Bülent Tarcan Hakkında Bilgi |
10-21-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Bülent Tarcan Hakkında BilgiBülent Tarcan Hakkında Bilgi Bülent Tarcan dokuz yaşında müziğe ilgi duyarak, Urfa’da amatör bir öğretmenle keman çalışmaya başladı 1931′de İstanbul Tıp Fakültesi’ne girdi Bu arada Kari Berger’in keman öğrencisi oldu 1932′de İstanbul Belediye Konservatuvarı’na girerek, Cemal Reşid Rey ve Seyfeddin Asal ile çalışmalara başladı Bülent Tarcan ilk beste denemelerine henüz ortaokul yıllarında başladı Konservatuvardaki öğrencilik yılarında yaptığı ilk çalışmaları, sonradan başka yapıtlarına temel oluşturduğundan, yapıt listesine katmadı Sözgelimi, ilk yazdığı piyano konçertosu ya da keman sonatı o günlerde seslendirildiği halde, sonradan Bülent Tarcan tarafından yapıt listesinin dışında bırakıldı 1934′te Ahmet Adnan Saygun ile tanışan besteci onun görüşlerinden ve sanat anlayışından geniş ölçüde yararlandı 1939′da İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi Enstitüsü’ne asistan, 1944′te başasistan oldu 1948′de aynı dalda doçent olan Bülent Tarcan, 1950-1951 yıllarında London Hospital’a giderek cerrahi konusunda uzmanlaştı Bir yandan da bestecilik yönünü kendi kendine geliştirmeye çalıştı Bu süre içinde müzik çalışmalarına ara vermek, tıp ile bestecilik arasında bir seçim yapmak gereksinimi duydu Ancak piyano süiti ile girdiği bir banka yarışmasında birincilik kazanması, ona her iki dalı da birlikte yürütme yolunu açtı Kadıköy Halkevi’nde 1943-1945 yılları arasında orkestra yöneten Bülent Tarcan, 1960′ta tıp dalında profesör oldu, 1984′te de emekliye ayrıldı YAPITLARININ ÖZELLİKLERİ Bülent Tarcan’ın bestecilik çalışmaları üç döneme ayrılabilir 1934′ten 1940′a uzanan ilk dönem Cemal Reşid Rey ile birlikte konserlere çıktığı, araştırma çabalarını sergileyen yıllardır Keman ve Piyano Sonatı gibi yapıtları kendine bir yol çizme çalışmaları olarak değerlendirilebilir 1940′tan 1952′ye dek geçen dönem, bestecinin kendine özgü bir kişilik taşıyan, sahnede, konserlerde çalınabilme amacıyla yazdığı yapıtları gerçekleştirdiği dönemdir Tıp öğreniminin yoğunlaştığı yıllar bir süre müzik çalışmalarına ara verdikten sonra Piyano Süiti ile başlattığı yeni çalışmalarıysa Bülent Tarcan’ın üçüncü dönemini oluşturur , Dönemler arasındaki teknik farklılıklar şöyle özetlenebilir: İlk çalışmalarında halk ezgilerinden kaynaklanarak, onların melodik bütünlüğünü koruyarak, ritmik özelliğine bağlı kalarak besteler yapmıştır İkinci dönem, besteciyi bir “transformatör” olarak kabul ettiği aşamasıdır: Bir yönden giren halk ezgilerinin melodi ve ritmi, bestecinin benlijinde değişikliğe uğrayarak bir başka yönden, yeni bir şekilde ortaya çıkar Üçüncü dönemindeyse, besteci, gerek geleneksel müziğimizden, gerekse halk müziğimizden kaynaklandığını, ancak bunların bıraktığı izlenimlere dayanarak kendi folklorunu kendi yaptığını belirtir Bülent Tarcan, her yapıtını dinleyenin, “bu bir Türkün bestesidir” tepkisini göstermesi üstünde özenle durmakta, böylece Türk motiflerini her çalışmasında işlemektedir 1961′de yazdığı Introduction, Passacaglia ve Fugue başlıklı çalışmasıyla çizgisel ve modal yazım üslubuna yönelmiştir Keman ve viyolonsel için bir “düet” olan bu parça, konser yapıtı niteliğindedir 1972′de bestelediği, Bir İstanbul Şarkısı Üstüne Çeşitlemeler tümüyle “klasik” üslupta bir denemedir Tonal armoni ve kontrapunto (kontrpuan) ile yazılmış, ikili orkestra için düzenlenmiştir On bir çeşitleme, bir passacaglia ve bir fügden kuruludur Dumrul Bale Süiti, büyük orkestra, solo soprano ve koro için, üç perde olarak bestelenmiştir 1977′de besteci bu yapıttan bir de konser süiti ( Dumrul Konser Süiti) oluşturmuştur Bülent Tarcan’ın yeni çalışmalarından biri olan Sakarya başlıklı senfonik şiir, aynı zamanda bir kantat niteliği taşır Büyük orkestra, soprano solo ve koro için 1983′te tamamlanan bu yapıt, Sakarya Savaşı’na karşı bir kutlamadır Dört bölüm içerir: “Kâbus”; “Sakarya Dolaylarından Yankılar”; “Savaş”; “Yüceliş” Bülent Tarcan’m 1979-1980 yıllarında piyanocu kızı Hülya Tarcan için yazdığı Piyano Konçertosu üç bölümden oluşur: İlk bölüm, klasik sonat kalıbına uysa da serbest yazılmıştır İkinci bölüm, geleneksel Türk müziği ezgilerinden esinlenmedir Üçüncü bölüm 10/16′lık ölçüdedir ve “Curcuna” başlığını taşır Aksak ritimler giderek kıvrak bir finale varır Bülent Tarcan, günümüzde, Mimar Sinan’ı konu alan dört bölümlü bir kantat üstünde çalışmaktadır Bülent Tarcan’ı ülkemizde birinci kuşak besteciler (Türk Beşleri gibi) ile bir sonraki kuşak arasında, bağımsız bir konumda inceleyebüiriz Türk halk ezgi ve ritmi ile geleneksel Türk müziğinden esinlenen bir içerik ve teknik olarak yeni-modal (neo-modal) bir yapı kullanmaktadır |
|