Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
çanakkalede, mektubları, şehit

Çanakkale'de Şehit Mektubları...

Eski 10-06-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Çanakkale'de Şehit Mektubları...



Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Bir Şehid Mezadı adlı hazin bir hikayesi vardır Kurtuluş Savaşı’nda şehid olan erlerin eşyalarının nasıl mezada konup satıldığını, topu topu bir küçücük bavula sığacak kadar olan bu şehid eşyalarını ailelerine göndermenin masraf ve zahmetini falan anlatır bu hikaye Siz Anadolu’daki şu yoksulluğa bakın ki bir şehidin kurşun deliği açılmış bir kalpağı, altı delinmiş bir potini, eprimiş bir gömleği bile satılacak kadar değerli, öte yandan ailesi de onun parasına muhtaç olacak denli fakir Peki ya satılmak üzere açılan bavuldan bir şehidin mektupları çıkarsa!

Bir şehid ki her şeyi mezada çıkarılsa, mektuplarına asla değer biçilemez Çünkü o mektuplarda yalnızca kan, et ve kemik kokusu değil, kocaman hasretlerin derin aşklarını yüklenmiş bir gönül vardır O mektuplar ki kurşunların birbirini vurduğu, güllelerin havada göğüs göğüse geldiği cehennemî seslere sükunet verir, vatan aşkını hasretle anılan bir isme bağlayarak cesarete dönüştürür Kalbinin üstünde böyle bir mektubu saklayan askerin, ‘vatanı için yapabileceği hangi fedakarlık’ vardır diye sorulamaz elbette; o hepsini sırayla yapar ve canını en son verir Çanakkale Mahşeri’nden okuyalım:

“Bu anda dışarda koşuşma başladı; eski askerler, “Saya geldi! Saya geldi!” diye birbirlerine bağırıyorlardı () Binbaşı Abdülkadir, meraklı bakışlarını Binbaşı Lütfi’ye çevirince, o da bilgi vermek mecburiyetini hissetti

-Sai gelmiş İzmir’in köylerinde dolaşır; askerlere gönderilecek mektupları, küçük emanetleri toplar, getirir; sahiplerine verir Sırdaş olduğu için de sevgililer selamlarını ona emanet ederler Bu da onun gelişini çok değerli yapar

Askerler etrafına toplanınca, Sai sağ elini heybenin bir gözüne soktu; bir mektup çıkardı ve bağırdı:

Mehmet oğlu Kara Ali!?

Değişik yerlerden sesler yükseldi:

-Cennet-i A’lâ’da!

-Mertebesine erdi!

Mektubu heybenin diğer gözüne attı Tekrar bir mektup çıkardı:

-Alsancak’tan Hayati oğlu Salim!

Kalabalığın arasından birisi elini uzatarak bağırdı:

-Ver! Buradayım!

Yanındaki asker, Salim’in sırtına hafif bir yumruk vurdu:

-Kimden geliyor?!

-Dur, hele zarfın arkasını okuyayım

Eline yeni bir mektup alan Sai, yüksek sesle bağırdı:

-Kadir oğlu Hüseyin!

Değişik yerlerden cevap geldi:

-Şehit!

-Şehit!

Onu da diğer göze attı; bu kere işlenmiş bir mendil çıkardı:

-Hasan oğlu Rafet!

-?!

Hiç ses çıkmayınca Sai tekrarladı:

-Hasan oğlu Rafet!?

Tanıyanı kalmamıştı Sai’nin yüz hatları değişti Gözleri dalan Binbaşı Abdülkadir karargaha girdi; onu takip eden Binbaşı Lütfi kapıyı örttü; ama az da olsa Sai’nin sesini hâlâ duyuyorlardı:

-Musa oğlu Muharrem!”(1)

Tarihini bilmeyen milletler kendilerine efsaneler uydurur ve gitgide efsanelere sığınmaya başlarlar Yukarıdaki satırlar henüz hatıra ve tarih iken derlendiği için bahtiyarız Ya kaybolup gitselerdi!

*

Çanakkale anılınca kaybolup gitmesine gönlümüzün razı olmadığı bir de şiir var sırada Binbaşı Mustafa Kemal’in de yer aldığı savaşa adanmış bir gazel bu Sultan Reşad’ın yazdığı bir gazel Heyecanla okuyalım:

Savlet etmişdi Çanakkale’ye bahr ü berden

Ehl-i İslâm’ın iki hasm-ı kavîsi birden

Lakin imdâd-ı İlahî yetişip ordumuza

Oldu her bir neferi kal’a-i pûlâd-beden

Asker evladlarımın pîşgeh-i azminde

Aczini eyledi idrâk nihayet düşmen

Kadr-ü haysiyyeti pâmâl olarak etdi firar

Kalb-i İslâm’a nüfûz eylemeğe gelmiş iken

Kapanıp secde-i şükrâna Reşâd eyle dua

Mülk-i İslâm’ı Huda eyleye dâim me’men

(Müslümanlara karşı iki kuvvetli düşman birlik olup Çanakkale’ye karadan ve denizden hücum etmişlerdi)

(Şükür ki Allah’ın yardımı yetişip ordumuzun her bir neferi çelik bedenli bir kale kesiliverdiler)

(Nihayet düşmanlar asker evlatlarımın azimleri önünde diz çöküp aciz kaldıklarını anladılar da)

(İslam’ın kalbine hançer saplamaya gelmişlerken, itibar ve şereflerini ayak altına atıp kaçtılar)

(Ey Reşad! Var, şükür secdelerine kapanıp ellerini duaya kaldır ve şu yakarıyı tekrarla: “Allah, bu İslam yurduna daima emniyet versin!” )

(1) Bk Mehmed Niyazi (Özdemir), Çanakkale Mahşeri, 19 Bs Ötüken Yayınları, İstanbul, 2004, s 389-390

__________________alıntı

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.