Türkçe’Ye Saldırılar Ve Medya |
10-24-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Türkçe’Ye Saldırılar Ve MedyaRadyo, televizyon, gazete ve dergi, Ahlaksızlık boy aşmış, sergi var sergi, Yetmedi, koy gitsin kültüre de vergi, Çalar özünü kanarsan, boşa bu yergi Yazıya değerli Ozanımız, Sn Ahmet Yılmaz’ın Otuz kupon adlı şiirinden esinlenerek, bir dörtlük ile başlamak istedim Toplumun geldiği nokta ve kültür üzerine yozlaştırma hareketlerinin öncülüğünü yapan medyanın, yerini belirlemede öncülük eden, değerli eserlerden birisidir Milletlerin çöküş sürecini başlatan en büyük etken, kültürel yozlaştırma hareketleri ile başlar Bu bağlamda en etkin saldırı, tarihsel bütünlüğü ve milli olan bütün değerleri yok etmekten geçer Bu değerleri koruma ve yaşatma babında en güçlü olgunun dil olduğu düşünüldüğünde, hedefinde dil üzerine bir saldırı olacağı kaçınılmaz bir gerçekliktir Toplumların geçmişi ile geleceği arasında köprü olan, tarihini bugünlere taşıyan, gelecek nesillere ışık olan, kültürünü yaşatmak için baş araç olan, kısacası var oluşunun yegâne göstergesidir dil Türk Milletinin karakter yapısı incelendiği zaman, tarihin her döneminde, kültür ve inanç bağlarının güçlü olduğu, milli değerlere sahip oluşu ve bu değerler ekseninde, karakteristik yapısı birleştiği zaman, yıkılmadığı görülmektedir Bu bağlamda yaklaşan ve ülkemiz üzerinde emelleri olan kesimler, kültürel saldırıya geçiş yapmış ve bunun en etkin kullanımı olan, iletişim araçlarını kullanmışlardır Popüler kültür hareketlerinin etkilerinin ilk olarak gözlenmeye başladığı yıllar olarak anımsanan, televizyon, radyo, sinema vs iletişim araçlarının içimize girdiği yıllar, toplumda ki yozlaştırma hareketlerinin ilk yıllarıdır Popüler kültürün içimize kadar işletilmeye çalışılması, milletin değerlerini ortadan kaldırmak için yapılan bu uğraş, yıkım üzerinedir Popüler kültür ile nasıl, milletimizin özüne yaraşır hareket etmesi istenmiyor ise, dilini de özüne göre kullanması, baltalanmaya çalışılmaktadır Cihan harbinde top ile yıkılmayan bir milleti, kültürel yozlaşma ile özünden uzaklaştırarak yıkmaya çalışan bu bedbahtlar, yerlerini yerli işbirlikçileri, gayri ahlaki ideoloji sahibi olan, kendi içlerinde birbirlerini aydın olarak niteleyen kişilere bırakmışlardır Bunların bazıları, bilirkişi olarak medyayı işgal etmiş, aydınlık nişanesi olarak gördükleri yabancı terimleri bol, bol kullanarak, yabancılaştırma ve yozlaştırma vazifelerini yerine getirmenin hazzını duyarlar Bir kısmı ise, zaten ideolojiden gelen gayri ahlakilik ile yapmış oldukları, sözde kültürel, özde magazinsel ve yozlaştırıcı programlar ile görevlerini yapmanın keyfini duyarlar Ardından, diziler, sinema ve reklâm filmleri; bu senaryo ardı ardına işler Farkına varmadan bizlerde, hayret ve dehşetle, bir o kadar da sempati ile takip ederiz Uyuşukluk son raddesine varana kadar devam eder Tabi ki, birileri dur diyene kadar Artık bağışıklılık haline gelen bu yapıtların esaretinde, günlük konuşma dilimiz dahi, kendimize ait değildir O kadar yabancı dil etkileşimi altına girdik ki, günlük konuşmalarda, bu yabancı kelimelerin yerine konabilecek Türkçe karşılığı olan kelime bile bulamamaktayız Bu durumun mimarı tabi ki, medyadır Kanal isimlerinden tutunda, program isimlerine varana kadar birçok isim yabancı kelimelerden seçilmiş, ekonomik, siyasi cümleler kullanılırken arasına yabancı kelimeler serpiştirilmiş, harfler okunulurken, Türkçe olduğu gibi telaffuz etmek yerine özellikle başka dillerde okunuş tarzı seçilmiştir Bu süreç o kadar güzel işlemiş ki, artık selamlar rahmetten uzak, kelamlar samimiyetten kopuk Yarın öbür gün Ahmet’ler Hans, Mehmet’ler Michael olursa şaşırmayın Tıpkı Bakkalların market, kahvelerin cafe, lokantaların fast food, selamların hello, tamamların okey olduğu gibi… Bugün dilinde yıkım yapmayı başaranlar, yarında gayri ahlaki fikirlerini dayatırlar Doğal olarak dilini kaybeden kişiler ise gayri ahlaki olmaya müsaittirler Bu kadar gayri ahlaki fikir sahipleri ile karşı karşıyayken, onların yaptıkları işlerin farkında olmamak cahilane bir davranıştır Cahillik diye nitelendirdim kimse kusura bakmasın Ama düşünsenize, bir insanın sizin uzuvlarınızdan her hangi birine, bir müdahalede bulunmasını, gözünüze, kolunuza, ayaklarınıza talimat vermesini… Bu uzuvlara siz istemeden kimse yön verebilir mi? Sizin istemediğiniz bir davranışı yükleyebilir mi? Peki neden özümüze ait olan güzel Türkçemiz varken, başka ülkelerin dilleri, medya aracılığı ile bilincimize yüklenir ve bizde sessiz sedasız bu uygulamanın kurbanları konumuna düşeriz El, ayak gibi uzuvlara her hangi bir fiiliyat yapılmasına dur diyebilen beyinler, bilinçli veya bilinçsiz dilimize bu komutların yüklenilmesine neden sessiz kalırlar Bu cahillik değil de nedir? Milletler dilleri ile var olurlar Tarihsel bütünlük, milli bir ülkünün var olabilmesi, yeni nesillere açılabilmek, güçlü bir devletin dünya devletleri arasına girebilmesi ancak dile sahip çıkılarak olur Dilini kaybetmiş bir millet her şeyini kaybetmeye mahkûmdur Hiçbir şeyimi kaybetmek istemiyorum diyorsanız, dilinize sahip çıkın… Özüm Türkçe, sözüm Türkçe, Hayalim Türkçe, sevdam Türkçe Herkese Türkçe Sevdalar… Saygılar… Demirhan ÇIRACI |
|