|
|
Konu Araçları |
büyük, israil, ortadoğu, projesi, saldirilari |
İsrail Saldirilari Ve Büyük Ortadoğu Projesi |
11-25-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İsrail Saldirilari Ve Büyük Ortadoğu Projesiİsrailli bir askerin Filistinli militanlarca kaçırılmasını bahane ederek Gazze Şeridi’nde operasyon başlatan İsrail, geçtiğimiz hafta sınırın İsrail tarafındaki karakoldan 2 İsrailli askerin Hizbullah örgütü tarafından kaçırılmasının adından, Lübnan’daki Hizbullah hedeflerine saldırmaya başlamıştır Lübnan’a giren İsrail, ülkeyi havadan, karadan ve denizden abluka altına almıştır İsrail’in Lübnan’a yönelik operasyonları giderek genişlemekte, ülke harabeye dönüşmektedir İsrail’in son günlerde artan agresif tutumu ile birlikte zaten istikrarsız olan Ortadoğu giderek kaosa doğru sürüklenmektedir Bugün, Lübnan, Filistin ve Irak’ta çatışmalar yaşanmakta, Türkiye ise teröre karşı çetin bir mücadele vermeye zorlanmaktadır Ortadoğu’da ortaya çıkan bu karmaşık tablonun tesadüf olmadığı, Büyük İsrail ve Büyük Ortadoğu Projeleri kapsamında ele alınması gerektiği değerlendirilmektedir İsrail önce Gazze Şeridi’ne daha sonra da Lübnan’a yönelik operasyonları, kaçırılan askerlerini kurtarmak amacıyla düzenlediğini ifade etmiş, uluslar arası hukukta yer alan “meşru müdafaa” hakkı altına sığınmıştır İsrail, askerlerini kaçıran teröristlere karşı “sıcak takip” uygulaması adı altında, Gazze ve Lübnan’a yönelik saldırılarla başlamıştır Ancak, İsrail’in ilk hedefinin elektrik santralleri ve su tesisleri olması ve bu şekilde halkın karanlığa ve de susuzluğa mahkûm edilmesi, uygulanan stratejinin teröristleri ele geçirmenin çok ötesinde olduğunu ortaya koymaktadır İsrail, buna ek olarak, Lübnan’a yönelik operasyonlarda Lübnan’ın değil, Hizbullah’ın hedef alındığını ifade etse de, siviller ve sivillerin yaşadığı alanlara yönelik saldırılar gerçekleştirilmekte, yüzlerce insan hayatını kaybetmektedir Görünüşte İsrail, Lübnan’da Hizbullah’la savaşıyor gibi dursa da, uzun bir işgal döneminin ardından geçen yıl toparlanmaya başlayan Lübnan’ı yok etmeye çalışmaktadır İsrail’in ölçüsüz hareketleri ve Hizbullah’a karşı Lübnanlı sivilleri cezalandırması dünya tarafından tepki toplasa da, BM Güvenlik Konseyi, İsrail’in saldırıları durdurmasını sağlayacak herhangi bir uluslar arası yaptırım uygulayamadığı gibi ateşkes çağrısında dahi bulunamamaktadır Bunun arkasında yatan neden temel olarak ABD’nin tutumudur ABD, İsrail’in, Filistin’e ve Lübnan’a yönelik saldırılarını “kendini savunma hakkı” çerçevesinde değerlendirerek ve saldırılardan Lübnan’ı sorumlu tutarak, dünya kamuoyuna her koşulda İsrail’in yanında olduğunu göstermektedir Bunun da ötesinde, ortaya çıkan tablo, saldırıların ABD ve İsrail’in ortak planı olan “Büyük Ortadoğu Projesi” nin bir ürünü olduğunu ortaya koymaktadır Geçtiğimiz ay açıklığa kavuşan Refik Hariri suikastının ayrıntıları Lübnan’a ve Suriye’ye ilişkin ABD ve İsrail planlarını ortaya koymaktadır Mossad tarafından organize edilen Hariri suikastı ile Suriye’nin Lübnan’dan çekilmesi sağlanmış, iki ülkenin birbirleriyle bağlantıları koparılmıştır Bundan sonraki hedef, Suriye’yi etkisizleştirme ve Lübnan’da bir iç savaş çıkararak, ülkeyi parçalara bölmek olmuştur Ancak, BM’in bağımsız denetçilerinin ve savcılarının yaptığı araştırma sonucunda suikastın arkasında Mossad’ın olduğunun açığa çıkması, amaçlanan hedefin gerçekleşmesini zora sokmuştur Gerçeklerin ortaya çıkmasının ardından Hariri suikastını artık Suriye ve Lübnan’a gerçekleştirilecek bir saldırıda zemin olarak kullanamayan İsrail, bugün, Hizbullah’ı bahane ederek Lübnan’a saldırmaktadır Lübnan’a yönelik bir saldırı İran ve Suriye’yi de çemberin içine almakta, Büyük Ortadoğu Projesi’nde, Irak’tan sonra yeni cephelerin açılmasına zemin hazırlanmaktadır Lübnan’la olan bağları, sınırı ve işgal altındaki bölgeleri Suriye’nin de İsrail’den tehdit algılamasına yol açmakta, İsrail’in Gazze Şeridi ve Lübnan’da sonra Suriye’de üçüncü bir cephe açacağı söylentileri, bundan sonraki hedefin Suriye olabileceğine dair kuşkulara neden olmaktadır İran Devlet Başkanı Mahmud Ahmedinecad’ın, Suriye’ye yönelik bir İsrail saldırısının tüm İslam âlemine yapılmış bir saldırı olarak kabul edileceğini ve “çok sert bir karşılık göreceğini” ifade etmesi, İran’ı da savaş senaryoları içerisine sokmaktadır Lübnan’a yönelik İsrail operasyonları ile birlikte, ABD’nin hesaplaşmak için uzun zamandır gerekçeler aradığı, İran ve Suriye’yi Hamas ve Hizbullah’a destek vermekle suçlayarak, müdahale için zemin hazırlamaktadır Filistin ve Lübnan’a yönelik saldırılar, Ortadoğu’nun giderek istikrarsızlaştığını ve bölgeye ilişkin ortaya konan planların hızlı bir biçimde işleme konulduğunu düşündürmektedir İran ve Suriye’nin de denklemin içerisine çekilmesi, bölgesel savaş senaryolarını gerçeğe dönüştürecek, Türkiye’nin, bir ateş çemberinin tam ortasında kalmasına neden olacaktır Türkiye’nin, İsrail- Filistin ve Lübnan saldırıları arasındaki çatışmalarda aktif bir diplomasi izlediği ve bazı çevreler tarafından “arabulucu” olarak nitelendirildiği bir dönemde, ülke içerisinde artan terör saldırılarıyla birlikte iç sorunlarına yönelmesi de bu gelişmeler çerçevesinde değerlendirilmelidir Meşruiyeti olmayan tarzda orantısız bir şekilde güç kullanılarak gerçekleştirilen İsrail saldırıları, uluslar arası hukuk ve Birleşmiş Milletler gibi uluslar arası kuruluşlarla engellemeye çalışmak gerçekçi bir çaba olarak görülmemektedir Bu çerçevede, ülkeler arası ikili ilişkiler ve uluslar arası güçler devreye sokularak, ateş çemberinin yayılması ve bölgesel bir savaşa dönüşmesinin engellenmesi için her türden inisiyatifin kullanılması büyük bir önem taşımaktadır |
|