|
|
Konu Araçları |
birimleri, birimleridivan, divan, edebiyatındaki, nazım, örnekler |
Divan Edebiyatındaki Nazım Birimleri-Divan Edebiyatındaki Nazım Birimleri Örnekler |
12-20-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Divan Edebiyatındaki Nazım Birimleri-Divan Edebiyatındaki Nazım Birimleri Örnekler1GAZEL: Özellikle aşk, güzellik ve içki konusunda yazılmış belirli biçimdeki şiirlere denir Beyit sayısı genellikle 5-9 arasında değişir Gazelin ilk beyti mutlaka kendi arasında uyaklı olurBu ilk beyte “matla”, son beyte ise “makta” adı verilir Bir gazelin en güzel beytine “beyt-ül gazel”, şairin mahlasının bulunduğu beyte de “mahlas beyti” denir Beyitleri arasında anlam birliği bulunan gazele “yek-âhenk”, aynı güç ve güzellikte beyitlerden oluşan gazele de “yek-âvâz” gazel adı verilir 2KASİDE: Din ve devlet büyüklerini övmek amacıyla belirli kurallar içinde yazılan uzun şiirlerdir En az 33, en çok 99 beyitten oluşur Kasidenin en güzel beytine “beyt-ül kaside”, şairin mahlasının bulunduğu beyte de “taç-beyt” adı verilir 3MESNEVİ: Her beyti kendi içinde uyaklı uzun nazım biçimidirBir anlamda Divan edebiyatında manzum hikayelerin yazıldığı bir biçim olarak da tanımlayabiliriz Mevlânâ’nın ünlü tasavvufi mesnevisi 25700 beyitten oluşmuştur Mesneviler aşk, dini ve tasavvufi, ahlaki-öğretici, savaş ve kahramanlık, bir şehri ve şehrin güzelliklerini anlatma, mizah gibi türlü konularda yazılmıştır Divan edebiyatında roman ve hikaye gibi türler olmadığı için mesneviler bir bakıma bu türlerin yerini tutmuşlardır On bölümden oluşurAynı şair tarafından yazılmış beş mesneviye “Hamse” adı verilir Hamse sahibi olarak tanınmış önemli divan şairleri: Ali Şir Nevâi, Taşlıcalı Yahya, Nev’i-zâde Atâi’dir 4KITA: Yalnız ikinci ve dördüncü dizeleri birbiriyle uyaklı iki beyitlik nazım biçimidir Beyitler arasında anlam birliği bulunur Pek çok konuda yazılabilir 5MÜSTEZAT: Gazelin özel bir biçimine denir Uzun dizelere kısa bir dize eklenerek yazılır Uzun ve kısa dizeler gazel gibi kendi aralarında uyaklanırlar Kısa dizelere “ziyade” adı verilir BENTLERDE KURULAN NAZIM BİÇİMLERİ 1) RUBÂİ: Dört dizelik ve kendine özgü ayrı ölçüsü olan bir nazım biçimidir Konusu daha çok dünya görüşüne ve şairin felsefi düşüncelerine yöneliktir Edebiyatımızda bu türün en başarılı son temsilcisi olarak Yahya Kemal gösterilmektedir 2) TUYUĞ (TUYUK): Rubâi gibi dört dizelik bir nazım biçimidir Edebiyatımızda en çok tuyuğ yazmış şair Kadı Burhanettin’dir Bu biçim yalnızca Türk edebiyatına özgüdür (Rubai, İran edebiyatından geçmedir) BİRDEN ÇOK DÖRTLÜKLER 1)MURABBA: Dört dizelik kıtalardan oluşur Bent sayısı 3-7 arasında değişir Her konuda yazılır 2)ŞARKI: Genellikle aşk, içki, eğlence konularında yazılan dört dizelik nazım biçimidir Biçim bakımından “murabba”ya benzer Çoğunlukla bestelenmek için yazılır Bu biçim de tuyuğ gibi yalnızca Türk edebiyatına özgüdür “Şarkı” biçiminin yaratıcısı ve en güçlü şairi Nedim’dir NOT: Divan edebiyatında üçlü ya da daha çok mısralı bentlerden meydana gelmiş nazım şekillerinin genel adı MUSAMMAT’tır Yani dört dizeden oluşan murabba, şarkı gibi biçimlerin; beş dizeden oluşan tahmis, taştir, tardiyye gibi biçimlerin ya da altı veya daha çok dizeden oluşan biçimlerin tümünün üst başlığı MUSAMMAT’tır TERKİB-İ BENT: Bentlerle kurulan bir nazım biçimidir Her bent, sayısı 5-10 arasında değişen beyitlerden oluşur Bendin son beytine “vasıta beyti” denir Terkib-i bentte vasıta beyti her beytin sonunda değişir ve vasıta beyti mutlaka kendi içinde uyaklı olur Terkib-i bentlerde genellikle talihten ve hayattan şikayetler, dini, tasavvufi, felsefi düşünceler anlatılmış, toplumsal yergi niteliğinde eleştirilere yer verilmiştir TERCİ-İ BENT: Biçim bakımından terkib-i bente benzer ; ancak vasıta beyti her bendin sonunda değişmez ve aynen tekrarlanır Konularında daha çok Tanrının gücü, evrenin sonsuzluğu, doğanın ve yaşamın karşıtlıkları vardır DİVAN EDEBİYATI NAZIM TÜRLERİ * TEVHİT VE MÜNACÂT: Tanrının birliğini ve yüceliğini anlatan şiirlere tevhit, Tanrıya yapılan yalvarış ve yakarışları anlatan şiirlere de münacât denir Daha çok kaside biçimiyle yazılmıştır * NAAT: Hz Muhammed’i övmek için yazılan şiirlere denir Bunlar da daha çok kaside biçimiyle yazılmıştır * MERSİYE: Bir kimsenin ölümü üzerine duyulan üzüntü ve acıyı anlatmak için yazılan şiirlerdir Genellikle terkib-i bent biçimiyle yazılmıştır (Bu türün, Eski Türk Edebiyatı’ndaki adı sagu, Halk Edebiyatı’ndaki adı ise ağıttır) * METHİYE: Bir kimseyi övmek için yazılan şiirlerdir Bunlar da genellikle kaside biçiminde yazılmıştır * HİCVİYE: Bir kimseyi yermek için yazılan şiirlerdir * FAHRİYE: Şairlerin kendilerini övmek amacıyla yazdıkları şiirlerdir NOT: Divan edebiyatında bir şairin şiirine, başka bir şair tarafından aynı ölçü, uyak ve redifle yazılan benzerine “Nazire” denir Bu, nazire yazan şairin diğer şaire karşı duyduğu saygı ve beğeniden ileri gelmektedir Edebiyatımızda bu türde de pek çok ürün verilmiştir DİVAN EDEBİYATININ GENEL ÖZELLİKLERİ * <LI class=MsoNormal style="TEXT-ALIGN: justify">Nazım birimi genellikle beyittir ve cümle beyitte tamamlanır Beyit, cümleye egemendir <LI class=MsoNormal style="TEXT-ALIGN: justify">Nazım ölçüsü “aruz”dur <LI class=MsoNormal style="TEXT-ALIGN: justify">Dili Arapça, Farsça, Türkçe karışımı olan Osmanlıca’dır <LI class=MsoNormal style="TEXT-ALIGN: justify">Şiirlerde tam ve zengin uyak kullanılmıştır <LI class=MsoNormal style="TEXT-ALIGN: justify">Şiirlerin konuyu içeren başlıkları olmadığı için nazım biçimlerine göre adlandırılmışlardır <LI class=MsoNormal style="TEXT-ALIGN: justify">Klişe bir edebiyattır Duygu ve düşünceler değişmez sözlerle (Mazmun) anlatılır <LI class=MsoNormal style="TEXT-ALIGN: justify">Anlatılan şey değil, anlatış biçimi ön plandadır <LI class=MsoNormal style="TEXT-ALIGN: justify">Soyut bir edebiyattır İnsan ve doğa gerçekte olduğundan farklı ele alınmıştır <LI class=MsoNormal style="TEXT-ALIGN: justify">Aydın zümrenin edebiyatıdır Medrese kültürü hakimdir Genellikle saraya ve çevresine seslenir <LI class=MsoNormal style="TEXT-ALIGN: justify">Sanatlara bolca yer verilmiş, sanat yapmak amaç durumuna gelmiştir <LI class=MsoNormal style="TEXT-ALIGN: justify">Ulusal bir edebiyat olmayıp dinin etkisiyle şekillenmiştir Arap ve İran edebiyatının etkisi çok fazladır <LI class=MsoNormal style="TEXT-ALIGN: justify">Şiirde daha çok aşk, sevgili, içki, din ve kadercilik gibi konular işlenmiştir <LI class=MsoNormal style="TEXT-ALIGN: justify">Nazım ön planda tutulmuş, nesre pek az yer verilmiştir <LI class=MsoNormal style="TEXT-ALIGN: justify">Nesir alanında tezkireler (edebiyat tarihi görevini gören biyografik eser), münşeatlar (mektuplar), tarihler, dini metinler ve nasihatnamelere de rastlanmaktadır Bunlarda da sanat yapma amacı ön plandadır * 13yüzyılda gelişmeye başlamış 16 ve 17 yüzyıllarda en olgun dönemini yaşamış, 19yüzyılın sonlarına kadar sürmüştür DİVAN EDEBİYATININ ÖNEMLİ ŞAİR VE YAZARLARI HOCA DEHHANİ: 13 yüzyılda yaşamıştır Din dışı konularda şiir yazan ilk divan şairidir Divanı vardır MEVLANA : XIIIyüzyılda yaşamıştır Birkaç Türkçe beyit dışında, tüm şiirlerini Farsça ile yazan ünlü tasavvuf şairidir Oğlu Sultan Veled de tasavvufi konuları işleyen bir şair olarak bilinir Mesnevi, Divan-ı Kebir, Mektubat, tanınmış eserleridir ALİ ŞİR NEVÂİ: Çağatay lehçesinin en güzel örneklerini veren şair 15 yüzyılda yaşamıştır Muhakemetü’l-Lugateyn adlı eserinde Türkçe’nin Farsça’dan daha üstün bir dil olduğunu savunmuştur Hamsesi vardır Anadolu dışında Türkçe şiir yazan ilk şairdir ŞEYHİ:15 yüzyılda yaşamıştır “Harnâme” adlı eseri edebiyatımızda ilk fabl türü eser olarak bilinmektedir Mesnevi alanında başarılı olmuştur SÜLEYMAN ÇELEBİ: 15 yüzyılda yaşamıştır Hz Muhammed için yazdığı Vesilet-ün-Necat (mevlit) adlı mesnevisiyle tanınmış bir şairdir (İslam edebiyatında Hz Muhammed’in hayatını anlatan eserlere SİYER denir) FUZÛLİ: 16 yüzyılın en güçlü şairlerindendir Arapça, Farsça, Türkçe divanı olan tek şairdir Eserlerini Azeri lehçesiyle yazmıştır Divan edebiyatının en lirik şairi olarak kabul edilmektedir Ona göre yaşamın anlamı acı çekmekle özdeştir Platonik bir aşk arayışı vardır Din dışı konularda yazmakla birlikte tasavvuftan da etkilendiği bilinmektedir Kendisine bağlanan maaşı almasında güçlük çıkaran memurları şikayet etmek için yazdığı “Şikayetnâme” adlı mektubu edebiyatımızdaki en ünlü yergilerden biridir Divanlarından başka bir naat olan “Su” kasidesi, Leyla vü Mecnun mesnevisi, Peygamber ailesini anlattığı Hadikat-üs-Süeda’sı Şah İsmail ile II:Bayezid’i karşılaştırdığı Beng ü Bâde’si ve tıp bilgisini sergilediği Sıhhat ve Maraz’ı en tanınmış eserleridir BÂKİ: 16 yüzyıl şairlerindendir Döneminde “şairler sultanı” olarak tanınmış ve saratın bütün olanaklarından yararlanmıştır İyi bir medrese eğitimi gördüğü bilinmektedir Dünya nimetlerinin hepsinden yararlanma anlayışındadır Kanuni’nin ölümü üzerine yazdığı mersiyesi çok tanınmıştır Divanı vardır NÂBİ: 17 yüzyıl şairlerindendir Divan edebiyatında didaktik şiirler yazmasıyla bir yenilik olarak kabul edilmektedir Din, töreler ve sosyal yaşamla ilgili öğütler verir Nâbi’nin Divan’ından başka Hayriye, Hayrâbâd adlı iki didaktik eseri, gezi notlarını içine alan Tuhfet-ül Harameyn’i ve Münşeat adlı eserleri vardır NEFİ: 17 yüzyıl şairlerindendir Edebiyatımızdaki en ünlü kaside şairi olarak bilinir Övgülerindeki ve yergilerindeki aşırılıklarıyla ünlüdür Yazdığı hicviyelerindeki aşırılık boğdurulmasına neden olmuştur Hayal gücü çok zengin olan Nefi’nin somut benzetmelerden yararlanması da belirgin bir özelliğidir Türkçe ve Farsça divanı olan Nefi’nin ayrıca hicviyelerini topladığı Sihamı-ı Kaza adlı bir eseri de vardır NEDİM: 18yüzyıl şairlerinden olan Nedim, Lale Devri’nin şairi olarak bilinir Eserlerinde aşk, içki, zevk ve sefayı işler “Mahallileşme akımı”nın önderi olan şairin Halk edebiyatından da etkilendiği bilinmektedir Şiirlerinde halkın ağzından alınma deyimler olduğu gibi, halkın konuşma diline de oldukça yaklaşmıştır Samimi ve içten bir söyleyişi olan Nedim, şarkılarıyla tanınmıştır Divan şiirindeki klişeleri (mazmunları) bir ölçüde yıkmış olan şairin Divan’ı vardır ŞEYH GALİP: Divan edebiyatının 18yüzyılda yaşamış son büyük şairidir Galatasaray Mevlevihanesinde şeyhlik yapmıştır Nabi’nin “Hayrâbâd”ına nazire olarak ve Mevlânâ’nın mesnevisinden etkilenerek yazdığı “Hüsn-ü Aşk” adlı meşhur mesnevisinde, tasvvuf konusundaki düşüncelerini ortaya koyar Bu eserinde allegorik (sembolik) bir anlatım kullanan şair hayal gücünden ve masal ögelerinden de yararlanmıştır EVLİYA ÇELEBİ: (17yy) Edebiyatımızda gezi türünün ilk örneklerini veren yazar, usta bir gözlemcidir Elli yıllık bir süre içinde gezdiği yerleri konuşma diline yakın bir dille anlatmıştır Anlatımında abartılı olmakla birlikte, Divan nesrinin kalıplarını da kırmıştır 10 ciltlik “Seyahatnâme” adlı eseri çok tanınmıştır NOT: Divan edebiyatının nesir yazarı olarak tanınan diğer önemli yazarları şunlardır: SİNAN PAŞA: (15yy) Tazarrunâme adlı süslü nesri ile tanınır MERCİMEK AHMET: (15yy) Farsça’dan çevirdiği Kabusnâme adlı eseriyle tanınır NAİMÂ: (17yy) Kendi adıyla anılan (“Naima Tarihi”) adlı tarih eserinin yazarıdır KATİP ÇELEBİ: (17yy) Batılıların Hacı Kalfa dedikleri yazar ve düşünürdür Arapça, Farsça, Fransızca, Latine bilen yazarın tarih, coğrafya, matematik konularında yazılmış eserleri vardır TASAVVUF FELSEFESİ Tanrı nedir? Evrenin oluşu nasıldır? Biz neyiz? Niçin geldik dünyaya? Yaşamımızın anlamı, var olmanın aslı, gerçek, başlangıç ve son nelerdir? Bu ve bunun gibi fizik ötesi sorulara cevap vermeye çalışan düşünüş yoluna “Tasavvuf” düşüncesi denir [Vahdet-i Vücut (Varlığın Birliği) Teorisi] Bu düşünüşe göre Tanrı tek varlıktır (Vücud-i Mutlak) Aynı zamanda tek güzelliktir (Hüsn-i Mutlak) Tek varlık olan Tanrı kendisini görecek gözler, sevecek gönüller istemiş ve kainat olarak tecelli etmiştir Bu tıpkı aynayla kaplı bir odada olmak gibidir Ayna varlığın çeşitli görüntülerini yansıtır O halde, evren ve tüm insanlar Tanrı’nın bir görüntüsüdür Öyleyse insanlar arasında renk, inanç, dil, ırkgibi ayrımlar yapmak anlamsızdır Bütün görüntülerde “Varlık” ve “Yokluk” ögeleri bir aradadır İnsan dünyaya bağlı tutku ve zevklerini yok ederek “Varlık” ögesini geliştirir Bunun yolu da tekkelerden (tarikatlar) geçer Burada insan sıkı bir eğitimle dünya nimetlerinden vazgeçerse, sonunda özü olan Tanrı’ya kavuşabilir Bu da gerçek aşktır İnsanların birbirlerine duyacakları aşk ise mecazdır Bu, kişiyi Tanrı’dan uzaklaştırır “Bir hırka, bir lokma” insana yetmelidir Tekkelerde bu yolla Tanrı’ya ulaşan insan sonunda “Enel Hak” (“Ben Tanrı’yım”) derecesine varır Bu kişilere “İnsan-ı Kâmil” ya da “Ermiş” denir DİVAN EDEBİYATI’NDA DÜZYAZI Divan, şiire ağırlık veren bir edebiyattır Düzyazı, ancak bilimsel çalışmalarda, tarihlerde, kimi sanatsal metinlerde ve gezi türü eserlerde kullanılmıştır Divan Edebiyatı’nda düzyazılar, yazılış amacı ve dil tutumu dikkate alınarak üçe ayrılır: * Sanatlı(süslü) Düzyazı Söz ustalığı göstermek amacıyla yazılır Sinan Paşa’nın Tazarru’at adlı eseri, bu türün en tanınmış örneğidir Sanatlı düzyazıya inşa denir 2 Orta Düzyazı Yer yer ağır ve süslü, yer yer sade bir dille yazılan düzyazılardır Genellikle tarih kitaplarında bu düzyazı türü görülür Osmanlılar zamanında tarihçilik,”vakanüvis” adı altında yürütülen bir tür memurluktu Sarayda görevlendirilen vakanüvisler, önemli önemsiz her olayı günü gününe notlar halinde yazarlardı Bu eserler, olay anlatımına dayalı olduğundan, bilimsel tarih anlayışıyla bağdaşmaz Divan döneminin başlıca tarihçileri arasında Aşıkpaşazade ,Ali, Ebülgazi Bahadır Han,Naima, Peçevi, Mütercim Asım sayılabilir 3 Sade Düzyazı Dil ve anlatım ustalığının değil, ele alınan konunun önem taşıdığı düzyazı türüdür Bu anlayış nedeniyle, sade düzyazılarda ustaca söz söyleme çabası görülmez; dil açık, yalın, doğaldır Bu düzyazı türünü kullananlardan başlıcaları şunlardır: Mercimek Ahmet , Katip Çelebi, Evliya Çelebi (Eseri:Seyahatname) |
|