|
|
Konu Araçları |
döneminde, etkileri, getirilen, günümüze, hukuk, meşrutiyet, sistemine, türk, yenilikler |
Meşrutiyet Döneminde Türk Hukuk Sistemine Getirilen Yenilikler Ve Günümüze Etkileri |
09-11-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Meşrutiyet Döneminde Türk Hukuk Sistemine Getirilen Yenilikler Ve Günümüze EtkileriMeşrutiyet Döneminde Türk Hukuk Sistemine Getirilen Yenilikler Ve Günümüze Etkileri Nelerdir? Meşrutiyet Döneminde Türk Hukuk Sistemine Getirilen Yenilikler Ve Günümüze Etkileri mesrutiyet ve günümüz 100 yıl önce 100 yıl sonra TÜRKİYE TARİHİNİN İLK DEMOKRASİ DENEMESİ OLAN II MEŞRUTİYET`İN ÜZERİNDEN TAM BİR ASIR GEÇTİ 23 Temmuz 1908`de ilan edilen II Meşrutiyet hâlâ güncelliğini koruyor Demokrasi adına farklı kesimlerin birlikteliği 31 Mart Vakası askeri darbe siyasi cinayetler gazeteci ölümleri tahttan indirme muhalif basının susturulması Bab-ı Âli baskını Kurtarıcı Subaylar Hareketi ve İttihat ve Terakki zihniyeti gibi II Meşrutiyet devrinin alamet-i fârikaları 100 yıl boyunca farklı ambalajlarla kendini gösterdi göstermeye devam ediyor II Meşrutiyet devrinin günümüzdeki izlerini konunun uzmanı akademisyenlere ve aydınlara sorduk * * * Siyasi ve toplumsal hayatımızdaki pek çok olaya kaynaklık eden II Meşrutiyet 100 yılında hâlâ tartışılıyor güncelliğini koruyor İmparatorluğun parlamenter demokrasi siyasi parti ve hatta seçimle tanışmasını sağlayan II Meşrutiyet bir kesim için hâlâ demokrasiye giden yolun başlangıcı niteliğinde Başka bir kesim içinse 1908`de ilan edildikten hemen sonra koca imparatorluğu askeri darbeye diktatörlük yönetimine parçalanmalara dünya savaşına ve 14 yıl sonra da tasfiyeye taşıyan bir süreç `II Meşrutiyet döneminde olup bitenleri anlamadan 1920`lerden bugüne olup bitenleri anlayamayız` 100 Yılında İkinci Meşrutiyet Kongresi`nde Devlet Bakanı Mehmet Aydın günümüz şartlarını oluşturmada ve anlamada II Meşrutiyet`in anahtar rolünde olduğuna bu ifadelerle temas ediyordu II Meşrutiyet`in günümüze bakan yönünü yazar Ahmet Turan Alkan da `Çok partili hayatımızın ilk laboratuvarı: II Meşrutiyet` başlıklı makalesinde şu satırlarla ifade ediyor: `Meşrutiyet hadiselerinin benzerlerini Cumhuriyet tarihimizin hemen her yılına -ama bilhassa son yıllara- dağılmış görmek mümkündür Meşrutiyet zamanlarını tarihçinin nazarında kritik değere ulaştıran şey onca hadisenin topu topu beş altı yıla sıkışması ve bir nevi `konsantre Cumhuriyet tarihi` manzarası kazanmasıdır` II Meşrutiyet devri ve dönemle beraber bugüne uzayan sürece damgasını vuran İttihatçı geleneği konunun uzmanı akademisyenler ve aydınlarla konuştuk Süreç devam ediyor Marmara Üniversitesi öğretim görevlisi tarihçi Prof Dr Vahdettin Engin bu paralelliğin şaşırtıcı bir şey olmadığını şu sözlerle ifade ediyor: `Aslında sona eren herhangi bir şey yok Yani Osmanlı Devleti diye nitelediğimiz siyasi yapı ile Türkiye Cumhuriyeti birbirinden farklı devletler değil Osmanlı Devleti`nin yıkılışı olarak değerlendirilen 1920`lerin başları aslında aynı Türk devletinin rejim değiştirmesine sahne olmuştur Hâl böyle olunca bir tarihi devamlılık sürekli kendini hissettirir ve bu tarihi süreç içinde yaşanan olumlu ve olumsuz gelişmelerin sık sık birbirinin tekrarı mahiyetinde karşımıza çıkması hiç şaşırtıcı değil` Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof Dr Halil Berktay da II Meşrutiyet ve günümüz oluşumları arasında en azından yüzeysel bakılınca benzerlikler olduğunu düşünenlerden `Osmanlı liberallerinden yani 1876-77 yıllarının mücadelelerinden başlayacak olursak isterseniz demokrasi isterseniz özgürlük mücadelesi diyelim ya da hukuk devleti mücadelesi diyelim 130-140 yıllık bir süreçtir bu` ifadelerini kullanan Berktay `Dönemin mutlakıyetine karşı radikal demokratik Türk ve Müslümanlarla beraber Ermeni Rum gibi unsurlar bu hürriyet mücadelesini beraber vermeyi öngörüyor Bu beraberlik hürriyet mücadelesi verirken imparatorluğu savunma misyonuyla karşılaşan İttihatçıların ikilemi sebebiyle bozuldu` diyor Berktay o dönem hürriyet parolasıyla yola çıkanları şöyle yorumluyor: `Ben 1908 devrimcileri kadar hazırlıksız devrimcileri dünya tarihinde pek az tasavvur ediyorum Rafa kaldırılmış anayasayı geri getirince her şeyin hallolacağını sanıyorlar Tecrübesizliklerinin dünyadan habersizliklerinin ve en başta naifliklerinin bir başka boyutu da şu ki `Hürriyet ve İmparatorluk` arasındaki çelişkinin farkında değiller İmparatorluğu sürdürme platformuna sarılırlarsa bunun hürriyetin ölümü anlamına geleceğini göremiyorlar` `İttihatçı zihniyetin günümüzdeki izleri` Jön Türkler üzerine çalışmalar yapan siyaset bilimci Dr Enes Kabakçı ise `II Meşrutiyet`in Tanzimat ile Cumhuriyet arasındaki geçiş sürecinin en önemli halkasını oluşturduğu` görüşünde: `1908`deki kırılmayı II Meşrutiyet`in düşünsel temellerini hedeflerini hazırlanış sürecini ve gerçekleştiriliş biçimini doğru kavrayabilmek Jön Türk siyasi kültürünün iyi anlaşılmasıyla mümkündür` diyen Dr Enes Kabakçı bunu şöyle açıklıyor: `1908 bu anlamda yukarıdan dayatılan elitist bir reform mantığının sonucudur ve bu açıdan Tanzimat düşüncesi ile Kemalizm arasında önemli bir duraktır` Dr Enes Kabakçı farklı kesimlerin birleştiği ve II Meşrutiyet`e giden yolun altyapısını oluşturdukları `özgürlük eşitlik` söyleminin iktidarı ele geçirme yolunda anayasa ve meclis sloganını kullanan İttihatçılar tarafından suiistimal edildiği kanaatinde: `Böylece `özgürlük eşitlik kardeşlik ve adalet` sloganıyla ilan edilen II Meşrutiyet çok geçmeden her türlü muhalif sesin bastırıldığı iktidarı ele geçiren Batıcı askeri bürokrasinin çete zihniyetiyle hareket ederek yeri geldiğinde siyasi suikastlar gerçekleştirdiği ve darbe yapmaktan geri durmadığı bir düzene dönüştü` Kabakçı II Meşrutiyet`in günümüze benzer yönlerinden ziyade İttihatçı geleneğe dikkat çekmeyi tercih ediyor: `İttihatçı zihniyetin izlerini bugünün Türkiye`sinde de sürmek mümkündür 1908`den 2008`e İttihatçı-siyasi kültürün hâlâ devam ettiğini yaşanan süreçte çok daha net bir şekilde görmekteyiz Halkın tercihlerini hiçe sayan halkı sürekli denetlenmesi gereken vesayete ihtiyaç duyan ve ehliyetsiz bir kategori sayan zihniyet bugün hâlâ Türkiye`de mevcuttur` II Meşrutiyet`in hemen ardından yükselen jakoben anlayışın bugünkü uzantılarına da değinen Kabakçı değerlendirmesini şöyle yapıyor: `Ülkenin `orta çağ karanlığına` götürülmesine engel olunması gibi ideolojik söylemlerin arkasında aslında iktidar ve menfaat çatışması bulunmaktadır Bu tür söylemler iktidarı kaybetmemek için verilen gayrimeşru mücadeleyi meşrulaştırmak için kullanılmaktadır` `Enkaz devralma` edebiyatının başlangıcı Prof Dr Vahdettin Engin`e göre İttihat ve Terakki`nin siyasi hayata en büyük katkılarından biri `Türk siyasi tarihinde `enkaz devralma` edebiyatı olarak nitelenen bir anlayışı hâkim kılması` II Meşrutiyet`in günümüzle paralel bir diğer ortak noktasını da `Bir şekilde iktidara gelen siyasi partinin kendini ülkenin sahibi zannetmesi ve muhalefeti yok sayması yine İttihat ve Terakki tarzı bir anlayışı gösterir Artık ülkede `bizden olanlar` yani İttihat ve Terakki taraftarları ile `bizden olmayanlar` yani muhalifler şeklinde bir ayrım başlar` sözleriyle özetliyor O dönemlerden günümüze kalan bir başka alışkanlık ise Engin`e göre şöyle: `Seçimleri kazanabilmek için her yolun mubah sayılması ve halk üzerinde gerekirse değişik baskı türleri uygulanması da bir İttihat ve Terakki geleneğidir Dolayısıyla Türkiye bugün gerek demokrasi ve gerekse hak ve özgürlükler konusunda sıkıntıların yaşandığı bir ülke konumundadır Ama her şeye rağmen seçim yapmayı becerebilen bir ülke olmamız da Meşrutiyet`in getirdiği bir kazanımdır` II Meşrutiyet Osmanlı`nın sonunu getirdiği yorumuna katılmadığını belirten Engin sonuçta `devletin devam ettiği` görüşünde Tüm olumsuzluklarına rağmen İttihat ve Terakki`nin `öteden beri sürdürülmekte olan Türk modernleşmesini devam ettirdiği ve hatta daha ileri bir safhaya getirdiğini` ifade ederken `Cumhuriyet bu modernleşme sürecinin bir ürünüdür Tarih akışını sürdürüyor Bu sebeple III Meşrutiyet arayışlarına girmenin bir anlamı da yok` diyor Vahdettin Engin Meşrutiyet ile günümüz bağlantısı noktasına değinenlerden biri de Fikret Başkaya `Ergenekon istisna değil kuraldır` makalesinde Meşrutiyet ve sonrası için `İzleyen dönemin anlaşılması bakımından büyük önem arzeden bir husus da gizli örgüt olan İttihat ve Terakki Cemiyeti`nin iktidarı ele geçirmesine rağmen gizli örgüt olarak kalmasıdır En azından örgütün Merkez-i Umumisi gizliliğini korumaya devam etti` tespitinde bulunan Fikret Başkaya günümüzün Ergenekon olayının kökünde bile İttihatçı izlerini ortaya koyuyor `Demokrasiye geçmeme halinde istikrar` Gazeteci Etyen Mahçupyan ise günümüz ile II Meşrutiyet dönemi arasında bazı benzerlikleri eleştirel açıdan görenlerden `Özgürleşmeye doğru geri dönüşü olmayacak bir olay sanıldı Ancak daha bir sene bile dolmadan çok bir şeyin değişmediği ve değişmesinin de kolay olmayacağı ortaya çıkmıştı Bu açıdan günümüze baktığımızda Meşrutiyet dönemiyle benzerlikleri var Çünkü özgürlük adına büyük bir umut var ama temelde yatan zihniyet maalesef yerinden oynayamıyor` 100 yılda gelinen noktayı `Demokrasiye geçmeme halinde bir istikrar` olarak niteleyen Mahçupyan `Hem demokrasinin olmadığı hem de dünyaya adapte olabilen istikrarlı bir rejim olabilme dengesi içinde kaldı Türkiye Soğuk savaş yılları bu tür dengeleri mümkün kılıyordu Dolayısıyla bizde hiçbir şey yokmuşçasına ya da kendi rejimimizin `bir demokrasi olduğu sanısı içinde` yaşadık` diyor Günümüzdeki toplumsal çıkış ve arayışların üçüncü bir Meşrutiyet sayılıp sayılmayacağı sorumuza ise `Bence bugün bir meşruiyet arayışı var Var olan sistemin meşru olarak kabul edilebilirliğinin sağlandığı bir sistem arıyor Türkiye Bu anlamda bir kırılma anı bir viraj olması hasebiyle belki böyle bir benzetme yapılabilir` cevabını veriyor 100 yıl öncesi ile bugünün farkını ise şöyle belirtmekten yana: `1908`in çok yaygın ve belirgin bir naifliği var Bugün o naiflik yok Bugün bir anlamda daha kaşarlanmış bir toplum var` Günümüze kadar gelen etkileri ve uzantılarıyla bir yanda II Meşrutiyet öte yanda II Meşrutiyet`in ayrılmaz parçası İttihat ve Terakki`ye yönelik tartışmalar anlama ve anlamlandırma çabaları artık sadece tarihin ve geçmişin konusu olmaktan çıkmış görünüyor Çok uzak olmayan bu tarihin izleri güncel gelişmelerde de aranmaya devam edeceğe benziyor * * * II Meşrutiyet nedir? Sultan II Abdülhamit`in tahta geçmesinden sonra 23 Aralık 1876`da ilk anayasa Kanunu Esasi ilan edilir Ancak kısa süre sonra 14 Şubat 1878`de Meclis-i Mebusan ve Ayan Meclisi feshedilir Bu kısa döneme I Meşrutiyet denir Kanunu Esasi`nin yürürlüğe konduğu 23 Temmuz 1908`den tekrar açılan meclisin kapatıldığı 21 Aralık 1918`e kadar süren anayasalı ve parlamentolu yönetim dönemi ise II Meşrutiyet olarak adlandırılır Osmanlı`da meşrutiyet padişahın kontrolü altında yasama görevini parlamentonun gördüğü anayasal bir sistemdir Farklı etnik ve siyasi yelpazeden grupların `hürriyet` parolasıyla beraber yola çıktıkları bu dönemin pembe günleri uzun sürmez 31 Mart Olayı padişahın tahtan indirilmesi imparatorlukta parçalanmayı başlatan ve etnik unsurlar arasında düşmanlığa sebebiyet veren 1912 Balkan Savaşı muhtıracı Halaskâr Zabitan Hareketi Bakanlar Kurulu`nun askerlerce dağıtıldığı Bab-ı Âli Baskını İttihat ve Terakki`nin diktatörlük rejimine kadar giden iktidarı ve nihayetinde I Dünya Savaşı gibi olayların ardından tamamen bambaşka bir seyir alır Hürriyet ve adalet için yola beraber yola çıkan toplum etkileri ve uzantıları günümüze kadar gelen siyasi bir mücadelenin içinde bulur kendini BİROL BİÇER |
|