İslamın Sevgi, Barış Ve Hosgörü Dini Olduğuna Dair Bir Bilgi Gönderebilir Misiniz? |
10-11-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İslamın Sevgi, Barış Ve Hosgörü Dini Olduğuna Dair Bir Bilgi Gönderebilir Misiniz?İslamın sevgi, barış ve hosgörü dini olduğuna dair bir bilgi gönderebilir misiniz? Hakkında İslamın sevgi, barış ve hosgörü dini olduğuna dair bir bilgi gönderebilir misiniz? Soru Islamin sevgi, baris ve hosgörü dini olduguna dair bir bilgi gönderebilir misiniz? Islam kelimesi, Arapça'da "baris" kelimesiyle ayni anlama gelir Islam, Allah'in sonsuz merhamet ve sefkatinin yeryüzünde tecelli ettigi huzur ve baris dolu bir hayati insanlara sunmak için indirilmis bir dindir Allah tüm insanlari, yeryüzünde merhametin, sefkatin, hosgörünün ve barisin yasanabilecegi model olarak Islam ahlakina çagirmaktadir Bakara Suresi'nin 208 ayetinde söyle buyurulmaktadir: "Ey iman edenler, hepiniz topluca "baris ve güvenlige (Silm'e, Islam'a) girin ve seytanin adimlarini izlemeyin Çünkü o, size apaçik bir düsmandir" Ayette görüldügü gibi Allah, insanlarin "güvenligi"nin ancak Islam'a girilmesi, Kuran ahlakinin yasanmasiyla saglanabilecegini bildirmektedir Allah bozgunculugu lanetlemistir Allah, insanlara kötülük yapmaktan sakinmalarini emretmis; küfrü, fiski, isyani, zulmü, zorbaligi, öldürmeyi, kan dökmeyi yasaklamistir Allah'in bu emrine uymayanlar, ayetin ifadesiyle "seytanin adimlarini izleyenler" olarak nitelendirilmis ve açikça Allah'in haram kildigi bir tutum içerisine girmislerdir Kuran'da bu konudaki birçok ayetten sadece iki tanesi söyledir: "Allah'a verdikleri sözü, onu kesin olarak onayladiktan sonra bozanlar, Allah'in ulastirilmasini emrettigi seyi kesip-koparanlar ve yeryüzünde bozgunculuk çikaranlar; iste onlar, lanet onlar içindir ve yurdun kötü olani da onlar içindir" (Rad Suresi, 25) "Allah'in sana verdigiyle ahiret yurdunu ara, dünyadan da kendi payini (nasibini) unutma Allah'in sana ihsan ettigi gibi, sen de ihsanda bulun ve yeryüzünde bozgunculuk arama Çünkü Allah, bozgunculuk yapanlari sevmez" (Kasas Suresi, 77) Görüldügü gibi, Allah, Islam dininde, terör, siddet anlamlarini da kapsayan her türlü bozgunculuk hareketini yasaklamis ve bu tür bir eylem içinde olanlari lanetlemistir Müslüman dünyayi güzellestiren, imar eden insandir Islam, düsünce hürriyetini ve hosgörüyü savunur Insanlarin fikir, düsünce ve yasam özgürlügünü açikça saglayan ve güvence altina alan bir din olan Islam, insanlar arasinda gerginligi, anlasmazligi, birbirlerinin hakkinda olumsuz konusmayi ve hatta olumsuz düsünceyi (zan) dahi engelleyen ve yasaklayan emirler getirmistir Degil terör ve çesitli siddet eylemi, Islam, insanlarin üzerinde fikri olarak bile en ufak bir baski kurulmasini yasaklamistir: "Dinde zorlama (ve baski) yoktur süphesiz, dogruluk (rüsd) sapikliktan apaçik ayrilmistir" (Bakara Suresi, 256) "Onlara 'zor ve baski' kullanacak degilsin" (Gasiye Suresi, 22) Insanlarin bir dine inanmaya veya o dinin ibadetlerini uygulamaya zorlanmasi, Islam'in özüne ve ruhuna aykidir Çünkü Islam, inanç için özgür iradeyi ve vicdani bir kabulü sart kosar Elbette Müslümanlar birbirlerini Kuran'da anlatilan ahlaki vasiflarin uygulanmasi için uyarabilir, tesvik edebilirler Ama asla bu konuda bir zorlama yapilamaz Ya da dünyevi bir imtiyaz taninarak, kisi dini uygulamaya yönlendirilemez Bunun aksi bir toplum modeli varsayalim Örnegin insanlarin ibadet yapmaya zorlandiklarini farzedelim Böyle bir toplum modeli Islam'a tamamen aykiridir Çünkü inanç ve ibadet, sadece Allah'a yönelik oldugunda bir deger tasir Eger bir sistem insanlari inanca ve ibadete zorlayacak olursa, bu durumda insanlar o sistemden korktuklari için dindar olurlar Din açisindan makbul olan ise, vicdanlarin tamamen serbest birakildigi bir ortamda Allah rizasi için dinin yasanmasidir Allah masum insanlarin öldürülmesini haram kilmistir Bir insani suçsuz yere öldürmek, Kuran'a göre en büyük günahlardan biridir: "Kim bir nefsi, bir baska nefse ya da yeryüzündeki bir fesada karsilik olmaksizin (haksiz yere) öldürürse, sanki bütün insanlari öldürmüs gibi olur Kim de onu (öldürülmesine engel olarak) diriltirse, bütün insanlari diriltmis gibi olur Andolsun, elçilerimiz onlara apaçik belgelerle gelmislerdir Sonra bunun ardindan onlardan bir çogu yeryüzünde ölçüyü tasiranlardir (Maide Suresi, 32) "Ve onlar, Allah ile beraber baska bir ilah'a tapmazlar Allah'in haram kildigi cani haksiz yere öldürmezler ve zina etmezler Kim bunlari yaparsa 'agir bir ceza ile' karsilasir (Furkan Suresi, 68) Yukaridaki ayetlerde görüldügü gibi, masum insanlari haksiz yere öldüren kisiler büyük bir azapla tehdit edilmislerdir Allah tek bir kisiyi öldürmenin, tüm insanlari öldürmek kadar agir bir suç oldugunu haber vermistir Allah'in sinirlarini koruyan bir insanin degil binlerce masum insani katletmek, tek bir insana bile zarar verme ihtimali yoktur Dünyada adaletten kaçarak cezadan kurtulacagini sananlar, öldükten sonra, ahirette Allah'in huzurunda verecekleri hesaptan asla kaçamayacaklardir Iste bu nedenle ölümlerinin ardindan Allah'a hesap vereceklerini bilen müminler Allah'in sinirlarini korumakta büyük bir titizlik gösterirler Allah, müminlere sefkatli ve merhametli olmalarini emreder Bir ayette Müslüman ahlaki söyle anlatilmaktadir: "Sonra iman edenlerden, sabri birbirlerine tavsiye edenlerden, merhameti birbirlerine tavsiye edenlerden olmak Iste bunlar, sag yanin adamlaridir" (Beled Suresi, 17-18) Allah'in, ahiret günü kurtulusa erenlerden olmalari, rahmetine ve cennetine kavusabilmeleri için kullarina indirdigi ahlakin en önemli özelliklerinden biri ayette görüldügü gibi "merhameti birbirlerine tavsiye edenlerden olmak"tir Kuran'da tarif edilen Islam son derece modern, aydinlik, ilerici bir yapiya sahiptir Gerçek Müslüman, herseyden önce, barisçi, hosgörülü, demokrat ruhlu, kültürlü, aydin, dürüst, sanattan ve bilimden anlayan, medeni bir kisilik yapisina sahiptir Kuran'in getirdigi güzel ahlakla yetisen bir Müslüman, herkese Islam'in öngördügü sevgiyle yaklasir; her türlü fikre karsi saygilidir; estetige ve sanata deger verir, olaylar karsisinda her zaman uzlastirici, gerilimi azaltan, kucaklayici, itidalli davranislar sergiler Böyle insanlarin olusturduklari toplumlarda ise, bugün en modern devletler arasinda gösterilen ülkelerden daha gelismis bir medeniyet, yüksek bir toplumsal ahlak, nese, huzur, adalet, güvenlik, bolluk ve bereket hakim olacaktir Allah hosgörü ve affediciligi emretmistir Kuran-i Kerim'in Araf Suresi'nin 199 ayet-i kerimesindeki "Sen af yolunu benimse" sözleriyle ifade edilen "affedicilik ve hosgörü" kavrami, Islam dininin temel kaidelerinden birini olusturur Islam tarihine bakildiginda, Müslümanlarin Kuran ahlakinin bu önemli özelligini sosyal yasama nasil geçirdikleri çok açik bir sekilde görülür Müslümanlar ulastiklari her noktada, hatali uygulamalari ortadan kaldirarak hür ve hosgörülü bir ortam olusturmustur Din, dil ve kültür bakimindan birbirine taban tabana zit olan halklarin ayni çati altinda baris ve huzur içerisinde yasamalarini saglamis, kendisine tabi olanlara da büyük bir ilim, zenginlik ve üstünlük kazandirmistir Nitekim büyük bir cografyaya yayilmis olan Osmanli Imparatorlugu'nun varligini yüzyillarca devam ettirebilmesindeki en önemli nedenlerden biri, Islam'in getirdigi hosgörü ve anlayis ortaminin yasanmasi olmustur Asirlardir hosgörülü ve sefkatli yapilariyla taninmis olan Müslümanlar, her zaman dönemlerinin en merhametli ve en adil kisileri olmuslardir Bu çok uluslu yapi içerisindeki tüm etnik gruplar, yillarca mensubu olduklari dinleri özgürce yasamislar, üstelik dinlerini ve kültürlerini yasayabilecekleri tüm imkanlara da sahip olmuslardir Gerçek anlamda Müslümanlara mahsus olan hosgörü, ancak Kuran'in emrettigi dogrultuda uygulandiginda tüm dünyaya baris ve esenlik getirir Nitekim Kuran'da "Iyilikle kötülük esit olmaz Sen, en güzel bir tarzda(kötülügü) uzaklastir; o zaman, (görürsün ki) seninle onun arasinda düsmanlik bulunan kimse sanki sicak bir dost (un) oluvermistir" (Fussilet Suresi, 34) ayet-i kerimesi ile bu özellige dikkat çekilmistir Tüm bunlar, Islam'in insanlara ögütledigi ahlak özelliklerinin, dünyaya baris, huzur ve adalet getirecek erdemler oldugunu göstermektedir Su an dünya gündeminde olan ve adina "Islami terör" denen barbarlik ise, Kuran ahlakindan tamamen uzak, cahil ve bagnaz insanlarin, dinle gerçekte hiç bir ilgisi olmayan canilerin eseridir Isledikleri vahsetleri Islam kisvesi altinda yürütmeye çalisan bu kisi ve gruplara karsi uygulanacak kültürel çözüm, gerçek Islam ahlakinin insanlara ögretilmesidir Baska bir deyisle, Islam dini ve Kuran ahlaki, terörizmin ve teröristlerin destekleyicisi degil, yeryüzünü terörizm belasindan kurtaracak çaredir Baris Dini ve Sevgi Peygamberi Peygamberler, dünyayi esenlik ve baris yurdu hâline getirmek için görevlendirilmis kimselerdir Onlar, insanliga "baris ve esenlik" anl----- gelen Islâm dinini ulastirmak için gönderilmislerdir Bir hadislerinde Peygamberimiz (sas), "Biz peygamberler baba bir kardesleriz, hepimizin dini birdir" (Buharî, "Enbiya", 48) buyurmustur Yüce Allah da Kur'ân'da, "Allah katinda yegâne geçerli din Islâm'dir" (Âl-i Imran 3/19) buyurur ve bütün peygamberlerin bu dini insanlara tanitmak için geldigini ve bu konuda peygamberlerin ilk örnekleri insanlara sundugunu haber verir Islâm, baris ve esenlik demektir Müslüman da baris ve esenlige ermis, baris ve esenligi hedeflemis kimse demektir Yüce Allah'in bir adi da 'Selâm'dir Buna göre O, baris ve esenlik kaynagidir O'na teslim olan Müslüman, baris ve esenlik kaynagina baglanmakla önce kendi iç dünyasinda huzur ve sükuna kavusan, sonra da tanistigi bu huzuru dis dünyasina tasima sevdasinda olan kimse demektir Gerçekten de iyi Müslüman, en olumsuz sartlarda bile yasasa, her türlü stres, buhran ve iç huzuru zedeleyen duygulardan uzak kalmaya çalisir Bu sebeple 'Darü's-Selâm' (baris ve esenlik yurdu) Cennet'e talip olan Müslüman dünyayi, baris yurdu hâline getirmekle görevlendirilmistir Bir açidan bu yüzden de olacak ki ilk insan, dünyaya gelmeden önce Cennet'e konmus, Cennet'te bir süre yasayip Cennet kültürü ile donatildiktan sonra dünyaya gönderilmistir Artik dünyaya gönderilen insan, kaybettigi Cennet'in sevdasiyla yanip tutusmakta, önce onu dünyada kurmaya çalismakta ve hiç olmazsa âhirette ona tekrar kavusmayi düslemektedir Ayni sekilde Müslüman'in bir adi da 'emniyet ve güven sahibi' anlaminda 'Mü’min'dir Yüce Allah'in bir adi da 'Mü’min'dir Dolayisiyla güven kaynagi Yüce Allah'a inanan, O'na baglanan mü'min, kendi iç dünyasinda tutarli, huzurlu olan ve iç dünyasinda kurdugu bu güven ortamini dis dünyaya tasiyan kimse demektir Bu yüzden inanan insanin varligi, herkes için hayirdir Nitekim Kur'ân, Islâm toplumundan bahsederken söyle buyurur: "Siz, insanlarin iyiligi için ortaya çikarilmis en hayirli ümmetsiniz; iyiligi emreder, kötülükten meneder ve Allah'a inanirsiniz" (Âl-i Imran, 3/110) Islâm dininin sahibi olan Yüce Allah'in bir adi da Vedûd'dur (Hûd 11/90) Vedûd, çokça seven ve sevilen anl----- mubalâgali ism-i fail kalibidir Evet Yüce Allah, sevgi kaynagidir Sevgiyi O yaratmis ve bizim özümüze de "Kendi Ruhu'ndan üflerken" sevgiyi O yerlestirmistir Ibn Arabî'nin dedigi gibi, "Biz sevgiden sudur ettik, sevgi üzerine yaratildik, sevgiye dogru yöneldik ve sevgiye verdik gönlümüzü" (Ibnü'l-Arabî 1998, 38) Nitekim bir âyette söyle buyurulmustur: "Rabbim Rahimdir, Vedûddur" (pek merhametlidir, kullarini çok sever)"(Hûd 11/90) Iste kendisi her bakimdan güzel olan ve güzeli seven Yüce Allah, fitratlara sevgiyi yerlestirmis ve onun söz ve davranislara yansimasini saglamak için sevgi yumagi peygamberler göndermis, sevmeyi ve sevilmeyi saglayan düsturlar mecmuasi kitaplar indirmistir Son olarak da Hz Muhammed'i göndererek, "birbirini yemede sirtlanlari geçmis" olan insanlardan, birbirini seven, baskasini kendisine tercih eden Müslümanlar yetistirmistir Bu konudaki pek çok âyetten ikisi söyledir: Hep birlikte Allah'in ipine simsiki yapisin; parçalanmayin Allah'in size olan nimetini hatirlayin Hani siz birbirinize düsman kisiler idiniz de O, gönüllerinizi birlestirmisti ve O'nun nimeti sayesinde kardes kimseler olmustunuz Yine siz bir ates çukurunun tam kenarinda iken oradan da sizi O kurtarmisti Iste Allah, size âyetlerini böyle açiklar ki, dogru yolu bulasiniz (Âl-i Imran 3/103) Daha önceden Medine'yi yurt edinmis ve gönüllerine imani yerlestirmis olan kimseler, kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenlerden dolayi içlerinde bir rahatsizlik hissetmezler Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onlari kendilerine tercih ederler Kim nefsinin cimriliginden korunursa, iste onlar kurtulusa erenlerdir" (Hasr 59/9) Islâm'a göre en büyük fetih, baristir Nitekim Fetih Sûresi'nin ilk âyeti olan "Biz Sana asikâr bir fetih ve zafer ihsan ettik" âyetindeki "Feth-i Mübin"den kasit, pek çok tefsirciye göre, Hudeybiye Baris Anlasmasidir (Taberî, 26:67-68; Ibn Kesîr, 4:183) Neredeyse savasin esigine gelmis iki grup arasinda imzalanan bu anlasmanin en önemli maddesine göre ise, Müslümanlarla Mekke Müsrikleri on yil süreyle birbirleriyle savas yapmayacaklardi Bedir, Uhud ve Hendek savaslarindan sonra Hicretin 6 yilinda yapilan bu anlasma ile Peygamberimiz (sas), güven ve baris dini Islâm'in yayilmasinin önündeki savas engelini kaldirmistir, bir bakima, insanlar ile iradî tercihleri ve dogruyu bulma arasindaki engel kaldirilmistir Sevgi ve Güven Âbidesi Hz Muhammed (sas) Hz Peygamber, varligi insanligin hayir ve yararina olan toplumu olusturmak için çalismis ve sonuçta böyle bir toplumu olusturarak bu dünyadan ayrilmistir Nitekim, Onun sagliginda Hayber Yahudileri, Müslümanlardan gördükleri adalet ve hakkaniyet karsisinda "Herhalde Cennet, Müslümanlarin eliyle yeryüzünde kuruldu" demekten kendilerini alamamislardir Peygamberimiz, bizzat kendi hayatiyla bunun en güzel misalini sunmustur "Andolsun ki, Resûlullah, sizin için, Allah'i ve âhiret gününe kavusmayi umanlar ve Allah'i çokça zikredenler için güzel bir örnektir" (Ahzâb 33/21) Nitekim O, daha peygamber olmadan Mekke'de sergiledigi kirk yillik örnek hayatinda herkesin takdirini kazanmis ve 'Muhammedü'l-Emîn' (Güvenilir Muhammed) denilmeye baslanmisti Onun bu güvenilirligi ve sayginligi kendini, Hz Hatice'nin ona uluslararasi ticaret islerini teslim etmesinde, Kâbe'deki Hakemlik olayinda ve Mekke'de haksizliklarla mücadele adina kurulmus olan Hilfu'l-Fudul cemiyetinin saygin bir üyesi olmasinda göstermisti Yine peygamber olmadan önce yaptigi ticari ortakliklarda O'nun güvenilirligi ve dürüstlügü herkesin dikkatini çekmekteydi O'nun peygamber olmadan önceki hayati, altmis üç yillik ömrünün yarisindan fazla, kirk yillik uzun bir süredir O, bu dönemde Allah'tan vahiy almadan önce de, bir insan olarak tertemiz ve herkes için bir emniyet âbidesi olarak yasamisti Hem de pek çok insanin pek çok erdemden yoksun oldugu bir dönemde Bu sebeple O'nun, peygamber olmadan önceki ahlâkî güzelligi, olumsuz sartlari bahane ederek isledikleri kötülükleri, yahut yapmadiklari güzellikleri örtbas etmeye çalisan günümüz insani için son derece önemli ve anlamlidir O'nun peygamber olmadan önce de güzellikleriyle toplum içerisinde taninan bir insan oldugunu açiklayan Kur'ân âyetlerinde söyle buyurulur: "Yoksa Peygamberlerini henüz tanimadilar da, bu yüzden mi onu inkâr ediyorlar?" (Mü'minûn 23-69) "De ki: Eger Allah dileseydi onu size okumazdim, Allah da onu size bildirmezdi Ben bundan önce bir ömür boyu içinizde durmustum Halâ akil erdiremiyor musunuz?" (Yunus 10/16) Ben peygamber olmadan önce kirk yil aranizda yasadim Siz benim dogrulugumu, dürüstlügümü, emanete hiyanet etmeyisimi, ümmiligimi biliyorsunuz Ben gençligimde hiç Allah'a isyan etmedim Simdi siz benden, böyle bir seyi nasil istersiniz? (Kurtubî, 8:321) O'nun sahip oldugu güzelliklerle ilgili Kur'ân âyetlerinden biri de söyledir: "Gerçekten Sen çok üstün bir ahlâk üzeresin" (Kalem 68/3) Fatiha ve Alâk sûresinden sonra üçüncü sirada inen Kalem sûresinin bu âyeti, O'nun bastan beri sahip bulundugu faziletleri açik bir sekilde tescil etmektedir Çünkü henüz onun tüm hayatini kusatan Kur'ân âyetleri inmemisti; buna ragmen O, büyük bir ahlâk üzere bulunuyordu Daha sonra O'nun, Kur'ân’la kendi içinde daha da olgunlasan, mükemmellik içinde mükemmellik kazanan ahlâkî kisiligini esi Hz Ayse söyle özetleyecekti: "Onun ahlâki Kur'ân'di" (I Hanbel, Müsned, 6:188) Hz Hatice Vâlidemiz'le evlenirken nikâh merasiminde söz alan amcasi Ebû Talip henüz yirmi bes yasindaki yegenini söyle tanimliyordu: "Dogrusu Muhammed, Kureys'in hiçbir gencine benzemeyen, onlardan hiçbiriyle bir tutulamayan bir gençtir Çünkü o, seref, asalet, erdem ve akil bakimindan onlardan ayrilir" (I Hisam, 1/201) Kendisine ilk vahiy geldiginde, gördügü manzara karsisinda heyecanlanan Hz Peygamber'e vefakâr ve fedakâr esi Hz Hatice söyle diyordu: "Sen rahat ol, üzülme Allah'a yemin ederim ki, Allah seni asla utandirmayacak, ele güne rezil etmeyecektir Çünkü sen, akrabalik baglarini gözetirsin Hep dogru söylersin Emanete hiyanet etmezsin Sikintilara katlanmasini bilirsin, güçsüzlerin elinden tutarsin Misafir agirlamayi seversin Zor durumda kalan magdurlarin hakkini korumak için onlara yardim edersin" (age, 1:253) O'nun sahip oldugu bu erdemler, düsmanlari tarafindan bile teslim edilmisti Rum Kisrasi, elçi olarak huzurunda bulunan, o zaman henüz iman etmemis Ebû Süfyan'a Peygamberimiz’in özellikleri ile ilgili sorular sormus ve aralarinda söyle bir diyalog geçmisti: - Bundan önce, onun hiç yalan söyledigine sahit oldunuz mu? - Hayir, asla böyle bir seye sahit olmadik -Insanlara yalan söylemeyen, vallahi Allah'a yalan söylemez! Habesistan'a hicret eden Cafer b Ebî Talib de Necasî'nin huzurunda sunlari söylemisti: "Ey Kral! Allah içimizden, aramizda yasadigi kirk yil dogrulugu, dürüstlügü, asaleti, emanete riâyetkârligi ile tanidigimiz bir kimseyi peygamber gönderdi" (Ibn Kesir, Tefsir, 2:411) Peygamberliginin onuncu yilinda müsrik ve kâfirlerin asiri baskilarina maruz kalan Peygamberimiz (sas), davetini tasimak ve onlardan kendisine arka çikmalarini saglamak için Taif'e gitti Orada on gün kaldi ve ev ev dolasarak onlara dogrulari anlatti Sonuçta onlar Hz Muhammed'le alay ettiler ve onu kovdular ve o çikip giderken onu ve arkadasi Zeyd'i ayaklarindan kan akincaya kadar tasladilar O (sas), Taiflilerin elinden kendini bir baga zor atmis ve orada söyle dua etmisti: "Allahim! Güçsüz ve zayifligimi, hor ve hakir görülüsümü Sana arz ediyorum Ey merhametlilerin en merhametlisi! Zayif ve güçsüzlerin Rabbi Sensin, benim Rabbim de! Simdi beni kime birakiyorsun Beni, senden uzak olan düsmanlara mi birakiyorsun? Eger bana kizmamissan, hiç önemli degil, çektiklerim bana hiç dokunmaz Ben Sana, Senin nuruna siginirim Bana gazap etmenden korkarim Senin af ve merhametin benim için çok genistir Her sey Senin rizan içindir Bütün güç kuvvet Senin elindedir" (Köksal, 5:66-71) Iste o sirada kendisine gelen ve eger istersen bu toplumu helâk edelim diyen melege Hz Peygamber söyle karsilik vermistir: "Hayir, hayir Ben onlarin helâk edilmelerini istemiyorum Aksine Allah'in onlarin soyundan, yalniz Allah'a ibadet edecek, O'na hiçbir seyi ortak kosmayacak kusaklar çikarmasini diliyorum!" (Köksal, 5:76) Uhud savasinda yaralanip disi kirilinca, O, "Müsriklere beddua etseniz!" diyenlere; "Ben lânetçi olarak gönderilmedim Ya Rab! Kavmime hidâyet nasip et, çünkü onlar bilmiyorlar" diye dua etmisti (Buhari, "Enbiya," 37) Kisaca O, insanliga sevdali, bütün varligini insanligin kurtulusuna adamis bir sevgi ve merhamet peygamberiydi Ona göre, bir kisinin hidâyete ermesi, yani gerçekle tanismasi, tüm dünya ve içindekilerden çok daha hayirliydi Hicretin sekizinci yilinda Mekke fethedilmisti 53 yillik baba ocagini Peygamberimiz’e ve O'nunla beraber inananlara dar eden, onlara olmadik iskence ve eziyeti reva gören, onlari Mekke'den sürüp çikaran, bununla da kalmayip onlari Medine'de bile rahat birakmayan, defalarca Medine'ye saldirilar düzenleyen Mekkeliler Hz Muhammed (sas) komutasinda Mekke'ye giren on bin kisilik orduya beyaz bayrak kaldirip teslim olmuslardi Tüm Mekke'lilerin biraz heyecan ve biraz da korkuyla bekledikleri bir sirada Hz Muhammed (sas), onlara karsi, sevgi, merhamet ve hosgörüyü zirvede temsil eden insan olarak "Size bugün hiçbir sekilde basa kakma ve kinama yok Allah sizi yarligasin O, esirgeyicilerin en esirgeyicisidir Gidiniz, hepiniz serbestsiniz!" (Köksal, 15:288-289) diyerek sanina yarasani yapmistir Allah Resûlü'nün Kur'ân âyetlerinde ve kendi sözlerinde geçen pek çok ismi ve sifati, bizim O'nu dogru olarak tanimamizda oldukça önemlidir O Rahmet Peygamberidir (Rasülü'r-Rahme, Nebiyyü'l-Merhame) O, belli bir kesime degil, tüm âlemlere rahmet olarak gönderilmistir O, Müjdeci ve Uyaricidir (el-Mübessir, el-Besîr; el-Münzir, en-Nezîr) O, apaçik gerçektir (el-Hakku'l-Mübîn) O, tutunulacak en saglam kulptur (el-Urvetü'l-Vüskâ) O, dosdogru yoldur (es-Sirâtü'l-Müstakîm) O, isigiyla etrafini aydinlatan parlak bir yildizdir (en-Necmü's-Sâkib) O, aydinlatan bir kandildir (en-Nûr, es-Sirâcü'l-Münîr) O, Allah'a çagiran bir davetçidir (Dâi ilâllah) O, sefaati makbul bir sefaatçidir (es-Sefî', el-Müseffe') O, islahatçidir (el-Muslih) O, Allah'in sevgilisi ve dostudur (Habîbullah, Halîlürrahman) O, güçlü delil ve kanit sahibidir (Sâhibü'l-Hucce ve'l-Bürhân) O, Allah'in seçtigi seçkin kisidir (el-Mustafa, el-Müctebâ, el-Muhtâr) O, övülmüs, övülmeye lâyik kisidir (Muhammed, Ahmed, Mahmûd, Hâmid) O, Güvenilir Muhammed'dir (Muhammedü'l-Emîn) O, peygamberlerin sonuncusudur (Hâtemü'n-Nebiyyîn) (Kadi Iyaz, 189-195) Iste O, sevgi yumagi, güven ve dürüstlük âbidesi seçilmis, gaye insani anlamak, her seyden önce O'nu tanimak, O'nun gibi olmakla ve O'nu sevmekle mümkündür Zaten O'nu anlamanin anlami da budur Nitekim O, "Benim sünnetimi izleyen bendendir, ondan yüz çeviren ise benden degildir" (Ma'mer ibn Rasid, 11/291) buyurarak, bu gerçegin altini çizmistir Kisaca söylemek gerekirse Peygamber Efendimiz’i anlamak ve sevmek, her yönüyle O'nu dogru bir biçimde tanimak, O'na uymak, O'nun adini çokça anmak, O'nun ismine ve bize biraktigi evrensel degerlere saygi duymak, O'nun sevdiklerini sevip, sevmediklerinden uzak olmak, O'nun ahlâki olan Kur'ân ahlâkiyla ahlâklanmakla olur Peygamberimiz’in Hayatindan Sevgi Tablolari Simdi Allah Resûlü'nün hayatindan sevgi tablolari sunmak istiyoruz: 1 Allah Sevgisi: Allah Resûlü (sas), sürekli Allah'in gözetimi altinda bir kul oldugunun suurundaydi O'na karsi kulluk görevlerini aksatmadan ve kendine yarasir bir biçimde yerine getirmeye gayret ediyordu Bu konuda O'nun hedefi, "Sükreden bir kul olmakti" (Buharî, "Münafikun," 79) Peygamberimiz, Allah'i en iyi bilendi O'nunla irtibat hâlindeydi O'nun hosnutlugunu kazanmak tek derdiydi Ölüm, onun için O'na kavusmakti Nitekim O’nun pek çok sözünde Allah sevgisi, Allah için sevmek ana tema olarak islenmistir Zaten O’nun bir sevgi yumagi olusunun temelinde de, sevgi kaynagi olan Yüce Allah'a olan bu yakinlik ve irtibati yatmaktadir 2 Çocuk Sevgisi: Peygamber Efendimiz (sas), çocuklari kucagina alir, öper oksardi (Buharî, "Edeb", 22) On tane çocugu oldugu halde hiç birisini alip öpmedigini söyleyen birisine, "Merhamet etmeyene merhamet edilmez Allah kalbinden merhameti söküp almissa ben ne yapabilirim!" (ay) buyurmustu Çocuklarla ilgilendigi gibi gençlerle de özellikle ilgilenmis, onlari ciddiye almis, onlara deger vermistir O'na ilk inananlar arasinda gençlerin ayri ve önemli bir yeri vardi O, liyakatli gençleri çok büyük sahabilerinin de içinde bulundugu ordulara kumandan tayin ederek onlari taltif etmistir O, Tebûk gazvesinde Neccarogullari sancagini henüz 20 yasindaki Zeyd b Sabit'e vermis; Bedir savasinda 21-22 yaslarindaki Hz Ali'yi sancaktar tayin etmis; Kudâaogullari üzerine gönderilen kirk bin kisilik ordunun basina 18 yasindaki Üsame b Zeyd'i geçirmis; 21 yasindaki Muaz b Cebel'i Yemen'e vali olarak göndermisti(Dogustan Günümüze…, 1:391-392) 3 Aile ve Akraba Sevgisi: Ailesine düskün bir ev reisiydi Ev islerinde onlara yardim etmekten asla çekinmezdi Yeri gelince et dograr, kabak dograr, sökük dikerdi Aile bireylerinin Allah'a karsi görevlerini yerine getirme konusunda da onlara çok düskündü Çünkü O, "Ailene namazi emret; kendin de ona sabirla devam et Senden rizik istemiyoruz; (aksine) Biz seni riziklandiriyoruz Güzel sonuç, takvâ iledir" (Ta-Ha, 20/132) emrinin muhatabiydi O, davetine önce akrabalarindan baslamisti Çünkü Allah öyle buyurmustu: "(Önce) en yakin akrabani uyar" (Suara 26/214) Akrabalik iliskilerini her zaman sürdürmüs ve yakinlarindan da bunu istemisti O, anne baba sevgisi üzerinde israrla durmus, süt annesini, süt kardesini, baba dostunu sevmeyi israrla istemis, kendisi de onlara gereken ilgiyi göstererek en güzel misali sunmustu 4 Arkadas Sevgisi: Peygamberimiz (sas), cahiliye döneminin karanliklarinda yasayan insanlari her türlü sikintiya cefaya katlanarak insanlik tarihinin en mükemmel insanlari seviyesine yükseltmistir Bir zamanlar kendisine olmadik iskence ve eziyeti yapmis olanlari af ve onore etmistir "And olsun size kendinizden öyle bir Peygamber gelmistir ki, sizin sikintiya ugramaniz ona çok agir gelir O, size çok düskün, mü’minlere karsi çok sefkatlidir, merhametlidir" (Tevbe 9/128) "Mü’minlere kol kanat ger, onlari sefkatle koru!" (Hicr 15/88) "Sana tâbi olan mü’minlere kol kanat ger" (Suara 26/215) 5 Ümmet Sevgisi: Hayatini ümmetine adadigi gibi, Âhirette de, peygamberlerin bile kendi derdine düsecegi anda O (sas), "Ümmetî, ümmetî! Allahim, ümmetimi isterim ümmetimi!" (Ebu Avâne, Müsned, 1:158) diyecektir 6 Insan Sevgisi: O, bütün âlemlere rahmet olarak gönderilmis bir peygamberdir (Enbiya 21/107) Ne kadar kötü de olsa herkesi davetine muhatap olarak kabul eden bir peygamber Insanlari kurtarmak için hiçbir fedakârliktan kaçinmayan bir peygamber Ev ev, panayir panayir, sehir sehir dolasmis, en zor sartlarda ve zamanlarda pek çok yere seferler düzenlemis bir peygamber Inanç ayrimi yapmadan konu komsusuna karsi görevlerini yerine getirmis bir peygamber Yanlis yere insanlarin öldürülmesine ve kim olursa olsun onlara eziyet, iskence edilmesine, insanlarin kölelestirilmesine siddetle karsi çikmis bir peygamber Savasta bile iskence edilerek insanlari öldürmeyi yasaklamis, savasa katilmayanlara ve Müslüman oldugunu söyleyenlere asla dokunulmamasini emretmistir O'nun döneminde yapilan savaslarda ölen insanlarin sayisi dört yüzü bulmamaktadir Peygamber Efendimiz’in sevgi ve sefkati ilâhî kaynakliydi; "O vakit Allah'tan bir rahmet ile onlara yumusak davrandin! Sayet sen kaba, kati yürekli olsaydin, hiç süphesiz, etrafindan dagilip giderlerdi Su hâlde onlari affet; bagislanmalari için dua et; is hakkinda onlara danis Kararini verdigin zaman da artik Allah'a dayanip güven Çünkü Allah, kendisine dayanip güvenenleri sever" (Âl-i Imran 3/159) 7 Diger Canlilara ve Çevreye olan Sevgisi: O'nun, insan disindaki canlilara, hayvan ve bitkilere de büyük deger verdigini ve temiz bir çevre için elinden gelen her seyi yaptigini görüyoruz O "Yerdekilere merhamet edin ki göktekiler de size merhamet etsin" (Tirmizî, "Birr", 16) buyurarak merhamete erismeyi, tüm yeryüzündeki varliklara merhamet etmeye endekslemistir Bir köpege su veren kadinin bagislandigini belirtirken, bir kediye eziyet edip ölümüne sebep olmanin Allah'in gazabini çektigini vurgulamistir Bir keçiyi sagan adama ugradiginda ona sunlari söylemistir: "Sagdiginda yavrusu için de süt birak" (Mecmua'z-Zevaid, 8:196) Kendisine, "hayvanlara yapilan iyilik için de mükâfat var mi?" diye soranlara su cevabi vermistir: "Evet, her canliya yapilan iyilik için mükafat vardir" (Buhari, "Sürb", 9) O, hayvanlari bile keserken, bilenmis biçakla ve hayvana fazla eziyet çektirilmeden kesilmelerini özellikle emretmistir (Müslim, "Sayd" 57) Kendisi bir defasinda bes yüz hurma agacini birden dikmis (I Hanbel, 5:354) ve bu konuda sunlari söylemistir: "Bir Müslüman bir agaç diker de bunun meyvesinden insan, evcil veya vahsi hayvan, veya bir kus yiyecek olsa, yenen sey diken için bir sadaka hükmüne geçer" (Müslim, "Müsakat", 10) "Kiyamet kopma aninda bile olsa, elinde bir agaç filizi bulunan onu mutlaka diksin" (Buharî, el-Edebü'l-Müfred, 168) Davarlari yapraklarini yesin diye, bir agaci sopayla çirpan adama söyle müdahalede bulunmustu: "Biraz agir ol bakalim, agaca vurarak, onu kirip dökerek degil, tatlilikla sallayarak yapragini dök!" (Üsdü'l-Gabe, 3:276) Yüce Allah'in Mekke'yi Harem bölge yaparak bir anlamda sit alani ilân etmesi yaninda, O da (sas), Medine ve Taif'i sit alani ilân etmisti (Bayraktar, 5:223-227) "Yeryüzü bana mescid kilindi, onun topragi temiz ve temizleyicidir," buyuran Hz Peygamber'in Mekke, Medine, Uhud dagi ve baska yerlerin sevgisini dile getiren pek çok hadisi vardir O, gök cisimleriyle de ilgilenmis, onlarin dogus ve batislarini dua firsati olarak degerlendirmistir Peygamber'i Sevmek Sevgi gönülde yer eden, dis dünyaya söz ve davranislarla yansiyan bir duygudur Sevgi bir verme eylemidir Sevdigine gönül verme, sevdigi ugruna verilmesini gerekeni vermedir sevgi Peygamber'i sevmek, O'na gönül vermek, özveride bulunma, hattâ gerektiginde O'nun ugruna malini ve canini verme ile olur Bu ise, O'nu tanimak, O'nu izlemek, O'nun sevdiklerini sevmek, O'nun bize emanetleri olan Kitap ve Sünnet'e saygi duymak ve sahip çikmak, hiçbir konuda O'nun önüne geçmemekle gerçeklesir Bilgi olmadan sevgi olmaz Bu yüzden, O'nu dogru bir sekilde tanimadan lâyikiyla sevemeyiz O'nun sevgisini sadece adini tasimak ve adini saygiyla anmak, O'nun özel esyalarina (Mukaddes Emanetler) saygi duymakla sinirlamak dogru degildir O'nu sevmek demek, O'nu saygiyla ve çokça anmak demektir Tevhidi okurken, ona salâvat getirirken, ezan-i Muhammedî okurken-dinlerken, namazda tahiyyatta "Allah'in selâmi, rahmet ve bereketi senin üzerine olsun ey Nebî!" derken, salli-bârik dualarini okurken O'nu andigimizin farkinda olmaktir Sevilmek için sevmek gerekir Sevgiyi hak etmek, sevmek ve sevilmek için ise sevgi kaynagi Yüce Allah ile baglantili olmakla mümkündür "Iman edip, makbul ve güzel isler yapanlari Rahman, (hem Allah, hem de mahluklar nezdinde) sevgili kilacaktir" (Meryem, 19/96) Sevginin kaynagi, bir adi da Vedûd olan Allah'tir "De ki: 'Eger Allah'i seviyorsaniz bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarinizi bagislasin Allah, son derece bagislayici ve merhamet edicidir De ki: Allah'a ve peygamberine itaat edin Eger yüz çevirirlerse bilsinler ki, Allah kâfirleri sevmez" (Âl-i Imran 3/31-32) Anadoluda Peygamber Sevgisinin Tezahürleri O'nun ismi ve O'nu hatirlatan isimler: Muhammed, Ahmed, Mustafa Gül, Güllü, Güldane, Gülber Her Türk küçük Muhammed, yani bir Mehmetçiktir Ehl-i Beytinin isimleri: Hasan, Hüseyin, Ali, Fatma, Ayse, Hatice Her Türk kizi bir küçük Ayse'dir, Fatma'dir Sirf O'nun ismine saygisizlik olmasin diye, O'nun ismini tasiyan bir kisi bir yaramazlik yapinca adinin basina kötü bir ek alir da yanlis anlasilmalara sebep olur diye, 'Muhammed' ile ayni sekilde yazilan ve fakat 'Mehmed' diye telaffuz edilen isim bize hastir O'nun en güzel medhiyeleri olan mevlidler, kaside ve natlar ve diger siirler, bizim edebiyatimizda büyük bir yer tutar O'nun adi anilinca, kalbimizdesin anl----- ellerimizi gögsümüze götürürüz Adini saygi ve salâvatlarla anariz Mübarek gün ve geceler, dügün, cenaze, asker ugurlama gibi pek çok özel gün, O'nun mevlidi okunarak kutlanir Mevlidde O'nun dogumunu anlatan dizeler okunurken, sanki O karsimizdaymis gibi ayaga kalkariz Mescidlerimiz, evlerimiz O'nun adi, semaili yazili levhalarla süslüdür O (sas), Allah'in sevgilisi (Habîbullah) dir O'ndan bize kadar gelen özel esyalari, tarih boyunca bizim onurumuz ve gururumuz olmustur Sairlerimiz saba rüzgarlariyla, akan sularla, hacca giden insanlarla, çocuklarimiz haci leyleklerle hep ona selâm göndermislerdir Ama O sevgi odagina karsi sorumluluklarimiz bunlarla sinirli kalmamalidir O'nu bütünüyle ve saglikli bir biçimde taniyarak, O'nu izlemeli ve O'na yarasir Müslümanlar olmaya gayret etmeliyiz Kaynaklar Asim Köksal, Islâm Tarihi; Buharî, el-Edebü'l-Müfred; Dogustan Günümüze Islâm Tarihi; Ebû Avâne, Müsned; Ibn Hisam, es-Sîratü'n-Nebeviyye; Ibnü'l-Arabî, Ilâhî Ask, (Çev Mahmut Kanik), Istanbul, 1998; Kâdî Iyâz, Kitâbü's-Sifâ; Ma'mer b Rasid, el-Cami'; Mehmet Bayraktar, "Asr-i Saadette Çevre Bilinci", Bütün Yönleriyle Asr-i Saadet'te Islâm; Muhammed Hamidullah, Hz Peygamberin Savaslari; Münavî, Feyzu'l-Kadîr; Taberî, Tefsîr; Ibn Kesîr, Tefsîr; Râzî, Tefsîr; Kurtubî, Tefsîr Selam ve dua ile |
|