Fethetmek Ve Zaptetmek [Kültür Timi] |
11-25-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Fethetmek Ve Zaptetmek [Kültür Timi]Yakar Ağustos güneşi… Rengi, kuşluk vaktinde ana sütü gibi ağ olur… Mızrakların ucuna meneviştir , yalın kılıçlara zağ olur… Bir kez tutuşmaya görsün süngümüzün ucunda; yakar karanlıkları, zulmete çerâğ olur… *** Derin bir uykudadır Süphan Dağı… Ilık bir meltem, ılgıt ılgıt dağıtır karanlığı Apak duvağının üstüne Süphan’ın, günün ilk çıngısı düşer Sonra… Sonra, güneşin ilk dilimi aydınlanır Süphan’ın burcunda Hilâl gibi… Mahzundur çehresi Süphan’ın Yüzünde özge bir ifâde vardır; melâl gibi… *** Güneşin ilk ışıkları inince Malazgirt Ovası’na; kurt yaylaya çekildi, kuş yuvasına… Şahittir Süphan, şahittir cümle cihan… İki orduya kaldı o koskoca meydan… Bir yanda mağrur İmparatoru vardı Bizans’ın, öbür yanda Alparslan! Malazgirt Ovası’nda, cümle “esbâb-ı cefâ”sıyla kapkaranlık bir cihandı Romen Diyojen; iki yürek gibi çarpıyordu Süphan’ın eteklerinde cümle cihan… Kemendler yağlıydı, kılıçlar zağlıydı, gönüller Fettah olan Allah’a bağlıydı… Terk etmesin diye “asâkir-i kefere” siperleri, ayaklarından birbirlerine “giriftar”dı… Kırk batmanlık gülleler atan mancınıklar, seyyar kulelerde uluyup uğuldayan çanlar vardı… Haçlı ordusunda, bir türlü dinmeyen galeyanlar vardı… Donmuştu Süphan Dağı’nın burcunda Ağustos güneşi! Alparslan ordusunda, kibre ve zulme düşman Allah’a imân vardı… Birleşmişti onca yürek bir erekte; tek yumruk olmuştu onca yiğit, Malazgirt Ovası’nda bir tek Alparslan vardı! Sarınmıştı kefenine Alparslan, altında ceylan gibi bir küheylan vardı… Bir avucunda ölümü sıkıyordu serçe gibi, öbür avucunda cihan vardı… Ansızın bir Tekbîr sesi yükseldi Arş-ı Âlâ’ya; akıl almaz bir zelzele indi ovaya… Sene 1071, aylardan Ağustos, günlerden Cuma Kükremiş dalgalar kalktı hücuma… Burcunda Süphan’ın, Ağustos güneşi donmuş bir ateşti Tekbîr alan yiğitlerin tek biri tüm cihana eşti! Aydınlandı etrafı kaplayan zulmet, nûr indi ovaya atların yelesinde Ezân sesleri muştuladı Bilâl’i ve Haç saygıyla selamladı Hilâl’i… *** Şahittir Süphan, şahittir cihan… Dokuz asırdan beri Malazgirt Ovası’nda Alparslan vardır… Dokuz asırdan beri Süphan Dağı’nın koyaklarında yankılanan ezân vardır… Ve Alparslan yiğitlerinde bin kez şehid olmak için çağlayan heyecan vardır, güç vardır, imân vardır… *** Bir kez doğdu ya Süphan’ın burcunda Ağustos güneşi; cihan batıncaya dek batmayacak… Adaletle aydınlanan, sevgi ile yıkanan Ağustos güneşi; gâh bir mızrağın ucunda, gâh bir süngünün ışıltısında, gâh bir minare aleminde, gâh bir âlimin kaleminde hep parladı ve hep parlayacak… Tarihin karanlık sayfalarında birer şimşek aydınlığıyla çakıp, sönmeyen bir meş’ale olarak elden ele ulaşıp, hep yanacaktır… Ve asırlarca sürecek bir koşuda; gâh Mohaç Ovası’nda, gâh Ponza Kalesi’nde, gâh Kıbrıs Adası’nda gökyüzüne asılı bir “Zafer Güneşi” olarak kalacaktır Ağustos güneşi… Bir özge güneştir Ağustos güneşi Var mıdır bilinmez başka göklerde eşi? Oysa bizim tarihimizin aydınlık gökyüzünde başka parlamaktadır bu güneş… Ağustos ayı, zafer ayımız olarak tarihteki şanlı yerini almıştır Önemsiz saydıklarımız bir yana, Ağustos ayında kazandığımız zaferler bir tesbih gibi diziliverir hemencecik belleklere… 1 Ağustos 1571: Kıbrıs’ın fethi 5 “ 1552: Ponza Zaferi 11 “ 1473: Otlukbeli Zaferi 15 “ 1551: Trablusgarp’ın fethi 16 “ 1071: Alparslan’ın Kars’ı fethi 20 “ 1453: Barbaros’un Nis’i fethi 22 “ 1534: Tunus’un fethi 23 “ 1514: Çaldıran Zaferi 24 “ 1516; Mercidabık Zaferi 26 “ 1071: Malazgirt Zaferi 30 “ 1922: Büyük Zafer… *** Yazımızın başlığını, özellikle “FETHETMEK VE ZAPTETMEK” olarak seçtik İşgal ile fethin arasındaki farkı bilmek gerekir Mensubu olmakla onur duyduğumuz asil milletimizin törelerinde ve yüce dinimizin emirlerinde zulüm ile işgal yoktur… Zaptetmek; bir bakıma tutmak, tutsak etmek, bağlamak, her türlü güç kullanılarak karşıdakini kudretine râm etmek, zulmetmek demektir Oysa, Fethetmek; aydınlatmak, arındırmak, özellikle de açmak demektir… Zapt etmek ve işgal etmek; zorla ve güç kullanarak, kırıp dökerek, zulmedip zayıf düşürerek ele geçirmektir İşgalde merhamet, adalet ve insanlığa hizmet yoktur Başkenti, dört asır boyunca necip milletimizin dilinde takdir ve özlemle “Ana gibi yâr, Bağdat gibi diyâr olmaz” söylemiyle ün kazanan Irak fethedilmişti Dört asır boyunca adaletle, hizmetle, himmetle imâr ve ihyâ edilen Irak; ne acıdır ki bugün zaptedilmiştir, işgal altındadır… Zapt etmek; bağlamak, kapatmak, üzerine kapanmak demektir Onda korku, vahşet, şiddet ve hiddet söz konusudur Hâlbuki fethetmek ağartmaktır, aydınlatmaktır, açmaktır… Fâtih Sultan Mehmet Hân, İstanbul’u fethederken, yeni bir çağı açmıştır… Fetihte hizmet, himmet, merhamet ve adalet vardır… Atalarımız, yalçın kayaların burcunda yükselen sarp kaleleri, aşılmaz dağları, yenilmez orduları elbette büyük bir askerî dehâ, tükenmez bir sabır, yıkılmaz bir azim ve sarsılmaz bir imânla zapt etmişlerdir Ancak, oralarda yaşayanların da gönüllerini fethetmişlerdir… Askerin zapt ettiği yere, bilge yöneticiler zulmü değil ilmi götürmüşlerdir Karşılarındakilere hiddet değil, hizmet sunmuşlardır… Öyle olmasaydı, altı asır boyunca Câmi, Havra ve kilise yan yana; yetmiş iki millet el ele, gönül gönüle yaşayabilirler miydi? *** Şahit ol ey tarih! Aman dileyene hiçbir dönemde kalkmadı kılıcımız Düşene tekme vuranlardan değiliz Ordular kurmuşuz, devletler kurmuşuz, bilirsin ey koca tarih… Ama hakketmediğimiz sofraya bağdaş kuranlardan değiliz… Diktir duruşumuz zulmün ve haksızlığın karşısında Lakin, Hakkın karşısında boyun buranlardanız… Düşmana karşı en aşılmaz kaledir kara bağrımız, zulmün karşısına hisar gibi duranlardanız… Ölümü tuğ gibi takıp da sarıklarımıza, korkunun zincirini Tekbîr ile kıranlardanız… Bin sabr ile helva eyledik ham koruğu Destûr deyuben “Menzil-i Maksud”a varanlardanız… Sadettin Kaplan |
|