Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
mazisi, ordusunun, türk, üzerine, şanlı

Türk Ordusunun Şanlı Mazisi Üzerine...

Eski 10-06-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Ordusunun Şanlı Mazisi Üzerine...



Osmanlı Ordusu, dört yıllık savaş boyunca düşmanlarını şaşkınlığa ve yenilgiye uğratan, bir büyük savaşçı orduydu Savaşarak ölen, büyük zorluk ve felaketlere dayanan bir orduydu Rusya, Avusturya-Macaristan, Bulgaristan, Sırbistan ve Romanya orduları pes ettikten çok sonraları bile hala ayaklarının üzerinde durarak inat ve kararlılıkla savaşmayı sürdüren bir orduydu Her ne kadar Osmanlı devleti hukuki olarak varlığını sürdürmekte ve ayrıca Araplar ve Kürtler gibi bağlı halklar orduda hizmet etmekteyseler de, ordunun özü Türk`tü ve siperlerde ölmek gerektiğinde, ölenler genellikle Türkler oluyordu Türkler, Birinci Dünya Savaşı`nın acı sonuna kadar savaşçı statülerini korudular Müttefiklerin şiddetli hücumlarına maruz kalan Türkiye, büyük kayıplara uğradı Buna rağmen Türkiye`nin orduları asla isyan etmedi ve düşmana büyük kayıplar verdirdi Mehmetçik diye adlandırılan Türk askeri, çoğu zaman savaştığı yerde öldü

Türkiye, savaşın büyük bölümünde aynı anda dört, zaman zaman da beş cephede büyük muharip güçleri savaşa sokmayı ve bunların varlıklarını sürdürmeyi başardı Böyle bir performans, Büyük Britanya hariç, savaşan tarafların hiç biri tarafından erişilmeyen bir başarıydı Genel olarak bakıldığı zaman, Birinci Dünya Savaşı`nda Türkiye`nin durumu inanılmaz bir metanet ve dayanıklılık destanıdır Çünkü Türk ordusu, düşmanlarının çok korktuğu güçlü bir savaş makinesiydi`

Edward J Erickson, Birinci Dünya Savaşı`nda Osmanlı Ordusu`nu anlatan Size Ölmeyi Emrediyorum isimli kitabına bu satırlarla başlıyor Genelkurmay Başkanlığı`nın arşivinden de yararlanılarak hazırlanan bu çok önemli kitap, Türk ordusunun Birinci Dünya Savaşı`ndaki performansını anlatıyor Yıkılmadım, ayaktayım

*İşte 1917 yılına ait bir kaç cümle: `Müttefikler, Türkleri siperlerinden sökmek için çok üstün kuvvet ve malzeme gerektiğini görüyorlardı Mezopotamya ve Filistin`de Türkler, asker sayısı, ateş gücü ve kaynaklar açısından hasımlarının çok gerisinde kalmışlardı Buna rağmen başarılı oyalama muharebeleri yaparak geri çekildiler ve Bağdat ile Kudüs gibi önemli kentleri yitirmiş olmalarına rağmen, sahadaki ordularını ayakta tuttular Fransa ve Rusya gibi diğer ülkelerde, sahra orduları savaş yorgunluğu, içten çürüme ve isyanlarla stratejik açıdan duraksama belirtileri gösteriyorlardı Türkler ise her zaman oldukları kadar atik ve kendilerine güvenliydiler` Sayfa 221

`31 Ekim`den başlayarak 31 Aralık tarihine kadar süren İngiliz saldırısında, Yıldırım Orduları Grubu`nun ölü, yaralı, esir ve kayıp olarak zayiatı 25337 kişiydi Her ne kadar bu rakam yüksek görünse de, İngilizler yaklaşık 18 bin asker yitirmişti İngilizlerin piyadede bire ikiden fazla, süvaride ise bire sekizlik bir üstünlüğe sahip olduğu düşünülürse, başarının pek o kadar büyük olmadığı anlaşılır Sonuçta, Türklerin çok yoğun İngiliz baskısı altında savaşarak çekilmeleri, büyük bir başarı olarak görülebilir` Sayfa 241 Ve 1918

`O kadar uzun süre sonra ve o kadar büyük bir bedel ödendikten sonra savaşın sonunun aniden gelmiş olması, Türk ordusunun moralini bozmuş gibi görünmedi Kitlesel firarlar olmadığı gibi, birlikler silahlarını atıp dağılmadı` Sayfa 244

`Türk ordusu her ne kadar ağır darbeler almış ve aşırı yıpranmışsa da, 31 Ekim 1918 günü mütareke imzalandığında, garnizonlarında değil, hala sahadaydı 25 piyade tümeni, 4 kale komutanlığı ve 3 geçici piyade tümenine sahipti Türk ordusunun komuta kontrol yapısı ayaktaydı ve yaklaşık 1 milyon asker ile muharebe operasyonları yapma yeteneği vardı Her ne kadar ağır kayıplar vermişse de, anavatanı Anadolu`yu ve Rusların Kafkas vilayetlerinin çoğunu ayakta tutuyorlardı İngilizler, Türk ordusunun çöküntünün eşiğinde olduğunu düşünüyor, ama sonuna kadar savaşacağından da kuşku duymuyorlardı` Sayfa 276

Seçkin Türk tümenleri

*Edward J Erickson, kitabının son bölümünde, Türk ordusunun dört yıllık performansını şöyle değerlendirir: `Türk ordusu, savaşın sonunda, Mondros Mütarekesi günlerinde bile garnizonlarında değil, yetenekli komutanlarının yönetimi altında sahrada bulunuyordu Dehşetengiz kayıplara rağmen hala savaşan bir orduydu O halde, dört yıllık performansı konusunda neler söylenebilir? Bilançonun artı hanesinde şunlar yer almaktadır

Öncelikle Türk ordusunun muharebeye girdiği her harekat alanında ve seferde, sayısal bir dezavantajla savaştığından hiç kuşku yoktur Bu dezavantaj genellikle asker sayısı, topçu, cephane ve lojistik destekteydi Türkler buna rağmen çoğu zaman muharebeleri kazandılar İkincisi, esas olarak Türklerden oluşan muharebe birlikleri üstün savaşçı ruhları, yüksek moralleri ve taktik yetenekleri açısından çok dikkat çekici özelliklere sahipti Anadolu`dan gelen piyade tümenleri, düşmanları tarafından `elit` veya `mükemmel` olarak nitelendiriliyordu Bununla birlikte, Türk olmayan birliklerde sık sık görülen disiplinsizlik ve zayıflık, bir dezavantaj haline gelmekteydi Savaş sürdükçe Türkler, Anadolu`dan gelen Türk piyade tümenlerine giderek daha fazla bel bağlamaya başladılar En iyi Türk piyade tümenleri arasında 1, 3, 5, 7, 8, 9, 10, 19, 51 ve 52 tümenler öne çıkmaktaydı Üçüncü olarak, Türk ordusu, son derece olumsuz koşullar altında kendisini idame ettirme kabiliyetini gösterdi Daha ötesi, bu ordunun askerleri büyük bir kararlılık ve dayanıklılığın örneklerini gösterdiler Siper kazdıkları ve tahkimat yaptıkları zaman, onları hatlarından çıkarmak neredeyse imkansızdı Canla başla savaşan bu askerler, Batılı orduların kesin askeri gereksinim olarak gördükleri hizmet desteğinin çok azıyla yetinebiliyordu Ordu, çok az destekle taarruz operasyonları yapabiliyordu ve Türk piyadesinin yürüyüş kapasitesi şaşırtıcı ölçüde yüksekti Sarıkamış, Romanya ve Azerbaycan seferleri, bu açıdan dikkat çekmektedir` Sayfa 282, 283

Ve kitabın son cümleleri: `Birinci Dünya Savaşı`nda Türk ordusunun hikayesi, bütününe bakıldığında kayda değer bir destandır 1913 yılındaki tükenmişliği, kaynak yokluğu, zayıf ulaşım hatları ve birçok cephede güçlü düşmanlarla karşı karşıya olduğu göz önüne alındığında, bu, Büyük Güçler karşısında elde edilmiş bir başarı hikayesidir Türkler, savaşın sonunda, inanılması zor bir şekilde hala dimdik ayaktaydılar`

Size Ölmeyi Emrediyorum`u bitirdikten sonra, Paul R Krause`nin kaleme aldığı Türkiye 1915 isimli kitaptan da bir paragraf alalım: `Kısa süre önce [Balkan Savaşı`nı kastediyor] ağır yenilgilere uğramış ve tümüyle yeniden yapılanma aşamasındaki ordusuyla Türkiye`nin bütün hızıyla devam etmekte olan dünya savaşında başardıkları, yalnızca müttefiki olan Almanlarda değil, bütün dünyada şaşkınlık ve hayranlık uyandırmış, yakın geçmişin ağır sınavlarına rağmen, eski Osmanlı ruhunun hala yaşadığını göstermiştir` Sayfa 83 [Türkiye 1915 isimli kitaba daha sonra tekrar değineceğim]

Bütün bunları okuyan biri, `madem Türk ordusu bu kadar başarılı savaşlar çıkardı, o halde Osmanlı Devleti niçin yıkıldı` sorusunu sorabilir Bu, yanlış bir sorudur Sorulması gereken, Osmanlı Devleti`nin niçin yıkıldığı değil; onlarca büyük saldırıya ve uluslararası kumpasa rağmen, altı yüz yıl boyunca nasıl ayakta kaldığıdır

Türk ordusunun özellikleri

*Peki, Türk ordusunun bu yüksek ruhunu ve üstün özelliğini neye bağlıyoruz? Birincisi, subaylar dindar, vatansever ve inatçı kimselerden seçiliyordu

Subaylar, genellikle en önde savaşıyorlardı ve bu yüzden, subay zayiatı çok yüksek oluyordu Genelkurmay Başkanı Enver Paşa`nın, Sarıkamış Harekatı sırasında, bütün ısrarlara rağmen en ön saflarda bulunması, avcı hattına kadar gelmesi, bunun göstergesidir Koskoca genelkurmay başkanı avcı hatlarına kadar gelirse, teğmenler, yüzbaşılar ne yapmaz?

Her taburda, `tabur imamları` bulunuyordu Bu imamlar, askerin maneviyatını yükselten konuşmalar yapıyor ve savaşta, özellikle taarruz sırasında, en önde oluyorlardı Çanakkale Savaşı sırasında, tabur imamlarının büyük bir kısmı şehit düşmüştür

Osmanlı döneminde inşa edilen ve günümüze kadar ulaşan kışlalara baktığımızda, her kışlada bir camii vardı Askerlerin dinine bağlı olmasına özen gösterilirdi

Emre itaat etmek, kutsal bir vazife olarak görülürdü Sözgelimi, Sarıkamış Harekatı, bir dram değil, bir kahramanlık destanıdır Orada, savaş tarihinde benzeri görülmemiş bir emre itaat yaşanmıştır

Bütün bunlar bir araya gelince de, ortaya, yenilse bile yok edilemeyen, en kısa sürede tekrar toparlanan bir ordu çıkıyordu Mesela, Nablus Ovası Muharebesi`nde, İngilizler, 8 bin tüfek ve 120 topu olan Türk tarafına; 35 bin tüfek, 9 bin süvari ve 400 topla saldırmıştır Bu muazzam farka rağmen, Türk tarafını yok edememişlerdir Çanakkale muharebelerinde, bir bölük seviyesindeki Türk askerleri, bir düşman tugayını, yerinden kımıldayamaz hale getirmiştir

Cumhuriyet`e kalan büyük miras

*Sayısı 1 milyonu geçen ve hala ayakta olan böyle büyük bir ordu, bir anda buharlaşıp yok olmadığına göre; Kurtuluş Savaşı`nın sıfırdan başladığını söyleyemeyiz Çanakkale`de, Kafkaslar`da veya Filistin cephesinde sadece bir günde 10 bin, 20 bin askerin şehit olduğunu düşünürsek; Kurtuluş Savaşı boyunca 5 bin şehit vermemiz; gerçek Kurtuluş Savaşı`nın Birinci Dünya Savaşı ile başladığını gözler önüne serer Zaten, birçok tarihçiye göre, Kurtuluş Savaşı, Birinci Dünya Savaşı`nın devamıdır Osmanlı Genelkurmayı ve Enver Paşa, Birinci Dünya Savaşı`nın ikinci bir raundunun daha olacağını tahmin ediyordu Bunun için, Anadolu`nun derinlerindeki depolara 4 bin makineli tüfek ve 945 top saklanmıştı Ayrıca, depolarda, askerlerin elindekiler hariç, 791 bin tüfek daha bulunuyordu

Yani, Kurtuluş Savaşı kazma ve kürekle, külüstür silahlarla yapılmadı Yine, Size Ölmeyi Emrediyorum`un 278 sayfasında, şu gerçeğin altı çiziliyor: `Birinci Dünya Savaşı sırasında çelikleşmiş olan komuta kademesi, tekrar gerek olacağı zamana kadar orduyu dağılmadan ayakta tutmayı başardı`

Türk milletine olay lazımdır

*Evet, alıntılar ve mini yorumlar burada bitiyor Yeni Türkiye`nin devraldığı bu büyük miras, yetmiş seksen sene harcamakla bitecek değildir Bugün, bazı şeylerden memnun olmayabiliriz Bazı kuruluşlar, gerçek kimliklerinden, misyonlarından uzaklaşmış olabilirler Fakat bu, geçici bir durumdur Şartlar değiştikçe, bunlar da değişir

Bana kalırsa, bugün `ayrı tellerden çalan` Türk milletine `olay` lazımdır Çünkü olaysız günler, insanları birbirinden ve devlet kavramından uzaklaştırır Olay olmayınca, devlet kurumları, gözünü halka çevirir İrticanın birinci tehdit olarak gösterilmesinin nedeni de işte bu olaysızlıktır

Ayrılıkçı terör, bir olay değildir Olay dediğimiz şey, milletler, devletler arasında olur Birinci Dünya Savaşı veya Sarıkamış Seferi bir olaydır Kıbrıs Barış Harekatı da öyledir [Bu konuya `aile` iyi bir örnektir Aile bireyleri arasındaki münakaşalar, olay değildir Olay, bir ailenin, diğer bir aile ile kavgaya tutuşmasıdır Dolayısıyla, bugün Şırnak veya Hakkari`de olanlar, ağabey kardeş arasındaki küçük münakaşalardır]

Kıbrıs meselesinin `dava` olarak görüldüğü yetmişli yıllarda, ordu millet kaynaşması gerçek anlamda olmuş; Türk milleti, her türlü ayrılığı bir kenara bırakıp kenetlenmiştir Farklı görüşte oldukları için sokaklarda birbirini vuranlar, bu kez, omuz omuza, `Kıbrıs bizim canımız, feda olsun kanımız` diye bağırmıştır Demek ki, insanları birbirine kaynaştıran ve gerçek anlamda toplumu oluşturan şey, olaylardır

Kafkasya, Kırım, Bosna, Arnavutluk, Makedonya gibi yerlerden gelip de Anadolu`ya yerleşen insanların, yerli nüfusla kısa süre içinde kaynaşması; aynı olayın parçası veya şahidi oldukları içindir Toparlayalım: Evet; Türk ordusu, her bir askerine sekiz düşman askeri taarruz ettiğinde bile bozguna uğramamış bir ordudur

Dumlupınar denizaltısı yara alıp dibe vurduğunda, son sözü `vatan sağolsun` diyen bir ordudur

Sadece siviller değil, erinden generaline kadar askerler de bu ordunun kıymetini bilmelidir Bu ordu, bugüne kadar Müslüman Türk milletinin değerlerini korumak için savaşmıştır Bugünden sonra da mutlaka aynı amaç için yaşayacak ve savaşacaktır Bunun tersi düşünülemez

İbrahim Tenekeci

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.