Archytas | Makale

Eski 10-24-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Archytas | Makale




Archytas

(MÖ 430 - 348) Pisagorcuların en önemli başarılarının, evreni matematiksel düşüncelerle açıklama çabası olduğunu biliyoruz Ancak, hatırlanacağı gibi, Pisagorcular matematiği sonunda bir sayılar sezgiciliği (mistiği) haline getirdiOnlara göre nesneler arasındaki tüm oranlan sayılarla göstermek olasılığı vardır ve de bu gereklidir Pisagorcular sayılar evreninin gerçek evrenin örneği olabileceğine inanırlar Bu gerçek örneği incelemekle, onun bir görüntüsü olan doğayı da kavramış oluruz Bu anlayış, kuşkusuz abartılıdır Ancak ilk düşünmelerde bu tür abartılara her zaman rastlanırGerçekte doğru ve yararlı olan bu düşünüş, hemen abartılarak her alana uygulanmak istenmiştir Pisagorcuların bir başka özelliği de ikicilikleridir (düalizm) Onlar evrende biri ötekine zıt iki öğenin geçerli olduğunu benimser Bu öğelerden biri sınırsız alandırÖtekisi ise bu sınırsız alanda bir sınır çizendir Sınırsız olan uzaydır Bu uzayda aralık yoktur, bitişiktir Sınırlı olan, bu uzay içine konmuş olan noktalardır İşte bu görüşten hareket eden Pisagorcular Demokritinkinin tam karşıtı bir evren görüşüne ulaşırlar

Demokritin boş bir uzay varsaydığını biliyoruz Oysa Pisagorcular uzayı madde ile aynileştirirler Başka bir deyişle, uzayın aynı cinsten olan sıvı bir madde olduğuna ve sıvı içinde dönüşüm yapan hareketlerde bulunduğuna inanırlar Demokrit ise boş uzayda atomları hareket ettirir Pisagorcular ile Demokrit arasındaki bu karşıtlığın yeni zaman felsefesinde yeniden güncelleştiğine tanık oluyoruz

XVII ve XVIII yüzyıldaki iki karşıt fizik anlayışından biri, Demokritten hareket eder, öteki ise daha çok Archytastan (Descartes fiziği)

Archytas ve yandaşları Demokritin, özellikle dokunma duyumunu temel alışını eleştirir Gerçekten Demokrite göre bize nesnenin gerçek yapısını tanıtan dokunma duyumuzdur Öteki duyumlar bize nesnenin yalnızca görünüşlerini tanıtırlarOysa Pisagorculara göre dokunma duyumuz da bizi, öteki duyularımız gibi, yanıltır Söz gelişi dışardaki şeyler gözümüzde renk etkisi oluşturur Bir şeye dokununca da elimizde sertlik etkisi oluşur Bunun içindir ki dokunma duyumuz, görme duyumuzdan kesinkes farksızdır Şayet nesne gerçek yapısı yönünden renkten uzak-ara yoksun ise, aynı zamanda sertlikten de yoksundur Nesnenin yapısına dönük gerçek niteliği; uzayda yer tutması, yer kaplamasıdırSonraki Pisagorcularla ilgili olarak özellikle Eflâtunun Timaios diyalogundan bilgi ediniyoruz Bu Pisagorcuların gerçek başarısı astronomi alanındadır Onların astronomisi, temelde, modern astronomiye, yani Kopernikin astronomisine çok yaklaşır Pisagorcular, her şeyden önce, dünyayı evrenin sabit merkezi olmaktan çıkaran, onu kendisi de hareket eden bir yıldız olarak anlayan ilk astronomlardır

Pisagorcular evrenin merkezinde bir ateşin bulunduğunu ve dünyanın da bu merkezdeki ateş çevresinde döndüğünü kabul ederler Bu merkezî ateş çevresinde dünyadan başka güneş ve beş gezegen de dönmektedir Oysa İlkçağın ve özellikle de Aristonun bunun tam karşıtı bir görüşü benimsediğini biliyoruz

Aristoya göre evrenin merkezinde dünya vardır Güneş ve öteki yıldızlar dünyanın çevresinde hareket ederler Pisagorculara göre, dünyanın bir yüzü sürekli olarak merkezdeki ateşe dönüktür Bunun içindir ki biz merkezdeki ateşi göremeyiz ve dünyanın bu ateş çevresindeki hareketi sırasında güneş ile yıldızların sanki dünya çevresinde döndüğünü sanırızOysa bu, dünyanın hareketinden oluşan, tamamiyle yanlış bir izlenimdir Bundan sonra dünyanın kendi ekseni etrafında da döndüğünü kabullenmek için ancak bir adım daha atmak yeterli olacaktı ki, bu adım son Pisagorcular tarafından atılmıştır Sonunda Eflâtunun Akademisinden olan bir Pisagorcu bilgin, güneşi evrenin merkezi yapmış ve böylece Kopernike tümüyle yaklaşmıştır

Kopernikin İlkçağın astronomi varsayımlarına yabancı olmadığını, bunları bildiğini, kendi varsayımına öncülük edenleri ciddî bir şekilde incelediğini biliyoruz Gerek İlkçağda, gerek Ortaçağda, Aristonun otoritesinin egemen oluşu yüzünden, Pisagorcuların astronomi alanında vardıkları sonuçlar ilgi görmemiş, her iki çağda dünya evrenin merkezi sayılmış ve öteki tüm yıldızların dünyanın çevresinde döndüğü görüşü benimsenmiştir Böylece Yunan felsefesinin ilk bölümünü, yani bu felsefenin doğa olaylarıyla ilgili olan ilk bölümünü noktalamış oluyoruzBu ilk dönem filozofları özellikle doğa konusuyla ilgilendiler Bunların belirgin niteliği, doğa filozofu olmalarıdır Şimdiye kadar sözünü ettiğimiz filozoflar gerçekte doğa bilginleri olup, biraz da din alanında yenileşme yanlısı düşünürlerdir Bunların hemen hepsi, yalnızca bir konuya ilgi duymamıştır: Bu konu insan ve insanın yaratılışı konusudur Yalnız

Demokrit için, tarih konusunun bir problem oluşturduğunu biliyoruz Demokrit bu kuşağın son örneğidir Ancak bu ilk doğa filozofları ile Demokrit arasında şimdi ele alacağımız bir düşünürler topluluğu vardır ki, bunlar öncelikle insan konusu ile ilgilenmişlerdir Bu filozoflar topluluğunu belli bir isimle anmak gelenek olmuştur: Bunlara Sofistler denir


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.