Prof. Dr. Sinsi
|
Filozofların Arkadaşlıkla İlgili Sözleri
Filozofların arkadaşlıkla ilgili sözleri
Yalnızlıktan hoşlanan ya vahşi bir hayvandır ya da Tanrı,"1 diyen kişi bu birkaç söze daha fazla gerçekle gerçekdışını sığdıramazdı Herhangi bir insanın topluma karşı duyduğu gizli kin ile direnmede, bir bakıma vahşi hayvanları andıran bir özellik olduğu büyük gerçektir Ancak, kendini daha yüce uğraşlara vermek için değil de, salt yalnızlıktan duyulan tat uğruna yalnızlığa vermekte tanrıca bir niteliğin bulunduğu da gerçekdışı bir şeydir Kimi paganların, sözgelişi Kandiyeli Epimenides'in,2 Romalı Numa'nın,3 Sicilyalı Empedokles'in,4 Tyana'lı Apollonius'un5 yalnızlığı bir gösteriş, bir yapmacıktır Öte yandan, keşişlerle kilise babalarının dünyadan el etek çekmeleri gerçek bir isteğin sonucu olan içten bir davranıştır Ama insanlar yalnızlığın gerçekte ne olduğunu, nereye varabileceğini pek kavramazlar; çünkü sevginin olmadığı yerde kalabalık, insanı yalnızlıktan kurtarmaz, çevredeki yüzler bir resim galerisindekinden öteye geçmez, konuşmalar bir zilin çınlaması gibi kalır Latince "Magna civitas, magna solitudo"6 atasözü belli bir ölçüde dile getirir bunu, çünkü büyük bir kentte tanıdıklar dağınıktır; çoğunlukla, küçük yerdeki yakın komşuluktan doğan sıkı ilişkiler büyük kentlerde kurulamaz Daha da ileri giderek, pek yerinde bir yargıyla, gerçekte en acı yalnızlığın candan arkadaşlardan yoksunluk olduğunu, böyle bir durumda insanın bu anlamda bir yalnızlıkta bile, yaradılışı ile duyguları arkadaş edinmesine elvermeyen kişi, insandan çok hayvana çekmiş bir kimsedir

Dostluğun başlıca yararı, insana, çekilen bin bir acı sonucu üzüntüyle dolup taşan gönlünü açabilmek, iç döküp rahatlamak olanağını vermesidir İnsan gövdesinde tıkanmaların, katılıkların en tehlikeli hastalıklara yol açtığını biliyoruz Ruh için de aynı şey söylenebilir Karaciğer tıkanıklığını gidermek için saparna, karadüşünüyü dağıtmak için çelik, akciğerleri açmak için kükürtçiçeği, beyin için kunduz hayası yağı kullanabilirsiniz Gönlünüzdeki tıkanıklığı ise, üzüntünüzü, sevincinizi, korkunuzu, umudunuzu, kuşkunuzu, gizlerinizi, içinizi karartan buna benzer her şeyi, sayıp dökebileceğiniz bir dosttan başka hiçbir şey iyileştiremez
Büyük krallarla devlet adamlarının, dostluğun bu sözünü ettiğimiz yararlarına ne büyük önem verdiklerini, dostluk uğruna kendi güvenlikleriyle büyüklüklerini bile tehlikeye atmayı göze aldıklarını, şaşırarak görürüz Krallar, uyruklarıyla adamları kendilerinden çok daha aşağı olduğundan, bunlardan kimilerini kendileriyle hemen hemen aynı düzeye çıkarmadıkça dostluğun meyvelerini toplayamazlar, ama bunu yapmaları da çoğunlukla sakıncalar doğurur Bugünkü dilde böyle kimselere gözde ya da can yoldaşı deniyor, sanki bu bir bağış ya da başbaşa söyleşme sorunuymuş gibi Oysa Latincedeki "participes curarum"7 deyimi bu ilişkideki gerçek sorunun ne olduğunu, bunun gerekliliğini pek güzel anlatır, çünkü bu konudaki düğüm noktası, dert ortaklığıdır Yalnız güçsüz yeteneksiz hükümdarların değil, gelmiş geçmiş en bilge, en yetenekli hükümdarların da, dostluklar kurdukları bilinen bir şeydir Çoğunlukla, adamlarından birkaçını kendi çevrelerine çekmiş, onları dost diye benimsemiş, başkalarına da böyle benimsetmiş, dost sözcüğünü özel ilişkilerdeki anlamıyla kullanmışlardır
L Sulla8 Roma'yı yönetirken, sonradan "büyük" sanını alan Pompeius'u öyle yükseltti ki, Pompeius ondan yüce olmakla övünmeye kalkıştı Dostlarından birini, Sulla'nın karşı olmasına kulak asmadan bir konsüllüğe yerleştirdiği zaman, Sulla biraz öfkelenmiş, yüksekten konuşmaya başlamış, bunun üzerine Pompeius ona, sesini kesmesini, insanların batan günden daha çok doğan güne taptıklarını söylemişti Julius Caesar9 da Decimus Brutus'u bağrına basmış, vasiyetinde onu yeğeninin yanısıra kalıtçısı olarak göstermişti Oysa Caesar'ı, eliyle yükselttiği bu adam ölüme sürükleyecekti Nitekim Caesar birtakım uğursuzluk belirtileri, özellikle Calpurnia'nın bir düşü yüzünden senatoyu dağıtmak istediğinde, bu adam onu, usulca koluna girip yerinden kaldırmış, karısı daha güzel bir düş görünceye dek senatoyu dağıtmayacağı umudunda olduğunu belirtmişti Anlaşılan Caesar'ın ona bağlılığı öyle büyüktü ki, Cicero'nun Philipik konuşmalarından birinde, satırı satırına aktardığı bir mektubunda Antonius ondan "venefîca - büyücü"10 diye söz eder; Caesar'ı büyülemiştir sanki Augustus11 da, aşağı tabakalı bir aileden doğma Agrippa'yı öylesine yükseltmişti ki, kızı Julia'nın evlenmesiyle ilgili olarak Maecenas'a12 akıl danıştığında, Maecenas ona kızını vermekten ya da Agrippa'yı öldürmekten başka yolu olmadığını düpedüz söyledi; üçüncü bir yol daha yoktu çünkü, Agrippa'yı çok yükseltmişti Seianus da Tiberius Caesar'ın gününde öyle yükseklere erişti ki, ikisi candan dostlar diye tanındılar, öyle saygı gördüler Tiberius ona bir mektubunda, "Haec pro amicitia nostra non accultavi",13 diyordu Bütün senato, ikisi arasındaki bu candan arkadaşlığa duyduğu saygıyla, dostluğa bir sunak adamıştı, bir tanrıçaydı dostluk sanki
Septimus Severus14 ile Plautianus arasında da buna benzer, belki daha da büyük bir bağ vardı, çünkü Severus en büyük oğlunu Plautianus'un kızıyla evlenmeye zorlamış, sonradan Plautianus oğluna bağırıp çağırdıkça hep ondan yana çıkmıştı Senatoya bir mektubunda o da şunları söylüyordu: "Öyle seviyorum ki bu adamı, benden daha çok yaşamasını diliyorum "15 Bu imparatorlar bir Troianus16, bir Marcus Aurelius17 gibi olsalardı, bu dostluk bağlarının gönüllerindeki olağanüstü iyilikten ileri geldiği söylenebilirdi, ama böylesine sakıngan, güçlü, sert, benliklerine aşırı ölçüde düşkün kimseler oldukları için, ölümlü insanların görüp göreceği en büyük mutluluktan pay almakla birlikte, bu mutluluk bir dostla paylaşamadıkça onlara yarım gibi geliyordu Oysa hepsinin de karıları, oğulları, yeğenleri vardı, ama bunlar dostluğun vereceği kıvancı sağlayamıyordu Comineus'un18 ilk efendisi Korkusuz Charles'la ilgili olarak, bu dükün, saklısını gizlisini, özellikle kendisini en çok üzen gizleri hiç kimseyle paylaşmadığını belirtmesi, unutulmaması gereken bir noktadır Gene Comineus'a göre, bu içe dönüklük, son günlerinde dükün kafasına zarar vermiş, kavrayışını kıtlaştırmıştı Comineus hiç kuşkusuz, aynı şeyi en büyük işkenceyi içe dönüklüğünden çeken ikinci efendisi XI Louis için de söyleyebilirdi Pythagoras'ın "cor ne edito" (yüreğini yeme!) sözü karanlık olmakla birlikte gerçektir Biraz sert söylemek gerekirse, içini dökecek arkadaşı olmayan kişi, kendi yüreğini kemiren bir yamyamdır Ama dostluğun ilk yararı konusundaki sözlerimi bitirirken belirtmek istediğim en güzel, en önemli şey, bir dosta içini açmanın iki karşıt sonucudur: dosta söylenen sevinç iki kat olur acı ise yarıya iner, çünkü bir sevinci paylaşmakla daha çok sevinç duymayacak, bir acıyı paylaşmakla acısı hafiflemeyecek kimse yoktur Gerçekten bu paylaşma, insan ruhu üzerindeki etkisiyle, simyacıların insan üzerinde karşıt etkiler doğurmakla birlikte gene de iyi etkiler sağlayacağına inandıkları tılsımlı taşı andırır Ama şimdi simyacıları yardıma çağırmanın ne gereği var? Günlük doğal akışta da bunu doğrulayacak bir örnek bulabiliriz: fizikte nesnelerin birleşmesi herhangi bir eylemin güçlenip ortaya çıkmasına yol açar, öte yandan, bir girişimi önleyecek her güçlü baskıyı da kırar, etkisiz kılar Ruhlar için de durum aynıdır
Dostluğun ikinci yararı, kafa üzerindeki sağlıklı, son derece önemli etkisidir; tıpkı birincinin duygularımız üzerindeki etkisi gibi Dostluk gerçekte duygularımızdaki fırtınalarla kasırgaları günlük güneşlik bir havaya dönüştürür, ama karmaşık düşüncelerin karanlığında bocalayan kavrayışımızı da günışığıyla aydınlatır Bundan yalnız, dostlardan alınacak güzel öğütler anlaşılmamalıdır Kafası bir sürü düşüncelerle dolup taşan herkesin, bir başkasıyla görüşüp tartışmakla, zekâsının da, kavrayışının da aydınlığa kavuştuğu, güçlendiği sugötürmez bir gerçektir Bu durumda insan, düşüncelerini daha kolay evirir çevirir, daha bir çeki düzene sokar, söze döküldüklerinde nasıl bir biçime girdiklerini görür; kısacası, yalnız başına olabileceğinden daha akıllı olur; hem de bütün bir gün düşünerek değil, birkaç saat görüşerek Themistokles'in söylediği, "Söz, duvara gergince asılmış, bütün örnekleri tek tek seçilen bir halıya benzer, düşünce ise kapalı bir bohça gibi içindekini saklı tutar,"19 sözleri pek doğrudur Dostluğun bu ikinci yararının, yalnız insana güzel öğütler verebilecek dostlardan geldiği de ileri sürülemez (böyleleri gerçekte en iyi dostlardır), ama bu olmadan da insan düşüncelerine aydınlık kazandırmayı öğrenebilir, zekâsını, kendisi kesmek bilmeyen bir taşa sürterek bileyebilir Sözün kısası, düşüncelerini içinde tutup boğmaktansa insanın bir heykele ya da resime içini dökmesi yeğdir
|