Psikiyatri Ve Mitos |
11-04-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Psikiyatri Ve MitosPsikiyatri ve Mitos Akhilleus Nörolojide her gün kullandığımız Achille refleksinin kökeni mitologianın derinliklerinde yatar Bir Yunan mitosudur; ama asıl hadise Troyada geçer Yani Çanakkalede, Anadoluda Homerosun İliadası, esasında, İlion yani Troya şehrinin menkibesi olmaktan çok, Akhilleusun destanıdır Peleus ile Thetisin oğlu olan Akhilleusun tüm hikayesini yazmak ne bizim harcımız ne de bu monografinin gayesine uyar Ama, Achille refleksi tabirinin ortaya çıkış mitosundan söz etmemiz gerek At adam Kheirondan hekimliği de öğrenen ve bu bilgisini Troya savaşlarında yaralıların ve hastaların tedavisi için kullanmış olan kahraman Akhilleusun maceralı bir hayata namzet olacağı daha kendisi doğmadan, annesi ve babasının düğün gününden belli idi Düğün Pelion dağının tepesinde kutlanırken, davet edilmeyen kavga tanrıçası Erisin hadise çıkartmak için, bir güzellik yarışmasına yol açacak altın elmayı (elma; Adem ile Havva efsanesinde kadınlık simgesi; psikanalizde yuvarlak şekli nedeniyle kadının dış genitalis simgesi ve genellikle tüm yuvarlak şekiller “kadınlık” ifadesi olarak kabul edilir) fırlatması, düğünü, davetli üç güzellik tanrıçası arasındaki saç-saça, baş-başa bir kadın kavgasına dönüştürür Artık o evlilikten hayır beklenmez Tatsızlıklar birbirini kovalar Thetis ölümsüz, kocası ölümlü Çocuklar da ölümlü olduğu için, Thetis onları ölümsüzleştirme çabası içinde, onlardaki ölümlülük tohumlarını yok edebilmek için çocuklarını ateş üzerinde tutmaya başlar Ancak, bu yöntemle, çocuklardaki ölümlülük tohumlarını yakacağına çocuklarının kendilerini yakmış olur Çocuklar ölürler Thetis en son doğan küçük oğlu Akhilleusa başka bir yöntem kullanır Hakikaten işe yarayan bu yöntem; çocuğu, bir topuğundan tutarak sihirli Styx ırmağına bastırmak suretiyle tüm vücudunu kurşun işlemez bir hale getirir Ama, o kindar Erisin gazabı devam eder Thetis, küçük Akhilleusun tüm vücudunu Styxin sihirli sularına batıracağına, aksilik bu ya, eliyle tuttuğu o topuğu suya batırmayı ihmal eder Bütün vücudu ölümsüz olurken tek bir ölümlü kısmı işte o topuk kalır İlerde, büyüyünce, Akhilleus pek çok maceralara katılır, savaşlara girerse de Styxin sihirli suyu sayesinde ona bir şey olmaz Ancak Troya harbinde, Habeşistan kralı Memnon, Akhilleusun en iyi arkadaşı Antilokhosu öldürünce, Akhilleus da öç alma hırsı ile savaşa katılır ve Memnonu öldürür Ve o savaşta topuğundan aldığı bir yara sonucu kendisi de ölür İşte bizim Achille refleksimizin oturduğu mitos Andromeda Kadının, gerek biyolojik, gerekse ruhsal ve sosyal pek çok bağlarla serbestisi kısıtlanmış, hareket olanakları daraltılmıştır Cinsel siklusun yaratmakta olduğu bio-psiko-sosyal kısıtlamaların yanı sıra, kadın, pek çok defa cinsel bir temastan sonra bu birleşmenin kanıtını aylarca vücudunda taşımaya ve sonra da -dünyaya getirdiği bebekle- bütün hayatınca etrafına ilan etmeye mecburdur, mahkumdur Psikiyatride, Andromeda kompleksi ismi ile de bilinen be kavram, çok güzel bir mitosa dayanır Andromedanın öyküsündeki bağlar, kadının hayatındaki bio-psiko-sosyal bağlarını simgeler Her kadın -Andromeda mitosundaki olaylar gibi- bu bağlardan kurtulmaya çalışır Kurtarıcısını bekler Gökten Pegasusu ile inecek Perseusu bekler Habeşistan kralı Kepheus ile, güzelliği nedeniyle diğer Nereus kızlarının hepsinden alımlı ve güzel olmakla övünen Kassiepeianın kızı imiş Andromeda Kassiepeianın bu kendini beğenmişliğinden bıkmış olan diğer deniz kızları, kendisini deniz tanrısı Poseidona şikayet ederek, Kassiepeianın cezalandırılmasını istemişler Fakat, neticede, bütün bu patırtı zavallı Andromedanın başına patlamış Poseidon korkunç bir ejderi Kepheusun ülkesinin başına bela diye salmış Kahinler, şayet kızını kurban ederse memleketin kurtulacağını söylemiş ve bundan başka bir çare olmadığında ısrar etmişler Halk zorlamış ve çaresiz kalan Kepheus, Andromedayı bir kayanın üzerine bağlayarak ejder Gorgonun parçalamasına terk etmiş Gorgo, Andromedayı tam parçalayacakken, gökten kanatlı atı Pegasusun üstünde yiğit Perseus gelip Gorgoyu öldürmüş Kafasını kesmiş, sonra Andromedayı bağlarından kurtarıp almış ve evlenmiş Ancak, Andromedanın başka bir bağı da varmış, amcası Phineusa sözlüymüş Phineus, Andromeda ile Perseusun düğün gecelerinde öldürülmeleri için adamlarını göndermişse de Perseus, Gorgonun kesik başını gösterince adamlar taş kesilmişler Böylece, Andromeda bütün bağlarında kurtarılıp Perseus ile rahat, huzurlu ve mutlu bir hayat geçirmiş Andromeda kompleksine günlük hayatta aşağı yukarı her kadında rastlarız Her genç kızın mutlaka evlenmek istemesi, her ilişkinin genellikle bir evlenme ile bitmesini istemesi, kızlardaki bilinç dışı Andromeda kompleksinin bir ifadesidir Genç kız kendisini bağlayan ve yaşamını kısıtlayan pek çok bağdan kurtulmayı evlilikte aramaktadır Bu durumu, bilhassa sosyal baskıları çok fazla olan ve genç kız yaşamını rahatça yaşama özgürlüğü vermeyen ailelerde, genç kızların ilk rastlayacakları erkekle, pek düşünmeden evlenme girişiminde bulunma hallerinde gözlemiş oluruz Bu gibi hallerde genç kız sevdiği bir erkekle birlikte yaşamak için değil, sadece evlenmiş olmak için evlenmektedir Psikoterapide, Andromeda kompleksine genç kadınlardaki bilhassa anksiyete ve davranış bozuklukları vakalarında rastlanır Genellikle diyebiliriz ki, her kadın kendi Perseusunun gelip kendisini bağlarından kurtarmasını beklemektedir Ekho Schizophrenianın katatonia tipini tanımlayan tipik arazdan üç tanesi var ki, yankıyı simgeleyen bir nymphadan, Ekhodan isimlerini alır: Ekhomimia, ehhopraxia, ekholalia Her üçünde de bir ekho, bir yankının sadakati ile, hastaya yapılan bir mimik, bir hareket veya söylenen bir söz veya kelime hasta tarafından tekrarlanır Zeusun karısı Hera kocasının nymphalardan biri ile kendisini aldattığını öğrenmiş Ne var ki, kocasını elinden alanın hangi nympha olduğunu bilemediği için bunu anlamak gayesi ile bir gün nymphaların hep beraber oturdukları korulara inmiş Kötü-kıskanç-cadaloz Herayı görünce, Nymphaların her biri bir tarafa kaçışmış Aralarından yalnız Ekho kaçmamış Hera da Zeusun kendisini aldattığını Nnymphanın Ekho olduğunu zannederek, onu bundan böyle konuşamama, ancak başkalarının söyledikleri sözün son kelime veya hecesini tekrarlama cezası ile cezalandırılmış Latin şairi Ovidiusun dram şeklinde dile getirmiş olduğu, güzel Nympha Ekho ile Narkissos arasında geçen ve iki insanın aşk uğruna boşa harcadıkları çabayı dile getiren Ekho ile Narkissos arasındaki mitostan ileride, Narkissosu tetkik ederken söz edeceğiz Elektra Günlük psikiyatri tatbikatında, hele 1895-1930 yılları arasındaki çetin mücadelesi ile büyük hekim Freudun kapılarını açtığı Psikodinamik Psikiyatrinin ağırlığını koyduğu 1940 senelerinden sonra, Oedipius kompleksi ile beraber Elektra kompleksi kavramları psikiyatrların aklını en çok meşgul eden konulardan biridir Kişinin, erkekse ilk sevgilisi annesi, kızsa ilk sevgilisi babasıdır Yaşamın üç ile altı yaş diliminde yaşanan bu devreler, hayatın en mühim ve insanın bütün ilerideki yaşam serüvenine damgasını vuran, onun ileride mutlu veya mutsuz, huzurlu veya huzursuz, başarılı ve atılgan ya da hayatın geri planında kalmış bir pısırık olmasının temellerinin atıldığı devrelerdir Kişinin bütün hayatındaki mutluluk ve de bu mutluluğunun sonucu olarak sevgi ve yaratıcılık ögelerini tam olarak yerine getirebilmesi, hayatını üç ile altı yaş arasındaki dönemini rahat, anlayışlı, huzurlu ve sağlıklı bir aile ortamında geçirip geçirmemesine bağlıdır Bu devreden sonra, kişi için, sevgili objesi, anne-babanın ve tüm ailenin dışında heteroseksual bir yön alır Elektra ismi elektron-kehribar kelimesinden gelir; elektrik kelimesinin de kökeni elektrona dayanır; elektron parıldar; Elektra da “parıldayan dişi” anlamındadır Agamemnon ile Klytaimnastranın kızı olan Elektra, insanüstü bazı kanunları korumayı, bazı ilke ve amaçların gerçekleşmeleri için tek başına eyleme geçmeyi göze alan kahraman bir kızdır Agamemnon, Troya savaşı çıktığında, rüzgarın dinip gemilerin hareketsiz kaldığı bir gün, rüzgarın esmesini sağlayabilmek amacıyla, kahinlerin dediklerine uyarak karısını bir tanrıça aldatmak zorunda kalır Klytaimnestra da bu haberi duyunca kızgınlığından, Atreus oğullarının en büyük düşmanı olan Aigisthos ile ilişki kurar ve kocasını aldatır Hatta, aldatmakla da kalmayıp, Agamemnon seferden evine döndüğü vakit, Klytaimnestra aşığı ile bir olup kocasını öldürür Bunun üzerine Elektra babasının öcünü alması için kardeşi Orestesi şartlandırır ve bir gün Elektra kardeşini yüreklendirerek annesini öldürtür Böylece, Elektra, babsına karşı duymkta olduğu sevgisi, hatta, cinsel bir arzu hudutlarına kadar varan yakınlığı nedeni ile babasına sadık kalmayan annesinin katili olur Eros Etrafımızda görmekte olduğumuz her güzel şey, insan ve hatta hayvan tarafından yaratılmış olan her güzel, her faydalı nesne, insanı insan yapan her özellik veya eser erosun sonucudur Eros olamadan hiçbir yararlı, yaratıcı, sevgi dolu yapıt veya duygu olamaz, düşünülemez İnsanın en temel ruhsal unsuru olan idde yaratıcılık ve sevgi ile yıkıcılık ve nefret nitelikleri iç içe ve karmaşık bir şekilde bulunur Normal kişide yaratıcılık ve sevgi eros ile yıkıcılık ve nefret thanatos-destrudo komponentleri kişinin mutluluğunu elde edebilmesi ile tam bir uyum içinde bulunurlar Freud tarafından tanımlanan eros kavramı zevk alma prensibi ile yaratma ihtiyacının esas harcını oluşturduğu gibi, aynı zamanda diğergamlık ve vericilik hislerinin doğuş ve gelişimlerinin temelini de oluşturur Kısaca eros ve erotik dürtülerin kişilik yapısı ve gelişmesinin başlıca unsurlarının yarısını oluşturmakta olduklarını söyleyebiliriz Eros, Aphroditenin oğludur Daima sevgiyi aşkı, sevişmeyi, çoğalmayı, üremeyi, yaratma ve yaratılmayı simgelemiştir O yaratmayı simgeleyen doğal bir güçtür Hesiodosun, Kosmogoniayı-yaratılışı anlatışında Khaostan hemen sonra Eros gelir Haydnın Yaratılışını dinlerken, o gümbürdeyen Khaos ile beraber Erosun sihirli parmaklarının içimizde kıpırdadıklarını hissederiz Erosun sevgi, sevişme, güzellik, aşk tanrıçası Ahroditenin oğlu olduğunu herkes bilir; ancak, babası hakkında dedikodular da çok Aphrodite gibi fettan bir tanrıçanın da aşk maceraları öylesine çok ki, ama çoğu kişi Erosun babası için Hermesi, o ayakları kanatlı haberci tanrıyı kabul eder Eros için "yaratmanın, yaratılmanın simgesidir", deriz Nasıl olmasın ki? Mitosa göre, Gök tanrısı Uranos, Yer tanrıçası Gaidadan doğan çocuklarını tekrar analarının karnına gerisin geriye soktuğu için tanrıçanın karnı korkunç sancılarla şişmektedir; artık bu sancılara dayanamayan Gaia, bir gün oğlu Kronos doğar doğmaz eline bir tırpan verir ve ondan babasının, yani Uranosun bu sonu gelmez gaddar sevişmelerine bir çare bulmasını ister Kronos da doğar doğmaz, babasının onu öldürüp anasının karnına tekrar geri sokmaya fırsatvermeden Uranosun testislerini kesip denize fırlatır İşte o fırlatılan testislerden akan kandan öcalma tanrıçaları Erinies yaratılır, ama oluşan köpüklerden (aphros-köpük) Aphrodite ortaya çıkar Doğaldır ki, sperma köpüklerinden oluşan ananın çocuğu da Eros gibi aşk ile, yaratılma kudreti ile dolu olur Elindeki oklarla insanlığın, hatta Varlıkın çoğalmasını, nitelendirilmesini yükselmesini, sevgi dolu bir yaratılışa doğru yönelmesini temin eden Erosun Pskyhe ile olan macerasından, Apuleiusun o tatlı Eros ile Psykhe öyküsünden, Psykhe bölümünde sözedeceğiz Hermaphroditos Psikiyatride ve genellikle Tıpta erkeklik ve dişilik seks organlarının beraberce taşınması haline hermaphroditismus ismi verilmektedir Çok nadir olan bu malformasyonda kişi aynı zamanda hem erkek ve hem de kadındır Genelde, hünsalık yani hermaphroditismus dış genital organları ilgilendiren bir anormali ise de, bazı nadir hallerde iç genital organlarda da kendisini gösterir Hermaphroditismus tabirinin ismini aldığı mitosa baktığımızda, esasında Hermaphroditosun hiç de hünsa olmadığını görürüz Kendisi genç, yakışıklı, Aydınlı bir delikanlı imiş Bodrumun yakınlarındaki Bardacıktaki bir gölü çevreleyen karşılıklı iki tepenin birinde haberleşme tanrısı bilge Hermesin, diğerinde ise, güzellik ve aşk tanrıçası Aphroditenin tapınakları varmış Her iki tanrı da kendi tapınağında otururmuş; ve çok doğaldır ki, bu iki ilahtan çok güzel bir çocuk doğmuş Adını annesinin ve babasının isimlerinden alan bu erkek çocuk, yorulmadan koşma yeteneği ile bilgeliğini babası Hermesten, yakışıklığını da annesi Aphroditeden almış Her gün etraftaki dağ-tepelerde dolaşıp duran Hermaphroditos, Bardacık gölünün serin sularında çırılçıplak yüzermiş Gölde yaşayan su perisi Salmakis de çırılçıplak yüzer, güzel saçlarını etrafa saçarak bazen bir çiçek, bazen bir rüzgar fısıltısı, bazen su, bazen de etraftaki mersin ve yabani sakız ağaçlarının kokusu olurmuş İşte insanı baştan çıkaran gizemli aşk serüvenlerine sürükleyen bu su perisi Salmakis, yakışıklı Hermaphroditosa aşık olmuş Ona iltifat etmiş, davet etmiş, yalvarmış, onunla birleşmek istemiş ise de yakışıklı Hermaphroditos fettan Salmakise pek yüz vermemiş Vermemiş ama, Salmakis de tanrılara ve bilhassa Zeusa yalvarmış yakarmış: Öyle bir sevişmemiz olsun ki, ikimiz tek bir vücud olalım, tek kişi olalım ve bu birleşmemiz hiç bitmesin diye göz yaşı dökmüş Zeus, böylesine güzel bir su perisinin yalvarmalarına dayanamamış Olsun demiş ve bir gün Hermaphroditos çıplak olarak gölde yüzerken, Salmakis derinliklerden çıkarak ona öyle sonsuz ve bitmeyen bir arzu ile sarılmış ki Hermaphroditos dayanamamış, o da Salmakise sarılmış Öylesine arzulu, sonsuza dek sevişmeye başlamışlar ki, ikisi bir daha ayrılmamak üzere tek vücud olmuşlar; zaten ilahların da buyruğu bu değil miydi? Böylece Hermaphroditos, Salmakis ile birleşmesi sonunda, hem erkek ve hem de kadın seks organlarını taşımış… Platon ve komedya yazan Aristophanes de insanların en ilkel devrede, hem erkek ve hem de dişi olduklarını; ancak, bu nedenle çok kuvvetlendikleri için, tanrıların -insanların bir gün kendilerine rakip olabilecekleri korkusu ile- onların her birini ikiye ayırarak kadın ve erkek cinslerini oluşturduklarından söz ederler Hypnos Uyku ilahıdır Hypnos Ölüm ilahı olan Thanatos ile beraber Nyx-Geceden babasız olarak doğmuşlardır İnsanların ve genellikle tüm yaratıkların fizyolojik işlevlerinin ayarlanmasında esas rolü oynayan cyrcadian cydus-24 saat ayarlanması hadisesinde, Hypnos-Uyku olayın temelini oluşturur Fahrettin Kerim Gökay Hocanın uyku sinir sisteminin miyarı ve mimarıdır sözü galiba bu konuda Dünya Tıp Literatüründe söylenmiş en anlamlı ifadedir Ana tanrıçalardan Hera, Çanakkale yöresindeki İda dağında Zeus ile sevişmek ister Galiba Zeus, Heraya pek yüz vermemiş olacak ki, Hera, Hypnostan -hatta ona cilveli Kharislerden birini peşkeş çekeceğine de söz verir- gelip Zeusu uyutmasını rica eder Zues da, yarı uykuda iken o sersemlik hali içinde Heraya he der Lesbos Seksüel psikopatolojide kadınlar arasındaki homoseksüaliteye lesbianismus veya amor lesbicus ismi de verilmektedir Bilhassa eski pskiyatri kitaplarında daha da sık rastlanan bu tabir Lesbos adasından ismi almaktadır Lesbos, bu günkü Midilli adasının yunancadaki adıdır Lapithesin oğlu Lesbos bir tanrı buyruğuna uyarak, Midilliye gelir ve oradaki kralın kızı Methymna ile evlenerek adanın kralı olarak adaya ismini verir MÖ 600 senelerinde Midilli adasında yaşamış olan meşhur kadın şair Sapphonun ismi nedeni ile de kadın homoseksüalitesini tanımlarken Sapphism ismini kullanan yazarlar da mevcuttur Narkissos Narkissizm, narcissism tabiri ilk olarak Nacke tarafından psikiyatri nomenklatürüne girmiştir Bir taraftan kendine saygı kavramı gibi çok olumlu bir kavramın temelinde bulunduğu gibi, diğer taraftan da aşık olan ile olunanın tek bir kişide toplanması şeklinde tarif edebileceğimiz kişinin kendisine aşık olması gibi çok ağır psikopatolojik bir süreç olarak da karşımız çıkar Bu iki uç arasında da pek çok psikopatolojik fenomenin etiopatojenisinde kendisini belli eder Genellikle, narkissizmde, libidinal enerjinin büyük bir güç ile egoya oturmuş olmasına mukabil, libido enerjisinin etraftaki objelerde çok zayıf olması söz konusudur Temel narkissismde egodaki bu güçlü libidinal enerjinin hayatın ilk günlerinden beri süregelmekte olmasına karşın; ikincil narkissismde libidonun dış objelere yönelmiş olduktan sonra bu objelerden geri çekilerek tekrar egonun hizmetine sunulmuş olduğunu görürüz Bazen de, hadisede, Abrahamın kullandığı tabir ile, bir negatif narcissism halini özlemekteyiz; böyle haller, klinikte, kişinin kendi öz kabiliyetlerini, bütün olumlu vasıflarını inkar edip, kendisini kıymetsiz ve değersiz görmesi ile belli olur Bu gibi hallerde aşağılık duygusundan sözedilir Narkissos, dağlarda tek başına dolaşan güzel bir delikanlıdır Dağ perilerinden Ekho ona aşık olur, fakat bir türlü aşkını ifade etmesine imkan yoktur; Ekho hiçbir zaman kendisi konuşamaz; ancak, uzaktan, kendisi gözükmeden söylenenlerin son kelime veya hecesini tekrarlayabilirmiş İşte böylesine umutsuz bir aşka tutulur Ekho Narkissos arkadaşlarını ararken, “biri var mı burada” diye sorunca, Ekho da “burada” diye cevap verir Bunun üzerine Narkissos da “gel” diye yanıtlar Zavallı Ekho, umut ve sevgi içinde “gel” diyerek ortaya çıkar; fakat kendini beğenmiş Narkissos her halde Ekhoyu beğenmemiş olacak ki, pek yüz vermez ve çekip gider… Ekho kırgın, üzgün, umutsuz bir halde dağlardaki mağaralara sığınır Ve oradan da, kendisini hiç göstermeden duyduğu sözlerin son kelime veya hecelerini hala tekrarlayıp durur… Ancak, bütün bu olup bitenleri öğrenen cezalandırma tanrıçası Nemesis, kalpsiz ve kendini beğenmiş Narkissosu, bundan böyle kimseyi beğenip sevmemekle ve bütün aşkını yalnız kendisine yöneltmekle cezalandırır… Bir gün Karkissos dağlarda dolaşırken ağaç ve yeşillikler içinde kaybolmuş bir pınara rastlar; eğilip su içmek istediğinde suda gördüğü hayali beğenip ona hemen aşık olur; ne var ki beğendiği bu hayal kendisinden başkası değildir… Suda görüp aşık olduğu hayali elde etmek için eğildiğinde de suya düşüp boğulur Haberi alan dağ nymphaları güzel delikanlının cesedini bulup görmek isterler, fakat o güzel Narkissosun cesedi yerine güzel bir çiçek bulurlar: Nergis… Oedipus Günlük akliye tatbikatında kullanılan terimler arasında, herhalde, Oedipus kelimesi kadar sıkça kullanılan ya hiç yoktur veyahut onun gibi her an karşımıza çıkanı pek azdır İnsan hayatında, kişilik temelin atıldığı ve kişinin tüm hayatı süresince mutlu veya mutsuz, atılgan veya pısırık, kavgacı veya anlayışlı, ilkel veya olgun, başarılı veya zavallı olacağını belirleyen 3-7 yaş arasındaki ilk heteroseksual, ilkel genital-phallik devreyi bir mitos simgelemektedir Sözünü ettiğimiz yaş diliminde erkek çocuğun annesine karşı duymakta olduğu bu aşk nedeniyle babasının kendisini cezalandırıp kısırlaştıracağı korkusu içinde bulunduğu Oedipal devreyi simgeleyen trajik bir mitos vardır İkibin sene evvelinin deterministik-fatalistik hayat görüşü, tanrıların lanetlemiş oldukları kişi veya soyun nasıl bir suç işleme girdabı içine girip bir türlü kurtulamadığını Oedipusun öyküsüyle dile getirir Oedipus, Thebainin lanetlenmiş kral soyundan gelir Anası lokastenin ona gebe iken gördüğü bir rüyanın tefsirine göre, doğacak çocuğunun kendi babasını öldüreceği ve annesi ile evleneceği anlaşılır Bu korkunç kehanet karşısında lokaste ile kocası Laiosa, doğan çocuğu doğar doğmaz ortadan kaldırmaktan başka bir çare kalmaz Çocuk kimsenin haberi olmadan emin bir kişiye teslim edilerek saraydan kaçırılır, ormanda ayağından iple bağlanarak bir dala asılır ve ölüme bırakılır… Ne var ki, bir müddet sonra oralardan geçen bir çoban, ayağından asılmış olduğu için ayağı şişmiş olan bu çocuğu bulur ve onu Korinthos kralı Polybosa teslim eder Korinthos kralı da, ismini bilmediği için bu çocuğa Oedipus-şiş ayaklı, (oedima-şişlik, pus-ayak) adını vererek, onu kendi oğlu gibi yetiştirir Ancak, soy bir defa tanrılarca lanetlenmiştir ve bu lanet sonuna kadar gidecektir Oedipus büyüyünce, etraftaki dedikodulardan, kendisinin bulunmuş bir çocuk olup Polybos ailesinin esas çocuğu olmadığını öğrenir Hakikati öğrenebilmek için kahinlerin memleketi Delphoiye gitmeye karar verir Delphoide korkunç hakikati öğrenir: Kendisi lanetlenmiş bir kimsedir, babasını öldürüp anası ile evlenecektir Ağır bir sıkıntı içinde Delphoiden ayrıldığında yolda bir geçitten geçerken tanımadığı iki kişiye rastlar Münakaşa sonunda çıkan kavgada bu iki kişiden birisini öldürür, diğeri ise kaçar Sonunda, Oedipus tanımadığı bir şehre girer; şehir matemdedir, şehrin kralı ölmüş, şehir idarecisiz, kraliçe ise kocasız kalmıştır… Etrafta bir hikaye dolaşmaktadır: Sphinx denilen canavar o şehre gelmiş ve önüne gelene iki zor bilmece sormaktadır Kimse de bu bilmeceleri çözemediği için canavar, rastladığı kimseleri yüksek bir kayadan uçuruma yuvarlamaktadır Bu duruma bir hal çaresi bulabilmek ümidi ile fikir almak için Delphoideki kahinlere gitmekte olan kral ve nedimi dar bir geçitte genç bir adamla karşılaşmışlar ve çıkan kavgada, kral yabancı tarafından öldürülmüştür Oedipus bunun üzerine Sphinxe gider ve canavarın sorduğu iki güç bilmeceyi çözer Sphinx, bilmecesinin çözüldüğünü öğrenince, şehri affeder ve kendisini uçurumdan atarak intihar eder Başarılı bir şekilde şehre dönen Oedipus kurtarıcı olarak karşılanır, şehrin kralı ilan edilir v eski kralın dul karısı ile evlenir Bu evlilikten dört çocuk dünyaya gelir … Ve tanrıların laneti, böylesine kahredici olayların sürmesine neden olur… Bir müddet sonra şehirde veba çıkar, felaket etrafta kol gezer Delphoiye gidilerek felaketin nedeni sorulduğunda, öldürülen eski kralın Laiosun katilinin cezalandırılmasının şart olduğu öğrenilir Araştırmaları bizzat idare eden Oedipus, biraz sonra kendi araştırması sonunda korkunç gerçeği öğrenir Anası Lokaste kendini öldürür; Oedipus da, annesinin iğnesi ile gözlerini kör eder Oedipusun kendisinin gözlerini kör etmiş olması nedeni ile, psikiyatride kişinin kendi gözlerini kendisinin tahrip etmesi hali için de Oedipism tabiri kullanılmaktadır Pan Çok kötü, ağır, kahredici bir ölüm hissi ile beraber ortaya çıkan ve özellikle sabahları –çoğunlukla-hiçbir sebep yokken gözüken ve nörovegetativ distonik araz ile tamamlandığında, bazen, yanlışlıkla myocard infarktüsü ile karışabilen had anksiete reaksiyonu-panic reaction tabirindeki Pan -aslında- son derece iyi, sevecen, hayatı seven, gürültü ve yaygara koparan, çobanları koruyan, kamıştan kavalını çalan, çirkinliğine bakmadan güzel nymphaların peşine takılan, ama onlardan pek yüz görmeyen bir ilahtı Yarı insan-yarı keçi Pan, keçi boynuzlu, sakallı, insan yüzlü, keçi ayaklı bu tuhaf ve acayip ilah bazen öğleleri herkes rahat rahat uyurken- muziplik olsun diye- öylesine gürültü koparırmış ki, etraftaki bütün canlılar korku içinde kaçışırlar, panike, paniğe kapılırlarmış… Bir gün Korfu adasının güneyinde sefer yapan bir geminin dümencisi Paksos adasından bir ses duymuş: “Ulu Pan öldü!” Dümenci bu sesi karaya doğru iletince karadan korkunç bir feryad, inilti, ağlaşmalar gelmeye başlamış; bütün doğa, keçi ayaklı ilah Panın ölümüne yas tutmuş… Phobos Psikiyatride çok sıklıkla kullandığımız ve kişinin saçma olduğunu bildiği halde bir türlü kurtulamadığı, aklından uzaklaştıramadığı korku olarak tanımlayabileceğimiz phobia tabirinin mitolojideki kökeni, savaş tanrısı Aresin yanından hiç ayrılmayan ve dehşet, panik, korku ile onun sonucu olarak ortaya çıkan bozgunu simgeleyen Deimos ve Phobosa kadar iner Psykhe Tıbbın en gizemli şubesi Psikiyatriye ismini veren Psyhke, Miletos kralının üç kızının en güzelidir Bu güzelliği ile de Aphroditenin kıskançlığını ve hışmını çeker Aphrodite, oğlu Erostan, güzel Psykheyi alıp dağa götürmesini ve orada onu bir canavar ile zorla evlendirmesini ister Ne var ki, Eros güzel Psykheyi gördüğünde, bir canavar ile evlendirmek bir yana, bir daha hiç ayrılamamacasına onunla birleşmek ister Zaten sevgi ve aşk, ruhtan ayrılmaz ki… fakat, ne yazık ki, Eros bir tanrı, Psykhe ise bir ölümlüdür Böylesine bir birleşmeye tanrılar izin vermez Onun için Eros, Psykheyi alıp bir mağaraya götürür ve ona kendisini göstermez; yalnız karanlık gecelerde gelir ve sevgilisi ile buluşur Psykheden de kendisini görmeye çalışmamasını ister Fakat, Psykhe sevgilisinin kim olduğunu hiç olmazsa bir kerecik olsun görmek ister… İşte böyle bir istek ile, bir gece Eros yanında uyurken, yağ kandilini yakıp ona bakmaya kalkışır Kandili yakıp sevgilisinin bir tanrı olduğunu görünce öylesine heyecanlanır ki, bir damla kızgın yağ Erosun omzuna damlar Eros uyanır ve fark edildiğini görünce Psykheyi bırakıp gider… İki sevgili arasındaki ayrılık uzun sürer, ikisi de mutsuzdur Ancak, böylesine kuvvetli bir aşk karşısında Ahrodite yumuşar; bu aşka izin vermesi için Psykheden yerine getirmesi çok güç olan bazı isteklerde bulunur Aphroditenin bu zor isteklerini yerine getirebilmesi için bütün Nymphalar ile Satyrler elbirliği ile Psykheye yardım ederler; bu yardımlar sayesinde Aphroditenin istekleri yerine getirilir Sonunda Eros ile Psykhe birbirine kavuşurlar Satyrler Kadınlara ilişkin olan nymphomania teriminin erkeklere ilişkin karşılığı olarak ve erkek hyperseksualitesi halini tanımlamak için kullanılan satyriasis terimi adını Dyonissos/Bakkhos alayında Sirenler ile beraber yer alan ve bellerinden üstü insan, bellerinden aşağısı ise at veya teke olan Satyr denen varlıklardan almaktadır Ayakları at tırnağı biçiminde olan Satyrler devamlı ereksiyon halinde kırlarda dolaşır ve rastlaştıkları nymphalarla vahşicesine bitmez tükenmez sevişmelere girişirlermiş Thanatos Kişiliğin en ilkel, en katıksız -ve esasında en insanca- olan kısmını oluşturan id, iki temel bileşenden oluşur; yapıcılık ve yıkıcılık, yani Eros ve Thanatos veya Destrudo Erosun tamamen karşıtı olan Thanatosta, insandaki tüm yıkıcı, öldürücü dürtüler bulunmaktadır Öldürmeler, savaşlar, yağmalar gibi yıkıcı tüm davranışlar, insandaki Thanatosun Erosa galip gelmesinin sonucu ve de ifadesidir Ancak, birbirinin karşıtı olan Eros ve Thanatos, yani bu iki karşıt komponent, insanda çok uyumlu ve ayarlı bir oran içinde bulunduğundadır ki, kişi, yaşamı boyunca mutlu ve yaratıcı olma şansına sahip olur Thanatos ölümü simgeleyen tanrıdır Gece tanrıçası Nyx, kendi başına Hypnos uyku ve Thanatos ölüm tanrılarını doğurmuştur Thanatos, Hypnos ile birlikte, yeraltındaki ölüler ülkesinin en derin yeri olan Tartarosta oturur Her ikisini, ölüler ülkesinin tanrısı Hades konuk eder |
|