Psikolojik Ana-Baba Olabilmek |
09-06-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Psikolojik Ana-Baba OlabilmekHer çağda ve her toplumda en temel ve doğal birim olarak var olan aile, tarihi ve sosyolojik bir gerçek olmanın yanında toplumlar için hayati bir anlam taşımaktadır İşte bu öneminden dolayı geçmişte ve günümüzde aile ocağı olgusuna her zaman sahip çıkılmış ve benimsenmiştir Yapılan çalışmalar ve kamuoyunun beklentisine göre de gelecek içinde de bu durum söylenebilir Gelişmiş sanayi toplumlarında çocuğa yönelik olarak aileye düşen görevlerin başında çocuğa “psikolojik destek”vermek olduğu ve başka hiçbir grubun bu görevi sağlıklı bir şekilde yapamayacağı kabul edilen bir gerçektir Bu toplumsal kurum çocuğun ihtiyaç duyduğu şefkat, sevgi, güven ve ait olma açlığının karşılandığı en doğal kaynaktır(Özmen, 1989 S1) İnsanlarda çocukluktan başlayan bir sıvazlanma (Fiziksel temas iletisi ) ihtiyacı vardır Bu durum onların varlığının onaylandığına ilişkin en önemli göstergedir Özel eğitime muhtaç veya gelişimi engellenmiş bir çocuğun sosyal, akademik, psikolojik ve diğer alanlarda kendisini ifade etmesi çok zordur Çocuk bu durumda olumsuz bir şekilde de sıvazlanmayı sağlıyorsa (örneğin fiziksel ceza sonucunda) buna yol açan davranışları pekiştirir Bu nedenle sevilmediğini ve istenmediğini hisseden, yoğun olarak sıvazlanmayı ancak dayak yediğinde hissedebilen bir çocuk dayak yemesine neden olabilecek davranışları sergiler (Akkoyun,1995 S7) Anne-Babanın sevgisini koşulsuz olarak algılayan çocuk hayattan zevk alacak ve özelliği ne olursa olsun kapasitelerini geliştirebilmek için hem içsel hem de dışsal desteği bulacaktır Çünkü o psikolojik yeterliliği olan ana-babaya sahiptir Biyolojik ana-babanın yanında bir de “ psikolojik ana-baba”dan söz etmek mümkündür Biyolojik ana-baba çocuğa sahip olma olarak tanımlanabilir Psikolojik ana-baba ise ister çocuğa sahip olsun ister çocuğa sahip olmasın kendilerinde analık ya da babalık nitelikleri bulunan kimsedir (Günçe, 1987 s218) Psikolojik ana-baba kavramının geniş bir alan kapladığı söylenebilir Çünkü bütün yetişkinler psikolojik bir ana-baba görevi ile yükümlüdür Öğretmen, dadı, doktor sürekli ya da zaman zaman ana-baba yerine geçen kişileri de içine alan bir kavramdır Çocuk bakım konusuna önem veren bir seçmenin de psikolojik ana-baba olduğunu söyleyebiliriz Çocuğa ve çocukluğa karşı duygu, düşünce ve davranışlarının temelinde sevgi bulunduran herkes psikolojik ana-babadır Ana-babanın çocuklarını sevmesi, benimsemesi, güven duygularını geliştirmesi ruh sağlığı ve uyum açısından son derece önemlidir (Tanyeli, 1965 s114) Çünkü fiziksel ihtiyaçların giderilmesi ne kadar önemli ise duygusal gelişim içinde psikolojik ana-babanın özelliklerinden olan sevgi, kararlılık ve koşulsuz kabul olgularına dayanan güven duygusu ihtiyacının giderilmesinde de o kadar önemlidir Psikolojik ana-babanın niteliklerini ana hatlarıyla aşağıdaki gibi belirmek mümkündür
Bir bayan için annelik olgun kadınlığın başlangıcıdır ve onun kadınlık kimliğine bir yön katar Bir diğer insanın sorumluluğunu üstlenmeyi gerektiren bu olay, normal annelik sevgisini filizlendirdiği gibi, kendi bağımsızlık sorunlarını çözememiş bayanlarda bazı çatışmalara neden olabilir Anne-çocuk ilişkisinde annenin duyguları çocuklarda da benzer duyguların yaşanmasına neden olur ve sonuçta annenin kendiside etkilenir Anne iki ayrı özdeşim yapmak zorundadır Bir yandan ihtiyaçlarını karşılayabilmek ve bakımını üstlenebilmek için çocuğuyla özdeşleşmesi, öte yandan bunun için gerekli gücü bulabilmek için kendi annesi ile özdeşleşmesi gerekir Özellikle ikinci tür özdeşleşme, kendi çocukluğu mutsuz geçmiş bir bayanda anksiyete duygularının yaşanmasına ve bastırılmış bazı anıların canlanmasına neden olur Özellikle çocuk özel eğitime muhtaç bir birey durumunda ise buna yönelik duygulara eşlik eden daha değişik duygularda ortaya çıkmaktadır Anneleri ile güvene dayalı bir ilişki içinde olan çocukların, diğer yetişkinler ve akranlarıyla daha rahat ilişkiler kurmakta olduğu gözlenmiştir Bu durum çocukların özellikle benmerkezci olmalarını engellemektedir Çünkü çocuk bu süreçte benmerkezci olmayı engelleyen davranışlardan “ paylaşmayı” öğrenir Bunu sağlamak için önemli olan annenin çocuğu ile sürekli birlikte olması değil, önemli olan birlikte olduğu sürede çocuğu ile iletişimini nasıl olduğudur ( Hortaçsu, 1991 s58) Doğumdan itibaren çocuk, fiziki ve sosyal çevresine uyum savaşı içindeyken, bu savaşta en büyük desteği anne-babasından alır Çocuk bu sürecin sonucunda; ya kendini ifade edebilmeyi, kendi kendini yönetebilen bir birey olabilmeyi ve kişilikli olmayı ya da içine kapanmayı, pasifliği, kendini ifade edememeyi ve en önemlisi silik kişilik durumunu öğrenir Bu süreçte çocuğun öğrenme yöntemi taklit olduğuna göre modelin de kişilikli, sosyal ve kendini bütün yönleriyle tanıyan birisi olması gerekir Bunu başarabilen psikolojik ana-baba olma yeterliliğine sahip kişilerdir Çocuk bu modelleri kendine örnek alır ve hayatı bu yolla öğrenir (Yavuzer, 1990 s107) Humphreys (1998), sağlıksız ve sağlıklı ailelerdeki iletişim kalıplarının listesini yapmıştır (akt: Nazlı,2000s 211) Ona göre sağlıksız bir ailenin iletişim kalıpları şöyledir:
Özürlü çocuğa sahip ana-babanın çocuğa yönelik duygusal tepki alanlarının başında öfke ve suçluluk duygusu gelmektedir Bu duygular o kadar yoğun yaşanır ki bunlar çocuğa yönelik tutumları belirleyen temel faktörler gibidir Psikolojik ana-baba olma niteliğine sahip olan ailelerde bu tür çocuklar kendi durumlarını daha kolay ve gerçekçi bir şekilde kabul ederler Çünkü çocuk kendini kabul etmeyi ana-babasından öğrenmiştir Bunun sonucunda çocukta hem kendine ve hem de çevreye karşı oluşan sevgi şu ilaaai izler “seviyorum çünkü seviliyorum” özürlü çocuğa sahip olmanın bir tür cezalandırılma olarak algılanması, anne-babaların çocuklarına yönelik tutumlarını belirleyen önemli bir faktördür Çocuğa yönelik tutumlarının temelinde bu olumsuz duyguların etkilerin azaltmaya yönelik uğraşlar vardır Çocuğun anne-baba tarafında bu şekilde algılanması onun kapasitesi ölçüsünde gelişmesini engelleyen en önemli hususlarda bir olarak karşımıza çıkmaktadır SONUÇ VE ÖNERİLER Woolfolk (1998), Kendini kabulü, bireyin kim olduğuna ilişkin oluşturduğu bilişsel bir yapı olarak tanımlamaktadır Bu yapıda her şeyden önce kendimizi severiz, başkalarını severiz Kendimizi sevmek zorundayız En çok sevdiklerimiz, bize kendimizi en çok sevdirmesini bilenlerdir En çok nefret ettiklerimiz bizi kendisinden en fazla soğutan kişilerdir Sevdiklerimize karşı cömert davranırız Onlarla kendimizin bildiği, başkasının bilmediği yönlerimizi paylaşır ve açılırız Yavuzer (1993)’e göre, ana-babaların çocuklarına korku silahını çevirmeksizin sorumlu, işbirliğine yatkın, kendi kendini disipline eden, yapıcı ve yaratıcı bireyler yetiştirebilmeleri ancak onlarla kuracakları sağlıklı iletişim ortamına bağlıdır Bu da, anne babaların susmayı öğrenip çocuklarını dinlemeleri ile mümkündür (akt: Nazlı2000s220)Başka bir ifade ile çocuklarla sağlıklı iletişim kurmak için temelde onları duymak, dinleme becerisini gösterebilmek ve ne demek istediğini anlamaya çalışmak yatar Günümüz toplumunda aileler çocuk sahibi olmadan önce kendilerine bir takım sorular sorarlar Genellikle sorulan sorular; “ biz çocuğumuzun geleceğini ne kadar garanti altına alabiliriz ve onun özellikle gereksinimlerini karşılayabilir miyiz” bu sorulara verilen cevaplar sonucunda belki de çocuk sahibi olunuyor Anne-babanın çocuk sahibi olduktan sonra çocuğuna yönelik olarak atfettiği bir takım rolleri olmaktadır Bu rolleri belirleyen temel öge, çocuk sahibi olmadan önce sorulan sorulardır Anne-baba çocuğun geleceğine ilişkin olarak yaptığı şeyler daha çok onların maddi yönde bir engelle karşılaşmamalarına ilişkin önlemler olmaktadır Bu tutum ister normal olsun, ister anormal olsun çocuğun kişilik gelişiminde olumsuzluklara yol açabilmektedir Ailelerin çocuk sahibi olmadan önce kendilerine sormaları gereken temel soru (biz psikolojik ana-baba olma özelliğine sahip miyiz?) Psikolojik ana-baba özelliğine sahip olup olmadığımızı aşağıdaki sorulara cevap vererek öğrenmek mümkün olabilir;
|
|