Gözü Hep Yaşlı Afganistan |
02-28-2007 | #1 |
Ergenekon
|
Gözü Hep Yaşlı AfganistanGözün hep yaşlı Afganistan! Tarihle toprağın hep ölüm koktuğu, her doğanın gözünü savaşa açtığı, oyuncaklar ve rengarenk hayaller yerine kan, gözyaşı ve acı gerçeklerle büyüdüğü bir ülke Afganistan ABD ve İngiliz savaş uçaklarının bombardımanları altında kıvranan Afganistan, bugün yaşadığı bu zor ve acılı günlere hiç de yabancı değil aslında Geçmişinde yeryüzünün en parlak medeniyetlerini, en ihtişamlı ordularını ağırlamış olsa da Afganistan, istilaların, kanlı savaşların, zor dönemlerin gözü yaşlı, acıya en tanıdık ülkesi Dünyanın hakimliğine soyunan bütün güçlü devletler için yeryüzünün en cazip istila yollarında bulunan Afganistan'ın tarihi, dünyanın savaş tarihini de özetliyor gibi aslında Paylaşılamayan topraklar Tarih kitaplarında ve ansiklopedilerde yer alan bilgilere göre, Afganistan'ın ilk sakinleri, MÖ 3000'de Türkistan'daki Anau, Pencap ve Sind bölgelerindeki Mohencodaro ve Harappa kültürlerini yaşatan bir ırk MÖ1500'lerde Altay-Hazar arasından Afganistan'a akan Saka boyları tarafından Pencap'tan Hindistan'a sürülmüş oldukları bilinen Aryalar mesken edindi bu toprakları Bugün Afgan Hava Yolları da bu ismi kullanmakta: Arian Afganistan'ın jeopolitik ve stratejik konumunun önemini ilk keşfedenler ise İranlılar oldu MÖ 500'de İran hükümdarı Dârâ'nın orduları, büyük umutlarla girdi ülkeye Yaklaşık 200 yıl Afgan topraklarını elinde tutan İranlılar'ı ülkeden, zamanının bir başka büyük ordusu çıkarttı: Mekodanyalı Büyük İskender'in Orduları Ancak Afganistan, ona da yâr olmadı Orada kalan bir grup Yunanlı, daha sonraları Baktria Devleti'ni kurdu Geçtiğimiz aylarda Taliban tarafından imha edilen ve dünyada geniş yankı bulan Bamyan'daki dev Buda heykellerini dünyaya işte bu uygarlık armağan etmişti MS 50 yılına kadar devam eden Baktria Devleti'nin yıkılmasından sonra Afganistan, batıdan değil kuzeyden gelen istilalarla hırpalandı MS 500'lü yıllara kadar Türkler ve İran asıllı Sakalar tarafından istila edilen Afganistan, Ak-Hunlar olarak bilinen Halaç Türkleri'nin kesin hakimiyet sağlamasıyla biraz olsun durulmuş, VIII yüzyılın başlarına doğru ilk Müslümanlar'ın Afganistan'a girmesiyle hareketlilik yeniden başlamıştı Emeviler devrinde Müslüman coğrafyaya dahil olan Afganistan'da Araplar'ın hakimiyetinden sonra uzun bir süre güçlü bir devletin izine rastlanmaz Artık güçlü imparatorlukların ve kudretli padişahların yerini, halkın 'Şah' diye nitelendirdiği kabile reisleri almıştı Bu durum IX asırdan sonra Gazneliler ve Selçuklular tarih sahnesinde görülünceye kadar devam etmiş, Moğol akıncılarının ardından Timur'un torunlarından Babür Şah'ın yeri göğü inleten orduları girer Afganistan'a Babür Şah'ın kurduğu devletle, Hindistan'da ve Afganistan'daki pekçok Türk biraraya gelir ve Afganistan tarihinin en verimli yıllarını yaşamaya başlar Babür Şah Devleti'nin sarsıntılar yaşamasıyla birlikte bu topraklardaki savaşlar, akınlar, istilalar yine hız kazanır Daha sonra Afganistan, Ahmed Şah Baba ile ilk yerli hükümdarını kazanır ve bundan böyle 'Afganistan' adıyla anılmaya başlanır Barakzaylar ailesinin saltanatının başladığı yıllarda Afganistan yeniden kan kaybetmeye başlar ve Hindistan'ın büyük bir kısmını kontrolleri altına alan emperyalist İngiliz güçleri, 19 yüzyıla gelindiğinde Afgan topraklarını işgal etmeye başlarlar Önce İngilizler ve Ruslar İngilizler'e karşı üç bağımsızlık savaşı veren Afganlar, 1933 yılına gelindiğinde Nadir Şah'ın oğlu Zahir Şah'ı tahta çıkartırlar Nitekim onun 1973'te yeğeni Prens Davud tarafından devrilmesiyle cumhuriyet ilan edildiği zaman ülkede, Sovyet etkisi hissedilmektedir 1978'de Prens Davud'un komünist derbede öldürülmesinin ardından ise Afganistan bu defa da, Kızıl Ordu tarafından işgal edilir ABD ve Pakistan'dan destek gören Mücahitler, 1982 yılında işgalci Sovyet ordusunu topraklarından def etmeyi başardı ama ne akan kan durdu, ne de gözyaşı Sonra iç çatışma, şimdi ise Amerika! Sovyet ordusunun Afgan topraklarını terketmesinden sonra Afganistan'daki komünist yönetim 1992 yılına kadar kendini hissettirdi Dünyanın en acımasız ordularından olan Kızıl Ordu'yu topraklarından çıkaran Afgan halkı, bütün dünyaya vatanlarına olan bağlılıklarını ve kahramanlıklarını ispatladı Fakat savaşın bitmesiyle hiçbir şey sona ermedi Savaşa katılan eski mücahid gruplar arasındaki kamplaşmalar kısa bir süre sonra bir iç çatışmaya dönüştü Bu evrede Afgan halkı barış zamanında ayakta kalmanın savaş zamanında ayakta kalmaktan daha zor olduğunu gördü İç savaşta onbinlerce insan yaşamını yitirdi 1994 yılına gelindiğinde diktatörce uygulamaları ve sertlikleriyle göze çarpan Talibanlar, ülkedeki hakimiyetlerini sağlamlaştırdılar Rus ordusuna meydan okuyan Afganlar bu sefer kendi insanlarının hışmına uğramışlardı 11 Eylül'ün ardından ise ispatlanmamış ve / ya da ispatlandı ise de delili açıklanmamış bir "zan" nedeniyle bombardıman altında Terörist eylemin faili olduğu "zan"nedilen Usame Bin Ladin'i teslim etmeyen Taliban yönetiminin tutumunu mazlum Afganlar ödüyor ZENGİN AMA MAĞDUR Dünyayı fethetmek için yola çıkan Mekodonyalı İskender'in, yeryüzüne korku salan Cengiz Han'ın, Timur'un, Gazneli Mahmut'un ordularıyla geçişine tanıklık eden Hayber Geçidi, Himaliyalar'ın uzantısı olan heybetli Hindukuş Dağları, her biri tarihin akışını değiştiren uygarlıkları ağırlayan tarihi kentleriyle Afganistan, insanoğlunun kudretini konuşturmak istediği topraklar oldu Bu zengin ama acılı topraklar hep kan ve gözyaşıyla ıslandı |
|