Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Edebiyat / Dil Bilgisi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
babadan, dede, değen, hikayeleri, korkut, oğula, toruna

Dede Korkut Hikayeleri - Babadan Oğula Deden Toruna Dede Korkut Hikayeleri

Eski 12-20-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Dede Korkut Hikayeleri - Babadan Oğula Deden Toruna Dede Korkut Hikayeleri



BAMSI BEYREK HİKÂYESİ

Bayındır Han, Oğuz Beyleriyle birlikte oturuyordu Bir ara Pay Büre Bey, derin bir ah çekerek ağlamaya başladı Bunun üzerine Oğuz Beylerinden Kazan Han, Pay Büre'ye yaklaştı:

- Pay Büre Bey'im niçin ağlıyorsun, diye sordu

Pay Büre Bey:

- Nasıl ağlamayayım Kazan Han Ne oğlum var,

ne kardeşim Tahtımı bırakacağım kimsem yok Ben

ağlamayayım da kimler ağlasın!

Kazan Han, Pay Büre Bey'in acısını dindirmek istedi Durumu meclisteki Oğuz Beylerine anlattı

Güçlü Oğuz Beyleri Pay Büre'nin dileği için ellerini göğe kaldırıp Allah'a dua ettiler, O'na yalvardılar "Kadir Mevlamız, Pay Büre'ye bir oğul bağışla!" dediler

Daha sonra meclisten Pay Bican Bey kalktı ayağa

-Ey Oğuz Beyleri! Ben de Allah'tan hayırlı bir kız evlât isterim Benim için de Allah'a niyazda bulunun, dedi

Oğuz Beyleri hep birlikte el kaldırıp dua ettiler "Allah sana iyilik meleği bir kız çocuk bağışlasın!" dediler

Pay Bican duygulandı Beylere seslendi: -Eğer Allah bana bir kız evlât verirse, onu Pay Büre'nin oğluna vereceğim, dedi

Aradan günler, aylar geçti Şanı Yüce Allah, Pay Büre'ye bir oğul, Pay Bican'a da bir kız çocuğu verdi

Oğuz Beyleri haberi duyunca çok sevindiler Pay Büre Bey sevincinden, oğluna hediye almaları için Bezirganlarını Rum iline gönderdi Bezirganlar istanbul'a gitti Pay Büre'nin oğlu için çok kıymetli hediyeler aldılar Bu hediyelerin en değerlileri ak kirişli sert bir yay, bir boz aygır ve altı kanatlı bir gürz idi Bezirganlar bu hediyelerle geri dönmek için yola çıktılar

Bu sırada Pay Büre'nin oğlu beş yaşındaydı Güçlü kuvvetli bir yiğit oluvermişti Âdetlere göre; büyüyünce kahramanlık göstermeyen çocuğa isim konmazdı Bir çocuğa isim konması için o çocuğun bunları yapması lâzımdı

Pay Büre'nin oğlu bir gün ata bindi Oklarını ve kılıcını aldı, ava çıktı

Pay Büre'nin hediyelerini getiren Bezirganlar, beş yüz kâfirin saldırısına uğradı Kâfirler malları, hediyeleri yağmaladılar Bezirganlardan biri kurtuldu Yolda Pay Büre'nin oğluna rast geldi Bezirgan, Pay Büre'nin oğlu olduğunu bilmediğinden "Oğuz'un güçlü yiğitlerinden bir yiğit bu!" diye düşünerek, kırk askeriyle birlikte oturan yiğide yaklaştı:

- Ey yiğitler yiğidi! Ey beyler beyi! Sözüme kulak ver On altı yıl önce ayrılmıştık Oğuz ülkesinden Beylere mal getiriyorduk Birden beş yüz kâfir bize saldırdı Mallarımızı yağmaladılar Bize yardım et ey yiğit!

Yiğit, askerlerini topladı Kâfirlere kılıç çaldı, baş kaldıranı tepeledi, vuruştu Oğuz Beylerinin mallarını kurtardı

Bezirganlar "Sen bize yardım ettin Mallarımızdan istediğini alabilirsin" dediler

Yiğit; boz aygırı, ak kirişli yayı ve altı kanatlı gürzü istedi Bezirganların beti benzi attı, dilleri titredi Yiğit, "Çok mu istedim?" diye merakla sordu

Bezirganlar "Neden çok olsun ki? Fakat o istediğin hediyeleri biz beyimizin oğluna götürüyorduk" dediler Yiğit "Kimdir beyinizin oğlu?" diye sordu

Bezirganlar "Pay Büre'nin oğlu!" dediler

Yiğit gülümsedi, sizden almaktansa, babamdan alırım, diye düşünerek hediye almadan yola düştü Bezirganlar buna hayran kaldı

Pay Büre, bezirganların döndüğüne çok sevindi Eğlence düzenlendi Oğlunu sağ yanına oturttu O sırada bezirganlar geldiler Pay Büre'nin oğlunu görünce hayranlıkla onun elini öptüler Pay Büre'nin oğlu, babasına bir şey anlatmamıştı

Oğlunun elinin öpülmesine Pay Büre bir anlam veremedi Hiddetlendi "Bre namertler! Baba dururken oğul eli öpülür mü?" dedi Bezirganlar "Senin oğlun mu bu yiğit? " diye sordular Pay Büre "Evet" diye haykırdı Bunun üzerine Bezirganlar oğlunun sayesinde hediyeleri getirebildiklerini Pay Büre'ye anlattılar Pay Büre olan biteni sevinçle ve gururla dinledi Gözleri ışıldadı, göğsü kabardı Meydana yiğitçe seslendi:

-Bre! Bu yiğit ad konulmayı hak edecek bir kahramanlık yapmış mıdır?

-Bu yiğidin kahramanlıkları saymakla bitmez beyim, dediler

Bunun üzerine Pay Büre Oğuz Beylerini, yiğitlerini çağırdı Sofralar kurdurdu Oğluna ad konulacaktı Ad koyması için Dedem Korkut'u çağırdılar Dede Korkut oğlanın adını verdi Şunları söyledi:

" Sözümü duy Pay Büre Bey

Allah yiğit oğluna geçit versin

Eli kanlı kâfire dalınca

Korkusuz oğluna fırsat versin

Adı boz aygırlı Bamsı Beyrek olsun

İsmini ben verdim yaşını Allah bağışlasın!"

Güçlü Oğuz Beyleri ellerini kaldırıp dua ettiler "Bu kutlu isim bu yiğide uğurlu olsun!" dediler

Bamsı Beyrek ve Oğuz Yiğitleri, Alacadağ'a ava çıktılar Bamsı Beyrek, Pay Bican Bey'in kızı Banı Çi-çek'in çadırının yakınında semiz bir geyik avladı Geyiği, avından pay isteyen çadırdaki kızlara verdi Usulca oradan uzaklaştı Obanın genç kızları geyiği

Banı Çiçek'in önüne getirdiler Banı Çiçek heyecanlandı:

-Kızlar, bu yiğit babamın beni verdiği Beyrek olmasın! Çağırın gelsin bakalım, dedi

Seslendiler, Beyrek geldi

Banı Çiçek yaşmaklanarak Beyrek'le konuşmaya başladı Kendisini Beyrek'e, Banı Çiçek'in dadısı olarak tanıttı Beyrek oraya Banı Çiçek'i görmeye geldiğini söyledi Bunun üzerine Banı Çiçek kurnazca gülümseyerek;

-Onu görmek kolay değildir Ben dadısıyım Beni ok atmada, avlanmada, güreşte yenersen ancak o zaman görebilirsin Banı Çiçek'i dedi

Bamsı Beyrek ok atmada ve avlanmada yendi Banı Çiçek'i

Banı Çiçek yenilip nefesi kesilince aman diledi "Aman" dedi "Banı Çiçek benim!"

Bamsı Beyrek parmağındaki altın yüzüğü çıkarıp Banı Çiçek'in parmağına geçirdi "Düğünümüz kutlu, nişanımız uğurlu olsun!" dedi

Ayrılıp eve döndüler Bamsı Beyrek babasına Banı Çiçek'le evlenmek istediğini söyledi

"İyi düşün oğul!" dedi babası "Banı Çiçek'in De-II Karçar adında bir kardeşi var Kız isteyeni öldürür"

"Peki ne yapacağız?" diye sordu Beyrek Bunun üzerine babası bütün Oğuz Beylerini çağırıp onların fikirlerini aldı Oğuz Beyleri, kız istemeye Dede Kor kut'un gönderilebileceğini söylediler Dede Korkut geldi, söyledi:

- Bilirsiniz, Deli Karçar kardeşini isteyeni sağ ko-maz Bana iyi koşan iki beygir getirin Getirin ki ani bir saldırıda kaçabileyim

Dede Korkut'a iki at getirildi Dede Korkut birine bindi, birini yedeğe aldı "Allahaısmarladık!" deyip

gitti

Deli Karçar, adamlarıyla atış talimi yapıyordu Yanında Dede Korkut'u görünce hiddetlendi:

-Ne oldu sana? Eceline mi susadın? Ne arıyorsun burada, diye bağırdı

Dede Korkut şöyle dedi:

-Allah'ın buyruğu, Peygamberin sözüyle, dolunaydan ak kız kardeşin Banı Çiçek'i, yiğitler yiğidi Bamsı Beyrek'e istemeye geldim

Dede Korkut sözünü bitirir bitirmez, Deli Karçar adamlarına bağırdı

-Çabuk kara aygırla, silâhlarımı getirin bana!

Dede Korkut canının tehlikede olduğunu anlayınca, Deli Karçar atına binmeden oradan kaçmaya başladı Deli Karçar, Dede Korkut'u kovaladı ve en sonunda yakaladı Kılıcını hışımla kaldırdı Dede Korkut'u ortadan ikiye ayırmak istiyordu Dede Korkut Allah'a sığınıp "Elin kurusun!" diye beddua edince Karçar'ın eli havada asılı kaldı Dede Korkut Allah'ın sevgili kullarından, duası makbul bir kimse idi Keramet sahibiydi

Deli yalvarmaya başladı "Elimi iyileştirmek için dua edersen, kız kardeşim Banı Çiçek'i, Bamsı Beyrek'e vereceğim" Dede Korkut dua etti Allah'ın izniyle bir müddet sonra Karçar'ın eli iyileşti Dede Korkut'a:

-Kız kardeşimi vereceğim Ama bin erkek deve, bin aygır, bin kuyruksuz, kulaksız köpek, bin tane de pire isterim Eğer bunları getirirseniz kardeşimi veririm

Dede Korkut olanları Pay Büre'ye anlattı Pay Bü-re bin erkek deve, bin aygır, bin tane de koç hazırladı Köpeklerle pireleri de Dede Korkut'un bulmasını istedi Dede Korkut da pirelerle köpekleri buldu Deli Karçar'a gitmek üzere yola koyuldu

Deli, hediyelerle gelen Dede Korkut'u görünce çok sevindi Koçları, develeri, aygırları çok beğendi Köpekleri görünce bir kahkaha attı Pireleri görmeyince: "İstediğim tamamlanmamış, pireler nerde?" diye haykırdı Dede Korkut pirelerin kapalı bir yerde olduğunu söyledi Beğendiklerini seçmesi için Deli'yi pirelerin olduğu ağıla soktu, kapıyı kapadı Pireler Karçar'a saldırdılar Deli Karçar "Ne olur kurtar beni!" diye Dede Korkut'a yalvarmaya başladı Açtı kapıyı Dede Korkut Deli, can havliyle dışarı fırladı Bedeninin her tarafı pirelenmişti Hemen kendisini suya attı, temizlendi Dede Korkut'un ayaklarına kapandı

Düğün hazırlıklarına başlandı

Oğuz Beyleri düğünde eğlenmekteydi Bamsı Beyrek de arkadaşlarıyla bir çadırda eğleniyordu Düğün bitti, herkes uykuya daldı Bu sırada yedi yüz kâfir, uykuda olan beye saldırdı Çarpışma sonunda, Beyrek Hanla birlikte, otuz dokuz yiğit esir düştü

Çünkü kâfirler Banı Çiçek'i kendi beylerine almak istiyorlardı

Haberi alınca, Beyrek'in anne ve babasının gözlerinden yaşlar boşaldı Feryat edip ağladılar, dövündüler Beyrek'in yedi kız kardeşi kara elbise giyindi "Vay kardeşim!" diye yas tuttular Banı Çiçek kara haberi duyunca, ak kaftanını çıkarıp kara elbiseler giyindi Hüngür hüngür ağladı Beyrek Han'ın ne kadar dostu, arkadaşı varsa yasa bürünüp umut kesmişlerdi

Aylar yıllar geçti On altı yıl bittiBeyrek'in ölüsünden dirisinden haber alınamadı

Yalancı oğlu Yalıncık, Banı Çiçek'i kendisine almak istiyordu Bamsı Beyrek'ten haber getirmek üzere Pay Büre Beyden izin istedi Daha önce Bamsı Beyrek'in kendisine verdiği kara gömleği kana bu-layıp Han'a getirdi Pay Büre Bey şaşkınlık içinde, "Bu nedir?" diye sordu Yalıncık: "Beyrek Hanı Kara Derbentte öldürmüşler bu gömlek onundur" diye cevap verdi Pay Büre Bey ve Banı Çiçek gömleği tanıdılar Haberi alınca çok üzülüp, yas tuttular Oğuz Beyleri de çok üzüldüler; feryat edip ağladılar Yalancı oğlu Yalıncık içinden seviniyordu

Pay Büre Bey, bezirganlarını çağırdı; bütün dünyayı dolaşmalarını, Bamsı Beyrek'ten kesin bir haber getirmelerini istedi

Bezirganlar günlerce, aylarca dolaştılar Nihayet Bamsı Beyrek'i buldular Bezirganlar Bamsı'yı görünce gözlerine inanamadılar Beyrek, kopuz çalıyor ve kâfirleri eğlendiriyordu Bamsı Beyrek, bezirganları tanıdı, onlarla konuştu, olup biteni öğrendi Banı Çi-çek'in Yalıncık'a varacağını öğrenince deliye döndü Kâfirlerin ellerinden kurtulmanın yollarını aramaya başladı Kâfir beyinin kızı, Bamsı Beyrek'i çok seviyordu Bir gün Bamsı'nın üzgün olduğunu gördü Ona:

"Ey yiğit niye üzgünsün?" dedi

Bamsı Beyrek, "Niye üzülmeyeyim, on altı yıldır ailemden ayrıyım, buna üzülüyorum" dedi Kâfir beyin kızı "Eğer seni kaleden aşağı urganla indirsem ailene kavuştuktan sonra benimle evlenir misin?" dedi Beyrek yemin ederek, ailesine kavuşunca dönüp kendisini nikahlayacağını söyledi

Bamsı Beyrek kâfir kızının yardımıyla kaçmayı başardı Ayağı toprağa değince Allah'a şükretti Hemen yola koyuldu Kırk kâfir, Bamsı'yı yakalamaya çalıştıysa da Bamsı ellerinden kurtulmayı başardı

Bamsı Beyrek, Oğuz iline vardı Obada düğün olduğunu öğrendi Yalancı oğlu Yalıncık ile Banı Çiçek evleniyorlardı Bamsı Bey'in yüreği cız etti Hemen kılık değiştirdi Ozan kılığında düğüne gitti

Oğuz Beyler'i şenlik yapıyorlardı, eğleniyorlardı, ok atıyorlardı Beyrek, beyler ok attığında "Elin kolun sağ olsun! Var ol!" diye bağırıyordu Ok sırası Yalıncık'a gelince "Elin kırılsın, parmakların çürüsün!" diye sesleniyordu Yalancı oğlu Yalıncık bunu duyunca sinirlendi

"Hey Ozan, gel benim yayımı çek, gücünü göster!" dedi Bamsı Beyrek, Yalıncık'ın yayını kavradı Çekti kırdı ve parçaladı Yalıncık çok sinirlendi: "Beyrek'in yayını getirin bana!" diye bağırdı Yayı getirdiler Ozana verdiler Beyrek Oğuz Beylerine dönerek "Sizin hatırınıza yay çekip ok atacağım!" dedi Hedef, damadın yüzüğüydü Beyrek dikkatle yayı gerdi, oku bıraktı Yalıncık'ın yüzüğünü paramparça etti Oğuz Beyleri sevinip, coşkuyla alkışladılar

Kazan Bey, Beyrek'i yanına çağırdı, tebrik etti "Dile benden ne dilersen!" dedi

Beyrek "Hânım, karnım aç, düğün yemeğinden yemek istiyorum!" deyince herkes şaşırdı Kazan Bey dileği kabul etti Beyrek, şölen sofrasına geldi Karnını doyurdu Daha sonra kapları kazanları devirdi Düğün alanını darmadağın etti Durumu Kazan Beye bildirdiler "Bu deli ozan yemekleri döktü, kabı kaçağı kırdı" dediler "Bununla da yetinmiyor kadınların meclisine girmek istiyor"

Kazan Bey "Ne isterse yapsın, bırakın!" dedi

Beyrek, gelinin olduğu çadıra gitti Kopuz çalıp gelini oynatmak istediğini söyledi Çadırdaki kızlar buna engel olamadılar Banı Çiçek oynamaya başladı Banı Çiçek bu sırada kopuz çalan ozanın par-mağındaki yüzüğü gördü Yüzük Beyrek'in yüzüğüydü Bamsı Beyrek'i tanıyan Banı Çiçek sevincinden havalara uçtu Birbirlerine sarılarak ağlaştılar

Haber Oğuz ilinde duyuldu Oğuz Beyleri, Oğuz kızları çok sevindiler Kazan Bey, Pay Büre Bey'e haber verdi Pay Büre Bey ilk önce inanmadı Ağlamaktan gözleri görmez olan Pay Büre Bey: "Serçe parmağını kanatıp bir mendile silsin, eğer gözlerime sürünce gözlerim görürse o benim oğlum Bamsı Beyrek'tir" dedi

Beyrek, parmağını kanattı Sildiği mendili verdi Pay Büre Bey mendili gözlerine sürdü Allah'ın izniyle Pay Büre'nin gözleri açıldı, görmeye başladı

Beyrek'in annesi, babası ve kardeşleri Allah'a şükredip ağladılar

Kazan Bey "Gel dileğini yerine getir!" dedi Beyrek "Beni tutsak eden kâfirlerden otuz dokuz arkadaşımı kurtarmadıkça dileğime erişemem!" dedi

Hemen askerler toplandı Bamsı Beyrek'in esir edildiği Bayburt kalesine gittiler Kudretli Oğuz Beyleri temiz sudan abdest aldılar Ak alınlarını toprağa koydular İki rekat namaz kılarak, Adı güzel Muham-med'e salavat getirdiler Düşmanın üzerine atıldılar Beyrek otuz dokuz yoldaşını sağ olarak kurtardı Kâfirler bozguna uğradı

Pay Büre'nin oğlu Beyrek, Banı Çiçek'i nikahladı Kırk gün kırk gece düğün yapıldı, şenlikler düzenlendi Dede Korkut geldi, gazilerin hikâyelerini anlattı, dua etti, aziz Allah'a yakardı: "Ak sakallı babanın mekânı cennet olsun Oğul ile kardeşi ayrılmasın Son nefesinde imandan ayırmasın Duamıza amin diyenler, Allah'ın cemalini görsün" dedi

BASAT'LA TEPEGöZÜN HİKÂYESİ

Hânım Hey! Oğuz ili bir gün düşmanın saldırısına uğradı Uruz Koca'nın oğlu, gece düşmandan kaçarken düştü Bir arslan onu götürdü Besledi büyüttü Oğuzlar düşmandan kurtulduktan sonra yurtlarına döndüler Bir gün Uruz Koca'nın çobanlarından biri, arslan yuvasında bir çocuğun olduğunu haber verdi "Kaçarken düşen oğlancığım olmasın?" dedi Uruz Koca Beyler arslan yatağına at sürdüler Arslanı ürkütüp oğlanı Uruz Koca'ya getirdiler Uruz çok sevindi Şölen kuruldu, yiyip içip eğlendiler Ama oğlan, arslan yuvasına dönmek istedi Bir türlü vazgeçiremediler oğlanı bu isteğinden Dede Korkut geldi, oğlana: "Yavrum sen insansın, insanlar hayvanlarla arkadaş olmaz Sen yiğitlerle gezmeli-sin Senin adın Başat olsun Adını ben verdim, ömrünü Allah versin" dedi

Bir gün Bayındır Han yiğitleriyle birlikte at binmiş gezinmekteydi Pınarın yanından geçerken yerde yatan bir şey gördüler Yanına yaklaştıklarında ne olduğunu neye benzediğini anlayamadılar Biri attan inerek tekmeledi Birkaç yiğit de tekmelemeye devam etti Tekmeledikçe yerde yatan cismin büyüdüğünü fark ettiler Uruz Bey ve adamları, cismin, te-

pesinde gözü olan bir bebek olduğunu anladılar Uruz Bey, bu bebeği alıp eteğine sardı Bayındır Han'ın izniyle bu bebeği büyütmek için götürdü

Uruz, Tepegöz'ü evine götürdü Dadı buldu Dadı, Tepegöz'ü emzirdi Tepegöz, dadının sütünü bitirdi Bir daha emdi kanını içti Bir dahaki emmede canını aldı Bir dadı daha getirdiler Gelen bütün dadıları, Tepegöz yedi bitirdi, günler geçtikçe daha da büyüdü Diğer çocuklarla oynamaya başladı; ama bu çocukların da kulağını, burnunu yemeye başladı Durumu Uruz Koca'ya anlattılar Uruz, Tepegöz'ü uyardı, dövdü; bir türlü yola getiremedi Nihayet evden kovdu

Tepegöz, büyük bir dağa çıktı Yol kesti, can aldı, haraç aldı Şerrinden usananlar Tepegöz'e ok attılar, oklar batmadı; kılıç vurdular, kılıçlar kesmedi Oğuz yiğitleri birleşip Tepegöz'ü öldürmeye çalıştılar Tepegöz bir ağacı söküp onlara fırlattı, elli altmış yiğidi tepeledi Birçok güçlü Oğuz Beyi, Tepegözü durduramadı

Oğuz yiğitleri, Dede Korkut'a danışmaya karar verdiler Dede Korkut'u elçi olarak Tepegöz'e gönderdiler Dede Korkut, Tepegöz'ün yanına vardı "Sana her gün yiyecek verelim" dedi Tepegöz "Günde altmış insan isterim yemeye!" dedi Dede Korkut telâşlandı ve başka bir teklifte bulundu: "Günde iki insan, beş yüz de koyun verelim"

Tepegöz "Peki" dedi "İki de adam verin yemeğimi pişirsin!" Dede Korkut anlaşmayı Oğuz Beylerine iletti Oğuz Beyleri kabul etti Yünlü Koca ile Yapağılı Ko-ca'yı da yemek pişirmesi için gönderdiler

Günler geçiyordu Analar sırayla çocuklarını Te-pegöz'e kurban veriyorlardı Sıra sadece bir tek oğlu olan anaya geldi Ana feryat etmeye, ağlamaya başladı Tam o sırada, Başat savaştan dönmüştü Kadın, Basat'a varayım, bir köle isteyeyim oğlumun yerine, o köleyi götürsünler Tepegöz'e, diye düşündü

Basat'ın hiçbir şeyden haberi yoktu Kadın Ba-sat'tan yardım isteyerek her şeyi anlattı "Biricik oğlancığımı isterler beyim, Yardım et!" dedi Başat duyduklarına inanamadı Üzüntü ve acıdan ağladı Gözlerinden yaş aktı Kadına esirlerden birini verdi, "Al götür ana, oğulcuğunu kurtar" dedi

Başat, Oğuz iline vardı Uruz, güçlü Oğuz yiğitle-riyle birlikte Basat'ı karşıladı Şölen kuruldu, yenilip içildi Başat, beylere "Tepegöz'ü vuracağım ne dersiniz?" diye sordu

Kazan Bey "Hiç bir Oğuz yiğidi onu yenemedi Her şeyi denedik ama olmadı Kılıç kesmez, ok batmaz ona Acayip bir er Gel vazgeç Ak sakallı babanı ağlatma, ak saçlı ***** sızlatma!" dedi

Kazan Bey'in ve Uruz'un ısrarlarına rağmen Başat, Tepegöz'e gitmeye karar verdi Hazırlıklarını yaptı Kılıcını çapraz biçimde kuşandı Yayını koluna geçirdi Bir tutam ok çıkararak beline yerleştirdi Anası ve babasıyla helâlleşerek yola çıktı

Başat, günler sonra Tepegöz'ün yaşadığı dağa geldi Tepegöz yatmaktaydı Başat bir ok fırlattı Ok, Tepegöz'ün omzuna çarparak parçalandı Başat birkaç tane daha ok attı Okların hepsi parçalandı Okun bir parçası Tepegöz'ün önüne düşünce, Tepegöz, Basat'ı gördü ve onu yakaladı Çizmesinin içine sokarak "Bre hocalar, bunu ikindi vakti benim için pişirin!" dedi Başat, hançeriyle çizmeyi yardı, oradan kurtuldu Sessizce aşçıların yanına yanaştı "Bre bu ejderha nasıl ölür!" diye sordu Aşçılar, "Biz bilmiyoruz fakat gözünden başka bir yerinde et yoktur" dediler

Başat biraz düşündükten sonra, "Bre hocalar, şişi ocakta ısıtın!" dedi Şişi kızdırdılar Başat, adı güzel Muhammed'e salavat getirerek, şişi Tepegöz'ün gözüne soktu Tepegöz acıyla dağı taşı inleten bir çığlık attı Artık gözü görmüyordu

Başat, koyun sürüsüne karışarak mağaraya girdi Tepegöz, Basat'ın mağarada olduğunu anladı Koyunları bir bir mağaradan çıkarmaya başladı Koyunlar kapıdan çıkarken başlarını sıvazladı Başat, mağarada bir koyunu kesti Derisini sırtına geçirdi Kellesini eline aldı Tepegöz'ün önünden geçerken kelleyi tepegözün eline bırakıp kaçtı Tepegöz anladı "Oğlan! Kurtuldun mu?" diye sordu "Allah'ım kurtardı!" dedi Başat

Tepegöz Basat'a "Şu kümbete gir" dedi Başat kümbete girdi Tepegöz kümbetin kapısını kapayarak "öyle bir yumruk vuracağım ki kümbetle birlikte paramparça olacaksın!" dedi Başat "La ilahe İllallah Muhammedün Resülullah" dedi Der demez yerden yedi kapı açıldı ve Başat kurtuldu Tepegöz "Oğlan kurtuldun mu?" diye sordu Başat "Allah'ın izniyle!" dedi

Tepegöz "Başımı gövdemden ayırmak istiyorsan, oradaki kılıcı alman lâzım!" dedi Başat kılıcı almaya gitti Fakat kılıç bir iniyor bir çıkıyordu Yanına yaklaşanların kellesini koparacak şekilde duvara yerleştirilmişti Başat, sadağından bir ok çıkartıp kılıcın asılı olduğu zincire nişanladı Oku attı ve zinciri parçaladı Kılıç yere düştü Başat, kılıcı eline alarak Tepegözün yanına gitti "Nasılsın Tepegöz?" dedi Tepegöz "Sen daha ölmedin mi?" dedi, şaşırdı "Elâ gözümden beni ayıran yiğit, sen kimsin ey yiğit?" diye sordu Başat "Benim adım Uruz oğlu Başat!" dedi Tepegöz "Kıyma bana!" deyince, Başat "ölen Oğuz yiğitlerinin kanını almadıktan sonra bırakmam seni Başını gövdenden ayırıp kanını dökmeyince seni bırakmam!" dedi

Başat, hiddetlenerek yerinden fırladı Aniden Te-pegöz'ü diz üstü yere çöktürdü Kılıçla Tepegöz'ün boynuna öyle bir darbe indirdi ki dağ taş acı bir çığlıkla inledi

Tepegözün yemeğini pişiren iki yaşlı, müjdeyi Oğuz'a verdiler "Başat Tepegöz'ü tepeledi!" dediler Oğuz Beyleri toplandılar Basat'ın yanına gittiler

Dedem Korkut gelerek deyiş dedi, destan söyledi Basat'a dua etti:

"Erlikle aldın kardeşlerinin kanını

Güçlü Oğuz Beylerini bir belâdan kurtardın Kadir Allah yüzünü ak etsin ölüm eriştiğinde arı imandan ayırmasın Günahlarını, adı güzel Muhammed hürmetine bağışlasın hânım hey!"

BOĞAÇ HAN

Günlerden bir gün, Bayındır Han Oğuz Beylerine ziyafet vermişti Misafirleri için at, deve koyun ve koç kestirmişti

Bir köşeye beyaz bir çadır, bir köşeye kızıl, bir köşeye de kara bir çadır kurdurmuştu Adamlarına seslenip şöyle dedi:

"Gelen beylerden, oğlu ve kızı olmayanları kara çadıra alın, altlarına da kara postlar serin, ikram olarak da kara koyun yahnisinden verin Yiyen yesin, yemeyen kalksın gitsin Oğlu olanı ak otağda, kızı olanı da kızıl çadırda ağırlayın!"

Gelen misafirlerden Dirse Hanın çocuğu yoktu Bu uygulama çok zoruna gitti

Kendisine yapılan ikramlar da hoşuna gitmedi Bayındır Han'ın adamlarına, kendisinin niçin kara çadıra alındığını, bir kabahati olup olmadığını sordu Onlar da, Bayındır Hanın böyle istediğini söyleyince adamlarıyla birlikte kalkıp oradan uzaklaştı Evine geldiğinde, eşine, davette kendisine yapılanları anlattı ve bu durumun sorumlusunun kendisi mi yoksa hanımı mı olduğunu sordu Ona: "Han kızı, boğazından tutup seni ayağımın altına alayım mı, kara çelikten kılıcımla başını gövdenden ayırayım mı? Canın tatlılığı neymiş sana göstereyim mi? Bizim çocuğu muz neden yoktur söyle bana!" gibi kırıcı sözler söy

ledi '

Eşi onun bu sert sözlerine karşılık yumuşaklıkla cevap verdi ve: "Aç görürsen doyur, fakir görürsen giydir, borçluyu borcundan kurtar Sonra duayla Allah'tan çocuk dile" dedi

Dirse Han ziyafetler verdi Fakirleri giydirdi, borçluları borçtan kurtardı Çocuğu olması için Allah'a çokça yalvardı Bir zaman sonra bir erkek çocuğu oldu Dirse Han buna çok sevindi adamlarıyla birlikte Bayındır Hanın ordusuna katıldı

Bayındır Hanın çok güçlü bir boğası ve devesi vardı Bunları dövüştürür diğer beylerle bu zorlu karşılaşmalarda hoşça eğlenirlerdi Bir gün demir zincirlerle dışarı çıkarılan ve sağında solunda güçlü kuvvetli üçer kişinin bulunduğu boğa, bakıcıların elinden kaçtı Orda bulunan askerler dahil herkes kaçışmaya başladı; sadece Dirse Hanın on beşine yeni girmiş olan oğlu kaçmadı

Boğa meydanda tek başına duran çocuğun üzerine doğru hırsla saldırdı Çocuk yumruğunu bütün gücüyle boğanın alnına dayadı Bu şekilde, bir, boğa çocuğu; bir, çocuk boğayı sürümeye başladı; fakat uzun süre birbirlerine üstünlük sağlayamadılar Gittikçe gücü tükenen delikanlı, çadırların direği yıkılınca çadırlar yıkılır, ben bu boğayı niçin tutuyorum diye düşündü

Yumruğunu hızla çekince boğa birden yere yığıldı Delikanlı hemen boğanın üzerine çullandı Bıça-

ğıyla boğanın başını gövdesinden ayırdı Orada bulunan beyler çok sevindiler Çocuğu tebrik ettiler Dede Korkut gelsin bu çocuğa adını versin dediler Dede Korkut geldi çocuğu yanına alıp babasının yanına götürdü ve babasına şöyle söyledi: "Hey Dirse Han, oğluna beylik ver, taht ver Boynu uzun atlar ver, hünerlidir Sürü sürü koyunlar, develer ver, erdemlidir Büyükçe süslü ev ve türlü türlü kumaşlar ver hünerlidir Bu oğlan cenk etmiş, bir boğa öldürmüş, oğlunun adı Boğaç olsun Adını ben verdim yaşını Allah versin dedi

Babası ona beylik verdi taht verdi Ve o günden sonra oğlanın adı adı Boğaç Han oldu

Aradan günler geçti, babasının Boğaç Han'ın yanına verdiği kırk yiğit, Boğaç Hanı çekemez olmuşlardı Onun bu genç yaşta başlarında olması onların zoruna gidiyordu, iki grup halinde ayrı ayrı zamanlarda Dirse Han'ın yanına gidip oğlunu ona kötülediler ve onun halka zulmettiğini milletin malını yağmaladığını ak saçlı anaları ağlattığını, ak sakallı dedeleri yerlerde sürüdüğünü içki içip sarhoş olduğunu, büyüklerine kötü sözler söylediğini, anasını babasını tanımaz olduğunu söylediler Babası bu sözlere çok kızdı "Kılıcımı getirin onu öldüreyim!" dedi Sinsi adamları "O çok güçlü, onu ava götürelim, senin önünde geyik avlayıp hünerini göstersin ormanın kuytu bir yerine geldiğimizde o senin önünden giderken onu vurursun!" dediler Dirse Han, kırk adamıyla ormana gitti, oğlu babasına yiğitliğini göstermek için güzel avlar avladı Babasının önünde ok atıp maharetlerini sergiledi Bir fırsatını bulan babası, yayını bütün gücüyle gerdi, oku bıraktı Ok, oğlunun iki kürek kemiği arasına saplandı Boğaç yere yuvarlandı Dirse Han adamlarıyla geri döndü Ormanda yerde yatan Boğaç'ın yanına Hızır (as) geldi "Korkma, sana bu yaradan ölüm yoktur" dedi Dirse Han eve geldiğinde hanımı oğlunu sordu Han cevap veremedi Dirse Hanın adamları "Avdadır, bugün yarın gelir!" dedilerse de onlara inanmadı Kırk genç kızı yanına aldı, en süratli atlara atlayıp oğlunu aramaya koyuldu Kazılık Dağı'na gelince oğlunun bir derenin içinde kanlar içinde yerde yattığını gördü Hemen yanına koştu Oğlu ona, Hızır'ın söylediği sözü söyleyip "Korkma bu yaradan bana ölüm yoktur" dedi Annesi onun yaralarını kendi sütü ve dağ çiçeğiyle sarıp hekimlere emanet etti Bu olayı Dirse Handan gizlediyse de kötü adamları bunu duydular "Dirse Han bunu öğrenirse bizi kılıçtan geçirir!" dediler

Dirse Hanı yakaladılar, ellerinden bağlayıp düşman beyliklere teslim etmek için yola çıkardılar Hanın hanımı bunu duyunca, koşup oğluna haber verdi Boğaç Han, kılıcını kuşanıp atına bindi, kendisine tuzak kuran kırk adamının üzerine atını sürdü Bunu gören düşmanları ne yapacaklarını şaşırdılar Yalnız oğlunu öldü sanan Babası, Boğaç'ı tanımadı Adamlara "Beni serbest bırakın kopuzumu da verin Ben onu sözlerimle ikna edip geri gönderirim" dedi Adamları onun ellerini çözüp kopuzunu da eline tutuşturdular Dirse Han ne kadar dil döktüyse de

Oğlunu vazgeçiremedi Boğaç Han, kırk düşmanını kılıçtan geçirdi Babası, kendisine yapılan oyunu anladı Oğluyla yeniden eski günlerine döndü Dede Korkut gelip şöyle dedi:

"Yerli kara dağların yıkılmasın Gölgelice kaba ağacın kesilmesin Her zaman akan bereketli suyun kurumasın Ak sakallı babanın ve ak pürçekli ananın yeri cennet olsun

Doğruluğu yayan ışığın sönmesin

Yüce Allah seni namerde muhtaç etmesin

DIŞ OĞUZ'UN İÇ OĞUZ'A İSYANI, BEYREK'İN öLÜMÜ HİKÂYESİ

Kazan, Dış Oğuz'la iç Oğuz'a her yıl ganimet verir, hediyeler dağıtırdı Fakat bu defa Dış Oğuz gelmemişti Kazan, sadece İç Oğuz'a hediyeler verdi

Dış Oğuz'da Uruz Emen gibi beyler bunu duydular Dediler ki "Şimdiye dek birlikte ganimet alırdık, şimdi sadece İç Oğuz bunu yapar"

Böylece Dış Oğuz'la kazan arasına düşmanlık girdi

Kazan tasalanmıştı Kılbaş adındaki yiğidi Dış Oğuz'a gönderdi; git öğren bakalım düşmanlık mı besliyorlar?"

Kılbaş birkaç kişiyle birlikte at binip Dış Oğuz'a, Uruz'un evine girdi Uruz, Kılbaş'a, "Her yıl iç Oğuz'la birlikte ganimet alırdık Bizim suçumuz neydi ki bu yıl sadece İç Oğuz aldı Kazanın başı dertten kurtulmasın, biz artık ona düşmanız bunu bilsin!" dedi

Kılbaş, kazanın yanına geri döndü

Uruz üzüldü Dış Oğuz Beylerini çağırdı, ziyafet verdi "Beyler, sizleri niçin çağırdığımı bilir misiniz?" dedi Beyler, "Bilmeyiz" dediler Uruz, meseleyi an-

lattı "Kazan Bey, Kılbaş'ı göndermiş 'Uruz bize gelsin' demiş Ben de, Kazan Bey bu yıl bize ganimet vermedi, hediye dağıtmadı Sadece iç Oğuza verdi, bizi çağırmadı, biz gayri ona düşmanız diye haber gönderdim" dedi

Uruz, beylere döndü Siz ne dersiniz, dedi Beyler "Madem siz Kazan'a düşmansınız, biz de onun düşmanıyız" dediler Uruz Kur'ân-Ã� Kerim'i getirtti Beyler el basıp yemin ettiler "Senin dostun bizim dostumuz, düşmanın bizim düşmanımızdır" dediler

Uruz, beylere hediyeler verdi "Beyler!" dedi "Beyrek bizim damadımızdır Kazan Beye inancı tamdır, yanımıza çağıralım Bize boyun eğerse ne âlâ; boyun eğmezse; canını alır, Kazan Beyle hesabımızı görmüş oluruz" dedi

Beyrek'e mektup gönderildi "Gel bizi Kazan'la barıştır!" denildi Beyrek sevindi Kırk yiğidiyle birlikte at bindi, Dış Oğuz'a vardı Uruz'un çadırına geldi Uruz "Bilir misin seni niye çağırdık!" dedi Beyrek "Niye çağırdınız?" dedi Uruz, Dış Oğuz Beyleri ile birlikte, hepimiz Kazan'a isyan ettik, senin de katılmanı istiyoruz" Beyrek, "Ben asla Kazan Beyime isyan etmem Onun ekmeğini yemişim, unutursam gözüme durur Kazan'ı yolda bırakmam, bunu böyle bil!"

Uruz öfkelendi Beyrek'i sakalından kavradı Beyler, Beyrek'i öldürmeye kıyamadılar

Beyrek, "Uruz, bana böyle davranacağını bilseydim, en iyi atıma binerdim Demir giysimi giyerdim Kılıcımı belime bağlar, miğferi başıma geçirirdim Yiğitlerimin hepsini yanıma alırdım Aldatarak er yakalamak neyin nesi? Hatundan mı öğrendin sen bu işi?"

Uruz'un öfkesi tepesine çıktı "Saçmalarsın bre!" dedi Beyrek'in sakalından tuttu Beyrek "Ben Ka-zan'ın yoluna baş koymuşum, asla ona ihanet etmem!" dedi Uruz, beylere baktı Lâkin beyler gene Beyrek'i öldürmeye kıyamadılar

Bunun üzerine Uruz, kılıcını çekip Beyrek'in sağ bacağına indirdi Beyrek'in kanı aktı, başı bulandı, yere düştü Beyler dağıldılar ,

Beyrek'i ata bindirdiler, otağına getirdiler Beyrek "Kazan beye gidin, Beyrek öldü, sen sağ ol, deyin Yetişin! Kazan benim kanımı yerde bırakmasın Ak yüzlü hatunumu oğluna nikahlasın Hakkını helâl etsin O sağ olsun Beyrek gidiyor!" dedi

Beyrek'in obasına haber ulaştı Anası babası ağlayıp sızladılar Ak çıkarıp kara giyindiler

Kazan Beye haber geldi "Beyrek öldü, sen sağ ol!" dediler Kazan'ın yüreği yandı, kanlı gözyaşı döktü

Beyrek'in nasıl öldüğünü sordu Beyler anlattılar Kazan halkı ağladı Beyler ağlaştılar Kazan odasına kapandı Yedi gün yedi gece kimselere görünmedi

Yedi gün sonra beyler toplandılar Kazan Bey'in

yanına geldiler "Bir yiğit senin uğruna canından oldu Vasiyeti vardır Kanı yerde kalmamalı, düşmanı haklayalım Ağlayıp sızlamakla ne eline geçer Kalkıp başımıza geç!" dediler

Kazan Bey, beylerin isteğini kabul etti "Atlar hazırlansın silâhlar yüklensin!" dedi

Beyler at bindi Davullar vuruldu Gece gündüz demeden at sürüldü Düşmanın üzerine gidildi Uruz, Kazan Beyin öç almaya geldiğini öğrendi Hemen hazırlıklar yapıldı Kazan Beye karşı durmak için silâhlar hazırlandı İç Oğuz'la Dış Oğuz karşılaştı Uruz "Benim düşmanım Kazan olsun!" dedi Saf tutuldu Borular çınladı Davullar vuruldu Uruz, meydana at sürdü Kazan Bey'i bağırdı "Beri gel vuruşalım!" dedi

Kazan kalkanını tuttu Mızrağını kavradı "Bre Uruz Namertlikle er öldürmek neymiş sana göstereceğim!" diye haykırdı

Uruz, Kazan'ın üstüne at sürdü Kılıç salladı Hamlesi boşuna gitti Kazan mızrağını öyle bir fırlattı ki mızrak Uruz'un göğsünden girip arkasından çıktı Uruz, atından yere düştü Oracıkta can verdi Bunu gören Dış Oğuz Beyleri Kazan'dan af dilediler Kazan onları bağışladı Onlara hediyeler verdi

Şölen kuruldu Koçlar koyunlar kesildi Yenilip içildi Dedem Korkut geldi Hikâyeler anlattı Dua etti "Bey değilim erenler: Fani dünya kimlere kaldı Ah! Dünyanın sonu ölümlüdür ölüm eriştiğinde arı imandan ayırmasın Ak sakallı ananın, babanın mekânı cennet olsun Kadir mevlam namerde muhtaç etmesin Günde beş kere dua ettik, kabul olsun Amin diyenler Allah'ın yüzünü görsün Günahlarınızı Adı güzel Muhammed yüzü suyuna bağışlasın, hânım hey!"

KAZILIK KOCA OĞLU YİGENEK'İN HİKÂYESİ

Bayındır han yerinden kalkmış, iç ve Dış Oğuz'u şölende toplamıştı Bayındır Han'ın Kazılık Koca adında bir veziri vardı Kazılık Koca, Bayındır Han'dan akın istedi Bayındır Han da izin verdi "Nereye dilersen git!" dedi

Kazılık Koca yiğitleriyle birlikte yola çıktı Dağlar tepeler aştılar Karadeniz kıyısındaki Düzmürd kalesinin yakınına geldiler Kale Tekfuru, Arşın oğlu Direk adında biri idi Boyu altmış arşındı Altmış batman göz vururdu Güçlü yay çekerdi

Tekfur kaleden çıktı Meydana indi Karşısına Kazılık Koca çıktı Koca kılıcını kâfirin ensesine indirdi Bana mısın demedi Tekfur Altmış batmanlık gürzünü Kazılık Koca'ya indirince, Koca yere serildi Oluk oluk kan yere aktı Azılık Koca, kâfire tutsak oldu Kazılık Koca'nın yiğitleri kaçtılar

Günler ayları, aylar yılları kovaladı Tam on altı sene geçti Kazılık Koca'nın oğlu Yigenek on altı yaşına gelmişti Tam bir yiğit olmuştu Babasını öldü biliyordu

Günlerden bir gün Yigenek, Budakla tartıştı Söz kavgası yaptılar Budak "Burada boş lâf edip durursun Varıp babanı kurtarsana Tam on altı yıldır kâfirin elinde tutsak" dedi

Babasının hayatta olduğunu ve kâfirin elinde tutsak olduğunu öğrenince Yigenek'in yüreği kabardı İçinden bir sızı geçti Hemen Bayındır Han'ın yanına gitti "Beyim yardım et! Asker ver bana Babamın tutsak edildiği yere gideyim, izin ver bana" dedi

Bayındır Han Yigenek'in dileğini kabul etti Yirmi dört Oğuz Beyini Yigenek'e asker olarak verdi

Yigenek, sefere çıkacakları gece bir rüya gördü Rüyasını askerlerine anlattı "Rüyamda bir er gördüm, Adı Emen idi Bana 'Oğul Yigenek, nereye gidersin?' dedi Ben de, babamı kurtarmak için Düzmürd Kalesine giderim, dedim Emen bana 'Ben oraya yedi kez vardım Babanı kurtaramadım Geri dön ey Yigenek!' dedi"

Ben de Emen'e cevap verdim: "Ela gözlü yiğitleri yanına almadın Adı sanı ün salmış, güçlü Oğuz yiğitleriyle at koşturmadın Bu yüzden o kaleyi alamadın Babamı kurtaramadın"

Yigenek rüyasını askerlerine anlattıktan sonra, Düzmürd kalesine doğru yola çıktılar Emen de kalenin oralardaydı O da Yigenek'in askerlerine katıldı Tekfur, Oğuz yiğitlerinin kaleye vardıklarını öğrend Kaleden dışarı çıktı Meydana geldi Karşısına bir er istedi önce Oğuz yiğitlerinden Deli Dündar çıkt Mızrağını savurdu Tekfur Deli Dündar'ın kolunu tutarak mızrağı elinden attı Altmış batmanlık gürzünü Deli'nin kafasına indirdi Deli Dündar geri döndü

Sonra Dülek Evren çıktı Tekfur'un karşısına Kuvvetli bir yumruk indirdi Tekfur'a Tekfur, bana mısın demedi Gürzüyle vurarak Evren'i yerle bir etti Sırayla yirmi dört sancak beyi Tekfur'un gürzünden perişan oldu Son olarak Kazılık Kocaoğlu Yigenek, Yaradan Allah'a sığınarak söyledi, görelim hânım ne söyledi:

"Ey yücelerden yüce! Kudretli Allah'ım Sen kimseye zorluk göstermedin Bakisin, sonsuzsun Şeytanı sen huzurundan sürdün Nemrut'u sen yere serdin Büyüklüğünün sınırı yok Kızdığını kahreden Kahhar Tanrı Kudretine sığındım Yardım senden Kâfire at sürmekteyim, işimi kolay kıl! "

Yigenek atını sürdü Rüzgâr gibi vardı Tekfur'un yanına Kâfirin omzuna kılıcını indirdi Altı parmak derinliğinde bir yara açtı Tekfur neye uğradığını şaşırdı Kaleye doğru kaçmaya başladı Yigenek peşini bırakmadı Yetişti Kale kapısından girmekte olan Tekfur'un kafasını bir kılıç darbesiyle uçuruverdi Yigenek yoldaşlarının yanına geri döndü

Kaledekiler Kazılık Koca'yı serbest bıraktılar Kazılık Koca "Hey yiğitler! Bu kâfire haddini bildiren kimdir? Hangi yiğittir?" diye sorarak şöyle dedi:

"Bre yiğitler Obamdan otağımdan, soyumdan haber verin bana! Hanımım hamile idi Yavrum erkek midir kız mıdır bilsem? "

Yigenek burada söylemiş, görelim ne söylemiş "Develerin dişisi gebe idi, erkek doğurdu Kara

koyun gebe idi, koçu oldu Ela gözlü helalin hamile idi, aslan gibi bir oğlu oldu"

Yigenek babasıyla kucaklaştı, koklaştı Hasret giderdiler Allah'a şükrettiler Birlikte kaleye yürüdüler Ganimet topladılar Kalenin kilisesini cami yaptılar, izzetli Allah adına hutbe okuttular Bayındır Han'a götürmek üzere en değerli hediyeleri hazırladılar Kalan ganimeti gazilere paylaştırdılar Dönüp evlerine geldiler

Dede Korkut geldi, destan söyledi Görelim ne söyledi: "Ak sakallı babanın yeri cennet olsun Ak pürçekli ananın mekânı firdevs olsun Son nefeste Allah arı imandan ayırmasın Günde beş vakit dua ettik Kabul olsun Günahlarınız Adı güzel Muhammed'in gül yüzü hatırına bağışlansın, hânım hey!"


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.