Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Ülke & Şehirler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
petersburg, tatil

St. Petersburg Da Tatil

Eski 11-04-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

St. Petersburg Da Tatil



PETERSBURG: 300 YILLIK GÖRKEM

Petro, 1703 yılında, Neva Deltası'nın üzerinde, St Petersburg adıyla yeni bir başkent kurdu Tamamen Avrupa mimarisiyle Bu kentte yaşayan Dostoyevski, Yeraltından Notlar romanında St Petersburg'u dünyanın en yapay kenti olarak anlatır Petro, tüm ülkeyi batılılaştırmayı istemişti Onlar gibi giyinmek, onlar gibi yaşamak, onlar gibi eğitilmek, onların takvimini kullanmak, onların dilini öğrenmek

Sanırım dünyada pek az kent kısa sürede St Petersburg kadar isim değiştirmiştir Herkesin ''büyük'' bizimse, neden bilinmez (belki çok çabuk öfkelendiği, papazların sakallarını kestirmeye gücü yetmediğinden serflerin sakallarını devlet zoruyla kestirdiği ya da bir oturuşta şişelerce votka içerek cinsel iştahı kabardığında çevresindekilere kadın erkek gözetmeden saldırdığı için) ''deli'' sıfatını yakıştırdığımız Rus Çarı I Petro ülkesini Avrupa'ya açarken kuzeyde, Neva'nın Baltık Denizi'ne döküldüğü bataklık bölgede yoktan (yüz binlerce ırgat, savaş tutsağı ve kölenin ölümü pahasına) yeni bir başkent var etti Ve Rusya'nın yeni başkenti halkın kısaca ''Piter'' dediği azizin adıyla anılır oldu

Petro'nun kenti, Bizans artığı Moskova'dan çok farklıydı Soğan biçiminde rengârenk kubbeler, ahşap yapılar, Ortaçağ'dan kalma dar sokaklar yoktu burada İtalyan mimar Domenico Trezzini, Neva'nın deltasına serpilmiş adalar üzerine kenti kurarken caddeleri cetvelle çizmiş, sarayların yüksekliğini Petro'nun bizzat kendisi saptamış, granit taşından rıhtımlar, Avrupa kentleri, özellikle de Amsterdam örnek alınarak mümkün olan en rasyonel biçimde inşa edilmişti Peter ve Paul Kalesi'nin ilk taşını çar kendi elleriyle yerleştirmişti bataklık araziye Temelleri su basmasın diye milyonlarca tahta kazık teker teker çamura çakılmış, Neva ve kolları Bolşaya ile Malaya'nın suladığı topraklar neredeyse Ladoga Gölü'ne dek sağlamlaştırılmıştı Moskova'nın Bizans taklidi kubbeleri, Barok kiliselerin puslu gökyüzünü delen altın kaplama ''chpitz''lerine (oklara) bırakmıştı yerini Devlet otoritesi artık bu sivri kulelerde simgeleşiyordu, Ortodoksluğun soğan kubbelerinde değil Petro'nun tebaasından çok sevdiği gemiler de öyle, kanallar boyunca süzülüyor, yelkenleri kuzey rüzgârıyla şişince limandan demir alıp engine açılıyorlardı

Yirmi yıl önce geldiğimde kent, Ekim Devrimi'nin lideri ve Sovyet devletinin kurucusu Lenin'in adını taşıyordu Yani Leningrad'dı Komünizmin çöküşünden sonra, yapılan referandum sonucu yeniden St Petersburg oldu Yirmi yıl önce Brejnev döneminde, Sovyet Yazarlar Birliği'nin davetlisi olarak, bugünkü gibi uçakla değil (o zamanlar, kümes hayvanlarını kolhozlarda satmak üzere köylüler biniyordu uçağa, nomenklatura ise uzak mesafeleri, semaver ve votka servisinin yapıldığı birinci mevki yataklı vagonlarda kat ediyordu) gece treniyle gelmiş, gelir gelmez de Evropeskaya Oteli'ne yerleşmiştim Kentin en lüks otellerinden biriydi ?imdi Kempinski zincirine eklenmiş, fiyatlar neredeyse ona, hatta yüze katlanmış Değil kalmak, yanından bile geçilmiyor Özcan'la daha alçakgönüllü bir otele, Sovyet günlerinden yadigâr Sovetskaya'ya attık kapağı İlk gelişimde rehberliğimi şimdi Rusya'nın İstanbul konsolosu olan, o zaman Moskova Radyosu Türkçe Yayınlar Bölümü'nde görevli Natalya yapıyordu ''Emin ellerde'' sayılırdım Resmi bir program hazırlamışlar, bir saat olsun boş zaman bırakmamışlardı Onların uygun gördüğü yerlere gidip onların görmemi istedikleri şeyleri (bu arada elbette müzelerle yazar evlerini) görmem gerekiyordu Programda Ekim Devrimi'nden beri Kışlık Saray'ın karşısına demirlemiş üç bacalı Avrora zırhlısıyla çarların yazlık saraylarının bulunduğu Puşkin köyü de vardı

Hizmetime bir araba ve şoför verdikleri için bir kez olsun metroya binememiş, tiyatro ya da bale çıkışlarında, gece geç vakit rıhtımlar boyunca tek başıma yürümüş, kuytu avlulardan, karlı ve ıssız alanlardan, fenerlerinin ölü ışığı Neva'ya vuran taş köprülerden geçmiştim Demir korkulukları bekleyen aslanlar ve şaha kalkmış atların çıplak seyisleri karanlıkta belli belirsizdiler Görkemli sarayların, Barok kiliselerin, en az Versailles'ın bahçeleri kadar geometriden nasibini almış parkların ardındaki yoksulluğu da keşfetmiştim bu gece yürüyüşlerinde Kuytu avlulara bakan eski yapıların dar ve soğuk odalarında insanlar iç içe yaşıyorlardı Donmuş kanallar boyunca evlerin pencereleri, Dostoyevski kahramanlarının ruhları kadar karanlıktı Seyir Defteri'ne ayaküstü şu satırları yazdığımı anımsıyorum:

''Evropeskaya Oteli'nde kalıyorum Penceremden beyaz sütunları, sarı badanalı duvarlarıyla tarih müzesi görünüyor Ve küçük parktaki Puşkin heykeli Bu akşam Travyata'yı seyredeceğiz Ama Leningrad'la ilgili düşlerimde yalnızca Dostoyevski var St Petersburg'un kanallarını, evlerin heyula gibi uzayan gölgelerini, Petraçevski'nin arkadaşlarıyla birlikte hapsedildiği kaleyi düşünüyorum Suç ve Ceza'yı yeniden okuyacağım Paris'e döner dönmez Raskolnikov'un daracık odasında yaşadığı karabasanı yıllar önce İstanbul'da, evimizin karanlık bir avluya bakan arka odasında ben de yaşamamış mıydım? Leningrad'la ilgili bir öykü yazmalıyım Neva Irmağı'nı, Dostoyevski'nin sürgünden dönüşüyle Avrora zırhlısının Kışlık Saray'ı topa tutuşunu anlatan, daha doğrusu bu unsurlardan yola çıkarak Leningrad kentinde yalnız, yapayalnız dolaşan bir Türk yazarının zihninden geçenleri, kentin tarihiyle yazarın İstanbul'da yaşadığı devrimci dönemin ortak imgelerini dile getiren bir öykü''

Karlar altındaki Senato Meydanı, senato binasının 1763'te buraya taşınmasıyla bu adı aldı Ancak bir yüzyıl sonra Dekabrist (Aralıkçılar) Ayaklanması burada başladı ve meydanın adı da değişti: Dekabrist Meydanı Ekim Devrimi yürüyüşü de bu meydanda sona erdi Meydanı süsleyen ve 1782'de Etienne Falconet tarafından yapılan Bronz Süvarı anıtı da kentin sembollerinden Dönüşte yazdım bu öyküyü, adını da ''Raskolnikov'un Odası'' koydum O zaman St Petersburg yazınsal çağrışımlarına kapıldığım, mimari dokusunda Puşkin'in, Gogol'ün, ille de Dostoyevski'nin dünyasından izler aradığım bir kentti Oysa şimdi, yirmi birinci yüzyılın başında, geçen yüzyılın kuşkusuz en önemli tarihsel olayı sayılabilecek, bir bakıma tüm dünyanın kaderini belirleyen Ekim Devrimi'nin, 12 Mart günlerinde elimizden düşürmediğimiz John Reed'in ünlü kitabına atıf yaparak söylemek gerekirse Dünyayı Sarsan On Gün'ün izlerini bile bulmak mümkün değil Gerçi Lenin'in heykelleri alanlardan kaldırılmamış, belki de St Petersburg bir dönem adını taşıdığı Bolşevik liderin anısını yaşatan tek Rus kenti Onu, Finlandiya İstasyonu'nda, sürgün dönüşü çevresini sarmış işçi, köylü ve askerlerle birlikte betimleyen bir duvar resmi bile var Başının kelini örten ünlü kasketi, kolalı beyaz gömlek ve kravatıyla biraz öne doğru eğilmiş tüm iktidarın Sovyetlere verilmesini istiyor Az sonra, Nâzım Hikmet'in ''Petrograd 1917''de yazdığı gibi ''Neva Nehri'nde buzlar kızarırken/ Onlar çocuk gibi iştahlı/ rüzgâr gibi cesur/ Kışlık Saray'a girecekler/ Ve demir, kömür ve şeker/ ve kırmızı bakır/ ve mensucat/ ve sevda ve zulüm ve hayat/ ve bilcümle sanayi kollarının/ ve küçük ve büyük ve Beyaz Rusya ve Kafkasya ve Sibirya ve Türkistan/ ve kederli Volga boylarının/ ve şehirlerin bahtı/ bir şafak vakti değişmiş olacak/ Bir şafak vakti karanlığın kenarından/ karlı çizmelerini onlar/ mermer merdivenlere bastığı zaman''

Ne var ki Lenin'in Smolni'deki karargâhında hazırladığı (''Kışlık Saray''da ''Kerenski/ Smolni'de Sovyetler ve Lenin/ Sokakta karanlık/ kar/ rüzgâr/ ve onlar'' diye yazıyordu Nâzım!) ve bizlere bir halk devrimi gibi anlatılan Bolşevik ayaklanmasının üzerinden yıllar geçti Nice sular aktı St Petersburg'un köprülerinin altından Neva Nehri'nin karşı kıyısı, Petrograd Adası Çarlık Rusya'sının siyasi mahkûmları için hapishane olarak kullanılan Peter ve Paul Kalesi'nin önünde uzanan kumsal kışın daha tenha

Ekim Devrimi'nin yıldönümünde kentin en büyük bulvarı Nevski'de komünistler yürüdü Ülke tarihine 80 yıl damgasını vuran orak çekiçli semboller ile kapitalist toplumun imgeleri o gün bu caddede buluştu Kentte çok az kimse resmi tatil olmasına rağmen Ekim Devrimi'nin yıldönümündenhaberdardı St Petersburg devrimden sonra ismini Leningrad olarak değiştirmişti Devrimin başladığı kentti Lenin heykeli günümüzde de kentin pek çok yerinde muhafaza ediliyor

Şimdi kent, kuruluşunun üç yüzüncü yılını kutlamaya hazırlanıyor Bir zamanlar soyluların yaşadığı, Sovyet döneminde el konulan, günümüzdeyse plansız programsız özelleştirilen sarayların cepheleri yenileniyor Sarı, pembe, fıstık yeşili ve vişneçürüğü renkler revaçta Ve Nevski Bulvarı'nın vitrinlerini dolduran, Fransız konyağından havyara, İskoç viskisinden kristal sofra takımlarına lüks tüketim maddeleri Ama kimin için? Bir avuç azınlık ya da mafya babaları için elbet, metro çıkışlarında, pazaryerlerinde, otobüs ve tramvay duraklarında iki üç portakal, eski madalyalar, Kızıl Ordu şapkaları ya da soğukta büzülüp küçülmüş bir adet patlıcan satarak geçimini sağlamaya çalışanlar için değil Bu kez hem çarlık dönemindeki kadar şık, şen şakrak, hem de alabildiğine yoksul ve kederli göründü bana Lenin'in kenti

Evet, yirmi yıl sonra yeniden St Petersburg'dayım O zamandan bu yana görünürde pek çok şey değişmiş Vitrinler, özellikle de o nefis ''art nouveau'' dekoru içindeki Eliseev'in vitrinleri Paris'te bile bulamayacağınız pahalı mezelerle dolmuş Prospekt Nevski, Sovyet döneminde olduğu gibi bugün de kentin atardamarı, en canlı, en kalabalık alışveriş merkeziYeşil-beyaz cephesiyle ilk bakışta dikkati çeken ve adını en sevdiğim et yemeklerinden birine veren Straganov'un sarayı, iğne atsan yere düşmeyecek kadar kalabalık Gostiny Dvor mağazasının galerileri, Sadovaya Sokağı'nın köşesinden başlayan altgeçitte karaborsacılarla kimsesiz çocuklar, solda az ötede Kazan Kilisesi'nin isli sütunlarıyla kentin en albenili yapılarından Alexandra Tiyatrosu ve ışıklar, ışıklar

Yalnızca rock müzik çalınan şık kahvelerin, rublenin ''convertible'' oluşundan bu yana her yerde mantar gibi biten döviz bürolarının, bankalarla kumar salonlarının, piroşki değil ama pizza yiyebileceğiniz lokantaların, her türlü malın satıldığı, ama ateş pahasına satıldığı büyük mağazaların, elbette Hollywood yapımı filmler gösteren sinemaların karşılıklı sıralandığı cadde, Neva'ya doğru kentin güneyini neredeyse tam ortadan ikiye bölüyor Adını, Petro'nun 1712'de yaptırdığı ''Muzaffer Novgorod Prensi Aleksandr Nevski'' manastırından alan Prospekt Nevski, tam dört kilometre uzunluğunda Altın kaplama sivri kulesi, eski Yunan tapınaklarını andıran beyaz sütunların çevresine dizilmiş heykelleri ve göğü delen okuyla kentin simgesi sayılan Amirallik Binası'ndan, at heykelleriyle süslü Aniçkov Köprüsü'ne dek eski kentin, oradan Nevski Manastırı'na kadar da yeni kentin, yani Sovyet döneminin mimari özelliklerini taşıyor Bu kez yazınsal çağrışımların peşinde değilim ama, Ukrayna düzlüklerine, rüzgârda salınan buğday başaklarıyla mavi gökyüzüne, Dinyeper Irmağı'nın ılıman iklimine aşina Gogol'ün, St Petersburg'a ilk gelişinde yaşadığı şoku anlatan ''Palto'' öyküsündeki şu satırları anmadan da geçemeyeceğim:

''Petersburg'da yılda eline aşağı yukarı dört yüz ruble geçen insanların amansız bir düşmanı vardır Vücuda çok yaradığı söylenmesine karşın bu düşman, bizim kuzey ayazımızdır Bu ayaz, sabahleyin saat dokuzda, sokakların bakanlıklara gidenlerle dolu olduğu bir sırada, kimseyi gözetmeden, herkesin burnuna öyle güçlü, öyle kavurucu fiskeler vurur ki, zavallı memurlar, burunlarını nereye sokacaklarını şaşırırlar''

Dostoyevski'nin Beyaz Geceler'de anlattığı türden bir gece atmosferi Fontanka Nehri'nin kıyısı karlar altında Nehrin her iki yanındaki caddeler Nevski Bulvarı'na akıyor ama bu vakitte ıssızlar Ünlü yazarın evi ise birkaç sokak ötede

Kendi dilindeki ismiyle Pyotr Alekseyeviç, Türk tarihine geçen lakabıyla Deli Petro, İngiliz Dili'nde ise Peter the Great (Büyük Petro) Moskova'da doğdu ve kendi kurduğu kentte 1725 yılında, 53 yaşında öldü St Petersburg'da Tarih Müzesi'ndeki dev büstü karakterini, çılgın fikirlerini çok iyi yansıtıyor Petro'nun iktidarı döneminde Rusya büyük imparatorluk haline geldi, ama hâlâ Karadeniz, Hazar Denizi ve Baltık Denizi'nde kıyıları yoktu Petro'nun dış politika hedefi bu üç kıyıya da ulaşmaktı Bu durumda karşısındaki en büyük düşman Türkler oldu Tatarlar ve Osmanlı

Bu kenti sevmeyen, ''Rusya'nın Moskova'ya gereksinimi var, St Petersburg'unsa Rusya'ya'' dedikten sonra ülkesini terk edip Avrupa'ya giden Gogol'den bu yana, St Petersburg'da pek çok şey değişmiş ama, insanın iliğine işleyen rutubet ve soğuk hiç değişmemiş Kasım ortasında kar yağıyor Lapa lapa yağsa yine iyi, serpiştiriyor o kadar Derken sulu sepkene çeviriyor Dışarıya çıkmanın, sokaklarda başıboş dolaşmanın imkânı yok Biz de metroya sığınıyoruz İyi ki de öyle yapıyoruz St Petersburg metrosu kent halkının gerçek fizyonomisini yansıtan bir laboratuvar çünkü Aydınlık ve sıcak, üstelik bir hayli de derin Kimi yerde, Neva'nın altından geçerken, tünelin derinliği yüz elli metreyi buluyormuş, öyle okudum kent rehberinde Yürüyen merdivenle inerken ters yönde çıkan yorgun bedenler, asık suratlar, fotoğraf çektiğinizde yasak işareti yapan ''görev bilinciyle eğitilmiş'' vatandaşlar görüyorsunuz Neyse ki aralarında sırım gibi delikanlılar, aşırı makyajlı ve bakımlı, güzel, çok güzel genç kızlar da var Sonra, başlarında kalpak ya da şapka, Prospekt Nevski'de arz-ı endam eder gibi merdivenin korkuluğuna yaslanan askerler Çoğu bahriyeli ve hemen tümü güler yüzlü Geçen gelişimde metroya bir kez olsun binemediğim için hayıflanıyorum Gıcırtılı tramvaylarla hantal otobüslere de binmemiştim Şoför, kimi zaman geç kalıyor, ama mutlaka gelip bizi ya otelden ya da bir müze veya tiyatrodan alıyordu Bir keresinde, yine geç kaldığı için onu bir güzel azarlamıştı Natalya Ben araya girmeye çalışınca da, bu işe karışmamamı, çünkü şoförün resmi arabayla taksicilik yaptığı için geciktiğini söylemişti Sahi, belki tek tük özel arabalar vardı da, taksi yoktu o yıllarda Şimdiki gibi içerisini göstermeyen karanlık camlarla kaplı Mercedes ve BMW'lerse hiç yoktu Buna karşılık Astorya ya da Evropeskaya otellerinin önünde bekleyen, buz tutmuş rıhtımlar boyunca Amirallik Binası'na ya da Kışlık Saray'a doğru kelle götürürcesine uçan siyah limuzinler görebilirdiniz ''Otomobil uçar gider'' şarkısı da o dönemden kalmış olmalı Oysa rejimin ''medar-ı iftiharı'' toplu taşıma araçlarıyla Karadeniz'den gelip Marmara'ya süzülen, Boğaz tepelerinden biraz hayranlık biraz da özlemle seyrettiğimiz, bacaları orak çekiçli beyaz yolcu gemileriydi Neyse biz dünü bir yana bırakıp bugüne dönelim yine Ve kentin en ilginç, en şaşırtıcı, hani ne derler (en ''in'' mi?) mekânlarından birine, ''Günbatımından Gündoğumuna'' adlı gece kulübüne konuk olalım

Önce dekor: Sahnede tavandan yere dek inen bir demir direk, yanda, masanın üzerinde çürüyen iskelet, bir eli boş votka şişesinde öbür eli leğen kemiğinden ibaret apış arasında Biri esmer öteki sarışın, iki çok güzel kadın demir direkte dönerek gösteri yapıyorlar Derken, pek sevmediğim moda bir deyimle söylemem gerekirse, ''gecenin ilerleyen saatlerinde'', fırdönmeye başlayan kırmızı, yeşil, turuncu, mor spot lambalarının ışığında iriyarı adamlarla en az onlar kadar kocaman bir köpek dolduruyor sahneyi ?aklaban sunucu eline mikrofonu alıp avazı çıktığı kadar bağırmaya başlıyor Ne dediğini anlamıyoruz ama beklenmedik bir gelişme olduğu, ortada birtakım dolapların döndüğü belli Derken bir adam, iskeletin iç organlarından koparır gibi yaptığı, önceden oraya konmuş et parçalarını köpeğe yediriyor Ve köpeğin havlamaları güreşenlerin inlemelerini de bastırıyor, hoparlörlerden haykıran müziği de

Uzatmayayım Şaşırtıcı, hem itici hem çok çekici bir gösteriydi, ''underground performance'' mı ne diyorlar, öyle bir şeydi işte Eskiden olsaydı bir büyük otelin lokantasında piroşki yer, devlet sanatçılarının ağzından balalayka eşliğinde Rus halk türküleri dinlerdik Seyir Defteri'ne ''Gece Kirov balesinde'' diye not düşmüşüm yirmi yıl öncesinin Leningrad'ından söz ederken, ''sahnedekileri seyreyle gözlerim! Renkli giysileri, güzel dekoru, canım balerinleri! Bayaderka'yı seyreyle gözlerim! Ustalığı, ama donup kalmışlığı da klasik ölçüler içinde Şık insanlar, arada içilen şampanya, dondurmalar Biletler de oldukça ucuz Ve bale ya da opera başlı başına bir ayin Sovyetler'de''

Artık bu ayinin sonu mu geldi dersiniz? Umarım öyle değildir Umarım bu ülkede hâlâ klasik bale, tiyatro, şiir resitalleri revaçtadır Yevtuşenko'nun, Voznesenski'nin, Bulat Okucava'nın şiirlerini dinlemek için stadyumları dolduran kalabalık bir yerlere sıvışıp kaybolmamıştır Umarım hâlâ sevilen bir yazarın son kitabını almak için insanlar kuyruğa giriyor, klasik müzik konserlerinde yer bulunmuyordur Biz ülkenin değişen zevkini yerinde görmek, genel havayı koklamak için günbatımından gündoğumuna bir kaçamak yaptık

Bir adı da Hermitaj olan ve kuşkusuz dünyanın en zengin resim ve heykel koleksiyonlarının yanı sıra, çarlık döneminin tüm hazinelerini de barındıran Kışlık Saray'dan önce Rus Müzesi'ne gitmemizin nedeni, küreselleşme sürecinde kaybolmaya yüz tutan ''Rus ruhu''nu bulmak değildi elbet Grandük Mikhail Pavloviç'in sarayının, müzeye dönüşmeden önce askeri mühendislik okulu olduğunu, babasının bir cinayete kurban gittiğini öğrenen Dostoyevski'nin ilk sara nöbetini burada geçirdiğini biliyordum Ama Dostoyevski'nin izini sürmek değildi amacımız Bir tablonun peşine düşmüştük Yapıtlarında devrim öncesi Rusya'yı, genellikle de yoksul halkla sert doğa koşullarını gerçekçi bir üslupla betimleyen İlya Repin'in ''Zaparog Kazakları'' adlı tablosunu mutlaka görmek istiyorduk Ressam bu tabloda, Osmanlı padişahının mektubuna cevap yazan Rus Kazaklarını çizmişti çünkü Ukrayna düzlüklerini, kuzeyden güneye akıp giden gümüş rengi Dinyeper'in suladığı toprakları kendilerine yurt edinmiş Kazaklar, gelenek ve özgürlüklerine en az dinleri kadar bağlı bu yiğit savaşçılar, sultanın tebaasına girmeyi reddetmekle kalmamış, Bab-ı Âli'ye hakaret dolu bir mektup da göndermişlerdi Repin onları, içkiden kızarmış güleç yüzleri, sarkık bıyıkları ve kazınmış yamru yumru kafalarıyla, kimini başında kalpak belinde kılıç, kimini ağzında çubuk bağrında haç, katıla katıla gülerlerken resmetmişti Sultana gönderdikleri mektubun içeriğini bilmiyorduk gerçi, ama neşeli ve sarhoş hallerinden, kahkahadan kırılırcasına göbek hoplatmalarından, Osmanlı tebaasına girip padişaha kul olma önerisini pek komik bulduklarını tahmin edebiliyorduk

Özcan tablonun fotoğrafını çekedursun, ben nasıl olduysa Apollinaire'in bir şiirini anımsadım Sahi, bir zamanlar dilimden düşmeyen, çoğu dizelerini ezbere bildiğim ''Aşk Kırgınının ?arkısı''nda, bu tablodan esinlenerek yazılmış bir bölüm de vardı Yalnızca Rus Kazaklarının cevabını değil, sultanın önerisini de o eşsiz hayal gücüyle dile getirmişti şair

Müzeden çıktığımızda sulu sepken dinmiş, hava açmıştı Kar beyazında dupduruydu ortalık Güneş parkın tam ortasındaki Puşkin heykeline vuruyor, tunç mantosu içinde her zamanki gibi dik ve mağrur duran şairin yorgun yüz çizgilerini aydınlatıyordu Az sonra bir sokak ötede, Moika rıhtımında düelloya gidecekmiş gibi endişeliydi Eliyle belli belirsiz bir yeri işaret ediyor, belki de yol göstermek istiyordu Rus halkına Geçen gelişimde Evropeskaya otelindeki odamın balkonundan da görebiliyordum aynı heykeli Yine böyle zarif, biraz endişeliydi Onun bu ülkede tüm çarlardan, Petro ve Lenin'den bile daha çok sevildiğini, şiirlerini herkesin ezbere bildiğini, Rus halkının yaşamında vazgeçilmez, abartmadan söylüyorum erişilmez bir yeri olduğunu düşünmüştüm Moskova'ya dönüşte, Puşkin Alanı'nda Tanya'yı beklerken, başta sürgünde ölen Nâzım Hikmet olmak üzere bu halkın acılarıyla hayallerini paylaşmış tüm şairlerin alın yazısı düşmüştü aklıma Ve sonradan ''Puşkin Alanı'' adlı öyküme girecek sözcükleri mırıldanmıştım:

''?air yok artık Yaşam tükendi Lermontov'un, Puşkin'in ölüm haberini alınca yazdığı şiirin ilk dizeleri çakıyor belleğimde Bu şiir yüzünden Kafkasya'ya sürüldüğünü okumuştum Lermontov'un Onun da düelloda öldürüldüğünü, Gumilov'un Bolşevikler tarafından kurşuna dizildiğini, Aleksandr Blok'un iç savaş sırasında Petrograd'da yoksulluktan öldüğünü, Yesenin'in Astorya Oteli'nde kendini astığını, onun intiharını kınayan Mayakovski'nin de intihar ettiğini, Mandelstam'ın Vladivostok'tan geri dönmediğini okuduğum gibi''

Puşkin'in anısı genç yaşta ölen, sürgünlere, hapislere gönderilen, Artaud'nun deyimiyle ''intihar ettirilen'' şairlerin trajik yaşamlarını çağrıştırıyor Oysa iyimser olmak için her şey var Güneş, kar toplasa da, sonunda açtı işte, buzlar erimeye başladı Dostoyevski'nin Suç ve Ceza'da St Petersburg'a haksızlık ettiğini, kentin hiç de üstadın betimlediği kadar iç karartıcı olmadığını düşünüyorum Daracık odasında, insanlığı kurtarmak adına bir cinayet tasarlayan yoksul öğrenci Raskolnikov'a, arkadaşı Svidrigaylov romanın bir yerinde şöyle der: ''Burası yarı deliler kenti azizim! Yeryüzünde insan ruhları üzerinde Petersburg kadar karanlık, keskin ve garip etkiler yapan, bir başka kente çok az rastlanır'' Gerçekten öyle mi? Haklı mı Svidrigaylov Belki de Ama şu an, donuk güneşin aydınlattığı sokaklarda Neva'ya doğru yürürken kentin gizli yüzü ele vermiyor kendini Puşkin bir şiirinde hem ''sefih'' hem ''sefil'' olduğunu söyler St Petersburg'un Galiba hâlâ öyle Hâlâ ak sütunlu, mermer merdivenli sarayların, şampanya kadehleriyle kristal avizelerin, dövme demirden parmaklıkların, suyu donmuş çeşmelerle parkların ardında izbeler, çamurlu sokaklar, sarhoş babalarla anneler, diyeceğim yoksulluğun saltanatı hüküm sürmekte Ama ben görmüyorum bütün bunları, Puşkin'in sesini duyuyorum yalnızca: ''Ey kent hayranım sana!/ Petro'nun şaheseri seni seviyorum/ Yapıların uyumuyla ırmağın akışını/ granit taşından rıhtımlarını/ dövme demirden parmaklıkları/ aysız ama aydınlık gecelerinde gördüğüm düşleri/ gece lambamı yakmadan okuyup yazdığım odamı/ ve penceremden görülen ıssız sokaklarla Amirallik Binası'nın altın okunu seviyorum'' ?iirlerinde ölümsüzleştirdiği, uzağındayken özlemiyle kahrolduğu, nazlı bir kadın gibi düşlediği St Petersburg'da bir kış günü (sevdiği kent kadar güzel ve işveli bir kadın yüzünden) düelloda öldürüldü Puşkin Kanı karlı rıhtımın taşlarını boyadı O kan nice şairin damarlarında dolaşıyor şimdi Çünkü kentlerin yaşamı insanlarınkinden uzun St Petersburg üç yüz yaşında Katerina'nın Falconet'ye ısmarladığı Petro'nun heykeli belki biraz daha genç ama, biliyorum o da duruyor yerli yerinde Heykellerin ömrü de, Stalin'inkiler hariç, bir insanın ömründen uzun Az sonra Petro'nun heykelinin yanında olacağım ''Alanın tam ortasında şaha kalkmış atıyla Deli Petro Neva'nın üzerinden aşıp karşı kıyıya atlayacak neredeyse At öylesine dikilmiş kaya parçasından kaidenin üzerinde Petro da adını taşıyan kentin göğüne kanatlanmaktan öylesine mutlu Atın upuzun, tunçtan kuyruğu onu yere doğru çekiyor ama Rusya'nın Avrupa'ya açılan bu ilk penceresinden göçe yükselmesini önlüyor'' diye yazmıştım ilk gelişimde Şimdi onu yere doğru çekenin, atın kuyruğu değil nallarına dolanan yılan olduğunu biliyorum O yılanın başı ezildiği gün yalnızca bronz süvarinin kurduğu kent değil, tüm Rusya kanatlanıp uçacak, inanıyorum buna

Alıntı Yaparak Cevapla

St. Petersburg Da Tatil

Eski 11-04-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

St. Petersburg Da Tatil



St Petersburg

Ama bütün Petersburg; caddeleri, meydanları, köprüleri ve kıyılarıyla yekpare bir saray gibi Dünyada böyle büyük başka saray yok

Kuzeyin Venedik'i diye adlandırılan bu kente, yılın bütün mevsimlerinde gitmek güzeldir Ama, eğer beyaz geceleri yaşamak istiyorsanız bu kente, yazın başlarında gitmelisiniz Mayısın sonunda başlıyor temmuz ortalarına kadar devam ediyor "beyaz geceler"

Rusya'nın ikinci büyük kenti ülkenin kuzeybatısında yer alıyor Eskiden Petersburg veya Petrograd olarak anılan kente, 1924'te Lenin'in ölümünden sonra Leningrad adı verildi SSCB'nin 1991'de parçalanma sürecine girmesiyle, yapılan halk oylamasında kentin adı Petersburg'a çevrildi Yaklaşık 5 milyon kişinin yaşadığı şehrin yüzölçümü 1400 kilometrekare

Kent, 1703'te Neva bataklığının üzerinde Çar Petro tarafından kuruldu 42 ada ve 50'ye yakın kanal ve nehir kolu üzerine inşa edildi

Saatler Türkiye'den bir saat ileride

Gezilecek yerler
Kent merkezi
Kenti ikiye bölen Neva Nehri'nin güney kıyısı Petersburg'un merkezini oluşturuyor Oktyabrski yakası olarak bilinen bu bölüm kentin zengin tarihi ve kültür mirasını barındırıyor Büyük ve Küçük Neva kolları arasında kalan Vasilyevski Adası, yine bu ikili kolun çevreleldiği adaları kapsayan Viborg yakası kentin diğer bölgeleri Şehirde 50'den fazla müze bulunuyor

Tarihi bölüm
Kışlık Saray ile Dekabristov arasında; Saray Meydanı, Donanma Binası, bronzdan yapılmış Büyük Petro Heykeli, Aziz İsak Katedrali, Tarih Müzesi, Hermitaj Müzesi, mağaza ve kafelerin yer aldığı Nevsky Prospekt Caddesi, Kazan Kadetrali, sokak sanatçılarının bulunduğu Ostrovskogo Meydanı, Aleksandr Nevski Manastırı bulunuyor

Donanma Binası
Çar Petro, Rus Donanması İsveç'i yenilgiye uğratıp, Baltık sahillerini geri alınca, zaferinin anısına bu devasa binayı yaptırmış Klasik Rus İmparatorluğu mimari tarzını yansıtan bina 1806-1823 yılları arasında inşa edildi Günümüzde denizcilik okulu olarak hizmet veriyor Yapının altın kubbesi 2 Dünya Savaşı'nda Alman bombardıman uçaklarından korumak için siyaha boyanmış Uzunluğu 500 metreyi bulan binanın önünde üç büyük bulvar (Gorokhovaya, Vosnesensky ve Nevsky) buluşur

Hermitaj
Dünyanın en eski ve en zengin müzelerinden Çariçe 2 Katerina'nın koleksiyonundaki sanat yapıtlarını koruması için 1764'te Kışlık Saray'ın bitişiğine inşa ettirildi Batıdan doğuya Kışlık Saray, Küçük Hermitaj, Büyük Hermitaj ve Hermitaj Tiyatrosu ile beş binadan oluşan müzede 3 milyon eser sergileniyor Burada dünyanın en ünlü ressamlarının (Vinci, Michelangelo gibi) tabloları ile birlikte Hint, Çin, Eski Mısır, Mezopotamya, Eski Yunan ve Roma sanatlarından da örnekler görebilirsiniz 1057 oda ve 400 salondan oluşan Kışlık Saray da dahil Hermitaj'ın girişindeki dev heykeller heykeltaş Terebenev'in eseri Müzenin tamamını bir günde gezmek imkansız Bu nedenle bir plan edinip, önceliklerinizi belirlemeniz gerekiyor Pazartesi hariç her gün 1030-1700 arası açık Adres: 34 Dvortsovaya nab Tel: 110 96 25 Metro: Nevski Prospekt

Rusya Devlet Müzesi
(Gosudarstvenny Russky Muzey): 1898'de Mikhaylovsy Sarayı'nda açıldı Saray 1819-1829 yılları arasında Büyük Dük Mikhaylovsy için yaptırılmıştı 400 binden fazla sergiye ev sahipliği yapan müzede Rusya'nın hemen hemen her yerinden 12 ile 16 yüzyıldan kalma ikonlar, portreler ve tablolar bulunuyor Salı hariç her gün 1000-1700 arası açık
Adres: 2 Inzhenernaya ul Tel: 314 34 48
Metro: Gostinyy Dvor, Nevski Prospekt

Kazan Katedrali
(Kazansky Sobor): Karalya granitlerinden I Aleksandr tarafından yaptırılan pembe sütunlu kilise sosyalist yönetim zamanında "Din ve Ateizm Tarihi Müzesi" olarak kullanıldı Katedral 1801-1811 yılları arasında inşa edildi Straganov Sarayı ise kazan Katedrali'nin hemen bitişiğinde bulunuyor Saray 1752-1754 yılları arasında inşa ettirildi

Aziz İsaak Katedrali
(St Isaac's Catedral): Finlandiya'dan getirilen taşlarla inşa edilen katedralin yapımı 40 yıl sürdü (1818-1858) Yaklaşık 250 merdivenle tırmanılan kubbesinden kenti kuşbakışı seyredebilirsiniz Ancak bunun için ayrıca bilet almanız gerekmiyor Kubbe 100 kilogram saf altınla kaplı Çarşamba hariç her gün 1100-1800 arası açık

Adres: 1 Isaakievskaya pl Tel: 315 97 32
Metro: Gostinnr Dvor, Nevskiy Prospekt

Yeniden Diriliş Katedrali
(Khram Voskresenia Khristova): Griboedova Kanalı üzerinde yer alan yapı 1887-1907 yılları arasında kuruldu Yapımında Moskova Kızıl Meydan'daki St Basil Katedrali örnek alındı

Antartika ve Arktika Müzesi
Kuzey ve güney kutuplarına yapılan ekspedisyon ve çalışmalar sergileniyor Kutupların doğasını tanıtan müze dünyada tek olma özelliğine sahip

Adres: 24 Marata ul Tel: 311 25 49
Metro: Mayakovskaya, Vladimirskaya

Nevski Bulvarı
Altı metre genişliğindeki bulvarın iki kıyısında barok ve neoklasik tarzda yapılar sıralanıyor Yolun solunda Yeliseyev's Çarşısı 20 yüzyılın hemen başlarında yaptırılmış Caddenin karşısında Gostiniydvar Çarşısı bulunuyor

Dostoyevski Müzesi
Ünlü yazarın Karamazov Kardeşler'i yazdığı ve öldüğü daire müze haline dönüştürülmüş
Adres: Kuznechny per 5 Tel: 311 40 31
Metro: Vladimirskaya, Dostoevskaya

Puşkin Müzesi
Bir düelloda 1837'de hayatını kaybeden, ünlü Rus yazarı Puşkin'in kaldığı son apartman dairesi müze olarak kullanılıyor Salı hariç 1100-1700 arası açık
Adres: 12 Moyki Reki nab Tel: 314 00 06
Metro: Gostinyy Dvor, Nevskiy Prospekt

Köprüler
Petersburg kanallar, doğal boğazlar ve köprülerle süslü bir kent Kentteki köprüler arasında; Aniçkov, Volodarskiy, Aleksandra Nevskogo, Troitsky, Dvortsovyy, Leytenanta Shmidta, Bol'sheokhtinskiy, Leytenanta Shmidta, Tuchkov, Sampsoniyevskiy, Grenaderskiy sayılabilir

Aurora Kruvazörü
Ekim Devrimi'nin simgesi olan gemi Neva Irmağı'nda demirli Pazartesi ve salı hariç her gün 1030-1645 arası açık

Adres: 4 Birzhevaya pl Tel: 328 25 01
Metro: Vasileostrovskaya

Aktiviteler
Mayıs eylül ayları arasında şehri ziyaret edenler mutlaka kanal gezintisine çıkmalı Kış aylarında ise atlı kızaklarla gezinti turistler arasında rağbet görüyor

Eğlence
Şehrin eğlence mekanlarının pek çoğu merkezde yer alıyor İngilizce yayımlanan St Petersburg Times'da kulüp ve barların listesini bulabilirsiniz wwwtimesspbru

Jazz Club
Cuma ve cumartesi akşamları canlı caz performanslarını izleyebilirsiniz Adres: Zagorodny ul 27

Jimi Hendrix Blues Club
Her akşam canlı müzik çalınıyor Adres: Liteiny pl 33

İklim
Baltık Denizi'nin etkisiyle Moskova'ya oranla daha yumuşak bir iklime sahip Temmuz ve ağustosta ortalama sıcaklık 20, ocak ve şubat aylarında ise -5 derece, Kuzey Kutup Dairesi'nin 7 derece güneyinde yer alan kentin kış ortasında gün ışığını gördüğü saat 5'i geçmezken, yaz aylarında bu süre 24 saate kadar çıkıyor Bu yarı karanlık geceler "beyaz geceler" olarak anılıyor

Nasıl gidilir
Aeroflot St Petersburg'a perşembe ve pazartesi günleri direkt uçuyor

Alıntı Yaparak Cevapla

St. Petersburg Da Tatil

Eski 11-04-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

St. Petersburg Da Tatil



Gerçekten güzel bilgilerin bulunduğu bir yazı olmuş bende bir kaç ekleme yapmak isterim Beyaz geceler döneminde StPetersburg tatili düşünüyorsanız mutlaka kışdan yada ilk bahardan otel rezarvasyonunuz yaptırın Çünkü yer kalmama olasılığı çok yükse Merkezde yani Nevskiy caddesinde oteller yaklaşık 300-400 civarında başlar fiyatları gecelik kişi başı Fakat StPetersburg otellerine altarnatif günlük kiralık daire temin edinebilirsiniz Benim bildiğim bir tane Türk kiralık daire ve organizasyon hizmeti veren şirket var Adı Peters Emlak İnternette biraz arama yapatsanız ulaşırsınız gerekli bilgilere Saygılar iyi forumlar
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.