Bulgaristan Tanitimi |
11-04-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Bulgaristan TanitimiBULGARİSTAN DEVLETİN ADI: Bulgaristan Demokratik Halk Cumhuriyeti BAŞŞEHRİ: Sofya YÜZÖLÇÜMÜ: 110994 km2 NÜFUSU: 8987000 RESMİ DİLİ: Bulgarca DİNİ: Hıristiyanlık PARA BİRİMİ: Leva Ülkemizin kuzey batı komşusu olup, kuzeyden Romanya, batıdan Yugoslavya ve güneyden Yunanistan ile sınırlandırılan ülke Kuzeyde Tuna ve doğuda Karadeniz tabiî sınırlarını teşkil eder Ekonomi ve ideolojik bakımdan Sovyetler Birliğine bağlıyken, 1989da Rusyada başlayan yeniden yapılanma ve batıya açılma politikası, Bulgaristanda da hızla yayıldı ve komünizm eski hâkimiyetini büyük ölçüde kaybetti Târihi Bugünkü Bulgaristan topraklarına, MÖ 30larda Traklar denilen bir kavim, bir süre sonra da Romalılar hâkim olmuştur Altıncı yüzyılda İslavlar her tarafı yakıp yıkarak hâkimiyeti ele geçirmişlerdir MS 680 yıllarında Karadenizin kuzeyinden Bulgar Türklerinin gelmesi ile Bulgar târihi başlamıştır On-Oğuz grubundan olduğu bilinen bu Türklerin aynı zamanda Yukarı Tuna kıyıları ile birlikte Volga ve Kama vâdilerini de idâresi altına alarak Büyük Bulgaristan adıyla 14 yüzyıla kadar varlığını devâm ettirmiştir Bu arada 11 yüzyıla kadar devâm eden Birinci Bulgar Krallığı yıkılarak Peçenek, Guz ve Kumanlar (Kıpçak)vâsıtasıyla İkinci Bulgar Krallığı kurulmuş, 1241 senesinde Moğol istilâsına uğramıştı Mîlâdî 1331-1371 yıllarında Kral İvan Aleksandr zamânında Sırpların Balkanlarda üstünlük kurmasıyle zayıflamış, Osmanlı Hükümdârı Birinci Murad Han zamânında (1326-1389) Bulgaristan toprakları zaptedilmiştir İvan Aleksandrdan sonra Vidin ve Dobruca beylikleri ile Tırnova Krallığı Osmanlılara karşı çıkması üzerine 1393te Tırnova, 1396da Niğbolu Zaferlerinden sonra, Vidin ve 1400de Dobruca zaptolunarak Bulgar Krallığı tamâmen ortadan kaldırılmıştır On altıncı yüzyılda Bulgaristan üzerinde Sırplar ve Macarlar üstünlük kurmak istemişlerse de güneyden gelen Osmanlı Devleti Bulgaristana hâkim olarak düzenli bir idâre getirdi Bulgaristanı 500 yıl Osmanlılar idâre etti Bu dönemde idâre, Sofyada oturan Rumeli Beylerbeyi tarafından sağlanıyordu Osmanlı İmparatorluk merkezine yakın olması ve sefer yolu üzerinde bulunması sebebiyle ticâreti oldukça gelişme gösterdi Bulgar tüccarlara geniş imtiyazlar tanındı Osmanlılar, diğer tebaalarında olduğu gibi Bulgarlara da dînî yönden baskı siyaseti gütmediler Bulgarlar genellikle reâyâ adını taşıyan, vergiye tâbi çiftçi sınıfları hâlinde kaldılar Âdil idâre ve imtiyazlı tüccar sınıfının bulunması ve benzeri müsbet Osmanlı siyâsetine rağmen, 17 yüzyıl ortalarında Bulgaristanda haydut denilen çeteler türeyerek isyân etmeye başladılar ve her fırsatta düşman ordularıyla Osmanlılara karşı birleşmekten geri kalmadılar Devâm eden bu isyânlar karşısında Osmanlı hükûmeti "Çorbacı Nizamnâmesi" gibi bâzı kânûnî tedbirler alarak, Bulgaristanda âsâyişi korumaya çalıştı Tuna vilâyetinin başına bu maksatlarla getirilen ve geniş yetkilere sâhip bulunan Midhat Paşa, Bulgaristana birçok hizmetler götürdü Hattâ Midhat Paşa, Hıristiyanlara yaranmak için ayyıldızlı Türk bayrağına bir de haç ilâve etti Bulgar ihtilâl merkez komitesinin 20 Nisan 1875te Koprivştitsa ve Panagyuvistede başlattıkları büyük isyân da bastırıldı 1876 yılı Aralık ayında İstanbulda toplanan büyük devletler, Bulgaristanda iki muhtar bölge teşkilini teklif ettiler Rusya bunu kabul etmedi Midhat Paşa ısrarla Rusyaya savaş açmamız için direndi Netîcede Rusyaya savaş açıldı (20 Nisan 1877) Bulgarlar Rus ordusuna katıldıkları gibi, Türklere karşı tedhiş hareketlerine de giriştiler Osmanlı-Rus harbinin sonunda Ayastefanos Antlaşması imzâlandı (3 Mart 1878) Muhtar bir Bulgaristan idâresi kurulması kabul edilmişse de diğer büyük devletlerin baskısı ile Balkanlar ile Tuna arasında küçük bir Bulgar Prensliğinin kurulması şeklinde değiştirildi Diğer bölgeler Romanya ve Sırbistan devletlerine bırakıldı Bir süre sonra Rusyanın mevcut Bulgar Prensliğinin idârî ve içişlerine doğrudan karışması, Osmanlı hükûmeti ile Avusturya ve İngiltere hükûmetleri, Prensliği Rusyanın tahakkümüne bırakmak istememelerinden bu hususta büyük devletlerin nüfuz mücâdeleleri başladı Bir süre sonra Bulgaristan Prensliğinde Prens Aleksandr idâreyi ele alarak Bulgaristan birliğinin sağlanmasını temin etti ve tamâmen Rusyaya yaklaştı Daha sonraki gelen idârecilerde iç ve dış ilişkilerin düzene sokulması gibi gelişmelerden sonra, 1904te Türkiye aleyhine Sırbistanla bir antlaşma imzâladı 1908 İkinci Meşrûtiyetin îlânından sonra, 3 Ekim 1908de tam bağımsızlığını îlân etti 8 Eylül 1944 ihtilâlinden sonra Bulgaristan Komünist rejimi kabul ederek Varşova Paktına girdi Rusyada olan batıya açılma hareketleri, Bulgaristanda büyük hızla yayıldı Bir süre sonra, 35 senedir başta bulunan Cumhurbaşkanı Jivkov 10 Kasım 1989da istifâ etmek mecbûriyetinde kaldı 29 Aralık 1989da ülkede bulunan Türklere yeniden kendi adlarını kullanma ve serbestçe ibâdet etme hürriyeti tanındı 10-17 Haziran 1990da iki kademeli ve 1932den bu yana ilk defâ yapılan çok partili seçimde 1943-1990 arasında Bulgaristanı idâre eden Komünist Partisi (yeni ismi Bulgaristan Sosyalist Partisi)iktidâr oldu Türkiye-Bulgaristan arasında siyâsî münâsebetler müsbet yönde gelişmektedir Fizikî Yapı Bulgaristan, doğudan batıya uzanan Balkan Dağları ve Rodopların ayırdığı dört bölgeden meydana gelir Bunlardan birincisi Tuna Nehri ile sıra dağları arasındaki ovalardır Tuna Nehri kıyıları ülkenin en münbit yeridir Burada buğday, mısır, ayçiçeği, şekerpancarı ve tütün üretilir İkinci bölge, ülkeyi baştan başa kesen Balkan Sıradağlarıdır Her ne kadar bâzı bölgeleri oldukça yükaaaae de, geçilmek için gerçek bir engel teşkil etmezler En önemli geçidi Şıpka Geçididir Dağlar orman ve ot yetişmesi bakımından zengindir Buralarda kömür yanında bakır, kurşun ve çinkoya da rastlanır Bu bölgede târihî Gabrovo, Kotel ve Tryavna şehirleri vardırSıradağlar arasında Bulgaristanın gül endüstrisinin merkezi olan ova mevcuttur Üçüncü bölge de güneyde bulunan Trakya OvasıdırMeriç Nehri bu ovada akar Bu bölge esas olarak meyve, sebze ve bağlarıyle meşhurdur Ayrıca buğday, mısır, tütün ve pirinç yetiştirilir Plovdiv ve Pazarcık en önemli şehirlerindendir Dördüncü bölge, Rila ve Pirin ve esas olarak Rodopları içine alır Bu bölgede yalnız Bulgaristanın değil, Balkanların en yüksek tepesi bulunur Kurşun, çinko, krom, manganez ve altın gibi mâdenler bakımından bölge zengindir En yüksek tepe, daha sonra Stalin olarak bilinen Musula 2925 metredir Başşehir Sofya, Vitoşa isimli bir büyük dağın eteğindedir Bu şehir yeri îcâbı Meriç Vâdisine ve Tuna Ovalarına kolayca ulaşabilmesi yönünden merkezîdir Tuna ve Meriç nehirleri ekonomik yönden bölgedeki ülkeler arasında en önemli bağlantıyı teşkil ederler Tuna özellikle sulama ve balıkçılık yönünden gelişmiştir Bulgaristanın üçte birini havza olarak alan Meriç Nehri, komşu ovaların sulamasında önemli rol oynar Karadeniz kıyıları ve ülke içindeki kaplıcalarıyla turistleri çeker İklimi Ilıman bir kara iklimi mevcuttur Yıllık ortalama sıcaklık 13°C, ocak ortalaması 0°C, temmuz 22°Cdir Kuzey kısımları güneye nazaran daha soğuktur Senelik yağmur ancak 640 milimetreyi bulur Yaz aylarında yeterli olmayan bu durum, toprak kullanımında çok geniş bir sulama sisteminin gelişimini gerekli kılmıştır Nüfus ve Sosyal Hayat Bulgarlar aslen Orta Asyadan gelen Avar Türklerindendir MS 7 yüzyılda Tuna Nehrini geçerek Islav kabîlelerini yendiler ve onları güneye sürdüler Ancak, zamanla onların kültürlerini, dillerini benimsediklerinden kendi kültürlerini, dillerini unuttular ve Islavlaştılar Bulgaristanda halk diğer Balkan milletlerinden daha homojendir Halkın % 88i Bulgar, % 8,6sı Türk, geri kalanları da Çingene, Romen, Yunanlı ve Yahûdîler teşkil eder Buradaki Türkler Dobruca ve Rodopta, Varna gibi şehirlerde yaşamaktadır İdârî baskı ve Birinci-İkinci Balkan harplerinde Bulgarların katliam ve soygunları netîcesi Türkler ülkenin en fakir sınıfı durumuna düşmüşlerdir Yapılan büyük baskılar sonunda zaman zaman Türkler anayurda sığınmaya mecbur bırakılmaktadır 1989 yılında 400000den fazla yurttaş Türkiyeye göç etmiştir Resmî dil Bulgarca olmakla berâber, halkın çoğu Türkçe, Rusça dillerini de bilmektedir Kullanılan Islav alfabesine 1945te yapılan reform ile üç Rus harfi de ilâve edilmiştir Hıristiyan nüfusun % 90ı Ortodokstur Halkın % 61i şehirlerde yaşar Şehirdeki binâlar komünist ülkelerin ortak mîmârî tarzıyla yapılmaktadır Sovyetlerle ilişkilerden sonra halk ananevî geleneklerini terk etmiştir Başlıca şehirleri Sofya, Filibe, Varna, Rusçuktur Eğitim: Okuma ve yazma oranı diğer Balkan ülkelerine nisbeten daha yüksektir 7 ilâ 15 yaşları arası eğitim mecbûridir Sofyada ve Plovdirde üniversiteler vardır İdâre: Bulgaristan 8 Eylül 1944 ihtilâlinden sonra komünist bir idâreyle yönetilmekteydi Bulgaristanla Türkiye arasındaki ilişkiler 1983 yılından îtibâren bozulmaya başladı Aynı yıllarda, Todor Jivkov yönetimi ülkede bulunan Türklerin isimlerini asimile etme, sindirme çalarına girişti Türklerin isimleri değiştirildi Çocukların sünnet edilmeleri yasaklandı Câmiler kapatıldı İnsanların ibâdet ve kendi dillerini (Türkçeyi) çocuklarına öğretilmesine engel olundu Bu hareketlere karşı çıkanlar BELENE gibi toplama kamplarına ve hapishânelere konuldu Hattâ Türklerin malları ellerinden alınıp, trenlere doldurularak Türkiyeye gönderilmeye başlandılar Bu dönemlerde Türk-Bulgar münâsebetleri en gergin duruma geldi Bulgaristandaki komünist rejim, Sovyetler Birliğiyle paralel olarak gelişti Brejnev döneminde Sovyetler Birliğince izlenen sıkı politikayı Todor Jivkov da aynı şiddetle Bulgaristanda uyguladı Fakat Sovyetler Birliğinde başgösteren glasnost rüzgarları, her Doğu Bloku ülkesini olduğu gibi, Bulgaristanı da etkiledi Todor Jivkov yönetimi, ısrarla ve inatla reformlardan kaçındı Fakat Türklere yapmış olduğu zulümlerden dolayı dünyâ kamuoyundan tepkiler alması, tabandan gelen baskılara da dayanamaması Jivkovu istifâ etmek zorunda bıraktı Bundan sonra Bulgaristanın yönetimini eline alanlar Jivkovun politikasını yumuşattılar Türklerin ellerinden alınan bütün hakları geri verildi Bu sebeple Bulgaristan ile Türkiye arasındaki ilişkiler tekrar düzelmeye başladı Bugün karşılıklı komşuluk münâsebetleri gâyet iyi bir şekilde seyretmektedir (Aralık 1992) 1989da Rusyada olan gevşeme politikası Bulgaristanda da görüldü Komünist rejimi bırakarak, demokratik düzene dönme hareketleri başladı 1990 Haziranında ilk serbest genel seçim yapıldı Komünistler seçimi kazandı Yirmi Türk parlamentoya girdi Yasama Meclisi 5 yıllığına seçilen üyelerden meydana gelir Bulgaristan idârî bakımdan 27 vilâyete bölünmüştür Ekonomi Birinci ve İkinci Dünyâ savaşlarına girip yenik düşmesi, düşman işgâli, ekonomiyi çok etkilemişti Bu bakımdan sanâyi tamâmen felce uğramıştı Komünist idâre geçtikten sonra bütün sanâyi, zirâat ve ticâretle ilgili hususlar devletleştirildi Mecbûrî çalışma, iş yerinden ayrılmama, verilenle yetinme gibi tedbirler getirilerek, sanâyinin ilerlemesine çalışıldı Sanâyi eskisine nisbetle oldukça ileri durumdadır Başlıca üç bölgede mâden çıkarılır Stara Planina bölgesinde çinko, kurşun; Burgaz-Varna bölgesinde ise pik demir üretilir Ancak bu çıkarılan mâdenler genellikle iç tüketim için kullanılır Karadeniz sâhilindeki Balçık bölgesinde, Varnanın kuzeyinde ülke ihtiyâcını karşılayacak kadar petrol çıkarılır Diğer önemli mâdenler uranyum, pirit ve linyittir Yılda 35 milyar Kw/s elektrik enerjisi elde edilmektedir Motörlü araçlar, küçük gemiler, vagonlar ve elektrik araçları yapılmaktadır Ancak iç tüketimi karşılamadığı için, ithal yoluyla açığı kapatmaktadır Kimyâ sanâyii çok gelişmiş olup, azot, boya, plastik, eczâcılık ürünleri ve antibiyotik îmâl edilir Ülkede sanâyi kuruluşları daha ziyâde Sofya, Varna ve Filibede bulunur Ticâret: Bulgaristan ticâretini daha ziyâde Doğu bloku ile yapmaktadır Bu ülkeden gelip geçen Tırlardan ve Avrupada çalışıp izne gelen Türklerden büyük bir gelir sağlamaktadırKimyevî maddeler, elektrik ve elektrik ürünleri ihraç etmektedir İthal ettiği malzemeler ise, makina, ulaştırma ve tarım için lâzım olan malzemelerdir Tarım: Bulgaristan oldukça yüksek oranda (% 43) tarım alanına sâhiptir İlk zamanları küçük çiftçilerin elinde olan toprak, İkinci Dünyâ Savaşından sonra başlayan Sovyet modeli kollektifleşme, 1957de tamamlanmıştır Daha sonra ortalama 4000 dönüm civârında arâzisi olan büyük çiftlikler teşkil edilmiştir Bütün bunlara rağmen, 1963-1964 yılları arasında yiyecek sıkıntısı, bir zirâat ülkesi olan Bulgaristanda had safhaya erişmiştir En önemli ürünü buğdaydır Onu da bilhassa hayvan yemi olarak kullanılan mısır tâkib eder Diğer önemli ürünleri, arpa, çavdar, nohut ve pirinçtir Sanâyide kullanılan bitki üretimini artırmak için büyük çaba harcanmaktadır Yağ elde etmek için yetiştirilen ay çiçeği önemli bir alanı kaplamaktadır Şekerpancarı üretimi iç tüketimi karşıladığı gibi ihraç da edilmektedir Üretilen pamuk tekstil sanâyisi için elverişlidir Tütün yüksek kalitede olup ihrâcat için yetiştirilir Üretilen gül yağı parfüm sanâyiinde önemlidir Ormanlar ülkenin % 30unu kaplar ve kerestecilikte kullanılır Ormanlarda geniş yapraklı ağaçlar, meşe, kayın, yaban elması gibi ağaçlar bulunur Bahçe ürünleri, sebze, meyve, domates, haşhaş, yetiştirilir ve Orta Avrupa ülkelerine satılır Bağcılık, konservecilik ileri gitmiştirHayvancılık gelişmemiştir Vahşi hayvanlardan ayı, kurt, yabânî kediler, tilkiler, sincap ve diğer kemirici hayvanlar bulunur Ulaşım: Ulaştırma çok gelişmiştir Osmanlılar devrinde yapılan demiryolları ve modern karayolları ile komşu ülkelerine bağlıdır Karayollarının uzunluğu 32000 kilometreden, demiryollarıın uzunluğu da 6000 kilometreden fazladır Varna ve Burgaz limanları işlektir Tuna Nehri üzerinde taşımacılık yapılmaktadır |
|