6 Başkan Yetiştiren Tek Şehir İsparta |
10-14-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
6 Başkan Yetiştiren Tek Şehir İsparta6 başkan yetiştiren tek şehir ısparta 6 başkan yetiştiren tek şehir ısparta r Paşa Doğum yeri : ISPARTA - Gelendost Doğum tarihi : 1512 Görevi : Sadrazam ve Pâdişâh vekili Görev süresi : Sadrâzam Rüstem Paşa ve Kanunî Sultan Süleyman'a zaman zaman Ölümü : 18 Ağustos 1595 Ölüm türü : Şahadet (Cephe'de) Anılan adı : Koca KİMLİĞİ : Ülkemizde ve dünyada başka şehirlerin bir tanesiyle övünçleri dünyayı tutan evlâtlarından Göller Bölgesi merkez şehri Isparta her birinin ünü dünyayı tutacak 6 evlât yetiştirmiştir Bunlardan ilki en uzun dönemli ve Türk ve dünya tarihinde en önemli yer tutan Osmanlı Devleti'nin en güçlü Padişâhlarından Kanuni Sultan SÜLEYMAN 2 SELÎM ve 3 MURAT gibi yükselme döneminin üç pâdişâhına ve bu dönemlerin hemen bütün Sadrazâmlarına vekâlet etmek gibi devlete en yüceden hizmet veren Koca HAYDAR Paşa'dır Haydar Paşa 16 Yüzyıl başlarında o zamanlar Hamidabâd Sancak'ı adı verilen Isparta İli'nin Gelendost köyünde 1512 yılında doğmuştur Öteden beri var oldukları bilinen «Hürzat oğulları» ailesinden Mehmet Ağa'nın oğludur Haydar Paşa çocukluğu boyunca 18-20 yaşına kadar köyünde ilköğrenim görmüş Eğirdir ve Akşehir Medreselerinden diploma almış babasının isteği ile o zaman İstanbul’da kurulan «Mimar Ağa Ocağı» na yazılmış biraz sonra da Osmanlı Ordusu'nun ihtiyacı olan Mimar-Mühendis ile Tabya Subayları yetiştiren «Darüssınai Odası»na girmiş ve yüksek zekâ ve çalışkanlık göstererek «Mimar Ağa Yardımcılığı» rütbesiyle «Darüssınai Kalfa'sı» olmuştur Yavuz Sultan SELÎM döneminde genç yaşında yaşıtları arasında üstün zekâ ve çalışkanlığıyla Padişâh'ın ve Lala'sı Kasım Paşa ile «Kapudan-ı Derya» Piri Paşa (Piri Reis)'in dikkatini çeken Hürzat oğlu Haydar bey «Kalfa Paşa» adı ile anılmaya başlamış İstanbul-Haliç'teki Kasımpaşa semtinde ilk Türk tersanesini kurmaya memur edilmiştir Bu başarısından sonra Hadım Süleyman Paşa ile beraber Cidde'ye giderek Türk Donanma Üssü'nü kurmuştur KANUNÎ SULTAN SÜLEYMAN döneminde: Genç yaştaki başarıları dillere destan olan Haydar bey Kanunî Sultan Süleyman dönemi Sadrazâm'ı Ayas Paşa ve kendisini daima takdir eden Yavuz Sultan Selim'in Lalası Kasım Paşa'nın aracılıklanyla Kanuni'nin de dikkatini çekmiş takdirini kazanmış olarak İç Anadolu sulama stratejik yollar ve köprülerle İstanbul-Bağdat yolu plânlaması Ankara-Niğde-Adana ulaşımını sağlama işlerini üstlenmiş yeni kışla yerlerini kurutulacak bataklıkları ve çeşitli göl ayaklarıyla kurak arazinin sulanmasını plânlamış bir çoğunu gerçekleştirmiştir Bu başarıları üzerine 1540 yılında (bir tuğ'lu) vezirlik rütbesi verilmiştir Bir istihkâm Alayı'nın başında bulunarak Macaristan'da Bu-din (Budapeşte) alınmasından sonra (iki tuğ'lu) paşalığa yükseltilmiştir Haydar Paşa Osmanlı Ordusu'nun en seçkin Mimar- Mühendis Tabya Subayı olarak bütün kara ve deniz savaşlarında imparatorluk ülkesinin her yanında görev almış yararlıklar göstermiş 1548 de Kanuni'nin İran 1551'de Transilvanya seferlerine katılmış Tameşvar kuşatmasına Segetin baskınına katılmıştır Bütün bu seferlerde gösterdiği üstün başarı başta Kanuni Sultan Süleyman Rumeli Beylerbeği Mehmet Anadolu Beylerbeği Rüstem Kaptanı Derya Barbaros Hayrettin Paşalar ve Kasım ve Sokullu Mehmet Paşalar gibi Sadrazamlar tarafından görülmemiş takdirle karşılanmış ve rütbesi o tarihe kadar Ordu'da görülmemiş (üç tuğ'lu) vezirliğe kavuşturulmuştur Kanuni'nin oğullan Şehzadeler arasında başgösteren saltanat kavgaları dolayısıyla bir ara haksız iftiraya uğrayan Sadrazam Rüstem Paşa ile birlikte azledilmiş olan devletin bu 3 adamı durumundaki Haydar Paşa Rüstem Paşanın ikinci Sadrazamlığı sırasında 1555 de Devletin Dışişlerini tedvire memur edilmiş o yıl içinde İranlılarla Osmanlı'lar arasındaki barış görüşmelerine devlet adına başkanlık yapmıştır Fransızca Arapça Farsça Rumca ve bazı Slav dilleriyle Macarca bilgisi dolayısıyla yine o yıl sonuna doğru İstanbul'a gelen bir Macar heyeti ile Sultan Süleyman ve Sadrazam Rüstem Paşa'ya vekâleten görüşmeler yapmağa yetkili kılındı Bu arada Macaristan seferlerine Başkumandan yardımcısı (yine Padişah'a vekâleten) ve ordu kumandanlıklarında bulundu Bir çok şehir ve kalelerin alınmasında yararlıklar gösterdi Sokullu Mehmet Paşa'nın sadrazamlığı döneminde Kanuni Sigetvar üzerine açtığı son seferinde 1556 da kuşatma sıralarında savaş alanındaki çadırında öldüğü zaman durumu Haydar Paşa büyük bir maharetle idare etmiş orduda bir panik çıkmasını önlemişti SULTAN 2 SELİM döneminde : Bu dönemde Haydar Paşa Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa'nın yardımcısı durumunda ikinci Vezir'dir Sultan Selim 1557 de Haydar Paşa Şemsi Paşa Piyale Paşa'yı «Kubbe altı vezirliğine» yükseltti Türk Donanma Kumandanı Turgut Reis'in Akdenizi Türk gölü haline getirmek üzere giriştiği bütün seferlere Haydar Paşa'da katılmıştır İmparatorluk topraklarının en geniş bulunduğu bu dönemde Haydar Paşa ülkenin onarım ulaşım bakımlarından gerekli bütün büyük projelerini düşünüyor ve hazırlanıyordu Don-Volga nehirlerinin Hazer ve Karadeniz'in birer kanalla bağlanmaları fikrini Sokullu Mehmet Paşa'ya kabul ettirmiş Padişâh'ın da onayı alınarak uygulamaya girişilmiş ve bütün düzenlemeleri üzerine almıştır Kanal kazılarının ilerlediği sırada Rus kuvvetlerinin ilerlemesi üzerine projeden vazgeçilmiş bunun üzerine Haydar Paşa da en verimli çağındaki çalışmalarını Anadolu'ya yöneltmiştir Anadolu'da yol sulama köprü konak yeri kışla bataklık kurutma gibi çalışmaları zamanına göre en ileri bir anlayışla programlamış uygulamaya koymuştur Sonradan adı verilen Anadolu-Bağdat karayolu başlangıcı Haydarpaşa mevkii Haydarpaşa Hastahanesi (Numune Hastahanesi) Haydar Paşa semti ve Selimiye Kışlası planlaması hep Haydar Paşa tarafından yapılmıştır Yine bu arada kendi memleketi olan Isparta'nın ve Göller Bölgesinin en büyük gölü olan Eğirdir gölünün iki ayağı 1 ve 2 Kovada'nın meydana getirdiği bataklıkların kurutulması ve suyunun Antalya'dan denize karışan Aksu'ya dökülmesi için 1567'den itibaren çalışmalara başlanmıştır 1570'li yıllarda Arabistan'ın henüz ele geçirilememiş topraklan ile Akdeniz'in en büyük adası Kıbrıs'a başlayan seferlerde hazır bulunan Haydar Paşa 1592'de Tunus Beylerbeği'liğine getirilmiş Tunus'u ele geçirmek isteyen Venedik-İspanyol kuvvetlerini (Halkul-Vâd) zaferiyle yenmiştir Dillere destan bu zaferden sonra Cezayir Beylerbeğliği de kendisine bağlanmıştır O yıl Sultan Selim'in ölümü üzerine tahta çıkan Sultan 3 Murat da imparatorluk topraklarının korunmasına ve yeni seferlere önem verdi ve Haydar Paşa'yı yeni kuvvet ve kumandanlarla daima destekledi Afrika'nın Akdeniz kıyısındaki Türkler elindeki topraklan ele geçirmeğe çalışan Portekizlilerle uzun savaşlar veren Haydar Paşa Fas ülkesini savundu ve 1578'de »Üst Vadi sahili» savaşını kazandı ve bu defa da Tunus-Fas-Cezayir Beylerbeyliği (Koca) unvanını aldı 1579'da Osmanlı Devleti'nin en büyük vezirlerinden Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa'nın ölümünden sonra devlet idaresinde bir kargaşa ve sınır kumandanlarının yerine keyfi tâyinler başladı Sıradan vezirler iş başına gelip gittiler Millet ve memleket için düşünme ve çalışmanın değeri kalmadı Koca Haydar Paşa'yı da geri çağırıp Sivas Beylerbeyliğine getirdiler 1583'de Kafkas sınırında İran Safevî kuvvetleriyle çıkan savaşa yine kurtarıcı olarak Haydar Paşa çağırıldı «Meş'ale cengi» ve Baku şehrinin alınışında çok büyük yararlıklar gösterdi İki yıl sonra İran ordusunun Van üzerine yürümeleriyle başlayan savaşı da kazandı ve Tebriz'in alınmasını sağladı 1588'de Doğu Orduları kumandanı olarak Azerbaycan'ın Karabağ bölgesi Gence vilâyetini imparatorluk topraklarına kattı 1592'de Rusya'nın körüklemesiyle Osmanlı Avrupa'sı sınırlarındaki irili ufaklı ayaklanmalar başlamıştı Devlet merkezinde ise makam kavgaları sürüp gidiyordu 1595 yılı başında Sultan 3 Murat ölmüş yerine 3 Mehmet Pâdişâh olmuştu SULTAN 3 MEHMET döneminde : Millet ve memleketine can ve baş ile çalışmış meydana getirdiği pek çok eserlerle kendinden önceki 3 Pâdişâh'ın takdir ve güvenini kazanarak hiç bir entrikaya karışmamış gerçek devlet adamı niteliği herkes tarafından teslim edilmiş bulunan Koca Haydar Paşa'yı yine pâdişâh Sivas Beylerbeyliğî'nden alarak Saray Vezîrliği'ne getirdi Haydar Paşa İstanbul'a geldikten sonra son gücü ile şehrin onarım işlerine başladı Yeni yeni plânlar hazırladı Kadıköy ve Aksaray semtlerinde hastahaneler inşaatına başlandı Ayni yıl içinde açılan Eflak-Romanya seferine başkumandan tayin edilen Sinan Paşa'ya yardımcı olarak katıldı 83 yaşında bulunan Haydar Paşa bu göreve hiç kuşkusuz Pâdişâh'ın gözcüsü olarak getirilmiş bulunuyordu Ordu Tuna nehri önlerine geldiği zaman Haydar Paşa'nın yerinde plânı ile derhal köprü inşa edildi ve bu tek geçitten geçilerek Bükreş önlerine varıldı Savaş yeri plânını da hazırladı fakat Sinan Paşa buna karşı çıktı ve yanlış yer seçimi dolayısıyla ordunun hareketinin ağırlaşmasına sebep oldu Bu yanlış tabya taktiği yüzünden boğaz içinde ve tek köprülü geçitte savaşılmak zorunda kalındı Bunda ancak Haydar Paşanın üstün kumandanlığı niteliğiyle başarıya ulaşıldı ve Bükreş önlerine gelindiğinde tam Bükreş köprüsünü geçmeğe hazırlanırken yakınına düşen bir düşman güllesinin şarapneli ile başından yaralanarak şehit oldu Milletimizin en büyük bilgin diplomat kumandanlarından olan Koca Haydar Paşa'nın beklenilmeyen bu ölümü karşısında Pâdişâh 3 Mehmet büyük acıya kapıldı ve Saray'da üç gün yas ilân etti Türk askerlik tarihi'nin bilgin-diplomat-kahraman ve daima muzaffer 60 yıllık devlet adamlığında dönemlerini yaşadığı 4 Pâdişah'ın da tam güvenini sağlamış Koca Haydar Paşa da imparatorluğun sınırlarında mezarı meçhul kalmış nice şehitlerimizden biridir Ali Paşa Doğum yeri : ISPARTA - Eğirdir Doğum tarihi : Bilinemiyor Görevi : Sadrâzam Görev süresi : 7 ay - 4 gün Ölümü : 3 Nisan 1624 Ölüm türü : İdam Anılan adı : Kemankeş - Kara KİMLİĞİ: Ali Paşa'nın kimliği hakkında görebildiğimiz kadarıyla bütün belgelerde kesin bir bilgi yoktur Bu yüzden doğum tarihi de henüz bilinememektedir Hep birbirine kaynak olduğu anlaşılan yerli ve yabancı tarihlerde (Hamidi) kaydı vardır Hamidi Hamid'e mensup Hamid'li demek Tarihimizde : Hamid-Hamidi-Hamidâbat-Hamideli deyimleri hep «Hamidoğulları Beyliğinden sonra bu Beyliği hatırlatır Bilindiği üzere Hamidoğulları Beyliği'nin yurt yeri Isparta-Burdur-Antalya ve merkezi de Eğirdir'dir Bir ara «Felekâbât»de denilen Eğirdir'in Sancağı Isparta'dır Ali Paşa bu bakımdan Ispartalı-Eğirdirli sayılmaktadır Ali Paşa'nın Hamidoğulları'ndan olup olmadığı hakkında da kesin bir belge yoktur Aslı elimizde bulunan «Emsa-üt tevarih» adlı eserde Ali Paşa'nın memleketinin Eğirdir olduğu kaydına göre; Ali Paşa küçük yaşta İstanbul'a gitmiştir Saray'a nasıl alındığı Enderun' da nasıl yetiştiği Silâhdarlık ve Vezirliğe hangi bir destekle veya hizmetle yükseldiği hakkında tarihlerdeki ortak bilgiye rağmen kişiliği üstüne bilgiler çok değişiktir Daha ilk Valiliğinde -adam öldürtmek- -rüşvet yemek- gibi huylarının belirdiğinden söz edilir Bu yüzden Bağdat Valiliği'ne atandığının yılı dolmadan görevden alındığı bunun için İstanbul'a dönmekten çekindiği Kayseri'de yerleştiği anlatılır Acımasız ve yeyiciliği ile 1 Ahmet döneminde -Kara- adını alan Ali Paşanın bu kadar anılan bir adı da -Kemankeş- olup bunun yetişme çağında çok iyi -yay- çekmesinden ileri geldiği belirtilir Ali Paşa'nın adının 1 Mustafa'nın 3 ay 4 gün süren ilk Pâdişâh'lığının tahtan indirilişine bu yüzden 2 Osman'ın 4 yıl süren Saltanatı sırasında kendisini gözlerden ırak tutmaya çalıştığı ancak l Mustafa’nın 2 Saltanatı zamanında ortaya çıktığı ve İstanbul'a dönebildiği ileri sürülür 4 Vezir olarak «Kubbe altı»na girebilen Ali Paşa 2 defa Sadrâzam olan Merre Hüseyin Paşa'nın Pâdişâh aleyhine oyunlara girişmesinden dolayı asılmasından doğan kargaşadan yararlanmasını bilmiş içyüzü bugün dahi anlaşılamamış olan bir entrika ile Sadrazam olmuştur 30 Ağustos 1624'de Sadrâzam olan Ali Paşa ilk iş olarak aklı tamam olmayan 1 Mustafa'nın yerine 11 yaşındaki şehzade IV Murat'ı taht'a çıkarmış ve tam bağımsız hareket edebilmek için yeyiciliğini yüzüne söylemek cesaretini gösteren zamanın Şeyh-ül İslâm'ı Yahya Efendi'nin yerine bilgisi tamam olmayan kayınbabasını bu mevkie getirmek suretiyle imparatorluğun en önemli bu ikinci makamını ele geçirmek istemiş ise de buna muvaffak olamamış fakat yeni Pâdişâh'ı tahttan indirmeye çalıştığı bahanesiyle Merre Hüseyin Paşa'yı kinine kurban etmiştir Kendisine rakip gördüğü daha bir çok devlet adamını İstanbul'dan sürüp çıkarmış ve iktidar ihtirasını Sadrazamlığının son gününe kadar sürdürmüştür Kemankeş Kara Ali Paşa'nın gerçekliği ancak yazarlarınca savunulabilecek bu yolda daha bir çok işlem ve eylemleri bulunduğu hakkında uzun uzun yazılmıştır Ali Paşa'nın rakiplerini yoketme silâhı sanılandan çok şiddetle geri tepmiş ve en yakınları bile onun vücudunun ortadan kaldırılmasında birleşmişlerdir Ali Paşa'nın Bağdat yöresinde İran ile süren savaşın Osmanlı Ordusu aleyhine döndüğünü ve buna kayıtsız kaldığını ve Bağdat'ın düşüşünü Pâdişâh'tan sakladığı öğrenilince Saray'a çağırılan Sadrazam 3 Nisan 1624 tarihinde idam ettirildi malları da hazineye alındı Mezarı İstanbul'da Atik Ali Paşa Camii avlısındadır Halil Hamid Paşa Doğum yeri : ISPARTA Doğum tarihi : 1736 Görevi : Sadrâzam Görev süresi : 31 Aralık 1782-31 Mart 1785 - 2 yıl 3 ay Ölümü : 17 Mayıs 1785 Ölüm türü : Boğdurularak (iki mezarlı) Baş : Karacaahmet'te Gövde : Bozcaada'dadır Isparta'nın merkez ilçesi evlâtlarından milletimize en yüceden hizmet veren Halil Hamid Paşa'nın torunları olarak soyunu sürdürenleri bulmak için araştırmalarımı yoğunlaştırdığım 1969 Nisan ayı içinde Ankara'da Petrol Ofisi Genel Müdürlüğünde görevli hemşehrilerimden Doğan Öke ve Mustafa Coşkun ile söyleşim sırasında kendilerinden Halil Hamid Paşa ahfadından Dr Asaf Derviş Paşa oğlu Celâl Derviş Bökey'in bulunduğunu öğrenmiş ve kendisinden ecdadı hakkında en geniş bilgiyi alabileceğim Dr İlhamı Masar'ın adresini almıştım Birinci elden bilgi ricamı lütfen kabul buyurup gönderdikleri «Ceddim Halil Hamid Paşa» başlıklı pek değerli yazılarını Isparta İli Kalkındırma Derneği'mizin yayın organı «Yeni Ün» dergisinde yayınlamıştım 1969 tarih ve 39 sayılı Yeni Ün dergisinde aynen yayınladığım bu yazıyı müsaadeleriyle buraya da aynen alıyorum : |
6 Başkan Yetiştiren Tek Şehir İsparta |
10-14-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
6 Başkan Yetiştiren Tek Şehir İspartal - ISPARTA «Isparta eski bir Anadolu şehridir Lidyalılar zamanında ismi Baris imiş bu isim Rumca değildir «is» hecesi Frik lisanından gelmedir Isparta isminin nereden geldiği kati surette bilinmiyor; söylendiğine göre Büyük İskender Anadolu'yu istilâ ettiği zaman rahat durmayan Yunanistan'ın Sparta şehri ahalisinden bir kısmını buraya getirip iskân etmiştir Helenistik ve Bizans devirlerinde şehre Sparta Romalı'lar tarafından ise He-racleus Barensis ismi verilmiş Bizanslılar zamanında ve Alparslan'ın Anadolu'yu istilâ etmesinden evvel Bizans topraklarına giren Türk kavimleri Hıristiyanlığı kabul etmişlerdir Bunlardan bazılarının Isparta’da iskân edilmiş olmaları varittir çünkü; Yoz Anastas (Anatas Yos) isimli Ispartalı Türk bir kumandan milâdi 774 senesinde Anadolu'yu istilâ eden Harun Reşid'in bir ordusunu mağlûp etmiştir Haçlılar istilâsı zarfında Isparta'nın defalarca Selçuklu ve Haçlılar-Bizanslılar arasında el değiştirdiği ve çok zarar gördüğü anlaşılıyor Herhalde on üçüncü asır başında Haçlılardan yaka silken şehir ahalisinin Türkçe konuşan bir çok Anadolu şehirleri gibi İslâmiyeti kabul etmiş olması muhtemeldir 18 inci asırda Isparta’da tesadüf edilen Rum aileler aslen Ispartalı olmayıp sonradan sahildeki Rum şehirlerinden gelme idiler Bu meyanda Isparta'ya Osmanlılar tarafından bir miktar da Kafkasyalı muhacir getirilmiştir 2 - HALİL HAMİT PAŞANIN KİŞİLİĞİ Isparta’nın yetiştirdiği bu nadir insan 1736 senesinde Isparta’da doğmuştur Babası Didebanoğlu (Gazcioğlu) lâkabiyle mâruf Ispartalı Hacı Mustafa efendidir Mustafa efendi gençliğini Burdur’da geçirmiş orada evlenmiş fakat sonra tekrar Isparta’ya gelip vezir Çelik Mehmet paşanın nezdinde kapu kethüdalığı vazifesini yapmıştır Halil Hamit Isparta’da dünyaya gelmiştir Orada ilk tahsilini yaptıktan sonra genç yaşta babası ile İstanbul’a gitmiş ve tesadüfen Sadrazam Koca Ragıp paşanın nazarı dikkatini celbetmiştir Sadrazam kendisini Babi-âli divan kalemine almıştır Babiâlide bir müddet çalıştıktan sonra Eflâk voyvodası İstavraki beyin kâtipliğine tayin olunmuş ve bu esnada Fransızca öğrenmiştir İstavraki bey ile Eflâk'da iken 1768 harbi çıkmıştır Bu harp esnasında yeniçerilerin artık itimat edilir bir askeri kuvvet olmadığına kanaat getirmiştir İstanbul’a avdet ettikten sonra Osmanlı devleti için pek fena şartlan haiz olan ve Rus hegemonyasının başlangıcını teşkil eden Küçük Kaynarca (1774) muahedesinin akdine şahit olmuştur Kendisi gerek Reisülküttap (Dışişleri Bakanı) gerekse Sadaret kethüdalığı (Başvekil muavini) vazifelerini ifa ettiği seneler zarfında yeni bir harbin önüne geçmek için elinden geleni yapmıştır Sadrazamlığı esnasında Rus Generali Potemkin Kırıma saldırdığı zaman da devleti büsbütün bir felâkete sürükleyecek olan bir harpden kaçınılması hakkında padişahı ikna etmiştir Fakat aynı zamanda askeri kuvveti artırmak için her şeyi yapmıştır Bilâhare gerek Avusturyalılar ve gerekse Ruslar aleyhine acılan seferler bir hezimetle neticelenmemiş ve Devlet için müsait şartlan haiz olan Yaş sulh muahedesi (1792) de akdedilebilmiştir Halil Hamit Paşa 1782 Yılında Sadrazam olmuştur Tarihçi Tülbentçi ceddimi metheder ve Bakanlık ve sadrazamlık yaptığı uzun seneler esnasında yaptığı hizmetleri saymakla bitiremez Bu hizmetleri şöyle sıralayabiliriz : 1 — Dinyester ve Save nehirleri boyundaki kaleleri tamir etmiş ve buralara silâh ve erzak depo etmiştir 2 — Anadoludaki isyanları azimle bastırmıştır Bunun için kendi mevkiine göz koyduğunu bilmesine rağmen haris fakat muktedir bir kumandan olan Cezayirli Hasan Paşadan istifade etmiştir ve bu zatı o zaman âdet olduğu veçhile bir bahane bulup öldürtmemiştir 3 — Tayin ettiği Yeniçeri ağaları mutat veçhile kendisine üç yüz kese para getirdikleri zaman bu parayı kabul etmemiş ve buna mukabil ağaların da rüşvet almalarına mani olmuştur Bilâhare rüşveti tamamile yasak etmiştir 4 - İstanbul’da bulunan Yeniçerilerin yoklamasını yaptırmış bunları sınırlardaki vazifelerine göndermiş açıktan maaş alanların tahsisatını kesmiş ve ulufe alım - satımını yasak etmiştir 5 — Yeniçerilerin dışında bir askerî kuvvet kurmak kastiyle timarlı sipahiler kanununu neşrettirmiştir 6 — Eskiden tesis edilip Yeniçerilerin tazyiki ile kapatılan lağımcı humbaracı ve topçu ocaklarını tekrar açtırmıştır 7 — Halil Hamit Avusturyalılar ve Rusların bilhassa modern topçu kuvveti sayesinde bizi mağlûp etmekte olduklarını kavrayan ilk devlet adamlarından biridir Fransa’dan uzmanlar getirtip 2000 gedikli topçu çavuşu yetiştirmiştir Bunlar dakikada on gülleye kadar atabilen mantilli topları kullanmayı orduda tamim etmişlerdir 8 — Haliçteki istihkâm okulunu tesis etmiş ve buraya kıymetli âlim Gelenbevi İsmail efendiyi nazır tayin etmiştir 9 — Softalar iki asırdan beri gâvur icadı diye matbaacılığın memlekete girmesine mani olmuşlar ve İbrahim Müteferrikanın kurmak istediği ilk matbaayı da kapattırmışlardı Halil Hamit matbaayı tekrar açtırmış ve ilk olarak vaka-nüvis Suphi efendi tarihini bastırmıştır 10 — Bir çok mali tedbirler almış ve bu meyanda bazı Yeniçeri kodamanlarının aldıkları fahiş maaşları kesmiştir 11 — O devirde Avrupa da sanayileşme başlamıştı; memlekete endüstri mamulâtı ve lüks eşya girmekte idi Dış ticaret muvazenesi menfileşmişti Paşa kapitülâsyonlara rağmen daha kethüdalığı zamanında lüzumsuz ithalâtı kısıtlamış ve aldığı tedbirler tâ Sultan Mahmut zamanına kadar tatbik olunmuş ve dış ticaret muvazenesi ancak bu kıymetli Padişah öldükten sonra tekrar aleyhimize dönmüştür 3 — Ceddimin idamının sebepleri Birinci Hamit esasında gerici bir padişah değildi Küçük kaynarca gibi bir muahedenin akdedildiği 1774 senesinde tahta çıktığı için İslahat lüzumuna kaani olmuş bir padişahtı Veliaht Selim efendinin (Üçüncü Selim) gayet iyi yetiştirilmesine gayret etmişti Bakanlığı zamanından itibaren ceddimi tutmuştur ve kendisini 1782 de Yeğen Ahmet Paşanın kısa süren sadaretinden sonra daha 46 yaşında olmasın rağmen Sadrazam tayin etmiştir Ancak padişah hasta idi ve yakında ölmesi bekleniyordu Ceddim de Selim efendi ile çok iyi anlaştığı için onunla devletin geleceği hakkında sık sık müşavere eder imiş İdamının sebepleri şöyle özetlenebilir a — Ceddimin düşmanları padişaha Sadrazamın veliaht ile el birliği yaparak kendisini tahttan indireceğini fitlemişlerdir b — Nizamı cedit askerlerinin nüvesini kurduğu tahsisatlarını kestiği ve rüşvet almayı menettiği için Yeniçeriler kendisine düşman olmuşlardır c — Yeniliklere ve matbaa kurulmasına muhalefet ettiği için ceddim Şeyhülislâm koyu müslüman İvas Paşazade İbrahim Efendinin azline sebep olmuş ve onun düşmanlığını kazanmıştır d — Nihayet sadaret mevkiine göz koyan Cezayirli Hasan Paşa Padişaha mütemadiyen Halil Hamidin Yeniçerileri çok kızdırdığını ve böyle giderse bunların kazan kaldırarak kendisini tahttan indireceklerini söylemiştir Ceddim hakkında bir kitap neşretmiş olan tarihçi İ H Uzun-çarşılı idam hakkında şunları yazmıştır :«Bu idam devlet için çok zararlı olmuştur Bir asker olan yeni Sadrazam Hasan Paşa devlet idaresinde aynı kabiliyeti göstermemiştir Her şey altüst olmuştur Padişah da vicdan azabı içinde ölmüştür» Yeni Padişah büyük insan üçüncü Selim tahta geçtikten sonra başlanılan yenilikleri azimle takibetmiş fakat o da 1806 senesinde bir Yeniçeri isyanı sonunda hayatını kaybetmiştir Disiplini tamamen kaybeden Yeniçeri Ocağının ortadan kaldırılması sultan ikinci Mahmud'a nasip olmuştur 4 — Halil Hamit Paşanın idamı Paşa 3131785 tarihinde sadaretten azledilmiştir Yeniçeriler arasında kargaşalıklar çıkması dolayısiyle Padişah evvela Gelibolu sonra İstanköye sürülmesi için ferman çıkarır bir ara da kendisine Cidde ve Habeş eritre) valiliği tevcih olunur Bindiği kadırga Bozcaadaya vardığında hava fırtınalı olduğundan orada bir müddet kalır ve akabinde İstanbul-dan adadan ayrılması bildirilir Ceddimin bindiği kadırgada itimat ettiği adamlarının mevcut olması İstanbul’da dedikodulara sebep olur ve Paşanın o zaman Venedik işgali altında olan Moraya kaçacağı söylenir Hakikaten de kendisi istese idi pek âlâ Moraya gidebilirdi bütün Avrupa'da dostları mevcut idi Fakat buna tenezzül etmez ve 1751785 tarihinde yeni sadrazam Hasan Paşanın adamı Ali Efendi bir çekdirme ile Bozcaadaya gelip idam fermanını getirdiği zaman fermanı öpüp başına koyar bir saat müsaade ister namaz kılar ve beraberinde olan oğulları Arif ve Nurullah efendilere fermanı okur ve şöyle vasiyet eder : «Görüyorsunuz fermanda devletin emektar hademelerine mahsus menafiin kendi etrafıma tahsis edildiğinden bahsedilmektedir Bu bir iftiradır Ben haksız yere maaş alanların paralarını kestim ve bu paralan Orduyu islâh etmek için uzmanlara harcadım Fakat siyaset böyledir Mevki işgal edenler devlete ne kadar iyi hizmetlerde bulunmak isteseler yine böyle çirkin iftiralara hedef olurlar size tavsiyem katiyen siyasetle uğraşmayınız» Ceddim Arif efendi babasının bu vasiyeti üzerine ilmiye mesleğine intisap etmiş ve Reisül ulemalığa yükselmiştir Yeni padişah üçüncü Selim Halil Hamidin hatınna hürmeten Arif efendiyi himaye edermiş Arif efendiyi takiben bana kadar gelen beş kuşakda da siyasetle uğraşan olmamıştır İşittiğime göre Halil Hamid'in diğer çocukları Nurullah paşa ve Ubeyde Fatma Zeynep hanımların ahfadı arasında da bu adet carı imiş Paşa idam edildikten sonra vücudu Bozcaadada defnolunmuş ve başı Yeniçeri ağalarına gösterilmek üzere İstanbula getirilmiştir Başının kabir taşı Üsküdar da İbrahim ağa karakolundan Karacaahmete giden yolun sol tarafında set üstündedir Bozcaadadaki ikinci kabrin yeri malûm değildir Halil Hamit paşanın ismi bilinmeyen bir Fransız ressamı tarafından yapılmış karakalem bir resimi mevcuttur Resim hepimizin salonlarında baş mevkii işgal eder 5 — Halil Hamit Paşa Vakfı Halil Hamit namuslu bir devlet adamı olduğu için mühim bir servet bırakmamıştır ve düşmanları böyle bir serveti o zamanın adeti veçhile cibi hümayun namına haczedip ondan istifade edememişlerdir Paşa hayatında iken parasını hayrat için sarfetmiştir Vakıfnamesi halâ câridir O zaman vakıf varidatı sayesinde oğullan iyi bir tahsil görebilmişlerdir Ben halâ senede 100 lira kadar para alırım Paşanın genç kuşaklara bıraktığı en büyük kıymet kütüphanesidir İçinde 800'den fazla kıymetli eser vardır Ben kütüphaneyi iplik pazarındaki eski binasında da 1940 senesinde nakledildiği Halkevinde de ziyaret ettim ve içindeki bazı kıymetli eserlerin ilk sahifelerinin resmini çektim Bundan evvel 1914 zelzelesinden sonra daha yüksek pahada eserlerin İstanbul ve Kayseri kütüphanelerine nakledildiği söylenir Bunların bir kısmı şimdi Ankara devlet kitaplığında bulunuyormuş 1940 senesinde Ispartadaki en kıymetli kitaplar şunlardı : Tefsiri Ziyaettin Kuran'ı Kerim (ikinci Beyazıt zamanından) Divan-ı Sultan Süleyman Divan'ı Şevket Kasidei Büride Paşanın bıraktığı binalar Isparta'yı mahveden 1914 zelzelesinde yıkılmıştır; zelzeleden sonra şunlar ayakta kalmış bulunuyordu : İplik Pazarı külliyesi bakiyesi : Bu mevkide 1554 senesinde Hacı Abdi efendi tarafından basit minaresiz bir cami inşa edilmiş fakat bu cami bir zelzele esnasında yıkılmış bulunuyordu Ceddim divanı hümayun beylikçisi olduğu zaman evvelâ camiin tamiriyle işe başlamış ve zamanla bu mevkide bir mamure yaratmıştır Külliyede şu binalar mevcut idi: Yeni bir minare ile cami şadırvan kütüphane muvakkıthane Kademhane çırak mektebi Karpuz pazarı şadırvanı : Ceddim Reisülküttap (dış işleri bakanı) olduğu sırada eskiden Hindi pazarı denilen Karpuz pazarında büyük bir şadırvan yaptırmıştır Bu da 1914 senesinde tamamile yıkılmıştır Yerine çok basit dört köşe bir çeşme oturtulmuştur Çeşmenin üzerinde eski kitabe mevcuttur bu kitabenin tarihi hicri 1194 senesidir Metni şöyledir : Yapdı Hamdiefendi reisülküttab Bir neveser bu yerde küllü teşnegâne Bu abı hayat oldukça manendi feyz cari Bağı cennana döndü bazan hinduvane Dadaver oldu hame bu resme tarih Bu çeşmeyi mübareke her an ola revane Ceddimin ayakta durmayan gerek Isparta gerekse İstanbul’daki eserlerinden okuyucularımı sıkmamak için bahsetmeyeceğim Kütüphanedeki kitapların ilk sahifelerindeki (Ex Libris) çok sanatkârane yapılmıştır Metin Arapça olduğundan zikretmiyorum Bu yazı için Biblografaya olarak kullandığım bazı eserlerin kısaca ismini veriyorum : a — Böcüzade Süleyman Sami Isparta tarihi b — Cevdet Paşa tarihi c — İ H Uzunçarşılı Halil Hamit Paşa tarihi (1936) d — Prof Fuat Köprülü (Türkiyat mecmuası beşinci cildi) e — A Tülbentçi tarihi |
|