|
|
Konu Araçları |
bileşenler, bulunan, canlıların, nelerdir, temel, yapısında |
Canlıların Yapısında Bulunan Temel Bileşenler Nelerdir? |
09-11-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Canlıların Yapısında Bulunan Temel Bileşenler Nelerdir?canlıların yapısında bulunan temel bileşenler nelerdir? canlıların yapısında bulunan temel bileşenler nelerdir? bir hucre kac temel kisimlardan meydana gelir |
Canlıların Yapısında Bulunan Temel Bileşenler Nelerdir? |
09-11-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Canlıların Yapısında Bulunan Temel Bileşenler Nelerdir?Canlıların Temel Bileşenleri Nedir?( Canlıların Temel Bileşenleri Minerallarin Önemi) Canlının temel yapı ve işlev birimi hücredir Hücreyi oluşturan maddeler de atomlardan meydana gelmiştir Her atom elektron proton ve nötron denilen daha küçük parçacıkların değişik sayılarda bir araya gelmesiyle oluşur Bunlardan elektron negatif(-) proton(+) nötron ise nötr yani yüksüzdür Bir cins atomdan oluşan saf maddelere element denir Su molekülü iki hidrojen ve bir oksijen atomunun birleşmesiyle meydana gelmiştir Bir bileşik kendini oluşturan elementlerin özelliğinden tamamen ayrı kendine özgü özelliğe sahiptir Moleküller organelleri organeller de canlılığın temel birimi olan hücreyi oluşturur Bir molekül içindeki atomları birbirine bağlayan bağlara kimyasal bağlar denir Atomlar kendi aralarında çeşitli kimyasal bağlarla bağlanır Atomların arasında tek bağ veya çift bağ bulunabilir Atomların kimyasal bağlarla bağlanması ya da bağların kopması kimyasal tepkime olarak açıklanır Birçok kimyasal tepkime iki yönlüdür Canlıda bulunan maddelerin bir kısmı hücrenin içinde yapılırken bir kısmı da dışarıdan alınır Miktarı hücrenin görevine göre farklılık gösteren bu maddeler inorganik ve organik bileşikler olmak üzere iki grupta incelenir CANLILARIN TEMEL BİLEŞENLERİ ORGANİK BİLEŞİKLER ORGANİK BİLEŞİKLER SU KARBONHİDRATLAR MİNERALLER YAĞLAR ASİT PROTEİNLER BAZ VİTAMİNLER TUZ NÜKLEİK ASİTLER 1CANLILARDAKİ İNORGANİK BİLEŞİKLER İnorganik bileşikleri canlı kendi vücudunda sentezleyemeyip dışarıdan hazır olarak alır A SU Yeryüzündeki yaşam için su son derece önemli bir inorganik bileşiktir Bir molekülü iki hidrojen atomu ile bir oksijen atomunun birleşmesinden oluşur Hücrenin yaşamsal faaliyetlerini sürdürmesinde suyun önemi büyüktür Bilim adamlarının diğer gezegenlerde yaşam arayışları için aradıkları ilk maddelerden biri sudur 1CANLILAR İÇİN SUYUN ÖNEMİ Su yaşamak için gerekli olan etkenlerden biridir Bir insan yiyeceksiz haftalarca yaşayabilir Ancak susuz birkaç gün yaşayabilir Vücut için gerekli olan su miktarı günlük çalışma durumumuza göre değişir Günde ortalama 15-25 l su almamız gerekir Canlı organizmanın büyük kısmı su moleküllerinden oluşur Organizmaların yapısındaki su oranı %65-95 arasındadır Su yeşil bitkilerde meydana gelen besin üretiminde (fotosentez) karbondioksit ile birleşerek şekeri oluşturur Hücrelerde su kimyasal tepkimelerde rol alan önemli bir çözücüdür Besilerin sindirimi su yardımıyla olur Su pek çok organizmanın vücudunda taşıyıcı ortam olarak görev yapar Maddelerin vücutta bir bölgeden diğer bölgeye taşınması suyla sağlanır Su aynı zamanda metabolizma sonucu ortaya çıkan zararlı artıkların atılmasında rol oynar B ASİT BAZ VE TUZLAR Asitler: Su içerisinde çözündüğünde H iyonu veren bütün bileşikler asit özelliğindedir Asitler turnusol kağıdının rengini maviden kırmızıya dönüştürür Asitlerin tatları ekşidir Yapılarında karbon içeren asitlerin çoğu organik asittir Bazlar: Suda çözündüğü zaman hidroksil iyon veren bileşikler bazik özellik gösterir Bazlar turnusol kağıdının rengini kırmızıdan maviye dönüştürür Yapılarında genellikle karbon azot bulunduran bazlar organik bazlardır Asit-Baz dengesi Ortamın hidrojen iyon yoğunluğunun (-) logaritması asitliğin hidroksil iyon yoğunluğunun (-)logaritması ise bazikliğin derecesini verir H iyonu arttıkça ortam asidiktir ve pH 0 ile7 arasında bir değer gösterir OH iyonu arttıkça ortam baziktir ve pH 7 ile 14 arasında bir değer gösterir H ve OH iyonları eşit miktarda ise ortam nötrdür ve pH 7’dir PH değeri organizma için çok önemlidir Biyokimyasal tepkimelerin gerçekleşebilmesi için pH’ın belirli bir düzeyde tutulması gerekir pH’daki çok az bir değişiklik bile biyokimyasal tepkimeleri olumsuz etkiler Bu nedenle pH değerinin sabit kalması gerekir İnsan kanının pH’ı 74 ‘tür İnsan kanının pH’ı 7’ye düşerse ya da 78’in üzerine çıkarsa ölüm meydana gelir Tuzlar : asitlerle bazlar karıştırıldığında asitin H iyonu ile bazın OH iyonu birleşir Bu birleşim sırasında bir molekül su açığa çıkar ve tuz meydana gelir HCl + NaOH H2O + NaCl Hidroklorik asit+ Sodyum hidroksit su + Sodyum klorür Hücrenin içinde ve hücrelerin arasında çeşitli mineral tuzları vardır Bunlar içinde en önemlileri sodyum potasyum magnezyum ve kalsiyumdur C CMİNERALLER Mineraller hücrede protein karbonhidrat yağ gibi organik maddelere bağlı bulundukları gibi hücrede tuz halinde de bulunabilirler mineraller vitamin hormon enzim vb moleküllerin yapısına katılır 70 kg ağırlığında bar insanda ortalama 3 kg mineral tuzları vardır 1MİNERALLERİN İNSAN VÜCUDU İÇİN ÖNEMİ Organizmanın yapısında az da olsa minerallere ihtiyaç vardır Mineraller kanın osmotik basıncının ayarlanmasında kas kasılmasında ve sinirlerde uyartının iletilmesinde önemli role sahiptir Mineraller bazı enzimlerin yapılarına katılarak katalizör görevi yapar Yeterli mineral içermeyen besin maddeleri ile beslenilirse tuz atılması devam edeceğinden kas krampı gibi bazı bozukluklar görülür Fırın kazan dairesi gibi sıcak yerlerde çalışanlar ve sıcak ülkelerde yaşayanlar daha fazla terledikleri için dışarıdan yeterince tuz almalıdır Sodyum ve klor bütün vücut sıvıları içinde iyon olarak bulunur Ancak kan gibi hücre dışı sıvılar içindeki bu iyonların miktarı daha fazladır Sodyum ve klor kas ve sinir sistemi için de gereklidir Ancak bazı böbrek hastalıklarında yüksek tansiyonu olan insanlarda tuzun az alınması gerekir Sodyumla birlikte vücut sıvılarında olan ve hücrelerin çalışmasını kontrol eden mineral potasyumdur Vücutta hücre ara sıvısı ile hücre sıvısı arasında bir sodyum potasyum oranı vardır Sodyum gibi potasyumun da büyük bir kısmı tüketilen besinlerden kolayca emilir İshal gibi su kaybının fazla olduğu durumlarda potasyum kaybı büyük olur Vücutta en bol bulunan mineral kalsiyumdur Kalsiyumun büyük bir kısmı fosforla birlikte kemiğin ve dişin yapısına katılır Geri kalan kısmı kasların kasılmasında sinirlerde kanın pıhtılaşmasında ve bazı enzimlerin çalışmasında görev yapar Vücuda alınan kalsiyumun bir kısmı emilir Emilmeyen kısmı dışkı ile atılır D vitamini kalsiyumun emilmesine etki eder Küçük çocuklarda kalsiyum ve D vitamini yetersizliğine bağlı olarak raşitizm denilen hastalık görülür Yetişkinlerde ise osteomalazi denilen kemik yumuşaması görülür Vücudun yapısına katılan minerallerden biri de demirdir Vücudumuzdaki demirin yarıdan fazlası kana kırmızı rengini veren hemoglobinin içinde bulunur Bebek doğmadan önce karaciğerinde depo edilen demir ilk 6 aylık dönemde bebeğin demir ihtiyacını karşılar Demir eksikliğinde hemoglobin yapılamaz ve kansızlık görülür İyot troid bezi hormonu olan tiroksinin yapısına katılır Eksikliğinde tiroksin hormonu az salgılanır Bu da guatr hastalığına sebep olur Vücudumuzdaki diğer mineraller: Magnezyum kemiklerin yapısına katılır Sülfatlar kaslarda bulunur Flüor dişlerin yapısına katılır Bakır bazı enzimlerin yapısına katılır 2 MİNERAL BAKIMINDAN ZENGİN BESİNLER Hayvanlar minerallerini dışarıdan alırlar Mineralleri su hayvanları vücut yüzeyi ile ve besinlerle kara hayvanları ise besinlerden sağlar Minerallerden kalsiyum süt ve süt ürünlerinde ve koyu yeşil yapraklı sebzelerde bulunur Fosfor süt ve süt ürünleri yumurta et ve et ürünleri gibi besinlerde bulunur İyot deniz ürünleri ve sofra tuzunda bol miktarda bulunur Demir bakımından zengin besinler karaciğer kırmızı et kuru üzüm gibi yiyeceklerdir Sodyum ve klor yiyeceklerde az miktarda bulunur 2 CANLILARDAKİ ORGANİK BİLEŞİKLER Canlılarda bulunan organik bileşikler karbonhidratlar yağlar proteinler nükleik asitler ve vitaminlerdir Organik bileşiklerden bazıları hücrede enerji verici bazıları yapı maddesi bazıları da metabolizmada düzenleyici rol alarak görev yaparlar Organizmada yapı maddesi olarak kullanılan organik bileşikler öncelik sırasına göre proteinler yağlar karbonhidratlar vitaminler ve nükleik asit olarak sıralanabilir Enerji hammaddesi olarak kullanılışa göre ise karbonhidratlar yağlar proteinler şeklinde sıralanabilir A KARBONHİDRATLAR Karbonhidratlar hem canlının yapısına katılan hem de enerji sağlayan organik bileşiklerin bir grubudur Bütün canlı hücrelerde bulunur Doğada genellikle büyük moleküller halindedir Vücuda alınan bu büyük moleküllerin hücrelere iletilmesi için canlı tarafından sindirilmesi ve uygun molekül büyüklüğüne kadar parçalanması gerekir 1 Karbonhidratların Yapı ve Görevleri Karbonhidratlar karbon hidrojen oksijen elementlerinden oluşur Çeşitli görevleri vardır · Nükleik asitlerin ve ATP’nin yapısına katılır · Monosakkaritlerin bir kısmı hücre zarının yapısına katılır · Enerji veren organik bileşikler olarak kullanılır 2 Karbonhidratların Çeşitleri a Monosakkaritler En basit karbonhidratlardır Basit şekerler olarak adlandırılırlar Daha küçük birimlere parçalanamazlar Karbon sayısı 3-8 arasında değişir Riboz ve Deoksiriboz 5 C’lu şekerlerdir Glikoz fruktoz galaktoz ise 6 C’lu şekerlerdir Monosakkaritler suda çözünürler ve tatlıdırlar Canlılarda en çok kullanılan yakıt maddesi glikozdur bDisakkaritler Disakkaritler çift şekerlerdir Bir disakkarit iki molekül monosakkaritin glikozit bağı ile bağlanmasıyla oluşur Bu bağlanma sırasında bir molekül su açığa çıkar Küçük moleküllerin birleşirken su açığa çıkarması olayına dehidrasyon sentezi denir Moleküllerin arasında glikozit bağı oluştuğu için bu olaya glikozitleşme de denir Canlılarda en çok bulunan disakkaritler maltoz sükroz ve laktozdur İnsanların ve hayvanların yedikleri disakkaritler sindirim sisteminde monosakkaritlerine ayrılarak kullanılır Büyük moleküllerin su katılarak yapı birimlerine ayrılmasına hidroliz denir Hidroliz olayı dehidrasyon olayının tersidir cPolisakkaritler Polisakkaritlere kompleks şekerler de denir Çok sayıda monosakkaritin dehidrasyonu ile oluşmuş büyük moleküllü karbonhidratlardır Temel yapı birimi glikoz molekülüdür Glikoz birimlerinin farklı şekillerde bağlanması polisakkaritler arasında farklı özelliklerin doğmasına neden olur Canlılarda en çok bulunan polisakkarit çeşitleri şunlardır NİŞASTA binlerce glikoz molekülünün birbiri ile bağlanması sonucu oluşan polisakkarittir Özellikle tahıllarda ve patateste bol miktarda bulunur GLİKOJEN nişasta gibi binlerce glikoz moleküllerinin dehidrasyon sentezi sonucu birbirlerine bağlanmasından oluşan moleküldür Hayvan nişastası olarak ta anılır SELÜLOZ glikoz moleküllerinin birbirine ters dönerek bağlanmasıyla oluşmuştur Bitki hücrelerinde hücre temel maddesi selülozdur Selülozun bitkilerdeki oranı bitkinin çeşidine göre değişir Selülozu sindirecek enzimler insan ve hayvan vücudunda bulunmadığı için sindirilemez Kitin omurgasız hayvanlarda dış iskeleti oluşturur Yapısı selüloza benzer 3 Karbonhidratların İnsan Vücudu İçin Önemi Karbonhidratlar memelilerin kanında bulunması gereken maddelerdir İnsan kanında 1000 ml’den yaklaşık 90 mg glikoz bulunur Glikoz beynin en önemli yakıtıdır Glikozun kandaki yoğunluğu en düşük düzeydeyken bile önce beyin beslenir Glikoz hücrelerde oksijenli solunum ile su ve karbondioksite kadar parçalanır Bu arada açığa çıkan enerji bağ enerjisi şeklinde depolanarak kullanılır Glikoz proteinlerle birleşerek glikoproteini yağlarla birleşerek glikolipiti oluşturur Bu şekilde yapı maddesi olarak hücre zarının yapısına katılır Riboz RNA ve ATP ‘nin deoksiriboz ise DNA’nın yapısına katılır Laktoz memeli sütünde bulunur ve yavrunun beslenmesinde önemli rol oynar 4 Karbonhidrat Bakımından Zengin Besinler Çoğunlukla bitkisel yiyeceklerde bulunur En zengin kaynakları tahıllar tahıl ürünleri ve baklagillerdir Sebze-meyvelerde az bulunur Bunlarda dengeli beslenmeye yarayan protein vb mineraller bulunur B YAĞLAR Organik moleküllerden olan yağlar lipidler olarak da bilinir Biyolojik önemi olan lipidler yağ asitleri nötr yağlar fosfolipidler setroitler vbdir yağlar insanın temel besinleri arasında yer alır |
Canlıların Yapısında Bulunan Temel Bileşenler Nelerdir? |
09-11-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Canlıların Yapısında Bulunan Temel Bileşenler Nelerdir?1YAĞLARIN KİMYASAL YAPI VE GÖREVLERİ Lipitler kutupludur (polar bir yapıya sahip değildirler ) Bunun için suda çözünmezler yada çok az çözünürler Eter kloroform benzen aseton gibi organik çözücülerde çözünebilirler Yapıları karbon hidrojen oksijen elementleri oluşturur Ayrıca yapılarında fosfor ve azot da bulunabilir İçerdikleri karbon miktarı oksijenden fazla olduğundan yağlar vücutta yakıldığı zaman karbonhidrat ve proteinlere göre daha çok enerji verir Trigliserit üç molekül yağ asiti ve bir molekül gliserin ester bağları ile birleşmesinden oluşur Bu olaya Esterleşme denir Esterleşme gliserol molekülünün hidroksil grupları ile yağ asitlerinin (OH-) gruplarının arasında birer molekül su çıkması ile oluşur Bütün bu şekildeki doğal yağlar trigliserideler diye adlandırılır Genellikle enerji ve yapı maddesi olarak kullanılan yağlar trigliserit halde bulunur Her yağ asidinin gliserol ile birleştiği yerden bir mol su çıkar Aşağıda açıklanan bu olaya dehidrasyon sentezi denir Yağlar vücudun en ekonomik enerji kaynağıdır Yağları verdiği enerji aynı miktarda karbonhidrat ve proteinden sağlanan enerjinin yaklaşık iki katıdır Yağların hücrede yanması ile metabolik su açığa çıkar Kış uykusuna yatan uzun göç yollarını kullanan hayvanların vücudunda depo ettikleri yağın yakılması sonucu enerji sağlanırken açığa çıkan metabolik su da ihtiyaç duyulduğunda kullanılır 2Yağları Çeşitleri Değişik yağ asitlerinin kullanılması çeşitli yağların oluşumunu sağlar Yağ asitleri karbon atomlarının oluşturduğu uzun zincire hidrojen atomlarının bağlanması ile oluşur Zincirin bir ucuna karboksil(COOH) grubu yer alır Zinciri oluşturan diğer karbon atomlarına hidrojen bağlanmıştır Yağlar doymuş ve doymamış olmak üzere iki kısımda incelenir: a: Doymuş Yağlar Bir yağ asidinin karbon zincirinde karbon atomları arasında çift bağ yoksa bunlara doymuş yağ asidi denir Karbon atomlarının hepsi hidrojenle doyurulmuştur Bütirik asit palmitik asit doymuş yağ asitlerindendir Doymuş yağ asidi içeren yağlara doymuş yağ denir Doymuş yağlar oda sıcaklığında katıdır Tereyağı kuyruk yağı içyağı doymuş yağdır b) Doymamış Yağlar Yağ asidinin karbon zincirinde bir ya da daha fazla çift bağ varsa buna doymamış yağ asidi denir Oleik asit linoleik asit doymamış yağ asitlerindendir Doymamış yağ asidi içeren yağlara doymamış yağ denir Doymamış yağlar oda sıcaklığında sıvıdır Pamuk yağı soya yağı zeytin yağı fıstık yağı gibi bitkisel tohum yağları doymamış yağlardır Bitkilerden elde edilen yağlardaki doymamış yağ asitleri hidrojenle doyurularak margarinler elde edilir 3Yağları İnsan Vücudu için Önemi yağlar hücrede yapı ve enerji maddesi olarak kullanılır Enerji kaynağı olarak öncelikle karbonhidratlar ikinci derecede de yağlar kullanılır Yağlar fazla alındıklarında kolayca yağ dokusu içinde depolanır Deri altında ve iç organları çevresindeki depo yağlar canlıyı soğuktan ve darbelerden korur Kadınlar erkeklerden daha kalın bir yağ tabakasına sahip olma eğiliminde olduklarından soğuğa karşı daha dayanıklıdırlar Yağlar yağda eriyen vitaminlerin(A D E K) vücuda alınmasında kullanılır 4Yağ Bakımından Zengin Besinler Bitkisel ve hayvansal kaynaklı yiyeceklerde az ya da çok miktarda yağ bulunurç En çok yağ bulunduran bitkiler ayçiçeği zeytin susam pamuk çekirdeği soya fasulyesi ceviz fındık fıstktır Sebze ve meyveler de az miktarda yağ bulunur Hayvanlarda yağlar yağ doku bulunduğu gibi etin içinde de vardır Diğer yağ kaynakları kuyruk yağı tere yağı ve iç yağdır Süt ve yumurtada da yağ bulunur Yumurtanın yağı daha çok sarı kısmındadır CPROTEİNLER Organik bileşiklerin büyük bir grubu protein molekülleridir Proteinler oldukça büyük ve kompleks yapılı organik bileşiklerdir Proteinlerin bir kısmı hücrenin yapısına katılır Diğerleri hücrede düzenleyici ve hücre işlevlerini kontrol edici olarak görev yapar Proteinler aminoasit denilen birimlerin birbirine bağlanması ile oluşur Doğada bugün bilinen 20 farklı aminoasit çeşidi olmasına rağmen temel yapıları aynıdır 1 Proteinlerin Kimyasal Yapıları Proteinler hücrenin yapısında yer alan önemli organik bileşiklerdir Organik bileşiklerde bulunan karbon hidrojen oksijen atomları proteinlerin yapısında da bulunur Bundan başka proteinlerin yapısında azot da vardır Ayrıca kükürt ve fosfor elementleri de bulunabilir Proteinlerin yapı taşları aminoasitlerdir Her aminoasidin bir temel karbon atomu bir karboksil (-COOH)grubu bir amino (NH2) grubu bir R(radikal) grubu vardır Değişken Grup R H__ N_____ C___ C__ OH H H O n (Amino asit) Protein + (n-1)Su 2Proteinlerin Görevleri Proteinlerin vücutta yapım ve onarım görevi vardır Hücrenin esas yapısını oluştururlar Başlangıçta tek hücreden oluşan zigot annenin aldığı proteinli besinlerle birlikte büyür gelişir Vücudun dışından gelen mikroplara karşı vücudun savunmasında görevli antikorlar da proteinlerden yapılmıştır 3Proteinlerin İnsan Vücudu İçin Önemi Proteinler vücudun en küçük birimi olan hücrelerin yapı taşını oluşturduğundan proteinsiz canlılık düşünülemez Ancak vücutta önemli bir protein deposu bulunmamaktadır Protein yetersizliğinde büyüme yavaşlar hatta zamanla durabilir Karaciğer hücreleri protein yetersizliğinden dolayı yenilenemeyeceğinden siroz hastalığı daha çok görülür 4Protein Bakımından Zengin Besinler Hayvansal kaynaklı proteinler: süt ve süt ürünleri her çeşit et balık sakatat yumurta gibi besinlerde bulunur Bitkisel kaynaklı proteinler:kuru baklagiller tahıllar kuruyemişler gibi besinlerde bulunurlar DENZİMLER Canlı hücrelerde gerçekleşen yapım ve yıkım tepkimelerinin tümüne metabolizm denir Kimyasal tepkimenin başlayabilmesi ver devam edebilmesi tepkimeye girecek moleküllerin aktivasyon enerjisi denen enerji engelini aşması gerekir Canlı sistemindeki katalizöre enzim denir 1Enzimlerin Yapı ve Görevleri Enzimler canlı hücrelerde üretilen özel proteinlerdir Proteinler hücrede DNA daki kalıtsal bilgiye göre sentezlenir Enzimlerin proteinden oluşan kısmına apoenzim denir Pepsin üreaz gibi bazı enzimler yalnızca proteinden oluşur Enzimlerin çoğunda ise vitamin ya da mineralden oluşan aktifleştirici kısım vardır Bu kısım vitaminden oluşmuş ise koenzim mineralden oluşmuş ise kofaktör adını alır Apoenzim ve koenzimin birlikte oluşturduğu gruba tam enzim anlamına gelen holoenzim denir Aktif enzim(holoenzim) Apoenzim +koenzim ya da kofaktör Enzimlerin Özellikleri: 1 Enzimlerin etki ettiği maddelere substrat denir Enzimler substratın dış yüzeyinden etki eder Substrat bir ya da iki ürüne dönüşür 2 Enzimler genelde çift yönlü çalışır 3 Her hücrede tepkime çeşidi kadar enzim çeşidi vardır 4 Belirli bir apoenzim çeşidi belirli bir koenzim ya da kofaktör ile birlikte çalışır 5 Enzimler çok hızlı çalışır 6 Enzimler kimyasal tepkimeden değişmeden çıkar;tekrar tekrar kullanılır 7 Enzimler hücrede takım halinde çalışır 8 Enzim aktif ya da inaktif olmalarına göre adlandırılır 2 Enzimlerin Biyolojik Önemi Diğer canlılarda olduğu gibi insan da organik ve inorganik maddelerden oluşur Hücrede organik ve inorganik maddeler biyokimyasal tepkimelerle sürekli değişir Bu yüzden enzimler canlı yaşamında çok önemlidir Eğer enzimler olmasaydı biyokimyasal tepkimelerin çoğu ya hiç olmazdı ya da çok yavaş olurdu Enzimler hücrede üretilmesine rağmen hücre dışında da kullanılabilir 3Enzimlerin Çalışmasına Etki Eden Faktörler Sıcaklık:Enzimler protein yapısında oldukları için ortamdaki sıcaklık değişimlerinden etkilenir Enzimler belirli sıcaklıklarda çalışır Enzimlerin en iyi çalışacakları sıcaklığa optimum sıcaklık denir(30-35oC) Daha yüksek ya da daha düşük sıcaklıklar enzimlerin çalışma hızını yavaşlatır Enzimlerin yapısı yüksek sıcaklıkta tamamen bozulurken düşük sıcaklıkta bozulmaz pH derecesi: Her enzimin optimum çalıştığı bir pH aralığı vardır Genellikle enzimler pH ın 7 olduğu ortamlarda en iyi çalışırken bazıları farklılık gösterir Enzim yoğunluğu: Ortamda yeterli substrat varsa enzim yoğunluğu artıkça enzimin hızı da artar Substrat Yoğunluğu: enzim miktarının sabit tutulduğu bir ortamda substrat yoğunluğu arttıkça tepkimenin hızı da artar Tepkime hızı en yüksek noktaya eriştikten sonra sabit kalır Substrat yüzeyi: Enzim etkinliği substratın dış yüzeyinden başladığı için substrat yüzeyi arttıkça tepkimenin hızı da artar Su: Enzimler etkilerini su içinde gösterdiklerinden su yoğunluğu enzimlerin etkinliğini değiştirir Su yoğunluğu %15’in altında olan ortamlarda enzimler çalışmaz EVİTAMİNLER Vitaminler suda eriyen ve yağda eriyen olmak üzere ikiye ayrılır A:Yağda Eriyen Vitaminler A D E ve K vitaminleri yağda eriyen vitaminlerdir Fazla alındığında karaciğerde depo edilir Bu vitaminler depo edildiklerinden eksiklik belirtileri geç görülür A vitamini: Yiyeceklerimizde A vitamini iki şekilde bulunur A vitamini halinde; karaciğer balık yağı tere yağı ve yumurta sarısında bulunur Provitamin A(Karoten) şeklinde; Vücuda alındıktan sonra ince bağırsak ve karaciğerde A vitamini haline gelir A vitamini E vitamini ile birlikte vücudun büyümesi için gereklidir A vitamini eksikliğinde gözde önemli bozukluklar ortaya çıkar D Vitamini: D vitamininin ön maddesi bitkisel ve hayvansal besinlerle vücuda alınır Bu ön maddeler güneşin ultraviole ışınları ile D vitaminini oluştururlar Ayrıca D vitamini balık yağı gibi besinlerden alınabilir D vitamini eksikliğinde kemiklerde ve dişlerde bozukluklar çocuklarda raşitizm büyüklerde osteomalazi hastalığı ortaya çıkar E Vitamini: Günlük yiyeceklerde bulunduğundan eksikliği fazla hissedilmez Bitkisel yağlarda tahıl tanelerinde ve yeşil yapraklı sebzelerde bolca bulunur E vitamini eksikliğinde karaciğer kalp damar hastalıkları ve kısırlık görülür K vitamini: k vitamini bakımından en zengin yiyecekler yeşil yapraklı sebzelerdir Balık et ve sütte de yeterli miktarda bulunur K vitamini eksikliğinde kan pıhtılaşması b SUDA ERİYEN VİTAMİNLER B grubu vitaminler: B grubu vitaminler karbonhidrat protein ve yağ metabolizmasında düzenleyici görev yaparlar Çoğunlukla birbirine benzer yiyecekler içinde bulunurlar ve suda erirler Depo edilemezler fazlası idrarla atılır Thiamin vitamini: Thiamin ısıya karşı duyarlıdır Uzun süre bol su içinde pişirilirse vitaminin bir kısmı suya geçer Yeterince vücuda alınmazsa karbonhidrat metabolizması yavaşlar Sinir sistemi işlevlerinde düzensizlik görülür Riboflavin vitamini: Riboflavin karbonhidrat yağ ve proteinlerden enerji elde edilmesinde kullanılır Görmede etkilidir Demir emilmesini kolaylaştırır Eksikliğinde ciltte beyazlıklar yaralar sinir sistemi bozuklukları ve kansızlık görülür Niasin(PP): Niasin diğer B vitamini gibi yiyeceklerden enerji elde edilmesinde görevlidir Yetersizliğinde pellegra hastalığı görülür Pantotenik asit: Pantotenik asit protein yağ metabolizması ve protein metabolizması için gereklidir Bu vitamin yiyeceklerde yeteri kadar bulunduğu için eksikliği görülmez Pridoksin: Pridoksin karbonhidrat protein yağ metabolizması ve hemoglobin sentezi için gereklidir Eksikliğinde anemi havaleler merkezi sinir sisteminde düzensizlikler ve ciltte yaralar görülür Biotin: Ürenin oluşumunda yağ asitleri ve aminoasitlerin metabolizması için gereklidir Folik asit: Aminoasit metabolizması ve kan hücrelerinin yapımı için gereklidir Nükleik asitlerin yapısına katılır Kobalamin vitamini: Aminoasit ve protein metabolizması için gereklidir Kemik iliğinde bulunan kan hücrelerinin yapımında rol oynar Ayrıca böbrek ve karaciğer hastalıklarını önler Eksikliğinde kansızlık sinir sistemi bozuklukları baş ağrıları görülür C vitamini: C vitamini bağ doku liflerinin yapısında bulunan kollegen adı verilen proteinin sentezi için gereklidir Bazı aminoasit metabolizması ve folik asitin etkin duruma geçmesinde rol oynar Eksikliğinde dişetlerinde kanama eklemlerde şişlik ve ağrılar yaraların geç iyileşmesi görülür 2 VİTAMİNLERİN İNSAN VÜCUDU İÇİN ÖNEMİ a Vücudu hastalıklardan korur b Vücudu kanamalardan ve kansızlıktan korur c Büyüme gelişme ve üremede etkilidir d Kemik dokunun oluşmasında ve sertleşmesinde rol oynar 3 VİTAMİN BAKIMINDAN ZENGİN BESİNLER A vitamini: Balık yağı tere yağı yumurta havuç yeşil sebzeler B vitamini: Tahılların kabuklarında et süt karaciğer yumurta fındık ceviz sebze ve meyveler C vitamini: Kuşburnu kırmızı biber koyu yeşil yapraklı sebzeler portakal limon gibi turunçgiller domates çilek kızılcık ve patates gibi yiyecekler D vitamini: Balık yağı tereyağı karaciğer E vitamini: Yeşil sebzeler bitkisel yağlar et süt karaciğertahıllar K vitamini: Süt yumurta karaciğer lahana ıspanak domates bitkisel yağlar F NÜKLEİK ASİTLER Nükleik asitler tüm canlılarda bulunan bir moleküldür Nükleik asitler hücrenin kalıtım maddesidir Canlılardaki enerji üretimi protein sentezi büyüme üreme gibi tüm yaşamsal olaylar nükleik asitlerdeki bilgilerle kontrol edilir Nükleik asitlere bu nedenle yönetici moleküller denir 1 Nükleik Asitlerin Yapısı Organik moleküllerin oldukça kompleks yapıda olanıdır Karbon hidrojen oksijen azot ve fosfor elementlerinden yapılmıştır Bu elementlerin birbirine düzenli şekilde bağlanmasıyla nükleotid denilen yapı birimleri oluşur Nükleik asitlerin yapı birimleri nükleotitlerdir Nükleotitlerin yapısında riboz ve deoksiriboz olmak üzere iki çeşit şeker katılır DNA’ nın yapısında deoksiriboz şeker RNA’nın yapısında riboz şeker vardır Her ikisi de beş karbonlu şekerlerdir Riboz şekerde karbon atomuna (-OH) grubu bağlanmıştır Deoksiriboz şekerde ise aynı karbon atomuna (-H) atomu bağlanmıştır Nükleik asitlerin yapısına katılan organik bazlar pürin ve primidin olmak üzere ikiye ayrılır Adenin ve guanin pürin grubu sitozin timin ve urasil primidin grubu bazlardır DNA molekülünün yapısı: DNA molekülü sarmal şekilde kıvrılmış merdivene benzer bir yapıdadır Merdivenin kenarlarını şeker ve fosfat molekülleri basamaklarını da organik bazlar oluşturur Karşılıklı yer alan nükleotid zincirinde guanin sitozinin adenin de timinin karşısına gelir Karşılıklı gelen bazlar birbirlerine hidrojen bağları ile bağlanır Adenin ve timin arasında iki guanin ve sitozin arasında ise üç zayıf hidrojen bağı kurulur Bu nedenle DNA zincirlerinden birinin dizilişi biliniyorsadiğerinin baz dizilişi bulunabilir DNA molekülleri gerektiği zaman kendini eşlerBöylece kalıtsal bilgilerin hücreden hücreye aktarılmasını sağlar RNA molekülünün yapısı: RNA DNA gibi çok sayıda nükleotitin fosfodiester bağlarıyla birleşmesiyle oluşur Bir RNA nükleotiti riboz fosfat grubu ve organik bazlardan oluşur Organik bazlar adenin guanin sitozin ve ursildir RNAtek ipliklli yapıdır ve hücrenin protein sentezinde görevlidir Hücrede yapı ve görevlerine göre üç çeşit RNA bulunur: 1 Mesajcı RNA : DNA’da bulunan kalıtsal bilgiyi sitoplazmadaki ribozomlara taşır 2 Ribozomal RNA: Proteinlerle birlikte ribozomların yapısını oluşturur 3 Taşıyıcı RNA : Hücre içindeki aminoasitleri tanır ve bunları ribozomlara taşır DNA RNA Bulunduğu yer Çekirdek mitokondri kloroplast Sitoplazma çekirdek Primidin bazları Sitozin timin Sitozin urasil Pürin bazları Adenin guanin Adenin guanin Şekerleri Deoksiriboz Riboz Hücredeki görevi Yöneticidir Protein sentezinde görevlidir İplik şekli Çift iplikli Tek iplikli Yapılışı Kendini eşleyerek DNA tarafından Sentezlenmesini sağlayan enzim DNA polimeraz RNA polimeraz Hücredeki sentez yeri Prokaryot hücrede sitoplazmada ökaryot hücrede çekirdekte ve bazı organellerde Prokaryot hücrede sitoplazmada ökaryot hücrede çekirdekte Çeşidi Bir çeşit Üç çeşittir: mRNA tRNA rRNA lll ENERJİNİN TEMEL MOLEKÜLÜ ADENOZİN TRİFOSFAT A ATP’NİN YAPISI Hücrede meydana gelen yaşamsal olaylar için gerekli olan enerji ATP’den sağlanır p Riboz Adenin p p Yüksek Enerji Bağları ATP hücrenin kolaylıkla kullanabileceği yüksek enerjili bağlara sahiptir Solunumla elde edilen enerji hücrede ATP şeklinde kimyasal bağ enerjisine dönüştürülür Bir molekülü oluşturan atomlar arasındaki bağlarda bulunan enerjiye kimyasal bağ enerjisi enerjisi denir ATP molekülü riboz denilen beş karbonlu bir şeker adenin adı verilen organik bir baz ve üç fosfat grubundan meydana gelir Adenin ile ribozun birleşmesi nükleoziti yapar Buna adenozin denir Nükleozitin ilk fosfatla birlikte meydana getirdiği bileşik adenozin mono fosfat ( AMP ) adını alır Fosfat grupları arasındaki bağlar yüksek enerji bağları diye adlandırılır Yüksek enerjili fosfat bağlarının hidrolize olmasıyla 7300 kalorilik bir enerji açığa çıkar Pi Enerji(7300cal) ADP H2O ATP Tersinir + + + ADP’ye yüksek enerjili fosfat grubunun bağlanmasıyla ATP elde edilir B ATP’NİN CANLI İÇİN ÖNEMİ Hücre tüm yaşam olaylarının yapıldığı biyolojik bir sistemdir İçinde sürekli kimyasal bağ kurma ve çözme olayları gerçekleşmektedir Bu sırada büyük enerji dönüşümleri olmakta ve fazla enerji açığa çıkmaktadır Çünkü hücre enerji dönüşümlerini denetim altında kademeli olarak gerçekleştirir Bu enerji ATP’de depolanır ATP’nin asıl enerji kaynağı güneştir ATP fotosentez sırasında besin moleküllerinin yapılmasında da enerji kaynağı olarak kullanılır ATP’nin ne kadar önemli olduğu şöyle gösterilebilir: Besin molekülleri Güneş enerjisi ATP Büyüme üreme hareket |
Canlıların Yapısında Bulunan Temel Bileşenler Nelerdir? |
09-11-2012 | #4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Canlıların Yapısında Bulunan Temel Bileşenler Nelerdir?İnorganik Moleküller Organik Moleküller Su asit baz tuz ve minareller Karbonhidratlar yağlar proteinler enzimler vitaminler ve nükleik asitler CANLILARDAKİ İNORGANİK BİLEŞİKLER:İnorganik bileşikler canlılar tarafından sentezlenemeyip dışarıdan hazır olarak bulunan maddelerden alınan bileşiklerdir Canlılar mineral su karbondioksit gibi inorganik bileşikleri dışarıdan almak zorundadır SU: Canlılar için çok önemli bir moleküldür hücrelerin hayatsal faaliyetlerini sürdürebilmesinde önemi büyüktür Bir insanın günlük su gereksinimi 15lt ile 25lt arasıdır Canlıların %65 ile %95′i sudur İnsanda ortalama %65 tohumlarda %5 ile %15 arası su bitkilerinde ise %98′e kadar çıkar İnsan yaşlandıkça vücuttaki su miktarı azalır Su yeşil bitkilerde fotosentez olayı için gereklidir 6H2O + 6CO2 C6H12O6 + 6O2 Yeşil bitkiler suyla karbondioksiti birleştirerek besin ve oksijen üretirler SUYUN GÖREVLERİ:1)Kimyasal tepkimelerin hücrede gerçekleşmesi için gerekli bir çözücüdür 2)Besinlerin sindirimini sağlar(hidroliz) 3)Maddelerin taşınmasında önemlidir 4)Zaralı atıkların seyreltilmesi ve vücuttan atılmasını sağlar 5)Vücut ısısını düşürür 6)Fotosentezde kullanılır ASİTLER: Su içinde çözündüğü zaman H iyonu veren bütün maddelere asit denir Asitlerin iki ayıracı vardır; fenol kırmızısı sarı mavi turnusol kırmızı yaparlar BAZLAR: Su içinde çözündüğü zaman OH iyonu veren bütün maddelere baz denir Bazların ayıracı kırmızı turnusol kırmızı yaparlar ASİT-BAZ DENGESİ: Asit baz dengesi ortamın H iyonu yoğunluğunun negatif logaritması asitliğin OH iyonunun negatif logaritması bazikliğin derecesini verir Bu değer pH ile gösterilir PH 7 nötr pH 7-0 arası asitlik pH7-14 arası bazik özellik artar PH değeri organizma için çok önemlidir Biyokimyasal tepkimelerin gerçekleşmesi için pH değerinin belirli bir değerde sabit kalması gerekir Ör: insan kanının pH’ı 74 tür fakat bu değer 7 veya 78 e çıkarsa insan ölür İNORGANİK BİLEŞİKLER canlıların kendi vücutlarında sentezleyemeyipdışarıdan hazır aldıkları bileşiklerdirHem canlı vücutunda hem de cansız ortamda bulunurlarKüçük moleküllü olupdevamlı ve yeterince bulunması gerekirCanlılar bu bileşiklere gereksinim duyarBesin olarak kullanılan inorganik maddeler “mineraller ve su” sindirilemezlerEnerji vermezlerBunlar düzenleyici maddelerdirKarbon elementine sahip olmayan tüm moleküller İnorganik Bileşikler olarak adlandırılr 1) SU Dünya üzerindeki yaşamın tamamı suya bağlıdırTüm yaşayan dokuların %70-90’ı sudurYaşamı karakterize eden tüm tepkimeler su içeren ortamlarda yer alırlarSu hayat için gerekli olan en önemli moleküldürBir insanyiyeceksiz haftalarca yaşayabilirAncaksusuz sadece birkaç gün yaşayabilirVücut için gerekli olan su miktarı günlük çalışma durumumuza göre değişirGünde ort15-25 lt su almamamız gerekirYaşa göre vücut ağırlığının %40-%75’i sudurYaşlandıkça vücuttaki su oranı azalırBu su dışardan alındığı gibivücutta ara ürün olarak oluşur Canlı organizmanın büyük bir kısmı su moleküllerinden oluşmuşturOrganizmaların yapısındaki su oranı %65-95 arasındadırBu oransu bitkilerinde %98’e kadar yükselmektedirTohumlarda ise su oranı %15’den %5’e düşerBütün hücreler bir sulu çözeltide bulunurHer türlü madde değişimin “doku sıvısı”denilen çözeltiyle sağlarlar • Su kimyasal tepkimelerde rol alan çok iyi bir çözücüdürBu sayede sindirime büyük ölçüde yardımcı olurSu molekülünün belirgin bir polaritesi ve hidrojen bağı oluşturmak için büyük bir eğiliminin olması nedeniyle suhem iyonik hem de iyonik olmayan maddelere karşı çok iyi bir çözücüdür • Su pek çok organizmanın vücudunda taşıyıcı ortam olarak görev yaparMaddelerin vücutta bir bölgeden diğer bölgeye taşınması suyla sağlanırAyrıcasu besin maddelerini kan plazması olarak taşır • Su metabolizma olaylarını hızlandırırEnzimler ancak sulu bir ortamda çalışır • Idrardaki su boşaltımaterleme olayı ile de dolaşıma yardımcıdırTerleme olayında vücut ısısının fazlası dışarıya suyla atılırBöylece vücut ısısı dengelenir • Su bitkilerde ‘fotosentez’ ana elemanı olarak bu canlılar için de çok büyük önem taşır • Ayrıca su absorbe ettiği fazla ısı ile Dünya’mızın çevresel ısısını düzenlerBöylece hem çevresel ısı çok yükselmez ve saklandığı için ısı kaybolmaz 2) MİNERALLER • Sindirilmeden direk olarak kana alınırlarEnzimlerin yapısına katılırlarVitaminlerle birlikte düzenleştirici olarak görev yaparlarVücudumuzda Cl P S ve N elementlerinin asit bileşikleriyle Na K Ca Mg Fe Mn ve Cu metallerinin baz özelliğindeki bileşiklerine rastlanmaktadır • Mineraller hücrede proteinkarbonhidratyağ gibiorganik maddelere bağlı olarak bulundukları gibi hücrede tuz halinde de bulunabilirler • Minareller vitamin-hormon-enzim vb moleküllerin yapısına katılır70kg ağırlığındaki bir insanda ortalama 3 kg mineral tuzları vardır • Organizmanın yapısında az da olsa minerallere ihtiyaç vardır Mineraller kanın kanın osmotik basıncının ayarlanmasında kas kasılmasındakanın pıhtılaşmasında ve sinirlere uyarının iletilmesinde önemli role sahiptir • Minareller bazı enzimlerin yapılarına katılarak katalizör görevi yapar • İdrarter ve dışkı ile dışarı atıldığından mineral içeren besinlerin düzenli olarak vücüda alınması gereklidirYiyeceklerde bulunan ve mineral olarak adlandırılan bütün maddeler aslında tuzdurYeterli mineral içermeyen besin maddeleri ile beslenilirsetuz atılması devam edeceğinden kas krampı gibi bazı bozukluklar görülürSıcak ortamlara maruz kalan insanlar daha fazla terledikleri için dışarıdan yeterince tuz almalıdır Sodyum ve klor bütün vücut sıvıları içinde iyon olarak bulunurAncak kan gibi hücre dışı sıvılar içindeki bu iyonların miktarı daha fazladırSodyum ve klor dokularda suyu tutarak vücudu su dengesini sağlarSodyum ve klor kas ve sinir sistemi işlevleri için gereklidirAncak bazı böbrek hastalıklarındayüksek • tansiyonu olan insanlarda suyun az alınması gerekirÇok küçük çocukların böbrekleri fazla tuzu süzemediğinden fazla miktarda alınan tuzdan zarar görürler • Sodyumla birlikte vücut sıvılarında bulunan ve hücrelerin çalışmasını kontrol eden mineral potasyumdurVücutta hücre ara sıvısı ile hücre sıvısı arasında bir sodyumpotasyum oranı vardırSodyum gibi potasyumun da büyük bir kısmıtüketilen besinlerden kolayca emilirFazlası böbreklerden atılırİshal gibisu kaybının fazla olduğu durumlarda potasyum kaybı da fazla olur • Vücutta en bol bulunan mineral kalsiyumdurKalsiyumun büyük bir kısmı fosforla birlikte kemiğin ve dişin yapısına katılırGeri kalan kısmı kasların kasılmasında sinirlerdekanın pıhtılaşmasında ve bazı enzimlerin çalışmasında görev yaparVücuda alınan kalsiyumun bir kısmı emilirEmilmeyen kısmı dışkı ile atılırD vitamini kalsiyumun emilmesine etki ederVücuda fazla kalsiyum alınsa bile D vitamini yetersiz olursa kalsiyum bağırsaklarda emilemezKüçük çocuklarda kalsiyum ve D vitamini yetersizliğine bağlı olarak’raşitizm’ denilen hastalık görülürYetişkin insanlarda potasyum kaybı ile ‘osteomalazi’ denilen kemik yumuşaması hastalığı ortaya çıkarVücutta en bol bulunan minerallarden biri de fosfordurFosfor kalsiyumla birlikte kalsiyum fosfat şeklinde kemiklerin ve dişin yapısına katılırFosfor nükleik asityağprotein ve karbonhidrat gibi moleküllerin yapısına da katılırVücudun yapısına katılan minerallerden biri de demirdirVücudumuzdaki demirin yarıdan fazlası kana kırmızı rengini veren hemoglobinin içinde bulunurDemir aynı zamanda kas proteinleri karaciğerdalak ve kırmızı kemik iliğinde bulunurVücuda yeteri kadar demir alınmamamsı yada vücuttan atılan demir miktarının alınandan fazla olması durumunda demir yetersizliği başlarDemir eksikliğindehemoglobin yapılamaz ve ‘kansızlık’(anemi) görülürDemir bakımından zengin yiyeceklerle beslenmek sureti ile kansızlık önlenirİyot tiroid bezi hormonu olan tiroksinin yapısına katılırVücuda yeteri kadar iyot alınmazsa tiroid bezi iyi çalışamaz ve tiroksin hormonunu az salgılarTiroksinin az salgılanması tiroid bezinin büyümesine neden olurBasit ‘guatr’ hastalığı denilen bu durum lahanayı çok tüketen insanlardabulunan bir madde tiroid bezinde iyot bağlanma tepkimesini engellemektedirSülfatlar kaslarda bulunur ve proteinlerin yapısına katılırFlüor dişlerin yapısına katılırFlüorün azlığı dişlerin çürümesinefazlalığı dişlerin sararmasına yol açarBakır bazı enzimlerin yapısına katılır • Yani kısaca ; • • Vücut içindeki birçok enzimin ve hemoglobin gibi moleküllerin yapısını oluştururlarBunlardemirfosfor gibi elementlerdir • • Kemiklerin ve dişlerin normal olarak gelişmesini sağlarlarBunlar için gerekli olan madensel maddeler kalsiyum fosformagnezyumdur • • Vücut ve hücre sıvısının osmotik basıncını düzenlerlerBunlardan hücre içi sıvıda sodyumklorhücre dışı sıvıda potasyummagnezyumfosfor bulunur • • Sinirsel uyarı iletiminde kas kasılmasında Kanın pıhtılaşmasında rol alırlar 3) ASİT - BAZ - TUZLAR a) Asitler Su içersinde çözündüğünde H+(hidrojen) iyonu veren bütün bileşikler asit özelliğindedir Asitler turnusol kağıdının rengini maviden kırmızıya dönüştürür Asitlerin tatları ekşidirAma kuvvetli olanlar tadılamazYapılarında karbon içeren asitlerin çoğu organik asittir Laktik asit (CH3-CHOH-COOH) ; organik asite hidroklorik asit(HCI) ise inorganik asite örnek verilebilir Ayrıca asitler ayıraç olarak kullanılır(=Nitrik asit protein ayıracı olarak kullanılır) Protein + derişik nitrik asit(HNO3) >>>> ısı >>> sarı renk oluşur b) Bazlar Suda çözündüğü zaman hidroksil iyonu (OH-) veren bileşikler bazik özellik gösterir Bazlar turnusol kağıdının rengini kırmızıdan maviye dönüştürür Yapılarında genellikle karbonazot bulunduran bazlar organik bazlardırMetilamin (CH3NH2) organik baza;sodyum hidroksit(NaOH)potasyum hidroksit (koh) gibi bazlar ise inorganik bazlara örnek verilebilir Tadları acıdır Ba(OH)2KOHCa(OH)2NaOH gibi bazlar solunum ve fermantasyon deneylerinde CO2 tutucu özelliklerinden dolayı ayıraç olarak kullanılırBunlar aynı zamanda nem tutucu olarak da kullanılır Asit – Baz Dengesi Ortamın hidrojen iyon yoğunluğunun negatif (-) logaritması asitliğin hidroksil iyon yoğunluğunun (-) logaritması ise bazikliğin derecesini verir H+ iyonu arttıkça ortam asidiktir ve pH 0 ile 7 arasında bir değer gösterirOH- iyonu arttıkça ortam baziktir ve pH 7 ile 14 arasında bir değer gösterirH+ iyonu ve OH- iyonları eşit miktarda ise ortam nötrdür ve pH’7 dir PH değeri organizma için çok önemlidirBiyokimyasal tepkimelerin gerçekleşebilmesi için pH’ın belirli bir düzeyde tutulması gerekirpH’daki çok az bir değişiklik bile biyokimyasal tepkimeleri olumsuz etkilerBu nedenle pH değerinin sabit kalması gerekirİnsan kanının pH’ı 74’e eşittirİnsan kanının p H’I 7’ye düşerse ya da 78’in üstüne çıkarsa ölüm olayı meydana gelirBazı bakteri ve mantarlar asidik ortamlarda yaşayabilirfakat bazik ortamlarda yaşayamazlar c) Tuzlar Asitlerle bazlar karıştığında asitin H+ iyonu ile bazın OH- iyonu birleşirBu birleşim sırasında bir molekül su açığa çıkar ve tuz meydana gelir HCI + NaOH =H20+ NaCL Hidroklorik asit + sodyum hidroksit(baz) = su + sodyum klorür (tuz) Hücrenin içinde ve hücrelerin arasında çeşitli mineral tuzları vardırBunlar içinde en önemlileri sodyumpotasyummagnezyum ve kalsiyum tuzlarıdır |
|