Osmanlı İmparatorluğu Tarihçesi |
11-04-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlı İmparatorluğu TarihçesiOsmanlı İmparatorluğu Tarihçesi Devlet-i Âliye-i Osmâniyye Osmanlı Devleti 1299 – 1922 Başkent Söğüt (1302-1326) Bursa (1326-1364) Edirne (1364-1453) İstanbul (1453-1922) Resmi dili Osmanlı Türkçesi, Arapça, Farsça, Dini İslamiyet Yönetim Monarşi Sultan - 1302–1326 Osman Gazi - 1918–1922 VI Mehmet Sadrazam - 1320-1331 Alaeddin Paşa - 1920–1922 Ahmed Tevfik Paşa Tarih - Kuruluş tarihi 1299 - Fetret Devri 1402–1413 - Birinci Meşrutiyet 1876-1878 - İkinci Meşrutiyet 1908-1918 - Yıkılış tarihi 1 Kasım, 1922 Nüfus - 1856 est 35350000 - 1906 est 20884000 - 1914 est 18520000 Para Birimi Akçe, Kuruş, Lira, Sultani Milli Marş Osmanlı Devleti Marşları Osmanlı Devleti Marşları, Osmanlı Devleti'nin kuruluduğu 1299 yılından itibaren kullanmaktadır Fakat devletin 19 yüzyıla kadar resmi ya da ulusal bir marşı olmamıştır Padişah II Mahmut döneminde, yani ordu ve bandonun yeniden yapılandırıldığı sırada Guiezeppe Donizetti, Osmanlı Devlet'ne çağırılmıştır Donizetti Paşa olarak da bilinen Guiezeppe Donizetti tarafından batı müziği türünde bestelenen Mahmudiye Marşı, Osmanlı Devleti'nin ilk resmi marşı olmuştur Fakat bu marş, aynı dönemdeki diğer monarşi devletlerin marşı gibi ulusal bir marş değil de kraliyet marşı olmuştur Tanzimat Devri sırasında ilk ulusal marş olan Mecidiye Marşı bestelenmiş ve bugün Türkiye Cumhuriyeti'nin kullandığı "Beyaz ay yıldızlı al bayrak" resmi bayrak olarak kabul edilmiştir Osmanlı Devleti, resmi olarak şu marşları kullanmıştır:
Osmanlı Devleti veya Osmanlı İmparatorluğu (Osmanlı Türkçesi: Devlet-i Âliye-yi Osmâniyye 1299-1922 yılları arasında varlığını sürdürmüş bir Türk devletidir Tarihçi Halil İnalcık, 27 Temmuz 1302 Koyunhisar Savaşı (veya Bafeus Savaşı)'nı devletin kuruluş tarihi kabul etmektedir29 Ekim 1923 tarihinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı Devleti'nin yıkılışının ardından kurulan ardıl devletlerin arasında (o dönem bağımsız kalan tek devlet olarak) başlıca ardıl devlet olarak kabul edilmektedir Arnold Joseph Toynbee gibi bazı tarihçiler ise Türkiye'nin (başlıca ardıl olmak bir yana) tek ardıl devlet sayılması gerektiğini savunurlar Devletin kurucusu ve Osmanlı Hanedanının atası olan Osman Gazi, Oğuzların Bozok kolunun Kayı boyundandır[15] Devlet, Bilecik ilinin Söğüt ilçesinde kurulmuştur Buna karşın Prof Dr Halil İnalcık, Osmanlı'nın 1299'da Söğüt'te değil 1302'de Yalova'da Bizans'a karşı yaptığı Bafeus Savaşı sonrasında devlet niteliğini kazandığını iddia etmiştir Osmanlı'nın Yalova'da kurulduğu iddiasına Yalova Üniversitesi Rektörü Prof Dr Niyazi Eruslu da destek vermiştir İstanbul ile sınırlı bir şehir devletine dönüşmüş olan Bizans İmparatorluğu'nu yıkmış, bazı tarihçilere göre bu Yeni Çağ'ı başlatan olay olmuştur Osmanlı Devleti gücünün doruğunda olduğu 16 ve 17 yüzyıllarda üç kıtaya yayılmış ve Güneydoğu Avrupa, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'nın büyük bölümünü egemenliği altında tutmuştur Ülkenin sınırları batıda Cebelitarık Boğazı (ve 1553'te Fas kıyıları'na, doğuda Hazar Denizi ve Basra Körfezi'ne, kuzeyde Avusturya, Macaristan ve Ukrayna'nın bir bölümüne ve güneyde Sudan, Eritre, Somali ve Yemen'e uzanmaktaydı[Osmanlı Devleti 29 eyaletten ve vergiye bağlanmış Boğdan, Erdel ve Eflak prensliklerinden oluşmaktaydı Devlet zaman zaman denizaşırı topraklarda da söz sahibi olmuştur Atlantik Okyanusu'ndaki kısa süreli toprak kazanımları Lanzarote (1585), Madeira (1617), Vestmannaeyjar(1627) ve Lundy (1655) bu duruma örnek olarak gösterilebilir Devlet altı yüzyıl boyunca Doğu dünyası ile Batı dünyası arasında bir köprü işlevi görmüştür Hakimiyeti altında bulunan topraklarda yaşayan halklar zaman zaman, toplu ya da yerel ayaklanmalar ile Osmanlı iktidarına karşı çıkmışlardır Genel olarak din, dil ve ırk ayrımından uzak durduğu için yüzyıllarca birçok devleti ve milleti hakimiyeti altında tutmayı başarmıştır Osmanlı Devleti, eski Türk örf ve adetlerinin ve İslam kültürünün yükümlülüklerinin doğrultusunda bir yönetim şekli belirlemiştir |
Osmanlı İmparatorluğu Tarihçesi |
11-04-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlı İmparatorluğu TarihçesiOsmanlı Devleti Tarihi Ana Dönemler Osmanlı Devleti belirli tarihsel dönemlere ayrılarak incelenir Dönemler, Osmanlı Devleti'nin yönetim yapısına ve dünya siyasetindeki yerine göre belirlenmiştir Toprak büyüklüğünü temel alan ayrıştırmalardan daha detaylı bir bakış açısına izin vermektedir Beylik (1299 öncesi) Anadolu Selçuklu hükümdarı, Kayı boyu'nu Ankara'nın yakınlarındaki Karacadağ yöresine yerleştirdi Anadolu Selçuklu Devleti'nin Kayılar'a verdiği bu toprak 1000 km2den ibarettir Kayılar, batıya yönelerek Bizans'ın Söğüt ve Domaniç bölgelerini, Ertuğrul Gazi ile aldılar Anadolu Selçuklu hükümdarının Osman beye sancak gönderdiği 1299 yılı kuruluş yılı olarak kabul edilir 13 yüzyıl'da Anadolu, giderek artan ölçülerle Moğol egemenliğine girmeye başladı 14 yüzyıl başlarında Anadolu'nun batı kısımlarında pek çok Türkmen beyliği ortaya çıktı Bu beyliklerin en küçüğü, Eskişehir-Sakarya-Söğüt dolaylarındaki Osmanoğulları Beyliği idi Osmanoğulları Beyliği, artık iyice zayıflamış olan Doğu Roma İmparatorluğu ile karadan sınıra sahip tek Türk Beyliği idi Osmanoğulları Beyliği'nin kurulduğu Eskişehir-Sakarya- Söğüt dolayları Anadolu'da biçim bakımından İlhanlılar'a bağlı olsa da, Moğol İlhanlı etkisinin uzanamayacağı kadar batıda yer alan bir bölgeydi Bu yüzden Osmanoğulları Beyliği'nin toprakları, Moğol baskısından kaçan Oğuz aşiretleri, Anadolu Selçuklu asker, memur ve bilim adamı için bir sığınak yeri işlevini görüyordu Osmanlı Devletinin yanında bir çok boy da orada idi bunlara : uç beylikleri denir Osmanlı Devleti daha sonradan büyüyerek Avrupa yakasına geçti buradan Doğu Romayı alarak Avrupaya yayıldı Beylik öncesinde Osmanlılar Moğol saldırıları sonucu, Kayı soyundan Kaya Alp'in oğlu Süleyman Şah, Horasan'dan 50000 kişi ile Erzincan ve Ahlat yakınlarına 1224 yılında buraya gelerek yerleşmiştirYedi yıl sonra bu boy Fırat Nehri yatağını izleyerek Halep üzerinden Horasan'a dönmek istedi, ancak Caber Kalesi önlerinde Süleyman Şah atıyla birlikte suya düşerek öldüBu olay O'nun emrindeki ailelerin dağılmasına yol açtı, birtakımı Suriye'de kaldı, bazı aileler ise Anadolu içlerine ilerledi Süleyman Şah'ın dört oğlu vardı; Sungur Tekin, Gündoğdu, Dündar ve ErtuğrulBunlardan ilk ikisi Horasan'a döndü, diğer ikisi ise yanlarında yaklaşık 400 aile ile Erzurum civarına gitti ve Sürmeli Çukur Ovası'na yerleşti, bunlardan bir bölük ise Pasin Ovası'na yerleşti Dündar ve Ertuğrul emrindeki aileler ile Batı'ya ilerlerken iki ordunun savaşına rastladıBu iki ordudan güçsüz olarak gördüklerine yardım etmeye karar verdiler, bu karar onların ileriki yaşamlarını oldukça etkiledi, çünkü güçsüz olup onların yardımıyla savaşı kazanan taraf Anadolu Selçuklu ordusu, düşman ise bir Moğol ordusuyduErtuğrul bu yardımı sayesinde Selçuklu sultanı III Alaeddin Keykubat ile tanıştı ve onu koruyucu olarak tanıyıp elini öptüSultan da ona hediye olarak Domaniç ve Ermeni dağlarını yaylak, Söğüt yakınlarındaki ovayı da kışlak olarak verdi Ertuğrul'un ailesi oraya vardığında Kütahya'nın kuzeyindeki Karacahisar mevkiinde Rumlar yaşıyorduErtuğrul bu Rumlar tarafından rahatsız edilince Alaaddin'den sefer için izin istedi ve sefer yapıp bölgeyi aldıZafer haberini Eskişehir'de alan III Alaeddin Keykubat, Eskişehir'in adını "Sultanönü"'ye çevirdi ve Ertuğrul Gazi'ye verdi Ertuğrul Gazi'nin ise üç oğlu vardı; Osman, Gündüzalp ve SavcıBunlardan en büyüğü olan Osman 1258 yılında doğduBizans tekfurlarına karşı seferlerde bulundu ve bir savaşçı olarak nam saldı Osmanlı Devleti beylik dönemi Kösedağ Savaşı'ndan sonra (1243) Anadolu, giderek artan ölçülerle Moğol egemenliğine girmeye başladı 13yy sonlarında Anadolu Selçuklu Devleti tümüyle tarih sahnesinden silindi; Anadolu'nun doğu ve orta kesimleri doğrudan İlhanlı İmparatorluğu'na bağlanırken, Anadolu Selçuklu Devleti'nin, uç beyi olarak Bizans sınırına yerleştirdikleri Türkmenler de yer yer, biçim bakımından İlhanlılar'a bağlı, ama gerçekte bağımsız beylikler kurmaya başladılar 13yy sonlarında, 14yy başlarında Anadolu'nun batı kısımlarında pek çok Türkmen beyliği ortaya çıktı Bu beyliklerin en küçüğü, Eskişehir - Sakarya - Söğüt dolaylarındaki Osmanlı Beyliği idi Bu küçük beylik, kısa sürede Anadolunun ucunda ve Balkanlar'da yayılacak, büyük bir dünya devleti olarak Türkiye ve Dünya tarihinde önemli bir yer edinecektir Osmanlı Beyliği, artık iyice zayıflamış olan Bizans İmparatorluğu ile karadan sınıra sahip tek Türkmen beyliği idi Bu dönemde Bizans, iktisâdi bağımsızlığını tümüyle kaybetmiş, ülkede hemen tüm iktisâdi faaliyetler, İtalyan tüccar cumhuriyetleri Venedik ve Cenova'nın eline geçmişti Osmanlı Beyliği'nin doğduğu topraklar, Bizans İmparatorluğu'nun Marmara bölgesi topraklarıyla komşuydu Bu topraklarda Bizans'ın büyük kent ve kasabaları bulunuyordu Bu durum, Bizans kent iktisâdıyla Türkmenler'in göçebe hayvancılık iktisâdı birbirini tamamlayan bir bütün oluşturmasına neden oluyordu Bölgede, Bizans kent iktisâdının ürünleriyle göçebe Türkmenlerin hayvancılık ürünlerinin pazarlandığı, değiş tokuş edildiği büyük pazarlar kuruluyor, bu pazarlar bölgeye, dolayısıyla Osmanlı Beyliği'ne büyük bir iktisâdi güç kazandırıyordu Osmanlı Beyliği'nin ilk koyduğu vergilerden birinin Osman Bey zamanında "pazar rüsumu" olması, bu pazarların iktisâdi gücünü ve Osmanlı iktisâdına katkılarını gösteren bir kanıttır Ayrıca, Osmanlı Beyliği'nin kurulduğu topraklar, Bizans'ı Tebriz'e bağlayan ticâret yolu üzerinde bulunuyordu Bu işlek ticâret yolunun Osmanlı Beyliği'nin topraklarından geçmesi, vegi, haraç ya da yağma biçiminde, beyliğe büyük zenginlikler kazandırıyordu Osmanlı Beyliği'nin kurulduğu Eskişehir - Sakarya - Söğüt dolayları Anadolu'da biçim bakımından İlhanlılar'a bağlı olsa da, Moğol İlhanlı etkisinin uzanamayacağı kadar batıda yer alan bir bölgeydi Bu yüzden Osmanlı Beyliği'nin toprakları, Moğol baskısından kaçan Oğuz aşiretleri, Anadolu Selçuklu asker, memur ve bilim adamı için bir sığınak yeri işlevini yerine getiriyordu Bu ise, başlangıçta toprakları küçük, nüfusu az, asker, yönetici ve bilim adamı olarak deneyimli kimselere gereksinim duyan Osmanlı Beyliği'nin insan yetisini güçlendiriyordu Osmanlı Beyliği'nin topraklarının karadan Bizans ile sınırdaş olması, beyliğe öteki Türkmen beyliklerinin sahip olmadığı bazı moral değerler de kazandırıyordu Osmanlı Beyliği'nin karadan Bizans'la yaptığı savaşlar ona, Anadolu Türk - İslâm kamuoyunda, İslâm'ın dinsel görevlerinden biri olan gaza fârizasını yerine getiren bir beylik olarak saygınlık kazandırırken, bu fârizayı yerine getirmek isteyen gazileri ve yapılan savaşlardan ganimet elde etmek isteyen savaşçıları onun topraklarına çekiyordu Osmanlı Beyliği'nin kurulduğu sıralarda, Bektaşilik ve Babailik gibi tarikatlar, bölgede etkili bulunuyordu Bunun gibi dinsel kimliği olan Âhiler de, Osmanlı Beyliği kurulduğu sıralarda bölgede ve bölge insanları üzerinde etkili olan bir esnaf kuruluşuydu Osmanlı Beyliği'nin kurucusu kabul edilen Osman Bey'in bölgenin nüfuzlu şeyhlerinden olan Şeyh Edebali'nin kızı Bala Hatun ile evlenebilmek için ısrar etmesi, onun hem siyâsi ileri görüşlülüğünü, hem de Şey Edebâli'nin bölge insanları üzerindeki büyük nüfuzunu gösterir Nitekim Osman Bey ile Bâlâ Hatun'un evlilikleri gerçekleştikten sonra Âhilerin önde gelenlerinden Şeyh Mahmut Gazi, Âhi Şemsettin ve oğlu Âhi Hasan ve Cendereli (Çandarlı) Kara Halil, Osmanlı Beyliği'nin hizmetine girmişler ve bu beyliğin kuruluşunda, büyümesinde ve örgütlenmesinde, en azından Osmanlı hanedânı mensupları kadar önemli roller oynamışlardır Kuruluş (1299 - 1453) Bir Türk zincir zırhı Osman Bey; Karacahisar,Bilecik,Yarhisar ve Mudurnu'yu almıştır Beyliğe adını veren Osman Bey'dir Osman Bey, Çobanoğulları Beyliği'nin vâsalı olarak akınlarda bulunurken, bu beyliğin Doğu Romayla anlaşması üzerine, bölgede Doğu Roma üzerine akınlarda bulunanlar, etkinliklerini bu kez Osman Bey'in bayrağı altında sürdürdüler Bu durum yavaş yavaş Osman Bey'i bağımsızlığa iten bir etken oldu Osmanoğulları Beyliği'nin genişlemesi, Marmara bölgesindeki büyük Doğu Roma kentlerinden Bursa'nın 1326'da Osmanoğulları Beyliği'nin eline geçmesiyle sürdü Bursa'nın alınışını göremeden o yıl ölen Osman Bey'in yerine geçen oğlu Orhan Bey zamanında da Osmanoğulları Beyliği'nin gelişmesi hızlandı Para bastırarak Osmanoğulları Beyliğini, Osmanlı Devleti haline getirdi Bursa'nın ardından Marmara bölgesinin öteki büyük Doğu Roma kentleri, İznik ve İzmit de Osmanlılar'ın eline geçti Osmanlı ilerlemesini durdurmak isteyen ve başında Doğu Roma İmparatoru III Andronikos'un bulunduğu bir Doğu Roma ordusu Maltepe (Palekanon) Savaşı'nda bozguna uğratıldı (1329) Osman Bey döneminde, Osmanoğulları Beyliği yalnız Doğu Roma topraklarında genişlemişti Orhan Bey döneminde ise komşu Türk Beyliklerinin topraklarında da genişlemeye başladı Böylece Osmanlılar hem Karesi Beyliği'nin donanmasına, hem Rumeli'ye geçiş için önemli bir takım noktalara, hem de Rumeli topraklarını iyi tanıyan Karesi komutanlarına sahip oldular Osmanlılar Rumeli'ye Doğu Roma İmparatorluğu'nda Palaiologoslar ile Kantakuzenoslar arasındaki taht kavgalarından yararlanarak, 1354'te ayak bastılar Osmanlılar'ın Balkanlar'da ele geçirdikleri ilk üs Gelibolu Yarımadası'nda Çimpe Kalesi oldu Orhan Bey'in yerine oğlu I Murat (1362 - 1389) geçti Doğu Roma o sıralarda iç karışıklıklar içindeydi Kantakuzen, Orhan Bey'den, Çimpe Kalesi karşılığında yardım istedi Orhan Bey, Doğu Roma Tekfurlarını (vali) bozguna uğrattı ve Çimpe'yi Rumeli'ye geçişte üs olarak kullandı İznik ele geçince Orhan gazi tuğrasının olduğu ilk Osmanlı parasını bastırtarak, tarihteki ilk padişah oldu Donanma ilk kez Orhan Bey zamanında kuruldu ve Osmanoğulları Beyliği, Osmanlı Devleti haline geldi Yine Orhan Gazi zamanında, 6 yıl süren kuşatmanın ardından Bursa alınarak başkent yapıldı I Murat Hüdavendigar Balkan fetihlerini hızla sürdürdü 1363'te Edirne yakınlarında Sazlıdere denilen yerde, Osmanlı ilerlemesini durdurmak isteyen bir Doğu Roma - Bulgar ordusu yenilgiye uğratıldı ve bu zaferin ardından Edirne Osmanlılar'ın eline geçti Kısa bir süre sonra, Edirne'yi geri almak isteyen Macar - Sırp - Bulgar - Eflâk - Bosna birleşik ordusu Edirne yakınlarında, Sırpsındığı Savaşı'nda ağır bir yenilgiye uğratıldı (1364) Osmanlılar kısa süre içinde Bulgaristan'ı, Yunanistan'ı ve Sırbistan'ı ele geçirmeyi başardılar 14yy sonlarında Osmanlı sınırı Tuna'ya ve Belgrad'a dayanmış bulunuyordu Balkan devletlerinin ve onları destekleyen Avrupa devletlerinin Osmanlı ilerlemesini durdurma çabaları, I Kosova Savaşı (1389), Niğbolu (1396), Varna (1444), II Kosova Savaşı (1448) savaşları ile kırıldı İstanbul'un Osmanlılar'ın eline geçmesinden önce Belgrad ve dolayları, Arnavutluk, bazı liman şehirleri dışında Balkanlar büyük ölçüde Osmanlı egemenliğine girmiş bulunuyordu Bu döneminde Germiyanoğlu Süleyman Şah'ın kızı ile IMurat'ın oğlu Şehzâde Bayezit'in evlenmeleri, Kütahya, Tavşanlı, Emet, Simav ve Gediz dolaylarının çeyiz olarak Osmanlılar'a geçmesine neden oldu Yine 1Murat döneminde Osmanoğulları Beyliği, Hamitoğulları Beyliği'nden Akşehir, Yalvaç, Beyşehir, Karaağaç ve Seydişehir'i 1374'te 80000 altın karşılığı satın alarak Anadolu'daki bu genişleme, kendilerini Anadolu Selçukluları'nın vârisi sayan Karamanoğulları Beyliği ile sınırdaş yaptı ve bu durum Osmanlı - Karaman mücadelesinin başlamasına neden oldu I Murat'ın oğlu Yıldırım Bayezit (I Bayezit) (1389 - 1402) tahta geçer Yıldırım Bayezit döneminde, Anadolu Türk birliği yeniden sağlandı Ancak Osmanlı'nın bu kadar güçlenmesi, o sırada bir Çin seferi hazırlığında olan Timur'u korkuttu Batısında böylesine güçlü bir devlet bırakmak istemeyen Timur, Karakoyunlu ve Celayirîli hükümdarının Osmanlı'ya sığnmasını bahane ederek Osmanlı'ya savaş açtı ve Ankara'ya kadar geldi O sırada İstanbul'u kuşatmakta olan Bayezid kuşatmayı kaldırdı ve Çubuk Ovası'nda Timur'un ordusu ile karşılaştı 28 Temmuz 1402de yapılan Ankara Meydan Savaşı'nda Bayezid kendisine bağlı Türk boylarının ona ihanet etmesinin de etkisiyle çok ağır bir yenilgi aldı ve Timur'a esir düştü Değişik tarihcinin verdikleri değişik nedenlerle, büyük olasılıkla esarete fazla dayanamaması nedeniyle Yıldırım Beyazid 8 Mart 1403de Aksehir de oldu "Fetret Devri" adı verilen dönemin başında Timur, Anadolu beylerini eski topraklarına kavuşturdu Osmanlı Devleti'ni kimin idare edeceği Bayezid'in oğulları, İsa, Süleyman, Musa ve Mehmet arasında mücadelelere yol açtı Osmanlı devleti merkezleri olan Bursa ve Edirne birkaç defa el değiştirdi ve bu şahzadeler ellerine geçirdikleri başkentte kendilerini Osmanlı Sultanı ilan ettiler Önce İsa Çelebi, ondan sonra Süleyman Çelebi ve en sonunda Musa Çelebi elimine edildikten sonra 1413 yılında Mehmet Çelebi tek başına Osmanlı Sultanı olarak tahta çıktı Çelebi Mehmet, Osmanli devletinin birliğini yeniden sağladı ve devleti babasının zamanındaki eski gücüne kavuşturdu Bu dönemde Venediklilerle yapılan ilk deniz savaşı, başarısızlıkla sonuçlandı 1421'de yerine oğlu Sultan II Murat padişah oldu Yıldırım'ın oğlu Mustafa Çelebi'yi de beraberinde Semerkant'a götürmüştü Mustafa Çelebi olduğunu iddia eden (ve çok tarihçiye göre gerçekte Mustafa Çelebi olan) bir kişi Mehmet Çelebi saltanatının son yıllarında hükümdarlık iddiasında bulundu; Venediklilerin desteğiyle Selanik dolaylarında kuvvet toplayan Mustafa Çelebi Mehmet Çelebi'ye yenilerek Doğu Roma'ya sığındı 1421de II Murat saltanatı başında Mustafa Çelebi Bizanslıların desteğiyle büyük bir isyan başlattı ve bir müddet devlet merkezi Edirne'yi ve Rumeli idaresini eline alarak adına hutbe okutarak ve para bastırarak kendini Osmanlı Sultanı ilan etti II Murat'in Veziriazami Amasyalı Beyazid Paşa Sazlıdere Savaşından yenilip esir düştü ve öldürüldü Mustaf ordusuyla Anadolu'ya geçip Bursa'ya hücum edip şehri kuşattı Fakat II Murat'in usta vezirleri tarafından Mustafa'nın çevresine onun bir düzmece olduguna inandırıldı; baş danışmanı vezirlik unvanı verilme sözü ile ayartıldı ve Bursa yakınlarına gelen ordusu dağıldı Trakya'ya kaçtı ise orada da tutunamadı ve Kızılağaç Yenicesi'nde yakalanıp Edirne'de idam edildi Düzmece Mustafa olayı denilen bu büyük isyan II Murat'ın karşılaştığı ilk isyan olmadı Ertesi yıl genç küçük kardeşi Küçük Mustafa isyan etti; İznik'i ele geçirdi ve yine baş danışmanı ihanetiyle bu isyan da bastırıldı Osmanlı Devleti kuruluş dönemi Osman Gazi Osman Bey'in babası mehmet tanrıkulu hakkında sağlam ve güvenilir bilgiler hemen hemen yoktur Bilinen, kendisinin 13 yüzyıl'da Batı Anadolu'da yaşayan Türkmen beylerinden biri olduğudur Babası gibi Osman Bey'in hayatı hakkında da bilinmeyenler pek çoktur Osman Bey, Çobanoğulları Beyliği'nin vâsalı olarak Bizans topraklarıyla ilişkilerde bulunurken, bu beyliğin Bizans'la anlaşması üzerine, bölgede Bizans üzerine akınlarda bulunanlar, etkinliklerini bu kez Osman Bey'in bayrağı altında sürdürdüler Bu durum yavaş yavaş Osman Bey'i bağımsızlığa iten bir etken oldu Osman Bey bölgenin ve Bizans'ın içinde bulunduğu durumdan ustaca yararlanmasını bildi; bölgedeki İslam tarikatlarının, özellikle Şeyh Edebali'nin gücünden ve nüfuzundan yararlandı Bizans'a karşı savaşan gazilerin önderi durumuna gelen Osman Bey, Bizans köy, kasaba ve kalelerini birer birer ele geçirmeye başladı Başarıları hem topraklarının büyümesine, hem de beyliğin gücünün yavaş yavaş arttığının göstergesi olmaktadırlar Marmara BölgesindeBizansta kentlerinden Bursanın 1326 da Osmanlı Beyliğinin eline geçmesiyle sürmüştür Bizans kentlerinden Bursa'nın 1326'da Osmanlı Beyliği'nin eline geçmesiyle sürdü Bursa'nın alınışını göremeden o yıl ölen Osman Bey'in yerine geçen oğlu Orhan Bey zamanında da Osmanlı Beyliği'nin gelişmesi hızlandı Bursa'nın ardından Marmara Bölgesinin öteki büyük Bizans kentleri, İznik ve İzmit de Osmanlılar'ın eline geçti Osmanlı ilerlemesini durdurmak isteyen ve başında Bizans İmparatoru III Andronikos'un bulunduğu bir Bizans ordusu Pelekanon denilen yerde bozguna uğratıldı (1329) Osman Bey döneminde, Osmanlı Beyliği yalnız Bizans topraklarında genişlemişti , Orhan Bey Osmanlı Beyliği, Orhan Bey döneminde komşu Türkmen beyliklerinin topraklarında da genişlemeye başladı Orhan Bey 1324 yılında tahta geçince ilk olarak Bursa'nın kapısı olan Atranos kalesini ele geçirdi Daha sonra Atranos Kalesi'nin adını Kulaçlı Ahmet Paşa olarak haneli Kalesi olarak değiştirdi Orhan Bey Bursa'yı kuşatma altına aldı Bursa fazla dayanamayarak Osmanlı'ya teslim oldu 1324 yılında Bursa şehri ele geçirildi Osman Bey'in naaşı Bursa'ya nakledildi Bugün Gümüşlü Kümbet diye anılan yere gömüldü Balıkesir, Çanakkale,Bergama dolaylarına sahip olan Karesi Beyliği toprakları da Osmanlı egemenliğine girdi (1345) Böylece Osmanlılar hem Karesi Beyliği'nin donanmasına, hem Rumeli'ye geçiş için önemli bir takım noktalara, hem de Rumeli topraklarını iyi tanıyan Karesi komutanlarına sahip oldular Karesi Beyliği'nin Hacı İlbey, Evrenos Bey, Ece Halil, Gazi Fazıl gibi komutanları Osmanlı hizmetine geçtiler ve özellikle Rumeli'nin fethinde çok önemli roller oynadılar İlk düzenli yaya ve atlı ordu Orhan bey zamanında kuruldu 14 yüzyıl ortalarında, yani Osmanlılar'ın Rumeli'ye geçmeye hazırlandıkları sırada Balkan Yarımadası'nda Doğu Trakya, Selânik, Güney Epir eğreti bir biçimde Bizans İmparatorluğu'na bağlıydı Yarımadada ayrıca Sırp, Bulgar Krallıkları ve Arnavut Prenslikleri vardı Bazı liman kentleri de Venedik'in elinde bulunuyordu 14 yüzyıl ortalarında halkı ortodokslardan oluşan Balkanlar, siyâsi birlikten yoksun olmanın yanı sıra katolik Venedik ile katolik Macaristan'ın istilâ tehdidi altındaydı Osmanlılar Rumeli'ye Bizans İmparatorluğu'nda Palaiologoslar ile Kantakuzenoslar arasındaki taht kavgalarından yararlanarak, 1354'te ayak bastılar Osmanlılar'ın Balkanlar'da ele geçirdikleri ilk üs Gelibolu Yarımadası'nda Çimpe Kalesi oldu Orhan Bey'in yerine geçen oğlu I Murat ile Balkan seferleri başlamıştır I Murat ve Balkanların fethi I Murat (1326 - 1389), Balkan fetihlerini hızla sürdürdü 1363'te Edirne yakınlarında Sazlıdere denilen yerde, Osmanlı ilerlemesini durdurmak isteyen bir Bizans - Bulgar ordusu yenilgiye uğratıldı ve bu zaferin ardından Edirne Osmanlılar'ın eline geçti Kısa bir süre sonra, Edirne'yi geri almak isteyen Macar - Sırp - Bulgar - Eflâk - Bosna birleşik ordusu Edirne yakınlarında, Sırpsındığı Savaşı'nda ağır bir yenilgiye uğratıldı (1364) Bu zaferle Balkan Yarımadası'nın içlerine giden yollar Osmanlılar'a açılmış oldu Bulgar ve Sırp krallıkları hem kendi içlerinde parçalanmış, hem de birbirleriyle savaş halinde bulunuyorlardı Bu bitmez tükenmez savaşlardan bıkmış Balkan ulusları, tıpkı Bizans köylüleri gibi Osmanlı yönetimini kabule hazır durumdaydı Bu yüzden, Osmanlı ilerlemesine karşı direnme, yalnızca Balkan devletlerinin zayıf yönetici tabakasından geldi; onların bu zayıf direnmesi de Osmanlı ilerlemesini durdurmaya yeterli olmadı Osmanlılar kısa süre içinde Bulgaristan'ı, Yunanistan'ı ve Sırbistan'ı ele geçirmeyi başardılar 14 yüzyıl sonlarında Osmanlı sınırı Tuna'ya ve Belgrad'a dayanmış bulunuyordu Balkan devletlerinin ve onları destekleyen Avrupa devletlerinin Osmanlı ilerlemesini durdurma çabaları, I Kosova Savaşı (1389), Niğbolu (1396), Varna (1444), II Kosova Savaşı (1448) savaşları ile kırıldı İstanbul'un Osmanlılar'ın eline geçmesinden önce Belgrad ve dolayları, Arnavutluk, bazı liman şehirleri dışında Balkanlar büyük ölçüde Osmanlı egemenliğine girmiş bulunuyordu dönemde Osmanlı Beyliği askeri ve siyasi gücünü, büyük ölçüde Bizans topraklarında genişlemede kullanmıştır Orhan Bey zamanında zayıf, içten parçalanmış Karesi Beyliği toprakları kolayca ele geçirilmiş, bunun dışında öteki Anadolu Beylikleriyle ciddi çatışmalara girişilmekten uzak durulmuştu Osmanlılar, Anadolu topraklarında genişlemeyi, ancak I MuratBu döneminde, Balkanlar'a iyice yerleştikten sonra ciddi olarak düşünmüşler ve uygulamaya koymuşlardır I Murat döneminde Germiyanoğlu Süleyman Şah'ın kızı ile I Murat'ın oğlu Şehzâde Bayezid'in evlenmeleri, Kütahya, Tavşanlı, Emet, Simav ve Gediz dolaylarının çeyiz olarak Osmanlılar'a geçmesine neden oldu Yine I Murat döneminde Osmanlı Beyliği, Hamitoğulları Beyliği'nden Akşehir, Yalvaç, Beyşehir, Karaağaç ve Seydişehir'i 1374'te 80000 altın karşılığı satın alarak Anadolu'daki bu genişleme, kendilerini Anadolu Selçukluları'nın vârisi sayan Karamanoğulları Beyliği ile sınırdaş yaptı ve bu durum Osmanlı - Karaman mücadelesinin başlamasına neden oldu Osmanlı tarihinin önemli bir parçası olan Osmanlı - Karaman mücadelesi, 15yy sonlarına, Karamanoğulları Beyliği ortadan kaldırıncaya kadar sürdü I Bayezıd ve Fetret Devri Osmanlılar ile başta Karamanoğulları olmak üzere,Anadolu Türkmen beylikleri arasındaki mücadele,IMurat'ın oğlu Yıldırım Beyazit(IBeyazit)(1389-1402)döneminde,tüm beyliklerin ortadan kalkması ve beyliklerinin Osmanlı topraklarına katılmasıyla sonuçlandıBu dönemde Osmanlılar,Türkmen beyliklerinin topraklarından başka,Kadı Burhanettin'in mülkü sayılan SİVAS,Kayseri,Malatya ve Elbistan'ı da ele geçirmeyi başardılar;böylece Osmanlı sınırı doğuda Fırat'a kadar genişlediAncak bu durum,Osmanlılar'ı toprakları ellerinden alınan beylerin sığındığı Timur'la karşı karşıya getirdiOsmanlı yönetimine geçen Anadolu Türkmen beyliklerinin asker ve yöneticileri henüz büyük ölçüde eski beylerine bağlılıklarını koruyorlardıBunlar Ankara Savaşı(1402)sırasında Timur ordusunda bulunan eski beylerinin yanına geçtilerBu hem Ankara Savaşı'nda Osmanlılar'ın yenilmesine, hem de 14yy'da kurulmuş olan Anadolu siyâsi birliğinin dağılmasına neden oldu Osmanlılar, Anadolu'nun siyâsi birliğini yeniden ancak 15yy'ın ikinci yarısında, II Mehmed döneminde kurabildiler Ankara Savaşı'nda Osmanlılar'ın uğradığı ağır yenilgi, yalnız Anadolu'daki siyâsi birliğin parçalanmasına neden olmakla kalmadı, Osmanlı Devleti'nin kendi içinde de parçalanmalara yol açtı Yıldırım Bayezid'in oğulları Süleyman Çelebi, İsa Çelebi, Musa Çelebi, Mehmet Çelebi, Osmanlı tahtına sahip olabilmek için birbirleriyle mücadeleye giriştiler "Fetret Devri" adı verilen ve 1413'e kadar süren bu taht kavgası dönemi, Mehmet Çelebi'nin (I Mehmet) (1413 - 1421) kardeşlerini ortadan kaldırıp, Osmanlı Devleti'nin birliğini yeniden sağlamasıyla sona erdi Ankara Savaşı'ndan sonra dikkati çeken en önemli özelliklerden biri, Anadolu'daki eski Türkmen beyliklerinin yeniden kurulmasına, Osmanlı Devleti'nin de Bayezid'in oğulları arasında parçalanmasına karşın Balkan uluslarının Osmanlı yönetiminden kurtulmak için girişimde bulunmamalarıdır Bunun da nedeni büyük ölçüde, Osmanlı düzeninin, özellikle mîri toprak düzeninin, Balkan derebeylik düzeninden daha iyi, daha ileri bir düzen olması ve Balkan halklarının büyük ölçüde bu düzenden hoşnut olmalarıdır Ankara Savaşı'ndaki ağır yenilgi, Osmanlı gelişmesini yarım yüzyıl kadar geciktirmiş oldu Ancak Osmanlı Devleti, bir devleti tümüyle tarih sahnesinden silebilecek kadar büyük ve önemli olan bu sarsıntıyı atlatabildi; yarım yüzyıllık bir gecikmeyle de olsa yeniden gelişme ve büyüme yoluna girdi 1451'de II Murat (1421 - 1444, 1446 - 1451) ölüp de yerine oğlu Fatih Sultan Mehmet (II Mehmed) (1444 - 1446, 1451 - 1481) padişah olduğunda, artık Osmanlı Devleti, Ankara Savaşı'nın tüm sarsıntılarını atlatmış ve kuruluş dönemini tamamlamış bir imparatorluk olarak dünya tarihindeki yerini almaya hazır bulunuyordu 1451'de II Mehmed, atalarının pek çok defa girişip de başaramadıkları İstanbul'u alma işini düşünebilecek ve bunu gerçekleştirebilecek kadar kendini güçlü hissediyordu |
Osmanlı İmparatorluğu Tarihçesi |
11-04-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlı İmparatorluğu TarihçesiYükselme (1453 - 1579) II Mehmed, 1453'te kuşattığı İstanbul'u 29 Mayıs 1453'te fethetti ve devletine başkent yaptı Ardından, Doğu Roma tahtı üzerinde hak iddia edebilecek hânedanlara karşı harekete geçti Mora Despotluğu (1460), Trabzon Rum İmpratorluğu (1461) ve Palailogoslar ile akrabalığı bulunan Galtulusi ailesinin ortadan kaldırdı Sırbistan, Bosna ve Hersek'i ilhâk etti (1459) Bünyesinde birden çok müslüman ve hristiyan ulusu barındıran Osmanlı Devleti böylece resmen İmparatorluk ünvanı kazanmış oldu Balkanlar'da genişleme Osmanlı Devleti'ni Tuna üzerinde Macaristan'la; Arnavutluk, Yunanistan kıyıları ve Ege Denizi'nde Venedik'le karşı karşıya getirdi Uzun bir savaş (1463 - 1478) sonunda Venedik, İşkodra, Akçahisar kentleriyle Limni ve Eğriboz adalarını Osmanlılar'a bırakmayı ve elde ettiği ticaret serbestliği karşılığında her yıl 10000 altın ödemeyi kabul etti Bu savaş sürerken II Mehmed, Karamanoğulları Beyliği'ni ortadan kaldırdı (1468); Karamanoğulları'nı koruyan ve Venedik'le bir antlaşma yapan Akkoyunlu hükümdârı Uzun Hasan'ı Otlukbeli'nde ağır bir yenilgiye uğrattı Bu zaferle Osmanlı Devleti Fırat'ın batısındaki Anadolu topraklarına yerleşti; Gedik Ahmet Paşa'nın Toroslar'ı ve Akdeniz kıyılarını zaptetmesiyle de Mısır Memlûkları ile sınırdaş oldu Gedik Ahmet Paşa'nın 1475'te kuzey Karadeniz'e yaptığı sefer, Ceneviz kolonileri Kefe ve Sudak'ın fethi ve Kırım Hanlığı'nın Osmanlı himayesine girmesiyle sonuçlandı Böylece Osmanlı Devleti bir iç deniz durumuna gelen Karadeniz üzerinde siyâsi ve iktisâdi tam bir egemenlik kurdu II Mehmed'in güney İtalya'nın fethiyle görevlendirdiği Gedik Ahmet Paşa, denizaşırı bir seferle Napoli Krallığı'nın elinde bulunan Otranto'yu aldı ve İtalya içlerinde harekâta başladı Ama IIMehmet'in 49 yaşındaki ölümü (1481) bu seferin yarım kalmasına neden oldu II Bayezit (1481 - 1512), taht kavgasına girişen kardeşi Cem'i yeniçerilere dayanan İshak ve Gedik Ahmet paşaların desteğiyle yendi; Cem, Rodos Şövalyeleri'ne sığınmak zorunda kaldı 1484'teki Boğdan seferi ile kuzey ticaretinin zengin limanları Kili ve Akkerman Osmanlı Devleti'ne katıldı Cem'i ve Karamanoğulları'nın kalıntılarını destekleyen Memlûklar'la savaş (1485 - 1491) ise genellikle Osmanlılar'ın yenilgisiyle sonuçlandı Venedik'le savaş (1499 - 1503), Devlete Modon, Koron, Navarin, İnebahtı limanlarını kazandırdı Yavuz Sultan Selim, Şah İsmail'in Anadolu'daki müritlerine karşı şiddetli bir mücadeleye girişti Şah İsmail'e karşı Çaldıran'da kazandığı zaferden (1514) sonra Tebriz'e kadar ilerledi Bundan sonra I Selim, Memlükler'a karşı harekete geçti Ateşli silahlardaki üstünlüğü sayesinde kazandığı Mercidâbık (1516) ve Ridâniye (1517) savaşları, Osmanlı Devleti'ne Suriye, Filistin ve Mısır'ı kazandırdı Hicaz, Osmanlı egemenliğine girdi Böylece Osmanlı Devleti, Hint Okyanusu'na açılma olanağına kavuştu ve İslam dünyasının önderliğini tartışmasız biçimde ele geçirdi Bu arada I Selim, halife ünvânı aldı ve bu unvan kendisinden sonra gelen Osmanlı padişahları tarafından da kullanıldı Kanuni Sultan Süleyman döneminde devlet en güçlü ve şaşalı dönemini yaşamıştır46 yıllık hükümdarlığında devlet doğal sınırlarına ulaşmış ve tam anlamıyla günümüzde süper güç tabir edilen konuma ulaşmıştırÖyle ki dönemin en güçlü ülkelerinden Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile yapılan bir antlaşmada Osmanlı Vezir-i azamı ile Avusturya-Macaristan İmparatorluğu hükümdarı denk kabul edilmiştir Yani Osmanlı nın 2adamı ancak diğer ülkeleri muhattap alacak seviyededir Osmanlı Devleti Yükselme Dönemi, II Murat'ın (1421 - 1444, 1446 - 1451) ölüp de yerine oğlu Fatih Sultan Mehmet (II Mehmed) (1444 - 1446, 1451 - 1481) padişah olduğunda, artık Osmanlı Devleti, Ankara Savaşı'nın tüm sarsıntılarını atlatmış ve kuruluş dönemini tamamlamış bir imparatorluk olarak dünya tarihindeki yerini almaya hazır bulunuyordu 1451'de II Mehmed, atalarının pek çok defa girişip de başaramadıkları İstanbul'u alma işini düşünebilecek ve bunu gerçekleştirebilecek kadar kendini güçlü hissediyordu Mehmet(Fatih)dönemi (1451-1481) Murat'ın ölümünden sonra 19 yaşındaki oğlu Mehmet ilk iş olarak İstanbul'un fethi için hazırlıkları başlatır İstanbul'un Fethi(29 mayıs 1453) Fethin sebebleri: 1) Bizansın sürekli olarak avrupa devletlerinin osmanlı alehine kışkırtılması 2) Bizansın anadolu beylikleri ve şehzadelerini osmanlı yönetimi aleyhini kışkırtarak karışılık çıkartması 3) İstanbul'un boğazı üzerine bulunan Bizans'ın osmanlı ticareti için büyük bir denge oluşturması 4) Osmanlı sınırları içerisinde kalan bizans topraklarının bütünlüğünü bozması 5) Bizans engelinin ortadan kaldırarak balkan fethlerinin dahada kolaylaştırmak istenmesi Yavuz Sultan Selim dönemi Yeniçerilerin desteği ile babası II Beyazıt'ı tahttan uzaklaştıran Yavuz Sultan Selim, Şah İsmail'in Anadolu'daki müritlerine karşı şiddetli bir mücadeleye giriştiKardeşleri Ahmet ve Korkud'u yenerek Şah İsmail'e karşı Çaldıran'da kazandığı zaferden (1514) sonra Tebriz'e kadar ilerlediDönüşünde Dulkadiroğulları Beyliği ile Turnadağ Şavaşı yapıldı(1515)Bunu gören Ramazanoğulları Beyliği savaşmadan teslim oldu ve Anadoluda Türk birliği sağlandı Bundan sonra I Selim, Memlûklar'a karşı harekete geçti Yavuz'un Batı' da tehlike görmemesi nedeniyle doğu sınırlarını kontrol altına almak istemiştir Bu sebeple doğuya yönelik fetih politikası izlemiştir Mısır Seferi Nedenleri:
Kanuni Sultan Süleyman, I Selim döneminde duraklayan Batı'ya karşı gazâ siyâsetini yeniden yürürlüğe koydu Belgrad'ın zaptı (1521) Orta Avrupa'da; Rodos'un zaptı (1522) ise Akdeniz'deki etkinlikleri için Osmanlı Devleti'ne elverişli bir konum kazandırdı Macar ordusunu Mohaç'ta yok eden (1526) Kanuni, Macaristan'ın başkenti Buda'ya (Budin) girdi ve Macaristan'ı Zapolya'nın krallığında himâyesine aldıMohaç Şavaşı tarihin en kısa süren şavaşıdır Bu, Osmanlı Devleti'ni Macaristan egemenliği için Habsburglar'la karşı karşıya getirdi Kanuni, Zapolya'yı korumak için 1529'da Viyana'nın kuşatılmasıyla sonuçlanan seferi, 1532'de de Alman Seferi'ni yaptı 1541'de ise Osmanlı egemenliğindeki Macaristan topraklarını bir Osmanlı eyaleti (Budin Eyaleti) yaparak ilhâk etti; ölen Zapolya'nın oğluna, kendisine bağlı olması koşuluyla Erdel Prensliği'ni verdi 1543'teki Macaristan seferi sırasıda ise Estergon Kalesi'ni zapt etti 1547'de Avusturya ve Almanya ile imzalanan barış antlaşması ile Kanuni, ellerinde tuttukları Macaristan topraklarını yılda 30000 altın haraç ödenmesi koşuluyla Habsburglar'a bıraktı Ancak savaş, 1551'de yeniden başladı Rodos'un alınması Kanuni döneminde Osmanlı Devleti'nin batıya karşı bir savaş cephesi de Akdeniz'di Akdeniz'de meydana gelen ilk önemli olay, Saint Jean Şövalyeleri'nin elinde bulunan Rodos'un alınması oldu (1522) Kanuni'nin Rodos'u ele geçirdiği sıralarda Türk-İslâm korsanlar, Cezayir'de bir korsan devleti kurmuş bulunuyordu Ancak bu korsan devleti, V Karl'ın baskıları karşısında, Osmanlı Devleti'nin korumasına girmek zorunda kaldı ve böylece Cezayir bir Osmanlı eyâleti oldu (1533) Bu korsan devletin başında bulunan ünlü denizci Hızır Reis de, Barbaros Hayrettin Paşa adı ile Osmanlı kaptan-ı deryalığına getirildi Barbaros Hayrettin Paşa'nın Osmanlı kaptan-ı deryası olduğu dönemde, Akdeniz'de Osmanlı Devleti ile başta İspanya ve İtalyan şehir devletleri arasında çok şiddetli deniz mücadeleleri gerçekleşti Bu dönemin en önemli olayı, Preveze Deniz Savaşı'nda Barbaros Hayrettin Paşa'nın, kendisinden gemi, top ve asker sayısı bakımından üstün olan ve Andrea Dorya komutasındaki birleşik Hristiyan donanmasına karşı kazandığı parlak zafer oldu (28 Eylül 1538) Bu zafer Osmanlı donanmasının Akdeniz'in en güçlü deniz kuvveti olduğunu ortaya koydu 1541'de V Karl'ın Cezayir'i almak için yaptığı girişim de püskürtüldü Yine Preveze Deniz Savaşı'ndan sonra Osmanlı donanması, Barbaros'un komutasında, Fransa'ya yardım etmek için V Karl'ın müttefiki Savoya Dükü'nün elinde bulunan Nis'i aldı (1543) 1551'de Trablusgarp, Osmanlı egemenliğine geçti Cerbe'de 1560'ta büyük bir deniz zaferi daha elde edildi Bütün bu başarılar Osmanlılar'ın Akdeniz'in en güçlü deniz kuvveti olduğunu ortaya koyduğu gibi, bir süre Akdeniz'in bir Osmanlı denizi olmasını da sağladı Hint Deniz Seferleri Akdeniz'de Osmanlılar'la Hristiyan Akdeniz devletleri arasında her iki taraf için de yıpratıcı deniz savaşları yapılırken, Osmanlı Devleti 1538'den başlayarak Hint Okyanusu'nda Portekizliler ile mücadeleye girişti Osmanlı Devleti'nin Hint Okyanusu için mücadelesi 1669'a kadar sürdü Bu süre içinde birkaç kez Hindistan'a, bir kez de Sumatra Adası'na donanma gönderildi; Yemen, Habeşistan ve bazı Afrika ülkeleri Osmanlı Devleti'ne katıldı, Hint Okyanusu'nda Portekizlilere karşı bazı deniz başarıları elde edildi ise de, Osmanlılar Hint Okyanusu'nda kesin bir üstünlük sağlayamadılar Osmanlılar'ın Hint Okyanusu'ndaki başarısızlığı daha sonra hem Osmanlı devleti hem de tüm doğu ulusları için son derece olumsuz sonuçlar doğuracaktır İran seferi Kanuni döneminde önemli mücadele alanlarından biri de İran oldu Yavuz Sultan Selim zamanında İran'a karşı kazanılan Çaldıran zaferine, Osmanlı ordularının Tebriz'e kadar ilerlemesine ve tüm Doğu Anadolu'nun Osmanlı egemenliğine geçmesine karşın İran ile kesin bir barış antlaşması imzalanmamıştı Gerek İran gerekse Osmanlı İmpratorluğu, birbirlerine kuşku ile bakıyorlardı İran, Anadolu'yu ele geçirme planlarından vazgeçmediği gibi, Osmanlılar da Hint Okyanusu'na kuzeyden açılan iki körfezden biri olan Basra Körfezi'ne açılan Irak topraklarını ele geçirme emelleri besliyorlardı Bu arada iki devlet arasında sınır olayları da eksik değildi; bir takım sınır görevlileri durmadan taraf değiştirmekteydiler Bütün bu olaylar bir araya gelince 1533'te Sadrazam İbrahim Paşa, İran seferiyle görevlendirildi, arkasından da padişah İran seferine çıktı (1534) "Irakeyn Seferi" denilen bu seferin en önemli ve kalıcı etkisi Bağdat dahil olmak üzere Irak topraklarının Osmanlılar'ın eline geçmesi oldu (1535) Böylece Hint Okyanusu'na açılan önemli körfezlerin ikisi de Osmanlılar'ın eline geçmiş oldu İran savaşları 1555'teki Amasya Antlaşması ile sona erdi; antlaşma sonucu Azerbaycan ile merkezi Tebriz, bir kısım Doğu Anadolu toprakları ve Irak Osmanlılar'ın eline geçti Bu barış 1576 yılına kadar sürdü |
Osmanlı İmparatorluğu Tarihçesi |
11-04-2012 | #4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlı İmparatorluğu TarihçesiDuraklama (1579 - 1699) Osmanlı'da duraklama dönemi Sokullu Mehmet Paşa'nın ölmesiyle başlamıştır Deneyimsiz kişilerin tahta geçmesi ile merkezi yönetimin bozulması sonucu, devlet yönetiminde otoritenin sarsılması, halkın devlete olan güveninin azalmasına ve iç isyanların çıkmasına neden olmuştur Özellikle yeniçeriler artık padişaha karşı gelmekteydi Yeniçerilerdeki 'Ocak, devlet içindir' anlayışı yerine 'Devlet, ocak içindir' anlayışı gelişmiştir Avusturya ve İran seferleri sonucu oluşan ekonomik sıkıntılar, tımar sisteminin bozulması ve nüfus artışının yarattığı sosyal hayattaki sıkıntılar ve çağın gerisinde kalınması ile eğitim alanındaki bozulmalar sonucu devlet duraklama dönemine girmiştir Coğrafi keşiflerle ticaret yollarının önem kaybetmesi, sık padişah değişmeleriyle çok verilen cülus bahşisi ve yeniçerilerin artmasıyla verilen ulufe miktarının da artması Osmanlı ekonomisini yıpratmıştır Celali ayaklanmaları, Osmanlı toprak düzenini büyük ölçüde değiştirmiş, ağır vergiler yüzünden ya da “Büyük Kaçgun” sırasında yerlerinden olan çiftçilerin toprakları mültezimlerin ya da yerel yöneticilerin eline geçmiştir Vergiler yüzünden borca giren köylüler, işledikleri toprakları sonunda tefecilere kaptırdılar Osmanlı toprak düzeninin belkemiği olan tımar sistemi bozuldu Büyük nüfus hareketleri ortaya çıktı ve kentlere büyük göçler oldu Tarımsal üretim geriledi ve kıtlık tarım ürünleri fiyatlarının yükselmesine yol açtı On binlerce insan yaşamını yitirdi ve pek çok yerleşim yeri yıkıma uğradı Osmanlıda eğitim(ilmiye)nin bozulması da Osmanlıyı geriletmiştir Avrupadaki gelişmeleri (Reform,Rönesans) Osmanlı'nın takip etmemesi Osmanlı için bir dezavantaj olmuştur NOT:Osmanlı Devleti'nin eğitim sisteminin bozulmasının nedeni Beşik Ulemalığı denilen sistemin ortaya çıkmış olmasıdırBu sisteme göre müderrislerin(Öğretmen) yeni doğan çocukları doğduğu andan itibaren medrese(Eğitim yuvası) öğretmeni sayılıyordu Gerileme (1699 - 1792) Osmanlı Devleti Gerileme Dönemi, Osmanlı tarihinde Karlofça Antlaşmasından (1699) başlayarak, Yaş Antlaşmasına kadar (1792) geçen süreye denir Bu dönemde Karlofça ve İstanbul Antlaşmasıyla kaybedilen yerleri geri almak ve mevcut toprakları korumak amacıyla batıda Avusturya ve Venedik, kuzeyde Rusya ve doğuda İran ile savaşlar yapılmıştır Bu yüzyılda Avrupadan geri kalındığı Pasarofça Antlaşmasından itibaren kabul edilmiş ve yapılan ıslahatlarda Avrupa örnek alınmıştır 26 Ocak 1699 tarihinde Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu ile imzalanan Karlofça Antlaşması, Osmanlı-Kutsal ittifak Savaşları'nı bitirmiştir Karlofça Antlaşması, Osmanlı Devleti'nin toprak kaybettiği ilk antlaşmadır Bu tarihten sonra Osmanlı Devleti'nin gerileme dönemi başlamıştır Papa tarafından Osmanlı Devleti'ne karşı Almanya İmparatorluğu, Avusturya Arşidüklüğü, Polonya Krallığı, Rusya Çarlığı, Malta Sen Jean Şövalyeleri Tarikati ve Venediklilerden(İtalyan) oluşan bir ittifak ile uzun süren savaşlar sonunda yorgun düşen Osmanlı Devleti, Banat ve Temeşvar hariç, bütün Macaristan ve Erdel Beyliği Avusturya'ya, Ukrayna ve Podolya Lehistan'a, Mora ve Dalmaçya kıyıları Venediklilere bırakmıştır Bu yüzyıl başlarında Osmanlı Devleti, kaybettiği toprakları geri alarak Avrupa'da tutunmayı ve eski gücünü korumayı amaçlamıştır Ancak bir süre sonra bu amacına ulaşamayacağını anlayınca elindeki toprakları koruma politikası izlemeye başlamıştır Osmanlı Devleti Gerileme Dönemi, Osmanlı tarihinde Karlofça Antlaşmasından (1699) başlayarak, Yaş Antlaşmasına kadar (1792) geçen süreye denir Bu dönemde Karlofça ve İstanbul Antlaşmasıyla kaybedilen yerleri geri almak ve mevcut toprakları korumak amacıyla batıda Avusturya ve Venedik, kuzeyde Rusya ve doğuda İran ile savaşlar yapılmıştır Bu yüzyılda Avrupadan geri kalındığı Pasarofça Antlaşmasından itibaren kabul edilmiş ve yapılan ıslahatlarda Avrupa örnek alınmıştır Islahatlar Karlofça Antlaşması ile Osmanlı bir dizi tedbirler almaya başlamış ve mali, iktisadi, idari yapılanmaya gitmiş, ordu ve donanmanın yenilenmesi çalışmalarını başlatmıştır III Ahmet döneminde Osmanlı Avrupa kentlerine geçici elçiler göndererek yenilikleri takip etmek istemiştir Bu dönemde matbaa getirilmiş, İstanbul'a bir kâğıt ve kumaş fabrikası kurulmuştur Sultan I Mahmud (1730-1754) ve III Mustafa (1757-1773) dönemlerinde Osmanlı Ordusu modernize edilmeye çalışılmış, humbaracı ve topçu ocaklarının Batı tarzında teşkilatlandırılmasına girişilmiştir Bir Fransız subayı olan Comte de Bonneval, 1731'de humbaracı ocağının ıslahına başlayarak ocağın ihtiyaç duyduğu tâlimli askeri yetiştirmek üzere de 1734 yılında Üsküdar'da bir hendesehâne (mühendislik okulu) açılmasını sağlamıştır Nitekim disiplinli ve modern tâlim ve terbiye ile yetiştirilen bu askerî sınıfın Rusya ve Avusturya ile 1736-1739'da yapılan savaşlarda büyük hizmeti görüldü Ancak, bu sınıf 1747'de yeniçerilerin baskını sonucu kapatıldı Sultan III Mustafa da tahta geçer geçmez, Fransa'dan mühendisler getirterek Mühendishane ve Bahriye sınıfını ve okullarını modern usullere göre ıslah etmeye ve onları tâlim ve terbiyeye girişti Batıdaki gelişmeleri öğrenmek amacıyla Fransa ve Almanya'ya elçiler gönderdi Tıp ve Astronomi sahaları ile ilgili çalışmalar hızlandırıldı Askeri teşkilat Bu döneme ait birçok padişah devletin gerilediğini ve önlenmesi gerektiğini düşünerek birçok tedbir almaya çalışsada Yeniçeri ocağının görev yapamaz hale gelmesi ile yeniliğe açık iyi yetişmiş padişahlara destek olacak devlet adamı olmaması Osmanlının gerilemeyi durduramamasına yol açmıştır ==III Selim ve Islahat manyak III Selim Avrupa ve Avusturya'nın ordu ve idare teşkilatı hakkında rapor hazırlamasını isteyerek elçi olarak gönderdiği Bekir Râtıp Efendi'nin kısa zamanda Avrupa'nın ilmî, siyasî ve askerî durumu hakkında bilgiler toplayarak Avusturya ordusunun teşkilatı, askeri okulları, subayların yetiştirilmesi ve başka bir çok konu ile ilgili sunduğu rapor üzerine Nizam-ı Cedid ordusu oluşturuldu Ayrıca bu döneme Nizam-ı Cedid dönemi de denir Sonra yenilik hareketlerine karşı çıkan devlet adamları ve yeniçeriler isyan çıkardılar Bunun sonuncun da III Selim tahttan indirildi, Nizam-ı Cedit dağıtıldı ve yeniliği destekleyen devlet adamları ve kişiler cezalandırıldı Padişah IV Mustafa bunları destekledi ve böylece Nizam-ı Cedit ordusu ve dönemi sona erdi Gerileme Dönemi Padişahları
Karlofça Antlaşması, (26 Ocak 1699) tarihinde Osmanlı Devleti ile başlarında Avusturya İmparatorluğu bulunan Kutsal İttifak devletleri (özellikle Venedik, Lehistan ve Rusya) arasında imzalanmış olan bir barış antlaşmasıdır Karlofça bugünkü Sırbistan'ın sınırları içinde yer alan (Almanca: Karlowitz, Sırbca: Сремски Карловци/Srijemski Karlovci adı ile anılan) küçük bir kasabadır Antlaşma 1683–1698 Osmanlı-Kutsal İttifak Savaşları'nın sonucunda imzalanmıştır Sonuçlar Karlofça Antlaşması Osmanlı Devleti'nin batıda büyük çapta toprak kaybettiği ilk antlaşmadır Karlofça Antlaşması'ndan sonra Osmanlı Devleti kaybettiği toprakları geri alma siyaseti izlemeye başlamıştır Böylece duraklama dönemi biterken, gerileme dönemi başlamıştır Avusturya'nin barış görüşmelerini kabul etmesinin başlıca sebebi batıda çıkması önlenemez olduğu gayet açık olan savaştı Habsburg Hanedanı'nın İspanya kolundan olan İspanya Kralı II Carlos fiziksel ve akılsal kusurlu idi ve çocuksuzdu İspanya krallığına varis olarak iki değişik hanedan temsilcisi bulunmaktaydı: Birisi Kutsal Roma Germen İmparatoru olan Habsburg hanedanından I Leopold diğeri ise Bourbon Hanedanı'ndan Fransa Kralı XIV Louis Her ikisi de İspanya İmparatorları II Felipe'nin torunu ve sonraki IV Felipe'un damatları olup her ikisinin de İspanya tahtı üzerindeki iddiası ayni güçte idi II Carlos kendine varis olarak önce I Leopold'u seçmisti ama sonra fikrini değiştirip XIV Louis'i varis yapmıştı Fransa ve İspanya'nin birleşmesi ve (İspanya'yı da idaresine geçiren) Fransa'nın Avrupa'nın ve Amerika ve Asya'da İspanya kolonilerine sahip süper-güçlü ülkesi olarak ortaya çıkması Avusturya'yı olduğu gibi diğer birçok batı Avrupa ülkesini de korkutmaktaydı Bu karmaşık İspanya veraseti sorunu bir Avrupa savaşı ortaya çıkarması bekleniyordu Nitekim de Karlofça Antlaşması'ndan 2 yıl geçmeden beklenen oldu ve 1701-1714 döneminde 13 yıl süren ve ilk büyük Avrupa savaşı olan İspanya Veraset Savaşları başladı Karlofça'ya İngiltere ve Hollanda'nın arabuluculuk yapmaya çok hevesli olmaları ve Avusturya'nın bu antlaşmaya hemen razı olması hep bu beklenen savaş nedeniyledi Lâle Devri âle Devri, Osmanlı Devleti'nde, 1718 yılında Avusturya ile imzalanan Pasarofça Antlaşması ile başlayıp, 1730 yılındaki Patrona Halil İsyanı ile sona eren dönemdir Bu dönemin padişahı III Ahmet, sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'dır Zevk ve sefâ devri olarak bilinir Adını, o dönemde İstanbul'da yetiştirilen ve zamanla ünü dünyaya yayılan lale çiçeklerinden alırBu dönem gerileme dönemine dahil olmaktadır Nedim, Lâle Devri'nin günlük hayatını ve İstanbul'un tasvirini aşağıdaki unutulmaz mısralarla yapmıştır: Bu sehri İstanbul kî, bî misl ü behâdir; Bir sengine yekpare Acem mülki fedadir Bazari hüner madeni ilm ü ulemadir İnce ve hassas bir ruha sahip olan Sultan III Ahmet, sadrazam Damat İbrahim Paşa ile uyum içerisinde çalışmış, bu sırada yaşanan Lâle Devri'nde sanata, edebiyata ve toplumsal hayata özgün bir anlayış getirilmişti Sultan III Ahmet, Topkapı Sarayı ile Yeni Câmii'de birer kütüphane, Ayasofya'da Bâb-ı Humâyun'un karşısında Türk sanat şaheserlerinden sayılan Sultan Üçüncü Ahmet Çeşmesi ve İstanbul'un su ihtiyacını karşılamak amacıyla da Deryayi Sim adlı bir su bendi inşa ettirmiştir Bunlardan başka Üsküdar Yeni Vâlide Câmii, Çorlulu Ali Paşa Medresesi, Damat İbrahim Paşa Camii ve Külliyesi, İstanbul'da Yeni Postane arkasında Daarül Hadis ve Sebil, Ortaköy Camii önündeki çeşme, Üsküdar Şemsi Paşa'da Hüsrev Ağa Camii önündeki çeşme ve Çubuklu Camii yanındaki Mesire Çeşmesi gibi eserler yine bu dönemde yapılmıştır Dönemin belki de en gözde eseri olan Sâdâbâd, maalesef günümüze kadar gelememiş, bize yıkıntıdan fazla bir şey kalmamıştır Halkın büyük bir kısmı zor durumdayken İstanbul'da bazı devlet büyüklerinin rahat bir yaşam sürdürmeleri, eğlenceye düşkünlükleri huzursuzluklara sebep oluyordu İran savaşı sırasında Sultanın para karşılığı alınan kaleleri sattığı söylentisi üzerine halk sultanın sefere katılmasını istiyordu III Ahmet ve Sadrazam Damat İbrahim Paşa göstermelik bir sefer alayı düzenlediler Akşam olunca kayıklarla saraya geri dödüler Bu durumun anlaşılması bardağı taşıran son damla oldu Patrona Halil isimli bir hamam tellakı bu durumdan memnun olmayan halkı da yanına katarak isyan çıkardı İsyan sonucu Nevşehirli Damat İbrahim Paşa idam edildi ve yakınları öldürüldü Padişah III Ahmet tahttan indirildi ve yerine I Mahmut getirildi Devir teslim sırasında III Ahmet oğlu I Mahmuta o ünlü sözünü söyledi "Devleti ehliyetsiz sadrazamlara teslim etme" 1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı 1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı Osmanlıların yenik düşmesiyle sonuçlanmış bir savaştır Bu savaşın sonucunda Ukrayna'nın güneyi, Kuzey Kafkaslar ve Kırım Rusya'nın eline geçmiştir Savaşın Nedenleri Savaş ilk önce Lehistan'da kralla soylular arasında çıkan bir anlaşmazlık yüzünden başladı Rus Çariçesi II Katerina Lehistan'ı parçalamak amacıyla Lehistan'ın içişlerine karışıyordu Kralı soylulara karşı desteklemek amacıyla bölgeye Kazak Rus askerlerini gönderdi Askerler Osmanlı Devleti sınırları içindeki Balta kentine girerek katliam yaptılar[1] Osmanlı padişahı III Mustafa bu durumu protesto ederek 25 Eylül 1768 tarihinde Rusya'ya savaş açtı Lehistan'da krala karşı çıkan soylular Osmanlı Devleti'nin yanında yer aldılar Birleşik Krallık da Rus donanmasına danışmanlar göndererek Rusya'nın yanında yer aldı Savaşın Sonuçlanması 21 Temmuz 1774 tarihinde tahta yeni geçmiş olan Osmanlı padişahı I Abdülhamit Küçük Kaynarca Antlaşmasını imzalayarak savaşa son verdi Bu antlaşmayla Kırım'a bağımsızlığı verildi Ama Rusya'nın asıl amacı bağımsız olan Kırım'ı kısa bir süre sonra topraklarına katmaktı 9 yıl sonra 1783 yılında Rusya Kırım'ı resmen kendine bağladı Kısa bir süre sonra da Ruslarla Osmanlılar arasında tekrar savaş çıktı Küçük Kaynarca Antlaşması Küçük Kaynarca Antlaşması Osmanlı Devleti ile Rusya arasında, 1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşına son veren ve Osmanlı Devletinde önemli toprak kayıplarına yol açan antlaşmadır Güney Dobrucadaki Küçük Kaynarca kasabasında imzalandığından bu adı almıştır Antlaşmanın koşulları 17 Temmuz 1774 tarihinde imzalanan ve henüz tahta yeni çıkan I Abdülhamit tarafından tasdik edilen, yirmi sekiz maddelik bu antlaşmaya göre[1] :[*]Kırım Hanlığı'yla Kuban ve Bucak Tatarları siyâsî bakımdan müstakil olup, ancak dînî işlerinde Hilafet makamına tâbi olacaklardır[*]Kılburun, Kerç, Yenikale ve Azak Kalesi'yle Dinyeper (Özi) ve Buğ (Aksu) nehirleri arasındaki arazi, Rusyaya terk edilmiş ve Aksu hudut kabul edilmiştir[*]Ruslar tarafından işgal edilen Besarabya, Eflak, Boğdan ve Gürcistan ülkeleriyle Akdeniz adaları Osmanlılara iade olunacaktır[*]Rus ordusu, Bulgaristanda Tunanın sağ sahilinden, bir ay içinde sol sahiline çekilecektir[*]Babıali, İmparatorlukta Hristiyan diniyle kiliselerini, daimî surette himaye edecektir[*]Rus sefirlerinin, Eflâk ve Boğdan vaziyetleri hakkındaki müracaatları dikkate alınacaktır (Bu madde mucibince memleketin işlerinde Rus müdahalesine devamlı açık kapı bırakılmış oluyordu)[*]Rus ticaret gemileri, Karadenizle Akdenizde hareket serbestisine sahip olacak ve istedikleri zaman boğazlardan geçebilecekler ve Osmanlı limanlarında kalabileceklerdi Böylelikle Karadeniz bir Türk gölü olmaktan çıktı[*]Ruslar İstanbul'da elçilik bulundurabilecek ve Balkanlarda konsolosluk bulundurabileceklerdi Bu da Rusların Panslavizm politikasına zemin hazırlamıştır[*]İngiltere ile Fransa'ya verilen kapitülasyonlar, Rusyaya da aynen tanınacaktır[*]Osmanlı Devleti, savaş tazminatı olarak, üç senede ve üç taksitte, Rusyaya on beş bin kese akça verecektir Osmanlı Devleti tarihinde ilk defa savaş tazminatı ödemiştir[*]Orta Kuzey Kafkasya'da Osmanlı Devleti ile Rusya arasında tarafsız bir bölge olan Kabartay ya da Kabardiya, Rusya'ya ilhak edildi Antlaşmanın sonuçları Osmanlı Devleti, arazi itibariyle fazla kayba uğramamakla beraber, Rusların Eflak ve Boğdana karışmaları, istedikleri yerlerde konsolosluk açabilmeleri ve Ortodoksların hâmisi sıfatını takınmaları gibi maddeler sebebiyle, zayıf anlarında, devamlı olarak bu devletin saldırılarına mâruz kalmıştır Ayrıca bu antlaşmayla Kırım'a özerklik verilmesi Rusya'nın sonradan Kırım'ı egemenliği altına alması için bir atlama taşı oluşturmuştur Nitekim Rusya bu antlaşmanın imzalanmasından 9 yıl sonra Kırım'ı topraklarına katmıştır Küçük Kaynarca Antlaşması ile Osmanlı Devleti;
Nizam-ı Cedid Kavramı [değiştir] Yeni Düzen anlamını taşıyan Nizam-ı Cedid deyimi, Osmanlı Devleti'nin gerileme devrinde, askerin ıslah ve yenileştirilmesine karşılık gelir III Selim'den önce Nizam-ı Cedid kavramının kullanıldığı görülmektedir 1689-1691 yılları arasında sadrazamlık yapan Köprülü Fazıl Mustafa Paşa döneminde, Hristiyanların, Musevi ve Kıptilerin cizyelerinin tek elden toplanması, Cizye Kalemi'ne kayıt ve tescil edilerek, hem tahsilatın emektar ve mutemet cizyedarlar tarafından icrası, hem de devlete fazla irad temini için yapılan yeniliğe Nizam-ı Cedid Tertibi denmiştir 1717 yılında İstanbul'a gelen Fransız subayı De Rochefort'un, sadaret kayslahat projesinin tercümesinde, yapılacak askeri yeniliğe Nizam-ı Cedid denmiştir Eski usül ve teşkilatı ifade eden Nizam-ı Kadim'e mukabil,ileri bir düzen kurma faaliyetini ifade için kullanılan Nizam-ı Cedid tabiri ise III Selim zamanında yaygınlaşmıştır III Selim'in 1790 Ziştovi ve 1792 Yaş antlaşmalarıyla Avusturya ve Rusya ile harbe son verdikten sonra, devleti düştüğü zorluktan kurtarmak için yapmayı kararlaştırdığı harekat da Nizam-ı Cedid adıyla anılır Nizam-ı Cedid'i iki anlamda inceleyebiliriz[*]Dar Anlam: Avrupa usülünde yetiştirilmek istenen talimli asker[*]Geniş Anlam: Yeniçeriliği kaldırmak veya hiç değilse faydalanabilecek şekle getirmek, Avrupa talim usülünü yeni kurulan askeri kuvvetin baskısı ile kabul ettirmek, ulemanın çağdışı düşüncesine karşı koyup nüfuzlarını kırmak, Osmanlı Devleti'ni Avrupa'nın ilim, sanat, ticaret, ziraat, teknik ve sanayide yaptığı ilerlemelere ortak etmek için gelişen yenilik hareketlerinin bütünü III Selim, Ziştovi ve Yaş Antlaşmaları'ndan sonra, pek çok ıslahat yapmaya karar vermişti İşe başlamadan önce, devlet adamlarının bu konudaki fikirlerini öğrenmek istedi Böylece hem onların devlete ait düşüncelerini ve askeri ıslahat hakkındaki görüşlerini öğrenmek imkânı bulacak, hem de istihdam edeceği ekibin bilgi derecesini ve kabiliyetini öğrenip, onları faydalı olabilecekleri sahalarda çalıştıracaktı Layiha veren devlet adamlarını, ayrıldıkları gruplara göre şöyle isimlendirebiliriz:[*]Kanuni devrindeki kanun ve nizamlara dönüldüğü takdirde, ordunun düzenleneceğine inanan ve kendilerine muhafazakar diyebileceğimiz grup[*]Avrupa savaş usüllerini ve talimlerini, "eski kanun ve nizamdır" diye kabul ettirmek isteyen, kendilerine telifçi diyebileceğimiz grup[*]Yeniçerilerin asla ıslah edilemeyeceğine inanarak, yeni bir askeri ordu kurulmasını savunan ve kendilerine "inkılapçılar" diyebileceğimiz grup Nizam-ı Cedid Ekibi Yeni bir ocağın kurulmasına karar verilmesinin en mühim sebebi, yeniçerilerin ıslah edilmesinin çok zor olmasıydı Bu ıslahat düşüncesini benimseyen III Selim henüz tahta çıktığı sıralarda bu düşünceyi benimsemiş olan, açık fikirli ve yenilikçi taraftar bir ekibi toplantıya çağırdı Bu ekibin başına da Rumeli Kazaskeri İsmail Paşazade Esseyid İbrahim İsmet Bey'i getirdi Yayla İmamı Risalesi'ne göre, Nizam-ı Cedid programı 72 maddeden oluşmuştur Osmanlı Devleti bu ıslahatı yaparken Fransa'dan yardım istemiş, 1796 yılında konuyla ilgili olarak top, humbara dökümcüsü, top kundağı ve tüfenkçi işçileri gelmişti Ayrıca, bir süre sonra Fransa'dan General Menand başkanlığında ve amele başı Bamilo ilen gelen heyetle birlikte Prusya'dan da subay ve danışmanlar geldi Bunlardan Albay Von Goetze, 1798'de III Selim'in isteği üzerine Osmanlı kara birliklerinde incelemelerde bulundu Merkezi Teşkilatta Nizam-ı Cedid'in Yeri Yeniçerilerin kuşkulandırılması, düşmanlıklarının kazanılması ve işin daha baştan bitmesi gibi mahsurlar içerdiğinden Nizam-ı Cedid ayrı bir ocak değil de Yeni Asker, Bostancı, Tüfenkçi Ocakları adıyla Bostaniyan-ı Hassa Ocağı'na bağlandı Nizam-ı Cedid Ordusu III Selim'in topladığı bir mecliste, Sultan Süleyman devrindeki düzene dönülürse işlerin kolaylaşacağı fikri taraftar bulunca, ilk önce ocağa haftalık belli düzende talim yapılması fikri sorulmuş ancak ocak ağalarından olumsuz yanıt alınmıştır Bunu üzerine Nizam-ı Cedid ordusunun kurulmasına karar verilmiştir Yeniçerilerin tepkisini çekmemek için ise Bostancı Ocağı'na bağlı Bostancı Tüfenkçisi adı altında kurulmuştur İlk kışla Cezayirli Gazi Hasan Paşa'ya ait olan Levend Çiftliği'nde kurulmuş, daha sonra artan destekle beraber önce Üsküdar'da daha sonra da Üsküdar merkez olmak üzere Anadolu'da ortalar kurulmuştur Bugünkü Selimiye Kışlası'nın temellerinin atıldığı Üsküdar Kışlası'na bağlı olan Anadolu'daki ortalar şöyleydi:Ankara Ortası, Bolu Ortası, Kayseri Ortası, Kastamonu Ortası, Kütahya Ortası, Kırşehir Ortası, Amasya Ortası, Sivas Ortası, Aydın Ortası, Çankırı Ortası, Çorum Ortası,Aksaray Ortası, Menteşe Ortası, Seydişehir Ortası, Niğde Ortası, Hamid Ortası, Manisa Ortası, İçel Ortası ve Karaman Süvari Ortası Bu ortaların kurulmasıyla beraber Nizam-ı Cedid Ordusu'nun mevcudu 230000'e yaklaşmıştır Askerler 25 yaşını geçmemiş, yiğit, asil, ve temiz ailelerden seçilir; bunlara önce usul ve erkan öğretilirdi Ocakta her bir üye arasında kefalet sistemi geliştirilmişti; böylece firarlar engelleniyordu |
Osmanlı İmparatorluğu Tarihçesi |
11-04-2012 | #5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlı İmparatorluğu TarihçesiDağılma (1792 - 1922) Bu dönem 1792 Yaş Antlaşması ile başlayıp 1922 de Osmanlı Devleti'nin yıkılışına kadar devam eden dönemdir Osmanlı Devleti Avrupalı devletlerin kendi aralarındaki çıkar çatışmalarından yararlanıp denge politikası izleyerek varlığını korumaya çalışmıştır Osmanlı Avrupa'da çıkan isyanlar ve uzun süren Rus savaşları ile iyice yıpranmış ve devlet yönetiminde ıslahata yönelik çalışmalar yapılmış ise de pek başarılı olunamamıştır
1 Alemdar Mustafa Paşa, Nizam-ı Cedit ordusunun yerine Sekban-ı Cedit Ordusunu kurdu 2 II Mahmut Alemdar Mustafa Paşanın öldürülmesi üzerine Sekban-ı Ceditin yerine Eşkinci Ocağı kurdu 3 1826'da Yeniçeri Ocağını kaldırarak yerine Asakir-i Mensurei Muhammediye ordusu kuruldu Bu olayın adı Vakay-ı Hayriye(Hayırlı Olay)'dır 4 Yeni kurulan Asakir-i Mansure-i Muhammediye ordusu tümen, tabur, bölük gibi birliklere ayrıldı Eğitimi için Prusya'dan subaylar getirildi Avrupaya subaylar gönderildi Abdulmecid Dönemi (1839-1861) [değiştir] Londra Konferansı (1840) [değiştir]
Londra Konferansı (1841) Hünkar İskelesi Antlaşması'nın süresi bitince Londra'da bir konferans toplandı Toplantıya İngiltere, Rusya, Fransa, Avusturya, Prusya ve Osmanlı Devleti katıldılar Londrada imzalanan boğazlar sözleşmesine göre; Boğazlar Osmanlı Devleti'nin olacak, ancak Osmanlı barış halindeyken boğazlar bütün savaş gemilerine kapatılacaktı
Tanzimat Fermanı (3 Kasım 1839) Ana madde: Tanzimat Fermanı Tanzimat fermanı'nın amacı; Osmanlı uyruğunda bulunan bütün vatandaşlara eşit haklar vererek Avrupa Devletleri'nin Osmanlıların içişlerine karışmasını önlemek, Azınlıklar ve Avrupa üzerinde olumlu bir etki yaparak Avrupalı Devletlerin desteğini sağlamak ve imparatorluğu yeniden toparlamaktı
Tanzimant Fermanının İçerdiği Esaslar
Kırım Savaşı (1853-1856) Sebepleri; 1 Rusyanın Osmanlı Devleti üzerindeki emelleri 2 Kutsal Yerler Meselesi: Rusya İstanbul'a bir elçi göndererek Ortodoks kilisesinin kutsal yerlerle ilgili isteklerinin onaylanmasını istemiş,Osmanlı bu isteği reddetmişti 3 Rusya'nın 1848 İhtilallerinin Avrupa'da meydana getirdiği karışıklıklardan yararlanmak istemesi Bu sebeplerden dolayı savaş, Osmanlı Devleti ile Rusya arasında 1853'de başladı Osmanlı donanması Sinop'ta Ruslar tarafından yakıldı 1854'te İngiltere ve Fransa, Osmanlı Devleti'nin yanında yer aldı Sivastopol kalesi kuşatılarak alındı Yenilen Rusya ile Paris Antlaşması imzalandı(1856) Kırım Savaşında İngiltere, Fransa, Sardunya ve Piyomento, Osmanlı Devletinin yanında savaşa girdi Avusturya ise Eflak-Boğdan'ı işgal ederek destek verdi Osmanlı Devleti ilk dış borcu Kırım savaşı sırasında İngiltere'den aldı(1854) Osmanlı Devleti Paris anlaşması sırasında Avrupalı devletlerin tam desteğini kazanmak için azınlıklara geniş haklar tanıyan Islahat Fermanı'nı ilan etti Islahat Fermanı (1856) Ana madde: Islahat Fermanı Paris anlaşması görüşmeleri sürerken Islahat Fermanı ilan edilmişti(1856) Bu fermanla ilgili bir madde Paris Anlaşmasında da yer aldı Islahat Fermanı kaynağını ve ortaya çıkış nedenini yabancı devletlerden almaktadır Bu fermanın esasları Fransa'nın ısrarı ile Avusturya, İngiltere ve Fransa tarafından belirlenmiştir Osmanlı Devleti, Paris antlaşması şartlarını lehine çevirmek için bu fermanı ilan etmiştir 1)-Din ve mezhep hürriyeti sağlanarak azınlıklara okul, kilise ve hastane açma hakkı verilecek 2)-Azınlık ve yabancılara küçük düşürücü sözler söylenmeyecek 3)-Azınlıklar da bütün devlet memurluklarına girebilecek 4)-Askerlik işleri yeniden düzenlenecek,azınlıklardan askerlik için bedel kabul edilecek 5)-Vergi sistemi yeniden düzenlenecek İltizam usulü kaldırılacak 6)-Herkes inancına göre yemin edecek, karma mahkemeler kurulacak Abdulaziz Dönemi(1861-1876) Bu Dönemde, Rusyanın Balkanlarda panslavizm idealini yaymaya başlamasıyla isyanlar başlamıştır Sırp,Karadağ, Bosna-Hersek, Romen(Eflak-Boğdan) ve Bulgar isyanları ortaya çıkarak "Balkan Bunalımı"na zemin hazırlandı ve Girit'teki Rumlar ayaklanarak Yunanistan'a bağlanmak istediler Avrupalıların duruma müdahalesiyle Osmanlı Devleti Halepa Fermanı'nı ilan etmiş ve Giritlilere vergi muafiyeti getirilmiştir Mısır Hidivi (valisi) İsmail Paşa'nın gayretleri ve Fransa'nın desteğiyle 1869'da Süveyş Kanalı açılmış, böylece coğrafi keşiflerle önemini yitiren Mısır ve Akdeniz yeniden canlanmıştır Bu durum Avrupalı devletlerin Mısıra sahip olma arzunu artırmıştır Beylerbeyi ve Çırağan sarayları yapılmıştır Avrupalı Devletler azınlıklarla ilgili ağır istek ve tehditlerden oluşan Berlin Memorandumu'nu ilan ettiler Avrupada önemli gelişmeler görülmüş, İtalya(1870), ve Almanya(1871) siyasi birliklerini tamamlayarak siyasi güç olarak ortaya çıktılar V Murat Dönemi V Murat Abdülaziz'in tahttan indirilmesi sonucu padişah oldu(1876) Ancak sağlığının yerinde olmadığı görüldü Bu durum karşısında başta Mithat Paşa olmak üzere önde gelen devlet adamları toplam 99,5 gün tahtta kalan V Murat'ı tahttan indirerek Meşrutiyeti ilan etme sözü veren II Abdülhamit'i tahta çıkardılar II Abdulhamit Dönemi (1876-1909) 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi) Savaşın nedeni, İstanbul (Tersane) ve Londra Konferansı kararlarının Osmanlı tarafından kabul edilmemesi ve Rusya'nın Panslavist politikası ve sıcak denizlere inme çabasıdır Rusya ilk olarak, Osmanlı'dan balkanlarda ıslahat yapmasını istemiştir Çünkü Rusya da içinde bulunduğu karışıklıklar dolayısıyla olası bir savaştan çekinmekteydi Ancak Osmanlı savaş çıkacağını bile bile bu istekleri reddetmiştir Çünkü Islahat Fermanı nedeniyle, kamuoyu tarafından reformlara büyük bir tepki vardı Rusya tüm bu sebeplerden dolayı Osmanlı Devleti'ne savaş ilan etti Savaş, Doğu ve Batı cephesi olarak ikiye ayrılmıştı Batı cephesinde, Plevne'ye kadar ilerleyen Rus kuvvetlerini, Gazi Osman Paşa durdurdu Ancak kaledeki kıtlık dolayısıyla, taarruzu deneyen Osman Paşa başarılı olamadı Ruslar doğuda Erzurum'a kadar ilerlediler Rus ordusu Aziziye Tabyalarında Şehit Halil Başkan Paşa tarafından durduruldu Ancak ağır kış şartlarına dayanamayan Osmanlı kuvvetleri, Rus ordular karşısında tutunamadı Ruslar batıda Edirne ve doğuda Kars'a kadar girdiler Sonuç olarak da, iki taraf arasında Ayestafanos Antlaşması imzalandı Bu anlaşma Rusya'ya sıcak denizlere inme konusunda Balkan ve Doğu koridorunu açmıştır Bu durum Avrupa devletlerin tepkisine neden olmuş, Rusya yeni bir savaşı göze alamadığından Berlin'de bir kongre toplanmasını kabul etmiştir Bu antlaşma yürürlüğe girmemiş,bunun yerine Berlin antlaşması imzalanmıştır Osmanlı Devleti'nin imzalayıpta uygulamaya konulmayan iki antlaşma AYESTEFANOS ve SEVRdir Berlin Kongresi ve antlaşması(1878) Bu sırada İngiltere, Osmanlı Devleti'ne Kıbrıs'ın kendisine bir üs olarak verilmesi durumunda kongrede Osmanlı Devletini savunacağını söyledi Osmanlı İngiltere'nin bu isteğini kabul etmek zorunda kaldı Bu antlaşma ile Osmanlı'nın dağılma süreci hızlandı İngiltere de Osmanlı topraklarının parçalanmasına katıldı Bu yüzden Osmanlının dış politikasında İngiltere'den boşalan yeri Almanya almaya başladı Ermeni meselesi ilk defa uluslararası bir antlaşmada yer almış, Ermeni Meselesi Ermenilerin değil Osmanlı'yı parçalamak isteyen devletlerin meselesi olarak ortaya çıkmıştır Osmanlı'nın 19 yyda en çok toprak kaybettiği antlaşmadır Anlaşmadan en karlı çıkan, Bosna-Hersek üzerinde haklar elde eden Avusturya ve Kıbrıs'ı üs olarak alan İngiltere'dir V Mehmet Reşad Dönemi (1909-1918) Trablusgarp Savaşı (1911) XX yy başında Kuzey Afrika'da sadece Trablusgarp Osmanlı egemenliğinde kalmıştı(Daha önce Cezayir'i ve Tunus'u ve Fas'ı Fransızlar işgal etmiş, Mısır'ı da İngilizler işgal etmişlerdi) İtalya'nın gelişen sanayisi için hammadde ve pazar arayışı, bunun içinde Osmanlının elindeki Trablusgarp'a asker çıkarmaları Trablusgarp'ı ele geçirmekte zorlanan İtalyanlar Oniki Ada ve Rodos'u işgal ettiler Bu sırada Balkan Savaşı patlak verince Osmanlı Devleti barış imzalamak zorunda kaldı İtalyanlarla Uşi (Ouchy)Antlaşması imzalandı(1911) Antlaşmaya göre Osmanlının kuzey afrikadaki son toprağı olan Trablusgarp ve Bingazi İtalya'ya bırakıldı Balkan Savaşları Rusyanın Panslavist politikası ve sıcak denizlere inme düşüncesi doğrultusunda Balkan Devletlerini Osmanlıya karşı kışkırtması sonucu çıkmıştır İngiltere, Osmanlı-Almanya yakınlaşmasından rahatsızlık duyuyordu Çünkü Almanya hem Avrupa'nın güçlü bir devleti hem de İngiltere'nin sömürgelerine göz diken bir tavırda idi İngiltere Almanya tehlikesine karşı daha zayıf durumda olan Rusya'yı kullanmaya karar verdi I Balkan Savaşı Ana madde: I Balkan Savaşı Osmanlinin Trablusgarp'ta savaşıyor olmasini firsat olarak gorduler ve Rusların kışkırtmasıyla Sırbistan, Yunanistan, Karadağ ve Bulgaristan aralarında anlaşarak Osmanlı Devletine savaş açtılar
II Balkan Savaşı I Balkan savaşında en çok toprağı Bulgaristan almıştı Bu durumdan memnun olmayan Yunanistan, Sırbıstan, Karadağ ve Romanya Bulgaristan'a savaş açtılar Bu durumdan faydalanan Osmanlı Devleti'de savaşa girerek Edirne ve Kırklareli'yi Bulgarlardan geri aldı Osmanlı Devleti Bulgaristan ile İstanbul Antalaşması'nı, Yunanistan ile Atina Anlaşmalarını imzaladı(1913) İstanbul ve Atina Antlaşmalarında Bulgaristan ve Yunanistanda yaşayan Türklere "Azınlık" statüsü verildi Balkan Savaşlarından sonra Talat, Cemal ve Enver Paşaların devlet idaresindeki etkinliği arttı 1'ıncı Balkan savasına katılmayan devlet ROMANYA I Dünya Savaşı (1914-1918) Dünya Savaşı veya Birinci Cihan Harbi, 28 Temmuz 1914 tarihinde Avrupa'da başlamış, ancak dünyanın dört bir yanındaki ülkelerin katılması ve diğer kıtalardaki sömürgelere de yayılması nedeniyle "Dünya Savaşı" olarak adlandırılmıştır Dört yıldan uzun süren savaş, 1918Avrupa'da dört merkezi devlete karşı, Avrupa ve diğer kıtalarda bulunan yirmi beş devletin bulunduğu, o tarihe kadar görülmemiş ilk dünya savaşıdır I Dünya Savaşı Avrupa'da İttifak Devletleri, Bağlaşık Devletler veya Merkezi Devletler diye adlandırılan Almanya, Avusturya-Macaristan, Osmanlı Devleti ve Bulgaristan ile İtilaf Devletleri diye adlandırılan Britanya İmparatorluğu, Fransa ve Rusya önderliğindeki Sırbistan, Karadağ ve Belçika devletleri arasında gerçekleşmiştir Savaşa sonradan İtilaf Devletleri tarafında İtalya, ABD, Japonya, Yunanistan, Portekiz ve Romanya da katılmıştır Savaş, 19 yüzyıl ile 20 yüzyılın başlarında meydana gelen olay ve gelişmelerin bir sonucudur yılında sona ermiştir Birinci Dünya Savaşı, I Dünya Savaşı'nda Osmanlı Devleti'nin askerî hareketleri Osmanlı Cephesi (I Dünya Savaşı) maddesinde açıklanmaktadır 30 Ekim 1918'de Osmanlı Devleti Mondros Mütarekesi'ni imzalayarak savaştan çekilmiştir Çanakkale Savaşı, I Dünya Savaşı1915-1916 yılları arasında Gelibolu Yarımadası'nda Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri[2] İtilaf Devletleri; Osmanlı Devleti'nin başkenti konumundaki İstanbul'u alarak boğazların kontrolünü ele geçirmek, Rusya'yla güvenli bir tarımsal ve askeri ticaret yolu açmak, Alman müttefiklerinden birini savaş dışı bırakarak İttifak Devletlerini zayıflatmak amaçları ile ilk hedef olarak Çanakkale Boğazı'na girmişlerdir Ancak saldırıları başarısız olmuştur ve iki tarafın da çok ağır kayıplar vermesiyle İtilaf Devletleri geri çekilmişlerdir arasında yapılan deniz ve kara muharebeleridir sırasında Saltanatın Kaldırılması Saltanatın Lağvı veya Padişahlığın Kaldırılması, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 1 Kasım 1922'de kabul ettiği "Osmanlı İmparatorluğunun münkariz olduğuna dair" 308 numaralı kararname ile gerçekleşmiştir Kararname, ilga hükmünü geriye yürüterek "İstanbul'daki şekl-i hükümetin 16 Mart 1336 [1920]'de tarihe intikal ettiğini" bildirmiştir [1]Aynı gün alınan bir başka Meclis kararıyla 1 ve 2 Kasım günleri milli bayram ilan edilmiştir Kararnamenin ilanından sonra sadrazam Tevfik Paşa başkanlığında 4 Kasım günü son toplantısını yapan Osmanlı hükümeti istifasını padişaha sunmuştur 5 Kasım'da Ankara hükümetinin İstanbul'daki temsilcisi Refet Paşa (Bele) tüm bakanlık müsteşarlarını Divanyolu'ndaki Şark Mahfili'nde toplayarak her türlü faaliyete son vermelerini tebliğ etmiştir 7 Kasım'da Babıali'deki başbakanlık dairesi resmen boşaltılmış ve Osmanlı Devleti'nin resmi gazetesi olan Takvim-i Vekayi'nin yayınına son verilmiştir Şeklen "halife" ünvanını koruyan VI Mehmet Vahidettin 10 Kasım'da son Cuma selamlığına katılmış, ancak yaşamına ve özgürlüğüne yönelik tehditleri gerekçe göstererek 17 Kasım sabahı Boğaziçi'nde demirli bulunan İngiliz zırhlısı Malaya'ya sığınmıştır Bunun üzerine 19 Kasım'da TBMM, veliaht Abdülmecit Efendi'yi halife ilan etmiştir Nihayet 3 Mart 1924'te çıkarılan bir kanunla halifelik de lağvedilmiş ve tüm Osmanlı hanedanı mensupları yurt dışına çıkarılmıştır |
|