Apollon

Eski 12-04-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Apollon



Apollon




İlkçağda Yunan denilen varlıkla Akdeniz çevresindeki uygarlık topluluğuna bir yenilik gelmiş olduğu su götürmez bir gerçektir Bu olaya geçen yüzyılda bir ad da takıldı, Yunan mucizesi dendi Mucize gibi gerçeküstü bir terim kullanılması, bu olayın nedenlerinin de, kökenlerinin de o zamanlar pek aydınlanamamış olmasından, kısacası bilgi yoksulluğundan gelmekteydi Yunandan kalma yapıtların, özellikle yazı tanıtlarının çokluğu, bunların Batı uygarlığının bir başlangıcı diye karşımıza çıkması ve gerek doğa, gerekse insan üstüne düşüncesinin o günden bugüne kesintisiz olarak süregelmesi bu olayın bir başlangıç sayılmasına yol açmış, bilimi bir çeşit yetinmeye götürmüş, bir çeşit coşku ile asıl yolu olan inceleme, daha öncesini arama ve anlama çabasından saptırmıştır Ne var ki o gün bugün çok ileri gidilmiş ve elde edilen bulgularla olayın hiç de mucize olmadığı, akılla algılanabilecek tutarlı tarihsel bir süreç olduğu anlaşılmaya başlanmıştır Bilimin de bugün asıl coşkusunu yaratan neden, mucizeyi aydınlatmak yolunda sayısız ipuçlarının hemen hepsinin Anadolu topraklarında bulunması, aydınlığın bir kez daha "Anadolu" denilen güneşin doğduğu ülkeden gelmiş olduğunu gösterir İpuçlarını izlemek, bulguları çoğaltmak ve değerlendirmek durumundayız bugün Bundan ötürüdür ki yeni bilimsel gerçeklerin ışığında yeni yorumlar yaparak denemelerimizi önermekten daha ileri gidemeyiz Ama bu da az çekici bir iş değildir


Böyle bir denemeyi bu sözlükte Apollon tanrının kökenleri ve kişiliği üstüne yapmak istiyoruz Bu tür denemelere bizden önce girişenlerden esinlenerek ve elimizdeki bilgi ve görgülerden faydalanarak Apollon'un bir Anadolu tanrısı olduğunu tanıtlamaya çalışacağız

Friedrich Nietzsche'nin "Tragedyanın Doğuşu" adlı eserinde yaptığı Yunan varlığı üstüne yorum bugün de geçerlidir sanıyoruz Yalnız tragedyada değil, ilkçağın Yunan denilen yaratıcılığında birbirinden ayrı iki öğeyi ayırmak doğru olsa gerek: Bu yaratıcılık iki tanrının simgelediği iki karşıt varlığın birleşmesinden doğmuştur Bu iki tanrı da Apollon'la Dionysos'tur Apollon aydın, durgun, ölçülü gücü simgeler, ışıktır, doğayı görme, varlığı akılla algılama ve akıl yetisine dayanan yöntemlerle biçimlendirme gücü ve yeteneğidir, Apollon plastik sanattır, ama aynı zamanda da öngörmedir, anlama ve kavramadır, ışığın doğayı bir projektör gibi aydınlatıp karanlık kalan sırlarını çözümlemesidir

Ama bu güç, insanı bir seyirci ve bir taklitçi olmaktan da ileri götüremez, yaratıcılık insanın doğaya bir başka türlü coşkuyla karışmasını şart koşar, karanlık güçlerin gizemine ermesini İşte bu gücü de Dionysos, şarap tanrı simgeler Dionysos doğanın kendisi değil, bir ana tanrıça değil de, insana doğayla birleşmeyi sağlayan bir araçtır sanki İnsan için düşünülmüş, yaratılmış bir tanrıdır Nitekim insan dişisinden doğmadır, insana karışır ve insan çilesini çeker, ta ki taşkın gücünün ne denli bir nimet olduğunu anlatabilsin insana Dionysos'un doğudan geldiğini, Anadolu'dan çıkıp Yunanistan'a güç bela girebildiğini efsane bağıra bağıra dile getirir Nietzsche'nin Yunan varlığına özgü en şaşırtıcı yapıtı saydığı tragedyayı bağışlayana kadar akla karayı seçmiştir bu tanrı Ama Apollon, durgun akıl gücü, bütün dallan ve bunları esinleyen pe-rileriyle Apollon öz Hellen varlığı sayılırdı, Nietzsche'nin de bundan şüphesi yoktur herhalde Delphoi tanrısı Apollon bunca bilicilik merkezleri, tapınakları ve efsaneleriyle özbeöz Yunan, yani Yunanistan kökenliydi Bu yanlışlığı bilim Homeros'tan başlamak üzere metinleri iyice okumamış olduğu için işlemiştir Arkeolojinin katkıları da eklenirse, gerçeğin gün ışığına yakında çıkacağı umulur

' ( 1 ) A D I V E E K A D L A R I Apollon adının Yu nanca olmadığı artık herkesçe bilinir Ama asıl kaynağı bugüne kadar açıklanamamıştır Acaba bu ad, kimi Hitit yazıtlarında rasgelinen Apulunas tanrının adıyla bir olmasın? İlkçağdan beri bu adın köken ve anlamını açıklamak için boşuna çabalar gösterilmiş: "Apollon" yani cezalandırmak, ya da "apello" defetmek, kötülüğü önleyip korumak anlamına gelen fiillerden, ya da başka kökenlerden türemiş oldugiı ileri sürülmüştür, Ne var ki Yu nanlılar bile bu adı anlamamış olacaklar ki, tanrının özünü belirtmek için bir ek ad takmışlar ona: Phoibos demişler Phoibos'un anlamı belli, parlak demektir ve tanrının ışık saçan aydınlık varlığını dile getirir Kaldı ki bu adın Apollon tanrının büyük annesi olarak gösterilen dişi Titan Phoibe ile de bir ilişkisi vardır Yalnız şuna da dikkat edilsin ki hiçbir kaynak ya da efsanede Phoibos Apollon asıl güneşi simgeleyen Helios tanrı ve onun soyundan gelen tanrısal varlıklarla ilişkide gösterilmemektedir Bunun nedeni de Apollon'un güneş olmadığı, güneşi simgele-medigidir Apollon güneş tanrı değildir, ne adı, ne de nitelikleri Yunan mythos'unda Güneş tanrı ile bir tutulduğunu belli etmez Apollon kaynağında ve özünde bambaşka bir varlıktır Bu varlığı bize ilk niteleyen metin de Homeros'un İlyada'sidir

İlyada'da tanrının adı Apollon ya da Phoi-bos Apollon diye geçer, bu ada eklenen sıfat çokluk okçu, hedefi vuran ya da gümüş, yaylıdır, bir, iki yerde de kendisine "Lykegenes" denmektedir Bizim "Lykiâlı" diye çevirdimiz İni sıfat başka metinlerde geçen "Lykios" ve "Lykeios" sıfatları da göz önünde tutulursa, lanrının Lykia bölgesiyle ilişkisini dile getirmektedir Lykialı oldukları bilinen Sarpedon, Glaukos ve Pandaros'la ilgili metinlerde şöyle bir deyim geçer tanrı i ç i n ( İ l IV,101,119): "Ün salmış okçu Lykia'lı Apollon" (Pandaros) Tanrının Lykia ile yakın ilişkisi bilindiği halde bu sıfatın ışık ya da kurt anlamına gelen -lyk kökünden türeme olup olmayacağı tartışma konusu edilmiştir Böyle bir tartışmanın yersizliği şuradan belli ki Lykia bölgesinin adı da -l y k kökünden gelme, bu kök ise Latince "lux"ta görülen ışık anlamlı köken olarak alınırsa bu anlam tanrının sıfatında da, Lykia ilinin adında da vardır Kaldı ki "Lyke-genes" sıfatındaki -gen-eki soyu yansıtır, Lykia soylu, Lykia'da doğmuş anlamına gelir İster istemez Ama bu da Hitit çivi yazıtlarındı geçen "Lukka" bölgesiyle bir tutulabilir mi ve tutulursa Lykia'nın adındaki L u k -kökeni Yunancada olduğu gibi ışık anlamını İçerir mi, o başka bir sorundur Lykia'nın adı nereden geline olursa olsun, Apollon I İnme ros destanlarında Iykla'ya s ı k ı s ı k ı y a bağlı, bu yüzden de merkezi Anadolu'da, özellikli Troya'da olan bir tanrı olarak çıkar karşımı za

( 2 ) A N A D O L U L U T A N R İ İlyada'da Lykia sözü geçince, iki yer dile getirilir: Biri "anaforlu Ksanthos'un kıyılarında, uzak ve semiz Lykia toprakları" öteki Troas bölgesine, özellikle Pandaros'un yurdu olan Zeleie'ye yerleşmiş Lykia'lıların ili Sarpedon'la Glaukos Ksonthos Lykia'sından, Pandaros ise Alsepos Lykia'sından gelmişlerdir Tanrının Troya çevresindeki şehirlerde de önemi büyüktür, nitekim rahibi Khryses İlyasa'nın başında şöyle seslenir tanrısına (İl I , -37 vd):
EyKhryse'yi, kutsalKilla'yı, koruya gümüş yaylı, Tenedos'un güçlü kralı, Srnintheus,
dinle beni

Yerleri bugün kesinlikle belli değilse de, Ze-leie, Killa, Khryse İda dağının eteğindi-ki kentlerdir, Tenedos ise Bozcaada SmlntheUl adı bu bölgede tanrının bambaşka bir isimle de anıldığını gösterir Bunun dışında Apollon Troya şehrinin içine yerleşmiş gibidirTroyı kalesi Pergamos tepesinden seslenir ovada dövüşenlere ( İ l I V , 507 vd):
Öfkelendi Apollon, Pergamos tepesinden bağırdı Troya'hlara, dedi ki: Atları i y i süren Troya'lılar, atılın ileri, haydi, kalmayın Argos'lulardan aşağı, onların derileri ne taş, ne demir, dayanamazlar et delen tunç kargılara
Diomedes tanrıça Aphrodite'yi yaraladıktan sonra, Apollon'un koruduğu Aineias'a da saldırmaktan alamaz kendini (İl V, 432
vd)

Apollon da, anası ve kardeşi de Troya kalesinin iç tapmağında oturur gibidirler Zelei-e'den Pandaros'u savaşa götürmek, Sarpe-don'un ölüsünü yurdu Lykia'ya taşımak hep Apollon'a düşer Troya ile ilişkisi çok eskidir Apollon tanrının, Laomedon'a ünlü İlyon surunu yapıp da Poseidon'la birlikte ücret almayarak çekildikleri günden başlar (Laome-don), ne var ki deniz tanrı k i n tuttuğu halde, Apollon bütün yüreğiyle Troya'lılardan yana dır Bunu açık açık söyler, tartışmaya da girer Alhena Olympos'tan llyon'a fırlayıp gelir (İl V I I , 20 vd):

Apollon birden onu karşıladı Görmüştü tanrıçayı Pergamos kalesinden, istiyordu zafer Troyalıların olsun Karşıladı meşe ağacı altında ÖnceZeusun oğlu kral Apollon dedi ki: Ne diye geldin Olympostan ulu Zeusun kızı,
Söyle hadi, niyetin ne,
nereye götürür seni ulu yüreğin?
Oymak zaferi mi vermek istersin
Danaolara?
Kırılan Troyalılara acımazsın, bilirim,
Gel,dinle beni, en hayırlısı bu:
Gel de günlük savaşa ara verelim
Aklınıza esmiş, ölümsüz tanrıçalar, belli,
Gönlünüz bu şehri yok etmek ister
Apollon Hektor'a gönülden kılavuz ve koruyucu olur, Athena'nın Troya'lı yiğidi aldatarak öldürmek için kurduğu pis düzen karşısında Apollon'un tutumu öyle isnacadır ki, bayağı dokunur insana Hektor'Ia yüz yüze gelir, başka kılığa girmek, kendini saklamak gereksinmesini duymaz Hektor güvenle sorar ona (İl V, 247 vd):
Kimsin sen, sevgili tanrı, k i m s i n sen?
Ida'dan bir savaş ortağı gönderdi sana Kronos oğlu, yanında durup seni koruyacak, kendine gel hadi, Altın kılıçlı Phoibos Apollon 'u gönderdi, na buradayım, gör, bak işte, öteden beri korurum seni de, yüksek kentini de
Hektor'Ia Akhilleus arasındaki son ve korkunç çarpışma başlayınca dört döner Hek-tor'un çevresinde, onu kurtarmak için (İl XX,443vd):

Akhileus korkunç çığlıklarla atıldı öne, Hektor'u öldürmek için yanıp tutuşuyordu Ama Phoibos Apollon kaçırdı Hektor'u, sakladı koyu bir bulutun arkasına, bir tanrı için işten bile değildi bu Zeus Akhilleus'la Hektor'un ecelini tartıya koyup Hektor'un ölümü ağır basınca, Apollon da Hektor'u kaderine bırakmak zorunda kalır ve tanrılara karşı bir tanrı ağzından hiç duyulmamış bu eşsiz eleştiriyi dile getirir ( İ l X X I V , 33 vd):
Phoibos Apollon ölümsüzlere şöyle dedi: Amansız tanrılar, işiniz gücünüz kötülükte, Ölüyken bile yüreğiniz varmıyor onu kurtarmaya, onu görmesin mi karısı, anası, çocuğu, görmesin mi babası Priamos, Troya halkı, alıp saygı göstermesinler mi ölüsüne, yakmasınlar, ateş payını vermesinler mi? Siz şu uğursuz Akhilleus'u tutuyorsunuz demek Oysa bilmez o töresince düşünmesini, yumuşar bir yürek taşımaz göğsünde, a z g ı n bir aslan gibidir tıpkı, bir güzel doyurmak için karnını, gelir saldırır insan kuzusuna Akhilleus da sıyrıldı tıpkı onun gibi her türlü acıma duygusundan, insanlara saygıdan çekti kendini Iyi bir şey mi bu, güzel bir şey mi?
Bu güzelim uygarca sözlere Hera gene bir sürü safsata ile karşılık verir: "Oymak tanrı, kötülerin dostu" der Tanrılar arasında bu eşine rastlanmaz iyilik, kötülük tartışması da ışık tanrının yenilgisiyle biter Apollon ne yapsın, Aphrodite İle birlikte Hektor'un ölüsünü korumaktan başka çare bulamaz ( I I X X I I , 185 vd):
Aphrodite kovuyordu köpekleri yanından, Zeus 'un kızı, gece, gündüz, gül kokulu tanrısal bir yağ sürmüştü ölünün bedenine, Akhilleus onu sürüklerken yüzülmesin diye derisi

Phoibos Apollon, gökten ovaya onun için kara bir bulut indirmişti, gözden kaçırmıştı ölünün kapladığı yeri, güneşin gücü, gövdesini saran deriyi vakitsiz kurutsun Istemiyordu
Apollon'un llyada'da oynadığı bu rol onu OIympos tanrılarından büsbütün ayırmakta, bambaşka bir ahlak görüşü olan bir dünyanın, yani Anadolu'nun tanrısı olarak karşımıza çıkarmaktadır

Lykia'da sürdürülen arkeolojik araştırmalar bu tezi gün geçtikçe pekiştirmektedir Ksan-thos, Patara ve birçok anıtları gün ışığına yeni çıkarılıp, Apollon'la Artemis'in anası Le-to'nun bölgede büyük bir yer tuttuğunu açığa vuran Letoon kutsal merkezi bu üç tanrının Anadolu topraklarına ne denli kök saldığını kanıtlar Lykia yazısının çözümü de bir gün başarılırsa, varsayımlarımızın hepsinin somut birer gerçek olacağı umulabilir Ama bir başka yönden de bakılınca ışık tanrı Apollon'la Lykia arasında sıkı sıkıya bağlantı kurulabilir
Apollon Musa'ların yöneticisi, çalgı ve ezgiyi, şiir ve dansı, kısacası her türden sanatı esinleyen büyük yaratıcı tanrıdır İlkçağdan bugüne lirik şiirlerin hepsinde belli bir hava içinde canlandırılır İşte bu hava Lykia'da sezilir, ışıkla dokunmuş, müzikle yoğrulmuş gibi bir şiir havasıdır bu

Gündüz gümüş yaylı tanrıya bir altın taht kuran, gece çatır çatır yıldızlarla birlikte kız kardeşi Aya doğru yükselen yalçın dorukları bu hava sarar, ak çöller gibi mavi engine kadar yayılan dalga dalga kumların arasından süzülerek, renk renk çakıllar üstünde çağlayan dereler de satyr'lere, nympha' lara yemyeşil birer yunak olmaktadır Kıyılarında dolaştınız mı, Debussy'nin müziğini duyar, ağzında kavalıyla bir Pan ya da Mars-yas'ın korularda hoplaya hoplaya oynadığını görür gibi olursunuz Hele Fethiye'nin görkemli kral mezarlarından başlayıp, Kekova, Kaş, Demre, Olympos ve hepsi Anadolu'ya özgü adar taşıyan daha nice kentler boyunca, her biri birer tapınak gibi karşımıza çıkan, kayalara oyulu ya da denizde yüzen o eşsiz mezarları, lahitleri gördük mü, burası Apol-lon'un ülkesidir demekten alamayız kendimizi Buralarda akla kara, ışıkla karanlık arasında yaman bir savaş verilmekte ve bin yıllardan beri süregelen bu savaşı insan aklı ve sanatı kazanmaktadır Anadolu bu zaferi Apollon tanrı ile simgelemiş Apollon Lykia denilen o ışık ülkesinde de yaşar, ta uzak doğuda Nemrut dağının tepesindeki sivri külâhlı dev tanrı heykelleri arasında da baş yeri tutar Homeros'tan Roma çağından sonraki Kommagene krallarının zamanına dek hep aynı Anadolu'lu tanrıdır Apollon


( 3 ) DOĞUŞU İlyada'nın ilk dizelerinde şöyle tanıtılır Apollon (İl 1 , 9 ve 36): "Lete ile Ze-us'un oğlu", "güzel saçlı Leto'nun doğurduğu" Titan kızı Leto ile baştanrı Zeus'un birleşmesinden doğmuştur Apollon ve onun kız kardeşi Artemis, ama bu doğum öyle olağan bir doğum değildir, anlatmakla bitiremez onu şairler Homerik denilen hymnos, yani övgüler arasında Apollon'a ayrılmış iki övgü vardır, biri Delos'lu Apollon'a, öteki Delphoi tanrısına Bilim bu iki övgü arasında bir zaman ayrımı saptamış, besbelli ki Delos övgüsü daha eski, Delphoi'ninki çok daha yenidir ve sonradan eklenmiştir birincisine Av rıntıya girmeden şunu söyleyelim ki araştır maların verdiği sonuç ş u -Apollon tanrının asıl doğuş yeri Anadolu kıyıları, yani Lykia ve özellikle Lykia'da tanrının doğduğu kent sayılan Patara'dır, ama sonradan önce adalarda, sonra Yunanistan'da kültü yayılınca birçok yerler (tıpkı Homeros için olduğu gibi) tanrıya beşik olma şerefini elde etmek için efsaneler düzdürmüşlerdir, bunların arasında başta gelen ve en çok da tutunan Delos efsanesi Ze-us'tan gebe kalan Leto tanrıçanın çocuğunu doğurmak için yer araması, Hera'nın hışmına uğradığı için hiçbir yerde sığınak bulamaması bu övgünün konusudur ve Leto maddesinde ayrıntılı olarak incelenecektir (Leto) Burada şu noktaya dikkat edelim ki Apol-lo'nun doğumu bir "kral tanrı"nın doğumu sayılmakta, Homeros destanlarında da "anaks" efendi, kral diye nitelenir Apollon, övgüdeyse şöyle deniyor-


Titrer tanrılar tepeden tırnağa Zeus'un sarayında o bir yürüdü mü, yaklaşıp parlak yayını bir gerdi mi o, bütün tanrılar fırlar ayağa,
Delos adacığı da korkar böyle güçlü bir tanrıya sığınak olduktan sonra, Apollon onu hor görüp denizin içine gömer diye Doğum şöyle anlatılır:
(Letoj İki koluyla Fenike ağacına sarılarak dayadı çimenlere dizlerini, ve çocuk gün ışığına çıkıverdi, Sevinç çığlıkları kopardı tanrıçalar hep bir ağızdan
İşte o zaman, ey Phoibos, yıkadı seni tanrıçalar kutsal elleriyle arı, duru bir suda, yepyeni bir kundağa sardılar, incecik, kar gibi ak bir kundağa, sonra başına altın şeritler doladılar, anası emzirmedi altın kılıçlı Apollon'u, Themis tanrıça nektar sundu ona ve bal gibi ambrosia sundu ölümsüz elleriyle

Dile gelmez bir sevinç kapladı yüreğini Leto'nun
Çiçekler içindeydi şimdi, çiçekler içinde Delos, tıpkı ormanlarla kaplı bir dağ doruğu gibi Ey uzağı vuran Apollon, ey gümüş yaylı, kimi vakit çıkarsın kayalı Kynthos'un
doruğuna, atkılarda dolaşırsın, insanlar arasında kimi vakit, sensin efendisi Lykia'nın, sevimli Maionia 'nın efendisi Miletos da senindi, kıyıdaki o büyülü şehir senin malın, nice tapınakların oldu senin, nice kutsal koruların oldu; yüce dağ başları şenin oldu, ovalara bakan dağ başları, senin oldu denize dökülen nice ırmaklar; ama gönlünü sevindiren yer, ey tanrı, Delos'tuasıl
Bu övgüde Yunanistan'la tanrı arasında bağlantı kuracak bir tek söz yok Olympos doruğunda tanrılar toplantısına varıp da aşırı bir saygıyla karşılandığı zaman bile Apollon sanki başka bir diyardan gelmektedir Olym-pos'lu tanrılar arasına Bu güçlü tanrının Le-to'nun oğlu olduğu, Leto'nun da Lykia'da Leda yahut Lat adıyla anılan Anadolu'nun Ana Tanrıçasından başkası olmadığı göz önüne alınırsa, Yunan tanrı dünyasına sonradan katılan ve adı bile Yunanca olmayan Apol-lon'un Kybele'nin oğlu Attis'le bir tutulması gerekmez mi? Bu konuda Halikarnas Balıkçısının kılavuzluğuna dayandığımı ve Z Taşlık-lıoglu'nun "Tanrı Apollon ve Anadolu ile M ü -nasebeti" (İstanbul 1954) adlı araştırmasından faydalandığımı belirtmek isterim

(4) BİLÎCİLİK MERKEZLERİ Apollon'un esinlediği öngörme yetisiyle insanlar, kadın ya da erkek "mantis" yani bilici, falcı, kâhin olur Biliciligm ilkçağda nail geliştiğini ve ne büyük bir rol oynadığını tarihçiler anlatmakla bitiremez Bu sanat, bilicilik merkezlerine tükenmez bir gelir kaynağı olmuş Delos övgüsünde Leto kurak ve kayalık adacığa parlak bir gelecek müjdeler:

Senin olursa okçu tanrı Apollon'un tapınağı, görürsün, insanlar yüzlük kurbanlarla nasıl
buraya gelir, nasıl toplanır insanlar burada ve dumanlar tüter yanan yağlı etlerden, hiç durmadan; madem si'nin toprağında hiç bereket yok, sen de beslenir semirirsin başka elden

Bir tanrıçanın ağzından dile gelen bu modern turizm anlayışı Yunanistan'da pek tutunmuş ve Delphoi bu politikayı benimseyerek göz kamaştırıcı bir zenginlik toplamış, öbür bilicilik merkezlerini zamanla gölgede bırakmıştır Ne var ki bu sonradan olmuş, ilk ve en eski bilicilik merkezleriyse Anadolu'dadır
Boğazlardan başlayarak bütün Ege ve A k -deniz kıyıları Apollon'un bilicilik merkezlerinden bir çelenkle çevrilmiş gibidir Bunların kiminin izi silinmiş, Didyma tapınağı gibi, kimisi de akıllara durgunluk veren koca bir anıt gibi dikilir karşımızda Ama bunları saymakla bitiremeyiz; Troya'nın yanıbaşında Thymbra' lı Apollon tapınağı vardır ki, tanrı orada He-lenos'la Kassandra'ya esinlemiş biliciligi, La-okoon o tapınağın rahibidir (Helenos, Kas-sandra, Laokoon) Biraz ötede Khryse, Killa, Zeleia var, yerleri pek bilinmeyen bu merkezlerin de önemli olduğu anlaşılır İlyada'dan Sonra sırayla bugün de bilinen merkezler: Gryneion, Erythrai, Klaros, Didyma ve tanrının asıl doğum yeri ve yurdu sayılan Patara, bunların arasında daha bir sürü kutsaklar ve Ksanthos (Kocaçay) vadisiyle Pamphylia'ya kadar uzanan bütün Lykia kıyıları vardır Bili-ciligin de bu merkezlerden çıkıp Yunanistan'a yayıldığı hem efsane, hem de arkeolojik bulgularla kanıtlanır Helenos'la Kassand-ra bir yana, Milletos'un kurduğu büyük Didy-ma tapınağı ve onu işleten Brankhos oğulları (Brankhos) da bir yana, Erythrai (ildir) bilicisi Sibylla adıyla dünyaya ün salmıştı Bu bilicilerin en ünlüsü Herophile, tıpkı İlyada'nın i l k dizelerinde adı geçen Khryses gibi Srnintheus Apollon'un tapıcısı bir kadındır Srnintheus ek adı, fare ve sıçan kovan anlamına gelir ve Apollon tanrının "aleksikakos", yani kötülükleri defetme gücünü dile getirir Erythrai bili-cisiyse, Anadolu'dan Güney İtalya'ya göçüp orada kent kuran Kyme'lilerin Sibylla'sıyla birlikte ilkçağ dünyasının en ünlü dört kadın bilicilerinden biri sayılırdı O kadar ki Raphael Vatikan'daki Sixtina kilisesinin tavanına yaptığı freskin bir köşesine Erythrai, bir köşesine de Cumae Sibylla'sını oturtmuştur Herophile adlı Sibylla, Pausanias'a göre, İda'lı bir nympha'nın kızıymış Bütün bunlardan anlaşılan şu ki, Apollon tanrıyla ilgili bilicilik Anadolu'dan çıkmış ve yayılmıştır Kalkhas ve Mopsos gibi efsanelik kişilerin serüveni de aynı gerçeği kanıtlar (Kalkhas, Mopsos)

Yunanistan'da Delphol merkezinin kuruluşuna değgin efsaneden de aynı sonuç çıkarılabilir Delos'lu Apollon övgüsünden epey sonra ve onun örneği üzerine kaleme alınmış Delphoi'li Apollon övgüsünde şu efsane anlatılır: Apollon doğar doğmaz, başının üstünde kuğu kuşları uçuşmaya başlamış, tanrı Zeus da oğluna kuğuların çektiği bir araba, başına bir altın külah ve eline de bir rebap vermiş, gidip Yunanistan'da bir tapınak kurmasını buyurmuş Ama kuğular onu Hyperbore'liler ülkesine uçurmuşlar (Hyperboreoi) Orada bayram ve şenlikler içinde yaşamış, sonra Yunanistan'a gelmiş Önce Boiotia'da Tel-phusa pınarının yanıbaşında kurmak istemiş tapınağını, periden izin alamayınca (Telphu-sa), Korintos körfezinin kuzeyinde, Parnas-sos dağının eteğinde yer yer ormanlarla örtülü yemyeşil bir ovaya inmiş, burada tanrıça Themis'e adanmış bir sunak varmış, tanrıça kehanet verirmiş o sunakta Ne var ki bölgeyi bir ejder kasıp kavurmakta, Python denilen bir canavar ekinlerin hepsini yok etmektey-miş Efsaneye göre bu ejderi Hera salmışmış Leto ile çocuklarının başına Apollon Py-thon'u öldürür ve büyük bilicilik merkezini de ejderi öldürdüğü yerde kurar Pytho diye anılan bu merkez sonradan Delphoi adını almıştır Tanrı canavar da olsa bir cana kıydığı için arınmak zorunda kalmış, bir süre Tesalya'da Admetos'a sığırtmaçlık etmiş (Admetos); başka bir anlatıma göre Admetos'un yanındaki uşaklığı Kyklops'u öldürdüğünden dolayıdır (Kyklop'lar); dönüşünde de Pytho yarışmalarını kurmuş Delphoi tapınağında dünyanın göbeği (Yun Omphalos) sayılan bir çukurun üstüne bir üçayak yerleştirilmiş, tanrının bilici kadını Pythia bu üçayak üstüne oturarak ve çukurdan yükselen gazlarla kendinden geçerek fal verirmiş Bu falcılık, bilicilik sanatıyla Delphoi tapınağının ne hazineler topladığı dillere destan olmuştu





Pythia tıpkı Sibylla gibi tanrı sözlerini ya da buyruklarını insanlara Homerik destanların vezni olan hexametron ile aktarır Bu vezin ise Daktyl'ler ve Kybele kültüyle ilişki görünmektedir (Daktyl'ler) Bu nokta bir de Del-phoi'nin dünyanın göbeği sayılması ve omphalos kavramıyla Kybele kültüne özgü bir motifi benimsemesi (Kybele), Andolu'lu t M ' >ı ı vApollon'la Anadolu'lu Ana Tanrıça ile bir bağ kurmayı esinler Kaldı ki anası Leto ve kız kardeşi Artemis de doğrudan doğruya Kybele ile bağlantılıdırlar ('Artemis, Leto)

( 5 ) N İ T E L İ Ğ İ VE E F S A N E L E R İ Apollon İlya-da'nın ilk dizelerinde okçu tanrı olarak çıkar karşımıza Okçu ve yaman okçu oluşu onun doğu ile ilişkisini daha da pekiştirir; Olym-pos'a ilk ayak bastığı gün öbür tanrıların korkuyla yerlerinden fırlamaları da bundan, kar-gıcı Yunanlıların ödleri kopardı çünkü Doğulu okçulardan İlyada'nın konusu Agamem-non'la Akhilleus arasındaki kavga ise, bu kavganın nedeni de Apollon'un öfkesidir Tanrının asıl niteliğini açığa vuran bu dizeleri aşağıya alalım ( İ l 1 , 4 5 vd):

İndi Olympos'un doruklarından, köpürmüş, öfkeli Omuzlarında y a y ı , i l c i u c u ( ç a p a l ı okluğu Kımıldandı mı, oklar omzunda şangırdıyordu, k ı z g ı n tanrı yürüyordu gece gibi Yerleşti gemilerin ardına, saldı okunu, bin vınlama çıktı gümüş yaydan, korkunç, acı Önce katırların, köpeklerin düştü peşine, sonra saldı birsiuri o l c insanların üstüne Kavruluyordu birbiri peşi sıra bir yığın ölü Ordu içine tanrının okları yağdı tam dokuz gün

Kız kardeşi Artemis'le paylaştığı bu yetenek tanrıya büyük bir üstünlük sağlar Apollon ya da Artemis'in okuyla ölmek ansızın tatlı bir ölüme kavuşmak anlamına gelir Leto'dan doğma iki okçu tanrı bu yetilerinden birçok efsanelerde faydalanırlar (Niobe)
Apollon'un sanat ve müzik yeteneği üzerine de birçok efsaneler anlatılır Musa'ların yöneticisi olarak ünü Yunan-Latin şiirinden başlamak üzere Batı şiirinde bugüne dek göklere ağmıştır (Musa 1ar) Müzik alanında başka tanrılar ve ölümlülerle giriştiği yarışmalar da birçok efsanelere konu olmuştur (Hermes, Pan, Marsyas)
Işıklı tanrının aşkları da önemli bir rol oynar efsanelerinde Güzel delikanlılara olduğu kadar, doğayı simgeleyen perilere de yönelmiş bu aşkların çoğu sonuç vermeyen bahtsız sevgiler diye nitelenir (Daphne, Kassandra, Marpessa, Hyakinthos)
Apollon birçok ozanların babası sayılır (Linos, Orpheus, Aristaios)
Hekim tanrı olarak adı genellikle oğlu Ask-lepios'unkiyle birlikte anılır (Asklepios, Pai-an) Adının geçtiği sayısız efsaneler için yukarda gösterilen adlarla ilgili maddelere bakınız

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.