Pragnanz Yasası |
10-15-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Pragnanz YasasıPragnanz Yasası Gestalt kuramcıları algısal örgütlemeye yardımcı olan yasların hepsini kapsayan daha genel bir yasa oluşturmuşlar ve buna Pragnanz yasası adını vermişlerdir Kofka bunu şu şekilde açıklamaktadır : ”Psikolojik örgütlemeler, kontrol eden koşullar izin verdiği ölçüde,olabildiği kadar iyi olacaktır” Her psikolojik olayda anlamlı,tam ve basit olma eğilimi vardırGestalcılara göre, psikolojik yaşantı ile beyinde var olan süreçler arasında izomorfizm(eş bilimcilik) vardır Dışsal uyarıcılar beyinde reak-siyona neden olmakta ve bunun sonucunda yaşantı kazanılmaktadır Gestaltcılar,beyinin kendisine gelen duyusal uyarımları Pragnanz yasasına göre aktif olarak işleyip anlamlı ve tam olan yeni bir forma dönüştürdüğü-nü ileri sürmektedirler Kofkaya göre dışarıdan gelen duyusal uyarımları anlamlandırma ve örgütlemede sadece Pragnanz yasası değil, aynı zamanda bireyin inanç-ları, değerleri, gereksinmeleri, tutumları da etkili olmaktadır Bu nedenle, aynı fiziksel çevrede bulunan kişilerin çevreyi yorumlamalsrı ve tepkileri farklı olabilmektedir Bunun için de bireyin davranışının gerisindeki ne-denleri anlayabilmek için coğrafi çevresinden çok, davranışsal çevresi bilinmelidir Algısal Değişmezler Bir objeyi, koşullar değişmesine rağmen aynı obje olarak görmemize algısal degişmezlik denir Kapının pozisyonuna bağlı olmaksızın(örneğin kapalıyken ya da açıkken) onu kapı olarak,kişiyi önümüzde durmasına ya da daha uzakta olmasına bağlı olmaksızın aynı kişi olarak algılarız Bir başka örnek olarak şu verilebilir; yemek masasının üzerindeki ta- bak , bardak ,çatal ve kaşıkları düşünün Masayı algılarken, yanlızca gö-zümüzün retinası üzerine düşen verilere dayanmış olsaydınız, masanın üzerindeki tabaklar siz uzaktayken oval, yaklaşınca yuvarlak gözükürdü; bardaklar uzaktan ufak, yakından büyük bardak olurdu bu durum algısal dünyamızda, içinden çıkılmaz bir karmaşa yaratır ve çevreye uyumumuzu olanaksız hale getirirdi Beynimiz bu karmaşayı önlemek için algısal de- ğişmezliği yaratmıştır Bellek İzi ve Unutma Kofka’ya göre, kazanılmakta olan yaşantı, bellek sürecini harekete geçirir Çevresel yaşantının, beyinde meydana getirdiği etkinliğe bellek süreci denir Bu etkinlik bittiğinde bir iz kalmakta ve bu ize bellek izi adı verilmektedir Gestaltçılar unutmayı ise iki nedene bağlamaktadırlar Bunlardan bi-rincisi; test etme sırasında, bellek izini geriye getirme, anımsama ile ilgili güçlüktür İkinci neden ise bellek izinin yeniden düzenlenmesi sırasında, orijinal olayın kaybedilmesi, bozulmasıdır İçgörüsel Öğrenme Gestalt kuramın öğrenme anlayışımıza sağladığı en önemli katkı, içgörü çalışmasıdır Sıklıkla, öğrenme bireyin o anda gerçekten anladığı duygusuyla birdenbire oluşur Böyle bir öğrenme, unutmaya özellikle di- rençli ve yeni durumlara transfer edilmesi kolaydır İçgörüye dayalı öğrenmenin özellikleri şunlardır: 1-Çözüm öncesinden çözüme geçiş ani ve tamdır 2-İçgörüyle edinilen , çözüme dayalı performans genellikle pürüzsüz ve hatasızdır 3-İçgörüyle kazanılan problem çözümü uzun süre anımsanır 4-İçgörüyle kazanılan bir ilke, diğer problemlerin çözümüne kolayca uygulanır Köhler, içgörüye dayalı problem çözme konusunda maymunlarla bir çok çalışma yapmıştır Örneğin, bir muz hayvanın kafesinin tepesine asılmıştır, ayrıca kafesin bir köşesinde kutular bulunmaktadır Maymunun muza ulaşabilmesi için kutuları yığması ve tırmanması gerekmektedir ya da muz, kafesin dışına, bir sopa ile ulaşılabilecek şekilde asılmıştır Köhler’in maymunlarından Chica sopayı kullanarak muza erişmeye çalış-mış, alamayınca kutuları üst üstte koyup üstüne çıkarak muza ulaşmıştır Grande kutuları uzunlamasına üst üste koyup, tırmanarak muzu almıştır Köhlerin en akıllı maymunu Sultan ise muza ulaşmak için iki sopayı birbirine eklemiştir Üretici Düşünme Wertheimer yaşamının son yıllarında Gestalt yasalarının eğitime uy-gulanması konusuyla ilgilenmiştir ”Üretici Düşünme ” isimli eserinde Wertheimer, problem çözmenin doğasını ve tekniklerini açıklamıştır Kendisi problem çözmeyle ilgili birbirine zıt iki süreçten bahseder: Gestalt ilkelerine dayalı öğrenmede problemin doğasını anlamaya yönelik olup bu tür öğrenmelerde bir başkası değil birey tarafından öğrenme (A tipi çözüm) söz konusudur Bu çözümde öğrenilen konu kolaylıkla genellenebilir ve uzun süre anıumsanabilir Diğerinde ise öğrenci olguları veya kuralları anlamadan ezberler ( B tipi çözüm) Böyle bir öğrenme katıdır, çabuk unutulur ve sadece sınırlı durumlara uygulanabilir Anlayarak öğrenme ile ezberleyerek öğrenme ile arasındaki farkı, Michael Wertheimer (1980) , Katona tarafından yapılan şu deneyle açıklamaktadır Deneklere birden dokuza kadar, aşağıdaki dizide görüldü-ğü gibi 15 tane rakam verilmiş ve onların bu diziye 15 saniye kadar bak-tıktan sonra , rakamları sırasıyla anımsamaları istenmiştir 1 4 9 1 6 2 5 3 6 4 9 6 4 8 1 Deneklerin çoğunluğu ancak birkaç rakamı arka arkaya anımsayabil-miş, birkaç hafta geçtikten sonra ise yine çoğunluk hemen hiç bir rakamı anımsamamışlardır Diğer bir guruba ise sayıların bir araya getirilişindeki ilkeyi bulmaları söylenmiştir Diziyi inceleyen deneklerden bazıları, sayı dizisini birden dokuza kadar olan sayıların karesi olduğunu bulmuşlar ve bu ilkeyi haftalar , aylar sonra bile anımsamışlardır Problem çözmede tümden gelim ve tüme varım yöntemleri ezbere uy-gulanabilir Kavrayış, sadece mantıksal doğruluğun olması demek değil, problemi bir bütün olarak algılanması , araçların, amaca gitme yollarının algılanması demektir Yukarıdaki örnekten de anlaşılacağı gibi Wertheimer’in eğitim açısın- dan vurguladığı nokta cocuğun ne anladığı üzerinedir Ayrıca problemin sunulması problemin çözülmesi için önemlidir çünkü bu , problemin kav-ranmasını ve çözümü keşfetme yeteneğini artırır |
|