Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Psikoloji / Sosyoloji / Felsefe

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
cinsel, pedagojinin, tarihi

Cinsel Pedagojinin Tarihi 1

Eski 09-06-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Cinsel Pedagojinin Tarihi 1



İnsanın doğumdan başlayarak yaşamının her noktasına ulaşan tutkularından biri aşksa, diğeri de aşkı oluşturan yaşamdır Ne aşkın biteceğine inanılır ne de yaşamın Ölüm gelip çattığında bile birçok inanışa göre yeni bir yaşam başlayacaktır Yalnız yaşayan erkekler, diğer tarafta hurilerle evlenecektir Ataerkil dönemde yazılan kitaplarda, ölüm sonrası, kadınlar için cinselliğin yaşamsal bir uzantısı elbette yer almamıştır, ancak; onlar da ölüm sonrasında ölüm öncesi ahlaklarına göre mutlu edilecektir
Yaşam kendi özünü bir bedene bağlı olmaksızın her zaman sürdürecektir sanki Beden, yaşamın gereği ilişkilerin biricik sahibi değilmiş gibi bir red olarak binyıllardır süregelmiştir Eski uygarlıklarda ölülerin yanına yiyecek-içecek konulduğu gibi, takılar ve süs eşyaları da merhuma, yeni yaşamında yoksul gözükmemesi için bırakılmıştır Çünkü ölüler bir ‘anlam’da ölmemiştir İnsanlar düşlerinden kendilerini nasıl soyutluyorsa, ayrıştırıp bir başka yorumla başka bir dünyaya yerleştiriyorsa, sevdikleri insanın ölümünü de olurlayamazlar Öbür dünyada ölülere kılavuzluk eden el kitapları; Swedenburg’un yazıları, Tibet’in Bardo Thödöl’ü (Ölüm sonrası düzlemdeki özgürlük), Mısır’ın Ölüler Kitabı hep ölüye olan sevginin yapıtları olarak yazılmıştır

Yaşamın insanı ateşleyen ve dinginleştiren vıcır vıcırlığı, sıcaklığı kadar ölümün buruşukluğu ve donukluğu terazinin kefelerindedir Borges, Bardo Thödül’de “Bazısı maymun kafalı ilahlardan kurulu bir jüri huzurunda” yaşam terazisinin kefelerinden birine siyah çakıltaşları konduğunu, ölüler kitabında ise terazinin kefelerini tüy ve yüreğin karşılıklı olarak paylaştıklarını aktarır
Yürek; yaşamı, tüy ise dürüstlük ve gerçeği simgeler Baharın yeşili kadar sonbahar yapraklarının ölümü de ‘duygusaldır’, ‘romantiktir’ ama kuru yapraklar yeniden aynı ağaçta bir süre sonra yeşillenecek, neredeyse kendini tazeleyecektir Doğa, yaprakları öldürmemiş, ağacı tazelemiştir, canlıdır, çünkü ölüme inanılamaz Ya insanın ölümüne İnsanın ölümünün inanılacak, katlanılacak hiçbir yeri yoktur Hele duygulanımları daha farklı bazı insanlar hiç inanamaz Hiç ‘inanamayan’ hiç ‘katlanamayan’ hiç ‘kabullenemeyen’ ya da bir başka kabulü getiren insanların yaşama biçimi ve uygulamaları her çağda başka olmuştur İşte, burada Borges’in düşsel varlıklar kitabına göz atmak yararlı olacaktır
“Valkürler eski Germen dillerinde ölüseviciler anlamına gelir İskandinav mitolojisinde silah taşıyan sevimli kızlar olarak buluruz onları Yaygın inanışa göre savaşta şehit düşenlerin ruhlarını, Valkürler o dinin epik cennetine götürürlerdi Ölüler konağı Valhalla’da, savaşçılar gün doğumundan gün batımına dek döğüşürlerdi Sonra da döğüşte ölenler Valkürler tarafından öpülüp yeniden yaşama döndürülür ve hep birlikte tanrısal bir sofrayı paylaşırlardı


/Çünkü kızoğlan kızlar toplamışlardı tüm güçlerini/”
Ölüme inanmayan ‘kızoğlan kızların’ ölüme inanmayan ‘genç oğlanların’ yakınları Valkürlerin öpücüklerine muhtaç mıydı? Bilmiyoruz Ancak aktarılan öyküyü içeren çağlardan sonraki yıllarda ‘Valkür kadınlar’ yine ölülerle ilişkiye geçmişlerdir Ortaçağ hıristiyanları kendilerinin Valkür olduğunu iddia eden çok kadını ‘cadı’ diyerek yakmıştır
Mısır’ın Ölüler Kitabı’ndaki yazıların önemli bir bölümünde de ölüyle canlının sıkı fıkı ilişkisinden sözedilir İsis ve Osiris’in her biçimiyle çok konuşulan öyküleri de böylesi bir canlı-ölü ‘temas’ının terazisini tutar Piramitlerde aktarılan şöyledir:
“İsis, Osiris’i Horus biçiminde dirilttikten sonra onu gökyüzüne, tanrıların karşısına, yeni şekillere doğru çıkardı ‘Kardeşin İsis, aşkınla sana mutlu geliyor, onu fallusun üstüne koyarsın ve tohumun ona dahil olur” (Mısır’ın Ölüler Kitabı Albert Crampdor)
Aile yapısının anaerkil olduğu dönemlerde daha çok kadınlara verdiği ölüsevicilik ve dirilticilik ‘yeteneği’ şimdi ilk sahibinde değildir Artık amacı tanrısal olmayan, dini anlamda bir diriltme amaçlamadan yapılan canlı-ölü aşkına ve ilişkisine de bir başka isim veriliyor Ölüyle ilişkiye geçmenin, ölüyü canlı yerine koyup ‘ölüm’ü dikkate değer bile bulmamanın, farkına varmamanın da bir adı vardır Buna Nekrofili denilegelmiştir Ölüyle ilişkiye geçip sakatatçı misali ciğerini, yüreğini parçalayana da yiyene vampir ya da yamyam denilebilir Günümüz hastanelerinde, verilecek üç otuz para için telefon edecek morg hademesinin ‘acil’ çağrısını bekleyen ‘ölücü’ ler artık erkektir ve tıbbın gelişimi ile organ tüccarlarıyla yaşamlarını paylaşmak zorunda kalmışlardırİlk sıra herkesten önce ölücü’nündür eşcinsel erkek ölücüler penisi ölü katılığında erekte ederek amaçlarına ulaştıktan sonra sıra organ tüccarları gelir
Valkürler ve fallus özlemiyle yanan İsis, Osiris’in penisini balıklar yediğinden mi(!) bilinmez ölücülükten istifa etmiş gibidirler,onların tanrıçalıkları ölü erkeklerden aldığı spermlerin den olan erkek çocuklar tarafından bitirilmiştirOnlar erkek eşçinsel ölücü erkeklerden önce taze bir ölünün penisine ip bağlayıp, ucuna taş takıp,açık bacaklarının arasına sarkıtarak ölü katılığında erekte bir penis elde etmeyi başarmışlardırVe bu yüzden Osirisin penisi ve haznesindeki dölleri İsis in ana tanrıçalığını tanıyan ilk ataerkil rakibi tarafından sonsuza dek yok edilmiştirValkürler bir anlamda amaçlı olarak ilişkilere girmişler ve erkeklerle ilişkilerin az olduğu zamanların anaerkil geleneğini sürdürmüşlerdir,ölümden yaşam devşiren anaç Valkürler, şimdilerde kendilerini canlı ile ilişkilerinde bile sıkarak ölüye çeviren, erkeği kabullenemeyen, belki okşamasını olurlayan vajinismuslara dönüşmüş gözükmektedirler
Toplumsal onaya bakarsanız, ölüyle ‘birlikte’ olmak dehşet vericidir ‘Birlikte olmak’tan anlaşılan aynı yerde saatler geçirmekse birçok insan için bile bu çok zordur Geceleri mezarlıkta kalmak, ölü odasında onunla aynı ‘soğuk’ mekanı paylaşmak her babayiğidin harcı değildir Ancak, çok profosyoneller, mezar bekçileri, morg hademeleri ve ölü yıkayıcıları çok doğal yaklaşırlar ölüye Ölüsevicimiz bir profosyonel kadar doğal sayar ölü bedeni O, toplumsal korkulara ve inanışlara karşıdır, sessiz bir isyan içindedir Ölüm’ün soğukluğuna varmamak için ılık bir vücut her zaman yeterlidir Topluma karşı bir apati, bir duyarsızlık geliştirmeye eğilimlidir Topluma karşı duyarsızlık geliştirmemiş olsa yaptığı işin hiçbir zevki de kalmayacaktır Morg odasının soğuk mermerlerinde sevgilisini okşayan ölücü, mastürbasyonu tercih etmeyecek kadar onurlu, değerlere karşı gelecek kadar isyankardır Öte yandan karşı gelmelere, itirazlara dayanamayacak kadar aciz ve çekingendir Oturmamış, bölünmelere uğramış kişiliğindeki bir çeşit ergenlik kültürü ve psikopatisi ile kimi zaman sempatik, kimi zaman da dışa dönük bir geveze olarak çıkar karşımıza Kendi dışkısını bile seven, hatta ortaya bırakabilen ölücü aslında yaşamın çok içindedir ve gerçekçidir Canlılar dünyasında yapamadığını ölülerle birlikte yapmaktadır Kendi özüne yönelik yaşamaktadır Hiç kimsenin ahlaklı, erdemli ve dürüst yaşamayı öne çıkarmadığı bir dönemde ölücümüze kızmak olası değildir Değerleri oluşmamış diyebileceğimiz ölü tutkunu, aslında binlerce yıldır yapılanı yapmaktadır Aristo’nun deyişiyle “niceleri vicdanlarını kerhaneye gönderip davranışlarını kurallarına uyduruyor”sa da o böyle yapmaz Kendi bencilliğinde yalnız ve çirkin bir ilişki yaşar Doğal olmadığını bilir, konunun fazla dillenmesini sevmez Kendini de fazla saklamaz Karşı gelmeyi ve itirazı sevmeyen baskıcı kahramanımız bir çok insan tarafından iğrenç ve suçlu bulunmuştur Montaigne’ın, belki de onun için şöyle diyesi olmuştur;
“Böylesine tiksindirici olmak bir suçlu için ne şeref! Adelet dokunmayı, bakmayı suç sayıyor bu suçluya Cezasının ağırlığı ona özgürlük, dokunulmazlık kazandırıyor

Suçluluk ya da kötü doğmak gibi bir şey var mıdır? Suçluluk öğreniliyor mudur? Doğal ki öğrenilir Geneleve giden genç, altında yatan kadın kendisinden habersiz umarsızca sigarasını tellendirirken onunla hiçbir duygulanım paylaşmadan boşalmanın peşine düşmüştür Tepkisiz, aciz bir kadınla ölü bir ilişki yaşadığı için geneleve giden kişiyle toplum uğraşmaz Genelev mantığında partnerin tepkisinin önemi pek yoktur Partnerin katılımının ve tepkisinin aranmadığı bir ilişkidir ve parayı verene aittir tüm cinsel hazlar Tır şoförlerinin verdiği ismiyle Amerikan yapımı şişme plastik kadın, ‘baldız’ da tepkisiz bir partnerdir Doğal ki daha çok kadınlar tarafından kullanılan yapay penisler, doğal mısır koçanları da itirazsız ve kaprissiz güzel partnerlerdir Kaldı ki mastürbasyon sırasında kullanılan aygıtlar ya da partnerler, kullanımcıyı ayrı kılar Ölücü bir mastürbatör gibi koku, düşgücü, daha uzun süreli aşk yapma istek ve arzusuna sahip değildir, pratiktir İnsan şeklindeki karşıt cinsini ya da hemcinsini, ölü olursa daha çok sever Çünkü ölüler tepkisiz ve itirazsızdır Ulaşılması, elde edilmesi kolaydır Genelev ile başlayan bir cinsel yaşam sonrasında ya da ‘baldız’ ile ilişkiden sonra toplum tarafından istenen evlilikse, gelin hanımın da aynı kurallara uyması istenecektir elbet Namuslu bir evli kadın da ölücüyü çeker Başka isimlerle anılmamak için tepkilerini gizleyen kadının masumluğu ve duyarsızlığı ölücüyü çeker İşte bundan sonra ölüm ile yaşamın çizgileri karışır Kendi hakimiyeti, kendi yaşam canlılığı ve egosantrizmi öylesine birbirine karışır ki kadın ölülerle, canlı ölülerin hiçbir farkı kalmaz Yaşam başkaları için olunca önemini yitirir ve silikleşir
Tersinin, bir başka deyişle partnerin tepkisinin aşırı olması da sevgili Marki’miz; Sade Hazretleri’nin ruhunu şad edecek bir duygulanımdır Sade, ölücümüzün tersine şöyle düşünüyordur: “En yüksek kertedeki çekicilikler bile boyun eğme ve katlanma edimleri, karşımızdaki kimselerce bize sunulmuş olmadıkça, sıfırdırlar; ve nesnenin isteğine göre kıyıcı hareketlerde bulunmak gerekir Daha yüksek zevklere ancak bu istek gerçekleştikçe ulaşılabilir
Ancak her eğilime de saygısı vardır üstadın Sözü neredeyse şöyle bağlıyor; “Duyguların zevklenmeyle bitişik bütün yönleri, düşler üstünde tünemektedir Kişioğlu mutluluğunu ancak düşgücünün isterlerini, aaaiflerini yerine getirirken yakalayabilir” (Sade’ı Yakmalı mı, Simone De Beuvoir, Çev Cemal Süreya)

Ölü ile ilişkide topluma ters gelen Sade’ın dediği gibi ‘boyun eğme ve katlanma’ ediminin sunulmamış olmasıdır Ama düşünce Sade’ça değil mi? Öyleyse şöyle denilmeli; ölünün fikri alınmamıştır ya da merhumun ölü vücuduna bir tecavüz vardır Fikir alma ya da tecavüz, her ikisi de ölüyü canlı yerine koyduğu için ölücü için geçersizdir Onun gerçeği başkadır O, Sade gibidir Bir yandan ‘kimse benden daha fazla zevk alamaz’ı uygularken aynı benmerkezciliği paylaşır

Daha çok şairliği ile bilinen Trayan Petrovski de Kahire Büyüsü adlı denemelerinde negrofiliye takılmadan geçememiştir Mısır’daki büyükelçilik yıllarında Petrovski’nin başından, gözlerini yuvalarından fırlatan bir olay geçmiştir Mısır Müze’sinin müdürüyle beklemediği bir anda tahnit için işbirliğine giren Petrovski, güçlü kuvvetli ve iriyarı ustaların, cesetlerin iç organlarını temizleme işleminden önce ölenler arasında bulunan kadınlara yaklaştıklarını sezer “Vücutları henüz soğumadan buraya getirilen iki ölü güzel kızın ırzına geçmeleri sahnesi karşısında bulduk birdenbire kendimizi Ustaların baş aktör oldukları bu işten zevk aldıkları belliydi” diyor Trayan Petrovski İşlik amirinin rahatsız olmadığını ve neredeyse zevk aldığını gören edebiyat tutkunu büyükelçi, önce güzel kadın ölülerin işliğe getirilmesini yasaklamayı düşünürse de ölüsever ustaların fikrini almadan edemez ve cevabını aldıktan sonra da yasaktan vazgeçer Ustaların yanıtı şöyledir:

“Bizden sonra gelecek olan bu zanaat sahibi insanların her zaman yapacaklarını biz neden yapmayalım? Dünya durdukça devam edecek bu İnsanlığın nekrofiliden kurtulması imkansız” (Kahire Büyüsü/ Trayan Petrovski/ Era, 1996) Böylesi bir yanıttan sonra şair büyükelçinin şapkası uçtu mu bilinmez, ama en iyi niyetle bile nekrofiliden tamamen kurtulunacağını söylemek olanaksız
Bir öykü de ülkemizde Acid House ve Transpotting flimlerinin uyarlandığı romanları yazan “hortlakların şehiri” lakaplı İngiliz kenti Edinburg ta yaşayan İngiliz yazar İrving Welch tendir
Welch dilimize Olanağanüstü ismiyle kazandırılan kitabının “birinci romansında”hastahane sahibi , pedofilisi de negrofilisi kadar güçlü olan,çok zengin ve aynı zamanda ünlü bir karakteri anlatırken onun genç ölülerin penise erekte edici süt şiseni bağlamasını anlatır
Nedir,
İnsanların tepkisizliğinden zevk alan hatta çıkar sağlayan kesimlerin hakimiyeti sürdükçe “ölücüler yaşayacak Sevgiyi bilmeyenler katılımı da bilmeyecek, karşılıklı duyumlara önem vermeyecek”
Oysa, “Aşk karşılıklı duyumlar, uyumlar isteyen ilişkidir Başka zevkleri aynı cinsten karşılıklarla ödeyebilir Ama bundan aldığını aynı cins bir ilişkiyle ödemek zorundadır” (Montaigne, Denemeler)
Ölücünün zevki, karşılıklı uyum’u yakalayamamanın önemini reddetmektedir Duyumları zayıftır ve ilişkinin karşılığını aynı cinsten ödemek niyetinde değildir

Bir başka insanın acizliğinden yararlanmak yalnızca bir ölüyle ilişkide mi açıktır? Fırsatlardan yararlanmanın en açık, en yalın biçimine düşmek; ne toplumsal kuralları ne içsel değerlendirmeleri ne de yaşadığını reddetmek, yalnızca ölücüye mi ait? Hangimizin ölücü bir yanı yok? Hangimiz ölülerimizi sevmiyoruz? Sevgimiz karşılıklı mı? Eğer doğal olan karşılıklı sevgi ise, hangimiz sevdiğimiz ölülerden hangi karşılığı alıyoruz? Yoksa Aristo’nun deyişiyle davranışlarımızı kitabına mı uyduruyoruz?

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.