Zindandan Mehmet’E Mektup İsimli Şiiri Kim Yazmıştır

Eski 10-21-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Zindandan Mehmet’E Mektup İsimli Şiiri Kim Yazmıştır




Zindandan Mehmet’e Mektup isimli şiiri kim yazmıştır

Zindandan Mehmed'e Mektup

Zindan iki hece, Mehmed'im lâfta!

Baba katiliyle baban bir safta!

Bir de, geri adam, boynunda yafta

Halimi düşünüp yanma Mehmed'im!

Kavuşmak mı? Belki Daha ölmedim!

Avlu Bir uzun yol Tuğla döşeli,

Kırmızı tuğlalar altı köşeli

Bu yol da tutuktur hapse düşeli

Git ve gel Yüz adım Bin yıllık konak

Ne ayak dayanır buna, ne tırnak!

Bir âlem ki, gökler boru içinde!

Akıl, olmazların zoru içinde

Üstüste sorular soru içinde:

Düşün mü, konuş mu, sus mu, unut mu?

Buradan insan mı çıkar, tabut mu?

Bir idamlık Ali vardı, asıldı;

Kaydını düştüler, mühür basıldı

Geçti gitti, birkaç günlük fasıldı

Ondan kalan, boynu bükük ve sefil;

Bahçeye diktiği üç beş karanfil

Müdür bey dert dinler, bugün 'maruzât'!

Çatık kaş Hükûmet dedikleri zat

Beni Allah tutmuş, kim eder azat?

Anlamaz; yazısız, pulsuz, dilekçem

Anlamaz; ruhuma geçti bilekçem!

Saat beş dedi mi, bir yırtıcı zil;

Sayım var, maltada hizaya dizil!

Tek yekûn içinde yazıl ve çizil!

İnsanlar zindanda birer kemmiyet;

Urbalarla kemik, mintanlarla et

Somurtuş ki bıçak, nâra ki tokat;

Zift dolu gözlerde karanlık kat kat

Yalnız seccâdemin yününde şefkat;

Beni kimsecikler okşamaz mâdem;

Öp beni alnımdan, sen öp seccâdem!

Çaycı, getir, ilâç kokulu çaydan!

Dakika düşelim, senelik paydan!

Zindanda dakika farksızdır aydan

Karıştır çayını zaman erisin;

Köpük köpük, duman duman erisin!

Peykeler, duvara mıhlı peykeler;

Duvarda, başlardan, yağlı lekeler,

Gömülmüş duvara, baş baş gölgeler

Duvar, katil duvar, yolumu biçtin!

Kanla dolu sünger Beynimi içtin!

Sükût Kıvrım kıvrım uzaklık uzar;

Tek nokta seçemez dünyadan nazar

Yerinde mi acep, ölü ve mezar?

Yeryüzü boşaldı, habersiz miyiz?

Güneşe göç var da, kalan biz miyiz?

Ses demir, su demir ve ekmek demir

İstersen demirde muhali kemir,

Ne gelir ki elden, kader bu, emir

Garip pencerecik, küçük, daracık;

Dünyaya kapalı, Allaha açık

Dua, dua, eller karıncalanmış;

Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış

Gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış

Bir soluk, bir tütsü, bir uçan buğu;

İplik ki, incecik, örer boşluğu

Ana rahmi zâhir, şu bizim koğuş;

Karanlığında nur, yeniden doğuş

Sesler duymaktayım: Davran ve boğuş!

Sen bir devsin, yükü ağırdır devin!

Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin!

Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte!

Ölsek de sevinin, eve dönsek de!

Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!

Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!

Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!

1961

Necip Fazıl Kısakürek



Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.