Kaleler |
10-10-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
KalelerKALELER AYANIS KALESİ Van'a 35 km mesafedeki Ayanıs köyünün kuzey batısında bir tepe üzerine kurulmuştur Doğu - batı doğrultusunda uzanan tepe, 150 m genişliğinde, 400 m uzunluğunda, Van Gölü'nden 250 m yüksekliktedir Kale'de 1989'dan itibaren EÜ Edebiyat Fakültesi Önasya Arkeolojisi Bölümü'nden Prof Dr A Çilingir oğlu başkanlığında bir ekip tarafından kazılar yürütülmektedir Kazılar sonucu elde edilen mimari ve diğer küçük buluntular sayesinde kaleyi tanımlamak mümkün olmuştur Bulunan çivi yazılı kitabesine göre, kale Argişti'nin oğlu Rusa tarafından MÖ 645-643 tarihleri arasında yaptırılmıştırİki sur duvarıyla çevrelenmiş kalenin güneyinde giriş kapısı bulunmaktadır Burada sur duvarları andezit taşı ile diğer kısımlarda kalker taşıyla örülmüştür Üst kesimde payeli salon ve tapınak önemli bir yer tutmaktadır Kapısı batıya bakan rizalitli tapınak diğerleri ile benzer özellikler taşımaktadır Güney batı kesiminde ise, birbiri ile bağlantı içerisinde küplerin yer aldığı, çok sayıda depo binası bulunmuşturKale, mimarisi ve küçük buluntuları yanında, Urartu tarihinin son safhalarını aydınlatması açısından önem taşımaktadır Ortaya çıkarılması Van için büyük bir kazançtır YUKARI ANZAF KALESİ Aşağı Anzaf Kalesi’nin 900 m güneyinde yer alan Yukarı Anzaf Kalesi, Urartu Kralı İşpuini'nin oğlu Menua (Yakl ol MÖ 810-786) tarafından kurul¬muştur Tıpkı Aşağı Anzaf Kalesi gibi, Yukarı Anzaf Kalesi’nin de Urartu Krallı¬ğı dönemindeki adını şimdilik bilemiyoruz Aşağı Kaleden i O kat daha büyük olan Yukarı Anzaf Kalesi, yaklaşık olarak 60000 m2'lik bir alan üzerinde yer almaktadır Deniz seviyesinden 1995 m yüksekliğinde olan kale, Türki¬ye'nin en yüksek rakımlı kazı alanını oluşturmaktadır Yukarı Anzaf Kalesi, Aşağı Anzaf Kalesi'nden farklı olarak çevresindeki verimli topraklarda yapılan tarımdan elde edilen ürünlerin depolandığı çok önemli bir üretim merkezi ola¬rak kurulmuştur 1 km doğuda bulunan ve Kral Menua tarafından yaptırılan küçük barajda biriktirilen sular, tarımın başarılı bir şekilde yapılmasında çok önemli bir rol oynamıştır İlginçtir ki Yukarı Anzaf Barajı geçirmiş olduğu kü¬çük onarımlar ile, günümüzde bile çalışmaktadır Çünkü bu barajda biriken sular olmaksızın, kuzey yönüne doğru uzanan verimli topraklarda tarım yapmak olanaksızdır Kalenin hemen güneyinde bulunan ve çevresi kalın bir duvar ile çevrelenen Aşağı Kent ise, 141000 m2'lik bir alana yayılmaktadır Bugünkü Dereüstü (Anzaf) Köyü sınırları içinde kalan ve kale ile birlikte planlanarak yapılan Aşağı Kent, erken dönem Urartu yerleşim merkezlerinin en güzel örneklerinden birini oluşturmaktadır Yukarı Anzaf Kalesi’ni çevreleyen sur duvarları, Aşağı Anzaf Kalesi’nin duvarlarında görmediğimiz bir şekilde, kurtin-bastiyon tekniğinde yapılmıştır Bastiyonlar yalnızca duvarların dış yüzüne yapılmıştır Kurtin ve bastiyonların farklı ölçülere sahip oldukları görülmektedir Bastiyon genişlikleri 45-6 m ara¬sında, kurtin uzunlukları da 10-1270 m arasında değişmektedir Anıtsal bir görünüme sahip olan sur duvarları, erken dönem Urartu kale duvarlarının en güzel örneklerinden birini yansıtmaktadır Kale ve Aşağı Kenti çevreleyen sur duvarları ile tapınak depo yapıları saray ve diğer yapıların temellerinde kulla¬nılan milyonlarca metreküp kalker taşı kalenin 300 m güneyinde bulunan "Beyaztaş Tepe" taş ocağı ve atölyesinden getirilmiştir Yaptırmış olduğumuz çok sayıdaki taş örneğinin Petrografik ve Paleontolojik analiz sonuçları, taşla¬rın Beyaztaş Tepe kalker yataklarından elde edildiğini kanıtlamıştır Beyaztaş Tepe atölyesinde 8-10 ton ağırlığındaki büyük taşlar ile yarı işlendiği halde çeşitli nedenlerden dolayı taşınamadan bırakılan tonlarca ağırlıktaki taşlar, sanki günümüzde terk edilmiş bir atölyenin görünümünü yansıtmaktadır Yukarı Anzaf Kalesi aynı zamanda Urartu Krallığı'nın en önemli kült merkezle¬rinden birini oluşturmaktadır Krallığın ulusal Tanrısı Haldi adına yaptırılan en eski kare planlı tapınak, Yukarı Anzaf Kalesi'nde bulunmaktadır Ayrıca kalenin doğusu ve kuzeybatısındaki kayalıkların düzeltilen kısımlarına, çeşitli bi¬çimlere sahip anıtsal kaya işaretleri yapılmıştır Kayalıklara büyük bir özenle oyularak yapılan 22 işaret, kalenin kutsallığını simgelemektedir Kral Menua döneminde yaptırılan kalelerin hiç birinde, bu denli zengin ve anıtsal kaya işareti görülmemektedir Urartu başkenti Tuşpa ve Meher Kapısı'nın yakı¬nında bu kadar çok anıtsal kaya işaretinin bulunmadığını göz önüne alacak olursak, Yukarı Anzaf Kalesi'nin önemli bir dinsel merkez olduğu kolayca anla¬şılır Ayrıca tapınağın batısında Tanrı Haldi'ye adanan eşya ve silahların konul¬duğu küçük odada bulunan adak kalkanı üzerine betimlenen ve bugüne değin benzerine rastlanılmayan Urartu Tanrıları da kalenin kült merkezi olduğu ko¬nusunda bilgi vermektedir Yukarı Anzaf Kalesi kurulduğu tarihten yıkılışına kadar geçen 200 yıllık bir süre boyunca kale içinde yapılan çeşitli dönemlere ait yapılarıyla, Urartu mima¬risinin geçirmiş olduğu gelişim evrelerini tüm canlılığı ile gözler önüne sermek¬tedir 1991 yılından beri kesintisiz olarak süregelen kazı çalışmaları sırasında Aşağı Kentin Doğu Kapısı, kalenin batı sur duvarlarına bitişik olarak yapılan depo yapılarının bir kısmı, kalenin Kuzey ve Güney Kapıları ve bu kapıları ko¬ruyan Büyük Kule ile tapınak ve tapınak avlusu ortaya çıkarılmıştır BÜYÜK KULE, KUZEY VE GÜNEY KAPILARI Anıtsal bir görünüme sahip olan Kuzey ve Güney Kapıları ile bunları koru¬yan Büyük Kule, kalenin güneybatı sur duvarları üzerinde yer almaktadır Ol¬dukça korunaklı bir yere yapılan her iki kapı da, doğudan batı yönüne doğru esen sert rüzgarlardan etkilenmemektedir Kapıların ikinci önemli özelliği, cep¬heden, yani batıdan bakıldığı zaman kesinlikle görülmemesidir Böylece her iki kapıya da gizlilik özelliği kazandırılmıştır Anıtsal bir kule ile güçlendirilen her iki kapıya da, savunma yönünden çok büyük bir önem verildiği görülmektedir Dış görünüm ve tasarım yönünden bu tür hisar kapılarının benzerlerine şimdi¬ye kadar Urartu Krallığı'nın yayılım alanında rastlanılmamıştır Çok büyük bir kaya kütlesinin kuzeybatı yüzüne, 11 x 8 m büyüklüğün¬de kareye yakın bir kule yapılmış ve kulenin doğusu, kayalık ile birleştirilmiş¬tir Özenle yontulmuş iri kalker taşlardan yapılan ve kayalığa yaslanan bu güçlü kuleyi, Büyük Kule olarak isimlendirdik Büyük Kule'de kul¬lanılan taşların biçimi ve işçiliği, Alacahöyük, Hitit başkenti Hattuşaş (Boğaz¬köy) ve Gavur Kalesi duvarlarında kullanılan taşların biçimi ile çok büyük bir benzerlik göstermektedir Anıtsal ve etkileyici bir görünüme sahip olan Büyük Kule toprak seviyesinden ortalama 7m yüksekliğindeyse de, ilk yapıldığı sıra¬daki yüksekliğinin daha fazla olduğu anlaşılmaktadır Kulenin üst kısmının ne şekilde olduğunu şimdilik bilemiyoruz Taştan yapılan kulenin üzerinde kerpiç¬ten yapılmış odaların olduğu ve buralarda nöbetçilerin kaldığı sanılmaktadır Bu ilginç kule şu anda Urartu hisar kapılarını koruyan en eski kule örneğini oluşturmaktadır Büyük Kule'nin güneyini, güney kapısına geçit veren üstü açık üçgen biçi¬mindeki ön avludan sonra, yüksek güneybatı surları kapatmaktadır Büyük Kulenin güneybatı köşesinden, güneydeki sur duvarına kadar 4 m olan ön av¬lu genişliği, doğu yönünde 6 m derinliğinde olan ana kayanın batı yüzüne örü¬len duvara kadar 230 m'lik bir genişliğe inmiştir Böylece güney kapısına açı¬lan ve üstü açık olan ön avlu daraltılarak üçgen görünümlü bir şekil almış¬tır Üçgen bir koridor biçimine sokulan bu ön avlu boşluğundan, Güney Kapısı’¬na merdivenlerle ulaşabilmektedir 5 basamaktan oluşan bu mer-divenler, Güney Kapısı'na anıtsal bir görünüm kazandırmıştır 5 basamaktan sonra kapının doğuda olması beklenirken, doğu cephenin bir duvarla örülerek köreltildiği görülmektedir 5 basamaktan yaklaşık 450'lik bir açıyla güneydeki ön kapı boşluğuna 59cm yüksekliğindeki bir basamakla geçilmektedir Ancak Güney Kapısı büyük ölçüde tahrip olmuştur Bu yüzden kapının kaç metre ge¬nişliğinde olduğunu kesin olarak bilemiyoruz Aşağı Kentten gelen ve ters "U" şeklinde bir güzergahı izleyerek ulaşılan Güney Kapısı, arabaların ve hayvanla¬rın geçmesine elverişli değildir Kapı avlusundan sonra güneydoğu yönüne doğ¬ru devam eden yol, tapınak ve çevresindeki yapılara gitmektedir AŞAĞI ANZAF KALESİ Aşağı Anzaf Kalesi, Urartu Krallığı'nın başkenti Tuşpa'nın (Van Kalesi) 11 km kuzeydoğusunda, bugünkü Van-İran modern kara ve demiryolunun hemen yakınında bulunmaktadır Eskiçağda savunma yönünden çok büyük bir öneme sahip olan Aşağı Anzaf Kalesi, doğuda Kuzeybatı İran ve ku¬zeyde de Transkafkasya'dan gelerek Urartu Krallığı'nın başkenti Tuşpa'ya inen tarihi karayollarının son düğüm noktasında kurulmuştur Doğuda bugünkü Türkiye-İran sınırından başlayan ve batıda Van Gölü'ne doğru daralan Erçek¬-Özalp-Saray Ovası'nın en dar yerinde kurulan Aşağı Anzar Kalesi'nin bir benze¬rine daha Van Bölgesi'nde rastlamak hemen hemen olanaksız gibidir Bu yüz¬den Aşağı Anzaf Kalesi hem Yukarı Anzaf Kalesi'ne, hem de Urartu başkenti Tuşpa ve Rusahinili'ye (Toprakkale) doğu ve kuzeydoğu yönlerinden gelecek tehlikelere karşı koruyan bir ön karakol niteliğindedir Aşağı Anzaf Kalesi'nin Urartu Krallarından İşpuini (Yaklol MÖ 830-810) döneminde kurulduğunu daha önce halk tarafından ve 1980 yılında da Van Karayollarına bağlı dozerlerin kalenin güney kapısında yaptıkları kaçak kazılardan ortaya çıkardıkları inşa yazıtları da doğrulamaktadır Şimdilik toplam dört adet olan çivi yazılı inşa yazıtlarında, aynı içeriğe sahip metnin tekrar edildiği görülmektedir Çivi yazılı inşa yazıtlarında şunlar okunmaktadır: Tanrı Haldi'nin gücü sayesinde Sarduri oğlu İşpuini bu kaleyi mükemmel bir şekilde inşa ettirdi Güçlü Kral, Büyük Kral, Bia Ülkelerinin Kralı Kale, deniz seviyesinden 1900 m yüksekliğinde fazla engebeli olmayan ve kalkerden oluşan kayalık bir tepe üzerine kurulmuştur Kayalığın biçimine göre kuzey-güney doğrultusunda uzanan kale, 62 x 98 m büyüklüğün¬de dikdörtgen bir plan göstermektedir Yaklaşık olarak 6000 m2'lik bir alan üzerine kurulan kale, oldukça yüksek ve güçlü duvarlarla çevre¬lenmektedir Günümüzde 35-4 m yüksekliğinde olan kale duvarları, iri kalker taşlardan kyklopik olarak yapılmıştır Duvarlarda kullanılan iri kalker taşların büyük bir kısmı yakın çevredeki taş ocaklarından, bir kısmı da 1 300 m güneyde yer alan "Beyaztaş Tepe" taş ocaklarından getirilmiştir Duvarlarda¬ki mevcut taş dizisinin 6-8 sıra arasında değiştiği görülmektedir Kalenin ilk yapıldığı sırada taş duvar yüksekliğinin 6 m kadar olduğu ve 10-12 sıralık taş di¬zisinden oluştuğu sanılmaktadır Duvar kalınlığı ise 360 m ile 380 m arasın¬da değişmektedir İri kalker taşları arasında birleştirici malzeme olarak kil kul¬lanılmıştır Oldukça anıtsal bir görünüme sahip olan sur duvarlarında, taşların görünen ön yüzleri kabaca düzeltilmiştir Bazı taşların ise dörtten fazla köşeye sahip oldukları görülmektedir Taşların birleşme yerleri arasında büyük boşluklar bulunmaktadır Her taş dizisi en alttan başlayarak 6-10 cm arasında ge¬riye çekilerek içe doğru bir eğim elde edilmiştir Böylece temelden taş duvarın üstüne kadar 6m yüksekliğindeki taş duvarda 50-60 cm arasında değişen bir eğim meydana gelmiştir Taş duvarlar üzerinde yükselen kerpiçten yapılmış mi¬mari yapıların birden çok katlı olup olmadıklarını ise şimdilik kesin olarak bi¬lemiyoruz Aşağı Anzaf Kalesi'ni kendi döneminde kurulan Van Ovası'nın kuzeyindeki Kalecik ve aynı ovanın güneyinde bulunan Zivistan Kaleleri'nden ayıran en önemli özelliği, savunmayı kolaylaştıran ve üstündeki yüksek yapıların ağırlığı¬na dayanmayı sağlayan kurtin ve bastiyonlara kale duvarlarında rastlanılma¬mış olmasıdır Kral İşpuini döneminde kurulan kalelerin en es¬ki örneğini oluşturan Aşağı Anzar Kalesi'nin kurtinsiz ve bastiyonsuz duvarla¬rının benzerine, ne Transkafkasya ve Kuzeybatı İran Bölgeleri'nde, ne de Doğu Anadolu Bölgesi'nde rastlanılmaktadır Kalenin çevresinde yer alan birçok tatlı su kaynağının, kalenin ve güney eteğe yayılan sivil yerleşim merkezinin su gereksinmesini karşıladığı anlaşıl¬maktadır Tatlı su kaynakları, günümüzde bile çevredeki insanların besledikle¬ri hayvanların ve sebze bahçeleri ile tarım alanlarının su gereksinmesini karşı¬lamaktadır Öyle anlaşılmaktadır ki kalenin ve kalenin güney eteğinde yer alan sivil yerleşim merkezinin kurulmasında, su kaynakları bir başka olumlu koşu-lu hazırlamıştır Kalenin güneyinde yer alan sivil yerleşim merkezine ait konut duvarlarının çok büyük bir kısmı, ne yazık ki 1980 yılında Van-Özalp karayolu yapımı sırasında, kalenin güneybatı sur duvarları ve kapısı ile birlikte Van Karayolları Bölge Müdürlüğü'ne ait dozerler tarafından tahrip edilmiştir Kale duvarlarının üzerinde bulunan yüksek kerpiç duvarlar ile diğer yapı¬ların yıkılması sonucunda, taş duvarlar kapanmış ve kale bir tepe görünümü kazanmıştı 1991 yılından beri yapmış olduğumuz kazı çalışmaları sırasında, kalenin diğer Urartu kale duvarlarından ayrımlı olan anıtsal sur duvarları tü¬müyle ortaya çıkarılmıştır Ayrıca kalenin kuzeyindeki teraslı yapılar ile güney duvarları üzerinde bir kısmı tahrip edilen kapı girişi ortaya çıkarılmıştır Kalenin kuzey sur duvarının 24 m güneyinde, kalenin doğu ve batı sur duvarlarını bir omurga gibi birleştiren ilginç teras duvarı, oldukça özenli bir iş¬çiliği yansıtmaktadır Ortalama 50 cm yüksekliğindeki teras du¬varının kuzeyinde, tabanı büyük kerpiç bloklarla özenli bir şekilde kaplanmış olan 1300 m2'lik boş bir alan bulunmaktadır 35 x 40 cm ile 50 x 65 cm büyüklüğünde olan ker******in kalınlıkları da, 10-12 cm arasında değişmektedir Böylece çok sağlam bir taban döşemesi elde edilmiştir Dikdörtgen planlı bu alanın, kuzeyde terasa açılan büyük yapılarla bağlantılı olarak bir iç avlu gibi kullanılmış olduğu anlaşılmaktadır Aşağı Anzaf Kalesi'nin askeri amaçla kurulmuş olduğunu göz önüne alacak olursak, üstü açık olan ve çevre¬si yüksek kale duvarlarıyla çevrili olan bu alanın, askeri garnizonun kullandığı bir iç avlu olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır Kuzeyde terasa açılan büyük Urartu yapılarının hemen hepsi, ne yazık ki Ortaçağ yerleşimcileri tarafından aşırı bir şekilde tahrip edilmiştir Kale ve Urartu yapılan tahrip edildikten son¬ra, çok büyük bir Ortaçağ yerleşmesine sahne olmuştur Bugüne kadar yapmış olduğumuz çalışmalarda, Ortaçağ yerleşmesinin iki evreli olduğu saptanmıştır Özellikle ilk evreye ait Ortaçağ yerleşmecilerinin yapmış olduğu aşırı tahribat, ortaya çıkardığımız Urartu yapılarının nasıl bir plana sahip olduğunu ve hangi amaçla kullanılmış olduklarını öğrenmemizi engellemiştir Ayrıca şimdilik bile¬mediğimiz bir başka önemli konu da, Aşağı Anzaf Kalesi'nin ne zaman ve ne şe¬kilde tahrip edildiğidir Çünkü bugüne değin yapmış olduğumuz kazı çalışmalarında, bu önemli soruna yardımcı olabilecek herhangi bir kanıt bulunama¬mıştır Herhangi bir kanıtın bulunamamasında, Ortaçağ yerleşmecilerinin yap¬mış olduğu aşırı tahribatın çok büyük bir etkisi olmuştur İlk evreyi oluşturan Ortaçağ yerleşmesinin şiddetli bir yangınla sona erdi¬ği saptanmıştır Bu şiddetli yangının herhangi bir saldırı sonucunda değil, ya¬pıların içinden çıkan bir yangından kaynaklandığı anlaşılmıştır İkinci evre Or¬taçağ yerleşmesi mimari ve küçük buluntu yönünden birinci evre Ortaçağ yer¬leşmesine kıyasla oldukça zayıf ve fakir bir evreyi yansıtmaktadır Bu evreye ait küçük bir şapel içinde bulmuş olduğumuz bakır Bizans sikkeleri, 12 yüzyılın ikinci yarısına tarihlenmektedir Kalenin kapısı güney sur duvarları üzerinde yer almaktadır Savunma yönünden en elverişli yere yapılan kapı, doğudan esen şiddetli rüzgarlardan da etkilenmemektedir Ancak ne ya¬zık ki 1980 yılında kalenin duvarları Van-Özalp-Saray-İran modern karayolu¬nun yapımı sırasında, Van Karayolları Bölge Müdürlüğü'ne bağlı dozerler tara¬fından acımasızca yıkıma uğratılmıştır Yapılan bu şiddetli tahribattan kapı, ka¬pının batısındaki yapılar, sur duvarları ve kapının güneyindeki yol bağlantısı ile sivil yerleşim merkezine ait konut kalıntıları çok büyük ölçüde zarar gör¬müştür Örneğin yol bağlantısının ve kapının 25-3 m derinliğindeki güney du-varları ve taban döşemesi temelleriyle birlikte tahrip edilmiştir Bu yüzden ka¬pının her iki yanında kapıyı koruyan kulelerin yer alıp almadığını kesin olarak bilemiyoruz Dozerler tarafından tahrip edilen taşlar arasında bulunan çivi ya¬zılı iki inşa yazıtının da, kapı girişi avlusunun duvarlarında yer aldığı sanılmak¬tadır Kalenin Kral İşpuini tarafından yaptırıldığını bildiren çivi yazılarının yazıl¬dığı kalker taşların yalnızca ön yüzlerinin kabaca düzeltildikleri görülmektedir Doğu ve batı duvarları iri kalker taşlardan inşa edilen dikdörtgen biçimli kapı odası, 5m genişliğinde ve kuzey yönüne doğru 7m derinliğindedir Bu haliyle bile kapı, şimdilik bilinen Urartu hisar kapılarının en eski örne¬ğini oluşturmaktadır Oldukça sağlam bir şekilde yapılan kapı odasının duvar¬ları ortalama 240m genişliğinde ve tabandan 1m kadar yüksektedir Kapı odasının tahrip edilen güney duvarları ile birlikte toplam 11m derinliğinde ol¬duğu anlaşılmaktadır Kapı odasının tabanının ise sıkıştırılmış kilden yapıldığı gözlemlenmiştir Ayrıca 5m genişliğindeki kapının çift kanatlı olduğu sanılmaktadır Bu kapının en yakın benzerini ise, Çavuştepe Yukarı Kale'de Tanrı Haldi tapınak alanına geçit veren Doğu Kapısı oluşturmaktadır Aşağı Anzaf Kalesi'nde devam ettireceğimiz kazı çalışmaları sırasında, ka¬ledeki mimari yapılar ortaya çıkarılacak ve hangi amaçla kullanılmış oldukları saptanmaya çalışılacaktır ÇAVUŞ TEPE KALESİ Van'ın Gürpınar ilçesine bağlı çavuştepe köyünde yer almaktadır Van'a 25 km, Gürpınar ilçe merkezine 10 km, mesafede, Van-Hakkari karayolunun hemen güney tarafında bulunmaktadırBol Dağı silsilesinin batı ucunda kurulmuş olan kale, aşağı ve yukarı kalelerden oluşmaktadırKale, II Sarduri tarafından MÖ 764-734 tarihleri arasında yaptırılmıştır Kurucusuna izafeten kale, Sardur'un şehri anlamında "Sardurihinili" olarak adlandırılmaktadır Burası İÜ Edebiyat Fakültesi'nden Prof Dr Arif Erzen tarafından 1961-I986 yılları arasında yürütülen kazılar sonucunda ortaya çıkarılmıştırYukarı kale, aşağı kaleden 30 m yükseğe kurulmuştur İçerisinde Haldi tapınağı ile bir açık hava tapınağı bulunmaktadır Etrafında iri blok taşlarla örülmüş surları mevcutturAşağı kale, tepenin sırtında 800 m uzunluğunda bir alanı kaplamaktadır İki tarafta uç kale yöntemiyle yapılmış surları dikkat çekmektedir Düzgün kesilmiş kalker bloklarıyla inşa edilmiş surları,doğrudan ana kayaya oturmaktadır Doğudan batıya, doğru sıralanan ahır yapıları, depo binaları, tapınak saray binaları ve sarnıçlardan oluşmaktadır Tanrı İr muşini adına inşa edilmiş tapınak üzerinde çivi yazı lı kitabesi bulunmaktadır Rizalitli kule tipli tapınaklar grubunda önemli bir yapıdır Doğu tarafında kapısı ve bazalt taşlarından cephesi bulunmaktadırKalenin diğer önemli yapılarını anakayaya oyulmuş sarnıçlar, saray ve depo binaları teşkil etmektedir |
|