Yılmaz Özdil Kaleminden Makalaler |
10-10-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Yılmaz Özdil Kaleminden MakalalerKasımpaşalı Başbakan, lafı hiç eğip bükmeden söyledi: "İşsizliği Amerika çözememiş, ben nasıl çözeyim?" Bunun adı ne? "Tepebaşı'ndan aşağı Kasımpaşa" politikası --- Başbakan Fransızca bilmediği için Fransa'nın AB'ye hayır demesini Fransızca bilen Dışişleri Bakanı yorumladı: "Bizi ilgilendirmez" Peki bu ne? "Jömanfu" politikası --- Boğaziçi? Hançerciler İTÜ, ODTÜ? Terörist yuvası --- Son günlerde sadece bunlar olmuyor Başka şeyler de oluyor Hele şunları bir alt alta sıralayalım --- Muhtarlara zam Kaçak Kuran kurslarına af Kaçak yapılara af Camide namaz dersi Sınıfta Kuran dersi Meslek liseliye kısa askerlik önerisi Arada sırada ucu gösterilen bedelli askerlik SSK prim borçlarına af Bağ-Kur prim borçlarına af Çiftçiye ucuz mazot --- Başa dönelim Başbakan haklı İşsizliği tek başına çözemez Çünkü "tek başına iktidar" olduğu için "Başbakan'ı en çok ben seviyorum" yarışına girişen iş dünyası, aslında Hükümet'e yardımcı olmuyor "Rabbena, hep bana" diyerek, "daha çok istihdam yaratma" konusunda elini taşın altına koymuyor AB'ye giremeyeceğimiz belli oldu Üniversiteler ise, kapılarını türbana açmamaya kararlı --- Şimdi de yazının ortasına dönelim Çünkü, iş dünyasından, AB'den ve üniversitelerden umudu kesen Hükümet, "aslına dönüyor" --- AK Parti, Anadolu'da sürekli anket yaptırıyor "Taban ne durumda" diye Oylarda henüz kayma yok Ama millet homurdanıyor Bu nedenle, muhtar maaşlarından gecekonduculara, şeriatçılardan asker kaçaklarına, küçük esnaftan köylüye kadar "tabana" mavi boncuk dağıtılıyor --- Peki bunun adı ne? "Gaz alma" politikası Yılmaz Özdil |
Yılmaz Özdil Kaleminden Makalaler |
10-10-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Yılmaz Özdil Kaleminden MakalalerÖNCE kendisini "kedi" olarak çizen karikatüristi çizdi Sonra biraz mesafeli, biraz alaycı dili yüzünden Ahmet Hakan’ı çizdi "Yarı biat" asla ve kat’a kabul edilemezdi, bu yüzden Ahmet Taşgetiren’i çizdi Aykırı çıkışlara zinhar tahammül edilemezdi, bu yüzden Ali Bulaç’ı çizdi "Başbakan ticaret yapamaz" meselesini kovalayıp sonuç alan Sedat Ergin’i çizdi "Bazen övüyorsun ama niye bazen yeriyorsun" dedi ve Ertuğrul Özkök’ü çizdi Ne olduysa oldu, Fatih Altaylı’yı çizdi Hepimizin gözü önünde yekten Uğur Dündar’ı çizdi İsmet Berkan’ı çizdi, Cüneyt Ülsever’i çizdi, Fikret Bila’yı çizdi "Hasan Abi" dediği Hasan Cemal’in "Yanlış yapıyorsun Başbakan" yazılarına öfkelendi, "abi" falan dinlemeden Hasan Cemal’i çizdi Sonra baktı, böyle tek tek çizerek olmayacak "En iyisi ben bu işi en baştan halledeyim" diyerek, tuttu Aydın Doğan’ı çizdi Durmadı Akşam Gazetesi’nin bir manşetini beğenmedi, "Gazeteni kapat" diye kükreyerek Mehmet Emin Karamehmet’i çizdi * * * Bekir Coşkun, zaten "çizik yemişler cemiyeti"nin fahri başkanıydı Oktay Ekşi, Hıncal Uluç, Yılmaz Özdil, Tufan Türenç, Yalçın Doğan ve Yalçın Bayer de fahri üye Peki ya Fehmi Koru’ya ne demeli? Her yazar bir gün kaçınılmaz olarak çiziği tadacak idi Ve gün geldi, "Ne güzel! Başbakan, Doğan Grubu’nu çiziyor" diye sevindirik olan Fehmi Koru da çiziğin en hasından yiyiverdi Bakmayın siz öyle gül gibi geçinip gittiklerine, Nazlı Ilıcak’ın bile isminin üstünde her daim belli belirsiz bir çizik vardı Gayet dostane ilişkiler kurmuşlardı ama "Paşa’sının Başbakan’ı" manşetinden sonra Taraf Gazetesi’ni de çiziverdi Başka? Yeni Şafak yazarlarına kafayı taktı: Hakan Albayrak’ı çizdi Akif Emre’yi çizdi Salih Tuna’yı çizdi İbrahim Karagül’ü çizdi Çoktandır uçakta göremiyoruz, galiba Cengiz Çandar’ı da çizdi Star Gazetesi’nin iki as yazarına, yani Mehmet Altan’a ve Eser Karakaş’a hiç güvenmedi, "çizik kılıcı"nı üstlerinde her daim sallandırdı O kadar abarttı ki "çizik atma" olayını O kadar dikkatli ve o kadar rikkatli olmasına rağmen Sabah Gazetesi’ni bile arada çizdiği oldu * * * Çizdi Çizdi Çizdi Ve geride hiç çizmedikleri kaldı Mesela Vakit Gazetesi’nin en müptezel yazarı Hasan Karakaya ile acilen müşahede altına alınması gereken Ankara Temsilcisi Serdar Arseven kaldı Mesela "Majestelerinin karikatüristi" Salih Memecan kaldı Mesela Emre Aköz ile muhterem zevceleri Nur Çintay A adlı "nedime hanım" kaldı Hadi hakkını yemeyelim: Kısa sürede gösterdiği olağanüstü performansla sanırım Akif Beki de "ömür boyu çizik yemeyecekler" şerefini hak etmiştir Ölmeden önce yapılacak on şey BİR: Sürekli ertelediğimiz bir şeyi yapmak, yani öteden beri kafamızı bozan bir herife tokadı basıp kaçmak İKİ: Herkes sizin Teşvikiye Camii’nde hüznü ve neşeyi aynı anda içinde barındıran hayli özenti bir cenaze töreniyle son yolculuğunuza uğurlanmak istediğinizi zannederken "Beni Fatih Camii’nden kaldırın" diye "son bir şaka" yapmak ÜÇ: Niagara Şelalesi’ne gidip nehirler üzerindeki köprülerde Marilyn Monroe ablayı hayal etmek DÖRT: Önce kovulmayı gerektirecek her türlü hareketi çekip, kovulunca da "Beni kovamazsınız, çünkü ben istifa ediyorum" demek BEŞ: Önce Murat Karayılan’la röportaj yapıp, ardından da "Ahmet Hakan söyle bakalım, Murat Karayılan’la neden görüştün?" başlıklı sekiz yazı yazmak ALTI: Reha Muhtar, Zahid Akman ya da Kamer Genç’le bir süre görüşüp, "İyi ki göçüp gidiyorum bu dünyadan" duygusuyla dopdolu olmak YEDİ: Üzerinde "Hepsi şakaydı" yazan bir not bırakmak SEKİZ: Çeşme’de Mustafa Denizli ile buluşup en efendi ve en janti bir şekilde şampiyonluk kutlaması yapmak DOKUZ: Birkaç arkadaş, AKP il ve ilçe örgütlerinin önünde toplanıp "AKP AKP" diye edepsizce bağırıp kaçmak ON: Düşünülecek, taşınılacak ve en az 15 alternatif mayın temizleme yöntemi bulunarak Başbakan Erdoğan sinir edilecek |
Yılmaz Özdil Kaleminden Makalaler |
10-10-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Yılmaz Özdil Kaleminden MakalalerDünyanın en uzun borusunu döşemişlerdi Türkiye’ye; 1200 kilometre Karadeniz o kadar olduğu için, anca o kadar döşeyebilmişlerdi Pasifik kadar olsaydı, Pasifik kadar döşeyeceklerdi * E baktılar ki, çıt yok Ahali memnun Hatta basınımız "Fevkalade döşediler" diye manşetler atıyor Adamlar haklı olarak, "Bu döşeme yetmemiş galiba" diye düşündü Bu sefer 2000 kilometre döşüyorlar Yekpare * Böylece ANAP’ın elinde bulunan "memlekete boru döşetme rekoru" AKP’nin eline geçmiş olacak * Çünkü ANAP, küçük düşünmüş, kuzeyden güneye, diklemesine döşetmişti boruyu "Büyük düşün" diyen AKP ise, enlemesine döşetiyor; taaa doğumuzdan giriyor, batımızdan çıkıyor İnsanın hakikaten koltukları kabarıyor * (Bundan sonra gelecek hükümetin, bu rekoru kırabilmesi için, İzmir Çeşme ile Hakkári Şemdinli arasına "hafif çapraz" bir boru döşemesi gerekiyor Ki, Edirne’den Ardahan’a hikáyedir, Çeşme-Şemdinli 2203 kilometredir) * Tabii "Ne işimize yarayacak?" sorusuna cevap verilemeyen bu boru döşeme işinin, "Ne işimize yarayacak?" sorusuna cevap verilemeyen, dünyanın en uzun pişmaniyesi rekorunu kırdığımız güne denk gelmesi de, ayrıca bir gurur vesilesidir * (Malum, bu borudan geçen gazın yüzde 15’ini biz ucuza alalım, lazımsa kullanalım, fazlaysa istediğimize satalım şeklindeki önerimiz, boruyu döşeyen arkadaşlar tarafından reddedildi Dolayısıyla, bu boruyu niye kendimize döşetiyoruz sorusuna, yetkililerimizin verebildiği en mantıklı cevap, ebelek gübelek şeklinde) * Fazla dert etmemek lazım aslında Bağlantı bağlantıdır AB’ye 50 senedir giremedik ama AB’nin borusu bize girdi hiç olmazsa * Şimdi sıra geldi, ABD’nin tavsiyesiyle ’’doğalgaz’ık’’ attığımız Rusya’nın bize ne döşeyeceğine Yılmaz Özdil |
Yılmaz Özdil Kaleminden Makalaler |
10-10-2012 | #4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Yılmaz Özdil Kaleminden MakalalerMemleketin fabrikalarını sat Telefonlarını sat Bankalarını sat Bana mısın demez * Kendi tarlasına inek girsin Komşusunu tarar! * Evindeki boş tenekeyi bile atmaz Eli titrer, kıyamaz Ama, Kıbrıs’ı ver Kılını kıpırdatmaz * Vahdettin sendromudur bu * İşgal gemilerini getir Boğaz’a demirle, gıkını çıkarmaz "O boğaz bu vatanın" diyene, idam fermanı çıkartır! * Nabucco da böyle bi şey * Nasıl olsa, memleket topraklarına döşenen dünyanın en uzun borusu, kendi tarlasından geçmiyor Onun için alkışlıyor Halbuki, istimlak başlasın, görürüz hangi boru, kimin tarlasına döşeniyor! * Üstelik Belirsiz olan sadece güzergáh değil Gazı kim verecek? * Rusya yok Çünkü, bu boru, Rusya’nın kolunu bükmek için bize döşeniyor İran olmaz ABD cızzz yapar sonra bizi Zaten İran’a izin verseler bile, kendine zor yetiyor; hatırlayın, geçen sene ağır kış oldu İran’da, parasını ödediğimiz gazı bile kesti de, paniğe kapılmıştınız, "Doncak mıyız?" diye, taaa Nijeryalardan gemilerle getirmek zorunda kalmıştık Kazakistan desen, imzaya bile gelmedi, ne gazı? Mısır, bırakın ihracatı, önümüzdeki yıl ithalatçı olması bekleniyor Irak’ta terör var; borunun döşenmesi ile havaya uçması arasındaki süre 45 dakika Azeri gazı, yetersiz; kendileri söylüyor Türkmenistan, senede 70 milyar metreküp gaz üretiyor, sadece bu yıl için "Satacağım" diye söz verdiği, 80 milyar metreküp Rusya’ya, 40 Çin’e, 10 İran’a, etti 130, kendi de 20 kullanıyor, 150 Yani, ürettiğinin iki mislini satacağım diye taahhüt etmiş, kara kara düşünüyor, nerden bulacağım diye! * Kuru fasulyeyle olmuyor bu iş Gazı kim verecek? * İşte onu da ben yazayım * "Tarihi" dedikleri imza töreni için bir basın merkezi kuruldu "Tarihi" dedikleri törene, o kadar dandik dundik hazırlanmışlardı ki, gazetecileri "bilgilendiren" görevlilerin yaka kartlarında "personel" anlamına gelen "staff" kelimesi yerine, yanlışlıkla "stuff" yazıyordu * Nedir "stuff" birader? "Dolma içi!" * E dolma içinden alınan bilgilerle de, anca dolma yapılabiliyor tabii Onun için "doldurdular" manşetleri, "rüya değil gerçek, asrın rüyası, yüzyılın imzası" filan * Şimdi bu dolmanın yanına "hıyar"dan bi de cacık yapın, daha güzel girersiniz AB’ye Hadi afiyet olsun Yılmaz ÖZDİL |
Yılmaz Özdil Kaleminden Makalaler |
10-10-2012 | #5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Yılmaz Özdil Kaleminden MakalalerOkurlar İstisnasız, okur yazar * Yazarlar? Adı üstünde, yazarlar Pek okumazlar * Halbuki, vaziyeti en iyi anlatan makaleleri okurlar, yazar Bir tanesi yazmış bana mesela, okuyayım diye * "Çantacıyım Yapıp, satıyorum Geçen sene 55 bin çanta yapıp, sattım; bu sene henüz 10 bindeyim Peki o 10 bin çantayı nasıl sattım? Şöyle Sürekli mal verdiğim firmaya gidiyorum, konsinye alıyor Yani? Sen ürünü yığıyorsun, o sattıkça parasını veriyor Ama hemen vermiyor O ay kaç tane çanta satarsa, yüzde 30’unu 6 aylık çek olarak veriyor, geriye kalanı 6 ay sonra peşin ödeyeceğini söylüyor Bu, şu demek oluyor 100 bin liralık mal verdin, o ay 10 bin liralık sattı, 3 bin lirasını 6 aylık çek veriyor, geri kalan 7 bin lirayı 6 ay sonra ödeyeceğini söylüyor Yani? 100 bin liralık malımın tamamı satılsa bile, en erken 6 ay sonra para almaya başlıyorum, 100 bin liramın tamamını toparlayabilmem, en erken bir sene sürüyor Tabii satılırsa Ya satılmazsa? Satılmayan, deposunda bekleyen mallarımı, 6 ay sonra, alarmı takılmış, poşeti açılmış halde, ne halim varsa görmem için, adeta çöp halinde bana iade ediyor Peki, şartlar sadece bu mu? Değil Onun vitrini var, o olmazsa ben malımı satamam, mecburum, dolayısıyla benim kárdan yüzde 2 pay istiyor; parayı 6 aylık çek olarak ödüyor ama, kár payını anında kesiyor Üstüne, genel tutar üzerinden yüzde 15 iskonto istiyor Verdim mi? Verdim İş bitmiyor Mesela, bu şartlarda çalışmak zorunda olduğum bir firmanın bana 80 bin lira borcu var Bu ayın 9’unda ödemesi gereken 14 bin liralık çeki vardı Ödemedi 30 kere filan konuştuk telefonda, 14’ünde yatıracağını söyledi, 14’ünde baktım ki, sadece 4 bin lira yatırmış Aradım, ’hayırdır?’ diye, ’Bana mı güvenip ticarete atıldın, bunu aldığına şükret’ dedi Bu durumda, iki seçeneğim var; ya sineye çekeceğim, ya da mahkemeye vereceğim Mahkemeye verirsem, bitmesi en az 6 ay Üstelik dava açarsan adın çıkıyor, ’sorunlu’ muamelesi görüyorsun, bu gittiği gibi, öbür firmalar da seninle çalışmıyor! Ne yapıyorsun? Ayakta durabilmek için, bankaya gidip, evini ipotek verip, kredi alıyorsun Netice? Geçen sene 70 kişi çalışıyordu yanımda, şu anda 5 kişi çalışıyor" * Son cümlesini yazmıyorum Çünkü son cümlesinde, "küçülme durdu, işsizlik hafifledi" diyen arkadaşlara "taaaa saygılarını" iletiyor! Yılmaz ÖZDİL kaleminden |
Yılmaz Özdil Kaleminden Makalaler |
10-10-2012 | #6 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Yılmaz Özdil Kaleminden MakalalerAtatürk’e "Senin adın Mustafa, benim adım Mustafa, bundan böyle senin adın Mustafa Kemal olsun" diyen öğretmeni, ne öğretmeniydi? Matematik * "Çap, yarıçap, çember, açı, üçgen, eşkenar, yamuk, alan, taban, artı, eksi, eşit, toplam, oran" gibi matematik terimlerini kim türetti, kim Türkçeye kazandırdı? Mustafa Kemal * "Teğet" kelimesini? Mustafa Kemal * Hayat, matematiktir * "22 Temmuz’da yüzde 84 oy kullanıldı AKP, yüzde 84 oranında kullanılan oyun yüzde 47’sini aldı Eğer, yüzde 100 üzerinden bu hesabı yapacak olursanız, AKP’nin aldığı oy yüzde 554’tür Bu hesapları iyi biliyoruz, kusura bakmasınlar, bunların içinde piştik" diyen Yani, yüzde 100 üzerinden hesap yapıp, yüzde 115’i bulan kim? * Senin başbakan * "Milli eğitim çöktü, ÖSS’de liseler döküldü, 30 bin aday sıfır çekti" yorumlarına sinirlenip "Bu eleştirileri yapanlar ne dediklerinin farkında değil, 4 yanlış 1 doğruyu götürüyor Yani, 75 yanlış yapan aday, 25 soruyu doğru bile yapsa, sıfır alıyor" diyen kim? * Senin milli eğitim bakanı * 4 yanlış 1 doğruyu götürüyorsa, 75 yanlış 25 doğruyu mu götürür? * Otur Sıfır Yılmaz ÖZDİL |
Yılmaz Özdil Kaleminden Makalaler |
10-10-2012 | #7 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Yılmaz Özdil Kaleminden MakalalerOtellerimiz emekli dolu Dün önemli gündü 22 Temmuz’un yıldönümü İlk kez seçilen milletvekilleri, dün itibarıyla iki yılı doldurdu, hayırlısıyla emekli oldu! Bugünden itibaren çift maaş alacaklar 9884 lira maaş, yanında 2814 lira emekli maaşı Yarın öbür gün şerefle(!) taşıdıkları demokrasi bayrağını bir başkasına devredip, milletvekilliğini bıraktıklarında, tek emekli maaşına kalacaklar, 4671 lira alacaklar * Neyse Bodrum’dayım 5 yıldızlı bir otelde Devlet Demiryolları’ndan emekli Kazım Bey’le laflıyoruz Her temmuzda Bodrum’a, bu tesise gelir, bir ay kalırmış Aslında bu yaz kriz var diye 20 günlüğüne gelmeye niyetlenmiş ama, 11 lira zammı alınca, eşi Neriman Hanım, "Kazımcığım, geldik 60 yaşına, biriktir biriktir, n’apıcaz bu kadar parayı allasen" demiş, o da, "Valla haklısın hanım, kefenin cebi yok, gidelim ezelim şu 11 lirayı" demiş Ağustosta Marmaris’e geçiyorlar * Yaşama sevinciyle dolu emeklilerimizi böyle görünce, mutlu oluyor insan * Geçen hafta da Antalya’da bir başka 5 yıldızlı otelde, öğretmen emeklisi Cevat Bey’le konuşuyorduk aynı konuyu Haziranda Paris’e gitmişler arkadaşlarıyla, "İnan Yılmazcım" dedi, "Fransa devleti adına, ben utandım Bir tane Fransız yoktu otelde" * Sohbetimize kulak misafiri olan Bağkur emeklisi Kerim Bey dayanamadı, "O da bi şey mi Cevat Beyciğim" dedi, "Biz buradan kalkıp Maldivler’e gidiyoruz, Almanlar bırak oteli moteli, metrobüse binecek bilet parası bile bulamıyor" * Şükür hakikaten * Zavallı Almanlar * Otelin İngiliz animatörü geldi bir ara yanıma Her şey dahil olmasına rağmen, Kerim Bey’in devamlı bahşiş dağıtması dikkatini çekmiş, masaj yaptırmak için Balili kızları üçer üçer alıyormuş "5 lira zam aldılar da, ondan" dedim "Nee! Yıllık 5 lira zam mı aldılar?" diye sordu, "Ne yıllığı be" dedim, "ayda 5 lira, ayda" İngiliz’in gözleri dışarı fırladı duyunca * Kerim Bey’in başta AKP’liler, bütün milletvekillerine selamı var bu arada "Ömür gelip geçiyor, kendilerini bu kadar helak etmesinler, arada tatil yapsınlar" diyor |
Yılmaz Özdil Kaleminden Makalaler |
10-10-2012 | #8 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Yılmaz Özdil Kaleminden MakalalerTemmuz gecesi 19’u 20’sine dönüyor usul usul Akdeniz’in göbeği Ay batmış Zifiri karanlık Bir balıkçı teknesi Işıkları sönük Pata pata, yarıyor suları Karaya 3 kilometre mesafe "Vakit tamam" diyorlar 10 kişiler Başlarında o Henüz üsteğmen * Üzerinde kamuflaj, ayağında postal, sırtında su almasın diye naylonlara sarılmış hafif silahları, mühimmat Bakıyor takımına, sözler yetersiz, sarılıyorlar, olur a, yakalanırlarsa, teslim olmaya niyetleri yok nasıl olsa Helalleşiyorlar Atlıyor suya Peşinden öbürleri * Yüzüyorlar 3 kilometre Kamuflaj, postal, cephane, ıslanınca oluyor bin kilo sanki Yüzüyorlar Karaya ayak basar basmaz, ilk hedef, hellim peyniri kolilerinde getirilen ve balıkçı mücahitler tarafından Beşparmak’ın eteklerine gizlenen telsizler Buluyorlar İlk temas kuruluyor, "Vardık" * Sonraki hedef, tepeci adı verilen, gözcüler Geleceğimize pek ihtimal vermiyorlar ama, gene de tedbiri elden bırakmıyorlar, ki, gemi memi görünürse, aman haberleri olsun ha Tepeliyorlar tepecileri birer birer, silah yok, gürültü yok, elleriyle; ruhları bile duymuyor * Yokluyorlar araziyi Görüyorlar ki, bizim istihbarat doğru, onların istihbarat yanlış, "Buralar sarp, çıkamazlar" dedikleri yerleri boş bırakmışlar, "Çıksa çıksa buraya çıkar" dedikleri, taaa uzak noktalara, uzak plajlara yığılmışlar * Basıyor telsizin mandalına * Adana, Konya ve Antalya’dan kalkan jetlerimizin homurtusu Kıbrıs semalarını yırttığında, saatler 0525’i gösteriyor Balyoz inmek üzere Rum’un kafasına dank ediyor ama, iş işten geçmiş 35 dakika sonra, C-47 ve C-160’larımız görülüyor Kapılar açılıyor * Zirveye yakın o sırada Beşparmak’ta Kaldırıyor kafasını üsteğmen Gülümsüyor EOKA’nın kara bulut gibi çöktüğü Kıbrıs’ın gökleri, beyaz baloncuklarla kaplanıyor Türk paraşütçüsü yağıyor Sağanak * Ufka bakıyor İşte oradalar Çıkarma gemileri geliyor * Ve, 35 sene sonra * Gene bir 20 Temmuz sabahı * Zaman ne çabuk da akıp gitmiş, orgeneral olmuş, ordu yönetmiş, çok kritik bölgelerde, sayısız görevlerde, tarifsiz fedakárlıklarda bulunmuş, o üsteğmen Açıyor televizyonu ki, 35 sene önce henüz dünyaya bile gelmemiş olan genç muhabir, Silivri Cezaevi’nin önünden onu anlatıyor: "Vatana ihanet ettiği, çete kurduğu ve devleti yıkmaya çalıştığı için, 200 küsur sene hapsi isteniyor sayın seyirciler" |
Yılmaz Özdil Kaleminden Makalaler |
10-10-2012 | #9 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Yılmaz Özdil Kaleminden MakalalerBenim manşetim Cansu Yılmaz ÖZDİL 12072009 Haberler Anında Cebinizde Hürriyet Mobil Haberler Anında Bilgisayarınızda Haber Alarmı Haber Kaçırmaya Son Hürriyet Mind Sitene Haber Ekle Kazan Bumerang 80’li yıllar Gazeteciliğe yeni başlamışım Yeni Asır’da O zamanlar şimdiki gibi tecrübeli muhabirleri kırpıp kırpıp yazar yapmıyorlar; muhabirler oturaklı, en genci 35-40, baba haberlere onlar gidiyor, benim gibi çömezlerin manşet olabilmesi için ağzıyla kuş tutması lazım Haber müdürleri de şimdiki gibi değil, "Bende haber yok" de, iyi gününe denk geldiysen yüzüne tükürür, ters gününe denk geldiysen, tükürüğe bile şükür Öyle bağırırlardı ki, sanırsın Tarzan’dır Huzurlu bi çalışma ortamı yani! * Gene öyle bir gün Haber icat etmezsem, oyacaklar Açtım gazeteleri Ki, belki bir fikir uçuşur "Şampiyon İzmir’den" yazıyor Anadolu Lisesi şampiyonu İzmir’den çıkmış * Can havliyle hafızamı yokladım, hatırlıyorum bu başlığı Gittim arşive, geçen seneye baktım, işte orada, şampiyon İzmir’den Bir önceki seneye baktım, bu sefer iki şampiyon var, biri İzmir’den, biri Aydın’dan Bir önceki sene? Denizli’den, ikinci Muğla’dan ÖSS’leri kurcalamaya başladım Hep tanıdık; Ege’den * E merak ettim Niye? Nedir Ege’yi öne çıkaran? * O öğretmenle konuş, bu öğretmene danış, Milli Eğitim’e sor filan, karşıma hep aynı öyküler çıktı Cevabı bulmuştum, manşeti de Türkiye’nin çeşitli şehirlerinde görev yapan çileli öğretmenlerimiz, hiç olmazsa emeklilik dönemlerinde biraz rahat yüzü görebilmek için, ömürleri boyunca biriktirdikleri üç-beş kuruşla, geçinmesi makul, iklimi güzel, İzmir’den Aydın’dan Denizli’den ev alıyor, meslek hayatlarının son dönemine yakın bir yolunu bulup, tayinlerini bu şehirlere çıkartıyorlardı Yani, "çıraklık-kalfalık" dönemlerini Anadolu’da geçirip, pişip, "usta"lık dönemlerini Ege’de taçlandırıyorlardı Dolayısıyla, Ege çocukları, o zorlu yıllar içinde sinirlerini aldırmış, tecrübeli, babacan, sabırlı, şefkatli, "Bir-iki yıl sonra bırakacağım, bu minikleri özleyeceğim, bırakmadan yapabileceğimin en iyisini yapayım" diye düşünen öğretmen kadrosu tarafından yetiştiriliyordu * Netice? Şampiyon * Yukarıda anlattığım avantaj nedeniyle şampiyonlar Ege’den çıkıyordu Ama, öğretmenlerin illa ki hepsi emekliliğine yakın tası tarağı toplayıp Ege’ye gelmediği için, Artvin’in kafası çalışan çocuğu da Anadolu lisesine girebiliyordu, Mersin’deki Diyarbakır’daki de Senin okumaya niyetin varsa, tecrübeli öğretmen de vardı * Ve, hepsi devlet okullarının öğretmenleriydi tabii Özel öğretmen filan aramazdık, servis mervis yok, yürüye yürüye mahallendeki okula git, öğretmenin kralı orda Zaten "özel okul" diye bir kavram yoktu, hatta alay konusuydu Özel okul denilen, Hababam Sınıfı’nda olduğu gibi, baba parasıyla diploma satın almaya çalışan haytaların gittiği okulumsu yerlerdi Bende acayip para var, bastırıyorum, özel okula gidiyorum diye gurur duymazlar, aksine söylemeye utanırlardı * 80 90 2009 Bakıyorum manşetlere "Özel okul"lular şampiyon! Üstelik, hepsi dershaneden * Devlet olmuş Hababam Sınıfı * "Fakir fukara garip gureba" diye oy toplayanların yaptığı reform işte bu * Dişinden tırnağından arttırıp, boğazından kesip, evladını mecburen özel okulda okutmaya gayret eden ana-babalar Ve, boğazından kesse bile yetmediği için özel okula gönderemediği evladının yüzüne bakmaya utanan ana-babalar * Özel okula kapağı attığı için, daha iyi maaş, fiziki şartlar, nispeten mutlu öğretmenler Devlette kaldığı için, gazete bile satın alamaz hale getirilen, hayata küsen öğretmenler Bir tarafta İngilizce, Fransızca, Almanca öğrenen çocuklar, bir tarafta dersler boş geçtiği için Türkçeyi bile öğrenemeyen çocuklar * Bana göre, manşet olmalıydı, satır aralarında kalmış Diyor ki, alnından öpmek istediğim şampiyon kızımız Cansu, "Birinci olmak güzel ama, bu eğitim sisteminde ne kadar gurur verici bilemiyorum Bence haber olması gereken, biz değiliz, fırsat eşitsizliği nedeniyle başarısız olan arkadaşlarımız Onların ön plana çıkarılması lazım" |
Yılmaz Özdil Kaleminden Makalaler |
10-10-2012 | #10 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Yılmaz Özdil Kaleminden MakalalerÇinliler Nejat Uygur’a saldırdı! Yılmaz ÖZDİL 09072009 Haberler Anında Cebinizde Hürriyet Mobil Haberler Anında Bilgisayarınızda Haber Alarmı Haber Kaçırmaya Son Hürriyet Mind Sitene Haber Ekle Kazan Bumerang Büyük üstadın hoşgörüsüne sığınarak, başlığı özellikle böyle attım ki, belki Başbakanımız "Uygur’a n’olmuş acaba?" filan diye merak eder! * Bine yakın ölü deniyor Caddeler ceset dolu Fotoğrafları var Duvar önüne dizmişler Uygur gençlerini, taramışlar; sokağa çıkma yasağı ilan ettiler, evleri basıyorlar, 16 yaşından büyük erkekleri tutukluyorlar, işkence * Hani van minüts? * Ne "Siz insan öldürmeyi iyi bilirsiniz" diye posta koyan var, ne de "Daha gelmem Pekin’e" diye rest çeken Yaralı Uygurları hastaneye getirip, TRT kameraları önünde ağlayan da yok * Başta Deniz Fenerci arkadaşlar, din-iman ayaklarıyla bağış kampanyası başlatanı da görmüyoruz * Kıytırık Eften püften açıklamalar * Çünkü, iki kusuru var Uygurların Birincisi, Türk olmaları İkincisi, Arapça konuşmamaları * Müslüman olmaları bile yetmiyor * Bakıyorum, Çin askerleri tarafından hurharca katledilen Uygur kızlarına Başları açık E olmaz * Üstelik, hadise "Sincan"da yaşanıyor, ki, 28 Şubat’ın merkezidir; en fenası o * Dolayısıyla Ankara’da İstanbul’da protesto gösterileri yapan Uygur soydaşlarımı uyarıyorum; uzatırsanız, polisimiz tarafından coplanırsınız Biz artık sizin bildiğiniz Türklerden değiliz Önce imama, sonra AB’ye uyduk, "Ne mutlu Türküm diyene" lafını bile kaldırıyoruz * Bakü’ye kardeşim Bakü’ye Biz tadilat dolayısıyla kapalıyız |
Yılmaz Özdil Kaleminden Makalaler |
10-10-2012 | #11 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Yılmaz Özdil Kaleminden MakalalerMemleketin şiiri Önce Edirne'de 8 bebek öldü, hastane enfeksiyonundan Bisküvi kolilerinde gömdüler senin dudakların pembe ellerin beyaz al tut ellerimi bebek tut biraz Sonra Manisa'da 2 bebek daha öldü, doğar doğmaz Bu sefer, zahmet edip, kantinden bisküvi kolisi getirmediler, ilaç kolilerinde gömdüler benim doğduğum köylerde ceviz ağaçları yoktu ben bu yüzden serinliğe hasretim okşa biraz Ardından Kayseri'de 7 bebek daha Aynı sebep benim doğduğum köylerde buğday tarlaları yoktu dağıt saçlarını bebek savur biraz O kadar iyi önlem alındı ki hastanelerde İstanbul'da 5 bebek daha öldü Gene ilaç kolisi benim doğduğum köyleri akşamları eşkıyalar basardı ben bu yüzden yalnızlığı hiç sevmem konuş biraz Güneydoğu'da alt tarafı yağmur yağdı, 39 insanımız boğularak can verdi 17'si bebek benim doğduğum köylerde insanlar gülmesini bilmezdi ben bu yüzden böyle naçar kalmışım gül biraz Malatya Devlet Ana'ya emanet edilen kimsesiz bebelerin kafaları paskalya yumurtası gibi birbirine tokuşturuldu çocuk yuvasında İzledik çaresizce benim doğduğum köylerde şimal rüzgarları eserdi hep bu yüzden dudaklarım çatlaktır öp biraz Bebeğe tecavüz ettiler Katmerli utanıyorum Benim doğduğum köyde çünkü İzmir'de Annesini de serbest bıraktılar AB'ye uyum çerçevesinde sen Türkiye gibi aydınlık ve güzelsin benim doğduğum köyler de güzeldi sen de anlat doğduğun yerleri anlat biraz Anlatmak lazım Unutmamak için Cahit Külebi'yi rahmetle anıyorum İlk nefeste ölen bebelerimizi de Bu memleketin, görevini layıkıyla yerine getiren çok değerli yöneticilerini de, siz anarsınız artık |
Yılmaz Özdil Kaleminden Makalaler |
10-10-2012 | #12 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Yılmaz Özdil Kaleminden MakalalerMantar kültürü Türk milletinin, "dünyanın en çok ekmek yiyen milleti" olduğu ortaya çıktı Adam başı, yılda 200 kilo Guinness Rekorlar Kitabı'na girmişiz Pilavı bile ekmekle yiyerek, aile sakinleri tarafından "oha" diye uyarılan biridir, bu satırların yazarı Onun için, en azından kendi payıma hiç şaşmadım bu dünya rekoruna Ama şaştığım şu Gazeteler, televizyonlar, sabahtan akşama kadar, "fesleğen sos eşliğinde, mozzarella peyniri serpilmiş, enginar göbeğinde, bademli brokoli" tarifi veriyor Kime? Yılda 200 kilo ekmek yiyen millete Kıçında donu olmayan ahalinin, Fransız şatolarında dadılarla büyüdüğünü zanneden Türk basınının bu monşer hali, beni çok eğlendirir hep Bakın son örnek Havai fişekler ata ata , "İstanbul'un Kültür Başkenti seçildiğini" yazıyorlar Kime? İşine dört saatte gidebilen, iki santim yağmur yağdığında oturma odasında boğulan, çantaları kapılırken otomobil lastikleri altında can veren millete Üstelik Öyle bir hava veriyorlar ki Sanki kültür başkenti olmak, "her kente nasip olmayan bir özellik" tir Daha önce yazmıştık Tekrar edelim Avrupa'da Kültür Başkenti olmayan neredeyse kalmadı İstanbul'a sıra anca geldi İnanmayan, listeyi okusun Atina, Floransa Amsterdam, Berlin Paris, Glasgow Dublin, Madrid Anvers, Lizbon Lüksemburg, Kopenhag Selanik, Stockholm Weimar, Avignon Bergen, Bologna Brüksel, Helsinki Krakov, Reykjavik, Prag Santiago de Compostela Porto, Rotterdam Bruges, Salamanca Graz, Genova Lille, Cork Patras, Lüksemburg Sibiu, Liverpool Stavanger, Linz 38 tane Halk arasındaki tabirle Avrupa'da Kültür Başkenti olmayanı dövüyorlar Vaziyet o halde Şimdi denilebilir ki "Ne var yani Geç olsun, güç olmasın" Demek istediğim zaten bu "Güç" olabilir Çünkü "İstanbul'a sıra anca geldi" diyoruz ama Sıra henüz gelmedi 4 yıl daha bekleyeceğiz 2010'da sıra gelecek "E ne var Bu kadar beklemişiz, 4 yıl daha bekleriz" Şu var Gazetelerin -her nedense- yazmadığı bir notu ilave edeyim Kıbrıs Rum Kesimi, Avrupa Birliği Konseyi'nin İstanbul'u 2010 Kültür Başkenti ilan eden kararına, şerh koydurdu, şerh Türkiye, Rum Kesimi'yle ilgili yükümlülüklerini yerine getirmezse, 2010'da da yok Maksat uyarayım dedim Yoksa, "kültürlü" olmak için 4 yıl daha beklemenin bir sakıncası yok tabii Yılmaz Özdil 15112006/Sabah |
Yılmaz Özdil Kaleminden Makalaler |
10-10-2012 | #13 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Yılmaz Özdil Kaleminden MakalalerSuudilere özür borçluyuz Çoğu kişi yakınır "Boğaz'ı mahvettiler" "Beton yığınına çevirdiler" Doğruluk payı vardır bu sözlerin Ama bunu söyleyene sorun "İster misin o evlerden birini?" Yılışık bir gülümseme belirir yüzünde Yavşar "Tabii" der, "kim istemez ki" *** Gerçekten sahip olmayı bırakın Şaka yollu teklifte bile omurgalı durmayı beceremez *** Bakın daha dün "Suudiler, Mekke'deki Osmanlı kalesi Ecyad'ı yıkıyor" diye, dünyayı ayağa kaldırdık Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Kültür Bakanlığı, Suudi Arabistan'ı resmen kınadı "Ecdadımıza hakarettir" denildi "Türk milletine küfürdür" denildi "Siz nasıl müslümansınız Kabe'yi korumak için o kalede can veren Türk şehitlerinden utanın" denildi Yetmedi İmza kampanyaları yaptık UNESCO'ya şikayet ettik Yetmedi TBMM'de gündeme getirdik Milletvekilleri ağzına geleni söyledi Nasıl yapacağını açıklamamakla beraber, "gökkubbeyi başlarına yıkarız" diyen bile oldu Yetmedi Suudi Arabistan'ın Ankara Büyükelçisi, Dışişleri Bakanlığı'na çağrıldı Fırçalandı "Höt" falan denildi *** Dinlemedi tabii adam Ciddiye bile almadı Önce Türk düşmanı İngiliz ajanın Cidde'de oturduğu evi, restore etti Kapısına da, "Bu ev, Türkler'e karşı bağımsızlık savaşı vermemize yardımcı olan Lawrence'in karargahıdır" plaketi astı Nispet yapar gibi Sonra Yıktı kalemizi Dozerle Yerine de binalar yaptı *** E bugün bakıyoruz O binalardaki dairelerden en çok kim satın almış, devremülk olarak? Biz *** Bitirmeden ilave edeyim Bizim "hele bi yık" diye babalandığımız dönemde, Suudi yönetiminin sesi olarak bilinen Okaz gazetesi, şu manşeti atmıştı: "Tarih bilinci hakkında konuşacak en son ülke, Türkiye'dir" *** Haklıymış Arap Ben kendi payıma, özür dilerim Yayın Tarihi: 19-11-2006 |
Yılmaz Özdil Kaleminden Makalaler |
10-10-2012 | #14 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Yılmaz Özdil Kaleminden Makalalerİşler iyi, iyi Aziz Gelinci Emekli Maaşı, 600 lira Eşi, kanser hastası Ev, kira Mecburen çalışmaya devam Bağdat'ta düşen uçaktaydı Tansu Alpaydın DSİ'den emekli Maaşı, 650 lira Üç çocuğu var Biri lisede, ikisi ilkokul Mecburen çalışmaya devam Bağdat'ta düşen uçaktaydı Mehmet Durdu Kepçe operatörlüğünden emekli Maaşı, 450 lira Mecburen çalışmaya devam Bağdat'ta düşen uçaktaydı Süleyman Özkartal İnşaat işçiliğinden emekli Maaşı, 425 lira Mecburen çalışmaya devam Bağdat'ta düşen uçaktaydı Ölmeselerdi 500'er dolar alacaklardı ayda 700'er lira falan Konteynerde kalacaklardı 3 metreye, 9 metre 8 kişi, 27 metrekare Fotoğrafı var bende Ranzalar metal 4 tane Bitişik nizam Altlı üstlü Pantolon gömlek çorap, ranzaların arasına gerilen ipte asılı Pencere yok Nefes al, alabilirsen Televizyon yok Sandalye yok Zaten koyacak yer yok 4 kişi yatakta oturuyor geceleri sohbet ederken, 4 kişi, kapı ile ranzalar arasında kalan boşlukta, yerde Kapının arkasındaki çivide, hani şu şap diye vurmaya yarayan rakete benzer sineklikten asılı Kapıyı açtın mı, içeri hücum ediyorlar çünkü Dolap yok Raf yok Çantalar, ranzaların altına itilmiş Kalorifer, elektrikli Priz, üçlü Bir göze kalorifer takılı, bir göze şarj için cep telefonu, bir göze poşet çay için su ısıtıcısı Çöp kutusu içerde Lavabo yok Tuvalet, duş, konteynerin yanındaki kabinde, kullanım ortak Burada yaşamak için Günde 70 kişinin öldürüldüğü Irak'ta çalışmak için Bir kağıt imzaladılar "Başıma gelecek olanlardan sadece kendim sorumluyum" yazılı bir kağıt İşe girebilmek için böyle bir şart var çünkü Yıllarca prim ödeyip, emekli olmuşlardı Ölmeselerdi Hükümet'in çıkardığı Sosyal Güvenlik Kanunu gereği, maaşlarından 120'şer lira kesilecekti Emekli oldukları halde çalıştıkları için Bu arada Türkiye İstatistik Kurumu açıkladı İşsizlik azaldı, milli gelir arttı, özellikle son 4 yılda gelir dağılımı düzelmeye başladı Hans Merkelbach Emekli Maaşı, 1400 Euro Çalışmıyor Geceliği 35 liradan Antalya'da 5 yıldızlı otelde kalıyor şu anda Eşiyle birlikte Herşey dahil Yaşı 55'in üstünde olduğu için, yüzde 10 indirim yapılıyor ayrıca |
Yılmaz Özdil Kaleminden Makalaler |
10-10-2012 | #15 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Yılmaz Özdil Kaleminden MakalalerŞezlong İstanbul'a yaz geleceği yok E fedakârlıkta bulunayım Ben yaza gideyim bari Malum, siyaset düğümlendi Bunlar açılana kadar Bi açılayım geleyim gari Dolayısıyla En şirin ses tonumu kullanarak Enis Berberoğlu'nu aradım, “çipuralar merak etmiştir, izninle biraz arazi olabilir miyim” dedim “Ne zaman gidip, ne zaman geleceksin?” dedi “Derhal gidip, bi ara gelirim” dedim Yemedi tabii “Kaç gün?” dedi “Üç hafta filan” dedim “Oha” demedi “Olmaz” dedi “İki buçuk” dedim “İn” dedi “Abi aşağısı kurtarsa dükkân senin” desem, dükkân onun Mecburen “peki” diyormuş gibi yaptım Onu da çok buldu iyi mi “10 günü geçirme, ne zaman döneceğini yaz, okurun haberi olsun” dedi Okurun haberi olsun diye yazıyorum 10 günü geçirmem, üç-beş gün telefonum çekmiyor ayağına yatarım, iki-üç gün dönüş için feribot bulamam, dört-beş gün de burdaki yanardağ patladı uçaklar iptal desek, en az 48 saat git-gel yol tutar, temmuzda dönerim İzin yazısı dümeniyle bugünkü mesaimi doldurmuş bulunuyorum, buraya kadar okuduğunuza göre, cumartesi itibariyle çalıştığıma şahitsiniz, yarın pazar, evrensel tatil, anayasal hakkım, pazartesileri zaten yazmıyorum, salı bismillah, tatile başlıyorum; hesap hatası olmasın Özetle Nerde bu adam diye telaş yapmayın, büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden Eyvallah |
|