Mevlana?nın ney sembolüyle ölümsüzleştirdiği gibi, asıl vatanından koparılarak gurbete gönderilmiştir Bu nedenle geldiği yerin farkında olan insan geldiği yere ve sahibine karşı iştiyak duyar Âşığın vatan özlemi, gözyaşlarıyla kendisini hissettirir: N?ola aālarsa Fuzūlî ravza-i kūyun anup Lā-cerem giryān olur kılgaç vatan yādın āarîb G34/7 Âşığın yegâne gayesi maşuğuna kavuşmaktır Gönül aynasında kesafet varsa ya da sevgili seveni deniyorsa, âşık tarifsiz bir halet-i ruhiye içerisine girer ?Mesafesiz bir yakınlık, ama Allah oluş ile kul oluş hallerinin gerektirdiği kadar da sonsuzcasına bir firak Ya da mutlakla nisbî olanın, bir yandan cem? hali, ama tam bu anda da iftirak durumu?25, Âşığın içinde bulunduğu dramatik hali daha açık bir biçimde yansıtır Canın canandan ?iftirak?ının uzun sürmesi -yıllanmış şarabın keşkin olması gibi- hüznün derecesini arttıracak ve gözyaşı da bu hüznü yansıtacaktır: Artırur eyyām-ı hicrānun sirişküm hiddetin Müddet-i eyyām mey keyfiyyetin eyler füzūn G229/3 Gözyaşı, Âşığın mâşuktan ayrı kaldığı an saçtığı tükenmez bir hazinedir Sevilen ?mutlak varlık? olunca, onun yolunda dökülecek yaşlar da onun büyüklüğü nispetinde olacaktır: Nezr etmışüm firākuna kim yoh nihāyeti Nakd-i sirişkümi ki tükenmez hızānedür G99/5 Çiftçi, ürün elde etmek için nasıl ki tohumu ekip sabırla sonucu bekliyorsa, āşık da sevgilisine kavuşmak için gözyaşı dökmek ve semeresini almak için sabırla beklemek zorundadır: Döküp eşk kūyunda vaslın diler dil Saçar nef? için dāne topraāa hāris G47/6 Vuslat perdesini aralayamamış âşık, tam anlamıyla kesretin kesafetinden kurtulamamıştır Bu nedenle vuslat için, kesretten kurtulma alameti olan kanlı gözyaşının dökülmesi gerekmektedir Âşığın maşuğuna kavuşabilmesi için geldiği yerdeki saflığı kazanması ve sürdürmesi lazımdır: Vaslından ayrı n?ola dökilse kanum gül gül Ben gülbün-i firākum bu fasldur bahārum G192/4 Sevgilinin dışındaki her şey -masiva-, canı canandan ayıran kesret olduğuna göre âşık, hem hariçteki alakalardan hem de kendi benliğinden kurtulmak zorundadır Ağlayan gözden akan kanlı yaşlar, Âşığı maddeden arındırdığı gibi arınan şairin gözünde diğer kesret tabakası da önemini yitirmiş olmaktadır: Hūn-ābe döküp dide-i giryānumdan Sensiz boyadum yer yüzin öz kanumdan Rüb64/ab İnsanoğlunun doğuştan itibaren tanıştığı ve acziyetinin ifadesi olan gözyaşı, bedenen ve ruhen rahatlama ve sükûnet bulma demektir Gözyaşları ya Âşığın içinde bulunduğu çalkantılı durumu ya da sembolik olarak maddeden arınmakta olduğunu gösterir: Teşkîn bulur cigerde harāret sirişk ile Sūz-ı dil ile sînede rāhat olur füzūn G231/3 Ağlamanın gamla dolu gönlünü açacağını, gözyaşı dökmenin de kanla dolu gönlünü boşaltacağını söyleyen şair, ağlama ve gözyaşı dökmenin de temel gerekçesini açıklamaktadır: Giryedür her dem açan āamdan dutılmişgönlümi Eşkdür hāli kılan kan ile dolmişgönlümi G288/1 Gözyaşı ?ılık olması gerçeğinden hareketle- gönlün ateşini yansıttığı için âşık yaş dökerek muvakkaten rahatlasa da, dökülen yaşların yaş kuru ayrımı yapmadan her şeyi yakabileceği gözden ırak tutulmamalıdır Aslında yaş ve kuru, maddi âleme aidiyeti ifade etmektedir Gönül mahbub-ı hakikinin tecelli yeridir Böylesine büyük aşk, bir Âşığın gönlüne sığsa kesret âlemini de ortadan kaldırır: Demen gözyaşı ile def? olur ?ışk āteşi tenden Bu od her yere düşse fark kılmaz kurısın yaşın G225/3 Gözyaşı hasret ateşini teskin etme gibi bir fonksiyonu icra etse de Su Kasidesi?nde, Hz Peygamber?e aşk ve iştiyak neticesi dökülen gözyaşının, gönüldeki ateşi teskin edemeyeceği belirtilir: Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlare su Kim bu denlü dutuşan odlare kılmaz çāre su K3/1 Âşığın zayıf bedeni, gözden akan yaşların oluşturduğu dalgaların etkisiyle çer çöp gibi sürüklenip durmaktadır Bu, şairin hem ruhen yükseldiğini hem de maddeten zayıflayıp bedenen olgunlaştığını belirtmektedir: Eşk mevci gezdürür her yan tenüm hāsākini Mümkin olmaz eşk tahrîkiyle teşkînüm benüm G206/4 E Gözyaşının Sosyal Fonksiyonu Âşık, halk içinde Hak?la beraber olmak zorundadır Fakat kalp akla galip geldiği için taşkın ruh halini dizginleyemeyen Âşığın gözlerinden yaşlar boşanmaya başlar Âşığın iç dünyasını bilmeyenler onun bu davranışlarından dolayı kınamaya ve dışlamaya başlarlar Çünkü onlar sadece zahire bakarlar, Âşığın gönlünde kopan fırtınaların farkında değildirler: Dostlar kan yaş döküp kıldı beni rüsvā-yı halk Veh ki düşmen çıkdı āhir dide-i pür-hūn bana G13/4 Âşığın iç âleminin dışa yansıması olan gözyaşı şu Şekilde tasavvur edilir Yanaklar bir sayfa, kirpikler kalem, kanlı gözyaşları da hat olur Şair, iç âlemindeki çalkantıları gizlemeye çalışsa da halk, Âşığın yüzünden gizli sırrını okur: Ruhum üzre hatt-ı sirişkümi defe?āt ile kalem-i müjem Rakam etdügiyçün il okıyup bilür oldı rāz-ı nihānumı G262/2 Aşkın verdiği elemden gözüne uyku girmeyen, sabaha kadar yıldızları sayan ve gözyaşı döken Âşığın halini gaflet uykusunda olanların/gafil gözlerin bilmesine imkân yoktur: Gözi yaşlılarun hālin ne bilsün merdüm-i āāfil Kevākib seyrini seb-tā-seher bîdār olandan sor G84/3 Âşık, gaflet uykusundakilere sırrını vermektense zayıf bedeninin, döktüğü gözyaşlarının meydana getirdiği girdapta kaybolmasından yanadır Bu hal ile hem kınanmaktan kurtulacak hem de maddi varlığından arınacaktır: Sırrumı rüsvālıāum fāş etmeden ?ālemlere Zār cismüm eşk gird-ābında pinhān olsa yeā G153/4 Âşık aşkın hallerine razı olduğu için kınamalar, Âşığı yolundan döndürmez Gözyaşının etkisi karşısındaki kınama okları Âşığın nazarında birer çöpten farksızdır: Fuzūlî virmedi ta?n okları göz yaşına teşkîn Önin bend etmek olmaz hār ü hāsāk ile Ceyhūn?dur G90/7 Aşk ihtiyarı elden alır Bu nedenle âşık, kendi rızasıyla aşka düşmediği için istese de ondan kurtulamaz Onu kınayanların da gün gelip aynı dertten muzdarip olmaları isten bile değildir: Ol ki her sa?āt gülerdi çeşm-i giryānum görüp Aālar oldı hālüme bî-rahm cānānum görüp G36/1 Aşka meyleden gafiller gözyaşını alelade bir su sanırlar Hâlbuki o Âşığın maddi varlığını parça parça edip adeta göz penceresinden dışarı atılan ciğer kanıdır: Kıl sevāb ey göz döküp kan vākıf et āāfilleri Meyl edenler ?ışka bilsünler ciger kan olduāın G222/3 SONUÇ Fuzûlî, klasik şiirimizde önemli bir yer tutan aşk kavramını kuvvetli üslubu ile mükemmel bir Şekilde mısralara döken, verdiği tüm sıkıntılara rağmen aşkı hayat felsefesi haline getiren bir şairdir Mesnevi?de Kays?ı Mecnun edip Leyla?dan Mevla?ya ulaştıran şair, divanında da bunu kendi sahsında gerçekleştirmeye çalışır Bu geçişi ve yükselişi sağlayan en dinamik ve etkin güç aşktır İste aşk, bu büyük inkılâbı gerçekleştirirken Âşığın maddi ve manevi âleminde meydana gelen değişiklikler, dalgalanmalar gözyaşı ile kendisini gösterir Fuzûlî, gözyaşını anlamlandırırken aşkın bu seyriyle irtibatlandırır ve gözyaşı değişik fonksiyonlarla ve çağrışımlarla okuyan/dinleyene yansır Yaşadığı yer ve yetiştiği dönemin olumsuzlukları, ilim ve irfanına rağmen yeterli ilgiye mazhar olamama, istediği halde bulunduğu yerin dışına çıkamama gibi problemlerin de şairin ruh dünyasını derinden etkilediğini düşünürsek gözyaşlarından bu kadar sık bahseden şairin psikolojisini daha iyi anlamış oluruz Bir bakıma şair, içinde kopan fırtınaları ve elemleri, engin bir aşkın çilesini çeken bir Âşığın gözüyle estetik bir biçimde sanatına yansıtmıştır Fuzûlî?de ağlama ve gözyaşı basit biyolojik bir olgudan ziyade; psikolojik, tasavvufi, dini ve sosyal özellikleri sebebiyle tasvir ve mecazlara konu olmuş, farklı hayallere kapı aralayan bir obje olmuştur Gözyaşı Âşığın çaresizliğini, yalnızlığını, ayrılığını ve hüznünü ifade ettiği gibi aynı zamanda bütün bu menfi duygularla dolu çilekeş Âşığın geçici de olsa boşalması, sükûnete ermesini de ifade etmektedir Yine, tasavvufi açıdan düşünecek olursak ciğerlerden gelen kanlı gözyaşı da, sevenle sevilen arasındaki en büyük engel olan ?ben?in kalkmakta, gönlün ve ruhun da kanatlanmakta olduğunu yansıtır Çoğu zaman kanlı ve taşkın gözyaşları döken ve hüznü kendisine şiar edinen Fuzûlî?de sevinç gözyaşlarına rastlayamayız Çünkü o, bu dünyanın zevk ve eğlence mekânı değil, ayrılık ve dert diyarı olduğu görüşündedir Yine bazı beyitlerde de samimi ve hassas kalpli bir müminin; pişmanlık ve Allah korkusuyla dökülen gözyaşlarına şahit oluruz Fuzûli, engin ve çetin bir aşkın döktürdüğü yaşları, aşkın çeşitli özellikleri doğrultusunda gerçek ve daha çok sembolik anlamda ele alıp işleyerek ona estetik bir boyut kazandırmıştır |
|